Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 27 MAYIS 2001 PAZAI
10 PAZAR YAZILARI
'Spectaculaire-Spectaculaire' CannesGüzel Türkçemizin, özellikle hısım-akraba-
hiyerarşi (!) ve saygı-görgü-kibarlık
hususlannda pek zengin olan dağarcığının,
birçok çağdaş kavrama bakıldığında ne denli
yetersiz kaldığı hepimizin malumu.
Bir başka açıdan, örneğin sanat dünyasına
göz atarsanız TV ve sinemadan tiyatroya,
baleden operaya, müzikten pantomime çok
alanda denk anlamlı Türkçe sözcüğün hiç
mevcut olmadığını görürüz. Ashnda bu
konularda "yakmmak" okurlanraıza haklı
olarak "ilkel" ve "aşıhruş" bir tavır gelebilir.
Elbette ki evrene mal olmuş bazı deyiş ve
simgelerin Türkçede kullanılmasına
itirazımız yok. Ancak yeni "milenyum"'un
ilk "Uluslararası Cannes Film FestivaH"ni
(54'üncü yaşına bastı bu sene) özetlemek için
istediğimiz bir sözcüğe. 'Spectaculaire-
Spectaculaire' (S-S) denk anlamlı bir ıfade
bulamadık. Ne "muhteşem/görkemli" ne de
"gösterişli" sıfatları yetennce uyuyor... Niçin
mi? 54. Festival programı (9-20 Mayıs arası)
ne öncekilerden daha "gösterişli", ne 9 Mayıs
akşamı "Cannes" kırmızısı tören halılannda
"Sinema Palası"nm merdivenlerinı tırmanan
"yıldızlar" daha "muhteşem" ne de açış filmi
olmasına rağmen, -istisna yapılıp- resmi
yanşma çerçevesinde gösterilen Avustralya
kökenli, küresel basın tröstü timsali Murdoch
destekli, Hollywood soslu "MouHn Rouge"
müzikali "görkemli" bir şaheser! Avustralyalı
tiyatro yönetmeni BazLuhrman'm sözüm
ona (bilgisayar harikalanyla süslü)
"modern" filmi 20. yüzyılın başındaki Paris
ortamında (Belle Epoque/Sen-Tatlı-Güzel
Çağ) "Toulouse-Lautrec". "Eric Satie" gibı
isimleri rakısına (!) pişkince "meze" ve
figüran ederken, senaryo içi sunulan "MouHn
Rouge" gazinosunda sahnelenecek revünün
adı "S-S" seçiliyor. Kaderin oyunu ölüme
mahkûm "star dansçı" Nicole Kidman (soğuk
ve yapay) ile yanlışlıkla "şair" olmuş
sevgilisi Ewan McGregor (fotoroman
yakışıklısı) "gösterisi", geçici Cannes
sakinlerini (festival katılımcılan) pek
etkilemedi dersek herhalde karnımız
CANNES
UĞUR
HÜKÜM
ağnmaz. Geçen
pazar günü 54.
"randevuyu"
kapatan. saygınlığı
kanıtlanmış Şili
kökenli Fransız
yönetmen Raoul
Ruiz'in yanşma
dışı gösterilen
Korsikalı manken-oyuncu Laeticia Kasta
dopinglı "Les Ames Fortes/Şiddetli-Kuvvetli
Ruhlar" filminin de pek "görkemli" bir yapıt
olmaması, ashnda bu yılki festıvalın biraz
yavan olduğunun behrtilen...
Ne var ki, Cannes'ı yarım yüzyılı aşkın bir
süredir her seferinde "S-S" yapan. kanımızca
"pazan" ve "festivale katılamayan ve
kablabilen geçici sakinleri"
Bir kere Cannes Film Festivali. ısteyenin bilet
alıp, gördüğü, görmediği veya göremedığı
filmlere girebildiğı bir "sinema günleri"
değil. Cannes her şeyden önce, iddialı-
iddiasız kendini tanıtmak isteyen rüm
"sinematografik" yapıtlann (gücü yetiyorsa)
kendini "pazarladığı" bir ortam. Festivalin
yalnızca 6 resmi kategorisı (Yanşma,
Farklı/Belli Bir Bakış, Kısa Metraj,
Sinevakıf. Yönetmenlerin 15 Günü ve
Eleştırmenlerin Haftası) her yıl 1000'ın
üstünde yeni veya eski yönetmene kucak
açıyor. Süper Hollyvvood
prodüksiyonlanndan Tayland'ın spagetti
westerncilerine, taze pornolardan öncü ve
denemesel nitelikli sinemasal şiirlere her
türlü filmografik yapmın yer aldığı bir
"pazar" Cannes. Amerikan Oskarlannın
TV'deki ihtişamından olsa gerek, bir büyük
gazeteye "Cannes"dan yazan bir
meslektaşımızın dediğı gibı, "Oskar'dan
sonra en büyük sinema pazan" değil Cannes.
Kısaltılmış adı MITIC olan pazanyla Cannes,
her yıl TV ve vıdeoyu yeğleyen Santa
Monica'da düzenlenen AFM (Amencan Film
Market) ile Mılano'da yapılan MIFED'in
önünde dünyanın en büyük "ticari" pazan
aynı zamanda. 65 bin nüfuslu Cannes kentini
Prensler de âşık
olur, bedelini
ödeseler bile
lsveç bir kraliyet. Saray'm
yalnızca simgesel bir anlamı
var. 1523 'te Kral Gustav
Vasa ile başlayan kraliyet,
halen Kral Carl XVI Gustaf
ile sürüyor. Kral her yeni
çalışma döneminde
parlamentonun açıhşını
yapar, zarif eşi Kraliçe
SyMa ve üç çocuğuyla
çeşitli toplumsal ve temsili
etkinliklere katıhr. Kent
merkezinde dev bir kibrit
kutusuna benzeyen
Saray'ında oturmaz, kent
dışmda çok nefis bir bahçesi
olan ve içinde eşsiz
tablolann halka açık olduğu
Drottningsholm Konağı'nda
ailecek yaşar. Bir süre önce
yapılan bir anayasa
değişikliğiyle tacın, ailenin
en büyük erkek çocuğuna
geçmesi kuralı kaldınldı ve
çocuğun cinsiyetine
bakılmadan en büyük
olmasının yeterli olduğu
onun yerine konuldu. Ömrü
uzun olsun, şimdiki Kral'dan
sonra taç, ailenin büyük kızı
Viktoria'nın olacak. (Ama
evlendiği erkek
kral unvanını
alamayacak, o
aynbirkonu.)
îsveç halkı
Kral'ı ve ailesini
sever. Bu konuda
büyük bir
halkoylaması
yapılsa eminin
kraliyetin korunmasından
yana olanlar ağır basar.
Norveç ve Danimarka da
benzer geleneğe sahip
olduğundan tskandinavya'ya
özgü kraliyet geleneği
toplum içinde gayet köklü
bir yere sahiptir. Buna
halİdann, bir çeşit künliğe
sahip çıkması da denebilir.
Ne var ki her zaman o denli
kolay değildir kral olmak.
Şu anda îsveç Krah'nın
başında öz amcasından
kaynakJanan bir sorun var,
ashnda bu kaynak çok daha
eskiye, dedesinin babasına
kadar uzanıyor. 1907 -1950
yıllan arasında tahta
oturmuş olan Kral Gustav V,
beş torunundan biri olan
Prens Sigvard
Bernadotte'un, "halktan bir
kadın" olan Erica Patzek'le
1934'te evlenmesi üzerine
küplere binmiş ve genç ve
âşık prensin unvanını geri
almış, banka hesabma el
koydurmuş ve malını
mülkünü dağıtmış. Belli ki
evlendiği zaman 21 yaşında
STOCKHOLM
GÜRHAN
UÇKAN
olan prensin hiç umurunda
değılmiş unvan, mal-mülk
filan. Aşkın gözü kördür
derler ya. lyi de etmiş! Bu
evlilık ancak 8 yıl sürmüş .
Olsun. belki de cılkı
çıkmadan bitmiş olması
daha iyidir. Şimdi ben
aradan çekiliyorum. Bu eski
prens daha sonra iki evlilik
yaptı ve ikıncısı 40 yıldır
sürüyor. Amca şımdı 93
yaşında. Onu ıteleyen dede
51 yıldır yok. Ondan sonraki
kral. Gustav VI Adolf bu
yasağı sürdürmüş. Onun
oğlu, yani şimdiki kral Carl
XVI Gustaf bu makama
oturdu. Yıl 1973. Bu sarayın
masaluıın ilginç yanı şimdi
başhyor. Eski prens ve halen
93 yaşında olan Bay Sigvard
Bernadotte. geçenlerde
kararını verdı: "Prens
doğdum, prens ölmek
istiyorum!" dedi. Ama
yeğeni Carl Gustaf,
kendisinin doğumundan
(1946) 12 yıl önce. ondan
önceki bir kral tarafından
konulan yasağı kaldırmaya
niyetli değil. Üç
yıl kadar önce
Saray'ın avukatı,
bunun olanaksız
olduğunu
söylemışti. Kral
şahsen bir şey
söylemiyor.
^—^—^— Sigvard Amca
kararlı! Geçen
hafta Strasbourg'daki
Avrupa Insan Haklan
Mahkemesi'ne resmen
başvurarak Isveç Kraliyeti
aleyhıne, "tnsan ve özlük
haklannın çiğnediği için"
dava açılmasını istedi. Bu
haberin yayılmasıyla bırlikte
gazetelerin yaptığı hızlı
anketlerde halk. büyük
çoğunlukla Kral'a, "Ver
amcana şu prenslik
unvanını" dedı. Durum bu
aşamada. Ben emının,
Sigvard Amca bunları
bilerek 1934 yılına geri
dönebilse yine o Erica
Patzek adh "halktan kızla"
evlenirdi! Ama bunca yıl
sonra işin en ilginç yanı
amcasına, Saray çevresinde
asıl birkızla değil.
"halktan bir kızla"
evlendiği için
67 yıl önce elinden alınan
prensliğıni geri vermeye
yanaşmayan Kral Carl
Gustaf'ın eşinin, yanı halkın
sevgilisi olan Kraliçe
Sylvia'nın. Alman asıllı
olması!..
tLAN
T.C.
ŞİŞLİ 1. SULH HUKUK
HÂKİMLİĞİ'NDEN
2000/1367
Davacı Cüneyt Bağlar tarafından açılan mahcur aleyhine vasi
tayinı davasında;
tstanbul, Şişli, Mecıdiyeköy Mah. cilt 22, hane 1309'da nüftı-
sa kayıtlı AJı ve Samıye'den olma 1938 doğumlu Yaşa Bağlar'm
M.K.'nun 355'ıncı maddesı uyannca vesayet altına alınmasına,
kendısme oğlu Cüneyt Bağlar'ın vası tayınıne mahkememızın
14.12.2000 gün, 2000/1367 esas, 2000/1456 karar sayılı ılamı ile
karar verilmiş olup.
Keyfiyet ilan olunur.
Basm: 29765
'ETA'ya
hayır'
İspanya'nın Bask
bölgesindeki San
Sebastian kentinde
önceki gece binlerce Idşi
ETA örgürünü protesto
gösterisi yaptı. Gösteri,
Bask bölgesinde
yayımlanan El Diario
Vasco gazetesinin idare
müdürü Santiago
Oleaga
Elejabarrieta'nın
24Mayıs'taETA
tarafından
öldürülmesinin
ardından vapıkü.
Binlerce gösterici,
yaptıklan sessiz
yüriiyüşte, "ETA'ya
hayır", "Banşve
Ozgürlük İstiyoruz"
yazıh pankartlar
taşıdılar. Bask
milliyetçiliğini
desteklemeyen gazete,
sık sık ETA tarafından
tehdit ediliyordu.
(Fotoğraf: AP)
12 gün süreyle dolduran 250-300 bin kişilik
"merakh" geçici nüfus içensinde ancak 11
bin ayncalıklı -o da tüm gösteri ve filmlerdeı
değil - katıhmcı festıvalden gerçekten
yararlanabiliyor. Bunlann 4000'i gazeteci,
7OOO'ı de alıcı-satıcı veya benzeri
konumlarda olan kişıler. Smırlı sayıda
izleyicı de belediye veya bölge
yönetimlerinin. yapımcı veya dağıtım
şirketlerinın ancak belirli gösteriler için
lütfettiği davetiyeler. yerel okul ve eğitim
kurumlannın sağladığı çok sınırlı sayıda
olanakla "olay"dan ıstifade edebiliyor. Geçic
Canneslı 250 bin merakh için festival tam biı
"esrarh" kutu. Kutuya girip çıkanlan
seyredebilmenın dahi bir "ayncahk"
oluşturduğu bu "efsanevi" mekânda tek tek
özel kişiliklerin dışında en "ayncahkh snuP
gazeteciler. Gerçı onlar da Festival
Düzenleme Komıtesi'nin dağıttığı "devamlı
giriş kartı"nın rengıne göre hiyerarşik bir
uygulamayla gösterılere katılabiliyorlar. Geri
kalan "sessiz. merakh. geçici Cannes
sakininin" küçük bir kısmı,
gösterilenn yapıldığı Ana Palas
veya lüks otellere yığılıp, günlerce
önceden yer tutup. birkaç
dakikalık göz zevki için her türlü
ezıyetı göze alıyorlar. Örneğin 10
yıldır "olaym" ılk gününden
başlayarak her sabah saat 7'de
festiv al sarayının merdivenlerinin
dibınde yer tutan Madame X. 70
yaşının ağırlaştırdığı bacaklarına
aldırmadan, 12 gün boyunca, Nice
kentinden
saat 6 trenine binip Cannes'a
geliyor, gece yer tutan
arkadaşından nöbeti devralmak
üzere. Akşam 19.30 seansının son
yıldızları "Cannes" kırmızısı
halılardan tırmanana kadar...
Işte böyle açılardan ele ahndığındi
gerçekten de "S-S" olan bu eşsiz
festival her yıl "7. Sanat"ın
devlen kadar çömezlerinin de
serpilme. kendini gösterme,
"kazanma" çabalanna "yatakhk"
edıyor. O "yatağm" fiyatı
parkta uyku tulumunda
bedava olurken Carlton
Oteli'ndekı "emperyal süifin
bedelı 50 bin frankçığa
yükseliveriyor (yaklaşık 7000
dolar). Vann her birinin
şansını"
bu "S-SCannes"da siz
hesap edın...
ugur.hukum(n rfi.fr
Dünyanın bütün yoksulları birleşin!
Brüksel'de 14 Mayıs'ta Belçika
Kralı Albert'in de hazır
bulunduğu bir açılışla başlayan
üçüncü "Dünyanuı En Yoksul
Ülkeleri" konferansı 20 Mayıs
pazar günü sona erdi.
Konferansta uluslararası
kuruluşlan ve sivil toplum
örgütlerinin (NGO) liderleri
sanayileşmiş ülkelerin ticaret
politikalarını topa tuttular. BM
Genel Sekreten Kofı Annan
dünyanın en yoksul ülkelerinin
kendi ürünlerinin engellemesiz
rekabet edebileceği açık
pazarlara diğer herhangi bir
grup ülkeden çok daha fazla
ihtiyaçlan olduğunu söyledi.
Fakat yoksul ülkelerin
dışsatımına hâlâ akıl almaz
engeller uygulanıyor. Tanm
ürünlerinden ortalama yüzde 40
gümrük vergisi alınırken bazı
ürünlerde bu oran yüzde
300'lere kadar çıkıyor. Bu
engeller dışındaki dolaylı ticaret
engellerinin sayısı ise oldukça
kabank. Daha öncekılerde de
olduğu gibi konferansta
yoksulluğu ortadan kaldırmaya
yönelik kararlar alınıyor.
Küreselleşmenin azgınca
sürdüğü günümüzde yoksul
ülkeler gelırlerinin çoğunu dış
borç ödemeleri için kullanmak
zorunda kalıyor. Dünyanın
bütün yoksulları birleşip ortak
tavır sergilemedıklen takdırde
bu ülkelerin geleceklerı
gelişmiş ülkelerin ınsafına
kalmış durumda. Bu bağlamda
gelişmiş ülkelerdeki duyarlı
kamuoyuna, yöneticilerini
etkıleme konusunda oldukça
önemli görevler düşüyor.
Avrupa Parlamentosu. sigara
sanayii lobisine rağmen üye
ülkelerde, 30 Eylül 2002'den
itibaren sigara paketlerinin
üzerine büyükçe "Sigara içmek
yavaş ve acı bir ölüme neden
olabilir" yazılmasına karar
vererek kendi insanının
sağlığını düşündüğünü gösterdi.
Acaba Avrupalılar diğer canlar
konusunda bu kadar hassas mı?
Yoksa AB'linin canı can da
yoksullann canı pathcan mı? 1
Temmuz"dan itibaren AB
Dönem Başkanlığı'nı
üstlenecek olan Belçika,
bakalım bu konuda ne kadar
duyarlı davranacak? Dünyadaki
BRUKSEL
ERDİNÇ
UTKU
49 en yoksul ülkede son derece
zor koşullarda yaşayan 600
mılyonu aşkın kişi için AB ne
gibi adımlar atacak? Dönem
başkanlığı hazırlıklan
çerçevesinde hafta başında iki
günlük resmi bir ziyaret için
Maliye Bakanı Sümer Oral'ın
davetlisi olarak Türkiye'ye
gıden ve Kemal Derviş ve
Sümer Oral ile görüşen Belçika
Federal Maliye Bakanı Didider
Reynders, IMF, Dünya Bankası
ve AB'nin programa tam destek
verdiğini söyledi. Reynders,
gelecek yıl 300 milyondan fazla
kişinın Euro kullanacağı ve
Türkiye'ye yeniden geldiğinde
bazı restoranlarda Euro ile
ödeme yapabileceğıni belirtti.
Reynders AB'nin olumlu
mesajlarını Türkiye'ye iletırken
Brüksel'e gelen tsmail Cem ve
Sabahattin Çakmakoğlu AB ve
NATO üyesi dışişleri ve
savunma bakanlannın bir araya
geldiği toplantılarda Avrupa
Güvenlik ve Savunma Kimliği
konusundaki pürüzleri
gideremediler. AB'ye girmek
için can atan Türkiye'nin,
AGSK konusunda daha ne
kadar direnebileceği merak
ediliyor. Dünyada 1.2 milyar
kişi günde bir dolardan daha az
bir gelirle insanlık dışı
koşullarda yaşam savaşımı
verırken Prenses Mathilde'ın
(Prens Filip'in eşi) kasım
ayında dünyaya getireceği
bebeğın "krallar gibi"
yaşayacağı kesın. Aylar süren
spekülasyonlar sonunda geçen
haftalarda Prenses Mathilde'in
hamile olduğu açıklanmıştı.
Tahta geçme hakkını sadece
erkek çocuklara veren yasanın
1991 'de kaldınlması nedeniyle
bebek kız olsa bile tahta oturma
şansı var. Anayasa uzmanlan
Belçika'nın AB
Dönem Başkanlığı
sırasında doğacak olan
bebeğın bölünmüş Belçika'ya
yeni bir "birlik" kaynağı
sağlayacağına manıyorlar.
Dünyanın en yoksul ülkelerinin
bırlık kaynağı ıse vahşi
kapitalızmin kol gezdiği
küreselleşnıe ortamında "hayıtta
kalma mücadelesi vennek!".
(E-posta:
erdincutku@yahoo.com)
'Defterdar'la Boğaz'dan Main Nehri'ne
"Defterdar"la Eyüp'ten kalkıp Hasköy,
Fener, Kasımpaşa, Eminönü'ne
uğrayarak Üsküdar'a doğru yol alırken
siz arka güvertede oturmuş Istanbul'un o
bir türlü bozamadıklan camiler.
minareler, kubbeler ve kuleler
panoramasının zevkine vanrsınız. Hele
küçük vapurunuz Galata Köprüsü'nün
altından geçip burnunu Boğaz'a verdi
mi, arkanıza dayanır, tuz dolu kuzey
rüzgânnı ciğerlerinize çekersiniz.
Keyfinize diyecek yoktur. Sağınızda
Topkapı Sarayı, Adalar, Kızkulesi,
Üsküdar görüntüsü erişilmezdir. Sakın
solunuza bakmayın, beton yığınlan ile
kanınız tepenize çıkar. Dolmabahçe'den
4. Levent'e yükselen çirkin panorama ile
içiniz cız eder. Bir zamanlar: "İstanbuTu
Beynıt yapacağız" diyenlerin
gökdelenleri üstünüze üstünüze gelir.
"Defterdar" bir ay boyunca Boğaz'ın
sulanndan uzak kaldı, Almanya'nın
Main Nehri'nde gezindi. Istanbullu
sanatçı Ayşe Erkmen'in bir projesi
kapsamında Japonya ve Italya'dan gelen
benzeri küçük vapurlarla beraber
Frankfurt'un gökdelenleri gölgesinde
Main Nehri'nde bir aşağı. bir yukan
çalıştı durdu. Istanbul-Berlin-Frankfurt
üçgeninde yaşayan Ayşe Erkmen.
Deutsche Bank'ın sponsorluğunda
gerçekleştirdiği bu sanat olayı ile nehir
üzerinde bir külrürler
koreografisi yarattı.
Japonya'nın Shingu
kentinden gelen "Kumano
Nr. 59" adh nehır gemısi ile
Venedik'ten gelen "Tessera"
adh kanal gemisıne eşlık
eden bizim "Defterdar".
dünyaca ünlü bankanın ^~~"~^~
ülkelararası ilişkiler, ticari
bağlar ve yeni görüşler polıtikasına
uygun simgeler oldu. Gemilerle birlikte
"orijinal" mürettebat da Frankfurt'a
geldı. Vapurlarda bılet ücreti, çalıştıklan
ülkedekinin aynı. Görünümündeki göze
hoşluğun yanı sıra kaptanından
çımacısma mürettebatının da cana yakın
olması nedeniyle üç vapur içinde en çok
FRANKFURT
ilgi çekeni, bizim "Defterdar". Şu sıralar
dönüş yolunda, önce Rotterdam'a,
oradan da şileple lstanbul'a.
Bir saatlik Main gezimiz sona eriyor.
Kaptana "Bir Boğaz yolculuğunda
yeniden karşılasmak ümidiyle" deyıp
küçük iskelede iniyoruz. Nehir
kıyısındaki parkın
merdivenlerini çıkıyoruz ve
kendımizi Frankfurt
Uygulamalı Sanat
Müzesi'nin önünde
buluyoruz. Burada da bir
başka "Türk" bizı bekliyor.
Sakıp Sabancı'mn "Osmanh
^ ^ ~ ^ ^ ~ Hat SanarT sergisi Nevv
York. Paris ve Berlın'den
sonra şu sıralar bankerler kenti
Frankfurt'ta. Hat sanatının doğuşu
olarak Islamiyetin başlangıcı kabul
ediliyor. Kuranıkerim'in ilahi içeriğinin
güzelliğini yazına yansıtma isteği hat
sanatını ortaya çıkarmış. Arapça el
yazısını değiştirme ve güzelleştirme
merakı Islam dünyasmın Arap alfabesine
AHMET
ARPAD
uyarlanmış. Türkçe. Farsi ve Urdugibi
diğer dillerine de yayılmış.
Osmanh hat sanatını Almanya'yatanıtan
bu Frankfurt sergisinde, 15. yüzyım
ortalarından 20. yüzyılın başlanns
uzanan bir döneme damgasını vurnuş
tüm usta hattatlann yaratıcılıklan.Sakıp
Sabancı Müzesı"nden getirtilen yemişin
üzerinde hat ve elyazması ile gözl;r
önüne seriliyor. Frankfurt'taki müıenin
Islam Eserlen Bölümü'nde sergileaen,
Avrupa'nın çeşitli koleksiyonlannian
getirtilmış Iznik seramik eserleri, alılar,
bronz, gümüş. altın kaplar, ev eşyîlan ve
tablolar da sergiye canlılık ve
zenginlik katıyor. ziyaretçilerin ilgsini
arttınyor. Müzeden çıkıp demir
köprüden karşıya geçıyoruz.
"Defterdar" da yeni bir sefer için skele
alıyor. Yakında yine Sanyer-KavaL
Eyüp-Üsküdar. Beşiktaş-Üsküdar
arasında gıdıp gelecek. Frankfurt'm
gökdelenlennden Istanbul
gökdelenlerine, Deutsche Bank'ın
gökdeleninden Sabancı'mn "ikizlei''ne.