Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
6 MART 2001 SALI CUMHURİYET SAYFA
17
Vapurların
tuvaleö
Istanbul'da bir yolcu
vapurunun tuvaletinde
yaktaşık yedi ytl önce
patlayan bomba
üzerine Şehir
Hatlan'nın tüm
yapuriannda tuvaletler
"güvenlik"
gerekçesiyle
kapatılmıştı. Güvenlik
sağlandıktan sonra
nedense
tuvaletler
açılmadı ve bu
kez başka bir
bahane bulundu;
yolculann isteği
ûzerine tuvaletler
kapalı tutuluyordu...
Çocuklar ve yaşlılar
için 20 dakikalık
seferler bir işkenceye
dönüşürken hartgi
yolculann tuvaletterin
kapalı tutulmasını
istediği hiçbir zaman
belli olmadı... Evet,
Şehir Hatlan
vapuıiannda tuvaletler
iğrenç denecek
şekilde pislik içindeydi
ve temizliği
sağlayamayan Şehir
Hatlan topu yolculann
üzerine atarak işin
içinden çıkıyordu.
Geçen hafta,
vapurlann baş lumbar
ağızlanna birer ahşap
kulübe konması ve
ardından kulübenin
içine elinde kolonya ve
peçete olan bir kişinin
oturmasıyla bulmaca
çözüldü... Şehir Hatlan
vapurlannda tuvaletler
paralı oldu.
Bolrtrotatpa3tedwitoomOcumhMfrtcom.tr TeJ: 0.212.512 05 05 Faks: 0.212.512 44 »7 i
- Kartel medyasına boykot
çağnsı yapılmış...
"Vatandaş zinciıierinden
(kuponlanndan)
bir kurtulabilse!"
ürkiye'nin yakın geçmişinde ya başbakan
olacakiar ya da başbakan olanlar ilk iş Was-
hington'a gjderdi... Bunun en güzel örne-
ğini Turgut Ozal vermişti; hem bir ayağı hem
de telefonunun bir ucu hep Vvashington'daydı...
Rahmetli bununla gurur duyardı...
Sonra devir değişti... Kimse "ekonomiye köşeyi
döndürme" konusunda rahmettinin yerini tutamadı...
Bülent Ecevit de Başbakan olduğundan beri de-
nizaşın uzun yolculuklara sağlığının elverdiği sayı-
da VVashington'u ziyaret etti... Ama yeterli sayıda de-
ğildi... Aradaki açığı kapatmak için VVashington'da-
kiler Ankara'ya gelip gitmeye başladı...
Ziyaretler giderek sıklaştı fakat son aylarda eko-
nomi o denli kötüye gidiyordu ki Dünya Bankası ve
uzantısı Uluslararası Para Fonu yetkilileri Ankara'ya
gidip gelmelerden helak olmaya başladı...
Sonunda nasip Ecevit'eymiş, ekonomi battı...
Rahmetli olsaydı, hemen uçağına atiar sevgili dos-
Tam teslim
tu "PrezkJent Bush"un oğlu Başkan Bush'un hu-
zuruna çıkardı...
Neyse ki George W. Bush durumun farkındaydı;
Ecevit'in uzun yolculuklara çıkacak halde olmadı-
ğını da bildiği için hemen telefona sarılıp gönül al-
maya çalıştı...
Aslında bu telefon "kızım sana söylüyorum, geli-
nim sen anla" telefonuydu ama Avrupa Biriiği anla-
mazdan geldi. Avrupa, "ev ödevi"ni yapmadığı için
yıllardır kapı önünde bekletmekte olduğu tam üye-
liğe aday Türkiye'yi düştüğü ekonomi batağından
kurtarmak adına, bırakın el uzatmayı parmağının
ucunu bile kımıldatmadı.
Imdada yine, "kötü gün dostu" VVashington ye-
tişti... Son yıllarda Ankara'ya gidip gelmekten he-
lak olmuş profesyonellerin yerine yıllardır VVashing-
ton'da Dünya Bankası'nın tepesinde Başkan Yar-
dımcısı olarak görev yapan "taze kuvvet" birTürk'ün
Kemal Derviş'in adı ortaya çıkıverdi...
Kemal Derviş'in Merkez Bankası'nın başına geç-
mesi beklenirken ekonominin başına bakan olma-
sı uygun bulundu. Bir Türk, Dünya Bankası'na be-
deldir!
Artık Başbakanımızın VVashington'a gitmesine,
telefon etmesine, VVashington'dan heyetlerin gelme-
sine gerek kalmadı... Dünya Bankası Başkanı da
Uluslararası Para Fonu Başkanı da Kemal Derviş'in
yakın dostu...
Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu Baş-
kanı Zekerfya TemizeTin istifasına bakıp telaşlan-
mayalım... Bu ara Içişleri Bakanı Sadettin Tantan
da istifa etse hiç şaşırmayalım çünkü artık güvenll
ellerdeyiz:
Batırmayan VVashington batırmaz!
SESSIZSEDASIZm
Yüksek Yerilim Hatb
•rcBncutku@yahoo.com
Sabreden DERVİŞ, muradma erip BAKAN olmuş!
Güzelim İstanbut'un bayram çirkinliği
Türkler, tarih sahnesine her ne ka-
dar göçebe olarak çıkmışsa da yer-
leşik düzenin ve dolayısıyla uygarlığın
sembolü olan "kent" sözcüğünün kö-
keni Türkçe "cend" ya da "kend"den
gelir... Cendin TürkJerin tarihinde önem-
li biryeri vardır; Islamiyet'i Aral Gölü
yakınında Cend'teki kurultayda ka-
bul etmişlerdir... Bu sözcüğün Arap-
çası "medine"dir; medeniyetten tü-
remiştir... Şehir de Arapça'dır ve ün ka-
zanmış anlamında şöhret sözcüğün-
den gelişmiştir.
Istanbul için dünyanın en gü-
zel ve en ünlü kentlerinden biri
olduğu söylenir; eriştiği medeni-
yetin ölçüsü üç dünya imparatorluğu-
na başşehirlik yapmasındadır...
Günümüzde İstanbul'un varoşlan
üçüncü dünya ülkelerinin kırsalından
farksızdır... Neyse ki, "medeniyet"
kentin merkezinde az da olsa koruna-
bilir haldedir... Fakat bayram tatillerin-
de "merkez" de çığınndan çıkmakta-
dır. özellikle Eminönü'nde Yeni Cami
Meydanı'nda ve Kadıköy'de Iskele
Meydanı'nda belediyelerin eliyle ya-
ratılan panayıriar Istanbul için bir utanç
tablosu oluşturmaktadır. Bayramlar-
da fazla mesai yazmasına karşın ka-
mu yönetiminin fiilen tatile çıkmasıy-
la Galata Köprüsü bile bir şeridl köp-
rüden balık tutanlann otoparkı haline
gelecek denli sahipsiz kalmaktadır.
Başına buyruk davranış şekilleri o
kentin değil o kentte yaşayanlann ayı-
bıdır; Istanbul medenileşememişlerin
işgali ve yönetimi altındadır.
Ulusal Program'da
Türk-Yunan Sorımları
NAZMt AKIMAN
Emekli Büyükelçi
Her ne kadar şu sırada için-
de bulunduğumuz iç ekono-
mik ve siyasi gelişmeler dış po-
litikamızla Ilgili kimi önemli ol-
guları kamuoyumuzdan ırak
tuttuysa da bunlann peşini bı-
'rakniamBfrta yatartsfdoğuna
inanıyorum. Nitekim, bu inanç-
tan esinlenerek yazımın başlı-
ğını oluşturan konuda bir genel-
leme yapacak olursak, kısaca
şunları söyleyebilirim: Avrupa
Biriiği (AB) Genel Işler Konse-
yi, geçen aylarda aldığı son ka-
raria, "Sınır Anlaşmazlıklan ve
Diğerferi" şeklinde tanımladığı
"Egesorunlan'ru, "Kıbnssoru-
nu" ile biriikte, katılım ortaklığı
belgesinin "Genişletilmiş Siya-
si Diyalog ve SiyasiKriter" baş-
lığı altında toplamakla, bizi pek
de şaşırtmayan diplomatik "fav-
raklığı" bir kez daha sergile-
miştir. Sanınm AB, Helsinki ka-
rarlanna aynı zamanda yaptığı
yotlama ile bir yandan üye ada-
yı Türkiye'yi kollamış, öte yan-
dan Ege'den doğan meselele-
rimizi de belgeye dahil etmek-
le tam üye Yunanistan'ı tatmin
etmek hedefıni gütmüştür. Ko-
nunun üzerine daha da olum-
lu şekilde eğilirsek AB, Türki-
ye'nin eğilimlerine kulak ver-
miş ve adeta Türkiye'den vaz-
geçemeyeceği işaretini hisset-
tirmiştir, diyebiliriz. Ama aynı
zamanda, Yunanistan'ın tarihi
boyunca komşusu Türkiye'ye
ilişkin sorunlannda daima dışa-
ndan birilerine dayanmak yön-
temine başvurmasına bu kez de
AB olarak meydan vermekte
de beis görmemiştir.
Gerçekte, yüksek ulusal çı-
karlanmız doğrultusunda AB'ye
üye olmak pahasına izlemek-
ten başka çare göremediğimiz
yol haritasının bu defaki çizimin-
de 8 Kasım tarihlisine oranla
önemli bir farkJıtık gorülmemek-
tedir.
Üstelik, Kıbrıs'a ek olarak
Ege de Türkiye'nin çözüm bul-
ması gereken sorunlara dahil
edildiği gibi çözüm için tanı-
nan süreçler de sırasıyla kısa ve
orta vadeli olarak daha da kı-
sıtlanmıştır. Üzülerek söylemek
gerekir ki AB bağlamında kar-
şılaştığımız bu ve benzeri olay-
larla bu yolda daha çok kez
karşılaşacagımız anlaşılmak-
tadır. Bu tür olaylar ve geliş-
meler karşısında zamanına ve
yerine göre ya bir çınar ağacı
gibi dimdik durmak -ve belki de
bu yüzden kırılmak- ya da rüz-
gârın incitmeden geçip gitme-
sini sağlayan bir söğüt gibi dav-
ranarak badireyi zarardan çok
kâria atlatabilmek birçok mille-
tin kaderi olagelmiştir. Hüner,
hataları asgariye indirerek ulu-
sal çıkarlann dokunulmazlığını
korumakta yatar.
Bu görüşten hareket ederek,
KOB'ye yanıt olarak yakında
AB'ye sunmamız gereken ve
bizim için çizilen yolu nasıl aşa-
cağımızı gösterecek olan "Ulu-
sal Program "ın Türk-Yunan iki-
li sorunlan açısından ciddi önem
taşıdığını ve azami dikkatle ka-
leme alınması gerektiğini söy-
leyebiliriz: Konulardan veya so-
runlardan hangilerinin ön plan-
da olması gerektiği, hangi ko-
nuda ne gibi çözüm yollanna
başvurmanın isabetli ve netice
dogurucu olacağı açık ve se-
çik nedenleriyle ve aynntılı bi-
çimde Ulusal Programımızda
"''anlatıimaiıöır. SayirrBcevtt, Ni-
ce Zirvesi'nde yapbğı konuşma-
da Türkiye'nin AB açısından
önemini vurgulamakla azami
dikkat çekmesi gereken bir nok-
taya bir kez daha parmak bas-
mıştır. Bilinen ikili sorunlanmız
hakkında ise "KOB sayesinde
Türkiye ile Yunanistan arasında
sonın yaratan Kıbns ve Ege 'de
çözüm için uzlaşma ortamının
sağlandığım" bildirmekle ye-
tinmiştir. Arzu edilir ki Hükü-
metimizce hazırlanan Ulusal
Programımızda, Kıbns sorunu
çözümlenmeden Güney Kıb-
ns'ın AB'ye tam üyeliğinin ka-
bul edilemeyeceğinin ve Ege
sorunlannın önce bir bütün ha-
linde ikili ve kapsamlı müzake-
re konusu yapılması gereğinin
attı çizilmiş ve adı geçen sorun-
lann ancak bu yöntemle kalıcı
biçlmde çözümlenebileceği
Türk-Yunan ilişkilerinin geçmi-
şinden örnekler verilerek belir-
tilmiş olsun. Bu öyle bir üslup-
la kaleme alınmış olsun ki katı
olmayan, önerilere açık ve se-
çenekli öneriler üreten taraf ol-
duğumuz izlenimi aynı zaman-
da yaratılmış olsun. İşin sonun-
da Yunanistan'ın bizim üyeli-
ğimizi veto etmesi olasılığı da-
ima mevcuttur, fakat süreç bo-
yunca akla yakın, yapıcı öne-
riterle ortaya çıkmamız Yunanis-
tan'ı vetosunda yalnız bıraka-
bilir ve onu diğer üyelerin taz-
yiklerine muhatap kılabilir. Bu-
na koşut olarak Yunanistan'la
sıkı ve yakın temas sürdürülüp
AB'ye üye olmamızda ortak çı-
kananmız bulunduğu, dolayısıy-
la bize yardımcı olması gereği
uygun dille kendisine hatırla-
tılmalıdır.
öte yandan, şayet AB, biz-
zat kaleme aldığı KOB'de, ken-
disininyerverdiği "genişletilmiş
siyasi diyalog..." fikriyle, Kıbns
sorununda gerçekten taraf ol-
maya hevesleniyorsa, Türkiye
bundan da yararlanma olanak-
lannı araştırmalıdır. Bu çerçe-
vede, ömeğin -BM Genel Sek-
reteri'nin geçenlerde yaptiğı bir
beyana istinaden- AB'nin, Kıb-
ns-Türi< toplumunu da siyasi
bir vaıiık telakki ederek onun-
la ve de Rum toplumu ile ayn
ayn anlaşmalar imza etmek su-
retiyle AB bünyesinde bir 'Bir-
leşik Kıbns Cumhuriyeti'm oluş-
turması ilgililere ima veya tel-
kin olunabilir. Aynı amaçla ve ta-
raflann ortak noktalara varma-
lannda yararlı olabilecek baş-
ka telkinlerde de bulunulabilir.
AB'nin ülkemizin üyeliğine iliş-
kin olarak belirlediği takvime
bakarsak, bu veya benzeri ya-
şamsal noktalan işlemek ve on-
lan müzakere yoluyla çoğunlu-
ğun benimseyebileceği kıva-
ma getinnek için önümüzde
hatın sayılır bir zaman bulun-
duğu açtktır.
HAYVANLAR İSMAIL GÜLGEÇ igulgec@yahoo.com
ÇİZGtLİK KÂMtL MASARACI
HARBİ SEMİH POROY semihporoy@yahoo.com
BULUT BEBEK NURAYçtnrçl bulutbebek@hotmail.com
TARİHTE BUGÜN MÜMTAZARIKAN 6Mart
S0YADI BİLE TfYATRODAN GEUYORDU: SEKIZ/NCI!.
•OtSf'rr 8usÜMt
ûMuj rnnneo AOAMI
61 yAf'MC* ÖLÂMJfTV.ÇOK G£HÇK£N
Üİ Ö
AHMET *JURİ sEiti&
teoruLMHJÇTU.au u£/eAçwt,oyuncuwx-
MİÇrİ.PCK SAŞARtLt &AYtLAAA*4N OyuMCMU/SO Sf'jÇ X ;
LEN EN ÖN£MU UYABlAYiatMR. BllHLAR, AI&StNDA, CUMHuRİYEr
OYUNCUSU 6SD>A Mtn*tot/tr'rN ROL AUH£/ "ttis-
Ş
m
, "NAtaS
11
, "AÇK-t ArfK", «SÜCÜ 6ÛCÛ
rST£A/£''SAYrLAŞfl/K. SOYADINI,ÇOK SEVİLEM "SEK/ZİNCI"'4DLI OYUNUN-
t>AN AIAN fSNİMe&EFİH, SÖZ KONUSU PİyESt, "MAVt SAKAL'tN SE-
i A "
, KEHO/Sr PE S4X#Uf ANflMAKfHyPi/.
ANKARA 31. ASLIYE HUKUK MAHKEMESİ'NDEN
Sayı: 2000/453 "
J
Davacı Nebat Bayraktar tarafından davalı Nacı Bayraktar aleyhine açılan boşanma davasının mahkememizde yapılan duruşma-
sında verilen ara karan gereğınce, Davalı Naci Bayraktar'uı adına çıkanlan teblıgat bila ikmal dönmûş, davalının adresi tespit edı-
lememiş, dava dilekçesi HUMK'nin 213 ve 377. maddesi gereğince ilanen tebliğine karar verilmiştir.
Duruşma günü 5.4.2001 gûnü saat 10.15'e bırakılmış olup duruşmaya gelmediğiniz veya kendinizi temsil eden bir vekil bul-
madığınız, ibraz etmek istediğiniz belge ve delillerinizi duruşma gününe kadar ıbraz etmediğiniz takdırde yaı^ılamamn yokluğu-
nuzda yapılacagı ve hükûm verileceği dava dilekçesi ve duruşma günü teblığ yerine kaim olmak üzere ilanen tebliğ olunur.
13.2.2001 Basın: 11725
KALEM
METİN ERKSAN
Tehlikeli Bellek Boşluğu
°Tün\iye Cumhuriyeti Dev/ef/"nde; ulusun-ülkenin-
devletin; siyasal, toplumsal, ekonomik, askeri, hukuk-
sal, yönetimsel (idari), düşünsel, bilimsel, kültürel,
sanatsal, teknolojik tarihine ilişkin; doğruluğu kanıt-
lı- tanrtlı bilgi, belge, bulguları içeren ve bilimsel bil-
giler üretilerek oluşturulmuş, "aynntlı ya da aynn-
tsız süredizin-kronoloji kitaplan" yoktur. Bu yok-
luk "tarihsizlik" demektir. Bu yokluk "ulusal bellek-
sizlik" demektir. Bu yokluk "ulusal bilinçsizlik" de-
mektir.
Gotthard Jaeschke, Utkan Kocatürk, Zeki Sa-
nhan, Muzaffer Gökman, Feroz Ahmad'tn çok de-
ğerli fakat sınıriı süredizin-kronoloji çalışmaları dışın-
da var olan bu tehlikeli yokluk hiç kimsenin, özellik-
le "umur-u devlet'Me (devlet işleriyle) uğraşan seçil-
miş ve atanmışların umurunda değildir.
Bir devlette, bir ülkede, bir ulusta aynntılı süre-
dizin- kronoloji kitaplan yoksa, o deylette-ülkede-
ulusta bilimsel bilgilerle oluşan tarihbilim yazımı
yok demektir.
"Türkiye Cumhuriyeti Devleti Dönemi", Türk- Os-
manlı Devleti Dönemi", "Kuzey-Orta-Güney Asya-
Anadolu Türk Devletleri Dönemleri"ne ilişkin "aynn-
tılı ve aynntısız süredizin-kronoloji" çalışmaları yok-
tur. I.H. Danişment'in "Izahlı Osmanlı Tarihi Krono-
tojisi" övgüye değer bir çalışma olmasına karşın, ye-
terli bir süredizin-kronoloji çalışması değildir.
Türkiye Cumhuriyeti DevtetTnde, "Türkiye Cum-
huriyeti DevletTnin kurucusu Atatürk'ün askeri,
siyasal, düşünsel hayatına ilişkin "aynntılı süre-
dizin-kronoloji" çalışması yoktur. Bu demektir ki,
kurucu ve kurtancı Atatürk; kurduğu ve yaratbğı
devlette kesin olarak, doğru olarak bilinmez. Bu
nedenle; "Türkiye Cumhuriyeti Devleti"nde Ata-
türk hakkında yazılan kitaplar boşluklar, eksikler,
yetersizlikler ve yanlışlaıia doludur.
"Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nn "Kurtuluş ve Ge-
tecek Bikürgesi" olan, Atatürk'ün 15-20 Ekim 1927'de
söylediği "Büyük Nutuk"un fıhrist-endeks-dizin bö-
lümü, ("Büyük Nutuk"ur\ 1938 baskısının yetersiz-
eksik fihrist-indeks-dizin bölümü dışında) ancak 1993
yılında, söylendiğinden tam 66 yıl sonra tamamlana-
bilmiştir. Türkiye Cumhuriyeti Devleti" tarihinin en
önemli kaynağı olan "Atatürk'ün Söytev ve Demeç-
leri. 1919-1938" adlı üç ciltlık kitap; Türklnkılap Ta-
rihi Enstitüsü" tarafından (1945-1952-1954) ve (1959-
1960-1961) yıllannda üçer cilt, 1981 yılında tek cilt,
1997 yılında tek cilt olarak 8 kez basılmasına karşın,
bu kitapların ya da kitabın fihrist-indeks- dizin bölü-
mü yoktur.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti" tarihinin en önemli
kaynağı olan "Atatürk'ün Söylev ve Demeçleri" ad-
lı 3 ciltlik kitabın 1945 yılına kadar basılıp yayımlan-
mamış oluşu büyük bir facia olmakla biriikte, 8 kez
baskısı yapılan bu üç ciltlik kitabın şimdi bile fihrist-
indeks- dizin bölümünün olmayışı facianın son per-
desidir.
"Atatürk'ün Söylev ve Demeçleri"nin basılıp ya-
yımlanmasına "Sansür" uygulanmıştır. Şöyle ki; Ata-
türk 2 Şubat 1923 günü Izmir'de eski gümrük bina-
sındaTürk ulusu ile büyük birtoplantı yapmıştır. Ata-
türk bu toplantıda altı (6) saat konuşmuştur. Bu uzun
ve aynntılı konuşma "Türk Inkılap Enstitüsü'nün
1952'de yayımladığı "Atatürk'ün Söylev ve
Demekçleri 2" deriemesinin 83. sayfasında yedi bu-
çuk sayfa (7.5) oluşumunda "sansürlü" olarak ilk kez.
yayımlahmıştır. Konuşmanın tam metni asıl kaynağın-
da seksen beş (85) sayfadır. Bu konuşma tüm bas-
kılarda "sansüriü" olarak yayımlanmıştır. Bu konuş-
maya kim, niçin "sansür" uygulamıştır. Bu konuşma
çok ayncalıklı bir konuşmadır. Üstelik Türk Inkılap
Enstitüsü'nün yayımladığı derlemede Izmir'de Ata-
türk'ün yaptığı konuşmanın tarihi 31 Ocak 1923 ola-
rak yazılmıştır. Konuşmanın yapıldığı tarih 2 Şubat
1923'tür.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti" tarihinin en önemli
kaynaklanndan biri olan; bir bölümünü Atatürk'ün
kendi el yazısı ile yazdığı, bir bölümünü yazdırdığı ve
düzeltisini yaptığı "Medeni- Uygar Bilgiler ve M.
Kemal Atatürk'ün El Yazılan" adlı kıtap, ne yazık ki
Atatürk'ün vefatından 31 yıl sonra ilk kez 1969 yılın-
da basılıp yayımlanmıştır. 1988'de bir kez daha ba-
sılıp yayımlanan bu kitabın fihrist-indeks-dizin bölü-
mü yoktur. Fihrist- indeks-dizin bölümü olmayan bir
kitap, içeriği ne kadar değerli olursa olsun, ciddi bir
kitap niteüğinde değildir.
77 yıllık Türkiye Cumhuriyeti DevletTnde se-
çilmişler ve atanmışlar devletten katrilyonlarca-
türk lirası- dolar-aylık-maaş-ücret- para-hesap-
sız ek ödenek- ödül-nişan-onur-armağan alarak
bu tehlikeli boşluğu ve yokluğu yaratmışlar ve
sürdürmüşlerdir. Peki bu tehlikeli boşluğun sorum-
lusu kimdir? Türkiye'de "suç ve ceza" dengesi
yoktur. Türkiye'de "hukuk ve guguk" dengesi var-
dır. Atatürk uzmanlarının kulakları çınlasın.
B U L M A C A SEDAT YAŞAYA1S
1 2 3 4 5 6 7 8
SOLDAiNSAĞA:
1/ Fasulyeye
benzeyen bir
bitki. II Halk
şairi... Giysi.
3/ Mağlup...
Eşi ölmüş ya
da eşinden bo-
şanmış kimse.
4/ Kemiklerin
yuvarlakucu...
Üzerinde tanı-
tıcı bir yazı ya 8
daresimbulu- g
nan levha. 5/
Bir sorunun çözümü-
nü bulmaya yönelik
felsefe yöntemi. 6/
"Geçme namert köp- 3
rüsünden — aparsın .
su seni" (Diyarbakır-
hSaitPaşa). Rütbe-
siz asker... Anadolu
halklannın en eski ana 7
tannçası. 7/Kitabevi, 8
yayınevi gibi kuruluş- 9
lann yayınlannı tanı-
tan liste ya da kitap. 8/ Bir anlatımı oluşturan söz-
cük ya da tümcelerin topu... Telefon sözü. 9/ Antik
çağlarda Fethiye ile Kaş arasında uzanan kumsala ve
burada kurulmuş önemli bir Likya kentine verilen
ad... Iskambilde bir kâğıt.
YUKARIDAN AŞAGIYA:
1/ Izmir'e özgü, daha çok sabah kahvaltısında yenen
bir tür börek... Bir entegre devrenin temelini oluştu-
ran çok küçük levha. 2/ Yoğurt, pekmez gibi koyu
şeyleri suyla inceltmek... Baryum elementinin sim-
gesi. 3/ Nâzım Hikmet'in soyadı... Hayvan ağılı. 4/
Bir çokluğu oluşturan varlıklann her biri... Mesafe.
5/ Içine sıvı vermek amacıyla bir damara sokulan in-
ce boru. 6/ Bakınn simgesi... Bir içki. II Balıkesir'in
bir ilçesi... Bir nota. 8/ Yalnız iki geniş yüzü teste-
reyle düzeltilmiş tahta... Dinlenmek için çahşmaya
ara verme. 9/ Büyük Okyanus'ta. zengin bir hayvan
yapısına sahip olan, Ekvador'a ait adalar grubu.