15 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
27 MAYIS 2001 PAZAR CUMHURİYET SAYFA 17 Etektronik posta: denizsomecumhwTyet.cofn.tr Tefc 0.212.512 05 05 Fafcs: 0.212.512 44 97 - Kabinede revizyon olacakmış... "Catherine Derviş'e de bir koltuk bulsunlar artık!" Trabzon'da Trabzon'da "2. Uluslararası Karadeniz'de Kıyısı Olan Ülkeler Tıyatro Buluşması" yapılıyor... Ukrayna'dan gelen Tiyatro Koleso, 23 Mayıs'ta Trabzon Deviet Tryatrosu Haluk Ongan ı Sahnesi'nde sahneye çıkacak... Fakat çıkamıyor... Seyirci yerini almış, salon dolmuş, oyunun başlama saati yanm saat geçmiş ama sanatçılar bir türlü sahne alamıyor... Daha doğrusu sahneye çıkmalanna izin verilmiyor! Salondan yükselen protesto alkışlan üzerine bir yetkili seyircilere açıklama yapıyor; meğer Trabzon dışından beklenen konuklar varmış, yoldalarmış, gelmek üzerelermiş, bu nedenle oyun biraz geç başlayacakmış... Bir tiyatro yöneticisi böyle bir ödün verip perdeyi zamanında açmamakla hem sanatçılara hem de seyirciye saygısızlık yapabiliyorsa gerisini siz düşünün arbk... A radan 41 yıl geçti... 27 Mayıs 1960... 27 Ma- yıs 2001... Galatasaray Üniversitesi'nden Cüneyt Akalın, 27 Mayıs'ı Amerikan bel- gelerinden incelediği ve Cumhuriyet Kitap- lan'ndan çıkan "Askerler ve Dış Güçler"de ilginç bir belge açıklıyor... Öncelikle belirtmek gerekirse 27 Mayıs'taki asker- ler, 12 Eylül'dekilerden çokfarklı... ABD ile herhangi bir bağlantıları yok; Devrim, ABD için sürpriz oluyor... Devrim'den bir gün sonra ziyaretine gelen ABD An- kara Büyükelçisi VVarren'e Orgeneral Cemal Gür- sel'in, ay başında memur maaşlarını ödeyecek pa- ra olmadığını söylemesiyle ABD ellerini ovuşturuyor! Akalın'ın açıkladığı belge, 10 Mayıs 1960'da An- kara'daki ABD Büyükelçiliği'nden VVashington'da- ki ABD Dışişleri Bakanlıgı'na gönderilen telgraf... iktidardaki DP'nin giderek artan baskıları karşısın- da CHP Genel Başkanı Ismet İnönü nün tutuklan- 27 Mayıs masından kuşku duyan CHP'liler, ABD Büyükelçi- liği'nden "CHP liderleri" için sığınma talebinde bu- lunuyor. Cüneyt Akalın, kastedilen kişinin İnönü olduğunu belirtiyor ve bir ulusal kahramanın ABD'lilere sığın- masının söz konusu olup olmadığını soruşturuyor. Akalın bu sorunun yanıtını, dönemin CIA Başkanı AI- len Dulles'ın raporunda adları geçmemekle birtik- te, öteki Amerikan belgelerinde ABD Büyükelçiliği ile temasta olan kişilerden öğrenmeye çalışıyor. Inönü'nün damadı Metin Toker, sığınma iddiası- nı "maksatlı bir saptırma" ve "deli saçması" olarak niteliyor. Dönemin CHP Grup Başkan Vekili Turgut Göle, bu konuyu kesinlikle yalanlıyor. Coşkun Kır- ca ise inönü'nün bilgisi dışında bazı CHP'lilerin bir sığınma talebi olursa ABD kabul eder mi diye Bü- yükelçilik'teki bazı yetkililerle konuşulduğunu duy- duğunu açıklıyor... Ankara'daki ABD Büyükelçiliği ile temasta olan ki- şiler ise yine Amerikan belgelerinde şöyle geçiyor: CHP Genel Sekreteri Ismail Rüştü Aksal'ın "be- nim adıma konuşabilir" diye tanıtığı Prof. Dr. Osman Okyar, CHP Araştırma Bürosu çalışanlarından Coş- kun Kırca, Turgut Yeğenağa, Metin Toker, CHP yö- neticilerinden Turhan Feyzioğlu ve: Bülent Ecevrt. 27 Mayıs'ın 41. yılındayız... Başbakan Bülent Ece- vit, 12 Eylül sürecinde CHP'den ayrıldıktan sonra el- leriyle kurduğu Demokratik Sol Parti'nin adını "De- mokrat Parti" olarak anımsıyor... Kaderin cilvesi! Akalın, 10 Mayıs 1960'da Ankara'dan VVashing- ton'a gönderilen telgrafın, yakın tarihimizin henüz açık- lığa çıkmamış bir yönünü yansıttığını vurguluyor... SESSIZ SEDASIZ (!) Yüksek Yerilim Hattı erdincutkui" yahoo.com Dünya "Küresel köy" ya. Türkıyemızi babalannın çiftlığı gıbi yönettınyorlar! Meclis ve Kamu İçin Dürüstlük Merkezi Ulusal Kurtuluş Savaşı'nın verildiği ve Türkiye Cumhuriyeti'nin ilan edil- diği mekân Büyük Millet Meclisi'nde artık "Philip Morris"in adı yazıyor... Amerikan kovboyu, en sonunda ulu- sal tarihimize damgasını vurdu... En- gin Aşkın dostumuzun Kanada'dan bildirdiği haber, bu damgaya başta ,^ TBMM'de milletvekili sıfatıyla otu- '" ran politikacılar olmak üzere sessiz kalanların yüzünü biraz olsun kızar- tır mı acaba: "Büyük sigara şirketleri Philip Mor- ris, British and American Tobacco, R.J. Reynoldshakkındabiryıldıraraş- tırma yapan Amerikan sivil toplum ku- ruluşu Center of the Public Integrity (Kamu İçin Dürüstlük Merkezi), hazır- ladığı raporu açıkladı. Raporda, üç sigara şirketinin ABD. Kanada. Italya, Hong Kong, Kolom- biya ile bazı Afrika ve Ortadoğu ülke- lerinde mafya örgütleri ve mafya bağ- lantılı kişilerle ortak çalışmalar yaptı- ğı bildirildi. 1970'lere kadar uzanan mafya iliş- kilerinin araştırılması sırasında ka- çakçılık şebekeleriyle çalışmanın büyük sigara şirketlerinin kâr düze- ini yükseltmeyi amaçlayan bir pa- zarlama stratejisi olduğu ortaya çıktı. Rapor, bu ilişkileri mahkeme tuta- nakları, yerel hükümet belgelerı gibi kaynaklara ulaşarak kanıtladı. Raporda, sigara şirketlerinin karış- tığı kaçakçılığın, bir yanıyla da hükü- metlerin sigara vergilerini azaltmasın- da etkin bir rol oynadığı vurgulandı." ÇED KÖŞESt OKTAY EKİNCl *Şafak Vakti' Kararları. Geçen pazar değındiğim, DEÜ'ndeki "planlama gru- bu" ile tzmir Büyükşehir ve Konak belediyelerinin 17 Ma- yıs 2001 günü düzenledikleri "Kemeraltı Projesine Hal- JifP Katılımı" toplantısının sonuçlannı aşağıda okuyacak- sınız... Aslında bu değerlendirme- ler. tüm "tarihsel kent mer- kezleri" için de geçerli... Çün- kü bu mekânlar, tıpkı "aras- talar" gibi, kentin "sivil" ta- rihini barındınrlar. Toplumun "kent kinıliğfnın de hemen tüm "insancıP geleneklenni taşırlar... Bu nedenle. "koruma"nın yanı sıra "yaşatma" kavra- mının da mimarhk ve şehirci- likle buluşmasına adeta "önderlik" ederler. Korunacak değer- leri hem yara- tan hem de "yaşata- cak" tek güç "halk" olduğu için de "katı- hmcı plan- lamayı" ön koşul kılarlar... Keme- raltı'ndada işte bu "bi- limsel ve de- mokratik" koşulun yaşama geçirilmesi için düzenlenen toplantı, umanm kitap olarak da ya- yımlanır... Toplantıya ilgi gösteren ki- mi Kemeraltı sakinleri; "böl- genin bakımsız ve yazgısıy- la baş başa bırakılmasından ötiirü terk edilen bir çökün- tü semtine dönüştüğünü" belirttiler... Izmir'deki diğer mesleki ve akademik kesim- ler de planlama çalışmalann- dan "habersiz" kaldıklan- ndan yakındılar... Ne var ki Kemeraltı'nın sa- hip olduğu eşsiz kentsel ve kültürel miras, lzmir'in "kim- likli geleceği" açısından o den- li zengin ve önemliydi ki bu tür "yakınmalar" olsa bile, gün boyunca toplantıda bulunan hemen herkes şu noktada bir- leşerek salondan aynldılar: "Kemeraltı'nı korumak ve yaşatmak. İzmir'i korumak ve yaşatmaktır... Bu kutsal çabaya herkes katılmalıdır..." 17/Mayıs/2001 "sözleri" Işte, bu tarihsel sözün veril- diği buluşmadaki diğer ortak kararlann özetı: • Kemeraltı projesi, sade- •• ce bir "restorasyon. yenileme ve fiziksel planlama" değil- dir... Tarihsel dokuyla bütün- leşen bir geçmiş yaşamın "in- sana ve kente ait" ögelennı günümüze taşıyan "Kemeral- tı sakinlerinin". aynı semtin "sahipleri" olma hak ve kat- kılannı da koramak; ve onla- n "daha gelişkin çevresel ve sosyal koşullar" ile buluştu- rarak yaşatmak... projenin ve katılımcılann temel hedefleri- dir... I Bu hedefler için ise: • Öncelikle Kemeraltı sa- kinleri. yukandaki amaç etra- linda "örgütlenmeli" ve böy- Jece projeye de "ortak" olma- lıdırlar... • Başta yerel yönetim ve îz- mir'e karşı sorumlu tüm sektörler, Kemeral- tı'nda "yaşamı sürekli kıla- cak" yatınm- lanyla da pro- jeyi destek- lemelidirler. • Proje- nin karar ve tasanm süreci, ilgi- li-uzman diğer ku- rumlannda görüş ve önerileriyle "zenginleşti- rilmelidir"... • Izmir'de. Ke- meraltı'nın "çeki- ciliğini" zayıflatacak yeni "vefasız rakipler" yarat- mamaya artık özen gösteril- melidir... • Seçilecek alt bölgelerde "örnek uygulamalar" baş- latılarak toplumdaki beklen- tinin coşkusu sürdürülmeli- dir... "Alacakaranlığın" sonu... Toplanhnın açılışında. Prof. Dr. Tayfun Taner'in projeyi sunuşunun ardından yaptığım konuşmamınbaşlığı; "Keme- raltı'nda Şafak Sökerken" idi... Kapanışındaki bu karar- lar da sanki "şafak vakti ka- rarlan" oldular... Bu benzetmede esinlendi- ğım. Hidayet Karakuş'un bir şiirini ise projenin "önsözü" olarak önermiştim... Aynı di- zeleri, bu yazmın da "sonsö- zû" yapıyorum: "Uzun bir alacakaranhk ve eski bir sudur Keme- raltı yıkıntısından yeni rüzgârlar doğacak- tır..." Oekincifacumhuriyet.com.tr. KtM KİME DUM DUMA BEHIÇAK behicak(ct turk.net l\l_JT\ W ÇÎZGİLÎK KÂMtL MASARACl HARBİ SEMtH POROY semihporoym yahoo.com KEDl LEVO APTÜLIKA H.MAYiS'TAKİ KUTLAMA- LARBAN S4MKA DA YEMJ8İR j TARtHTE BUGÜN MLMTAZARIKAN 27 Mayıs /KI *cer fzot.cs GoycE~ & . 176S Ç Ğ 11.7O MET&eYDİ. ff g/M , 2..23Ö . SU UÇ^/C, ÇOAC AMtfÇLf PUANTOMH SAVAŞ UÇA6I.. 13SB'0£ BUGÜ/V, OOHAIELL PANO DENIZ KAVUKÇUOGLU Abukluklar Ali Kırca, geçen cuma Star TV'de sunduğu Siya- set Meydanı'ndaki "anadil" tartışmasında Kürt ay- dınlarına karşı, "Kurtçe mı? Aman ha!.." tezinı savu- nacak konuşmacılan bir araya getırirken büyük bir ça- ba harcamış olmalıydı... Çünkü bir "abuklukyanşı'na gırseler. ıpi mutlaka aynı anda göğüsleyecek bu muh- teşem tipleri bulup bir araya getirmek gerçekten koi lay değıldı... Içlerınde ilk sözü, PKK, "Artıkmülayim olalım!" de-; diği ıçın "Kürt meselesınin de mülayimleştiğini..."\ Kürtlerin "anadil" talepterinın de bu "mülayimleşme- nın hınzırca bıryansıması olduğunu" savunan bir üni- versıte doçenti almış. her cümlesi, dinleyenlerde ye- ni hayretlere yol açan üstün bir "belagat performan- sı" sergıleyerek yaptığı konuşmasını, "6u iş özünde bir PKK-Batı dayatmasıdır!"a getırerek bağlamıştı.J Aralarında ön dişlerı dökülmüş, bu nedenle konuş^ı tukları zor anlaşılan bırı vardı kı, kendisini ılk kez gö-^ rüyordum ekranlarda... Ali Kırca tarafından "tevellüt dü" 1919 olarak belırtılen adam, "o/ay"a Isa'dan ön- ce 529 yılından başlayarak girmiş, Hazer Denizi ile Çanakkale Boğazı arasında kalan geniş topraklarda yaşamış, savaşmış, yok olmuş ne kadar kavim var- sa sözünu etmış, ama sonunda "Kürtlerin aslında Türk olduğu..." sonucuna varmıştı... Programa. kendilerınce çok iyi hazırlanmışlardı. Hatta birı. bir profesör olanı. konuşmasına başlama- dan önce önündekı kitapları tek tek göstermiş, "6un- lann hepsını ben yazdım..." demişti. Etkilenmemek olanaksızdı... Sonra uzun uzun tüm Türkiye'yi dolaş- tığını, Doğu'yu, Güneydoğu'yu, insanlannı çok, ama çok sevdığ.nı anlatmıştı. O, mühendis kökenli birta- rih araştırmacısı olan ön dişlerı dökülmüş yaşlı ada- mın tersıne "Kürtlerin varlığını" kabul edıyor, fakat Kürt dilindekı iehçe çokluğu nedeniyle bunun bir "eği- tim dili" olamayacağını söylüyordu. "O kadar lehçâ arasından hangisiyle yapacaksınız Kürtçe yayını" di- ye soruyordu. Bir de "Kürtçe'nin Etimoloji Sözlüğü'' adlı bir yapıt kazandırmıştı dünya dil bılimleri kitaplı- ğına... Insana ılk anda, köy kahvelerinde diş çeken berberlere "kötü emsal teşkil edecek bir fiil" gibi de gelse. tek kelime Kürtçe bılmeden Kürtçe sözlük yaz- maya kalkışmak gerçekten bir cesaret örneğıydi... Ay- nı saftan genç bir gazeteci ise "mese/e"yı siyaset ve zamanlama açısından ele almış, düşüncelerini eko- nomık krız, IMF politıkaları milletin anasını ağlatır- ken, "Anadil tartışması birsaptırmacadıri" noktasın- da yoğunlaştırmıştı... Istanbul'da bir "Kürt Enstitü- sü"nun varlığını duyuncadaçokşaşırmıştı... Izleyen- ler de, onun bunu bile bılmeden, Kürtlere, Kürtçeye' ılişkın bu meselede nasıl böyle ahkâm kesebıldığine şaşırmışlardı tabii... Tartışmaya katılan Kürt aydınlan, aynı zamanda "Avrasya Stratejik Araştırmalar Demeği Başkanı" da olan doçentın sözünü ettiği "mülayimleşme süre- c/"nin etkisi altına girmiş olmalıydılar ki, bu konuş- maları büyük bir soğukkanlılıkla dinleyebılıyorlardı..'. • • • Kara mızah bir yana, bir etnik kımlik ya da bir dil nasıl ve hangı süreçlerden geçerek oluşursa oluşsun, eğervarsa, benımsenmışbıraıdıyetse, konuşuluyon satartışılamayacakbir"gerçe/("ti. "BenKürt'üm" öir yen, Kürtçe konuşan, Kürtçe yazan ınsanlann karşı- sına geçıp "Hayır siz Kürt değilsiniz!", "Böyle bir dli yokturi", "uydurmadır!", "Eğitim dili, bılim dili, med- ya dili olamazi" demek bilim çarpıtıcılığından da öte* cumhuriyetımızin ikı kurucu temel unsurundan biri olari Kurt kökenli yurttaşlarımıza karşı büyük birsaygısız* lıktı... Kurtçenın "yetersızliği"n\ kanıtlamak için otu- rup hıç Kurtçe bılmeden, "Kürtçe'nin Etimoloji Söz- /üğü"nüyazmış. ama daha 16., 17. yüzyıllarda yazıl- mış Kürtçe divanlardan habersiz Kürtsever profesör, romanlarını Türkçe ve Isveççe gıbı Kürtçe de yazan, anadilinde binlerce sözcük kullanan yazar Mehmet Uzun a dönüp "Kürtçede kaç kitap var, Allahaşkına" diye sorabılıyordu. Kürtlerin ezelden berı bu ülkede kendı dillerınde yazma, yayın yapma, bilımsel dil eği* tımı alma. dil ve kultürlerıni geliştirme hakları varmış da, onlar bunu kullanmamışlar gıbi sorulan bu soru başka nasıl adlandırılabilirdi? "Anadil" tartışmalarıyla bırlikte kimi siyasi partiler- den üniversitelere, çatışma rantından beslenmeyö alışmış odaklardan kımi basın-yayın kuruluşlanna ka- dar genış bir "cephe" oluşmaya başlamıştı. önü-* müzdeki gunlerde kim bılir daha ne abukluklara ta-< nık olacak, tanık olduklarımızdan ne büyük utançlar duyacaktık? Faks:0212-723 84 97 (e-posta: dkavukcuogluu< tuyap.com) BULMACA SEDAT YAŞAYAN SOLDANSAGA: 1/ Güneydo- ğu Anado- lu'nun bazı yörelerinde yaşayan din- 4 sel bir toplu- luk.2/Olmak b eylemi ya da 6 biçimi... Çe- 7 kişme. kavga. g 3/Temelitak- lide dayanan 9 sözsüz oyun... Altı mukavva ile beslen- miş, üstü sırmalı iş- leme. 4/ Kâfi gelme- 3 yen... Dantel ya da nakış ipliği yumağı. 5/ Can Yücel'in bir şiir kitabı. 6/ Doğu 1 2 3 4 5 Anadolu'da bir ır- mak.. Bir gösterme sıfatı. II Kuvvetli esen rüzgâr... Belirli bir iş ya da hizmeti başara- bilecek güçteki en küçük askeri birlik. 8/ OST manlılarda gece bekçisi... Yağı çıkarılan bircin^ fasulye. 9/ Lübnan ve Suriye'de oturan Katolik Süryani topluluğu. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Gemileri bağlamada kullanılan üç ya da dört kollu halat..-. Çölden esen rüzgâr. 2/ Vücuttaki AIDS \ irüsünü saptamakta kullanılan test... Yü-= rürken dayanmak için kullanılan kalın sopa. 3/ Optik kaydırma... Küçük bir alan üzerine odak-J lanmış yoğun ışık kaynağı. 4/ Meslek... Sakar-; ya'nın bir ilçesi. 5/ Gelinin başını kimi zaman da yüzünü kapayan örtü. 6/ Yansıma... Bir nota. 11 Içinde diri balık saklanan. denizden aynlmış ha- vuz... Yayla ya da bahçe kulübesi. 8/""En sinsi bir — gibidir geçmeyen zaman" (Yahya Ke- mal)... Şık. lüks \e gösterişli giyim tarzı. 9/Ak- ciğerleri dinlerken hekimin duyduğu patolojik ses... Çıkar yol. çare.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle