23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 20 NİSAN 2001 CUMA 14 K . U L T L J R kultur(acumhuriyet.com.tr Anna Maria Tato, belgeselini yaptığı hayat arkadaşı Marcello Mastroianni'yi anlatıyor Yaşammkaymdığı şansh adam CUMHUR CANBAZOĞLU 20. Uluslararası İstanbul Fflm Festi- vaK'nde on dört filmi gösterilen Mar- cello Mastroianni'nin bir de üç saati aşan belgeseli var programdaı'Haür- hjorum, Evet Haürnyorum'. Yönet- meni, Mastroianni'yle uzun yıllar bir- likte olmuş, hayatını paylaşmış Anna Maria Tato. Bu 'özel ifişki' nedeniyle hâlâ ünlü oyuncunun ailesiyle büyük birçekişme yaşayan Tato, festivale ko- nuk geldiği gün yaptığımız söyleşinin basında aileyle ilgili tek kelime duy- mak ıstemediğini ve kimin haklı oldu- ğunu zamanın göstereceğini belirtti. Işte Tato'nun ağzından Mastroianni ve belgeselinın mini öyküsü: - MastroiannTnin hasta olduğu dö- nemde çekimlerin başlaması nedeniy- le belgesel, birtür vash etgibi değerlen- dirildl Buna kanhyor musunuz ? ANIVA MARİA TATO-Filmi yap- maya daha Odessa 'da Siyah Göz- ler'i (1987) çekerken karar ver- miştik ama çahşmalan çok sayı- da insan izliyordu ve o kalabalık- ta böyle bir işi yapmam mümkün olmadı. Mikhalkov'la yan yanay- ken birkaç sahne aldım, o kadâr. Zaman geçtikçe ya onun bir işi oluyordu ya da benim; böylelikJe hep ileri tarihe atıyorduk projeyi. Bir gece Paris'tekı evimizde B- BC'nin Orson VVefles için yaptığı belgeseli izliyorduk. Marcello'ya birçok belgesel teklifi geliyordu. Ben de o güne kadar seksene yakın belgesel çekmiştim. 'Neden bûükte yapmıyoruz' dedi birden. Tek koşu- lu Portekiz'de çekmemizdi; yolculu- ğu ve Portekiz'in atmosferini sevdi- ğini söylüyordu. Böylesine basit bir adımla doğdu belgesel. 'Az ama öz dosthıklan severdT - Usta'nın görkemli filmografisinde sizce hangi yapıdar daha öne konuJ- malı? TATO - Çok zor bir seçim bu; ama Fellini'nin, Ferreri'nin, Monkeffi'nin filmlerini daha bir severim^ Ancak Scola'nın 'Casanova'sı ve 'Özel ffir Gûn'ü de muhteşemdir; Özel Bir Gün'de Marcello'nun eşcinsel yoru- mu benzersizdir. Antonioni'nin 'Ge- ce'si, YTsconti'nin 'Beyaz Geceler'i, Beflocchio'nun 'IV Henry'si de olağa- nüstüdür. -Neydi sırn bu derece sevilmesnin? MLarcello'nun içindeki bu sadelik, kendini sürekli eleştirme yetisi, şakacılığı, centilmenliği hemen yansıyordu fılmlerinde; sanınm insanlar bunu yakaladılar. Hep çok şanslı bir adam olduğunu ve yaşamm onu kayırdığını düşünüyordu. Hümanistti ve doğru zamanda bunu göstermekten yanaydı. Filmlerindeki rolleriyle dolaylı olarak söylüyordu neler düşündüğünü. TATO - Karizma var bir kere ama; ne kadar karizman olsa da beyaz- perdede gerçek karakterini gizleye- mezsin seyirciden. Marcello'nun için- deki bu sadelik, kendini sürekli eleş- tirme yetisi, şakacılığı, centilmenliği hemen yansıyordu filmlerinde; sanı- nm insanlar bunu yakaladılar. Setler- de terzısinden şoforüne kadar bir gün bile kimseyi küçük görmemişti. Aslın- da yaşama karşı fazla duyarlı olduğu için sık sık sinırlenirdi ama bunu baş- kalanna yansıtmazdı. Hiçbir zaman yönetmene müdahale etmedi. Fellini'yle çahşmaktan büyük zevk alıyordu; gençlerden de 'Sevgili Gün- lüğüm* adlı filmini çok beğendiği NanniMoretti'ye güveniyor ve bir gün onunla çalışabileceğini söylüyordu. - Mastroianni, poütik açıdan laik ve sol eğilimli biri olmasına karşın bunu hiç açık etmedi. Neden böyle bir sus- kunluğu tercih etmişti? TATO - Volonte gibi politik ideolo- jisini sinemada yansıtmak istemedi. Hümanistti ve doğru zamanda bunu göstermekten yanaydı. Filmlerindeki rolleriyle dolaylı olarak söylüyordu neler düşündüğünü. Özel Bir Gün'de, MoniceUi'nin 'Arkadaşlar'ında (I Compagni), Tavianiler'in 'AUonsan- fan'ında hayli politik bir tavır vardır. Ancak öncelikle oyuncu olduğunu söyler ve sanatı açık açık politik görü- şüne alet edenleri eleştirirdi. Yalnız, VittorioGassman'ın Italya'dapolitika yapmasını istiyor ve sanatçıdan cum- hurbaşkanı olacaksa bunun beş dil bi- len, karizmatik Gassman'a yakışaca- ğını belirtıyordu. - Sinema camiasından çokdostu var mıydı? TATO-Az ama öz dostluklan sever- di. Göz önünde olmaktan sıkılırdı, an- cak oyunculuğun getirdiği bazı zorun- luluklar sonucu, toplantılara, organi- zasyonlarakatılırdı. Sinema camiasın- dan Fellini, Scola, Monicelli, Boor- man, FerrerTyle sık sık uzun yemek- ler yiyerek sohbet ederlerdi. Oyuncu- luğu dünyanın en önemlı işi gibi gör- mezdi; 'Sadece fîlm yapıyonız' derdi. Tabiı ki sevılmek hoşuna gıdiyordu a- ma kötü bir eleştiri sonrası yıkıldığı- na hiç şahit olmadım. Yıldızlığa rağ- men özel yaşamını aksatmamak için elinden geleni yaptı kısacası. Bence bu çok önemli. -Birde 'Latin Lover' damgasıyapış- ünlmışa kendisine. Gerçekten bu de- rece çapkın mıydı? TATO - Kadına son derece saygılı biri olmasına karşın çapkın gibi gös- terilmekten ve bu etiketten hep sıkıl- mıştır;u Hamile adama kadar birçok ilginc rolde gozükrüm ama Tatlı Ha- yat'taki rohun üzerime yapışü" derdi. -Gerçekleştiremediği bir projesi var mıydı? İATO- Belgeselde de söylüyor Tar- zan olmak ıstediğinı. Tabii birçok pro- je vardı kafasında; örneğin Sune- non'dan bir şey oynamayı çok arzu edi- yordu. Ancak bunlan gerçekleştire- mediği için üzülmedi. Orneğin Tor- natore'yle 'Cennet Sineması'nı yapa- caktı, olmadı, gitti Scola'yla benzer bir proje 'Splendor'u gerçekleştirdi. Hep çok şanslı bir adam olduğunu ve yaşamın onu kayırdığını düşünüyor- du. Yolculuğu çok seviyordu ve bun- dan dolayı yabancı yönetmenlerin tek- liflerini geri çevirmedi. Son dönemde Italyan sinemasının içine düştüğü kriz sonucu ülke dışında çalışmayı tercih etmişti. 'Kendimize haksızfak yapıyonız' - Avrupa sinemasının bugün içine düştüğü krizdeekonomik sorunlar ka- dar Mastroianni ayannda yıkbz yetiş- memesinin de etkisi var mı? TATO - Yıldızlar öyle kolay yetiş- miyor ve iyi film de o kadar kolay ya- pılmıyor. Ancak Avrupa sinemasında olanlan ilgiyle izliyorum son dönem- de. Gençler kadar eski yönetmenlerde geri dönüp hoş işler çıkarmaya başla- dı. Özelliİde Fransa'dan ve Kuzey ül- kelerinden iyi filmler çıkıyor. Ingiliz- ler de derin ironileri ve başanlı oyun- culanyla hep bir adım öndeler. Sine- ma aynı zamandabir endüstri, ama biz Avrupalılar işin hep sanat yanına ba- kıyoruz ve hata görünce birbirimizi yerden yere vuruyoruz. Gladyatör'deki hatalan bir Avrupa- lı yapsa onu asarlar, Amerika'da Os- car alıyor. Biz kendimize çok haksız- lık yapıyonız, sonra da Amerikalılan alkişlıyoruz. Avrupa sineması daha da hareketlenmeİL Orneğin Türk yönet- men Ferzan Ozpetek geliyor, Ro- ma'nın göbeğinde Türk nıhuyla, bakışıyla 'CahiIPerfler'i çekiyor. Bun- dan daha güzel, umut veren başka bir şey olabilir mi? Amerikan parasıyla düzene eleştiri Bertolucci'nin altı saati aşan 1900'ü bu kez Atlas'ın programında Bertolucci, 1900'de dönemin politikve sosyal önemli notia- nm, sınıf farklanru, küçük bireysel dramlan anlatıyor. Bilet fiyatlannın düşük tutulmasının olumlu sonuçlan görülüyor ve festivale ıl- gi günden güne artıyor. Haftanın son iş gü- nünün prograrru, Emek'te Kabahat Volta- ire'de ile başlıyor. Festivalde sürpriz çalış- malann peşinde olanJara önerdiğimiz ya- pıt, Avrupa'ya adreslenmiş göçmenlerin sorunlanna Tunus'tan keskin bir bakış. Antonioni'nin Gece'sinde Milanolu ün- iü yazar Giovanni Pontano (Mastroianni), evliliğinde sorunlar yaşıyor ve kansı Li- dia'yla (Moreau) her türlü diyalog arayışı başansızhklasonuçlanıyor. Bir gece önem- li bir işadamının verdiği partiye katılıyor- lar ve yeni partnerlerle yeni duygusal he- yecan aramaya başlıyorlar. Ancak bu dene- yimden de geriye sadece hayal kınklığı ka- lıyor ve gün ağanrken evlilikJerini kurtar- mak için yeni bir ışık doğuyor. Antonioni varoluş üzerine çektiği üçle- mesinin bu ikinci ayağında (L'Avventura- 1960, L'EcKsse-1962) evlilik kurumunu bekleyen sıradanlığı, bireyin toplumun da- yattığı yahıızlaşma sürecinde nasıl bir 'an- lamsızhğın' pençesine düştüğünü inceliyor. Dönemin yoz değerleriyle ilgili çarpıcı not- lar aktaran parti sahnesinde sakalsız Um- berto Eco'ya dikkat. Insanın kendine ve topluma nasıl uzak- laştığı üzerine kafa yoran bir başka yapıt da Pierre Paul Renders'den geliyor: Thomas AşıkOldu. Bu kez bilgisayar ekranında şe- killenen yapay bir dünyanın kurbanı oluyor kahramanımız. Duyguyu, cinselliği, ro- mantizmi sanal bir ortamda yaşamaya alış- mış Thomas'ın gerçek dünyaya dönme gi- bi bir niyeti yok... Geleceğimizle ilgili İSTANBUL 20.ULUSLARARASI KülTUR İSTAIUBUL VE SANAT lalHNDUL VAKFI FİLM FESTIVALI alarm mesajlarla dolu Renders'in yapıtı. Atlas'ın programına gelince; festivalde keşfedilecek yetenek ve farklı bir dil mi anyorsunuz; o halde Takeshi Miike kuşa- ğını kaçırmayın. Görsel açıdan tam bir anarşist olan ve altı yıla 17 fîlm sığdıran Ja- pon Miike'ın bölümü, fona Tokyo'nun ye- raltı dünyasını koyarak anlattığı çılgın bir aşk öyküsü Kayıp Ruhlar Kenti'yle başlı- yor Avrupa'nın yeni yeni tarumaya başla- dığı Miike'nin Tay\r an'da çektiği 1997 ya- pımı Islak Köpek de Sinepop'un progra- mında yer alıyor. Uzun Geceden Gündüze ise siyahlarla beyazlann yeniden bir arada yaşamaya ça- lıştıkları Güney Afrika'daki Apartheid re- jiminin kalıntılanru inceleyen, kâğıt üzerin- deki uzlaşmanın kafalarda nasıl yeşerebi- leceğiyle ve affermenin ne derece olanak- lı olduğuyla ilgili, iki kadın yönetmenin gözünden güncel durumu belgeleyen sı- radışı bir yapıt. Günün flaş filmi ise Bertolucci'nin altı saati aşan 1900'ü. Biri zengin biri de fakir Emiglia Romagnalı iki îtalyan ailenin 20. yüzyıhn başından 40'lann ortalanna kadar yaşadığı, şahit olduğu olaylan, aralannda 1908'deki grevler. 1. Dünya Savaşı, faşist dönem. köylü direnişi gibi gelişmelerin bu- lunduğu dönemin politik ve sosyal birçok önemli notlannı, sınıf farklanru, küçük bi- reysel dramlan farklılıklannı anlatıyor Ber- tolucci. Amerikan parasıyla çekilmiş 'dü- zen karşrtı' bir deneme olan 1900'ün per- de arkasındaki başrollerinde Marx, Freud. 5O'lı yıllann Hollywood melodramlan var. Beyoğlu Sineması'nın bugünkü progra- mı îtalyan canlandırma ustalan Bozzetto, Luzzati, Giannini'nin yapıtlanna ve insan haklan fılmlerine aynlmış. Doksanardaki- kalık iki seçkiden oluşan canlandırma bö- lümünün düzenlenmesinde ön ayak olan Artilio Valenti'nin yapıtlarla ilgili kısa bil- giler aktaracağı gösterimlerin biletleri tü- kenmiş durumda. Carne'nin Gecenin Kapılan ise (Sine- pop'un programında Cennetin Çocuklan adlı basyapıtı da var) 2. Dünya Savaşı son- rasının iyimser ortamına yakışmamış ka- ramsartonuyla, Jean Gabin ve Mariene Di~ etrich'in yerine başrolleri almış 'genç' Montand-Nattier ikilisinin varhğıyla gişe- de kabul görmemiş bir yapıt olarak tarihe geçmiş durumda. Rexx'in ilk filmi Ne Yaak ki Yosmanın Teki ise (Yön: AlessandraBlassetti) Sophia Loren-Marcello Mastroianni ikilisinin (12 fihn yaptılar birlikte) doğuşunu müjdele- yen, Alberto Moravia'nın 'D Fanatico' ad- lı öyküsünden sinemaya aktanhnış, kadın kahraman üzerine kuruknuş dönemin ko- medilerinin tipik örneklerinden biri. Lo- ren'in babası rolünde muhteşem bir Vitto- rio de Sica izlemek isteyenlere. YAZI ODASI SELtM İLERİ Şimdi Nerden... ...Durup dururken, sayfayı açar açmaz: "Üşümezdi bu yağmur gününde böyle içim, "Kulağıma öpüşle fısıldansaydı adım. "- Artık dönebilseydim geriye adım adım, '*•"• "Benim işte kalmamış önümde birsevincim." Durup dururken Ziya Osman Saba, durup du- rurken Geçen Zaman, "Yağmuriu Bir Günde"... 1932... Şiirin altında öyle yazıyor. Yetmiş yıl önce- sinin o yağmuriu günündesin. Yüzün bembeyaz, ellerin titriyor. Bir sığınak anyorsun. Açtığın kitabın sayfasında; yetmiş yıl sonra seni söylüyor "Dünler, evvelki günler, geçen aylar ve yıllar "Beni götürseydiler doğduğum eve kadar. "O evin taşlığında sevinçten ağlasaydım." Ağlar mıydın? Doğduğun ev bile sana yabancı. Hiç sanmam ki ağlayabilesin. Kaskatı kesilmiş, bakakalıyorsun, dünlere, evvelki günlere. Korku- lar ve yılgılarla geçmiş dünlerin, evvelki günlerin. İyi kötü yaşama koşullarında sanattan azıcık so- luk alabildiysen, bu tek mutluluk! Sonra boyuna yıkılışlar... Kendi yıkılışlann, başkalarının yıkılışlan! Bir oyundasın, üniversite öğrencisi, sanat co- şumlanyla dolup taşan. Hayli kötü modernize edil- miş bir Hedda Gabler. Yalnız, Hedda'yı yaşatan aktris o kadar güzel oynuyor ki ve sonra Ibsen, Ibsen'in hem Hedda Gabler'i, hem Nora'yı naai yarattığına yıllar geçince şaşıp kalacaksın, daha degil. Şimdi sadece Hedda'yı anlamaya çalışıyorsun. Tabancayı uzatıyor; "Bir kez daha güzel olsun..." Buna benzer bir söz. O tabanca yalnızca Hed- da'ya ateş edecektir. Nora evini, ailesini, çocuk- lannı bırakabildiği an Nora'dır. Ama öyle mi? Ya- şamı herkes o kadar karanlık görmek zorunda mı? Sen öyle görüyorsun. Milyonlarca insanın sıkıntısı da tam o sıra çıka- geliyor. Bir adam Istanbul'u Hong-Kong'a ben- zettiğini söylüyor. Ziya Osman Saba'nın yaşadığı Istanbul'u! Ve milyonlarca insan bütün Türkiye'de bir Hong-Kong'a sürükleniyor. Bir kâbus-bir kâ- bus! diyorsun kendi kendine. Kâbuslann geçit törenindesin artık. Biri bitiyor, biri başlıyor. Bütün sevgili ölülerin geri gelmişler, meğerse yaşıyoriarmış, fakat çok sevdiğin bir in- san ölmüş, ötekiler onun cenazesine gelmişler. Olamaz diyorsun ama, bu bir rüyadır, şimdi uya- nınm... Rüya içinde rüya olmadığını düşünüyor- sun, hayır, sahiden... Ter içinde uyandığında da- kikalarca geçmiyor cinnet. Gündüz mü okumuştun "Yağmuriu Bir Gün- de "yi? Hedda Gabler ne zaman yakana yapışmış- tı? Ziya Osman'la Ibsen arasında bağ kurmaya ça- lışıyorsun boş yere. "Üşümezdibu yağmur günün- de böyle içim," oysa yağmıyor, gece berrak. O dündü, yağmur dün gece yağmıştı. Sesleri dinliyorsun, ev çrtırdıyor, çıtırtılar sana hep anlamadığın şeyler söylüyorlar. Kalkıp su içe- bilsen... Hemen ötekı kâbus başlıyor! Bu kez hiç tanımadtğın insanlar ölmüşler, onlan hiçbir zaman tanımayacaksın, ama her gün görüyorsun, her yer- de görüyorsun, Hong-Kong'da giderek çoğaldık- lannı gördüğün insanlar; bir dize olacaktı, onlar için yazılmış, susaniar, ey siz susanlar diyordu galiba. Evler birer cami avlusu olmuş, musalla taşlan- na koşuyorsun! Sonra şiir sana ellerini uzatiyor: "Son günümde olsaydım ufak, o kadar ufak "Ki yavaşça en tatlı bir masala dalarak, "Ve bir anne dizinde büsbütûn uyusaydım." Nerden şimdi? Hem neden?! Takvimde tz Bırakan: "Niçin yazmadık bir yere satır satır, I Duvariari Ne oldu konuştuklanmız?" Ziya Osman Saba. Beyoğlu Beat Festtvali başlıyor I Kültür Servisi - Alternatif müzikler ve topluluklan kapsayan Beat Festivali bugün başlıyor. iki gün sürecek olan festivalde sahneye çıkacak gruplar Babylon'da saat 23.00'te dinleyicilerle buluşacak. Babylon'da bu akşam 'Şehir' ve 'Bırak Zaman Aksın' adlı albümleriyle beğeni kazanan Mor ve Ötesi son dönemde 'Eski Köprünün Altında' albümleriyle öne çıkan Duman grubu dinlenebilir. Yann akşam ise sentez mantığından uzak bir müziği amaçlayan ve doğaçlamalanyla dikkat çeken Replikas grubu ile tiyatro ve fihn müzikleriyle tanınan baba Zula Grubu sahneye çıkacak. (292 73 68) K Ü L T Ü R » Ç İ Z İ K K Â M t L M A S A R A C I
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle