Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
25 ŞUBAT 2001 PAZAR CUMHURİYET SAYFA
17
Nankörlük
70 yaşmdaki
emekli veteriner
okurumuz,
nankörlük
konusunda kedilerin
suçlanamayacağını
söyiüyon insanlar
tarafından nankörlükle
suçlanmasının
kedilerin
bağımsızlığına
düşkünlüğünden ve
asaletinden geldiğini
anlatıyor... Yani kedi
ödün vermiyon çıkar
beklentisi içindeki
insanlar da kedilere
"nankör" diyor...
Devlet
memuriuğundan
emekli okurumuz
sahibine karşı
sadakatin en iyi
örneğini veren
nayvanın ise köpek
olduğunu anımsatıyor.
Tei: 0.212.512 05 05 Faks: 0.212.512 44 97Etektron* posta: derazsom9cumhuriyetcom.tr
- Enflasyon hedefi
değişmiş...
"Hedef tahtası ise
değişmiyon
Dar aeürli vatandasl"
A
Inının üstünden saçının bir tutamını açıkta
bırakıp çenesinin altından düğümlediği ba-
şörtüsü ile bir Anadolu kadım Birnur Şe-
ner... Burdur'da doğmuş; okumak istedi-
ği halde ilkokuldan sonra okutmamışlar, 15'inde ev-
lendirmişler; şimdi 54 yaşında ve bir yazar... Kendi
öyküsünü kendisi yazmış: "Fakir'in Kıyısmda"
Inanılmaz bir öykü...
Sekiz yaşındayken dişini çektirmek için berber kol-
tuğuna oturduğunda, büyüklerin konuşmalanndan
Burdur'un Akçaköy'ünde kafası semaver kadar çok
akıllı bir adam olduğunu duymuş: Fakir Baykurt.
Bir gün sanlmış kaleme, adresini bilmediği ve as-
la gönderemeyeceği bir mektup yazmtş Baykurt'a...
Sonra bir mektup daha, bir daha... Annesinin da-
yaklanna rağmen yırtılan her mektubun yerine ye-
nisini yazmış! Evlenmiş yazmış, çocuk doğurmuş yaz-
mış... Tam 40 yıl bıkıp usanmadan Fakir Baykurt'a
gönderilmeyen mektuplar yazmış.
Birnur ŞenerYaşı 19'a geldiğinde, Fakir Baykurt'un bir kitabı-
nı ödünç bulmuş; bir haftada üç kez okuyup ezber-
lemiş... Sonra Fakir Baykurt'un öteki kitaplanylata-
nışmış; halı dokumuş okumuş; bulgur kaynatmış
okumuş; çocuklan okula göndermiş okumuş... Fa-
kir Baykurt ne yazdıysa hepsini okumuş; hepsini
ezberlemiş... Ezberlediklerinden derlediği öyküleri
konu komşuya anlatır olunca adı "Masalcı Birnur"a
çıkmış... Bir yandan da onca darlık içinde çocukla-
nnı okutmaya yemin etmiş; kızını öğretmen, büyük
oğlunu eczacı, küçük oğlunu ziraat mühendisi yap-
mış... Inat bu ya, gitmiş dışardan sınava girip orta-
okul diploması almış; eşini yitirince oğlunun ecza-
nesinde kalfa olmuş...
Yaşamının her anında Fakir Baykurt'u okumayı
ve izlemeyi ve Fakir Baykurt'a gönderilmeyen mek-
tuplan yazmayı ise hiç aksatmamış... Ve bir gün...
llk günden 40 yıl sonra 1997'de... Mektubunu zar-
fın içine koyup üzerine "Fakir Baykurt" yazarak ve
Çeltikçi'deki evinde sabahın beşinde kalkıp hazır-
lanarak, Burdur'da düzenlenen bir imza gününde ve
iki oğlunun yanında zangır zangır titreyerek Fakir Bay-
kurt'un karşısınaçıkmış...
Çantasındaki bütün kitaplan dökmüş masaya... Fa-
kir Baykurt, "Bu kitapların hepsi senin mi" diye şa-
şa kalmış; "Sizin bunlar! Yazdınız okudum" diyerek
bir soluğa ne kadan sığarsa hepsini anlatmış...
Tanış olmuşlar 40 yıllık dost olmuşlar, karşılıklı mek-
tupları postacılar taşır olmuş...
Fakir Baykurt aramızdan aynldığından beri Birnur
Şener, gönderilmeyen mektuplar yazıyoryine... Bir
de bu kitabı "Fakir'in Kıyısında'yı yazmış; Papirus
yayımlamış.
Bir Anadolu kadınıyla tanışmak için okuyun...
Ozür
Başbakan Bülent
Ecevit'in,
Cumhurbaşkanı
Ahmet Necdet
Sezer'in kendisinden
özür dilemesini
istemesi üzerine
vatandaş Mehmet
Oğuzan, "Ailemle
biriikte çok
yakın
çevremden,
Bülent Ecevit'in
siyasal birikimi için
seçimlerde 70
civannda oyu DSP'ye
verdiğim ve
verdirdiğim için Büyük
Türk Milleti'nden özür
diliyorum" diyor...
SESSÎZ SEĞASÎZ (!) NURİKURTCEBE*
/A/S4A//A/
sT—-N
• * K^^m.
Yüksek Yerilim Hatu
erdmciftku(â yahoo.com
Korumanın bu kadan da fazla; en iyısı DSP, ANAP'ı
evlat edınerek nüfusuna geçirsin!
kitflial doktorasıyla dekan yardımcılığı!
Safiye Akbulut, Marmara Üniver-
sitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Reh-
berlik ve Psikolojik Danışmanlık Ana-
bilim Dalı'nda yüksek lisans egitimi ya-
pıyor ve bir tez hazırlıyor...
Aradan bir süre geçtikten sonra
1988 yılında Marmara Üniversitesi
Eğitim Fakültesi'nde araştırjna gö-
revlisi olarak çalışan Semra Ünal, Is-
tanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler
Enstitüsü'nde doktora yapıyor...
Ünal, Akbulut'un tezinden kaynak
göstermeden yaptığı alıntılarta kendi
tezini hazırlıyor.
Intihal olayı basına yansıyınca Istan-
bul Üniversitesi soruşturma açıyon
1996 yılında Prof. Dr. Haluk Yavu-
zer, Prof. Dr. Atilla Baransel ve Prof.
Dr. Rona Serozan'dan oluşan ko-
misyon Ünal'ın tezini inceliyor. Tezde
"kısmi alıntılar" bulunduğu
saptanıyor ve bu durum "bi-
limsel ahlaka uygun" olmadı-
ğı gerekçesiyte Semra Ünal'ın
doktorası iptal ediliyor.
Ünal, Istanbul 6. Idare Mahkeme-
si'ne gidiyor ve mahkeme üniversite-
nin iptal karannı durduruyor, Danıştay
da mahkemenin karannı kabul edi-
yor.
Aradan bir süre daha geçiyor...
Ve bilim adamlannın elinden aldı-
ğı doktoraya mahkeme karanyla sa-
hip olan Semra Ünal, Marmara Üni-
versitesi'nde Teknik Eğitim Fakültesi
Dekan Yardımcılığı'na atanıyor ve şu
sıralar kendisine profesörlük kadrosu
isteniyori
ÇED KÖŞESİ
OKTAY EKÎNCl
Nâzım ve 'Endüstri Bölgeleri'...
•fctVdrilleriae
Kültür Bakanı tstemihan
Talay'ın girişimiyle ımzaya
açılan "Nâzun Hikmet'e T.C.
Vatandaşlığf kararnamesı
kimi "milliyetçi" bakanların
"direnişine" takıldığında ilk
çileden çıkan Bekir Coşkun
olmuştu... Yine o enfes ve
"gerçekçi" üslubuyla kale-
me aldığı "Nâzım'ı Kurta-
rın" başlıkh yazısında geniş
bir kesimin ortak duygulan-
nı şöyle özetliyordu:
"Bence Nâzım Hikmet bu
adamların eline düşmeme-
li (...) Toplum zaten kendi
şairi. kendi parçası, kendi
soyundan-sopundan, kendi
içinde görüyorsa görüyor
(...) Bu adamların gönlü ile
Nâznn'a iade-i itibar verile-
cekse verilmesin, kalsın (...)
Nâzım'ı bunların elinden
kurtann..." (Hürriyet -15/Şu-
bat/2001)
Ardından
Ataol Beh-
ramoğlu da
benzer çıkı-
şını, "Nâ-
zım'ı Rahat
Bırakın" di-
yerek yapı-
yor, yazısını
her zamanki
gibi yine iyi
niyetli bir
"dilekle"
noktahyor-
du: "Sizler,
onun hepi-
nizden bin
kat fazla sa-
hip olduğu
yurttaşhk
hakkmı ona
geri vermek şurda durson,
bugünkü cehalet ve karan-
lığınızdan kurtulup onunla
y urttaşlığa layık olmaya ça-
üşın..." (Cumhuriyet- 17/Şu-
bat/2001)
•••
Nâzım'a karşı bu "saygı"
yüklü içten yazılan okudu-
ğumda, "acaba" dedim ken-
di kendime. "tstemihan Ta-
lay gerçekten yanlış mı yap-
tı?.." Nâzım Hikmet'e karşı
"ulusal borcumuzu" öde-
meye önayak olurken bu bor-
cun aynmında olmayanlann
"gurur kırıcı" tutumlarını
da hesaba katması gerekmez
miydi?..
Bunu düşünürken masamın
ûzerindeki bir "yasa taslağı-
na" gözüm ilişti ve kafam-
daki aynı soru işaretleri de bir
anda uçup gidiverdi... Galiba
Talay yine de "doğrusunu"
yapmıştı ve böylece kendile-
rini "milliyetçi" ilan edenle-
rin neye "evet", neye "ha-
yır" dediklerinin de iyice
Nâzım'ın vatandaşüğı,
yıllann özlemi...
"açığa çıkmasına" katkıda
bulunmuştu...
Yaşamı boyunca "memle-
ketim" diyen ve artık efsane-
leşmiş bir "vatan sevgisiy-
le" tarihe geçen Nâzım Hik-
met'in yurttaşhk hakkına kar-
şı "kem-küm" edip duran bu
milliyetçi bakanlar, aynı mem-
leketin ve aynı vatanın tüm
güzelliklerini "yabancı ser-
mayeye koşulsuz teslim ede-
cek" bir yeni sömürgecilik
yasasını nasıl da bir çırpıda dü-
zenleyivermışlerdi?..
Son günlerde hükümetin
gündemine getirilen
u
endüst-
ri bölgeleri" yasa tasansının
hazırlanışıyla Nâzım Hik-
met'in yurttaşhğına karşı gös-
terilen "direniş" arasındaki
koşutluk bir rastlantı sayılabi-
lir miydi?.. Biri, elâleme, "alın
bu memleketi serbestçe yağ-
.. malayın" di-
yen anlayışın
ûrünüydü;
öbürü de yü-
rek dolusu
bağlılık için-
de "bu mem-
leket bizim"
diyen bir şa-
irin yurttaşhk
hakkıydı...
•••
Bekir Coş-
kun'un "bu
adamlar" de-
diği, Ataol'un
da "Nâzım'la
yurttaşlığa
layık olun"
diye tavsiye-
de bulunduğu
"milliyetçi »-
yasetçiler", endüstri bölge-
leri yasasıyla Türkiye'mizi
özetle şu kurala tutsak kıbnak
istiyorlar "Yabancı yatınm-
cılar, tesislerini kurmak için
uygun yerler dururken göz-
lerini kıyılarımıza, orman-
larımıza, tarihi ve doğal ko-
ruma alanlarımıza, tarım
alanlanmıza ve SİT'lerimi-
ze dikerlerse... Onlann bu
niyetlerine karşı yurt değer-
lerimizi koruyan yasalar he-
men geçersiz sayılacak ve
yağmalamak istedikleri yer-
ler endüstri bölgesi ilan edi-
lerek 15 gün içinde ellerine
teslim edilecek..."
Şimdi daha iyi anlaşılmı-
yor mu Nâzım'ı neden isteme-
dikleri?..
Ancak, geriye bir soru da-
ha kalıyor: Acaba, Nâzım'a
"evet" diyenler böylesi bir
yasaya neden hâlâ "tepki-
sizler"?.. Eğer sömürgecili-
ğe onay vereceklerse Nâzım'ı
da gerçekten rahat bıraksın-
lar...
HAYVANLAR ISMAIL GVLCEÇ igulgec@yahoo.com
KÎM KÎME DUM DUMA BEHIÇAK behicak(a turk.net
ÇtZGtLtK KÂMtL MASARACI
HARBİ SEMtH POROY semihporoy(a yahoo.com
TARİHTE BUGÜN MÜMTAZARIKAN
CARLO GOLÛONI GSRÇEKÇİUĞL f
1fO?'D£ 8U6ÛH.ÛMLÛ İmLVAN OYUN YAZABI CA&LO
GOLPOMI OOCPO. İLK TrYATKO SC.6/1. &&NI, HEKIM OLAN
BABASmiN ZEN6IM KjmPuSltJMN ALACAKjÇOk. 6ENÇ
YAŞTA BU SAHATA ILGI tHjyBCAKTt. ÖyL£ KJ, BU ARA -
O4 MOtieJZE'l OKUMAK AMSKIYLA mANSIZCA ÖĞRE-
25Şubat
OEU. 'AS7S* OrUNLAÜI Stgt >A2AN GOLDONi,
BU KALIPtAŞMtÇ TAKZDA SÜ/İMİ 8*e K£fOKM
, İLK. 6£RÇEKÇ( KOM£OİLERJ
'. SAYISI ZSO'y/ 8UIAA1 Oyi/AllAB/MAİ tSO
KOMCDİ OCAN CAKLO SOLOOMl;&UNLA£-
DA,OR1A VEYA ALT SiUIF İM£ANL4R/NtN KIÇA-
MlNOAN K££İTIB£ V£KEC£K, H/2U Dİ>*LO6Uj)
g İ POLU YAf>mAR
PANO
DENtZ KAVUKÇUOGLU
Tuhaflıklar Ülkesi'
Son bir hafta boyunca saat saat, dakika dakika
yaşadıklanmız, tanık olduklanmız, sevgili yurdumu-
zun yeryüzünde eşi benzeri bulunmayan bir "tuhaf-
lıklar ülkesi" olduğunun somut kanıtlarıydı... Tuhaf-
lıklar serisi, Cumhurbaşkanımız Sayın Ahmet Nec-
det Sezer'in Milli Güvenlik Kurulu toplantısında
Başbakan Bülent Ecevit'i, dolayısıyla da hüküme-
ti yolsuzluklar konusunda kimilerine "sert" gelen, ama
toplumun büyük çoğunlugunun "haddinden fazlayu-
muşak" bulduğu bir dille uyarmasıyla başlamıştı...
Bu uyarı üzerine, MGK toplantısına çok hazırlıklı
geldiği anlaşılan Başbakan Yardımcısı Hüsamettin
Ozkan ayağa fırtamış, Sayın Cumhurbaşkanımıza,
"Nankör kedi... Siz de kiracınıza yüzde 25 zam yap-
ttnızama..." demişti. Bunu duyan Başbakan, yük-
sek komutanlann "Bu sivillerin acaba sinirteri mi bo-
zuldu" diye soran bakışlan altında hiçbir şey söyle-
meden toplantıyı terk etmiş, kapıya çıkıp ağlama-
ya başlamıştı...
•••
Olayın kendisi gibi, MGK toplantısına katılan hü-
kümet üyelerinin olaya ilişkin tepkileri de "fu/ıaftı...
Sayın Hüsamettin Özkan, "Ben babama lafsöylet-
mem..." dedikten sonra, "Kayseh'de doğdum, ko-
nuşurum..." diye eklemiş; temizlik operasyonlann-
daki kararlı tutumuyla halkın geniş kesimlennin tak-
dirini toplayan Içişleri Bakanı Sayın Sadettin Tan-
tan ise "Sayın Cumhurbaşkanı YÖK'e 1402'likleridol-
dunıyor..." şeklinde, konuyla ne ilgisı olduğu kafa-
larda muamma olarak kalacak ilginç bir yorumda bu-
lunmuştu. Demeçler, yorumlar ve gözyaşlan ara-
sında "meselenin özü" gürültüye getirilmiş, Sayın
Cumhurbaşkanımızın görevlendirdiği Devlet Denet-
leme Kurulu'nun kamu bankalannı denetlemeye
başlamasının siyasetçileri niçin bu kadar heyecan-
landırdığı bir türlü anlaşılamamıştı. Sayın Cumhur-
başkanımızın sözleri arasında geçen "Çamurvn üze-
rinde oturuyorsunuzl" cümlesinden alınıp ağlayan,
kendisi ağladığı gibi çevresini de ağlatan Sayın Baş-
bakan'ın, durup durup ağlayacağı yerde bu sözler-
le ne denilmek istendiğini anlamaya çalışması da-
ha doğru olmaz mıydı? Aylardır milletin anası ağlı-
yordu zaten... Bir çift fazladan gözyaşı neyi değiş-
tirirki?..
"O/ay"ı izleyen günlerde renkli basınımızın takın-
dığı tutum da bir tuhaf"X\ doğrusu... Köşe yazarla-
rı çoğunlukla Sayın Cumhurbaşkanımızın yanında
yeralırken manşetlerle başyazılar "devletin zirvesi",
"uyum", "gelenek", "üslup" gibi artık sokaktaki in-
sanlar için hiçbir anlam içermeyen "hamasi" söz-
cüklerle süslenmiş "patron görüşleri"ri\ yansrtıyor-
du. Ayda 190 milyon asgari ücretle çoluk çocuk ge-
çindirmeye çalışan milyonlann canları "tak" deme
sınırına gelmişken kimsenin bu abukluklara taham-
mülü yoktu artık! Sayın Cumhurbaşkanımız bizım duy-
gulanmızı, bizim düşüncelerimızi dile getiriyordu.
Bizim dilimizte konuşuyordu. Bizim gibi davranıyor-
du. Sayın Cumhurbaşkanımızı bizim gibi olduğu,
"bizden" biri olduğu için seviyorduk. Ve bu arada
da hangi medya patronunun, -dolaylı ya da dolay-
sız-, hangi kamu bankasından ne kadar faizle, ne
kadar kredi aldığını çok merak ediyorduk!..
• • •
* Dört gün sonra da "bûyük ekonomik deprem* ytf>*
şanmıştı. "Istikrar programı" daha ilk yılında trajıV
bir krizle noktalanmıştı. Dolar, dalgalanmaya bıra-
kılmış, borsa dibe vurmuştu. Birileri bir gecede tril-
yonlar götürmüşlerdi yine... Hükümetin verdiği söz-
lere güvenip dolarla borçlanan, uzun vadelı yatınm-
lara yönelen dürüst girişimcıler ise çöküyortardı... Yi-
ne hiçbir hesabı tutmamıştı başımızdaki yetenek-
sizler koalisyonunun... Kişi başına düşen geliri tam
10 yıldır 3 bin dolardan bir dolarcık bile yukanya çı-
kartamayan soygun ekonomisi bir kez daha iflas et-
miştı... Bu iflasa yol açanlar, halkın emeklerini, öz-
venlerini boşa çıkaranlar, elindeki avucundakini bir
gecede silip süpürenler, milyonlan yoksulluğa, aç-
lığa itenler hiçbir şey olmamış gibi, hiçbir suçlan yok-
muş gibi başımızda kalmakta direniyorlardı hâlâ...
Böylesi bir "tuhaflık" dünyanın neresinde görülmüş-
tü? Neresinde görulebilirdi?
30 milyar dolar "görevzaran" gösteren kamu ban-
kalannda dönen kaşkarıkoların üzerine giden Sayın
Cumhurbaşkanımızın "üslubu'nu beğenmeyenlere
dönüp "Şimdi siz alın o kibar üslubunuzu başınıza
çalın!" diye haykırmak geliyordu insanın içinden...
Ama belki de bu tuhaflıklar ülkesinde asıl "tuhaf" olan
buydu!.. Yüreğinden, aklından geçenleri haykırma-
masıydı insanların...
Faks: 0212 - 723 84 97
(e-posta: dkavukcuoglu@tuyap.com)
BULMACA SEDAT YAŞAYAIS
5 6 7 8
SOLDANSAĞA:
1/ Çelimsiz ve
biçimsiz kim-
se.2/Kemıkle- 2
rin içinde bu- 3
lunan yağlı
madde... Şid-
dethbelirtiler- 5
le başlayıp kı- 5
sa sürede ağır-
laşan hastalık-
lar için kullanı-
lan sözcûk. 3/
Alevi-Bektaşi
törenlerine verilen
ad...tradesizliktenile- 1
ri gelen süreklı can- 2
sızlık.4/Küçükmaga- 3
ra... Asya'da bir göl. 4
5/ÇölbÖlgelerininya- 5
nı başında yer alan, g
çalı ve kurakçıl ağaç- 7
çıklann oluşturduğu _
bitki topluluğu. 6/
Otel, tiyatro gibi yer-
lerde girişe yakın geniş yer... Eski dilde su. 7/ Bir
pamuk cınsı... Eskrimde kullanılan üç sılahtan bi-
ri. 8/ Izmir'in bir ilçesi... Alev. 9/ Ödünç verilmiş
bir paranın, bir yıldan daha kısa bir dönem için he-
saplanan faizlerinin ana paraya eklenmesi.
YUKARIDAN AŞAĞIYA:
1/ Sevimli, cana yakın, hoş... Soyundan gelinen
kimse. II Beddua... "Biz kimseye — tutmayız/Ka-
mu âlem birdir bize" (Yunus Emre). 3/ Temeli tak-
lide dayanan sözsüz oyun... Akdeniz Bölgesi'nde
bir akarsu. 4/ Berkelyum elementinin simgesi...
Rütbeyi göstermek için omuza takılan parça. 5/ Te-
kerlekli kara taşıtı. 6/ Yemışinden turşu yapılan
gebreotunun bir başka adı... İskambilde bir kâğıt.
7/Bilgiçliktaslayankimse.. Ağn Dağı'ndabıryay-
la. 8/ Uğur, talih... Bolivya'nın başkentı. 9/ Gele-
cek... Içki meclisi.