18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 8 ŞUBAT 2001 PERŞEMBE O L A Y L A R V E OORIJŞ.LJiJR [email protected] Medenj ^rivmumuz Değişiyor mu? P r « f H AVCITI n r i tlrtFf^^rf**"" ™ z a m a n m gereksinimlerine ve dü- şılabilir bir metnin, ağdah bir di Prof. Dr. AYSEL ÇELİKEI T ürk Medeni Kanunu (TMK),TBMMAda- let Komisyonu'nda bir süre önce yeniden gö- rüşülmeye başlandı. Tasan, geçen yıl alt komisyonda incelenmiş, ufak deği- şikliklerle geçmişti. Bu arada karşı oy yazılan da verilmişti. Karşı oy kullanan ve bu görüşü paylaşan mil- letvekillerinin tereddütlerini gjder- mek için konuyu bir kez daha ele al- mak zorunlu duruma geldi. Adalet Komisyonu'nun yürürlük- teki Türk Medeni Kanunu'nun ge- rekçesinin aynen yeni yasada yer al- masını kabul eden alt komisyonun görüşüne karşın özet bir gerekçenin yeni yasaya konulması biçiminde bir karar aldığını öğrendik. Böyle birkarann alınmasına neden olarak da "Dünya işlerine kanşmayan hiç- bir din yoktur.... Dinler müminkrin bu dünyadaki davranış ve üişkikri- ni düzenkmekkkfiasnKİadırtar-. Din- dar için dinin akkteveesaslannı yay- makVE bunlanbaşkabnna öğretmek dini vazifeierin en önemülerinden- dir. Adeta lslamiyete hakaret edil- mektedir" gibi ifadeler yer almak- tadır. TMK 1926 yılmda Isviçre Mede- ni Kanunu'nun bazı değişikliklerle aynen kabulüyle yürürlüğe girmiş- tir. Medeni Kanunumuz Atatûrk devrimlerinin temeli olan laik huku- kun en önemli halkasıdır. Yasa, özel hukuk ilişkilerinde yüzyıllarca top- luma uygulanmış olan dini hukuku yürürlükten kaldırmıştır. Yasanın hukuk tekniği ve hukuk siyaseti açı- sından taşıdığı bilimsel özelliği ve ûstünlüğünün yanında, eşitlikçi, ai- le ve miras hukuku açısından çağı- nın demokratik, eşitlikçi ve kadın- lanmıza özgûrlük tanıyan özelliği, toplumumuza çağdaş uygarhğın ka- pılannı açmıştır. Dinsel hukukun ye- rine geçerek kadınlannuza medeni haklan kullanma ehliyeti tanıyan, aile ve miras hukuku alanında eşit haklar sağlayan yasa, bu yönleriyle laik hukukun en gûzel temsilcisi ol- muştur. Yasamızın M. E. Bozkurt tarafindan yazılan gerekçesi, laik hukukun dinsel hukukun yerine ne- den kabul edildiğini en açık ve öz- lü olarak anlatan, devrimci özelliği- nin simgesi olan hukuksal ve tarih- sel bir belgedir. Gerekçeye din ve vicdan özgûrlü- ğünden yola çıkarak karşı çıkmak, laik hukuk ile din ve vicdan özgûr- lüğü arasındaki farkı göz ardı etmek demektir. Din ve vicdan özgûrlüğü, evrensel bir insan hakkıdır. Laik hu- kuk da bu hakkın güvencesidir. Çe- şitli din ve mezheplere bağlı kişile- zamanın gereksinimlerine ve dü- şüncelerine göre değiştirilebilen bi- limsel ve akılcı, belirli bir dinsel gö- rûşü yansıtmayan laik hukuka tabi olmalan en büyük güvencedir. Dinlerin dünya işlerine kanşma- dığı söylenemez. Dinsel hukuk esa- sen bu kanşmannı bir örneğidir. So- runumuz ise bu değil, dinsel huku- kun, yaşamm yürüyen ve gereksinim- leri hızla değişen koşullanna yanıt verememesidir. Çünkü dinler değiş- mez kurallan kapsarlar. Gerekçe, din ile hukukun işlevleri arasındaki özelliği açıklamaktadır. Kimsenin dine saygısızlık etme gibi bir düşün- cesi olamaz. Konuyu din özgürlüğû ve dine saygısızlık olarak almak, Medeni Kanunumuzun Türk toplu- mu açısından taşıdığı derin anlam ve devrimsel özelliğe aykırı olacaktır. Alt komisyon üyesi Sayın Edip Ozbaş, verdiği karşı oy yazısında ta- sanyı önce dil açısından eleştirmiş- tir. Sayın milletvekili, tasanda, ya- şayan Tûrkçede yer ahnayan bazı sözcûklere yer verildiğini, manayı tam olarak ifade etmeyen cılız türe- di kelimelerin kullanıldığını ifade etmiştir. Biz metnin hukukçu olma- yanlann dahi kolayca anlayacağı, çok açık sade bir dille yazıbnış ol- duğu karusındayız. Yine de bizim fark etmediğimız, manayı tam ifa- de etmeyen yapay sözcükler varsabu- nun tartışılabüeceğini, açık ve anla- şılabilir bir metnin, ağdah bir dille yazılmış bir metinden üstün olduğu- nu düşûnüyoruz. Çünkü bu metin hukukçular kadar, yurttaşlara da hi- tap eden bir yurttaşlar yasasıdır. Bir başka eleştiri, eşlerin evlüik bir- liğini birlikte yöneteceklerini ifade eden 186. maddeye ilişkindir. Bu kuralın Türk aile yapısını temelin- den çatırdatacağı, aileyi bir kaosa sürükleyebileceği, çok başlıhk oluş- turacağı belirtihnektedir. Aile, eşlerin oluşturduğu bir ortak yaşam biçimidir. Eşlerin aile birli- ğinin yürütühnesinde, huzur ve mut- luluğun sağlanmasında, çocuklann yetiştirihnesinde eşit hak ve sorum- luluklan vardır. Eşlerden birinin di- ğeri üzerinde reis olarak üstünlüğü, aileye ilişkin bütün ilişkilerin (ika- metgâh, konutun seçimi, aile birli- ğinin temsili, velayetin kullanılma- sı vd.) bu esasa göre düzenlenmesi sonucunu doğurduğu gibi, ailede son sözün reise ait olması anlamını taşımaktadır. Eşit şartlara bağlı ola- rak oluşan ailede birliğin yasal ola- rak bir cinsin egemenliği altında yü- rümesi, doğal olarak diğer cinsin baskı altında tutubnası sonucunu do- ğuracaktır. Ailede fıilen eşlerden bi- rinin daha çok sözünün geçmesi mümkündür. Bu her ailenin kendi ku- ruluş özelliği ve eşlerin kişilikleriy- le ilgili bir konudur. Fiili bir olgu- dur. Aileye yasa yoluyla bir reisin be- Urlenmesi, uygulama konusunda yü- kümlülük altına girdiğimiz 'Kadın- lara Karşı Her Türlü Avruncıhğın Kakbrdması Sözteşmesi'nin açık hü- kümlerine de aykındır. Bu nedenle 186. maddenin aynen kalması ge- reklidir. Alt komisyon raporunda yer alan tasannın 192/2 maddesindeki deği- şiklik de kadınlann iş ve meslekle- rinin yürütühnesinde olumsuz yo- rumlara neden olabilecek nitelikte- dir. "Eşlerden her biri, meslek ve iş seçiminde ve bunlann yürütülme- sinde diğer eşin ve ailenin onurunu gözönündetutar" diyen hüküm, eş- lerin çalışma özgürlüğüne bir suıır olarak getirilmiştir. "Eşin ve ailenin onuru" yerinde bir sınırlama gibi görünüyorsa da bu yalnız kadın eş için işleyecek bir engeldir. Toplu- mumuzda pek çok işin ve mesleğin, eş ve ailenin onurunu ilgilendirdiği biçiminde yorumlanması mümkün- dür. Örneğin kadınm fabrika işçili- ği, şoförlük, garsonluk yapması da- hi diğer eşin onuruna dokunabilecek- tir. En iyisi 192. maddeyi tasanda- ki gjbi bırakmaktır. Eşler arasında işin niteliği konusunda bir tartışma var- sa bu esasen bir huzursuzluğun ha- bericisidir. Alt komisyona verilen karşı oy ya- zısuıdaki mal rejimlerine ilişkin gö- rüşleri ikinci bir yazıda ele almak doğru olacakhr. EYET/HAYIR OKTAY AKBAL UmutAtatÜPkçuSolda Garip şeyter oluyorTürkiye'de!.. Koskoca adam- lar, yıllar yılı toplum karşısında etkili olmuş, olma- ya çalışmtş insanlar, kendilerini zaman zaman bir- takım saçmalıklara kaptınyoriar. Koskoca bir parti var. Temelleri Kuvayı Milliye'de atılmış, halkçılığı başilke edinmiş, dinsel çıkarcılı- ğı biryana itmiş, çağdaş uygarlığın koşullannı be- nimsemiş, attı okla çizmiş yolunu... Bütün bunlan bir yana itelim, kendimizi Ingiliz sos- yal demokratlannın benzeri kılalım, o da olmazsa Osmanlı'nın geçmişinden güç almaya bakalım! Ne denli uydurma, yakıştırma olduğu bilinen masal- laria hem kendimizi, hem yandaşlanmızı uyuta- lım... Bir de slogan bulmuşlar "Anadolu solculuğu!.." Şimdi bu "solculuğu" benimsemeyenleri parti d»- şına atacaklarmış, huzuru sağlamak için her türlü direnişi yok edeceklermiş. Başlamışlar üye sayı- smt, yani kendilerine yandaş olacaklann sayısını art- tırmaya. Kısa sürede binlerce üye yazmışlar, nasıl üyeyse bunlar?. Kolay söylenir bir söz müdür, "sol" ya da "sol- da" olmak? "Ben solum, soldayım" de istediğin kadar. Boş söz olmaktan öte gitmez? Dünyada da ülkemizde de "sol" sayılmanın birtakım koşullan vardır. Her şeyden önce halka inanmak, halktan ya- na olmak, erneği en üstün değer saymak... Hele şu "Anadolu solculuğu!.." Hele bu solcu- luğun kaynağını Şeyh Edebali'ye bağlamak, her türlü ciddiyetten uzak bir anlayış değil midir? Halkımızın bütünüyle güven duyduğu bir parti yok! Bir seçim olsa oylar darmadağınık olacak. Beş ona, on berikine, hadi hadi on beş de bir başka- sına.. Nerde, oylann yüzde otuzunu, kırkını, hatta eilisini kazanabilmek... Kemalist devrime bağlı milyonlarca insan var. Bun- lan bir cephede toplamak en büyük görev... Arna kim başaracak bunu? Bir türlü dengesini bulama- yanlar mı? Atatürk'ün partisi sayılan, öyle olması gereken bir parti her gün biraz daha kendini çık- mazlara sokuyor... Her zaman yenilgiye yol açan "sağa açılmak" hevesi bir kez daha mı ortaya çık- tı? Nasıl unutuyorlar, Atatürk'ün attı okla simgele- nen ilke ve devriminden uzaklaştıkça her seçim- de biraz daha oy yitirdikterini!.. Anadolu solculuğu, Rumeli solculuğu diye ken- dilerine bir yol arayanlar neden ülke bütünlüğüne ters düşen işlere, yorumlamalara kalkışııiar, anla- yamam! Bu ülkede gerçek solculuk, halkın, eme- ğin mutluluğunu yaratacak "so/"culuk aranıyor- sa, isteniyorsa, onu Kemalist devrimcilikte, Ke- malist solculukta, yani Atatürkçülükte bulabiliıier. CHP'nin kendisini bir kez daha bataklara, çık- mazlara sokmaya başladığını görmek üzücüdür. Ne demeli bilmem, bu partinin milyonlan aşan yandaş- lan Atatürk partisini sağa, hatta aşın sağa çekmek isteyenleri onaylıyortar mı, destekliyoriar mı? Atatürk soludur CHP'nin benimsemesi gere- ken!.. Ne Anadolu, ne Rumeli, ne Osmanlı ne de Şeyh Edebali solculuğu!.. NÂZMHtKMET KÜLTÜRVESANATVAKFI Kültür-Sanat Akf]amlar>-3 "fürrcle Ritim ve Prozodi" Konuflmac>: Mahiye Morgül 8 fiubat 2001 Perflonbe, saat: 18.30 Nâz>m Hikmet Vakf> Kültûr Merkezi S>raselviler Cad. No: 48/1 Taksim Tel&Faks: (0 212) 252 63 14 - 15 SATILIK 1974 Model Volksvvagen Big Orijinal 512 44 98 TEKELYokEdilirken... MUSTAFA GAZALCICHP PM Üyesi, Eğit-Der Genel Boşkam • • nce TEKEL'in tuzu, kibriti, O birası, şarabı, sonra 20 Ocak 2001 tarihinde yayımlanan 4619 sayılı yasayla dünyaca ünlü rakısı elinden alındı. Da- ha doğrusu, bu alanlarda dev- let tekeli kalktı. Böylece kolu kanadı kın- lan TEKEL gücünden edildi. Sıra kendisi- ni yok etmeye geldi. Yerli ve yabancı birta- lorn çevreler TEKEL'i özelleştirmeye karar verdiler. Dört mih/on tütün üreticisini destekleyen, yaklaşık 40 bin işçi çalıştıran, Hazine'ye trilyonlarca lira gelir sağlayan TEKEL yok edilecekti. Bu oyunda Demirel, ÖzaL Çiller, Yftnaz,Ecevithükûmetleri, onlann TEKEL bakanlan rol aldı. Nikotini az, küçük yapraklı Türk tütün- lerinin üretimine sınırlama (kota) getirilir- ken büyük yapraklı Virginya ve Burley tü- tünlerinin dikimi desteklendi. Kendi tütün- lerimiz depolarda çürütülürken dışardan tü- tün ve sigara alındı. Tütün ve sigara satan Türkiye, tütün ve sigara alan bir ülke duru- muna getirildi. Başka ürünlerin yetiştiği verimli, sulak topraklarda yabancı tütün yetiştirilmeye ça- hşıldı. Kendi tütünlerimizin yetiştiği taşlı ve kıraç topraklar bırakıldı. Böylece toprak kültürumüz değiştirildi. TEKEL özelleştirilecek, yahıız özelleşti- rihneyip aynı zamanda yabancılaştınlacak. 1883 yılında Osmanlı devletinin borcu yü- zünden üç yabancı bankayla kurduğu tü- tüncülüğümüze yön veren, üreticiyi inleten Reji düzeni yeni yüzyılda yeniden hortlatı- lacak(l). Dünya Bankası'nın 600 milyon dolarlık kredi koşullanndan biri, TEKEL'in özelleş- tirmesi. Bu konuda Ziraat Mühendisleri Odası Başkanı Prof. Dr. Gûrol Ergin şöyle diyor: "TEKEL'in özeDeştirümesi hem çiftçiyi, hem işçiyi hem deülkeyivuracak bir uygu- lama. Çiftçiyi vTiracak, yabana şirketkr is- tedikleriyerde,istedikleriök;üdeüretimy-ap- nracaklar. Ama daha çok ülke>e yabancı tü- tün sokulacak. Sigara üretimi rümüyle ya- bancılann tekeüne geçecek. Türk çiftçisi tü- tün rarlalarmdan kovulduğu gibi, sigara fab- rikalanndaki üretimden de dışlanacakT> (2). Gelişmiş ülkelerde insan sağlığına zarar verdiği için tütün sınırlanırken Anadolu pa- zan yerli ortaklanyla birlikte yabancı siga- ra tekellerine bırakılacak. Sonunda yitiren dört milyon örgütsüz tü- tün üreticisi, TEKELJde çalışan işçi, dış ve iç gelirden olan devlet hazinesi, kültürü de- ğişen yurt toprağı, sağlığı bozulan, cebin- den daha çok para çıkan milyonlarca siga- ra tiryakisi, kısaca Türk halkı. Evet yitiren bunlar, kazanansa dünyanın ünlü sigara te- kelleri olacak. Diyeceksiniz ki bu dönemde TEKEL hâ- lâ tuz, sigara, rakı mı üretsin? Bu alanlarda devlet tekeli sürsün mü? Elbette hayır. Özel kesim bu alanlara açılabilir. Ama kamunun malı, toprağı, kesesi peşkeş çekilerek değil. Ulusça kovduğumuz emperyalizmi yeni- den buyur ederek değil. Devlet, TEKEL'i de yenileyerek ya da özerkleştirerek üretimini sürdürür. Özel ke- sim de kendi gücüyle üretimini yapar. Asıl yanşmacı anlayış öyle oluşmaz mı? Sen devletin tekeüni parçalayıp kaldır, yerine ya- bancı büyük tekeUeri koy, örgütsüz milyon- larca üreiticini umarsız bırak, sonra da 'kü- reseüeşmenin, günümüz dünyasuun gereği budur' diye yuttur. Bu olmaz, bunun adı soy- gundur. Birçok alanda olduğu gibi ülkenin değerlerini yabancılara peşkeş çekmektir. Geçmişten ders almayıp geleceğini karart- machr. Geçimini tütünden sağlayan milyon- larca insanı yüzüstü bırakmaktır Hem de bütün bu işler yenilik ve çağa uy- gunluk adına yapılmaktadır. Denildiği gibi çağdaş dünyada gerçekten böyle mi oluyor acaba? Pek sanmıyoruz. 1999 Kasım ayının sonunda o zamanki CHP Genel Başkanı Altan Öymen ve bir grup parti yöneticisiyle birlikte iktidardaki Sos- yal Demokrat Parti 'nin (SPD) çağnlısı ola- rak Almanya'ya gitmiştik. Mannesman adın- da iletişim şirketıni ekonomik güçlüklen nedeniyle bir Ingiliz firması satın alacaktı. Bu satışa Ahnan kamuoyu karşı çıktı, şir- ketin sorununa çözüm getirmesi için hükü- mete baskı yaptı. Başbakan, konu ile ilgi- lendi. O kuruluş yabancılara satılmaktan kurtanldı. Sonuç kamuoyunda sevinç yarat- tı. Uluslararası mali güçlerin Almanya'ya 'Sizrekabetiönlüyorsunuz' itirazlannı kım- se dinlemedi. Almanya'da piyasa işlemiyor mu? De- mokrasi yok mu? Onlar çağdaşlığa bizden uzak mı? Bir ülkenin üriinüne, toprağına, emeğine sahip çıkması kadar doğal ne var? Bu yazıyı hazırlarken neredeyse halkının tamamı geçimini tütünden sağlayan Deniz- li'nin Güney ilçesi Belediye Başkanı ile gö- rüştüm. TEKEL'in özelleştirmesinden halkın kay- gı duyduğunu, muhtarlann parti aynmı gö- zetmeden bir araya gelerek 'TEKEL Özel- leştirilmesin' diye bir yazıyı tüm parti baş- kanlanna göndereceklerini söyledi. Bu de- mokrat tepkiler arttınlsa iktidar uyanu- mı, geri adım atar mı acaba? Genellikle şubat ayında Ege tütün piya- sası açıhr. Üretici, borcu yüzünden piyasa- nın açılışını bile beklemeden tüccara şim- diden tütününü satmaya başladı bile. Geçen yıl değerinin çok altında, bir milyon yedi yüz bin liraya açılan baş fiyat bu yıl ne olacak, merakla bekleniyor. Üstelik baş fiyat gös- termelik oluyor, ortalama fiyat daha da dü- şüyor. Ozel kesime rakı yapma hakkı tanıyan 4250 sayılı yasadaki değişikliğe el çabuk- luğuyla bir madde daha eklenmiş: "Akar- yakrt istasyonlannın mağaza ve lokantala- rmda ise hacmen yüzde 5 alkolden daha faz- la alkol içeren >üksek alkollü içkiJerin saüşı için ruhsat verihnez.'' Yani her tür bira satı- şı serbest olacak. Benzinini alan birasını da alacak. Ya da benzin istasyonu lokantasın- da içecek yola devam edecek. Bunca trafik kazası yaşanırken bu değişiklik nasıl yapı- lır? Bu değişiklik kime yarar? Nerede insan sağlığını, caomı korumak? Zaten tütün ve sigara ile ilgili oyunlar böyle yangından mal kaçınr gibi yapılıyor. Önce TEKEL aracıhğıyla yabancı sigara- lar yurdun her yerinde satıldı. Insanlarda bir ahşkanlıkyaratıldı. Bakkallarda bira sa- tışuıa izin verildi. Şimdi de benzin istas- yonlannda satılacak. 3.6.1986 tarihinde de bir gece yansı başka bir yasanın içine sıkış- tınlarak Tütün ve Tütün Tekeli Kanunu de- ğiştirildi. Yabancı sigara tekellerine Türki- ye pazan açıldı. Sigara dışalımı o tarihten sonra sürekli arttı. Yıllık 250-300 milyon ki- loya yaklaşan tütün üretimimiz, Amerika, Ingiltere, Fransa sigaralannın satışı arttık- ça 2000 yılında 189 milyon kiloya kadar düşürüldü. Bu miktann 2001 yılında 150 mil- yon kiloya, sonraki yıllarda daha da düşü- rüleceği söyleniyor. Belki yakın bir gelecek- te Türk tütünleri, ancak yabancı tütünlere yüzde 15'lik bir katkı olarak kullanılır. TE- KEL özelleşince tütün üreticisine yabancı sigara tekelleri, şu topraklarda ancak şu miktarda tütün dikeceksin, diyecektir. Oh ne güzel. Toprağı bizden, emeği bizden, içeni bizden olacak, kazancı ise yabancı sigara te- kellerinin. Son 20-25 yıldır olanlara bakm- ca böyle giderse olacaklan kestirmek güç değil. TEKEL deviete en yüksekvergi ödeytn ku- nıluşlann baş sıralarmda yer alrvor. Tekno- lojisi yeniknmemesine, körü yönetilmesine karşın zarar ermiyor, her yıl kazancı artıyor. İnsan sağlığına daha az zararh, dört milyon insanımızın geçim kay nağı Türkrürüncülü- ğünü temelli öldürmek istemiyorsak. TE- KEL üzerine oynanan o>ıınlan bozaiım. Emperyalizmin, içimizdeki zehiıii dumanı- nı dağıtalmı. Üçüncü bin yılın başında Os- manhnın Reji düzenini yeniden hortlatma- yahm. Oyunu bozahm. (1) Tütün Eksperleri Derneği Bülteni Sa- yı51,Rejisyf.8. (2) Cumhuriyet, 15. 1. 2001 Ankara Ku- lisi. ANKARA 19. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ'NDEN Esas No: 1999/462 Karar No: 2000/587 Davacı Milli Savunma Bakanlığı vekili tarafindan davalı Tezhan Çetinkaya, Burhan Çetinkaya ve Satılnuş Karaman aleyhine açılan alacak davasının sonunda; Mahkememiz tarafindan verilen 05.10.2000 tarih ve 1999/462 esas, 2000/587 karar sayılı ilamı davacı vekili tarafindan temyiz edilmiştir. Davalılar Tezhan Çetinkaya ve Burhan Çetinkaya'nın adresleri meçhul olduğundan ilanen tebligat yapılmasına karar verilmiştir. 06.11.2000 tarihli temyiz dilekçesi yerine geçerli olmak üzere ilan olunur. Basın: 6263 ÇAYIRALAN KADASTRO MAHKEMESİ HÂKİMLİĞrNDEN Esas No: 1999/22 Karar No: 2000/34 Mahkememize davacı Çayıralan Orman Işletme Müdürlüğü tarafindan davalı Hacı Kılınç ve mirasçılan aleyhine Çayıralan ilçesi, Derekemal köyü, Gozağısan mevkii 103 ada 300 parsel sayılı taşınmaza ilişkin açılan tespitte itiraz davasının yapılan açık yargılaması sonunda: Mahkememiz dosyasın- da Hacı Kıhnç mirasçılan olarak bulunan Nazmi Kılınç, Latife Kılınç (Şöhretli), Nurettin Kılınç, Zehha Kıhnç (Alaca) ve Remzi Kılınç (ölü) mirasçı- lanndan Elif Kılınç, Fatma Kılınç, Hürya Kılınç (Şöhretli) ve Murat Kılınç'a yapılan tebligatlann bila iade edılmiş olduğu, zabıtaca yapılan adres araş- ürmalannda da adresleri belli olmadığından ilanen tebliğine karar verilmiş olup, Mahkememizce yapılan yargılama sonunda; Subut bulan davacının da- vasının kabulüne, Yozgat ili, Çayıralan ilçesi, Derekemal köyü, Gozağısan mevkii 103 ada 300 parsel nolu dava konusu taşınmazın davalı Hacı Kılıç (Kılınç) adına olan tespituıin iptali ile orman vasfi adı altında maliye hazinesi adına tespit ve tesciline. Ahnması gereken 2.080.000.TL karar ilam har- cından peşin ahnan 773.9OO.TL mahsubu ile bakiye 1.306.100.TUnin davahlardan müteselsilen almarak hazineye geür kaydına. Davacının yapmış ol- duğu 137.211.400.TL yargılama giderinin davahlardan müştereken ve mütesaviyen aünarak davacıya verihnesine. Davahlann masraf yaptığına dair dos- yada belge olmadığından buna ilişkin karar verihnesine yer olmadığına, dair verilen karar davalı Hacı Kılınç mirasçılanndan Nazmi Kılınç, Latife Kı- lınç (Şöhretli), Nurettin Kılınç, Zeliha Kılınç (Alaca) ve Remzi Kılınç (ölü) mirasçılanndan Elif Kılınç, Fatma Kıhnç, Hülya Kılınç (Şöhretli) ve Murat Kılınç'a tebliğ edilemediginden dolayı, mahkememizın ilgili karannın bu şahıslara 7201 sayıh Tebligat Kanunu'nun 28. 29. ve müteakip maddeleri ge- reğince teblıgatlar yerine kaim olmak üzere ilan olunur. 24.01.2001 Basın: 6003 PENCERE Demedim mi Nazlı Yarim Ben Sana... Sabah gazetesi koskocaman siyah harflerle kır- mızı bir soru işaretinden oluşan sürmanşet atmış: "Ne oldu bize?.." Ne olmuş?.. Okuyalım: "Türkiye hiç böyle bir tabloyla karşılaşmadı. Ajanslann ve ğazetelerin 'Yurt Haberleri' servisin- de çalışan muhabirler intihar olaylanna yetişemi- yor. Nedenleri ekonomik sıkmtı, iflas, geçim zor- luğu... Köylûnün, esnafın çığlığı sokaklarda yan- kılanıyor. Çarşılar hergün biraz daha sessizliğe gö- mülüyor, çünkü kepenk indiren esnafsayısı çığ gi- bi büyüyor. Buna bir de işçi azaltan fabrikalan, işinden olan binlerce işçiye ekleyin.. Türitiye'nin işi zor." Gazete "son birkaç ayda kepenk indirenlertn özetini de veriyor "Diyarbakır. 946 esnafdûkkân kapattı, 3784 ki- şi işsiz kaldı. Trabzon: Birkaç ayda 1118 işyerine kilit vuruldu, 4000'den fazla kişi işinden oldu. Gi- resun: 2 bini aşkın dükkân ve 150 kişinin çalıştığı sunta fabrikası kapandı. Rize: 300 esnaf ve 40 fir- ma işi bıraktı, 900 kişi işsiz kaldı. Bartın: 334 es- naf kepenk indirdi, 900 kişi işini kaybetti. Antalya: 7500 esnafdûkkân kapattı, 20 bin kişi işsiz kaldı." Lâfı uzatmayalım, Yozgat, Izmir, Ayvacık derken yurdun her yanında yıkım yaşanıyormuş... Doğrudur... Hepimizi kuşatan bir zemheri fırtınasının zehirli anaforu ülkede dolanıyor. • Peki, bu çöküş beklenmedik bir şey miydi?.. Yoksa biz IMF'nin mühürlü mumuyla bile bile olacaklara davetiye mi çıkardık?.. Mevlânâ'nın ünlü özdeyişi: "Akılsız tavuk deve- yi kümesine misafir ederi.." Eskiden bir atasözü çok kullanılırdı: "Güneş gir- meyen eve doktor girer." IMF'nin girdiği yere de ister istemez felâket girer. Lâfı güzaf değil bu; enf- lasyonu önce durdurmak, sonra indirmek için -üre- timi sihirli değnekle arttıramadığına göre- ne ya- pacaksın?.. Kemer sıkacaksın.. Talebi kıracaksın.. Daha az harcayacaksın; boğazından kesecek- sin; bakkala, kasaba, terziye, manava, kunduracı- ya daha az uğrayacaksın; eğlenceyi keseceksin; sinemaya giderken bile ayaklann geri geri gidecek; esnaf kan ağlayacak... IMF programına imzayı kim bastı?.. Şimdi koca koca işadamlan bileyakınıyoriar; oy- sa herkesin "kendim ettim, kendim buldum" diye yanık yanık gazel okuması daha keyifli olmaz mıy- dı?.. • Ama kimileri de "bana mısın" demiyor, har vu- rup harman savuruyor; lüks, eğlence, kıyamet, bin- bir gece masallan gibi köpeklere ziyafet üstüne zi- yafet gırla gidiyor... Olacak o kadar!.. ^ — - * . _ * • Türkiye burası!.. : * : ; "'" • s i f Sosyal adaletsizlik bir dudağı yerde, bir dudağı göktebircanavar... İnsan kanıyla besleniyor. - • • '•*•: Insanlanmızın çığlıklan canavara keyif veriyor, canavar IMF'yle kol kola sirtaki oynuyor. Başı da sonu da belli bir oyun bu!.. NOVITAS Turizm Kurban Bayramı Kültür Turları YUNANİSTAN 2-10 Mart Yunanîslan'ın sadece uzo ve sirtaki demek olmadığını, bahar rüzgarlarımn uğultusunda zeytin ağaçlanmn bekçilik ettiği gizemli antik kentlerde uygarlığın yeşerdiğini, Epidauros'ta tıhbın, Delfi'de kehanet sanalmm tohumlarımn atıldığını... mııhakkak ki biliyordunuz. Ancak bunlan Pelepones ve Teseha'nm bahara duıduğu günlerde. konusunda uzman Türk ve ?unan rehberler esliğinde, yeniden yaşayarak duvumsamak istemez misiniz? Yunanistan'ı bilgi ve kaliteyle yaşaym. Bu konuda bize güvenebilirsiniz. Not: Vizeler için lutfen acele edin'ız Tel: (0212) 25128 08 - 09 E-mail: [email protected] Birleşik Rehberler Turizm KÜLTÜR GEZİLERİ PROGRAMI: lOŞatat : ART DECO-ART M VO BEYOĞLU Talımhane'den Tünele. büyük -cile'leri ile Ar-nuvo. Ar-deco. Ekleklik (Seçmeci) mıman özellikleri ile: Kiliseleri. Camileri. Sinagoglan ile Istanhul'un en renkli mozayiği Beyoglu llŞabıt : BAB-t HUMAVUN'DAN KADIRCA'VA Sur-u SUICDII. Kutsal Saray Alanı. Mozaık Mûzesi. Bukaleon. Küçük Ayasofya, Sfendne, Sokullu Külliyesi. Dede Efendi Evi. Kadırga Limanı Çevresi ve Eski Istanbul atmosferinın yaşandığı daracık sokaklar... 02-11 Mirt : SIRİYE, ÛRDC'N Tam bir "Kültûr Gezisi". Insanoğlunun yerkşik düzene geçtıgı ılk yerlesimlerden, ilk yazıyı bulduğu, ilk lıcarelın yapıklığı yerlere yapacağımız gezide: Halep. Hama. Ugarit. Ebla. Palmıra. Lizkıye. Crac de Cbeıallen. Şam. Amman. Petra. Wadü Rum. Ölüdeniz ve Han Zeman'ı göreceğiz. Meşratiyet C»d. 19S/5 Şi;hane - İSTANBUL Tel: (212) 252 65 78-7»-80 ADALETİN BU MU ADALET! Uzun yıllar Balıkesir Barosu, Başkanlığı yapmış olan Av. Turgut Inal, çeşitli gazete ve dergilerde çıkmış olan hukuk ve yargı üstüne yazılarının bir bölümünü bu başlık altında krtaplaştırdı. Isteme Tel:0266-2411590 ANKARA ASLİYE 24. HUKUK MAHKEMESt 2000/741 Esas 2000/681 Karar Davacı Özgül Bölük tarafindan davalı Nüfus Müdür- lüğü aleyhine açılan isim tashihi davasırun yapılıp bitiri- len yargılamalan sonucunda; Yozgat ili, Sankaya ilçesi, Hasbek köyü, Cilt: 0029, Kütük: 0166 BSN: 0062'de nü- fusa kayıtlı Nuri ve Faire'den olma 1970 doğumlu Özgül Bölük'ün ismine Özge'nin de ilave edilerek, ÖZGE OZ- GÜL olarak düzeltilmesine karar verilmiştir. Keyfıyetin yasal olarak ilanına. Basın: 6266
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle