23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
27 MAYIS 2001 PAZAR CUMHURİYET SAYFA KULTUR kultur(« cumhuriyet.com.tr 15 Raoul Ruiz'den sonra Patrice Leconte'la çalışan Laetitia Casta'nm amacı kendini aşmak 4 saatte yaşlandl Raoul Ruiz'in filminde oynamak istiyordu. Onu oynayacağı karakteri 18'inde de 85'inde de başanyla canlandıracağına ikna etti. Casta, Giono'nun romanmdan uyarlanmış bu filmde 19. yüzyılda yaşayan bir köylü kızını canlandınyor. Filmde makyajla yaşlı bir kadın oluyor. Hiçbir Fransız makyajcı, bir yıldız mankeni yaşlandırmaya cesaret edemeyince bu işi Ingiltere'de gelen bir ekip üstlendi. Casta her gün saat 5'te kalkıp, 4 saat süren bir makyaj süresinden sonra çekime gidiyordu. Genç yıldız Amerika'da ona yalnızca 'dekoratif roller önerildiğini söylüyor. îstediği ise 'gerçek rol' teklifleri, mankenliğinden ve televizyondaki bütün reytingleri kıran başoyuncusu olduğu 'Mavi Bisiklet'ten öte. Kaderhı giicüyle parladı• • "Içgüdülerimle oynuyorum. Role kendimden ne kadar katabilirsem katanm; sonuna kadar kendimi çirkinleştiririm, yaşlı göstermekten, saçlanmı kazıtmaktan korkmam. Bir rol yapmak beni 'boşaltmaz', tam tersine 'enerjiyle doldurur'. Kendimi seyretmekten ~ hoşlanmam, çok kaderciyimdir" Kültür Senisi - Brigitte Bardot. Laetitia Casta için "Bir Boticelli, içi güzel, dış görünü- _4Ü ise ışık saçryor. O pürüzsüz, gerçek, açık ,- sözlü ve sade. Ona verecek bir nasihatım yok. : Yainızca önemli olan bir yıldız olnıak değil, , bir yıldız olarak kalmak'"dıyor. Ünlümanken > ve Fransa'mn yeni yüzü Laetitia Casta, şim- di bir oyuncu. Başrolünü üstlendiği Raoul Ru- " iz'in yönettiği "Les Ames Fortes" Cannes Film Festivali'nde kapanış filmi olarak gös- terildi. Casta. bu kez de Patrice Leconte'un "Rue des Plaisir" adlı filminde rol alıyor. - Kendinizi nasıl bu projenin içinde buldu- nuz? LAETİTİA CASTA - Bir kastıng direktörü olan Syhie Brochere ıle karşılaşıp sinema ko- nuştuk. Ona çok güçlü, her şeyimı vermem rgereken ve kişiliğimin bıhnmeyen yönlerini dışarı vurmamı sağlayan bir rol aradığımı "söyledim. Bunun üzerine bir senaryo verdi " ve "Bunu oku; eğer beğenirsen, haberim ol- " sun" dedı. Bu senaryo "Les Ames Fortes"un ' (Güçlü Ruhlar) senaryosuydu. Bir oturuşta tümünü okudum. Therese karaktenni çok be- " ğendim. Özellikle diyalogda bir cümle bey- nimde bir kıvılcım yarattı. Bunun üzerine Sylvie'yı aradım ve senaryoyu beğendığımı söyledım. - Hangi cümle sizi bu kadar etkiledi? .. CASTA-(Bıraztereddütedıyorvehafifkı- zarıyor.) Cümle şu: "Bana bir çocukyap,şim- di!" Therese bunu çok sert bir üslupla söylü- yor, neredeyse eşıne verdiği bir emir. Yönet- menle tanışmak istedim \e Portekiz'e gittim. Rauol Ruiz orada bir film çekıyordu. 'Sinematografik kültürüm sıfir' - Raoul Ruiz'in filmlerini biliyor muydu- : nuz? _ CASTA - Hiç bilmiyordum. Açıkça konu- _i şursam sinematografik kültürüm sıfır. Raoul pRuiz'den yalnızca Cannes'da ikı yıl önce "Le Temps Retrouve"u izlemiştim. Gösterimde onun ve ekıbinin birkaç sıra önünde oturuyor- dum. Film sona erdiğinde ve alkışlar başladı- ğında arkama döndüm, onu oyunculanyla mutlu gördüm. Heyecan duydum. Sonra da 'onunla çalışmış insanlarla tanıştım. hakkın- da kötü hiçbir şey duymadım, oyuncular ona bayılıyor. - Demek Portekiz'e gittiğinizde Ruiz'le set- ' te karşılaştınız... CASTA - Evet, ilginç olan ne biliyor musu- nuz? Ona yaptığı işten hiçbir şey bilmediği- mi söylediğımde, bana şunu dedi: "Ben de si- zin yaptığuuz iş konusunda hiçbirşey bilmiyo- rum." Birlikte yemek yerken Therese karak- terine bakış açımı, onu nasıl oynamayı dü- şündüğümü anlattım. Yemeğin sonuna doğru bana 'OK* dedı. Kendi kendime sordum 'OK' ne demek. 'OK,tamam* mı ya da 'OK,baka- nz'mı? Dönüşte uçakta kendi kendime. "Bana böy- le hemen evet diyemez, nasıl çauştığımı bilnii- yor" dedim. Birkaç gün sonra bu 'OK' bir 'evet' demekti - Therese karakterini nasıl ifade edersiniz? CASTA - Therese köylü bir kız, onu saf zannedebılırsiniz, çünkü 'azyaşamış' ama iğ- renç biri olacak. Antipatik bir kişilik olacak ve etrafındakileri kullanacak, arkadaşlarına "Eğer sinema ile 'yolda' karşılaşmasaydını, kaderimi zorlamak için hiçbir şey yapmazdım." ıhanet edecek hatta bir cinayet bile ışlettire- cek. Etrafındakilerle kuklalar gibi oynayan bir kız... Bu konuda başka bir şey söyleme- yeceğim. Hiçbir sempati uyandırmayan bir kişilik. Ama sizi ağlatacak biri de değıl... Tam tersı! - Raoul Ruiz ile nasıl çalıştınız? CASTA - Birbinmizı çok sık gördük. bana metinler okutarak ve küçük video kamerayla çekimler yapıyordu - Bunlar fılmden sahneler miydi? CASTA - Hayır. Kendısinin yazdığı özel metinlerdi. Uzun bir masanın bir ucunda ben, ötekinde o oturuyor ve bana iki karakteri bir anda oynamamı istiyordu. Örneğın çok utan- gaçtan çok sert bir kişilığe geçiyordum. As- hnda bu egzersizler, testlerdi! Raoul benim ne yapabileceğimi. nereye kadar uzağa gidebile- ceğimi görmek istiyordu. Aslında bagajımı hazırlıyordum. - Çekûn nasıl geçti? CASTA - Çok çok ıyi geçti. Çünkü Raoul çok dikkatli. çok eli açık, keşif sahibi aynı za- manda, gençliği çok seven, çok kültürlü ve ulaşılabilir biri. Film çekimi bitene kadar ben gerçekten köylü Therese'dim. - Çevrenizde de başanlı bir kadro \ ardı... CASTA - Evet. kardeşım olarak gördüğüm Frederic Diefenthal, 'açık bir kitap' olarak nı- telendırdiğim John Malkovich vardı. Çünkü bir sahneyi onunla oynarken bakışlanyla bi- le size ıpuçlan veriyor. Ve Arielle Dombasle. sanki bir peri. Char- les Berling ı de unutmamalı. Filmin bitmesi- ne çok üzüldüm, adeta bir aileyi kaybediyor- dum. 'Gizlice sinema yapmayı hayal ettim' - Hiç oyunculuk dersi almamışsınız, nasıl ça- hşıyorsunuz? CASTA - Içgüdülerimle! Role kendimden ne kadar katabilirsem katanm; sonuna kadar kendimi çirkinleştiririm. yaşlı göstermekten, saçlanmı kazıtmaktan korkmam. Bir rol yap- mak beni 'boşaltmaz'. tam tersine 'enerjiyle doldurur'. - Rush'lan izler misiniz? CASTA - Hiçbir zaman! Kendimi seyret- mekten hoşlanmam. çok kaderciyimdir. Sah- ne çekildikten sonra yapacak hiçbir şeyim kalmaz. Ama bir sahneyi beğenmemişsem, bir daha çevrilmesini isterim. - 'Asteriks ve Oburiles' ve televizyon için çe- kilen 'Mavi Bisiklet' size yardımcı oldu mu? CASTA - Tabii kı. Ama gerçeği söylemek gerekirse Falbala rolünü meraktan kabul et- tım, dalga geçmek için. Bu çalışmadan son- ra da ıki klip çektin. bunlan kısa metrajlı film- lenm olarak görüyorum. (Gülüyor.)'Mavi Bi- sikiet'i ise Lea rolüne kendimi çok yakın his- settiğim için istedim. Bu ağırrol benım oyun- culukla haşır neşir olmamı sağladı. Aynı za- manda da ağzımı açmayı da öğretti. (Gülü- yor.) - Claude Pinoteau size daha 15 yaşındayken 'Mavi Bisiklet'te ovnamayı önermiş. bu doğ- ru mu? CASTA - Doğru ama o zamanlar beni hiç ilgilendirmiyordu. Ne olacağımı düşünmü- yordum ama içimden bir ses oyuncu olacağı- mı söylüyordu. - Kendinize şöyle dediniz mi: 'Gençlik Ate- şi'nde Sophie Marceau'yu ortaya çıkaran o, bclki ben de Sophk'nin açtığı yoldan yürüye- bilirim..." CASTA - O zamanlar onun kim olduğunu bilmiyordum. Bilseydim bile, bu hiçbir şey değıştirmezdi. O zamanlar kendimi sinema ıçın hazır hissetmiyordum. Ben istediğim şe- yi, istediğim zaman yapan bir ınsanım. Her zaman gizlice sinema yapmayı hayal ettım. Eğer sinema ıle 'yoMa' karşılaşmasaydım. ka- denmı zorlamak için hiçbir şey yapmazdım. Yıldızım parladı o kadar. -Çocukken sık sık sinemaya gkler miydiniz? CASTA - Pek değil. Şehir dışında yaşıyor- dum. sinemaya yılda bir kere giderdik. Fılm- Ieri daha çok televızyondan izlerdim. Şımdı ise kaybettiğim bu zamanı yakalamaya çalı- şıyorum. Bol bol sinemaya gidiyorum. 'İşim, ünJü olduğumu unutturmak' - Dünya çapında bir mankendiniz, şimdi ise bir oyuncusunuz. Bunu bir avantaj ya da de- zavantaj olarak mı görüyorsunuz? CASTA-Belki de prodüktörler "Laetitia'yı alırsak, çok tanındığı için yapacağutuz filme daha kolay para buluruz" diye düşünebilir. A- ma benım işim, ünlü olduğumu unutturmak. Aynı zamanda konservatuvarda eğitım gör- müş, Shakespeare oynamış olan ınsanlar be- nim çıkıp da 'Les AmesFortes'taki gibı birro- lü kapmamı kıskanabilirler. Bunu normal kar- şılıyorum. Bir de bazı yönetmenler benim manken ol- duğumu duyunca rol vermiyorlar. Amacım. kendimi gehştirmek, aşmak... Hayatımı da mankenlik sayesinde çok ıyı kazanıyorum. şanslıyım. Onun için küçük, orta bütçeli bir filmde bana güzel bir rol uygun görülürse he- men kabul ederim. Eğer başansız olursam da önemli değil, en azından denemiş olurum. Kendimden hâlâ komedyen ve aktris olarak söz edemıyorum. - Buna rağmen 'Les Ames Fortes'ten sonra Patrice Leconte'un 'Rue des Plaisir' adlı fil- minde çalışmaya başladınız... CASÎA - Evet, hikâye 1940"larda geçiyor ve bir fahişeyi oynuyorum. Onun için saçla- nmı kestirdim ve koyulttum... Patrice bana, "Her film yaptığunda ona diğerlerine verdi- ğim kadar aşkveriyorum" dedı. Ben de böy- le düşünüyorum. -Güzelliği bir koz olarak görüyor musunuz? CASTA - Hayır. Serge Gainsbourg'un 'Dış Görünüş' adlı şarkısını çok seviyorum. Şar- kı şöyle diyor: "Güzelsin, dışardan bakmca/ Ama maalesef i çeriği çok iyi biliyorum/ Pek güzel değil, neredeyse Jğrenç.." diyor. - Bir Casta miti olacak mı acaba? CASTA - Hayır ben mıtlere karşıyım. Nor- malliği seviyorum, pek dikkat çekmekten hoşlanmıyorum. Aslında ailem, sevdiğım in- sanlar yanı ayaklan yere basan insanlann et- rafımda olması büyük bir şans. Bu sizin den- genizi korumak için ideal. KUŞBAKIŞI MEMET BAYDUR 'Son Moda Saçmalar' Bilım adamı dostum Ongun Onaran'la beraber Türkçeye çevırdiğımiz Son Moda Saçmalar adlı ya- pıt memleket yazarlarının, köşe yazarlarının "söyle- mine" başka ve taze bir gözle bakmamızı da sağ- ladı. Gerçı bu kitapta iki bilim adamı tarafından eleş- tirisi yapılan postmodernizmi tanıyorduk. Bu akım da biraz gecikmeyle Amerika ve Fransa üstünden I ülkemize gelmış ve belirli çevrelerce pek tutulmuş. < beğenilmişti. Aydınlanma geleneğini tarihten silme- j yi hedefleyen bir düşünce (ya da düşünmeme) akı- mı olan postmodernizmin hayranlan hızla bızde de ortaya çıktı. Artık bütün bilim, sanat, hayat, cinsellik vesaire bu akımın merceklerinden, süzgeçlerinden geçirilerek ölçülüyordu kimi çevrelerde. Kabaca ne diyordu postmodernizm? "Algılanan, yani yüzey bi- çimlerinden oluşan 'gerçekliğin' ötesinde bir başka temel-öz-merkezi ilişki-belirleyici çelişki- ekonomik temel-evrensel anlam yoktur. Algılanan neyse ger- çek odur." Ustelik bu postmodern gerçek "parçalı, heterojen ve çoğul" bir gerçekliktir. Bu gerçekliğin genel karakterini evrensel/ortak yanlar değil, farklar oluşturur. Insan düşüncesi bu gerçekliğin nesnel ve bütünsel bir kavrayışına ulaşamaz. Sayın Ergin Yıl- dızoğlu'nun gazetemizde bu konuda altı ay kadar önce çıkan enfes yazısından ahntılanmın tümü. "Her bırey gerçekliğe kendi özgün perspektifinden yak- laşır." Biri bizi gözetliyor olsa da, birbirimize çok, tı- patıp benzesek de, postmodernizm sayesinde fark- iarın ve çoğulcu kımlıklerin (!) olumlandığı bir yaşa- ma doğru yoneltılıriz. Sayın Yıldızoğlu'nun altını çiz- diğı gibı, PİYASA artık yalnızca popüler değerierin alanı değıl, bir de demokrasinin kaynağı olmuştur! Fızıksel gerçeklik, toplumsal ve dilsel bir kurgudur gibı beyin uçuklatıcı bir savı hındi gibı kabara kaba- ra savunuriar postmodernistler. Gerçek bir şarlatan- lıktır bu ve yukanda sözünü ettiğim Profesör Ona- ran'la beraber bir amme hizmeti olarak dilimize çe- vırdığimiz Son Moda Saçmalar adlı yapıt bu gülünç muammaya ışık tutmaktadır. "Bilimsel gerçek, alımlamayla (resepsiyon) deği- şen öznel bir gerçektir" demek bilimsel gerçeklerin insandan insana değiştiğini söyler. Kopernik'ten beri bilinen, Gatileo ile kafamıza kakılan 'dünyanın, güneşin çevresinde döndüğü' gerçeği artık bir alım- lama sorunudur, özneldir, kişiye göre değişır! Postmoderncılerin ortak özelliği nedir? Bilimsel dili ya da jargonu olmadık yerde, ilgisiz bağlamlar- da, çarpıtarak kullanarak bir bulanıklık yaratmak. Daha az gelişmişleri ise bu toz duman arasında apa- çık bilım duşmanlığı yapar. Üstelik bu duşmanlığı, bi- lim kadar onemlı, onun kadar yaşamsal değer taşı- yan sanatın sırtından yaparlar. Ama nedir bu adam- lann doğa bılimleriyle alıp veremedikleri? Son Moda Saçmalar'ın fizik âlimı iki yazan bu so- ruya bırçok yanıt veriyor. Bir tanesi şöyle: "Bilışsel (kognitif) nedenlerden ötürü değıl bilimi sevmeme- leri; biryaşam biçımini seçmelerinden ötürü bilime karşı duruyormuş gibi görünüyortar. Olgusal yargı- lar ile değer yargıları arasındaki farktan haberleri yok. Dert buradan kaynaklanıyor." Postmodernizm bir ödlekliğin, bir korkaklığın so- nucudur. Kopemık, Kepler, Galileo, Newton, Eins- tein, Heisenberg, Bohr, Planck, Feynman gibi ın- sanların bılmedlği, tanımadığı bir ödleklik ve korkak- lık cinsidir bu. Elmalaria armutları birbırierine karış- tınp ayvayı yemek durumudur. Kültür piyasası ile Bl- LİM'i kanştırıp kendine şimdilik geçer bir kimlik edin- me durumudur. Büyük sorunlara ya alttan ya da üst- ten bakma sorunudur. Tarihle, gelışimle, aydınlan- mayla gözgöze gelememek sorunudur. Gülünçtür, huzün vericidir, sığdır, tehlikelidır ve (ne yazık ki) ik- tidardadır. Bızim işımiz kolay değıl. Postmodemist düşünce kendi omurgasız gövdesıni yalnızca sana- ta, edebiyata değil 'Bilimsel Düşünme Yöntemi'ni okumuş ınsanların dünyasına da taşıyor artık. Pro- fesör Cemal Yılchnm'ın bu enfes yapıtını bütün Kuş- bakışı okurlarına şiddetle, tatlı tatlı öneriyorum. • • • Mayıs olmuş, farkında değilim! Dört beş ayrı pro- )e üstüne çalışıyordum, bir de baktım mayıs olmuş... Bu köşeyi okuyan üç beş kişiden izin ıstiyorum. Bi- raz ara vereceğim Kuşbakışı yazılarına. Üç dört pa- zar sonra (mümkünse) bıraktığımız yerden devam ederiz söyleşmeye. Şimdilik bana müsaade! Bergman'ın tiyatroya dönüşü • Kültür Servisi - 1983 yapımı filmı 'Fanny Alexander'ın üzerinden uzun bir süre geçtikten sonra Isveçli yönetmen Ingmar Bergman, bu kez tiyatro sahnelerine dönmeye karar verdi. Şımdıye kadar 60 film yöneten Bergman, Norveçli yazar Hennk İbsen'ın 'Hayaletler' adlı oyununu gelecek yıl Stockholm'deki Kraliyet Tıyatrosu'nda sahneye koyacak. Oyunun galası 9 Şubat 2002 tarihinde yapılacak. Bergman'ın oyunlaştınp sahneye koyduğu August Strindberg'ın The Ghost Sonata' adlı vapıtı ise Ne\* York'ta 20-24 Hazıran tarihleri arasında sahnelenecek. Bergman daha önce yapılan bir söyleşide artık film çevirmeyeceğıni açıkJamıştı. BUGÜN • TAR1K ZAFER TUNAYA KÜLTÜR MERKEZİnde saat 18.00 de 'Ömer Kavıır'la Yüz Yüze' başlıklı söyleşı gerçekleşecek. (293 12 70) • İTÜ SAHNESİ'nde saat 15.00'te 'Zoraki Ölüm' isimli tiyatro gösterisi izlenebilır. (293 13 00) »3 üncü6ü bu ytl yapılamıycr BUSÜN TİYATRO FESTİVALİKİN D0KU2UNCU GÜNİI ^ ULJ L U ^ t tzz LJLJ ^ t
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle