23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 25 MAYIS 2001 CUMA I ;** OLAYLAR VE GORUŞLER olay.gorus@cumhuriyet.com.tr 25 Mayıs: Mustafa Kemal Havza'da Prof. Dr. TlirgUt ÖZEKE Uludag Üni. Tıp Fak. Ögretim Üyesi 1 6 Mayıs 1919'da 9. Ordu kıtaatı (birlikleri) müfettişi ve yaver-i şehriyâr-i (padi- şah yaveri) Mustafa Kemal Paşa, cuma selamlığı töre- ninden sonra, saat 16'da ka- rargâhı ile beraber Istanbul'dan aynl- mış, bindiği Bandırma vapuru, Kız Ku- lesi açıklannda aranmış, düşman zırh- lılan arasından yoluna devam etmiş- tir. Güvertede arkadaşlanna Mustafa Kemal, "Bunlar işte böyle; yalnız de- mire, çeüğe. silah kuvvetine dayanır- lar. Büdikkri şey yalnız madde. Bun- lar hürrhet uğruna ölmeye karar ve- renlerin kuvvetini anlayamazlar. Biz Anadolu'ya ne silah, ne cephane gö- tûrüyoruz. Biz idealive imanı götürü- yoruz" der. Bandırma vapuru 17 Mayıs'ta şid- detli firtına nedeni ile Inebolu'ya ya- naşamaz, Kemal Paşa, 18 Mayıs'ta Sinop'tan Samsun'daki Tümen Ko- mutanhğı'na geldiğine dair telgraf çektirir. 19 Mayıs 1919'da sabah sa- at 6'da Samsun Limanı'na girilmiş ve sandallar vasıtası ile karaya çıkılmış- tır. Askeri bando eşliğinde halk ve yetkililer tarafından coşkun sevgi ile karşılamrlar. Kemal Paşa 20 Mayıs'ta DamatFe- rit Paşa'ya "İzmir'in Yunan askerie- ri tarafindan işgaK hadisesi yakmdan temas ettiğim millet ve orduyu tasav- vur ve tasvir edilemeyecek kadar üz- müştûr. Millet ve ordu, mevcudiyeti- nekarşıyapuanbuhaksıztecavüzüka- bul etaıeyecektir" diye telgraf çeker. Yine aynı tarihte Kâzsn KarabeldrPa- şa'ya da "Umumi durumumuzun al- makta olduğu vahim şekilden pek elemiive müteessirim. Millet ve mem- lekete borçhı olduğumuz en son vic- dani vazifeyi yakından müşterek ça- hşma ile en m yerine getirmek müro- kün olacağı kanaatiyle bu memuriye- ti kabul ettim. Bir an evvel zanâlinize kavuşmak arzusundayun" diye telg- raf çeker. Paşa, 22 Mayıs'ta sadarete gönder- diği raporda "... millet birlik olup hâ- kimiyet esasııu, Türklük duygusunu hedefafanışbr'' der. 23 Mayıs'ta ABFu- atPaşa'ya geldiğini bildirmiş, 24 Ma- yıs'ta ise "bazışikâyetieriyerindetet- kik etmek ve önlem almak üzere" ka- rargâhını havzaya taşıyacağını Istan- bul'a iletmiştir. Mustafa Kemal ve beraberindeki- ler 25 Mayıs 1919 günü sabahın er- ken saatlerinde, Samsun Mıntıka Pa- las Oteli'nden eski bir araba ve yaşlı bir şoforle hareket ederler. Kırma taş- lı yollarda araba çok yavaş hareket etse de aynı gün Havza'ya ulaşır. Bir- kaç kez de bozulan arabayı itmek zo- runda kalırlar. "Dağbaşınıdumanal- mış marşı" orada söylenir, tarlasında çift süren köylü ile olan konuşması ora- da geçer ve bunlan tarih kitaplan yaz- mıştır. Samsun'la Havza arasında Kavak kasabası vardır. Saat 00.15 sulannda Kavak'a gelen Paşa, halkı dinler, "Siz bir müdafaa cemiyeti kurun ve Hav- za'ya bana haber verin'' der. Halk ve şehrin ileri gelenleri "EmrindeyizPa- şam!" diye sevgi gösterirler. Musta- fa Kemal Havza'ya geleceğini kayma- kama bildirir, yaveri MuzafTer Bey tarafından Mesudiye Oteli hazırlanır (bu otel halen müze yapılmıştır ve alt katında itfaiye vardır). Otelin o zaman- ki sahibi 50 yataklı otelde kalan Pon- tusçu müşterilerini yalvara yakara çı- kardığım anlatır. Oturduğu masada eski bir telgraf makinesi ve kendi el yazısı ile kaymakamdan asayiş ve Rumlann taşkınlıklan ile ilgili bilgi- leri istediği yazı durmaktadır. Paşa, Çanakkale kahramanı olarak halk tarafmdan tanınır. Askerden dö- nenler onun kahramanlıklannı anla- ta anlata bitiremezler. Sıvas'ta ve öbûr şehirlerde bu durumu kendisine bü- yük avantaj sağlamış, halk kendisine sahip çıkmışar. Havza halkı da onu bü- yük bir törenle karşılar. Külot panto- lon, çizme ve kalpakh paşanın omzun- da padişah yaveri kordonlar vardn- ve kendisi 38 yaşındadır. Burada Mus- tafa Kemal 18 gün kalır. Oteli daha çok çalışma yeri olarak kullanır, ge- celeri telgraflıaneye gidip telgraf ba- şuıa çağırdıklan ile bağlantı kurar. Yerli halknı anlattıklanna göre çoğu kez eşraftan Osmanağazadekr'in evin- de bannmıştır. . Havza ve Samsun yöresi Pontus- çulann yoğun olarak faaliyetlerini sürdûrdükleri bir bölgedir. Lord Kin- ross anılannda Rumlann Tûrk köyle- rini yaktıklannı, askerlerini pusuya düşürdüklerini ve soygun yaptıklan- m, Ingilizlerin yardım ettiklerini ya- zar. O günleri yaşayanlardan birisi de 1900 doğumlu (1316), rüştiye mek- tebinin son sımfmda iken görünümü ve kilosuna göre (sinnen) askere alı- nan babamdır. Çünkü Anadolu'da ne- redeyse erkek kahnamış, çoğu muh- telif cephelerde yok olmuşlardır. Bir kısmı ise kaçaknr. Samsun'da 1918 yıl- lannda Cemfl Cahit Toydemir'in bir- liğinde süvan olan babam, Samsun'la Bafra arasında bulunan, eski adı Muş- ta olan karakola posta götürmekte- dir. Kendisine atılan kurşun atının ön ayaklannın bir tarafından girip bir ta- rafindan çıkar. Yere yuvarlanan at saz- lann arasma yığılıp kalır ve babam da böylece canını kurtanr. Gûndüzleri sahile cephane sandıklan bırakılır. Üzerleri örtülüp işaretler konur. Ge- ce sahile inen Rumlar bu sandıklan hayvanlanna yükleyip keyifle, hatta halay çekerek köylerine götürürler. Sakladıklan depolan tespit eden as- kerler ise ertesi gece orayı ateşe ve- rirler. Babam mataralanna gaz doldur- duklannı, saatlerce mermilerin patla- yışuıı uzaktan seyrettiklerini anlatır- dı. Aynca Ingiliz zırhlılannın topla- nnı Samsun'a çevirip beklediklerini, kendilerinin ise bir zamanlar Sahra Sıh- hiye Okulu olan tepelere soba boru- lannı top görünümü vererek yerleş- tirdiklerini anlatırdı. Mustafa Kemal, Havza'ya geldik- lerinin ikinci günü 7 kişilik şehir eş- rafını kabul eder. Onlarla her zaman görüşeceğini, beraber olacağını, düş- mamn bizi öldürmek değil diri diri gömmek istediğini, son bir gayretle kendimizi kurtarmak gerektiğini an- latır. 28 Mayıs'ta Taşmektep denilen okul binasında toplamp Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti'nin kurulmasına ka- rar verirler. Yepyeni bir ideal için Ser- dengeçti teşkilatını kurarlar. O akşam Belediye Başkanı ibrahimCeberi'nin evinde toplanarak 4500 kişilik gücü Mustafa Kemal'in emrine verirler. Ilk teşkilatı Havzalılar kurar. 30 Mayıs'ta ilk mitingi Havzalılar yapar. Cuma günü Yögüç Paşa Camisi'nde her ta- raftan gelen halk toplamr. Hocanın gelmemesi üzerine Mustafa Kemal uzun bir konuşma yapar. Halkı uya- nr, davanın önemini vurgular. Böyle- ce Milli Mücadele'nin ilk hareketi başlamıştır. Paşayı izleyen Ingilizler bundan rahatsız olur. Sonra ise tstan- bul tarafından geri çağırma ya da is- tifa işlemleri başlar. Bu arada Havza halkı ile bütünleşir. Bayram Ağa ve Cebeci tbrahim Efendi'nin evine sık sık gider. O günleri yaşayanlann an- lattıklanna göre her gün mide ağnla- n için bir demet maydanoz alır ve kaplıcaya gidermiş. Mustafa Kemal bu günlerde Ingi- liz ve Rus subaylan ile görüşmüştür. Sultan Vahdettin'e durumun vahame- tini anlatan uzun bir telgraf çekmiş- tir. Ingilizlerin daha sert davranıp pa- dişaha ve dolayısı ile kendisine bas- kı yapmalan sonucu, Mustafa Kemal ve arkadaşları, Havza'dan Anado- lu'nun içlerine doğru aynlmışlardır. Amasya yolunda güvenlik nedeniyle bir müddet konaklamışlardır. Tokat, Sıvas yörelerinde Rum çeteleri kor- ku salmaktadırlar. Nitekim Topçam dağlannda dolaşan Koca Anastas çe- tesi babamın arkadaşına emanet ver- diği atını, arkadaşını vurarak alıp git- miştir. 13 Haziran'da Havza'dan sivil kıyafetle aynlan Paşa"yı Amasya hal- kı da coşku ile karşılamıştır. Mustafa Kemal, 24 Eylül 1924'te Latife Hanımla Havza'ya gelmiş, kaldığı oteli ziyaret etmiştir. İkinci kez geldiğinde "Havzalılar.sizinleen elemii ve yeisli günlerde tanışüm, ara- nızda günlerce kaldım. Havza'ya ve Hav/ahlara çok borçluyum, sizi hiç unurnıa\ acağım. Muhterem Hav/ab- lar, ilk cüreti ilk cesareti gösteren, ilk teşkilatı yapan sizlersiniz. İnkılap ve cumhuriyettarihinde kahraman Hav- zahlann bü\ük bir yeri vardır" diye demeç vermiştir. tşte bu mütevazı Anadolu şehri Kur- tuluş Savaşımızın ilk temellerinin atü- dığı yerdir. Havza, Anadolu'nun en es- ki yerleşim yerlerinden birisidir. Sam- sun'a 85 kilometre uzaklıktadır. Bu- gün 60.000 nüfuslu. kısmen dağlık ve kısmen ovahk bir yöredir. Halkı ta- nmla geçinir. Birkaç un değirmenin- den başka sanayi yoktur. Şifalı kap- lıca sulan ile birçok insana hizmet verir. Samsun yolu şehrin kenanndan geçtiği için şehri görmek pek müm- kün değildir. Mütevazı Havza halkı ha- len aynı yaşamını sürdürür (Bu bılgi- ler daha aynntılı olarak 1998 yılında Havza Kaymakamhğf nca hazırlanan "Cumhuriyete DoğruAtatürkve Hav- za" adlı kıtapçıkta \ardır). Samsun üzeri Havza'dan geçen her- kes bu mütevazı Anadolu şehrini zi- yaret etsin. Mustafa Kemal ve arka- daşlannı destekleyen bir avuç kahra- man insanın hiç olmazsa resimlerini görsün. Cumhuriyetimizin ne zorluk- lar ve özveri ile kurulduğunu daha iyı anlamış, Kurtuluş Savaşımızın ilk hareketinin başladığı Havza halkını selamlamış olurlar. Değişirse şimdi değişir! Bu Meclis Nereye?.. Eski buzdolaplannız j 135.000.000 Uraya gitsin... Yepyeni bir Ariston No-Frost Buzdolabı gelsin! Mayıs ayı, Ariston'da fırsat ayı. Eski buzdolabınızı, çamaşır makinenizi yepyeni Aristonlar'la değiştirmenin tatn zamanı. Üstelik şimdi bulaşık makineteri, setüstü ocak (C 40 A); fırınlar, aspiratör (D 60 SEı) hediyeli. Ve tüm Aristonlar hâtâ 13 ay taksitte! Ariston Yetkili Satıcıları'na gelin, bu fırsatı kaçırmayın. Eski buzdolaplannız 75.000.000 Uraya gitsin... Yepyeni bir Ariston Çift Kapıtı Buzdolabı gelsin! Eski çamasır makineleriniz 75.000.000 Uraya gitsin... Yepyeni bir Aristnn Çamaşır Makinesi gels 3+4 YI.GAP Merloni Efettroâomestıcı Beyaz Eşya Sanayi ve Tic. A. Merloni Elettrodomestıcı Beyaz Eşya Pazarlama A.Ş. Kampanyamız, 12-31 Mayıs 2001 tarihlerı arasında geçtrlıdtr. Tüm bulaşık makıneleri, 109.800.000 TL degerinde C 40 A setüstü ocak; tüm fırınlar, 59.500.000 TL dejerinde D 60 SEı aspiratör hedryelidir. Hedrye ürünlerde model değişikligı olması durumunda aynı ozellıklere sahip muadiii bir ürün verilecektir. Kampanyamız, Sanayi ve Tıcaret Bakaniığı'nın 25.05.1994 tarih, 21940 sayı ve 08.03.1995 tarıh, 4077 sayıiı Resmı Gazete'de ılan edilen tebtiğterıne uygundur. Ayrıntılı bilgi için Anston Yetkili Satıcılan'na başvurabılirsiniz. Av. Kemalettin ÇELAN M aşallah demokrasiyi ağızlanndan düşürme- yen milletvekilleri, seç- tiklen hükümetler ma- rifetiyle yürütme gücü- nü kendi çiftliklerine döndürmüşler ve Mecbs, tayin ve ihaleler peşinde koşan par- tililer ve çıkar çe\Telerinin pazar yerine dönmüş bulunmaktadır. Görev yenniz Meclis genel kurul top- lantılan olmasına karşın, lütfen geliyor- sunuz ve büyük kısmınız gazinoda ve ku- lis faaliyetlerinde, TV göriintülerinden bile çekinmiyorsunuz. Unutuyorsunuz ki, demokrasiler ancak 3 güç (kuv'vet) üzerinde durur. Bir ayağı- nı kaldınrsan iki ayak üzerinde durması- nı sağlayamazsın. Bu konuda o kadar ya- zı yazıldı ki, bir türlü çıkarlannızdan fe- dakârlık yaparak yürütmeyi bağımsızlaş- tıramadınız. 'Anayasamn 112'maddesi hükümetlere yalnız siyasi sorumluluk yükler. idari sorumluluk değil. Bu şekil- de, hükümetlerden devletin yalnız yasa- ma politikasını saptaması istenmektedir. 1927 yılında, o günkü hükumetlerin de yönetime el atmalan üzerine büyük Ata- türk, bakanlann idari sorumluluğu yasa- sının çıkanlmasını istemesine karşın bu- güne değin ne böyle bir yasa çıkanlmış ne de yönetim bağımsızlaştınlmıştır. Her iktidar, maksatlı bir şekılde idareye el ata- rak, kariyer ve kabiliyetine bakıhnaksı- zm, istediği kişileri yetkili mevkilere ge- tirip onlann aracılığıyla devlet malının yağmalanmasını sağlamaktadır. Soruldu- ğunda ise biz siyasiyiz, idareci değiliz, haberimiz yok özrüne sığınmaktadırlar. Bu tutum, örnek aldığınızı söylediğiniz de- mokratik ülkelere benziyor mu? Rahmetli Cemal Nadir, demokrasinin kurulduğu 1946 yılında, Cumhuriyet'in arka sayfasına kocaman bir 'fiT resmi yapmış ve üzerine 'Demokrasi' yazmış- h. O tarihteki gazete ve siyasal partilere de fil'in değişik uzuviannı tutturmuştu. Filin kulağını tutanJar demokrasiyi yap- rak gibi, bacağını tutanlar soba borusu gibi, kuyruğunu yakalayanlar ise urgana benzetiyordu. Cemal Nadir, bu resmin altına, "Iştebiz- dedemokrasi anlayışTtümcesini yazmış- tı. Bugün de aynı noktadayız galiba! Demokrasi, bir devletin en ciddi yöne- tim biçimidir. Büyük Atatürk, "Cumhu- ri>rtdenH)krasiükelerh1eyönetilenerdem rejimidir'' der. Tarafsız, adıl, devletin ge- lişmesini sağlayan serbest fikir mücade- lesinin yapıldığı, yürütme ve yargının ba- ğımsız olduğu bir rejimdir. Onda soygun olmaz, partizanJık olmaz, tembellik ve riyakârlık olmaz. Çünkü yönetim bağım- sızdır. Dürüst ve bilgili yönetici ancak bağım- sız bir yönetim düzeninde yetişir. Devlet memurluğuna girip. yükselme azmi ile ça- lışan yöneticilerin, politikacılann çıkar- lan için geleceklerinin dama taşı gibi kul- lanılmalan önlenmezse, bu demokrasi- nin yine kesintiye uğraması kaçınılmaz olur. Yargı için hem bağımsız diyorsunuz, hem de HSYK'nin başında siyasal ba- kan bulunuyor. Teftiş kurulu ise yargı or- ganlannca seçilmeli. Hükümet kendisinin atadığı müsteşarlar aracılığıyla yürütme ve yargı kuvvetlerinin hizmet için gerek- li yasa isteklerini alarak yasa tasansı ha- zırlar. Müsteşarlann, seçimle gelmiş ko- misyonlarda yahıız birer oyu vardır. Millet sizi, devletin gereksinimi olan ya- salan çıkarmanız için seçti. Hâlâ, Os- manlı'dan kalma yasa ve nizamnameler var. Büyük Atatürk, kurduğu cumhuriyet rejimi ile yasa yapma yetkisini padişah- tan alıp millete verdı. Millet de vaatleri- nize kanarak, sizleri seçti. Peki, meclislerin çıkardığı ceza yasa- lanna göre, yargı gücünün vermiş oldu- ğu mahkûmiyet kararlannı hangi gerek- çe ile kaldırarak çıkardığınız Af Yasası ile tüm milleti huzursuz ettiniz?.. Amerika'da hâkimler ceza verirken, ör- neğin 20 yıl kesin 24 yıl gibi bir ifade kul- lanmaktadır. Böylece politikacıya 4 yıl- lık bir limit tarumaktadır. Adaletle oyna- maya gelmez. Meclisin üç kez kesintiye uğramasın- dan da hiç ders almışa benzemiyorsunuz. Israf konusunda.Osmanlı Sarayı'nı da geçtiniz. Kamu harcamalan. enflasyonun en büyük nedeni olmasına karşın çiftli- ğinize hiç dokunmuyorsunuz! Başta Meclisiniz olmak üzere, israf de- recesindeki kamu harcamalannı kısıtla- ma, seçim ve siyasal partiler yasası ile yö- netimi politikacının tasallutundan kurta- racak yasalar çıkarmanın sizin için bir vicdan borcu olduğunu unutmayın! Meclis'in içi, tayin. ihale kovalayanlar ve özel işlerini yaphrmak isteyenlerle pa- zar yeri gibi çalışıyor. Çıkardığınız Par- tiler Yasası ile de tüm yetkilerinizi baş- kanlannıza devrederek, onlann sözlerinı keramet bilip, ayakta alkışlamak alışkan- lığı da edindiniz. Onun için Aristo, 2500 yıl önce, geliş- memiş ve gelişmekte olan ülkelerdeki de- mokrasilere "Cumhuriyetin bozulmuş şekü" der ve bu demokrasilerin ise bol bol "demagog yetiştireceğini'' söyler. Demagogun sözlük anlamı ise u halk avası''dır. Amerika ve Fransız anayasalannda, "Hürriyetin herkes için sının. başkalan- mn hürrij'etsınındır" hükmü ile demok- rasinin özgürlük öğesı bir cümle ile sınır- lanmıştır. Herkesin her şeyi yapma özgür- lüğü yoktur. Onun için demokrasi en di- siplinli bir rejimdir. Sayın milletvekilleri! Yüzyıllarca Türk olmayanlar ve hatta Türk düşmanlannın yönetiminde toprak tutsağı (esir) gibi yok- sulluk ve sefalet içınde yaşayan Türk ulu- sunun kendisine hizmet edeceğiniz ümi- di ile seçtiği sizler. onlann sesine kulak verin ve ondan kopuk çalışmayın! AB'ye girme hevesi ile büyük Ata- türk'ün kurduğu Türk cumhuriyetinin bü- tünlüğünü bozacak her türlü tasarruftan saknıın. Hükümetlerinizi de göstermelik değil, sıkı denetim altında tutun. Beş ki- şinin (parti başkanlan) eline teslim etme- yın ülkeyı. PENCERE Küreselleşme'nin Otekı Yuzu... Tuncay Özkan Cumhuriyet okulunda yetişmiş genç ve dinamik bir gazeteci... 16 Mayıs günü "Perde Arkası" köşesinde çıkan Tuncay'ın yazısını kesıp bir kenara koymuştum, yerim elverdiğince aktarıyorum... • "Dünyanın en zengin 200 kişisinin sahip olduk- ları toptan servet, yeryüzündeki en yoksul 2.5 milyarinsanın toplam gelirinden fazla. Bu 200 zen- ginin 112'si Amehkalı. Dünyanın en zengin 3 ki- şisinin (ABD'li) servetlerinin toplamı, en yoksul 48 ülkenin gayri safi yurtiçi hasılasından yüksek. Dünyanın en yoksul ülkesine kıyasla, en zengin ülkesinde kişi başına düşen milli gelir 228 kat da- ha çok. Dünya üzerindeki 89 ülke son 10 yıl içinde 23 kat yoksullaştı. Son 10yılın verilerine göre refah düzeyi yükselen ülkeler; ABD, Avnıpa Birliği ül- keleri ve Japonya uluslararası üretimin yüzde 86'sını, uluslararası ticaretin yüzde 82'sini kont- rolleri altında tutarken bu rakam en yoksul 40 ül- ke için yüzde 1... 1997-1999 yıllan arasında dünyada gerçekleş- tirilen toplam gelirartışının yüzde 58'i ABD tara- fından sağlandı. Başka birdeyişle tüm dünyanın ürettiği toplam gelirin yüzde 58'i ABD'ye gitti. Dünyanın en yoksul 83 ülkesinin son 7 yıl için- de ödedikieri dış borç faizi, anaparanın 5 katına ulaştı. G- 7'ler diye anılan en gelişmiş 7 ülke dün- ya nüfusunun yüzde 11 'ini oluşturuyor, buna kar- şın dünya toplam GSMH'sinin 3'te 2'sini toplu- yortar. Son 20 yıl içinde küresel sermaye işlem- lerinin dünya üretimine oranı 1 'e 15'ten 1 'e 78'e yükseldi, bir başka deyışle üretim için harcanan her 1 dolara karşılık 78 dolar spekülatifolarak kul- lanılmakta. Uluslararası fon yöneticileri, uluslararası spe- külatöher tarafından para pıyasalannda yaklaşık 1.8 trilyon dolar alınıp satılıyor. Her yıl açlık yüzünden dünyada 38 milyon in- san ölmekte. 800 milyon insan ise kronik yeter- siz beslenmeye bağlı hastalıklaha savaşmaktadır. BM Insani Gelişme Raporu'na göre dünyadaki aç- lığı ve temel sağlık sorunlarını asgari düzeyde çözebilmek için gerekli para 13 milyar dolar... New York şehhnin elektnk tüketimi, bütün Af- rika kıtasının toplam elektrik tüketiminin yansın- dan daha fazla..." (Milliyet 16.5.2001) • Küreselleşme'ye ilişkin dışarıda ve ıçeride sü- rekli yayın yapılıyor; açıklanıp vurgulanan gerçek- ler acı mı acı; dünya nüfusunun çoğunluğu yok- sullaşırken azınlığı başdöndürücü bir hızla zengin- leşiyor; aradaki uçurum derinleşiyor. Peki, insanlığın yoksullaşan bölümü demokra- siye ve insan haklanna nasıl kavuşacak?.. Küreselleşme kaçınılmaz bir olgu.. Sömürgeleşme de birolguydu.. Sömürgeci de gittiği yere insanlığı ve uygarlığı taşıdığını savunurdu; Asya'nın ve Afrika'nın kuy- tuluklannatreni, telgrafı, elektriği, yolu, kanalizas- yonu, bankacılığı kim götürdü?.. Küreselleşme'nin de iki yüzü vardır; yalnız bi- rini gören ya dangalaktır ya da kasıtlı!.. Küresel- leşme'yi aklın mahkemesinde yargılayamayan toplumlarçağın gelişmesine katılmak olanaklann- dan yoksun kalacaklar; çünkü bir olgunun tek yö- nünü görmek ilkellik, mantıkla düşünme yöntemin- de eksiklik, diyalektik açıdan yoksunluktur. • Küreselleşme sürecine katılmak isteyen, eleş- tirel aklını da yanına almalı; kimse bizim çıkanmı- za ve hesabımıza düşünemez; kafasını emperya- lizmin vestiyerine bırakanın, çağdaşlığın kapısın- dan girmek olanağı var mı?.. İKİ TURKİYE ASIGININ YASAMÖYKÜSÜ Çp İSTEY'mİZ İki "insan'ın ya^amfkûsü.. NilgünKiflahTûrk'deılL. Ahmet TanerKışhlı "Atatürk" dedi. Bir Tüfk'un ölümü.. İki Tûrk'ün öimü... Türkhrin ölümü.. ÖlSyorlar, öMürûlâyoriar. Tûrk'dedikçe. "4(afurf dedikçe-. Ve "Ölen ölûr. kalan sağlar bizienöiı" iiyenkr üniyoi-. OlittB. BukJtap.Kışlalı'lantı geride bırakbklan sevgimn, doğallığm, insdntığın ve umudun iilerini ysnsıtıyor. İKİ TüRK'üN bLüMü •anlığın Meşnıtiyet Cad. Konur Sok. 27/1 06640 Kızıley - ANKARA U M İ T Tel (0312)4193826-27 Faks:10312) 417 56 68 nTMCHK PİLAV GÜNÜ VE KERMES 27 Mayıs Pazar Günü Saat: 12.00'de Okulda Buluşalım FATtH KIZ LlSESt'NDEN YETİŞENLER DERNEĞİ SULTANAHMET TİCARET LİSELİLER Geleneksel Köfte Günü'nde 27.05.2001 (Pazar), 11.30'da okulumuzun bahçesinde buluşuyoruz.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle