Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 25 ŞUBAT 2001 PAZAR
HABERLER
DUNYADA BUGUN
ALİ SİRMEN
Yara Daha Sıcaktı .,-..•,
Sevgili,
Cuma günü öğlen üstü bir davetten aynlmıştım.
Galatasaray Lisesi'nin orada "ne yapsam" diye
düşünürken Taksim-Tüne! tramvayı önümde dur-
du.
"Biner miyim, binerim " dedim ve atladım...
Bu tramvaylar benim çocukluğumun, gençliği-
min tramvaylan ama yine de her görüşümde, "Bu
kadar küçükler miydi" diye şaşırıyorum.
Bir zamanlar vapurla birlikte Istanbul'un belli
başlı ulaşım aracı olan tramvaylar benim belleğim-
de daha başka boyırtlarda kalmışlar.
Aynı şaşkınlığı 1976'da Paris'e yedi yıl aradan
sonra ilk gidişimde de yaşamıştım.
1965-69 arasında üç buçuk yıl yaşadığım ken-
te, uzun süre sonra dönüyordum.
Içinde yıllanmı geçirdiğim sol kıyıdaki Quartier
Latin'i gezerken heyecan ve şaşkınlık arasında gi-
dip geliyordum.
Boulevard Saint Michel belleğimdeki kadar ge-
niş değildi. Hiyerogfifi okuyan, ünlü bilgin Cham-
pollion un adını taşıyan, üzerinde ve köşesinde,
sanatfilmleri oynatan, sinemalann bulunduğu dar
sokak ise benim anımsadığım kadar dar değilmiş
meğer.
İlk kez o zaman anladım, belleğin koruyucu ol-
duğu kadar değiştirici de olduğunu.
Yıllar önce, biraz ötede, Sorbonne'da, Bergs-
son belleğin kurallannı açıklarken onun aynı za-
manda seçici ayıklayıcı olduğunu anlatmıştı.
• • *
Seksenli yıllann sonlarına doğru, yağmurta biten
bir yaz pazar gunünde, bacanağım Yılmaz Tür-
keri'nin sürat motoruyla Idealtepe'den başlayan
bir gezide de benzeri duyguları yaşamıştım.
Çocukluğumun ve gençliğimin Istanbul'u bir de-
niz kenti idi. Kıyıda plajlar birbinni izlerdi.
Bizim yola çıktığımız Idealtepe'den bir kilomet-
re kadar ötedeki Süreyya Plajı çoktan kapanmış-
tı, kirlenmesi hızlanan deniz yuzünden Idealtepe
Plajı da can çekişiyordu.
Hemen bir buçuk mil ötesindeki Bostancı Plajı
kentleşme sırasında can vermişti.
Suadiye Plajı, doldurularak yapılan sahil yolunun
ardında kalmıştı, Caddebostan da hakeza...
Fenerbahçe Plajı'nın yeri duruyordu, ama neye
yarar!
Moda'daki "Deniz Hamamı've "Kadınlarhama-
mı" çoktan tarihe kanşmışlardı.
Salacak Plajı yok olmuştu.
Küçüksu'nun durumutıpkı Fenerbahçe gibiydi...
Tarabya'nın modern plajının rıhtımında insanlar
mayolannı giymiş, güneşleniyor, hüzün kanşık bir
özlemle kirlenmiş suya bakıyorlardı.
llerde Yenimahalle'deki plaj henüz can verme-
mişti, eskiye oranla tenha olmakla birlikte, oradan
su sesleri, denizin tadını çıkaran insan çığnşlan
geliyordu.
Bir saatten az süren bir yolculukta, çocukluğu-
mun ve gençliğimin bütün plajlannın önünden kı-
sa sürede geçmiştik. Geçmişte önlaıin her bînne '
gitmek için vapuriar, tramvaylar, dolmuşlarla uzun
yolculuklar yapmak gerekirdi.
O pazar gününe kadar anılanmda derinliğini ko-
ruyan deniz kenti birden yamyassı oldu.
•••
Tabelasındaki istikametin tersinden bindiğim
Taksim-Tünel tramvayının belleğimdekine uyma-
yan gerçek boyutlan bir anda bütün bunlan düşün-
dürdü bana.
Fransız Konsolosluğu'na doğru yaklaştrken ora-
daki dil kurslanna yazılan bir yakınımın birkaç gün
önce başından geçen ve bana sıcağı sıcağına an-
lattığı olayı anımsadım.
O orta yaşlarda, temiz giyiminden varsıl olma-
dığı anlaşılan kadını hiç görmedim, ama sanki gör-
müşumcesine gözlerimin önünde.
Kursa kayıt olmaya gelmişti. Bir buçuk aylık hız-
landırılmış kursun fiyatının 95 milyon olduğunu öğ-
renince duralamıştı. Son bir umutla sordu:
- Taksit yapıyor musunuz?
Paranın peşin olarak kurs başlamadan ödenme-
si gerektiğini oğrenince hüzünlendi, kınk adımlar-
la dönüp ağır ağır uzaklaştı.
Kurs devalüasyondan sonra, 135 milyon, adını
bilmediğim, yüzünü görmediğim kadının orayagit-
mesi artık daha da olanaksız.
Taksim'e doğru yaklaşıyorduk, vatmanın hemen
arkasında durmuş, nereden çıktıklannı kestireme-
dtğim, ama dalgalar halinde Galatasaray'a doğru
yürüyen insanlara bakıyordum; henüz yedikleri
darbenin farkında değillerdi.
Kimileri de döviz bürolarının önünde durmuş,
yanmayan panolarda nafile kur anyorlardı.
Yara daha sıcaktı, insanlar şaşkınlardı; vurul-
muşlardı, ama acıyı henüz tam hissedemiyoriardı.
"Aaaahhh!" diye bağırmalan için daha birkaç gün
geçmesi, zamların yağmur gibi yağması, yoksul-
laşmanın endişesinin yerini, somut yoksunluklann
alması gerekiyordu.
Öksüz ve Okuyan
'Hükümette değişikük
kararım üdeder verir'
tstanbul Haber Ser-
visi-Uluslararası Nak-
liyeciler Derneği'nin
(UND) olağan kong-
resine katılan ANAP'-
lıveMHP'libakanlar,
hükümette değişiklik
konusunda genel baş-
kanlann karar verece-
ğini söylediler.
Ulaştırma Bakaru
Enis Öksüz, kurunun
yanında yaşın da ya-
kılmak istendiğini be-
lirterek "Toplu iğne
başı kadar kusurumu
bulsunlar. istifa ede-
rim" dedi. Çalışma ve
Sosyal Güvenlik Ba-
kam YaşarOkuyan ise
"Bir lasım medya yaz-
dığma göre bizce yo-
rum yapmak doğru
değüdir" dedi.
Uluslararası Nakli-
yeciler Derneği 27.
Olağan Genel Kurulu
dün Polat Renaissan-
ce Otel'de gerçekleşti-
rildi.
UND Genel Başka-
nı Saffet Ulusoy'un
açılışını yaptığı kong-
rede, divan başkanlığı
seçimi tartışmalara
neden oldu. Ön sıra-
larda bakanlann yer
aldığı kongre salonun-
da tartışmalann büyü-
mesi üzerine Türkiye
Odalar ve Borsalar
Birliği Başkanı Fuat
Miras'ın divan başka-
nı olması oybirliğiyle
kararlaştınldı.
Emek cephesinden hükümetin ekonomide aldığı kararlara yönelik tepkiler giderek büyüyor
Kıızhı sorumhısuIMF• Hervatandaşa
600 dolar ek yük
getiren ekonomik
krizin
sorumlulanmn
halka hesap vermesi
gerektiğine işaret
e^en KESK Dönem
Sözcüsü Hasan
Karakaya, IMF
anlaşmalannın iptal
edilmesi gerektiğini
söyledi.
Prof. Kepenek:
ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) -
KESK Ankara Şubeler Platformu Dö-
nem Sözcüsü Hasan Karakaya, son
ekonomik krizin hükümet eliyle uygu-
lanan IMF politikalannın ortaya çıkar-
dığı bir bunalım olduğunu vurguladı.
Emekli-Sen Genel Başkanı İbrahim
Şahin. IMF'in yaklaşık 3 yılı kapsayan
ekonomik programının 14 ay doldur-
madan îflas ettiğine işaret ederek, "Si-
yasiler kendi beceriksizHklerini birileri-
ne yüklemek amacı ile suni gündem ya-
ratmaktadırlar" dedi.
Emekçilerin, hükümetin ekonomide
aldığı kararlara yönelik tepkileri gide-
rek artıyor. KESK Ankara Şubeler
Platformu Dönem Sözcüsü Hasan Ka-
rakaya, düzenlediği basın toplantısın-
da, programın iflas ettiğini belirterek,
hükümetin bu iflasm nedenlerini ka-
muoyuna açıklamasını istedi. Her va-
tandaşa 600 dolar ek yük getiren eko-
nomik krizin sorumlulanmn halka he-
sap vermesi gerektiğine işaret eden Ka-
rakaya, IMF anlaşmalannın iptal edil-
mesi gerektiğini söyledi. Karakaya,
"Emekçilerin hak kayıplan giderilme-
Kdir. Krizin faturası yine emekçilere ve
yoksul halka çıkaniacaknr. Türkiye yd-
lardır ekonomik ve ahlaki bir skandal
yaşamaktadır. Halka verikn sözler boş
ve yalan çıkmıştır. Tûrkiye'yi 57. hükü-
met değfl IMF ve VV'ashington iradesi
yönetmektedir. Göstermelik hükümet
derhal istifa etmeBdir" diye konuştu.
Karakaya, emekçilerin yüzde 50'ye
yaklaşan kaybının kamuoyuna açıklan-
ması, "yalanveaJdatmacalara" son ve-
rilmesi gerektiğini söyledi.
Emekli-Sen Genel Başkanı ibrahim
Şahin, siyasilerin beceriksizliklerini bi-
rilerine yüklemek amacıyla suni gün-
dem yarattığını kaydederek "Gelecek-
te hem hükümet bem IMF tarafindan
çok başanh olduğu sûrekü pompala-
nan ekonomikprogramın başansızhğı,
Başbakan Bülent Ecev it'in açıklamala-
nyîa tescil edihniş oldu. 2001 yılı hedef-
lerinin sil baştan olacağı bellidir. Bu de-
mektir ki 14 aydır kemer sıkan haDa-
mız yeni bir fatura ödemek durumun-
da kalacaklanhr" dedi.
Şahin, krizin ilk mağdurlannın
emekliler olduğunu bildirerek "Emek-
lilerimiz, sefalet maaşı olaraknitelendi-
rflen maaşlannı alamamışlardır. Sebe-
bi, bankalarda para yok. Bankalann
içini boşaltanlara, bortumlayıp ülkeyi
terk edenlere triryonlar var" diye ko-
nuştu.
Kemer
sıkma "
sürecek
ANKARA (Cumhuriyet
Bürosu) - ODTÜ'den Prof.
Dr. Yakup Kepenek, dalga-
lı döviz kuruna geçilmesi-
nin sonucunda fiyat arhş-
lannın hızlanacağını bil-
dirdi. Programm en önem-
li ayağının ortadan kaldı-
nlmasına karşın, hüküme-
tin çelişkili bir tutumla ma-
liye politikasında değişik-
lik yapılmayacağını açık-
ladığma dikkat çeken Ke-
penek, bunun kamu çalı-
şanlannın maaşlannda iyi-
leştirme beklenmemesi an-
lamma geldiğini. fiyatlann
düşmeyeceğini, ancak ke-
mer sıkmanın süreceğini
söyledi.
Kepenek, faiz yükünün
de katlanacağı uyansmda
bulunurken "Haftanmilk4
işgüriünde hâkümetin eko-
nomiye malryeti katrilyon-
larca liradır ve her gün art-
maktadn". Sorun, bunab-
mın kaynağı olan hükü-
mettir" dedi.
Prof. Kepenek^şu uyan-
lardabulundu: "Once,ma-
üye politikasuıda bir deği-
şiklik yapümayacağı vur-
gulanryor. Bunun anlanu,
kamu çahşanlaruun maaş
ve ücretlerinde bir i>ileştir-
menin beklenmemesidir.
Bu dururoda, dar ve sabit
gelirlileri enflasyona ezdir-
meyeceğiz sözü, her zaman
olduğu gibi içi boş bir süs-
lemeden başka bir aniam
taşunaz. Fîyatiar düşmeye-
cek, ancakkemer sıkma sü-
recektir. Ancak hükümetin
borçlanmasmda faizlerin
\uksehnesiyle, 2001 yıh için
öngörûkn 16.68 katriryon
ürahk faiz ödeneği kaüana-
cakbr. Sonra, yapısal re-
fonnlar, yani özeDeştirme,
Telekom ve THY'nin sao-
şryla hızlandınlacaknr.
Türkiye, dış borç batağma
bannbnakta, yabancı stcak
paranın kıskacmda bırakıl-
makta ve bu olumsuz ko-
şullarda büyük kamu giri-
şimlerini sudan ucuza saa-
şa sunacaknr."
IĞNELİ nRÇA ZAFERTEMOÇİN
.5 ı ç E n n E c.
AB Komisyonu Temsilcisi, Türkiye'ye adımlannı hızlandırmasını önerdi
;: Kriz işleri güçleı
tstanbul Haber Servisi - Avrupa Birli-
ği Komisyonu Türkiye Temsilcisi, Büyü-
kelçi Karen Fogg, Türkiye'deki ekono-
mik krizin işleri birkaç ay öncesine oran-
la daha fazla güçleştirdiğini, Türkiye'nin
artık daha fazla zamana gereksinim duy-
duğunu söyledi. Bu krizin, Türkiye Av-
rupa Birliği ilişkilerini (AB) siyasal ola-
rak etkilemeyeceğinin altını çizen Fogg,
"AB, ülkelerin iç politikalanyia ilgüen-
mez, o ülkeler AB adayı olsalar bile" de-
di.
Marmara Üniversitesi'nce düzenlenen
AB seminerinin üçüncü gunünde, öğren-
cilerin konuğu olan Karen Fogg, Türki-
ye'nin gündeminde yer alan Ulusal Prog-
Demirel'i ziyaret eden DYP lideri, sorunları konuştuklarını söyledi
Çiller istifa çağnsını yineledi
Çfller, seçim hükümeti
kurularak yeni bir prog-
ram yapıhnasını istedL
ANKARA (Cumhuriyet Büro-
su) - Eski Cumhurbaşkanı Süley-
man Demirel'i ziyaret eden DYP
Genel Başkanı Tansu Çiller, "Ya-
pıhnası gereken en acfl şey, hükü-
metin istifa etmesidir" dedi.
Çiller, Demirel'i dün sabah Ku-
leli Sokak'taki çalışma ofisinde zi-
yaret etti. Yaklaşık bir saat süren
basına kapalı olarak gerçekleşen
görüşmenin ardından Demirel,
Çiller'i kapıya kadar çıkarak uğur-
ladı.
Çiller, çıkışta yaptığı açıklama-
da, Demirel ile ûlkenin genel du-
rumunu değerlendirdikJerini an-
larh. Çiller, Demirel'e bir süre ön-
ceki rahatsızlığından dolayı da
geçmiş olsun dileklehni ilettiğini
kaydetti. Çiller, milli mutabakat
hükümeti önerisinin yanlış anla-
şıldığını söyledi.
Başbakan Bülent Ecevit'in istifa
etmesi, devletin tepesinde banş ol-
ması ve seçim tarihi belirlemesini
önerdiğini kaydeden Çiller, bedel
üstüne bedel ödenmemesi için bir
seçim hükümeti kurularak yeni bir
programla başlangıç yapılması ge-
rektiğini dile getirdi.
ram'ın da, ekonomik istikrann da önem-
li olduklannı söyledi. Avrupa'da Hıristi-
yan değerleri yüksek politikacılann ol-
masının, AB'nin bir Hıristiyan Kulübü
olduğu anlamına gelmeyeceğını savunan
Fogg, "Bizler için çogukuhık, derookra-
si, insan haklan daha önemiL Türkiye'nin
dini değerleri ve Müshlman oluşu, üyefik
konusunda çok da
önemti değü" dedi.
Türkiye'nin Ko-
penhag Kriterleri'ni
yaşama geçirmek için
hızlı davranması ve
bu konuda kendisine
hedefler koyması ge-
rektiğini ifade eden
Fogg. "Tam üye»k,bu
kritertere uymaktan
geçer. Türkrye, öteid
adaylara oranla, tam
üyebk konusunda
şana en az olan ülke.
Türkiye, ekonomik,
polhikve sosyaladnn-
landaha hızhatmah.
Bunu da sadece AB
için yapmamah. Zira
bu adnnlarTürkinsa-
nını da rahadaar" di-
ye konuştu.
SlFIR NOKTASI /ORAL ÇALIŞLAR
Prof. Boratav:
Türkiye
şantaj ,
altında
ANKARA (ANKA) -
Prof. Korkut Boratav,
programın tamamen çök-
tüğunü belirtirken Türki-
ye'nin ciddi bir finansal
krize sürüklenmek üzere
olduğu uyansında bulun-
du ve bankacılık kesimin-
de yaşanabilecek çöküntü-
lere dikkat çekti.
SBF Öğretim Oyesi
Prof. Boratav, bankalann
garanti altına alınan dış
borçlannın Hazine ya da
Merkez Bankası tarafin-
dan karşılanmasının ise
yalnızca krizin bankacılık
ayağının kamufle edilme-
si anlamına geleceğini
vurguladı. Aralık ayında,
IMF'nin zorlamasıyla
bankalann dış borçlanmn
da Hazine garaatisi.alüna*
alındığını hatırlatan Bora-,
tav, "Rezalet olarak nite-
lendirilebilecek bu ödünün
ciddi cezai sorumluhık ta-
şjy abilecek bir özeflik taşı-
d^uudüşünüyonun" diye
konuştu.
Arahk 1999'da IMF ile
yapılan stand-by anlaşma-
sının,
tt
dövizkuruçıpasına
bağh antienflasyonist istik-
rar programı" modeline
dayandığmı hatırlatan Bo-
ratav, bu uygulamanın
dünyadaki örneklerinde de
hızlı bir canlanma aşama-
sını izleyen bir daralma
sarkacım içerdiğini söyle-
di. Boratav, daralma kon-
jonktürünün büyük boyut-
lu sermaye çıkışlart ile bir-
leşmesiyle finansal krizle-
rin gündeme geldiğini be-
lirterek şöyle dedi:
"Türkiye 1999 Arahk'ı
Be2001 Şubat'ı arasında bu
sarkaa, finansal bir kriz de
rçererek aynen izlemiştir.
Yapısal reformlar adı alhn-
da, Türkiye'nin toplumsal
yaptsmın temel parametre-
leri, IMF bürokratlan ile
yetkisizve sonunsuz iki ka-
mu görevHsi arasmdabefir-
lenmiş; hükümct, parla-
mento ve Cumhurbaşkanı,
dış krediler kesikcek şan-
tajı aHmdadn:''
oralcalislar@yahoo.com
Türkiye'nin acil olarak "dalgalı
kur"a degil, demokrasiye gereksi-
nimi var. Yurtdışından deneyimli
ekonomi uzmanlannın getirileceği
ve onlann ekonomik krize çözüm
bulacakları söyteniyor.
önceki gece TUSES Vakfı'nın
geleneksel yemeğinde, ülkemizin
dünya çapında ünlü bir ekonomi
uzmanıyla sohbet ettim. Atilla Ka-
raosmanoğlu'na, son gelişmeler
konusundaki düşüncelerini sor-
dum. Karaosmarroğlu ilginç ve
uyancı açıklamalar yaptı:
"Efendim, herkes benden eko-
nomici olduğum için ekonomik ce-
vaplar bekliyor. Türkiye'deki krizin
cevabı ve çözümü ekonomik değil
öncelikle siyasi.
Türkiye, yaşadığı bu yapısal kri-
zi, ancak katılımcı demokrasi mo-
deliyle aşabilir. Katılımcı demokra-
si olmadan krizin birisi biter diğeri
başlar. Içeride ve dışanda güven
veren bir demokratik süreç başla-
madıkça bu sorunlardan kurtulmak
mümkün değil."
TÜSİAD da çözüm için siyasi
adımlara öncelik verilmesi gerekti-
ğine dikkat çekti. Işadamlan Hel-
Acil Demokrasi Kuru
sinki'de AB'ye aday üyeliğin kabu-
lünden bu yana, gelişmiş demok-
rasi konusunda hiçbir ciddi adım
atılmadığına vurgu yaptılar.
AB'ye sunulacak olan Ulusal
Program'ın siyasi kriterlerinin Avru-
pa ölçülerine uygunluğunun öne-
minden söz eden işadamları, eko-
nomik krizin de siyasi olduğu inan-
cını dile getiriyorlar.
Işadamlan, "gelişmiş demokrasi
iradesi"ni neden öne çıkanyorlar?
Konuştuğum işadamlarının söyle-
diği şu: "Türkiye ıçeride ve dışan-
da güven vermeyen bir siyasi ya-
pıya sahip. Içeride sertfik yanlısı,
dışanda 'kızgın adam' görünü-
mündeki Türkiye'ye yabancılarya-
tınm yapmaya korkuyohar.
Her an ûlkedeki istikrarsızlığın
yatırımlarını tehlikeye düşüreceği
endişesini taşıyohar." Bazı işa-
damları, yaptıkları birçok yatırım
anlaşmasının, yabancı ülkelerie ya-
şanan krizler sırasında iptal edildi-
ğini anlatıyorlar.
Görünen o ki, Avrupa'nın yanı
başında ve geleceğini Batı'da gö-
ren bir ülkenin, sertlik yanlısı iç ve
dış siyaseti büyük bir belirsizliğe
neden oluyor. Çünkü, bir karara va-
nlmak zorunda, Türkiye bir Batı ül-
kesi mi olacak, yoksa Doğu ülkesi
mi?
Batı ülkesi olmak, Batı'nın ölçüt-
lerine yönelmek ve bu konuda
adımlar atmak anlamına geliyor.
Ömeğin en temel demokrasi ölçüt-
leri konusunda bu ülkenin ileri
adımlar atmaya niyeti var mı?
• • •
Bazılan, Türk milliyetçiliğini, Ba-
tı karşıtlığı, daha cilalanmış haliyle
anti-emperyalizm gibi sunuyor ve
bu sunuşun sonunda, ''Demokra-
si konusunda fazla zoharlarsa, biz
de Avrasya seçeneğine yöneliriz"
diyorlar. Bu bir tercihtir, ama ha-
yatta hiçbir karşılığı yoktur.
Tûrkiye'yi yönetenler ise Batı'ya
gidip "Tamam" diyorlar, ama Tür-
kiye'ye dönünce demokrasi düş-
manı, özgürtük düşmanı, içe kapa-
nık milliyetçiliği tercih ediyorlar.
Ancak artık belirsizlik ve ayak sü-
rüme dönemi bitiyor.
Baskıcı bir rejimi, halkı sürekli
yoksullaştımna ve muhalefeti sus-
turmak temelinde ayakta tutmak
zorlaşıyor.
Demokrasi, Batıhlar istediği için
gerekli değil, bizim kendi huzuru-
muz, kendi geleceğimiz için önem-
li. Aynca, Türkiye gibi değişim po-
tansiyeli yüksek olan bir ülkeyi bas-
kıcı bir rejimle yönetmenin bir sını-
nnın olduğu da gün gibi aşikâr.
Ekonomideki iflas, aslında 12 Ey-
lül'den bu yana Türkiye'ye giydiril-
mek istenen dar elbisenin patla-
masıdır, yırtılmasıdır.
Hele, Helsinki zirvesinden bu ya-
na Avrupalı olmak isteyenlerin bu-
nun gereği konusunda hiçbir ileri
adım atmak istememeleri, artık bu
yolun sonuna gelindiğini de kafa-
lara vuruyor.
Bugüne kadar bu ülkeyi yöne-
tenler, herkesin susturulduğu, gü-
venlik güçlerinin muhalefeti istedi-
ği gibi ezdiği bir sistem kurdular.
Meclis'in yerini MGK akjı, siyasi
partiler sisteminin yerini IkJerler sul-
tası aldı. Bu sistem, bir yağmacılık
rejimiyie el ele yürüdü. Seçilenler
ve bürokratlardan oluşan çekirdek
kadro çaldı, yağmaladı ve Kirnsenin
ses çıkaramayacağı bir baskı reji-
mi kurdu.
•••
Içerideki baskıcılık, dışarıda her-
kesle kavgalı bir "öfkeyle" el ele
yürüdü. Artık yolun sonın» gelin-
di. "Dalgalı döviz kuru"nün ya da
yurtdışından ithal edilen ekono-
mistlerin sorunu çözeceğigibi ger-
çekçi olmayan bir yol izlerıyor. So-
runun esası gözlerden ka;ırılıyor.
Türkiye'nin ihtiyacı acil oernokra-
si. Hemen bugünden. Yurtdışından
ekonomi bürokratı getirmek yeri-
ne, demokratik yapılanrnaya yat-
kın bir hükümet kuralım.
Batı uygarlığının demokrasi de-
ğerierini içine sindirmiş kşilerden
oluşan, 1982 Anayasası'n sil baş-
tan yeniden hazırlayacak b»ir yeni
hükümet oluşturalım.
Soğuk savaş artıklanya bugü-
nün Türkiye'sine çözüm b»Jİuna-
madığı ortada.