26 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 8 ŞUBAT 2001 PERŞEMBE 14 J v U J L l U l \ [email protected] Adnan Çoker, çağımızın birsanatçısı olarak yaşanan düzensidiğe tepkisinVyansıtıyor Topmğının şarkısını söylüyor ÖZLEMALTUNOK Adnan Çoker'i bir sanat galerisinde gerçek- leşen malum tartışmadan anımsamak yerine, Cumhurbaşkanlığı'nın yenı binasının resepsi- yon salonu ve Hürriyet gazetesi binasının gi- riş salonuna konulan resimJeri, ödülleri ile ve modern Türk resminın öncülerinden biri ola- rak anımsamak daha anlamlı olsa gerek. Ad- nan Çoker'in şu sıralar geometrik soyut sanat üzerine sürdürdüğü çalışmalan 'EksikBurçlar' adı altında Mudo-Maçka Sanat Galerisi'nde sergileniyor. 10 Mart'a dek sürecek olan ser- gide 'EksikBurçlar' serisinin yanı sıra üslubu- nun uzantılan olarak 1993'te Galeri Nev'de sergilediği üç ve 'Giz' serisinden iki yapıt da yer alıyor. "KareJeri, karemsi dikdörtgenleri ve özeüik- le yatay dikdörtgenleri seviyorum. Bu seride daireyi de bu geometrik formlarla biriürte kul- lanmak istedim. Önce daire tuval yapmak iste- dim, ama daha sonra karenin içine daireyi yer- leştirerek aralannı formlarla doldurmaya baş- ladun. Geometrik çalışanlarda bile düşünceler kendi kendüermedoğuyor çoğuzaman. Ressam- ca gelişen bu tür dununlarda, dnygu, düşünce ortadan kalkıyor ve resminizie mücadele söz konusu ohıyor. Sonuçta, burçlan andıran 12 ye- rine 8 adet form ortaya çıkü ve dolayısıyla' Ek- sik Burçlar' adını akü." 'Etik yoksunluğundan şikâyetçiyim' 'Eksik Burçlar' serisi. Çoker'in resminde dönüm noktası olan soyut ekspresyonizmden koparak minimalist bir tavır oluşturmasıyla ge- lişen bir sürekliliğin son ürünleri niteliğinde. ^1968sonrasmdaso>Trtekq>resyonizmisınırlan- dırma endişesi gütmeye başladım. Bu espası sa- nniandırma düşüncesiyle karşıma Osmanh, SelçukveBizansçıkn.68'den sonrald bu ressam- ca balaş açısı,resimbflgileriyle dengelenmiştir. Böylece düzen, geometri, denge ve simetri dev- reye girdi. Ayıklamalar ve ekonomik yaklasım- la kendiliğinden bir sım çözme dunımu oluş- tu. Aynı dunım renkte de söz konusu oidu." Kâh EdirneSeliıniye Camii. kâh Ayaso/ya, so- yutlanmış bır kubbe, mimari plan, kapı ya da pencere gibi yapı formlanyla çıkıyor karşımı- za Çoker'in resimlerinde. Geçmişin izlerini so- mut olarak bugüne taşıyan tüm bu yapı form- G.'eleneksel olanı bugüne taşırken Adnan Çoker'e göre, geçmişimizi de korumuş oluyoruz. Ve tüm bunlan resim bilgisi kıt, üzerine bol felsefe ve edebiyatla oluşturulan bir temel değil, ressamca bir bakış açısı destekliyor. & lan, 'dûzen'in yansımalannı içeriyor soyutla- malarda. "Düzensizliklerden, etik yoksunlu- ğundan, dağınıkhktan şikâyetçiyim. Ben düzen istiyorum, çünkü düzende ahlak var. Doğru düzgün meydan kalmadı Türkiye'de. Niye bu düzensizlik? Eğri çizgiler, kopuk çizgilerle ula- şıyorsunuz ulaşacağınız yere. Bu, çağumzın bir sanatçısuun yaşanan düzensizüge tepkisidir ay- nı zamanda." Sımetn. mutlak bir düzen taşıyıcısı olarak, kaosa, karmaşaya karşı geliyor. Kendi gelene- 'imetri, mutlak bir düzen taşıyıcısı olarak, kaosa, karmaşaya karşı geliyor. Kendi geleneğiyle hesaplaşarak bir tavır koyuyor ortaya. Siyah renkle de dünyadan çıkıp evrene açılıyor. ğiyle hesaplaşarak bir tavır koyuyor ortaya. Si- yah renkle de dünyadan çıkıp evrene açılıyor. "Çeşitii evreler gecirmiş bir seçirn bu. Siyah ön- ce öndeki elemanlarafonoluşturdu, daha son- ra bütün yfizeyi kapladı. Sryanın varhğı ve res- min askı biçhninde ofanasmı sağlayan ufiık çiz- gisi ve yerçeidmine yer verilmemesi, önemli rol oynar resmünde. Resmimin yalmzdünyasal ıA- ması bana yetmiyor, ufuğu ve yerçekimini kal- dırarak evrene açıldım ve dünyanın üzerineçtk- üm. Evrende ışık yahuzca nesnenüı üzerine vu- rur,ışıkyansımasıolmaz. Ve 'mutlak siyah' var ohır, o da renk değil espasür. Siyah, mutlak bir boşhık hissidir. Soyut boyutun tam ifadesidir." Uzaysal derinlikle birhkte hareket unsuru, yu- varlak formun ve eleman çokluğunun bir geti- risi olarak kaışımıza çıkıyor 'EksikBurçlar' se- risüıde. "Tektiveçoklu eleman kullanınunıiçe- ren cahşmalanm oldu. Çok elemanh çabşma- larda, merkezden bir yayılma oiduğu için ele- manlann otomatikman diyagonal harekettilik- leri söz konusu oluvor." 'Sanatçı kendi felsefesini kendi yaraür' Simetrik kurgular, mimari öğelerden kay- naklanan soyutlamalarda, süsleme sanatlann- dakı 'sonsuzfuk prensibi' ile örtüşüyor. Ve bi- çimin siyah fonla ilişkisi mutlak bir düzeni yansıtıyor. Geleneksel olan bugüne taşınırken Çoker'e göre geçmişimizi de korumuş oluyo- ruz. Ve tüm bunlan resim bilgisi kıt, üzerine bol felsefe ve edebiyatla oluşturulan bir temel değil, ressamca bir bakış açısı destekliyor. "Akademi sıralarmda ahnnuş ciddi bir eğiti- min sonucudur bu dengenin vartığı. Bunu ge- liştirebilmek için Baü'ya gfttim. Enternasyonal bakış açısının hâkim oiduğu resimler yaptun. Herkes bir şarkı söylüyor, siz de onlann şarkı- sınısöyiüyorsunuz. Bir sürc sonra kendi özgün- lüğümü oluşrurma gereksinimi duydum. Ve kenditopraklannun dilini, SinarTuı izieriniya- kalamaya çahştun." Modern Türk resmi üzerine kaygılar taşıyor Adnan Çoker ve son zamanlardâ sanat adına yapılan şeylere de tepkıli. "Ressamlar befirübir yaşa gekükten sonra kendi çizgilerini kendileri yürûtebUhier,onlann küratöre ihtiyacı yoktur. Sanatçı kendi felsefesini kendisi yaraür, onun- la özgünleşir, yoksa enternasyonal bakış açda- n her zaman vardır. 1960'larda Türk sanaünın teknik yetersizligi vanü, bu sorun aşıldı. Bugündünyaya açıhşsorunuda ortadan kalk- ti. Şündi bir karşıthk bilinci sorunu var, karşıt olunabflir, ama bu karşıthk içinde kişisel şeyle- re de yer verilmesi gerekir. Bu memleketten iz- ler taşıyan bir dil oluşturulmabdır." Adnan Çoker, resim dilinin tutarlılığını, ken- di toprağının şarkılannı söyleyerek gerçekleş- tirmeye devam ediyor ve "Resmimin ilerisi, ge- leceği görülebüiyorsa eğer, kendi içindegizli bir açıklaması vardır" diyor. 51. Uluslararası Berlin Film Festivali görkemli bir galayla başladıPera Palas Oteli'nde Tarihi belgeler müzayedede İSTANBUL (AA) - Librairie de Pera Kitabevi'nin, çoğunluğu yüzlerce yülık antika ve nadir kitaplar ile eski lstanbul gravürleri, renkli taşbaskılar ve tarihi belgelenn yer aldığı müzayedesi, 11 Şubat Pazar günü gerçekleştirilecek. Pera Palas Oteli'nde düzenlenecek müzayedede satışa çıkanlacak en ilginç belgelerden bıri, Papa II. Pius'un. Fatih Sultan Mehmet'i Hıristiyan olmaya davet eden mektubu. XV yüzyıhn önemli tarihçi ve hümanisti Aeneas Syhius Pkcolominl 1458 yılmda Papa II. Pıus lakabıyla Hıristiyan dünyasuım başına geçtiği zaman, Osmanhlar Avrupa kapılanna dayandığında. "savaş yerine barşçü bir çözüm getirmek için" Fatih Sultan Mehmet'e mektup göndererek Hıristiyan olmasını istemişti. Müzayedede, 1533 yılında basılmış, yine Fatih Sultan Mehmet'i Hıristiyan olmaya davet eden Latince bir metin satılacak. Bu metin ise fetihten sonra Sultan II. Mehmet tarafından Istanbul'daki Hıristiyanlann ruhani lideri olarak atanan Patrik Gennadius'un imzasmı taşıyor. Müzayedenin önemli belgelennden biri de 1551 tarihli îbranice ve Latince bir încil. diğeri ise 1590 tarihli ve Ptolemaus tarafından yapılmış bir Anadolu haritası. Onlü yazar ve gazeteci Fikret Adil'in kitaplığından çıkan eserlerin ağırlıkta oiduğu müzayedede, Adil'e ait, Türk yazarlannm imzalı kitaplan ve mektuplannın yanı sıra çıkardığı dergilerde yayımlanmak üzere yapılan Abidin Dino, Nejad Devrim, Fikret Mualla gibi ünlü ressamlann desenleri de yer alacak. Toplam 547 eser ve belgenin 447 başlık altında satışa sunulacağı müzayedede, kitabın dışında Melling, Preault, Ailom imzalannı taşıyan eski lstanbul gravürleri, Ptoleınaııs ve Homann'ın antika haritalan da bulunacak. Müzayedede, Türk edebiyatırun ilk romanı olarak bılinen Şemseddin Sami'nin "Taasşuknı Tal'at ve Frtnat" adlı kitabının ilk baskısı, Abdülhamit'ın British Library için özel ciltlettiği hediye kitaplar ile ünlü yazarlarm birbirierine ve dostlanna imzaladığı kitaplar yer alacak. Atatürk ve devrimleriyle ilgili birçok kitap ile özgün tekniklerle sınırlı sayıda basılnuş çeşitli kitaplann da satışa sunulacağı müzayedede aynca, 20. yüzyılın başına ait eski fotoğraf albümleri, lstanbul, Izrnir ve Türkiye hakkmda Barı'da yayımlanmış gravürlü kitaplar, özel baskılı erotik kitaplar gibi ilginç ve geniş bir ilgi yelpazesine hitap eden eserler satılacak. Festivabn 21 yühk yönetmeni ve Holhywood ha>Tanı oiduğu söylenen Moritz de Hadeln bu yıl veda ediyor. Festival bundan sonra, Avrupa sinemasui) ön plana çıkarma yolunu benimseyecek. ertinak,yüzünüAmıpa 9 yaçemiyor GÜNERYÜREKLİK BERLİN - Sinemaseverler için uzun bekleyiş nihayet sona erdi. Uluslararası yanşmalı sınema şenliklerinin başında yer alan Berlin Film Festivali, kısa adıy- la "BerBnale", dün akşam görkemli bir gala gecesi ve dünya prömiyen ile baş- ladı. Berlinale-Palas sinemasında düzen- lenen açılışı bu yılkültürden sorumlu ye- ni devlet bakanı Prof. Dr. JuManNida-Rü- melin yapıtı ve ardından Jean-Jacques Annaud'nun Alman yapımı filmı "Du- eB-EnemyattheGates" yanşma dışı gös- terildi. Büyük birkısmı Berlin'deki Babelsberg stüdyolannda çekılen ve 180 milyon markla Avrupa'run gehniş geçmiş en pa- halı fiüni oiduğu söylenen "DudPde, 1942'deki Stalingrad muharebesinde sa- vaşan bir Rus partızanı ile keskın nişan- cı bir Alman askeri arasındaki ölüm-ka- lım düeflosunun öyküsü anlatılıyor. Eski askeri loşlada çekfldi Ancak film, yahuzca iki kişinın düel- losunu anlatmıyor. Oldukça kalabalık kanh savaş sahneleri, binlerce fıgüraru gö- rüntüleyen sahneleri ve olağanüstü tekniği ile şimdiye dek Amerika'nın tekelinde olan pahalı bir sinemanm, Almanya'da, yani Av- rupa'da da çekilebileceği belirtiliyor. "Gü- lün Adı" filminden yakmdan tanıdığımız Os- car ödüllü Fransız yönetmen Annaud, "Du- efl"i geçen yıl ocak-nisan aylan arasında, Ber- lin'in bitişiğindeki Brandenburg eyaletinde ve Ruslar'ın Potsdam'daki eski askeri kışlala- nnda çekmiş, çekimlerde Stalingrad kent mer- kezi de aslına uygun bire bir dekoruyla bura- ya inşa edilmiş. En çok Alman polirikacılar bu filmle ifti- har ediyorlar ve siyasal arenada, Amerika ile Avrupa arasında silahsızlanma tartışmalan- Açıtaş, Annaud'nun 'Enemy at the Gates'iyle yapddu nın yeniden alevlendiği şu günlerde Hollywo- od'a adeta bir gönderme yaparak "Bizde böy- le fdmler çekeriz*' demeye getiriyorlar. Bun- dan, Berlinale'de yeni bir dönemin başlamak- ta oiduğu yorumunu da çıkarabiliriz. Bugü- ne dek özellikle yanşma bölümünde, Ame- rikan sinemasına büyük ağırlık veren ve üç gün sonra Oscar alacak, tüm üücede zaten gösterime girecek Hollywood fiknlerine Al- tın-Gümüş Ayı ödülleri dağıtan Berlinale, bundan sonra yüzünü ve de iki gözünü, Av- rupa'ya çevireceğe benziyor. Soğuk savaş döneminde Berlinale, Doğu ile Batı arasında bir köprü olma görevi üstlen- mişti. Doğuyu genellikle eski Sovyet yapımı filmler, baüyı ise ağırhklı olarak ABD'den gelenler temsil ederdi. Altın-Gümüş Ayı ödülleri de "bir sana, bir bana" zihniye- tiyle ve kardeşce taksım edılırdı. Bu dö- nem, festivalin 21 yıllık yönetmeni olan ve Hollywood hayranı oiduğu söylenen Moritz de Hadeln in işine son verilme- siyle bitmiş gibi görünüyor. Moritz de Ha- dehı için 51. Uluslararası Berlin Film Festivali, bir tür veda festivali olacak. Almanya'yı tek film temsil ediyor Bundan sonra, Doğu Avrupa ülkeleri ile bütünleşmeyı hedefleyen Avrupa'nuı ve onun lokomotifi olan Ahnanya'nın, Amerikan sinemasına biraz yan çizip kendi sinemasını ön plana çıkarma yo- lunu benimseyeceğı söylenebilir. Kurul- duğu günden beri en başta ABD'ye kar- şı topyekûn rekabeti amaçlayan Avrupa Birliği, çıkar çatışmasmı şimdı Alman- ya aracılığı ile sinema salonlannda da sürdürme eğiliminde. Bu görevi Cannes ya da Venedik festivalleri üstlenemezler çünkü onlar "çoksanatsal" ve Berlin ka- dar "siyasal'' olamadılar hiçbir zaman. Öte yandan festivalin yanşma bölü- münde ABD ile Ingiltere dörder, Fransa üç, Italya iki fıhnle birden temsil edilirken Al- manya'nın sadece bir tek yapımla Altın Ayı maratonuna alınması Moritz de Hadehı'in gi- derayak bir oyunu, misillemesi olarak değer- lendiriliyor. Yanşmaya alınan "My Sweet Ho- me" adlı film ise tam bir Alman yapımı de- ğil. Yönetmeni Filippos Tsitos olan Alman- Yunan ortak yapımı bır film. Eleştirmenlere göre, Moritz de Hadeln zaten hiçbir zaman Alman sinemasına sıcak bakmamıştı. Bir dö- nem boykot bile ettiler Ahnan yönetmenler Berlinale'yi. Şimdi Moritz de Hadehı'in ye- rine geçecek olan Kuzey Ren Vestfalya Film Vakfı yönetmeni Dieter Kosshck'te bütün umutlar. IŞILDAK VE YELPAZE ATtLLA BtRKİYE Aşk Mektupları "Sevgili Hoki Bu akşam herzamankinden daha güzel görû- nüyordun. Sana her bakışımda ûzgün mü yoksa mutlu mu olduğunu merak ediyorum. Aramızda hep birperde var, ancak bazen o perdenin arka- sındakini görebildiğimi sanıyorum, tıpkı Alice'in aynanın öte yanına geçişi gibi. Sana âşık olmayı çokistiyorum ama sen yalnızca aşka âşıksın. Tan- n seni korusun. Arkadaşın Henry San" Hoki Tokuda'ya, Nisan 1966 tarihli bu kısa mektubu yazdığında Henry Millergönlünü, iki ay önce tanıştığı bu Doğulu kıza kaptırmıştı. • • • Henry Miller'in Hoki Tokuda'ya yazdtğtAşkMek- tuplan birkaç ay önce Parantez Yayınlan'ndan çıkmıştı. Türkçeye Nihal Özçelik çevirmiş. Henry Miller'in ölümünden sonra kitabı basıma hazırlayan Joyce Hovvard, bu sıradışı ve saplan- tılı aşkı kısaca şöyle tanımlıyor: "Böylece, bu doğu-batı, nisan-ekim ilişkisi Henry yetmiş beşinde ve Hoki yirmi sekizindey- ken başlamış oldu. Bu, ruhbilimsel biryap-bozu andıran ve sıradışı kişilikleri olan kişileri ilgilendir- diğinden eşine az rastlanan bir ilişkiydi.' • • • Aşkın, cinselliğin ve tutkunun yazan Henry Mil- ler, 1966'nın Şubat ayındayakın arkadaşı Dr. Lee Siegel'in evine masatenisi oynarnaya grttiğinde, güzel ve güzel oiduğu kadar etkileyici Hoki Toku- da ile karşılaşır. Romantik bir aşkın peşinde olan Miller yetmiş beşinde, kız ise yirmi yedisindedir. Caz şarkıcısı ve piyanisti olan Tokuda ülkesinden yenı gelmiş- tir. Kısa bir süre sonra, Miller onun sahneye çık- tığı "Imperial Gardens"a gıtmeye başlar ve ona sınlsıklam âşık olur. Bu sıradışı ilişki evliliğe vanr. Hoki ve Henry, 10 Eylül 1967'de evlenirter ve balayına Paris'e gider- )er. Miller'in -yaratıcılığının- kentine. ••• Kederli bir aşk, kederii bir ilişkidir aslında. Şu veya bu şekilde "ayn düşmeler" ile bir süre gider. "Bana verebileceğin tekgerçek, geçerii ve en- der hediye senin tapılası kibar, neşeli, çekici, al- dırmaz, müsrif, umursamaz kendin -HokiSama- dir. Bir süre şarkı söyle, biraz kal. Tokugavva dö- neminin Tokuda'sı. Senin her zaman sadık, duyariı, seven, bağlı, akılsız kocan. Henry-San." • • • Zorunlu gidip gelmeler, ayrılıklar ve aradaki kırk sekiz yıllık bir zaman diliminin yarattığı "farklılık." Giderek içinden çıkılmaz bir ilişkiye dönüşür. (Is- ter istemez.) Beklenen bir son: Mayıs 1970'te boşanıriar. An- cak arkadaşlıklan, görüşmeien hatta meUupiaş- malan sürer. > "Sevgili Hoki-San Sonundabirsonuca vardım; bizimkan koca ola- rakyaşamımızın bir anlamı yok. Biz hiçbirzaman gerçekanlamda kan koca olmadık. Bana hiç sev- gi ya da ilgi göstermedin. Sanki bir canavarmı- şımgibi, sanayaklaştığımda kaçtın. Yalnızcaken- dinle ve kendi güvenliğinle ilgili gibisin. İki ya- bancıgibiyiz. İkikısa yıllıkevtiliğimizsûresince hep birgün değişeceğini umdum, ancakgörûnüşegö- re değişemiyorsun ya da değişmeyeceksin. Seni suçlamayacağım. Olduğun gibisin ve bu- na engel olamıyorsun, ancak ben böyle anlam- sız biryaşamı sürdüremem. Benim için sevgiya- şamdaki en önemlişeydir. Anlaşılan seniniçin de- ğil. Buyüzden aynlmamızgerektiğini düşünüyorum. Döndüğünde boşanma hazırtıklannı yapacağım; belki böyle daha da mutlu oluruz," Miller, 4 Ocak 1969'da yazdığı bu mektupta, ya- şadığı kederi, hüznü, sıkıntıyı böyle dile getırir. En ryisi -doğrusu- boşanmaktır. • • • Sevgililer Günü'nde birine bir armağan vere- cekseniz; bu kez kitap alın. Bir gül ile, örneğin kır- mızı bir gül ile bıriikte olabilir pekâlâ. Niye, kederli de olsa Henry Miller'in yaşamının sonlannda yaşadığı bu sıradışı aşkı içeren Aşk Mektuplan olmasın vereceğiniz armağan!.. Tracey Emin'in çıplafc fotoğpaflan saOşa sunıduyop I Kültür Servisi - İlk olarak Tracey Emin'in Londra'daki Tate Modern'de iç çamaşırlanyla dolu bir kutuyu sergileyeceği haberi geldi. Öyle görünüyor ki sanatseverler şimdi de sanatçıyı çamaşırsız görme fırsatmı elde edecekler.Tracey Emin'in bir dizi çıplak fotoğrafı, bu hafta içmde Chnstie's'de satışa sunulacak. 'Naked Photos-Life Model Goes' başlıklı fotoğraflar sanatçıyı çalışu-ken dinlenirken ve oyun oynarken gösteriyor. Emin'in bu fotoğraflanna ilham veren bir enstalasyon da Ingiltere'de ilk kez sergileniyor. Bu enstalasyon, Emin'in altı yıl boyunca bir resim 'blok'unu bitirmeye çalıştıktan sonra Stockholm'e gittiğı ve orada galerinin cam duvarlı bir bölmesine kendini kilitleyerek tümüyle çıplak olarak uyuduğu, yemek yediği ve sergiyi gerçekleştirdiği zaman ortaya çıktı. Izleyiciler ise onu galeri duvarlanndaki onaltı balık gözü lensten seyrettıler. Chnstie's'de satışa sunulan işler arasmda Sam Taylor- VVood'un 'Pent-Up' isimli bir video çalışması ve Sarah Lucas'ın oto-portreleri de bulunuyor.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle