15 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 27 MAYIS 2001 PAZAI 10 PAZAR YAZILARI 'Spectaculaire-Spectaculaire' CannesGüzel Türkçemizin, özellikle hısım-akraba- hiyerarşi (!) ve saygı-görgü-kibarlık hususlannda pek zengin olan dağarcığının, birçok çağdaş kavrama bakıldığında ne denli yetersiz kaldığı hepimizin malumu. Bir başka açıdan, örneğin sanat dünyasına göz atarsanız TV ve sinemadan tiyatroya, baleden operaya, müzikten pantomime çok alanda denk anlamlı Türkçe sözcüğün hiç mevcut olmadığını görürüz. Ashnda bu konularda "yakmmak" okurlanraıza haklı olarak "ilkel" ve "aşıhruş" bir tavır gelebilir. Elbette ki evrene mal olmuş bazı deyiş ve simgelerin Türkçede kullanılmasına itirazımız yok. Ancak yeni "milenyum"'un ilk "Uluslararası Cannes Film FestivaH"ni (54'üncü yaşına bastı bu sene) özetlemek için istediğimiz bir sözcüğe. 'Spectaculaire- Spectaculaire' (S-S) denk anlamlı bir ıfade bulamadık. Ne "muhteşem/görkemli" ne de "gösterişli" sıfatları yetennce uyuyor... Niçin mi? 54. Festival programı (9-20 Mayıs arası) ne öncekilerden daha "gösterişli", ne 9 Mayıs akşamı "Cannes" kırmızısı tören halılannda "Sinema Palası"nm merdivenlerinı tırmanan "yıldızlar" daha "muhteşem" ne de açış filmi olmasına rağmen, -istisna yapılıp- resmi yanşma çerçevesinde gösterilen Avustralya kökenli, küresel basın tröstü timsali Murdoch destekli, Hollywood soslu "MouHn Rouge" müzikali "görkemli" bir şaheser! Avustralyalı tiyatro yönetmeni BazLuhrman'm sözüm ona (bilgisayar harikalanyla süslü) "modern" filmi 20. yüzyılın başındaki Paris ortamında (Belle Epoque/Sen-Tatlı-Güzel Çağ) "Toulouse-Lautrec". "Eric Satie" gibı isimleri rakısına (!) pişkince "meze" ve figüran ederken, senaryo içi sunulan "MouHn Rouge" gazinosunda sahnelenecek revünün adı "S-S" seçiliyor. Kaderin oyunu ölüme mahkûm "star dansçı" Nicole Kidman (soğuk ve yapay) ile yanlışlıkla "şair" olmuş sevgilisi Ewan McGregor (fotoroman yakışıklısı) "gösterisi", geçici Cannes sakinlerini (festival katılımcılan) pek etkilemedi dersek herhalde karnımız CANNES UĞUR HÜKÜM ağnmaz. Geçen pazar günü 54. "randevuyu" kapatan. saygınlığı kanıtlanmış Şili kökenli Fransız yönetmen Raoul Ruiz'in yanşma dışı gösterilen Korsikalı manken-oyuncu Laeticia Kasta dopinglı "Les Ames Fortes/Şiddetli-Kuvvetli Ruhlar" filminin de pek "görkemli" bir yapıt olmaması, ashnda bu yılki festıvalın biraz yavan olduğunun behrtilen... Ne var ki, Cannes'ı yarım yüzyılı aşkın bir süredir her seferinde "S-S" yapan. kanımızca "pazan" ve "festivale katılamayan ve kablabilen geçici sakinleri" Bir kere Cannes Film Festivali. ısteyenin bilet alıp, gördüğü, görmediği veya göremedığı filmlere girebildiğı bir "sinema günleri" değil. Cannes her şeyden önce, iddialı- iddiasız kendini tanıtmak isteyen rüm "sinematografik" yapıtlann (gücü yetiyorsa) kendini "pazarladığı" bir ortam. Festivalin yalnızca 6 resmi kategorisı (Yanşma, Farklı/Belli Bir Bakış, Kısa Metraj, Sinevakıf. Yönetmenlerin 15 Günü ve Eleştırmenlerin Haftası) her yıl 1000'ın üstünde yeni veya eski yönetmene kucak açıyor. Süper Hollyvvood prodüksiyonlanndan Tayland'ın spagetti westerncilerine, taze pornolardan öncü ve denemesel nitelikli sinemasal şiirlere her türlü filmografik yapmın yer aldığı bir "pazar" Cannes. Amerikan Oskarlannın TV'deki ihtişamından olsa gerek, bir büyük gazeteye "Cannes"dan yazan bir meslektaşımızın dediğı gibı, "Oskar'dan sonra en büyük sinema pazan" değil Cannes. Kısaltılmış adı MITIC olan pazanyla Cannes, her yıl TV ve vıdeoyu yeğleyen Santa Monica'da düzenlenen AFM (Amencan Film Market) ile Mılano'da yapılan MIFED'in önünde dünyanın en büyük "ticari" pazan aynı zamanda. 65 bin nüfuslu Cannes kentini Prensler de âşık olur, bedelini ödeseler bile lsveç bir kraliyet. Saray'm yalnızca simgesel bir anlamı var. 1523 'te Kral Gustav Vasa ile başlayan kraliyet, halen Kral Carl XVI Gustaf ile sürüyor. Kral her yeni çalışma döneminde parlamentonun açıhşını yapar, zarif eşi Kraliçe SyMa ve üç çocuğuyla çeşitli toplumsal ve temsili etkinliklere katıhr. Kent merkezinde dev bir kibrit kutusuna benzeyen Saray'ında oturmaz, kent dışmda çok nefis bir bahçesi olan ve içinde eşsiz tablolann halka açık olduğu Drottningsholm Konağı'nda ailecek yaşar. Bir süre önce yapılan bir anayasa değişikliğiyle tacın, ailenin en büyük erkek çocuğuna geçmesi kuralı kaldınldı ve çocuğun cinsiyetine bakılmadan en büyük olmasının yeterli olduğu onun yerine konuldu. Ömrü uzun olsun, şimdiki Kral'dan sonra taç, ailenin büyük kızı Viktoria'nın olacak. (Ama evlendiği erkek kral unvanını alamayacak, o aynbirkonu.) îsveç halkı Kral'ı ve ailesini sever. Bu konuda büyük bir halkoylaması yapılsa eminin kraliyetin korunmasından yana olanlar ağır basar. Norveç ve Danimarka da benzer geleneğe sahip olduğundan tskandinavya'ya özgü kraliyet geleneği toplum içinde gayet köklü bir yere sahiptir. Buna halİdann, bir çeşit künliğe sahip çıkması da denebilir. Ne var ki her zaman o denli kolay değildir kral olmak. Şu anda îsveç Krah'nın başında öz amcasından kaynakJanan bir sorun var, ashnda bu kaynak çok daha eskiye, dedesinin babasına kadar uzanıyor. 1907 -1950 yıllan arasında tahta oturmuş olan Kral Gustav V, beş torunundan biri olan Prens Sigvard Bernadotte'un, "halktan bir kadın" olan Erica Patzek'le 1934'te evlenmesi üzerine küplere binmiş ve genç ve âşık prensin unvanını geri almış, banka hesabma el koydurmuş ve malını mülkünü dağıtmış. Belli ki evlendiği zaman 21 yaşında STOCKHOLM GÜRHAN UÇKAN olan prensin hiç umurunda değılmiş unvan, mal-mülk filan. Aşkın gözü kördür derler ya. lyi de etmiş! Bu evlilık ancak 8 yıl sürmüş . Olsun. belki de cılkı çıkmadan bitmiş olması daha iyidir. Şimdi ben aradan çekiliyorum. Bu eski prens daha sonra iki evlilik yaptı ve ikıncısı 40 yıldır sürüyor. Amca şımdı 93 yaşında. Onu ıteleyen dede 51 yıldır yok. Ondan sonraki kral. Gustav VI Adolf bu yasağı sürdürmüş. Onun oğlu, yani şimdiki kral Carl XVI Gustaf bu makama oturdu. Yıl 1973. Bu sarayın masaluıın ilginç yanı şimdi başhyor. Eski prens ve halen 93 yaşında olan Bay Sigvard Bernadotte. geçenlerde kararını verdı: "Prens doğdum, prens ölmek istiyorum!" dedi. Ama yeğeni Carl Gustaf, kendisinin doğumundan (1946) 12 yıl önce. ondan önceki bir kral tarafından konulan yasağı kaldırmaya niyetli değil. Üç yıl kadar önce Saray'ın avukatı, bunun olanaksız olduğunu söylemışti. Kral şahsen bir şey söylemiyor. ^—^—^— Sigvard Amca kararlı! Geçen hafta Strasbourg'daki Avrupa Insan Haklan Mahkemesi'ne resmen başvurarak Isveç Kraliyeti aleyhıne, "tnsan ve özlük haklannın çiğnediği için" dava açılmasını istedi. Bu haberin yayılmasıyla bırlikte gazetelerin yaptığı hızlı anketlerde halk. büyük çoğunlukla Kral'a, "Ver amcana şu prenslik unvanını" dedı. Durum bu aşamada. Ben emının, Sigvard Amca bunları bilerek 1934 yılına geri dönebilse yine o Erica Patzek adh "halktan kızla" evlenirdi! Ama bunca yıl sonra işin en ilginç yanı amcasına, Saray çevresinde asıl birkızla değil. "halktan bir kızla" evlendiği için 67 yıl önce elinden alınan prensliğıni geri vermeye yanaşmayan Kral Carl Gustaf'ın eşinin, yanı halkın sevgilisi olan Kraliçe Sylvia'nın. Alman asıllı olması!.. tLAN T.C. ŞİŞLİ 1. SULH HUKUK HÂKİMLİĞİ'NDEN 2000/1367 Davacı Cüneyt Bağlar tarafından açılan mahcur aleyhine vasi tayinı davasında; tstanbul, Şişli, Mecıdiyeköy Mah. cilt 22, hane 1309'da nüftı- sa kayıtlı AJı ve Samıye'den olma 1938 doğumlu Yaşa Bağlar'm M.K.'nun 355'ıncı maddesı uyannca vesayet altına alınmasına, kendısme oğlu Cüneyt Bağlar'ın vası tayınıne mahkememızın 14.12.2000 gün, 2000/1367 esas, 2000/1456 karar sayılı ılamı ile karar verilmiş olup. Keyfiyet ilan olunur. Basm: 29765 'ETA'ya hayır' İspanya'nın Bask bölgesindeki San Sebastian kentinde önceki gece binlerce Idşi ETA örgürünü protesto gösterisi yaptı. Gösteri, Bask bölgesinde yayımlanan El Diario Vasco gazetesinin idare müdürü Santiago Oleaga Elejabarrieta'nın 24Mayıs'taETA tarafından öldürülmesinin ardından vapıkü. Binlerce gösterici, yaptıklan sessiz yüriiyüşte, "ETA'ya hayır", "Banşve Ozgürlük İstiyoruz" yazıh pankartlar taşıdılar. Bask milliyetçiliğini desteklemeyen gazete, sık sık ETA tarafından tehdit ediliyordu. (Fotoğraf: AP) 12 gün süreyle dolduran 250-300 bin kişilik "merakh" geçici nüfus içensinde ancak 11 bin ayncalıklı -o da tüm gösteri ve filmlerdeı değil - katıhmcı festıvalden gerçekten yararlanabiliyor. Bunlann 4000'i gazeteci, 7OOO'ı de alıcı-satıcı veya benzeri konumlarda olan kişıler. Smırlı sayıda izleyicı de belediye veya bölge yönetimlerinin. yapımcı veya dağıtım şirketlerinın ancak belirli gösteriler için lütfettiği davetiyeler. yerel okul ve eğitim kurumlannın sağladığı çok sınırlı sayıda olanakla "olay"dan ıstifade edebiliyor. Geçic Canneslı 250 bin merakh için festival tam biı "esrarh" kutu. Kutuya girip çıkanlan seyredebilmenın dahi bir "ayncahk" oluşturduğu bu "efsanevi" mekânda tek tek özel kişiliklerin dışında en "ayncahkh snuP gazeteciler. Gerçı onlar da Festival Düzenleme Komıtesi'nin dağıttığı "devamlı giriş kartı"nın rengıne göre hiyerarşik bir uygulamayla gösterılere katılabiliyorlar. Geri kalan "sessiz. merakh. geçici Cannes sakininin" küçük bir kısmı, gösterilenn yapıldığı Ana Palas veya lüks otellere yığılıp, günlerce önceden yer tutup. birkaç dakikalık göz zevki için her türlü ezıyetı göze alıyorlar. Örneğin 10 yıldır "olaym" ılk gününden başlayarak her sabah saat 7'de festiv al sarayının merdivenlerinin dibınde yer tutan Madame X. 70 yaşının ağırlaştırdığı bacaklarına aldırmadan, 12 gün boyunca, Nice kentinden saat 6 trenine binip Cannes'a geliyor, gece yer tutan arkadaşından nöbeti devralmak üzere. Akşam 19.30 seansının son yıldızları "Cannes" kırmızısı halılardan tırmanana kadar... Işte böyle açılardan ele ahndığındi gerçekten de "S-S" olan bu eşsiz festival her yıl "7. Sanat"ın devlen kadar çömezlerinin de serpilme. kendini gösterme, "kazanma" çabalanna "yatakhk" edıyor. O "yatağm" fiyatı parkta uyku tulumunda bedava olurken Carlton Oteli'ndekı "emperyal süifin bedelı 50 bin frankçığa yükseliveriyor (yaklaşık 7000 dolar). Vann her birinin şansını" bu "S-SCannes"da siz hesap edın... ugur.hukum(n rfi.fr Dünyanın bütün yoksulları birleşin! Brüksel'de 14 Mayıs'ta Belçika Kralı Albert'in de hazır bulunduğu bir açılışla başlayan üçüncü "Dünyanuı En Yoksul Ülkeleri" konferansı 20 Mayıs pazar günü sona erdi. Konferansta uluslararası kuruluşlan ve sivil toplum örgütlerinin (NGO) liderleri sanayileşmiş ülkelerin ticaret politikalarını topa tuttular. BM Genel Sekreten Kofı Annan dünyanın en yoksul ülkelerinin kendi ürünlerinin engellemesiz rekabet edebileceği açık pazarlara diğer herhangi bir grup ülkeden çok daha fazla ihtiyaçlan olduğunu söyledi. Fakat yoksul ülkelerin dışsatımına hâlâ akıl almaz engeller uygulanıyor. Tanm ürünlerinden ortalama yüzde 40 gümrük vergisi alınırken bazı ürünlerde bu oran yüzde 300'lere kadar çıkıyor. Bu engeller dışındaki dolaylı ticaret engellerinin sayısı ise oldukça kabank. Daha öncekılerde de olduğu gibi konferansta yoksulluğu ortadan kaldırmaya yönelik kararlar alınıyor. Küreselleşmenin azgınca sürdüğü günümüzde yoksul ülkeler gelırlerinin çoğunu dış borç ödemeleri için kullanmak zorunda kalıyor. Dünyanın bütün yoksulları birleşip ortak tavır sergilemedıklen takdırde bu ülkelerin geleceklerı gelişmiş ülkelerin ınsafına kalmış durumda. Bu bağlamda gelişmiş ülkelerdeki duyarlı kamuoyuna, yöneticilerini etkıleme konusunda oldukça önemli görevler düşüyor. Avrupa Parlamentosu. sigara sanayii lobisine rağmen üye ülkelerde, 30 Eylül 2002'den itibaren sigara paketlerinin üzerine büyükçe "Sigara içmek yavaş ve acı bir ölüme neden olabilir" yazılmasına karar vererek kendi insanının sağlığını düşündüğünü gösterdi. Acaba Avrupalılar diğer canlar konusunda bu kadar hassas mı? Yoksa AB'linin canı can da yoksullann canı pathcan mı? 1 Temmuz"dan itibaren AB Dönem Başkanlığı'nı üstlenecek olan Belçika, bakalım bu konuda ne kadar duyarlı davranacak? Dünyadaki BRUKSEL ERDİNÇ UTKU 49 en yoksul ülkede son derece zor koşullarda yaşayan 600 mılyonu aşkın kişi için AB ne gibi adımlar atacak? Dönem başkanlığı hazırlıklan çerçevesinde hafta başında iki günlük resmi bir ziyaret için Maliye Bakanı Sümer Oral'ın davetlisi olarak Türkiye'ye gıden ve Kemal Derviş ve Sümer Oral ile görüşen Belçika Federal Maliye Bakanı Didider Reynders, IMF, Dünya Bankası ve AB'nin programa tam destek verdiğini söyledi. Reynders, gelecek yıl 300 milyondan fazla kişinın Euro kullanacağı ve Türkiye'ye yeniden geldiğinde bazı restoranlarda Euro ile ödeme yapabileceğıni belirtti. Reynders AB'nin olumlu mesajlarını Türkiye'ye iletırken Brüksel'e gelen tsmail Cem ve Sabahattin Çakmakoğlu AB ve NATO üyesi dışişleri ve savunma bakanlannın bir araya geldiği toplantılarda Avrupa Güvenlik ve Savunma Kimliği konusundaki pürüzleri gideremediler. AB'ye girmek için can atan Türkiye'nin, AGSK konusunda daha ne kadar direnebileceği merak ediliyor. Dünyada 1.2 milyar kişi günde bir dolardan daha az bir gelirle insanlık dışı koşullarda yaşam savaşımı verırken Prenses Mathilde'ın (Prens Filip'in eşi) kasım ayında dünyaya getireceği bebeğın "krallar gibi" yaşayacağı kesın. Aylar süren spekülasyonlar sonunda geçen haftalarda Prenses Mathilde'in hamile olduğu açıklanmıştı. Tahta geçme hakkını sadece erkek çocuklara veren yasanın 1991 'de kaldınlması nedeniyle bebek kız olsa bile tahta oturma şansı var. Anayasa uzmanlan Belçika'nın AB Dönem Başkanlığı sırasında doğacak olan bebeğın bölünmüş Belçika'ya yeni bir "birlik" kaynağı sağlayacağına manıyorlar. Dünyanın en yoksul ülkelerinin bırlık kaynağı ıse vahşi kapitalızmin kol gezdiği küreselleşnıe ortamında "hayıtta kalma mücadelesi vennek!". (E-posta: [email protected]) 'Defterdar'la Boğaz'dan Main Nehri'ne "Defterdar"la Eyüp'ten kalkıp Hasköy, Fener, Kasımpaşa, Eminönü'ne uğrayarak Üsküdar'a doğru yol alırken siz arka güvertede oturmuş Istanbul'un o bir türlü bozamadıklan camiler. minareler, kubbeler ve kuleler panoramasının zevkine vanrsınız. Hele küçük vapurunuz Galata Köprüsü'nün altından geçip burnunu Boğaz'a verdi mi, arkanıza dayanır, tuz dolu kuzey rüzgânnı ciğerlerinize çekersiniz. Keyfinize diyecek yoktur. Sağınızda Topkapı Sarayı, Adalar, Kızkulesi, Üsküdar görüntüsü erişilmezdir. Sakın solunuza bakmayın, beton yığınlan ile kanınız tepenize çıkar. Dolmabahçe'den 4. Levent'e yükselen çirkin panorama ile içiniz cız eder. Bir zamanlar: "İstanbuTu Beynıt yapacağız" diyenlerin gökdelenleri üstünüze üstünüze gelir. "Defterdar" bir ay boyunca Boğaz'ın sulanndan uzak kaldı, Almanya'nın Main Nehri'nde gezindi. Istanbullu sanatçı Ayşe Erkmen'in bir projesi kapsamında Japonya ve Italya'dan gelen benzeri küçük vapurlarla beraber Frankfurt'un gökdelenleri gölgesinde Main Nehri'nde bir aşağı. bir yukan çalıştı durdu. Istanbul-Berlin-Frankfurt üçgeninde yaşayan Ayşe Erkmen. Deutsche Bank'ın sponsorluğunda gerçekleştirdiği bu sanat olayı ile nehir üzerinde bir külrürler koreografisi yarattı. Japonya'nın Shingu kentinden gelen "Kumano Nr. 59" adh nehır gemısi ile Venedik'ten gelen "Tessera" adh kanal gemisıne eşlık eden bizim "Defterdar". dünyaca ünlü bankanın ^~~"~^~ ülkelararası ilişkiler, ticari bağlar ve yeni görüşler polıtikasına uygun simgeler oldu. Gemilerle birlikte "orijinal" mürettebat da Frankfurt'a geldı. Vapurlarda bılet ücreti, çalıştıklan ülkedekinin aynı. Görünümündeki göze hoşluğun yanı sıra kaptanından çımacısma mürettebatının da cana yakın olması nedeniyle üç vapur içinde en çok FRANKFURT ilgi çekeni, bizim "Defterdar". Şu sıralar dönüş yolunda, önce Rotterdam'a, oradan da şileple lstanbul'a. Bir saatlik Main gezimiz sona eriyor. Kaptana "Bir Boğaz yolculuğunda yeniden karşılasmak ümidiyle" deyıp küçük iskelede iniyoruz. Nehir kıyısındaki parkın merdivenlerini çıkıyoruz ve kendımizi Frankfurt Uygulamalı Sanat Müzesi'nin önünde buluyoruz. Burada da bir başka "Türk" bizı bekliyor. Sakıp Sabancı'mn "Osmanh ^ ^ ~ ^ ^ ~ Hat SanarT sergisi Nevv York. Paris ve Berlın'den sonra şu sıralar bankerler kenti Frankfurt'ta. Hat sanatının doğuşu olarak Islamiyetin başlangıcı kabul ediliyor. Kuranıkerim'in ilahi içeriğinin güzelliğini yazına yansıtma isteği hat sanatını ortaya çıkarmış. Arapça el yazısını değiştirme ve güzelleştirme merakı Islam dünyasmın Arap alfabesine AHMET ARPAD uyarlanmış. Türkçe. Farsi ve Urdugibi diğer dillerine de yayılmış. Osmanh hat sanatını Almanya'yatanıtan bu Frankfurt sergisinde, 15. yüzyım ortalarından 20. yüzyılın başlanns uzanan bir döneme damgasını vurnuş tüm usta hattatlann yaratıcılıklan.Sakıp Sabancı Müzesı"nden getirtilen yemişin üzerinde hat ve elyazması ile gözl;r önüne seriliyor. Frankfurt'taki müıenin Islam Eserlen Bölümü'nde sergileaen, Avrupa'nın çeşitli koleksiyonlannian getirtilmış Iznik seramik eserleri, alılar, bronz, gümüş. altın kaplar, ev eşyîlan ve tablolar da sergiye canlılık ve zenginlik katıyor. ziyaretçilerin ilgsini arttınyor. Müzeden çıkıp demir köprüden karşıya geçıyoruz. "Defterdar" da yeni bir sefer için skele alıyor. Yakında yine Sanyer-KavaL Eyüp-Üsküdar. Beşiktaş-Üsküdar arasında gıdıp gelecek. Frankfurt'm gökdelenlennden Istanbul gökdelenlerine, Deutsche Bank'ın gökdeleninden Sabancı'mn "ikizlei''ne.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle