17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
6 MART 2001 SALI CUMHURİYET SAYFA 17 Vapurların tuvaleö Istanbul'da bir yolcu vapurunun tuvaletinde yaktaşık yedi ytl önce patlayan bomba üzerine Şehir Hatlan'nın tüm yapuriannda tuvaletler "güvenlik" gerekçesiyle kapatılmıştı. Güvenlik sağlandıktan sonra nedense tuvaletler açılmadı ve bu kez başka bir bahane bulundu; yolculann isteği ûzerine tuvaletler kapalı tutuluyordu... Çocuklar ve yaşlılar için 20 dakikalık seferler bir işkenceye dönüşürken hartgi yolculann tuvaletterin kapalı tutulmasını istediği hiçbir zaman belli olmadı... Evet, Şehir Hatlan vapuıiannda tuvaletler iğrenç denecek şekilde pislik içindeydi ve temizliği sağlayamayan Şehir Hatlan topu yolculann üzerine atarak işin içinden çıkıyordu. Geçen hafta, vapurlann baş lumbar ağızlanna birer ahşap kulübe konması ve ardından kulübenin içine elinde kolonya ve peçete olan bir kişinin oturmasıyla bulmaca çözüldü... Şehir Hatlan vapurlannda tuvaletler paralı oldu. Bolrtrotatpa3tedwitoomOcumhMfrtcom.tr TeJ: 0.212.512 05 05 Faks: 0.212.512 44 »7 i - Kartel medyasına boykot çağnsı yapılmış... "Vatandaş zinciıierinden (kuponlanndan) bir kurtulabilse!" ürkiye'nin yakın geçmişinde ya başbakan olacakiar ya da başbakan olanlar ilk iş Was- hington'a gjderdi... Bunun en güzel örne- ğini Turgut Ozal vermişti; hem bir ayağı hem de telefonunun bir ucu hep Vvashington'daydı... Rahmetli bununla gurur duyardı... Sonra devir değişti... Kimse "ekonomiye köşeyi döndürme" konusunda rahmettinin yerini tutamadı... Bülent Ecevit de Başbakan olduğundan beri de- nizaşın uzun yolculuklara sağlığının elverdiği sayı- da VVashington'u ziyaret etti... Ama yeterli sayıda de- ğildi... Aradaki açığı kapatmak için VVashington'da- kiler Ankara'ya gelip gitmeye başladı... Ziyaretler giderek sıklaştı fakat son aylarda eko- nomi o denli kötüye gidiyordu ki Dünya Bankası ve uzantısı Uluslararası Para Fonu yetkilileri Ankara'ya gidip gelmelerden helak olmaya başladı... Sonunda nasip Ecevit'eymiş, ekonomi battı... Rahmetli olsaydı, hemen uçağına atiar sevgili dos- Tam teslim tu "PrezkJent Bush"un oğlu Başkan Bush'un hu- zuruna çıkardı... Neyse ki George W. Bush durumun farkındaydı; Ecevit'in uzun yolculuklara çıkacak halde olmadı- ğını da bildiği için hemen telefona sarılıp gönül al- maya çalıştı... Aslında bu telefon "kızım sana söylüyorum, geli- nim sen anla" telefonuydu ama Avrupa Biriiği anla- mazdan geldi. Avrupa, "ev ödevi"ni yapmadığı için yıllardır kapı önünde bekletmekte olduğu tam üye- liğe aday Türkiye'yi düştüğü ekonomi batağından kurtarmak adına, bırakın el uzatmayı parmağının ucunu bile kımıldatmadı. Imdada yine, "kötü gün dostu" VVashington ye- tişti... Son yıllarda Ankara'ya gidip gelmekten he- lak olmuş profesyonellerin yerine yıllardır VVashing- ton'da Dünya Bankası'nın tepesinde Başkan Yar- dımcısı olarak görev yapan "taze kuvvet" birTürk'ün Kemal Derviş'in adı ortaya çıkıverdi... Kemal Derviş'in Merkez Bankası'nın başına geç- mesi beklenirken ekonominin başına bakan olma- sı uygun bulundu. Bir Türk, Dünya Bankası'na be- deldir! Artık Başbakanımızın VVashington'a gitmesine, telefon etmesine, VVashington'dan heyetlerin gelme- sine gerek kalmadı... Dünya Bankası Başkanı da Uluslararası Para Fonu Başkanı da Kemal Derviş'in yakın dostu... Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu Baş- kanı Zekerfya TemizeTin istifasına bakıp telaşlan- mayalım... Bu ara Içişleri Bakanı Sadettin Tantan da istifa etse hiç şaşırmayalım çünkü artık güvenll ellerdeyiz: Batırmayan VVashington batırmaz! SESSIZSEDASIZm Yüksek Yerilim Hatb •[email protected] Sabreden DERVİŞ, muradma erip BAKAN olmuş! Güzelim İstanbut'un bayram çirkinliği Türkler, tarih sahnesine her ne ka- dar göçebe olarak çıkmışsa da yer- leşik düzenin ve dolayısıyla uygarlığın sembolü olan "kent" sözcüğünün kö- keni Türkçe "cend" ya da "kend"den gelir... Cendin TürkJerin tarihinde önem- li biryeri vardır; Islamiyet'i Aral Gölü yakınında Cend'teki kurultayda ka- bul etmişlerdir... Bu sözcüğün Arap- çası "medine"dir; medeniyetten tü- remiştir... Şehir de Arapça'dır ve ün ka- zanmış anlamında şöhret sözcüğün- den gelişmiştir. Istanbul için dünyanın en gü- zel ve en ünlü kentlerinden biri olduğu söylenir; eriştiği medeni- yetin ölçüsü üç dünya imparatorluğu- na başşehirlik yapmasındadır... Günümüzde İstanbul'un varoşlan üçüncü dünya ülkelerinin kırsalından farksızdır... Neyse ki, "medeniyet" kentin merkezinde az da olsa koruna- bilir haldedir... Fakat bayram tatillerin- de "merkez" de çığınndan çıkmakta- dır. özellikle Eminönü'nde Yeni Cami Meydanı'nda ve Kadıköy'de Iskele Meydanı'nda belediyelerin eliyle ya- ratılan panayıriar Istanbul için bir utanç tablosu oluşturmaktadır. Bayramlar- da fazla mesai yazmasına karşın ka- mu yönetiminin fiilen tatile çıkmasıy- la Galata Köprüsü bile bir şeridl köp- rüden balık tutanlann otoparkı haline gelecek denli sahipsiz kalmaktadır. Başına buyruk davranış şekilleri o kentin değil o kentte yaşayanlann ayı- bıdır; Istanbul medenileşememişlerin işgali ve yönetimi altındadır. Ulusal Program'da Türk-Yunan Sorımları NAZMt AKIMAN Emekli Büyükelçi Her ne kadar şu sırada için- de bulunduğumuz iç ekono- mik ve siyasi gelişmeler dış po- litikamızla Ilgili kimi önemli ol- guları kamuoyumuzdan ırak tuttuysa da bunlann peşini bı- 'rakniamBfrta yatartsfdoğuna inanıyorum. Nitekim, bu inanç- tan esinlenerek yazımın başlı- ğını oluşturan konuda bir genel- leme yapacak olursak, kısaca şunları söyleyebilirim: Avrupa Biriiği (AB) Genel Işler Konse- yi, geçen aylarda aldığı son ka- raria, "Sınır Anlaşmazlıklan ve Diğerferi" şeklinde tanımladığı "Egesorunlan'ru, "Kıbnssoru- nu" ile biriikte, katılım ortaklığı belgesinin "Genişletilmiş Siya- si Diyalog ve SiyasiKriter" baş- lığı altında toplamakla, bizi pek de şaşırtmayan diplomatik "fav- raklığı" bir kez daha sergile- miştir. Sanınm AB, Helsinki ka- rarlanna aynı zamanda yaptığı yotlama ile bir yandan üye ada- yı Türkiye'yi kollamış, öte yan- dan Ege'den doğan meselele- rimizi de belgeye dahil etmek- le tam üye Yunanistan'ı tatmin etmek hedefıni gütmüştür. Ko- nunun üzerine daha da olum- lu şekilde eğilirsek AB, Türki- ye'nin eğilimlerine kulak ver- miş ve adeta Türkiye'den vaz- geçemeyeceği işaretini hisset- tirmiştir, diyebiliriz. Ama aynı zamanda, Yunanistan'ın tarihi boyunca komşusu Türkiye'ye ilişkin sorunlannda daima dışa- ndan birilerine dayanmak yön- temine başvurmasına bu kez de AB olarak meydan vermekte de beis görmemiştir. Gerçekte, yüksek ulusal çı- karlanmız doğrultusunda AB'ye üye olmak pahasına izlemek- ten başka çare göremediğimiz yol haritasının bu defaki çizimin- de 8 Kasım tarihlisine oranla önemli bir farkJıtık gorülmemek- tedir. Üstelik, Kıbrıs'a ek olarak Ege de Türkiye'nin çözüm bul- ması gereken sorunlara dahil edildiği gibi çözüm için tanı- nan süreçler de sırasıyla kısa ve orta vadeli olarak daha da kı- sıtlanmıştır. Üzülerek söylemek gerekir ki AB bağlamında kar- şılaştığımız bu ve benzeri olay- larla bu yolda daha çok kez karşılaşacagımız anlaşılmak- tadır. Bu tür olaylar ve geliş- meler karşısında zamanına ve yerine göre ya bir çınar ağacı gibi dimdik durmak -ve belki de bu yüzden kırılmak- ya da rüz- gârın incitmeden geçip gitme- sini sağlayan bir söğüt gibi dav- ranarak badireyi zarardan çok kâria atlatabilmek birçok mille- tin kaderi olagelmiştir. Hüner, hataları asgariye indirerek ulu- sal çıkarlann dokunulmazlığını korumakta yatar. Bu görüşten hareket ederek, KOB'ye yanıt olarak yakında AB'ye sunmamız gereken ve bizim için çizilen yolu nasıl aşa- cağımızı gösterecek olan "Ulu- sal Program "ın Türk-Yunan iki- li sorunlan açısından ciddi önem taşıdığını ve azami dikkatle ka- leme alınması gerektiğini söy- leyebiliriz: Konulardan veya so- runlardan hangilerinin ön plan- da olması gerektiği, hangi ko- nuda ne gibi çözüm yollanna başvurmanın isabetli ve netice dogurucu olacağı açık ve se- çik nedenleriyle ve aynntılı bi- çimde Ulusal Programımızda "''anlatıimaiıöır. SayirrBcevtt, Ni- ce Zirvesi'nde yapbğı konuşma- da Türkiye'nin AB açısından önemini vurgulamakla azami dikkat çekmesi gereken bir nok- taya bir kez daha parmak bas- mıştır. Bilinen ikili sorunlanmız hakkında ise "KOB sayesinde Türkiye ile Yunanistan arasında sonın yaratan Kıbns ve Ege 'de çözüm için uzlaşma ortamının sağlandığım" bildirmekle ye- tinmiştir. Arzu edilir ki Hükü- metimizce hazırlanan Ulusal Programımızda, Kıbns sorunu çözümlenmeden Güney Kıb- ns'ın AB'ye tam üyeliğinin ka- bul edilemeyeceğinin ve Ege sorunlannın önce bir bütün ha- linde ikili ve kapsamlı müzake- re konusu yapılması gereğinin attı çizilmiş ve adı geçen sorun- lann ancak bu yöntemle kalıcı biçlmde çözümlenebileceği Türk-Yunan ilişkilerinin geçmi- şinden örnekler verilerek belir- tilmiş olsun. Bu öyle bir üslup- la kaleme alınmış olsun ki katı olmayan, önerilere açık ve se- çenekli öneriler üreten taraf ol- duğumuz izlenimi aynı zaman- da yaratılmış olsun. İşin sonun- da Yunanistan'ın bizim üyeli- ğimizi veto etmesi olasılığı da- ima mevcuttur, fakat süreç bo- yunca akla yakın, yapıcı öne- riterle ortaya çıkmamız Yunanis- tan'ı vetosunda yalnız bıraka- bilir ve onu diğer üyelerin taz- yiklerine muhatap kılabilir. Bu- na koşut olarak Yunanistan'la sıkı ve yakın temas sürdürülüp AB'ye üye olmamızda ortak çı- kananmız bulunduğu, dolayısıy- la bize yardımcı olması gereği uygun dille kendisine hatırla- tılmalıdır. öte yandan, şayet AB, biz- zat kaleme aldığı KOB'de, ken- disininyerverdiği "genişletilmiş siyasi diyalog..." fikriyle, Kıbns sorununda gerçekten taraf ol- maya hevesleniyorsa, Türkiye bundan da yararlanma olanak- lannı araştırmalıdır. Bu çerçe- vede, ömeğin -BM Genel Sek- reteri'nin geçenlerde yaptiğı bir beyana istinaden- AB'nin, Kıb- ns-Türi< toplumunu da siyasi bir vaıiık telakki ederek onun- la ve de Rum toplumu ile ayn ayn anlaşmalar imza etmek su- retiyle AB bünyesinde bir 'Bir- leşik Kıbns Cumhuriyeti'm oluş- turması ilgililere ima veya tel- kin olunabilir. Aynı amaçla ve ta- raflann ortak noktalara varma- lannda yararlı olabilecek baş- ka telkinlerde de bulunulabilir. AB'nin ülkemizin üyeliğine iliş- kin olarak belirlediği takvime bakarsak, bu veya benzeri ya- şamsal noktalan işlemek ve on- lan müzakere yoluyla çoğunlu- ğun benimseyebileceği kıva- ma getinnek için önümüzde hatın sayılır bir zaman bulun- duğu açtktır. HAYVANLAR İSMAIL GÜLGEÇ [email protected] ÇİZGtLİK KÂMtL MASARACI HARBİ SEMİH POROY [email protected] BULUT BEBEK NURAYçtnrçl [email protected] TARİHTE BUGÜN MÜMTAZARIKAN 6Mart S0YADI BİLE TfYATRODAN GEUYORDU: SEKIZ/NCI!. •OtSf'rr 8usÜMt ûMuj rnnneo AOAMI 61 yAf'MC* ÖLÂMJfTV.ÇOK G£HÇK£N Üİ Ö AHMET *JURİ sEiti& teoruLMHJÇTU.au u£/eAçwt,oyuncuwx- MİÇrİ.PCK SAŞARtLt &AYtLAAA*4N OyuMCMU/SO Sf'jÇ X ; LEN EN ÖN£MU UYABlAYiatMR. BllHLAR, AI&StNDA, CUMHuRİYEr OYUNCUSU 6SD>A Mtn*tot/tr'rN ROL AUH£/ "ttis- Ş m , "NAtaS 11 , "AÇK-t ArfK", «SÜCÜ 6ÛCÛ rST£A/£''SAYrLAŞfl/K. SOYADINI,ÇOK SEVİLEM "SEK/ZİNCI"'4DLI OYUNUN- t>AN AIAN fSNİMe&EFİH, SÖZ KONUSU PİyESt, "MAVt SAKAL'tN SE- i A " , KEHO/Sr PE S4X#Uf ANflMAKfHyPi/. ANKARA 31. ASLIYE HUKUK MAHKEMESİ'NDEN Sayı: 2000/453 " J Davacı Nebat Bayraktar tarafından davalı Nacı Bayraktar aleyhine açılan boşanma davasının mahkememizde yapılan duruşma- sında verilen ara karan gereğınce, Davalı Naci Bayraktar'uı adına çıkanlan teblıgat bila ikmal dönmûş, davalının adresi tespit edı- lememiş, dava dilekçesi HUMK'nin 213 ve 377. maddesi gereğince ilanen tebliğine karar verilmiştir. Duruşma günü 5.4.2001 gûnü saat 10.15'e bırakılmış olup duruşmaya gelmediğiniz veya kendinizi temsil eden bir vekil bul- madığınız, ibraz etmek istediğiniz belge ve delillerinizi duruşma gününe kadar ıbraz etmediğiniz takdırde yaı^ılamamn yokluğu- nuzda yapılacagı ve hükûm verileceği dava dilekçesi ve duruşma günü teblığ yerine kaim olmak üzere ilanen tebliğ olunur. 13.2.2001 Basın: 11725 KALEM METİN ERKSAN Tehlikeli Bellek Boşluğu °Tün\iye Cumhuriyeti Dev/ef/"nde; ulusun-ülkenin- devletin; siyasal, toplumsal, ekonomik, askeri, hukuk- sal, yönetimsel (idari), düşünsel, bilimsel, kültürel, sanatsal, teknolojik tarihine ilişkin; doğruluğu kanıt- lı- tanrtlı bilgi, belge, bulguları içeren ve bilimsel bil- giler üretilerek oluşturulmuş, "aynntlı ya da aynn- tsız süredizin-kronoloji kitaplan" yoktur. Bu yok- luk "tarihsizlik" demektir. Bu yokluk "ulusal bellek- sizlik" demektir. Bu yokluk "ulusal bilinçsizlik" de- mektir. Gotthard Jaeschke, Utkan Kocatürk, Zeki Sa- nhan, Muzaffer Gökman, Feroz Ahmad'tn çok de- ğerli fakat sınıriı süredizin-kronoloji çalışmaları dışın- da var olan bu tehlikeli yokluk hiç kimsenin, özellik- le "umur-u devlet'Me (devlet işleriyle) uğraşan seçil- miş ve atanmışların umurunda değildir. Bir devlette, bir ülkede, bir ulusta aynntılı süre- dizin- kronoloji kitaplan yoksa, o deylette-ülkede- ulusta bilimsel bilgilerle oluşan tarihbilim yazımı yok demektir. "Türkiye Cumhuriyeti Devleti Dönemi", Türk- Os- manlı Devleti Dönemi", "Kuzey-Orta-Güney Asya- Anadolu Türk Devletleri Dönemleri"ne ilişkin "aynn- tılı ve aynntısız süredizin-kronoloji" çalışmaları yok- tur. I.H. Danişment'in "Izahlı Osmanlı Tarihi Krono- tojisi" övgüye değer bir çalışma olmasına karşın, ye- terli bir süredizin-kronoloji çalışması değildir. Türkiye Cumhuriyeti DevtetTnde, "Türkiye Cum- huriyeti DevletTnin kurucusu Atatürk'ün askeri, siyasal, düşünsel hayatına ilişkin "aynntılı süre- dizin-kronoloji" çalışması yoktur. Bu demektir ki, kurucu ve kurtancı Atatürk; kurduğu ve yaratbğı devlette kesin olarak, doğru olarak bilinmez. Bu nedenle; "Türkiye Cumhuriyeti Devleti"nde Ata- türk hakkında yazılan kitaplar boşluklar, eksikler, yetersizlikler ve yanlışlaıia doludur. "Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nn "Kurtuluş ve Ge- tecek Bikürgesi" olan, Atatürk'ün 15-20 Ekim 1927'de söylediği "Büyük Nutuk"un fıhrist-endeks-dizin bö- lümü, ("Büyük Nutuk"ur\ 1938 baskısının yetersiz- eksik fihrist-indeks-dizin bölümü dışında) ancak 1993 yılında, söylendiğinden tam 66 yıl sonra tamamlana- bilmiştir. Türkiye Cumhuriyeti Devleti" tarihinin en önemli kaynağı olan "Atatürk'ün Söytev ve Demeç- leri. 1919-1938" adlı üç ciltlık kitap; Türklnkılap Ta- rihi Enstitüsü" tarafından (1945-1952-1954) ve (1959- 1960-1961) yıllannda üçer cilt, 1981 yılında tek cilt, 1997 yılında tek cilt olarak 8 kez basılmasına karşın, bu kitapların ya da kitabın fihrist-indeks- dizin bölü- mü yoktur. Türkiye Cumhuriyeti Devleti" tarihinin en önemli kaynağı olan "Atatürk'ün Söylev ve Demeçleri" ad- lı 3 ciltlik kitabın 1945 yılına kadar basılıp yayımlan- mamış oluşu büyük bir facia olmakla biriikte, 8 kez baskısı yapılan bu üç ciltlik kitabın şimdi bile fihrist- indeks- dizin bölümünün olmayışı facianın son per- desidir. "Atatürk'ün Söylev ve Demeçleri"nin basılıp ya- yımlanmasına "Sansür" uygulanmıştır. Şöyle ki; Ata- türk 2 Şubat 1923 günü Izmir'de eski gümrük bina- sındaTürk ulusu ile büyük birtoplantı yapmıştır. Ata- türk bu toplantıda altı (6) saat konuşmuştur. Bu uzun ve aynntılı konuşma "Türk Inkılap Enstitüsü'nün 1952'de yayımladığı "Atatürk'ün Söylev ve Demekçleri 2" deriemesinin 83. sayfasında yedi bu- çuk sayfa (7.5) oluşumunda "sansürlü" olarak ilk kez. yayımlahmıştır. Konuşmanın tam metni asıl kaynağın- da seksen beş (85) sayfadır. Bu konuşma tüm bas- kılarda "sansüriü" olarak yayımlanmıştır. Bu konuş- maya kim, niçin "sansür" uygulamıştır. Bu konuşma çok ayncalıklı bir konuşmadır. Üstelik Türk Inkılap Enstitüsü'nün yayımladığı derlemede Izmir'de Ata- türk'ün yaptığı konuşmanın tarihi 31 Ocak 1923 ola- rak yazılmıştır. Konuşmanın yapıldığı tarih 2 Şubat 1923'tür. Türkiye Cumhuriyeti Devleti" tarihinin en önemli kaynaklanndan biri olan; bir bölümünü Atatürk'ün kendi el yazısı ile yazdığı, bir bölümünü yazdırdığı ve düzeltisini yaptığı "Medeni- Uygar Bilgiler ve M. Kemal Atatürk'ün El Yazılan" adlı kıtap, ne yazık ki Atatürk'ün vefatından 31 yıl sonra ilk kez 1969 yılın- da basılıp yayımlanmıştır. 1988'de bir kez daha ba- sılıp yayımlanan bu kitabın fihrist-indeks-dizin bölü- mü yoktur. Fihrist- indeks-dizin bölümü olmayan bir kitap, içeriği ne kadar değerli olursa olsun, ciddi bir kitap niteüğinde değildir. 77 yıllık Türkiye Cumhuriyeti DevletTnde se- çilmişler ve atanmışlar devletten katrilyonlarca- türk lirası- dolar-aylık-maaş-ücret- para-hesap- sız ek ödenek- ödül-nişan-onur-armağan alarak bu tehlikeli boşluğu ve yokluğu yaratmışlar ve sürdürmüşlerdir. Peki bu tehlikeli boşluğun sorum- lusu kimdir? Türkiye'de "suç ve ceza" dengesi yoktur. Türkiye'de "hukuk ve guguk" dengesi var- dır. Atatürk uzmanlarının kulakları çınlasın. B U L M A C A SEDAT YAŞAYA1S 1 2 3 4 5 6 7 8 SOLDAiNSAĞA: 1/ Fasulyeye benzeyen bir bitki. II Halk şairi... Giysi. 3/ Mağlup... Eşi ölmüş ya da eşinden bo- şanmış kimse. 4/ Kemiklerin yuvarlakucu... Üzerinde tanı- tıcı bir yazı ya 8 daresimbulu- g nan levha. 5/ Bir sorunun çözümü- nü bulmaya yönelik felsefe yöntemi. 6/ "Geçme namert köp- 3 rüsünden — aparsın . su seni" (Diyarbakır- hSaitPaşa). Rütbe- siz asker... Anadolu halklannın en eski ana 7 tannçası. 7/Kitabevi, 8 yayınevi gibi kuruluş- 9 lann yayınlannı tanı- tan liste ya da kitap. 8/ Bir anlatımı oluşturan söz- cük ya da tümcelerin topu... Telefon sözü. 9/ Antik çağlarda Fethiye ile Kaş arasında uzanan kumsala ve burada kurulmuş önemli bir Likya kentine verilen ad... Iskambilde bir kâğıt. YUKARIDAN AŞAGIYA: 1/ Izmir'e özgü, daha çok sabah kahvaltısında yenen bir tür börek... Bir entegre devrenin temelini oluştu- ran çok küçük levha. 2/ Yoğurt, pekmez gibi koyu şeyleri suyla inceltmek... Baryum elementinin sim- gesi. 3/ Nâzım Hikmet'in soyadı... Hayvan ağılı. 4/ Bir çokluğu oluşturan varlıklann her biri... Mesafe. 5/ Içine sıvı vermek amacıyla bir damara sokulan in- ce boru. 6/ Bakınn simgesi... Bir içki. II Balıkesir'in bir ilçesi... Bir nota. 8/ Yalnız iki geniş yüzü teste- reyle düzeltilmiş tahta... Dinlenmek için çahşmaya ara verme. 9/ Büyük Okyanus'ta. zengin bir hayvan yapısına sahip olan, Ekvador'a ait adalar grubu.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle