Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 27 MAYIS 2001 PAİ
14 KULTUR kultur(n cumhuriyet.com.tr
Sahne tasanmcısı Banş Dinçel, başannm biraz da sosyal olmakta gizli olduğuna inanıyor
Oyuncunıın alkışını kıskanıyor
OZLEMALTUNOK
Afife TiyatroÖdüJleri'nın gecesin-
ı de 'Kobay' adlı oyunla 'En Iyi Sah-
ne Tasanm* ödülünü alırken Banş
Dinçel. "geccye gömleğinin sadece ön
yüzünü ütükverek geldiğini ve dekor
yapmanın da aslında, gömJek örne-
ğindeki gibi izleyicinin arka planını
. göremediği bir iş olduğunu' söyle-
mişti. 'İkinci Bahar' dızısınin Timu-
< çin'i şu sıralar Reşat Nuri Günte-
kin'in'Sanpınar'adlı oyununun sah-
" ne tasanmını yapıyor. 'Kobay'ın ya-
nı sıra Şehir Tiyatrolan'nda ve özel
.. tiyatrolarda 'Kadın ile Memur', 'Bir
Kış Öyküsü', 'Çın Sabahta', 'Üçün-
cü Cinsten YaJan İlişkiler', 'Van Et-
kili Konuşmalar', 'Kapıyı Aç' gibi
pek çok oyunun dekoruna da imza-
sını atan Dinçel'le, yaptığı işin arka
planını öğrenmek ıçin dekoratörlük ve
tiyatro üzerine konuştuk.
-Genç olmamza karşuı pek çok oyu-
nun dekorunda imzanız var. Türki-
ye'de, bu yaşta böyie bir konumda ol-
mak başlı başına bir başan değil mi?
- DtNÇEL - 1991'de Mimar Sinan
Üniversitesi'nden mezun olduktan
hemen sonra Şehir Tiyatrosu'na gir-
dim. Yaklaşık on yıldır da ŞT'deyim.
" Bu süre içinde okulda hiçbir şey öğ-
renemediğimi, Türkiye standartlann-
da yüksekokul mezunu olmanın bir-
takim şeyler için yeterli olmadığını an-
ladım. Gerçek olanı, şartlan. dekorun
ne anlama geldiğini ŞT'deki altı-ye-
di sene süren asistanlık sürecinde öğ-
rendım. Böyle bir süreç geçirerek ye-
ni yeni piştiğime inanıyorum. Belki
- benim şansımdır, ama her girdiğim
mecliste en genç bendim, arkadaşla-
- nm hep benden yaşlı insanlar oldu.
Başannın biraz da sosyalitede gizli ol-
duğuna inanıyorum.
'Dekoratör marangoz değildir'
- Son olarakbaşannıa pekiştiren bir
de ödül alduuz.
r DtNÇEL - Motive eden bir unsur
olmasının yanında çok fazla bir şey
" ifade etmiyor ödül. Bir sürü oyun
içinde burada göze batmış olmayı bü-
yük bir şans olarak değerlendiriyorum.
En büyük ödülün alkış olduğuna ina-
nıyorum, alkış konusunda da oyun-
culan çok kıskanıyorum.
- Öte yandan bir dekoratörün de
oyunculuktan gebnesigerektiğine ina-
nıyor musunuz?
DİNÇEL - Kesinlikle. Dekoratör
her şey olmak zorunda. Dekoratöre
teknik eleman ya da marangoz gözüy-
le bakıyor hâlâ msanlar. Halbuki ti-
yatro bir bütün; tıyatro başlığı altın-
da nerede çalışırsan çalış, tiyatrocu
olursun. Bir dramaturji masasında
yönetmen. dramaturg, dekoratör.
oyuncunun.. yani herkesin bulunma-
sı ve o masada oturan herkesin her-
kes olması gerekiyor.
Bir oyuncu gibi düşünmezsen yap-
tığın dekor içinde oyuncunun nerede
duracağını veya ona yaratacağın ra-
hatlığı sağlayamazsın. ŞT'ye ilk gir-
diğim yıllarda sahneye de çıktım.
Orada. oyuncu mantalitesini, bir oyun-
cunun sahnede nelerden rahatsız ola-
bileceğini bilmek, yapacağınız şeyi
ona göre hazırlamanız anlamına ge-
liyor. Oyuncularla ıyi iletişim kurdu-
ğunuz zaman oyuncu gibi bakmayı da
öğrenıyorsunuz.
'Branşlaşmak gerekiyor'
-Oyunculukyapmayıdüşünmüyor
musunuz?
DİNÇEL-'İkindBahar'da oyun-
cu olarak yer aldım. ama dizıdeki rol.
Uğur abınin beni düşünmesiyle gün-
deme gelmişti, o kadar uzun sürece-
ğini de düşünmemiştim. Çekim anın-
da 17 yaşında bir çocuğu oynarken di-
, ğer taraftan dekoratör olarak yaşadı-
ğım stresi anlatamam. Mutlak suret-
le bir yerde olmak ve branşlaşmak
gerekıyor.
- Yönetmen-dekoratör ilişkisinde
de müdahale söz konusu değil mi? Bu
anlamda yönetmenk dünyamzm ör-
rüşmesi ne kadar önemli?
DtNÇEL - ŞT'de distribüsyon sis-
(Fotoğraf: KADER TUĞLA)
. nnemin bana küçükken aldığı askerler, onlara yatak çarşaflanndan yaptığım
mağaralar, makarnalardan bahçe çitleri.. tüm bunlann değerini bilip hayata uyarlayarak
doğru şeyler yapmak, bana neyi seçmem gerektiğini öğretti.1
temi geçerli. Önceden birteklifolmak-
sızın listedeki herhangi bir oyunun
dekoratörü olabıliyorsunuz. Bir deko-
ratörün yönetmeni seçme hakkı yok,
ama yönetmen çalışacağı dekoratö-
rü seçebilir. Böyle bir durumda, iste-
diğiniz yönetmeni tercih edemeye-
ceğiniz için dünyalann örtüşmesı de
şansa kalıyor. Mehmet Ulusoyve Nu-
nıflahTuncerbunu başarmış güzel ör-
nekler bence.
- 'Kobay' bu anlamda nasıl bir ça-
üşmaydı?
DtNÇEL - Dişi konuyu yakaladı-
ğmızda ve yönetmen geniş davrandı-
ğında hoş şeyler çıkabiliyorortaya. AK
abi başlangıçta biraz katı baksa da
sonuçta hoş bir iletişim kurmayı ba-
şardık. Ben provayaMehmet Can ka-
raktennin IQ'sunun düşük olmasın-
dan dolayı hayatı deforme gördüğü-
nü düşünerek yamuk kapılar yaptım.
Ali abi yamuk kapılan ilk gördüğün-
de "Bunlarla mı oynayacağız, çocuk
oyunu kapılan gibi" dedi. Sonra ben
o kapılan anlatmaya başladıkça ve
kurgu oluştukça kapılan farklı şekil-
lerde kullanmaya başladık.
Yönetmenlik de yapmak istiyor
-Oyunculann dekoru kuUanımıda
dekorun göze çarpmasuıda rol oyna-
dımı?
DtNÇEL-Ali abinin o noktada çok
büyük payı var. Teksti kapıyla bütün-
leştirdiğimızde oyun çok farklı bir
boyuta ulaştı. Hatalı giden bırçok şe-
yin içinde Mehmet Can karakterinin
yaşamına endekslı bir durum vardı,
birçok ilaç onun üzerınde denenir-
ken o biradım ilensinı göremiyordu,
doğru olan hiçbir şey yoktu ortada. Ha-
talı olan bir şeyin de düz verilmesi
mümkün değildi. Mesela arkadakı
küçük kapılar olaya derinlik kattığı gi-
bi ileri geri taşınarak hareket de kat-
tı oyuna. Kapılar, aynı zamanda Ali
abınin oyuncağı oldu.
- Sahne tasanmını yaptığınız bir
oyunu aynı zamanda yönetmek de is-
ter misiniz?
DtNÇEL- Evet. böyle bir idealim
var. Bunun ıyı bir örneği de var: Me-
tin Deniz. ŞT'de benim de çok sevdi-
ğim bir oyunu, Brecht'in 'Gaülei'sı-
ni yönetmışti. Bir gün ben de o oyu-
nu ya da kendi yazdıgım, hâlâ mono-
log halinde olan oyunumu yönetmek
ve dekorunu yapmak isterim. Her-
halde bunun da zamanı uzak değildir.
'Kendi gerçeğimizi görmeByiz'
- Sizce sanat yönermenliği, sahne
tasanmcıhğı ya da dekoratörlük kav-
ramtaruun suurian Türkiye'dene ka-
dar belirgin?
DtNÇEL - Gelişmış sektörlerde,
mesela reklam sektöründe branşlaş-
ma söz konusu. Bir ürün reklamı için
fotoğrafçı seçilmesı gerektiğınde 'çi-
kolatayı en iyi çeken adam' diye biri
var mesela. Tıyatroda da olması ge-
reken bir şey bu. Bızde, sanat yönet-
meninin dekor, dekoratörün de rek-
lam fılmi yapması yüzünden kavram
kargaşası yaşamyor. Ben bunun ka-
rarını çok evvelden verdim.
'Şehnaz Tango'nun sanat yönet-
menlığını yaparken bunun beni körelt-
tığinı gördüm. Bu kavramlar bu ka-
dar bırbirinın içine gırmişken insan
mutlak suretle kendi gerçeğuu görüp
branşlaşmak zorunda. Ben sahne ta-
sanmcılığını seçtim ve yan yollara
sapmadan bu yolda ılerlemek istiyo-
rum. Duygu Sağıroğlu bu anlamda
Türkıve'de çok farklı bırörnektir. İn-
sanlar örnekleri doğru değerlendirdik-
leri sürece doğru yerlere gidebilirler.
'Afife Tiyatro Ödülleri'nin töre-
ninde biraz gevezelik edip fazla ko-
nuşmuştum, Erol Keskin bana, "Sen
ödül töreninde annene teşekkür et-
mişsin oyuncaklaraldığı için,oyuncak-
lannuı değerini bilen insanlar başan-
h olur" dedi. Ben bunlan düşünerek
söylememiştim. ama bu düşünce de
çok doğru. Annemin bana küçükken
aldığı askerler. onlara yatak çarşafla-
nndan yaptığım mağaralar, makar-
nalardan bahçe çitlen...tüm bunlann
değenni bilip hayata uyarlayarak doğ-
ru şeyler yapmak. bana neyi seçmem
gerektiğini öğretti.
Sunday Times Hay Festival'e Paul McCartney'in yanı sıra Van Morrison ve Margaret Atvvood da katılıyor
Clinton'dan 'diplomasi dili'Kültür Servisi - Sunday
Times gazetesinin sponsor-
luğunda 14 yıldır düzenle-
nen, dilbilim ve edebiyatın
önemli isimlerinin katıldı-
ğı etkinlikler. tartışmalar ve
söyleşilerin yapıldığı gele-
neksel 'Sunday Thnes Hay
FestivaT (Sunday Times Sa-
man Festivali), bu yıl 'Mer-
cury Müzik Ödülü' sahibi
müzik grubu Pulp ile baş-
ladı. Javis Cocker liderli-
ğindeki grup, perşembe gü-
nü Galler'in Powys kasaba-
smda dünyanın her yerin-
den gelen yaklaşık 50 bin ki-
şinin katıldığı bir konser
verdi.
Ingilizce konuşan ülke-
ler içinde en önemli edebi-
yat etkinliği olarak tanım-
İanan festivalde bu yü yer
alacak yazarlar arasında Lo-
uis de Bernieres, Margaret
Atvvood. NkkHomby, Ger-
maine Greer ve Frank
McCourtda bulunuyor. Fa-
kaî 10 gün süren bu yılki fes-
tivalin en ilgi çeken siması
ise festivaldeki bir etkinlik-
te konuşmacı olarak yer alan
Amerika Birleşik Devletle-
ri'nin eski başkanı BiD On-
ton. Bu, Clinton'm başkan-
lığı George Bush'a devret-
tikten sonra halk önüne ilk
çıkışıydı. Clinton'ın dün
yaptığı konuşmanın konu-
su ise 'diplomasi dili'ydi
Clinton daha sonra kendi-
sine yöneltilen sorulan da
yanjtladı.
Festivale katılan ünlü
isimler bu kadar değil. Ge-
çen günlerde bir şiir kıtabı
yayımlanan efsane grup Be-
atles'ın üyesi Sir Paul
McCartney'nin yanı sıra 1
Haziran *da bir konser vere-
cek olan Irlandah ünlü rock
yıldızı VSmMorrison da fes-
tivalin merakla beklenen si-
malan.
Her zaman Herefordshi-
re ve Welsh'in sınınnda bu-
lunan Hay-on-Wye'de ger-
çekleşen festival, bu yıl în-
giltere'de korku ve panik
yaratan 'şap hastahğT ne-
deniyle Hay eteklerinde her
zamanki alanından kasaba
merkezmdeki bir alana ta-
şındı. Festival organizatörü
PeterFTorence konuyla ilgi-
li bir açıklama yaparak "b-
leyicilerin festrvalin başka
bir alana taşınması konu-
sundaanlayışlı davranacak-
lannı ve bunun katıünu et-
küemeyeceğini umuyorum.
Zaten festival Hay-on-
\\ye'ın çok merkezi bJr ye-
rinetaşındTdedi.
Bacon'ın stüdyosu Dublin'de
On kişilik bir ekip, üç yıl boyunca Francis Bacon'ın Londra'daki
stüd>osunu sökmek veiçindekilerindenizyohıyla nakhyesi için uğraşu.
Kültür Ser\isi - Francis Bacon'ın
Londra'daki stüdyosu duvarlanndan fır-
çalanna kadar her şeyiyle Irlanda'ya ta-
şındı. Stüdyonun Dublın'deki sanat ga-
lerisinde yeniden yapılanması üç yıl sür-
dü. Bacon'ın Insan Bedeni Çalışmala-
n'ndan detaylan da yakın zamanda 6 mil-
yon sterline satılmıştı. Stüdyo, Dub-
lin'deki Hugh Lane Galerisi'ne bağış-
lanmıştı. Ardından 10 kişilik bir ekip üç
yılını stüdyoyu sökmek ve içindekilerin
deniz yoluyla nakliyesiyle uğraştı.
Irlanda'da bir Ingiliz ailenin çocuğu
olarak doğan Bacon ergenlik yaşlann-
da Ingiltere'ye taşındı. 30 yıl boyunca
Güney Kensıngton'dakı stüdyosunda
çalıştı. Bacon'ın palet olarak kullandı-
ğı duvarlann üzenndeki sıvalan Irlan-
da'ya taşımak için özel bir özen göste-
rildi. "Bu kesinlikle onun geride bu*ak-
nğı dagınıklıkt' diyor proje menajeri Dr.
Margarita Cappock.
Stüdyonun yeniden inşa edilmesinin
izlenmesı için üç gözetleme yerı yerleş-
tirildi. Böylece ziyaretçiler stüdyonun
yeniden yapımını izleyebılecekler. Cap-
pock "Burada gördüğünüz her şe> Ba-
con'ın yaşamı boyunca kuJlandığı mal-
zemelerdi" diyor. Stüdyo gazete kupür-
leri, boya kutulan ve fotoğraflarla kap-
lıydı. Dr. Cappock, odada kaotik bir dü-
zen olduğunu söylüyor. "Kazı yapar-
ken bir düzeni olduğunu keşfettik. Ör-
neğin kitaplarla ve fotoğraflarla kaph
bir bölge vardı, masasında sanatçının
malzemelerinin olduğu bir vığın vardı ve
resinı sehpasuun arkasında bir yığuı boş
şampanya ve şarap şişesi vardı."
Bacon da bir seferinde çok düzenli bir
stüdyoda çalışamayacağını söylemişti.
"Böyle dağınık bir yerde resim yapmak
benim için daha kolay."
OKUMA LAMBAJ
ENİS BATUR
Kitapların Sonsuz Ağı
"Okuma Uğraşı" sözünü, Akşit Göktürt
seçtiği o yalın, ama yalınlığıyla ters orantılı diyı
leceğim bir uçsuz bucaksızlık ile karşımıza çı
tamlamayı çok seviyorum. Kimıleri için değiş
kuş edilemeyecek bir keyiftir okumak; kimileri
dikkat kesilme güçlüğünden, yoğunlaşamama
runundan beslenen bireziyet: Okuma uğraşı t
ka-orada, insanın bir bakıma yaşama biçimini
lirleyen, kimsetarafından yüklenmemiş, kendi h
dine nasıl olmuşsa olmuş, tutkulu bir göreve
nüşmüş bir "iş" bekliyor bizi.
"İş" diyorum ya, düpedüz 'Okumak bir iş
yerine getirmektir' demeye getirmiyorum gı
de. Öyle durumlar, meslekler olduğunu biliyor
bilmesine, yaşamını "okuma"y\a kazananlan bir
nara ayınyorum. Okuma uğraşı, benim gözüm
onlardan çok okumayı kendisine iş edinmiş,
yatının ana eksenini herhangi bir kurum ya da
şi tarafından bu göreve tayin edilmediği, atanr
dığı halde kitapların arasında, kitaplann kurdı
sonsuz ağın ortasında gönüllü bir av olarak ge
meye adamış insanlar için geçerli. Okuma uğ
şına kapılmış, kendisini gün gelmiş harflerin dı
yasına salıvermiş ve o dönme dolaptan bir dî
inememiş olanların çoğu iş güç sahibidir öte yi
dan: Hekim, memur, öğretmen, iktisatçı, asker,
çi, hatta yazar olabilir okuma uğraşının sarho
yaşamını hangi yoldan kazanırsa kazansın, bu >
dan "sarf etmeyi" yeğlemiştir.
Yazardan söz ederken ıronıye başvurduğum ı
nılabilir, değil: Bazı iyı yazarlann iyi okur olmaü
lan görülür. Bir de okuduklan için, okudukça, ok
ken yazanlar vardır: Pırimiz Montaigne böyle
örneğin. Günümüz yazarlarından Pascal Qu
nard'ın "ben önce okurum"sözüne değinmişi
bir yazımda: "Okuduklarım olmasa yazamazdn
dıyecek yazarlann arasına gönül rahatlığıyla k«
dimi de katanm açıkçası: Ömrüm okudukça boı
lanarak geçti, yetmiyormuş gibi, borçlanmı and
ça büyüklendiğimi ilen sürenleroldu - an geldi, kj
radım: Yazmamdan çok okumama içerlıyordu ç
ğu. Çevremden, okuma uğraşını en saygın çat
lann önünde gören, gelgelelim başka uğraşlar
genellikle de ayartıcı dünyanın ıçlennde yarati
"meşgul" sesinın yarattığı anafordan zihınler
kurtaramayan insanlar eksik olmadı. Kurtulu;
çoğu, ekşileşmekte bulmuştur. Okuma uğraşı
da, yazma uğraşına da limon sıkmaktan geri d
ramazlar. Hafifletici sebepleri vardır: Kitaplaı
önemli bir bölümü boşuna yazılmıştır, onlarla z
man yitirmenin anlamı yoktur; boşuna yazılman
kitaplara gelince, o kadar çoktur ki sayılan, onl
ra yetişmek nasıl olsa olanaksızdır.
Okuma uğraşı, ötekı uğraşlardan, sozgelimi ba
çecilik uğraşından farklı değil. Bahçe sevgisi, tı
kusu ille de bahçıvan olmayı, "iş"\ bir meslek d
lı olarak benimsemeyi gerektirmez. Gelgelelıı
"bu ülkede, bu topraklarda hiçbir şey yetişmezz
ten" türü bir akıl yürütmeyle bahçe sevgisıni ba
daştırmak da düşünutemez. Bahçeciliğe sevdab
mış, bitki ve çiçek tutkunu kışi, "iş "i olağan akış
ötesine sürüklemekten, taşırmaktan geri durma
Toprakla, tohumla, iklım koşullanyla boy ölçüşı
engeller karşısında yılmaz, sonuç alana kadar h
yolu dener. Okuma uğraşına kaptırmış olan da ö
le: Kitabın, kitaplann peşıne düşer; metnin labireı
tine dalar ve hem ilerler, hem ikide bir geri döne
bir kitap ötekine gönderir, okur oraya gider; bir ba:
kası resimleri çağırır, onları arar - karmaşık bir ilı;
kiler zinciri demeye gelir her okuma deneyimi, k
tabın önunden bir türlü kalkılmaz: Ömür bazf
böyle geçer.
Yoksa okuma uğraşı tamlamasını, Cesare P<
vese'ye bağlanarak Yaşama Uğraşı'na bitiştırme
midır, en doğru yaklaşım? Kitap okumaya alışaı
hayatının şah damarına onu yerleştiren biri içı
herşey okunabilirlik katına çıkmakta gecikmez: ir
sanlar, olaylar, nesneler, Doğa, Yaşam, Ölüm ay
ayn sayfalar, ciltler, "Kum Kitap landır sonuçta. Y«
ni tanıştığımız birinin yüzü onun kişiliğinin, hikâye
sinin önsözüdür; oturduğumuz sofraya dağılmış h«
şey belli bir sözdizimı anlayışına dayanır; günde
lik hayatımız virgüller, noktalı virgüller, ayraçlar v
soru işaretleri arasından geçer, uykuyla noktala
nır; duyduğumuz, işittiğimiz bütün sesler kalın b
ansiklopedinin maddeleri: Tiz, yumuşak, fısıltı, in
leme, çığlık.
Gun gelir anlar birey: Gözleri okuma gözlüğünı
dönüşmüştür. Harfler, ışaretler, simgeler, ifadeleı
şüphe, korku, umut, coşku, haz: Okumayı biliyor
sanız. Ama kelimeler birer tuzakmış, ama kurul
muş her cümle dipsiz kuyuymuş, ne gam.
Benim işim okumak - diyebilmek.
Yaklaşık iki yıllık bir aradan sonra, Cumhuri
yet'teki 7cöşet>enf///cöşe'medönerken insan port
relerinden kitap portrelerine geçmeyı düşündüm
Kitap tanıtma'dan ötesi, öngördüğüm: Eski-yeni
yerli-yabancı, "okuma lamba"mın altından geçen
lerden hareketle bir köprü kurmayı umuyorum
Yalnızca kitap okumasıyla sınırlı tutmayacağım bı
pazar seanslannı: Zaman zaman imge, görüntü
ses, yapı, düş, düşün, düşünce de geçecek ışığır
altından. Cumhuriyet'tekı yazılarıma ara verdiğim-
de, "okuma defteri"mden kopmamıştım; tam ter-
sine, bu süre içinde daha da yoğunlaştım üzerin-
de. Bu köşede yayımlayacağım yazıların kimileri-
ni o defterden seçeceğim, ama genellikle sıcakya-
zılar, sıcağı sıcağına yazılar ağır basacak elbette.
Okumak bir de ayin.
Miize soygunu sanıkları yangıda
• Kühür Servisi - Geçen aralık ayında lsveç'te
Stockholm Ulusal Müzesi'nden Renoir ve '
Rembrandt'a aıt üç tablonun çalınması olayma
kanştıklan ileri sürülen 10 kişinin
yargılanmasına pazartesi günü başlanacak.
Toplam 370 milyon kron (20.9 milyon sterlin)
değerindeki tablolar maskeli soyguncular
tarafından çalınmış ve soyguncular bir tekneye
binerek kaçmışlardı. Tutuklanan on kişiden
yalnızca biri soyguna doğrudan katılmakla
suçlanırken diğerlen soygunun örgütlenmesine
yardımcı olmakla suçlanıyor. 22 Aralık'ta
gerçekleşen soygunda Rembrandt'ın
otoportresi ve Renoir'ın iki tablosu çalınmıştı.
Bu üç tablodan yalnızca Renoir'ın 'Bahçıvanla
Konuşma' adlı tablosu. Isveç polisince
uyuşturucu araması sırasında bir çanta içinde
ele geçirilmişti. Hâlâ ele geçirilemeyen yapıtlar
ise Rembrandt'ın 'Otoportre'sı ve Renoir'ın
'Genç Parislı'sı.