23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURfYET 20NİSAN2001CI Vjfci \ x O H U a 5 L J C i i l olay.gorus@cumhuriyet.com.tr M edya sözcüğü kökenı itibany- la"ortam,tasa(, zemin" anlamJan taşıyor. Bu anJamlannı hiç unut- mamakta yarar var: Nasıl ses havaya, baJık suya ge- reksınim duyuyorsa, ileti- şim de ortamsız sözkonu- sudeğıl, birortam ıçinden, o ortam sayesinde ve yine o ortama yönelik olarak gerçekleşebilıyor. Bu or- tamı bulandırrnamak, iyi kullanmak, bakımınaözen göstermekdurumundayız. Uzayı uydu çöplüğüne çe- vırirsek ilenşimimizin ka- litesı bozuiur; dûn sulann- da yüzdüğümüz Istanbul kıydanna bugün kirlilik- ten sadece uzaktan bakabil- diğimiz gibi. Medyaya önceleri "mass medJa"denir, kitle iJetişim aracı özellığı vurgulanır- dı. Evetmedya bır bılginin, bir habenn, bir enformas- yonun, radyo, televizyon, yazüı basın. reklam, inter- net gibi yollarla yayın tek- niğine verilen ad, ancak sa- dece bu değil: Medya bir ifade ortamı olduğu kadar, bir mesajı bırgruba yöne- lik olarakilefen biraracı da demek. Ozamandasıra,bu grubun ruteliğıne gelip da- yanıyor. Bu gruptan halkı anlıyorsak medyanın iki temel işlevini yerine gerir- Medya'da Güven BULENTt dığı ölçüde başanlı sayüa- değmi]4Öyıllık birgeçmi- nı bır yerdetoplumunge- raşmalannın büyûk yol- nu yansıtmak, halkın nab- \ÇHP,Bilim, Yönetim, Kültür Platform Başkanı, 20. Dönem MiUetvekili bileceğini de görmüş olu- ruz. Medyanınilk ışlevi dün- yadan,dünyamızdan,yakiD çevremizden haber ver- mektır. Bu haber ne kadar doğru,kapsamh,hızlı olur- sao kadariyi; medya men- suplannın ne kadar büyük sorumluluk yüklendikleri apaçık. Verilmeyen, eksik sunulan, çarpıtılan haber çevremizi, kendimizı, s o runlanmızı doğru algıla- mamızı, onlara yönelik doğru kararlar alıp doğru tavırlar takınmamızı ec- geller. Medyanın ikinci iş- levı de tartışma gûndemi- mizinbia, bepımıa ilgüen- diren sorunlarayönelik dü- şûnce üretimi ortamuııc oluşumuna yardımcı ol- mak, bukonuda da aracı ro- lü ösdenmeknr. Medyasörf üzerinde rüzgân arkasına alan sporcuya benzer, bu rüzgân ne kadariyi kulla- nırsa, halkın duygu, istek ve beklentilerine eski ta- bırle ne kadar iyi "tercü- man" olursa o kadar başa- nlı olur. Türk medyasının çekir- şı ardın8a*WHkan yazılı basın oluşturmakîadır. Türk basınında Osmanlı döne- mindenkalma(Akşam gi- bi) bazı gazetelerhalen ya- yın yasamlannı sürdürse- lerde zamanla önemli de- ğışıklikler geçirmişlerdir. Cumhuriyetinilanıyla baş- layan dönemde, öncelen Yeni Gün adını taşıyan ga- zete 1924'te rejimin adıy- la Cumhuriyet'e dönüş- müş, çokpartUi yaşam son- rası 1948'de çıkmaya baş- layan Hürriyet ve Milliyet büyük tirajlı gazete, halk gazetesi kimlikleriyle XX. yüzyılın ikinci yarısına damgalannı vurmuşlardır. Sabah, 1980'h yıllann li- beral anlayışının Atlantik ötesi modellerle uyumu- nun ûrünüdür. Bugünlerde olduğu gi- bi, Tûrk basınının her za- man bir tiraj sorunu ola- gelmişür. Sorunu basma kalıp nedenlerleaçıklamak nıyetinde değiliz, müşteri de (burada okur) her za- man haklı değildır. Ancak sorunun bu kadaruzun sü- redirçözülememişolması- reksinimlerine değıl, an- cak sınırlı çaptakj grupla- nn taleplerine yamt venl- mesiyle açıklamak hiç de yanlış olmaz. Bu noktaya son yıllarda bır de yitiri- len "gövEn'öğesi eklenmış bulunuyor. TESEV'in Türkiye ge- nelindeki 18 yaş üzeri kit- ledeyapnğı araşorma, hal- kın gûvenılırlik değerlen- dirmesini yaparken önce kurumlan sonra meslekle- ri sıraladıklan sonucuna vanlmaktadır. Örnegin or- du-subay, eğıüm-öğretmen, trafik-trafîk polisi, güm- rükler-gûmrük memurlan gibi. Araşnrma sonuçlan, halkın subaya, öğretmene, yargıca, üniversite öğreüm üyesine dürüstlük açısın- dangeçernot verdiğıni, ga- zeteciyi bütünlemeye bı- rakmasa bile ortalamanın aJtına düşürdüğûnü, vergi roemuru, trafîkpoksi, güm- rûkmemuru ve milletveki- lini sınıfla bıraknğını gös- termektedir. Araşnrma so- nuçlan deneklerin üçteiki- sinın televizyon sahipleri- nin medya dışı işlerle uğ- I EFES PILSEN BU YIL DA 20. ULUSLARARASI İSTANBUL FİLM FESTİVALİ, -USTALARA SAYGI" BÖLÜMÜNÜN SPONSORU. ANADOIU Gsueu Ustalara SaygT' Uluslararası Istanbul Film Festıvalı'nin geleneksel bolümlerınden alan Ustalara Saygı, bu yıl da dûnya smemasının ünlü yönetmenlerını seçkın yapttlarıyla tamhyor. Bu kez, zengm filmografılermden seçılen onemlı filmlerıyte sinemaseverlerin karştsma çıkacak usta sinemacılar: Filmlerinde askla ölumu süreklı karsı karşıya getiren Bemardo Bertokıcci; cekskıleri zeki ve Insancıl bir bıçımde ınceleyen Bertrand Tavernier; #câot/k toplumumuzun duygusal konçertosunu görselleştirmeyi başaran Ventura Pons ve Türk sinemasmm unutuknazyönetmenlermden Osman F. Seden. EFES püsen "Bira bu kapağın aJtmdadır." FUM» Genrarama Dofcu 1900M) ttMH i4Nısan NMsan SMT - 1600 1900 1030 YER . £mek Rea Emek Mt>TmniK*çrm«t 3»n* (VtyaOtmmmk) lSttsaı IjNsanlSttsaı 1130-1900 îmek Ijsa 1JJ0 16Hs1 6 s a 1030 Emek 16Hss 160CMI30 Emek I6rK 1900 Sramp SACT YW SSr »Baftan 1330 Eme* Owwmıdiı önc» 13 30-19 00 HrrgeyfefOn bştyor » j * » ' 1030 " 1330-1900 . Emek AtUt MtaTrani 1 3 3 0 * 2130 S/nepop Onnrato 19 C o " Snepop UtmıTV nSadvor r Utan B**(aan I7f*s*ı 2130 Smeooo 1/Nsar 2130 Ren * t * i ökndt (Vey* Stmmiak) 19 00^" Smepop Pvbi» S«l T«l»o D«»I*H>I«II 2130 10 30 Rexx Stfiepop ftı Kınb Bir Pazar 10 30 Eme» i . 30 Sreoop 10 3C Ates ısoojn 19 00 Ates ÖrikncHkı S»MHW 1330-1900 AOas S K o n r a m (M«nı 2130 0kwn Î8TS 1900 Snepo uKr mUtnÛBm an lSNısan 2130 e Snepop lgrd.»P»ı» Ofamtar 1330 1900 Stfieoof) Ren ıy*ı/Ut OmaJM 0>QmM(tn StntajM 1 10 30 10 30 *(bs Srepop OBşm» VMan KMİ 1600 OkUfiular Nana» Ufrutt »te 26f* 1030 Ams 26f*sa 1600 27Nısan 1030 Ntas SOOnç Bt Mamn 1>«ldM 2 7 N2 B » 1030 Snepoç _ . __ 1600 Btyojlu 19O0(H) ((rtı»P.z«r GMayanMU D^m 28N»t 29fti*ı 29Nrsan 1900 1900 2130 Snepop Reu Emek suzluklann ortaya çıkma- sına engel olduğu düşün- cesindedır. Güvensızlik, iletilen mesaj, algılanan mesaj ile yaşanan gerçek arasında farkın açılmasın- dan kaynaklanmaktadır. Siyaset, medya ve halk (kamuoyu)gûndemlennin farklılığı ve çizilen tablo- lar, yapılan açıklamalarda yolsuzJuklann değerlendi- rilmesi gûvenın yinrılme- sine neden oluyor. Önce o kunımlar güven yıtiriyor, sonrada meslekler. Kurum olarak medyaya düşen gö- rev halkın gerçeğine eğil- mek. gerçeklemesaj arasın- daki mesafeyi kapatarak gündem farkiıhğını orta- dan kaldıracak biçimde davranmaktır. Tersi ger- çekleşfiğınde tepki doğu- yor, otuzyıldaneredeyseiki kannaçıkannürusamşına, okuma yazma oranında kaydedılen büyük geuşme- ye rağmen gazete tirajlan- nın 1970 ortalanndaki dü- zeyini bir türlü aşamama- sınm alnndakı gerçek bu güvenin sağlanmamış ol- masındandır. PromosyonLatincedeki sözcük anlamıyla yüksel- me, artnrma demektir: Bir ürünü alışkanlık kazandır- ma amacıyla tüketiciye ta- nıtma işlevi gören bir pa- zarlama enstrümanıdır. Medya açıklık, dürüst- lük, hallanyanındaolmak, haksıziıklann üzerine gıt- mekgibi temel ilkeler üze- rinde yükseürken promos- yona da başvurabılir. Yal- nız basın, promosyon-ya- yuı ilışkisinde ölçüyü gö- zetmek zorundadır. Rek- lam vereni teşvik açısın- dan da, başlangıçta yayını sadece tirajuıa bakarak de- ğerlendirmemesi, daha ge- niş kitlelere seslenebildi- ğini göstermesi için baş- vurulur. Türkiye'de uygulanan yanhşpromosyonvepazar- İamapoh'tikalan sonucun- da gazetelerin kendileri başka ürünlerin promos- yonu olmakonumuna düş- müş, okurlann demek ki "O kadar değersizvepara eönezfer kiancakböyted»- gıülryorlar'' değerlendir- melerine neden olmuştur. Aynca bu durum da gü~ vensizliğeyol acmış, gaze- telerin dünyanın temposu- zını tutmak, talep ve bek- lentüerini yansıtmak gibi temel işlevlerini tehhkeye atmış, tartışüır hale sok- muştur. YazarZûifü IİVB- neK'nın belirttiği üzerecid- di bir rahatsızlığı olan bir kişiye, iyinıyetlede olsa sü- rekli iyi olduğunu söyle- mek nasıl yararsız, hatta (edaviyi engellediği için zarariıysa, ekonomiye yö- nelik aynı değerlendirme- lerde bulunmak da güven sarsıcı olmuştur. Bugün gazetelerin yak- laşık üçte ikisi üç büyük ilimizde sanhnaktadır. En yüksek tirajlı gazeteleri- mizin yurtiçi satışlanna baktıgmuzda Istanbul 'un oranı yüzde 37-42 arasın- da değişmekte, Ankara yüzde 8-17lerde oynamak- ta, Izmir yüzde 8'de dur- makta, Bursa, Antalya, Adana gibi illerimiz yüz- de3'e ulasmaktadır. Antak- ya,Aydın, Bahkesir,Deniz- li, Kayseri, Kocaeü, Kon- ya, Manisa, Muğla, Sam- sun, Tekirdağ gibi illeri- mizyüzde l'in üzerineçık- sa da geri kaian ıllenmiz için buoran, yüzde 1 'i aşa- mamaktadır. Bu oranlar son derece düşündürücü- dür. Son kriz ile birlikte gazetelerin bölge eklerini kaldırmalan, Batı ülkele- rindeki uygulamalann ter- sine, bu gerçeğin bir so- nucudur. Türkekonomısınınyapı- sı ve kriz, reklam hârca- maJannın azahnası med- yayı çokzoriamakta,büyük gruplann bile üstesinden gelmekte güçlük çektiği bir sektör konumuna sok- maktadır. Geçen yıl 450 dolarolangazetekâğıdı ü- yaö bu yıl 700 dolann üs- tüne çıkmıştır. Büyük bir masraf kale- mi saiulanpersonel gider- l.eri ise toplam malıyetın yüzde 10-14'ünü sşma- maktadır. ReklamcılarDemeği'nm açıkladığı 2000yılı rakam- lanna göre 1.5 milyar do- larlık reklam harcaması- nın medyaya düşen kısmı 1.060 müVardolar,BBD ve Yay-Sat verileriyİe de ay- m yılın gazete ve saöş ge- hrleri450miryondolardır. 2000 yılı medya gelirleri toplamı 1.510miryardola- n bulmaktadır. Yapılan hesaplara göre ulusal nitelikJi medyanın 2000yılı harcamalan2.475 milyardolarolarakhesap- lanmaktadır. Bu durumda medyanın yaklaşık 1 mil- yardolarlıkbiraçığı sözko- nusudur. Bu da bir tür ka- ra dehktir. Türkiye 70 mil- yonluk nürusuyla, reklam harcamalan bakımından kendisinden çok daha kü- çük Portekiz, Yunanistan, Norveç,Finlandiyagibi ül- kelerdüzeyindedır. Bu du- rumun degışmesi elbette ekonomik büyümeyle mümkün oiabiieceknr. Ancak Türkmedyası her şeyden öncehallan yanın- da olarak ve haksızhkla- nn üstüne giderek güven- sizJik sarmahnı kınnakzo- rundadır. Halkm gerçeği ile medyanın gerçeği uyumlu hale geldiğinde medyaya güven deyenile- nir. Medya ciddi bir du- rum değerlendirmesi yap- mak durumundadır. Bu de- ğerlendjrmenin siyaseti dü- zenleyeceğ] veyenidenya- pılandıracağmdanetkisi ve katlası yüksek olacakür. Siyasetin de medyanın da güven sorununu asma- lan iki kurumun da bunu aynı anda sağlamalanyla mümkündür. Siyasetin hiç- bir farklılık gözetmeksi- zin devamlı topyekûn ka- ralanması, kötülenmesi, farklılıklann, aynmlann altının çızümemesi her iki kurumu birden güvensiz- lüc çukuruna itmektedir. Bu çukurdan çıkışu) yolu- nubulmakda medyaya dü- şüyor. Toptancı anlayış yerine, farklılıklan ortaya koyan, siyasetçı odakh anlayışye- rine haikçı-toplumcu yak- laşımını benimseyen med- ya yitirdiği güveni yeni- den kazanır, tıraj kaybım durdurur, tican dengeleride düzenegirer. Bankalann içinde bu- lunduğu yapısal krizin bir benzerini yaşayan medya- yı düzeltmek için bir IMF reçetesi ve dış destek ge- rekmiyor, kamuoyu med- yaya yeniden yapdanması içinhem mesaj veriyorhem de desteklenmesi için ha- zıroldugu sinyalini göste- riyor. Kamuoyu bunu zor- luyor. Medyadaki soruniann çözümünü, medya siyasal iktıdara bırakmamalı. öz- gür medya, iç sorunlannı sektörde çözebilen med- yadır. Bu öncülük, siyasal çıkmazdankurtulmanınilk göstergesi olacaktır. Yaşam ve Ölüm Üzerine Bir Dilekçe Prof.Dr. HllriOZDOGANIstanbul ÜniversitesiCermhpaşa TıpFakültesi PENCERE S ayın Bülent Ecevit, ben 50 yasında bırhekim ve biröğretim üyesiyim. Istanbul Tabip Odası'ncagörevlen- dirilerek ölüm orucundaolan futuklulann sağlık durumlannı izlemek ûzere Kartal ve Bayrampasa cezaevlerine girtim. Mu- ayene ettiklerim benim için ete ve kemi- ğe büründüler; hepsinin bir adı var arük. Saçlannın, tenlerinin, gözlennin rengini, hâlâ gülebilen yüzlerini, bakışlannın doğ- rudanhğını, ifadelerinin yalınhğını biliyo- rum ve günden güne yitirdikleri gramla- nn hesabını yapabiliyorum. Onlara, ayn- hrken 'boşça kal', 'keodineîyi bak' diye- memenininanılmazsıkınnsuTi yaşıyorum. Oyumu hep yaşamdan yana koyduğum için oradaydım; ancak görmek, bilmek ve zaman ayırmak, itiraf etmeliyim ki beni çok etkiledi. Kendimce çok önemli say- dığım bazı şeyler öğrendim orada. Sizin sorumlu olduğunuz her konuyu doğru- dan bilmek, görmek veyoğunlaşmak için yeterh zamanınız olamayacağını düşüne- rek, bunlan 'acfl olarak' size aktarmak is- tedim. Bir kere bu eylemin bir intihar eylemi oknadığını anladım. Çünkü ancak ölümü yaşama tercih edenler, yaşamuı arük sûr- dürmeyedeğerolmadığını düşünenler in- tiharederler. Bu genç insanlann ise ölmek istemediğini, yaşamayı hem de çok sev- diklerini, tam da bu nedenle, yani yaşamı çok değerli bulduklan için tek ve en de- ğerli varlıklannı öne sürdüklerini kavra- dım. Yaşamaya programlanmış genç ve sağlıkh vücutlann ölmesinin ise ne kadar zor olduğunu fark ettim. Olur da bir ile- tişim zemini sağlanır ve ölüm orucuna gerek kaknazsa geri dönüşümsüz sakat- hk olmasın diye alınan B- vitaminlerini tüm itirazlanmıza karşın nasıl bıraktıkla- nna tanık oldum. Onlann gizliden beslen- diğini düşünen ve niye birtürlüölemedik- lerini merak edenkesimlerin içindeki şüp- heleri ortadan kaldırmak ve yaptıklannın ciddiyealınmasını sağlamak için başka ça- relerininkalmadığmı dinlemek durumun- dakaldım. SayınEcevit, bueylemler bazüannın öne sürdüğu gibi başka mihraklann tezgâhla- dığı oyunlar olabilir. Hatta ölüm orucun- dakiler de onlann oyununa gelmış olabi- lir. Bu eylemi özgürya da özgür olmayan istençleriyle (iradeleriyle) yapıyor olabi- lirler. Orgütlerarası dengeler söz konusu olabilir. ıstekleri ülke çıkarlan ile çelişi- yor olabilir. Zamanlama yanlış olabilir. Her türlü yöneticinin toplama çıkarma yapmasma yanyor olabilir. Güç gösterisi gerekiyor olabihr. Koskoca devlet, otaıa- dık bırkaç örgüt ile ne tarnşacakmış de- nebilir. Bu liste böyle uzar gider. Ancak şu andaki temel gerçek, Sayın Ecevit, on- lann ölüyor olmalandır. Çok kısa bir sü- re sonra yok olacaklar ve bunlann hiç an- lamı kalmayacak. Benim vicdanım buna izin verümemesini haykınyor. Benimdev- letaninvicdanınında aynı şekilde tepki ver- mesini istiyorum. Oradaki gençler, iste- sek de istemesek de bu ülkenin gençleri. Onlardankorkmamayı, onian sürekü teh- dit öğesi, tehlike olarak görmemeyı öğ- renmemizgerekiyor. Onundaha iyi olma- sı için farklı düşüncelerimiz olabilir. flc- tidarda bulunarüara, kendi görüşlerinin daha iyi olduğunu öbürlerine kanıtlama şansı verilmiştir. Hepsi ba Güç, insafla bir- leştigi zaman iktidarolmaya hak kazanır. Vatandaşlarmın yaşam haklannı sorum- luluklannın ön saflanna almayan bir gü- cün başka bir şeyler kanıtlamasına gerek var mıdır? Bu gençlerin yasatılmasuıın doğal sorumlusu olan erk sahiplerinin, bu sorumluluğu ailelerinin sırtına yıkarak onlan taşımalan olanaksız bir yükün al- tuıa sokmaya haklan olabihr mi? Size bu mektubu yazmadan önce ken- dime, benzer eylemi kün yaparsa yapsın kafamın ve vicdanımın aym tepkiyi verip vermeyeceğini sordum, ondan sonra yaz- maya karar verdim. Yirmi beş yıldw ya- şam ve ölümle hesaplaştım ve pek çok öğrenciyie iç içe oldum. Bu ülkeden bir- çok şey aldım, elimden geldiğince de öde- meye çahşıyorum. Kamu vicdanının bir parçasıyım ve bu gençlerin ölmesinı ve sa- katkalmalannı istemıyorum. Gereğini es- ki bir sunuşla arz ederim. Saygılanmla. Kafayı Yedih... "Kafayıyemek" deyişini kttaplarda aradım; t lamadım, ama çok kullanılıyor; özeflikle gençlera sında geçerti mi geçerfi... Yazariarda arada sırada "kafayıyerier"; Işte i tad Ahmet Rasim'den bir yazı... • ' * ' * "Doktorbizim amcaya demiştiki: - Insanda unutkanlık, dalgınlık, beynegidentx tün damariardan dağılan kıl gibi ince damaıii içindekikanınpıhtlaşarak vûcudun ça/ışmas/nıbei ieyemediklerinden ileri gelir. Işte o gün bu gün ben unutkanlığa, dalgınlığ. tutuldum. Geçenlerde bir sabah pek tuhafoldu Teriiğimin tekini aradım, bulamadım.. Koca ock kazan, ben kepçe. Teriiğin tekiyok... Çıplak da basamam; seke seke sofaya çıktım. Kapının önüne baktım... Etrafa göz gezdirdim. Yinedöndümodayıaradım... Çıktım, sandıkoda- sınıaçtım... Karşıki odada annemyatar... Kapıst- nıaraiadım... Yok... Hizmetçikalkrrnştı.Onadasor- dum... Zaten üstüne ne gerek?.. Yok, dedi. Kısa- cası, tek teriikyok. Bununla birlikte yatarken çı- kardığımı, karyolanın orta tarafına doğru çevirip yanyana koyduğumu biliyorum. Fakatkalktıktan sonra ne olduğunu butamıyorum. Bir de ne gö- reyim? Ûst üste giymiş değil miyim... • Bir ayağının ağıhığından farkına varmadın mı?.. - Kafamın ağırlığından vakit varmı? O geçti... Dün akşam, bir tanesı daha!.. ödûmpatladı. Ev- den bir bez kokusudurgeliyor... AmanL. Durma- dan kokluyorum. Bakınıyorum... Duman sezınli- yorum... Evet, sigaram yanıyordu. Tablaya bak- ûm,yok. Yere düşmûşolacak, dedim. Eğildim, ger- çekten bir duman gördüm. Fakat sigarayı bula- mıyorum. Ağızlıkağzımda. Onubiliyorum... Siga- ra nerede? Bulmakkabildeğıl!Iskemleden şavul- layıp, eğilip bakıyorum. Duman çıkıyor. Bilsen bi- rader, ne hale geldim... Teriedim. Elimde su do- lubirbardak. Eğil, kalk. GözJerim fınl fınl dönerf Bir de konsolun önü- ne gidip de gözûm aynaya ilişir ilişmez ağızlıkta olduğunu gönveyeyim mi? - Oo! Sen işi epey ilerietmişsın! - Daha bir tanesi varki hepsinden kıyak! Fakat söyleyemem. - Sen bilirsin. Söylemezsin, ama, tadını bula- mazsın. - Orası da öyle (başınısallaya sallayagülerek)... Biraderin adını unutmayayım mı? Hem nerede? - Nerede? - Bana birkartvizityaptır, demişti... Gittim me- muriyetiniyazdırdım, adını bir türlüyazdıramadım, döndüm... - Sen ılerlemiş değil, adeta azdırmışsın. - Keşke, biraz daha azdırsam?.. - Sebep? - Birikişeydaha var, onlan da unuttummu, ö/ûn- ceye kadarrahaüm!.." , • , M ( , u v Ahmet Rasim usta katem, üstad yazar, tatlı tat- lı nasıl da anlatıyor "- Bir iki şey daha var, onlan da unuttum mu ölünceye kadarrahatım." En iyisi kafayı yemek!.. Ama yiyemiyoruz ki, ne zaman azdınp yemeğe başlasak midemize oturuyor... Sindirmesi de güç!.. Olanlara baktıkça sanki bir rüyada yaşıyor gibi- yiz; bir karabasan bastırmış ki elden hiçbir şey geJmiyor; rezaletin daniskasıyla zilletin patiska- sfndan biçilmiş bu deli gömteğini kim giydirdi bi- ze?.. + ıL fAT'lı'ı.f>l./'i HMÜZÎK lUFESÎİVAÜ MG/İK VAKri Cumhurbafkanı Soyın Ahmnt Necdet Senr*fn fdk«t Hlmayehrtnde 28 Ntan. Cceı Bonoan Ftormom Ortestr» BAent 29 Nsan, Pazır ve Wiowr Singveren GUTGT AyfoL jCf Jonınflcs FIHU, lojroşcfi JO NSUI. r tes UHIMUU SSOUTOS BA&it 01 r^)ns. Sah Svvvigle Srçers, vcJtaJ fninj CSO 02 MavB, Çafy 02 Hım, Çarj- Stann Eıeembk, ÇSLGaL Çaj<faşM9rMu5j) 03 Htfts. Perj. Beed»«sı ResoJ, RHM ROTKI lonescu Gafac, tonm 04 ftys, Cuma Zeynep Tanbay Opera hor Ler, Leo Mı#. kore* djnsçbr 05 MıyB. C t » Ûnder FOCBI - CSO ÖnderFocmfOr jOBm öâTDefl, d(MJ 0iMavs.PU>r Moda Maefcy CSO 07 Mayıs, P tGSJ Hohn£nortf CSO 06 rla^ts, Saı Arrnonıo OrncAnsı rtans-oüntncr Köo, JSJ GorReaot ^ ^ 09 Mıys, Çu> Aıadolu Y ^ i (O*1 fO M^ts. Peq. Septeto Nnoral CSO Ignaoo nncno, M f b y s , Ctea ftus Dnlet AJoderrak Open • ^ I ı v s , Ctes Ochestrj da C S ° l s s ^ » Satatore Aacrfa, ftf- keman MMj>B.PtEa Befcıron* M u * Dmteoa Atmn Açpkfamaa Umt GUtekm KO.Merk. Open w Balea -Bojior" »e O p e r a TTöoes (fyijfo pramjrCn 15 Maryts, Satr "5t Petersbufg FffarrnonT 16 riayıs, Çan. AJeonder Omtnev./f i-^m~ı 3Grjucı mvr, Ketnon Mara Kjrn, ptfm> KAVAJOJOOE S E V D A O * V AND MUZİC VAKf) BtLET SAT1Ş VE H^UOA « J S M « MBUCEZI TUNAUHLMICAO H4/2tKAT" 1 ' BietSatqknHAanmH«rGlM/-Saac«JO-IU0«w KGDLAY 1 ftUİ PtTANGO İDAKESI OSES! GMK 8U.VAR) NO- 4 ÇAYTOUİ 1 ADA MLMK MULT1 MEDYA MESA PIA2A N O 3 ! &taSao)tmHatar«n Her GOnü-Suc 1000.21 30aras ULUS OJMHlJRaAŞMMUÛ SENfONl O«KESTRASI TAUkTPAJA BUVAW N O 38 • TH. (JI2) JW 13 43 / 4 ! BİKSaatbnH^atçıH<rCün-Sar9-»-l7-00ım 8v ion Ojmiıunftt GaztHttîrm Im&ian^o yafmtanmfor
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle