19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
25ŞUBAT2001PAZAR CUMHURİYET SAYFA kultur(â cumhuriyet.com.tr 15 ALLEGRO EVtN İLYASOĞLU Kendidoğrunu keıuiin bulacaksın H iç kimse senin için bir imaj yaratamaz, ya da lobi oluşturamaz. Sen kendi tekniğini ve kendi kimliğini kendin yarattrsın. Kendine sağladığın güvenle de lobi oluşturursun. Bizim çalıştığunız büyük hocalar, mûziğin felsefesini yaptılar, bizi dinlediler ve kendi yolumuzu bulmamıza yardım ettiler. Gfiher-Süher Pekinel, geçen salı ak- şamı Boğaziçi Üniversitesi'de bir re- sital verdiler. Her zaman kolay bulu- namayan bu sanatçılan yeni kuşaklar sesleriyle değil, ancak adlanyla tanı- yorlar. Bu nedenle öniversitede çalma- lannın anlarru büyüktû. Kaşe almak yerine 12 depremzede Boğaziçi öğren- cisine üç yıl boyunca burs verilmesi- ni öngörmüşlerdi. Üniversıtenin düzen- lediği konser, Yapı Kredi Sigorta'nın sponsorluğu ile bir imece sonucu ger- çekleşebildi. Konser sonrası onlan kutlayanlar arasındakıvırcık uzun saç- h, tel gözlüklü benzer ikiz olan iki kız öğrenci vardı. îkiz olmaktan biraz ya- kınvyorlardı. Birbirlerine benzeme- mek için uğraştıklannı, ayn kimlik geliştirmeye çahştıklannı söylediler. Pekineller ise onca yılın ikizlik dene- yimine dayanarakonlarabu "nnneften yararlanmalannı önerdi: "Dûnyamnen başanbbflgisayarcılan,enbaşanhiş- ktmecierivereldanKilanikiz. Bir ara- daaynıdahseçin-Birbirinizedestek OIUIL Birbirinizi tamamlayın. Çok büyük başanlarekkedersiniz." Ikiz- ler ayrılırken gözleri sevinçle parh- yordu! Pekineller ile on iki yıl önce yap- tığrauz söyleşiye bakıyorum, ge- çen haftakı yakınmalannaba- kıyorum. Değişen bir şey yok: Türkiye'deki piya- no sorunu. Güçsüz pi- yanolar. Tınısı birbiri- ni tutmayan, ses ren- gi farklı piyanolar. Uzun yıllardu" benzer ve nitelikli pi- yano bulanamadığmdan Türkiye'de çahnaktan vazgeçmişler. Boğaziçi'nde- ki konserde de aynı huzursuzluğu ya- şadılar. Türkiye'de onlann özlediği düzey- de piyanolara sahip olmak gerçekten bir lüks. Buakın iki tane birbirine ben- zer tuulı piyanoyu bir arada bulmayı, henüz hiçbir televizyon, radyo veya plak kayıt stüdyosunda doğru dürüst tekpiyano bile yok. Pekineller'in umu- du, îstanbul Festivali'nde 24-25 Ha- ziran'da çalacaklan Michel Plasson yönetimındekı OrchestreNationaldu Capitole de Toulouse eşlığmdekı kon- serlerinde. Orada kendi gerçek yo- rumlanru sunma firsatıbulabi- mız randımam Türkiye'de alamı- yoruz. Bizim asıl kinüiğunizi, ger- çek piyanisttik düzeyirniziTürki- ye'dekiler tanınu- yor.Tona,rengcdaya- h yorumumuzu göste- remiyoruz. Bizim yapü- ğmnziş ton üretmek. Sade- ce parînak tekniğine dayah bir yorum değfl. Tnularla derin- Bgiölçûyoruz. Bir tonu kaçırdığı- mız an, konsantrasyon mahvohı- yocMûzikcûmlesininanlamıyok oluyor. Eğer çalgı seni anlamryor- sa sen de ona veremiyorsun. Vere- meyince de sonuç alamryorsun." Pi- yanolar benzeşmeyince, yetersiz ka- lrnca son derece huzursuz oluyorlar. lecekler. Festival dinleyicisi de onla- n gerçek kimliklerinde izleyebilecek. Gençlere öğüder Yeni parlayan genç sanatçılar için bir öğütleri var: "Önceklasikyaprtianen kusursuz şeküyle icra ederek kendile- rini kamüamahlar. Mozart, Beetho- ven, Brahms gibi besteciiere en ince aynnnsına kadar çahşıp en güzel yo- rumu yapabiküklerini ortaya koyma- talar. Kabcıbir şey bırakuklanna inan- dırdıktan sonra rahatça kendilerini uzun zaman gündemde tutabilirler. Yoksaher yıl ortayaçıkano kadar genç var kL Değişik bir şey getirerek parla- yan, sonra da menajeıier ya da plak şirkefleri tarafindan harcanan o bir doluyetenek." Onca yıl dünyanın dört bir yarun- da çalıp, birçok plak şirketiyle çalı- şan PekineUer, kazandıklan deneyim- le sanatçının kendi lobisini de kendi- sinin yapması gereğine inanıyorlar. "Kendi doğrunu kendin bulacaksın. Bununbir formülü yok ki! Yaşayarak öğreniyorsun. Kimse senin için bir imaj yaratamaz, ya da lobi oluştura- maz. Sen kenditekniğinivekendikim- liğini kendinyaranrsın.Kendine sağ- ladığui güvenle de lobi oluşturursun. Bizim çahşüğnmzbüyük bocalar, ör- neğin Claudio Arrau ya da Ru- dof Serkin, hiçbir zaman pi- yanoya oturupda bumı böy- kyap,diyetuşlannüstün- debir şey göstermediler. Ancak müziğin felse- fesini yapnlar, bizi dmfedfler veken- di yolumuzu buhnamıza yardnnetnleıf Pekıneller'in çalışma mer- kezi son birkaç yıldır Londra. Avru- paW bir mûzik "baş* kentinde yaşamakla mü- zik dünyasının nabzını elle- rinde tutabiliyorlar. "Avrupamü- zîkkültürününbeşiğL.Vmerika'dan çıksa ya da Amerika'ya gHse bile müzikçiyineAvrupa'dald lastasb- ra göreyargılamyor, yine Avrupa'da odaklanmış durumda. Dünyanın neresinde ne yaparsan yap yine Pa- ris, Londra, VTyana gibi başkent- lerde aldığm puanlarla değeıiendi- rinyorsun." "Gerçek piyanBtSk düzeyimizi Türkrye'dekfler tanımryor." Caz renkleriTake Bach albümünden söz ediyoruz. "Tabu ki o yoHa devam etmiyonız. Bir denevimdL Ritmik olayt, caz renkkrini duyıunsamayı, bunlan kendi süzgecimizden geçirip yaşatmayı istedik Klaakçflerin de nehrin öbür yakasuıa atlaym cazalann dönvasma gjnneye haklan var. Pek çok üniü caza ktasik ejptimden geüniştir. Caz yorumuyia Bach çakfaktan sonra, kiasikteşmiş Bach anlaytşma döndüğümüzde Bach'ı başka tüıiü duymaya, onda yeni renkler bubnaya başladık, ŞimcB bu yeni duygularla Bacb'ın piyano kftnçertolannı yeniden ptağa kaydetmekistiyoruz. Geçenfcrde Dresden Füarmoni Orkestrası ile çaidığnmz Bach konçertosunda trflleri başka uslüpta çatarakve non-tegato bir yorum yaparak idasHdeşmiş anlayışa incecik aynnülaria değişiktik ektedik. Bütün bunlar kiasikteşmiş Bach anlayışuun üsrüne edîlldi^nfcyenirenlderm birikinü. Dresden gibi tutucu bir ortamda büyük övgfi kazandık. Zaten geleneğe bağh bir altv-apm varsa ve bu yapı güçlüyse, üstüne ekkdilderin bir yenilik olarak antmaz. YeniUk yokmuşçasma, küçücük aynnülarda yorum farkuu ortaya koyarsm. Yoksa herkesin çaldığı notalar aynLw Deutsche Gramophon firmasının önce uzunçalar olarak yayımladığı ardından üç kez CD olarak yeniden bastığı Rachmanmof Süitleri ve Stravinski Bahar Ayini ilk kez Türkrye'de bugünlerde piyasaya sürüldü. Şu sıralarda da Brahms'ın sonatı, valsleri, danslan; Johann Christian Bach'ın bir sonatı ve Beethoven'in bir teması üstüne Saint-Saens'ın çeşitlemelerinden oluşan yeni bir kayıt yapmışlar. Boğaziçi Oniversitesi konserinde de bu programı seslendirdiler. PekineUer, bu yıl 40 civannda konser vermişler. Gelecek yıl 3O'da dondurmak istiyorlar. "Dçak yolcuhıldan, uçak gecüaneletihava umanlannda, uçaklarda geçen zaman çok yıprabcı. Salonu ve dinieyiciyi seçerek çahnak jstiyoruz. lyi piyanotarda, akustiği gûzd sakmlarda ve anlay&nbirdinle>iciyekarşı yaifhgiTnı? zaman kendimiz de başka türtü haz abyoruz." Işte böyle, Türkiye'de ne yazık ki onlann istegine uygun tüm koşullan yaratamıyoruz. Biz onlan yurtiçinde dinleyemesek de hiç değilse yurtdışmdaki güzel piyanolarda çaldıklannda ve CD'leri önemli fırmalar tarafindan basıldıkça Türk sanatçısının adı evrensellik kazanıyor. [email protected] Politilv kimlik oyunculuğa yansır Sean Connery, Gus Van Sant'ın 'Finding Forrester' filminde bir yazarı canlandmyor GÖNÜL DÖNMEZr COLIN "Size dümanuı en seksi erkeği diyorlar. Di- ğer erkekkre verecek öğüdünüz var mı?" Ün- lü James Bond 007 Sean Connery'ye 51. Ulus- lararası Berlin Film Festivalı basın toplantısuı- da yöneltilen ilk soru buydu. Hem de genç bir bayandan. Soruyu alçakgönüllü bir gülümse- me ile karşılayan Connery'nin yanıtı ise şöy- le: "Korkarun mezara götüreceğim bu gizL" Connery, "DrugstoreCowboy", "BenimÖzd tdahomn (My Own Private Idaho) gibi bağım- sız az bütçeli filmlerle tanınıp "Good WD1 Hunting"(Can Dostum) gibi büyük bütçeli ve Hollyv/ood yıldızh filmlerle üne ulaşan Gus Van Sant'ın "Forrester'ı Bubnak" (Fmding Forrester) filmindeki başrolü nedeniyle gelmiş- ti Berlin'e. Daha doğrusu, başrolü genç oyun- cu RobertBrovm ile paylaşıyordu yaşama küs- kün, kabuğuna çekilmiş, tek romanla ünlü bir yazar rolünde. Canlandn-dığı karakter, J. D. Safin^,ThomasPyTKhonyada\ViliamS.Bur- roughs gibi eksantrik Amerikalı yazarlara ya- kın olsa da senaryo özgün bir öyküye dayanı- yordu. Festivalin belki de en kalabalık basuı toplan- tısında Sean Connery sorulanmızı şöyle yanıt- ladı: - Bunca ydhk dev bir kariyeriniz var. Rob Brornıgibiçokgençbir oyuncuileçahşmak na- südı? SEAN CONNERY - Hiç beklemediğim bir keyif aldım ilk kez oyunculuğa soyunan genç yetenek Rob Brown ile çalışmaktan. En iyi deneyimlerimden biriydi diyebilirim. Onu se- çene dek binlerce genç gördük. Birçoğu, on al- ö yaşında birini oynayabilmek için çok olgun- du. Rob ise henüz on beş yaşındaydı. Bilme- cenin eksik parçasnıı bulmuştuk sanki. 'SaKngfer ve Burroughs'u örnek aldım' • FOmtn ana konusu ya da başoyuncusu ya- zm sanata. Aynı zamanda kuşaklar arasmda MtÜjUuönemMroloynuyor. CONNERY -Kuşaklar arasında iletişim ko- nusu her zaman aynıdır. Herkes her yerde bir şeye karşı baş kaldırma durumundadır. Bura- da genç kahraman üstün yazın yetenekli bir ka- raderili, ama yeteneğinden kımsenin haberi yok. Yaşh adam ise kabuğuna çekilmiş bir ya- zar. Senaryo çok ilginç bir noktadan yola çık- tı. Yaşlı ve genç kuşak karşı karşıya geldiğin- de ortek neler bulabilirler? Bunu anlatmak için anlamlı, hicivli ve iyi yazılmış bir senaryo ge- rekir. Elimizde bu vardı. -Oynadığınız Forresterkarakteri gerçek bir yazarm >aşamöyküsünden esinlenmiş olabitir mi? Amerikan yazmmda böyle tiplere sık rast- lanırçünkü. CONNERY - Rolüm için Salinger ve Bur- roughs'u örnek aldık. - Son bölüm üzerine ne dOşünüyorsunuz? Forrester İskoçya'ya dönünce fihn bitmehydi belki de. CONNERY - Tartışmasız şeyler zevkli de- ğildir. Forrester, Park Avenue'de pedal çevirir- ken kamera yavaş yavaş geri çekiliyor, izleyi- ci filmin bittiğini sanıyor. Aldatmaca bir son. Film devam ediyor. 'Spielberg'le çahşmak çok keyiflrydP - "Forrester'ı Buhnak"a yapnncı olarak da katkuuz var. Buna nasd karar verdiniz? CONNERY - Daha önce bazı yapımlara üst düzeyde katıldım. Bu filmde denetim payun daha çok olsun istedim. - Sizi bir gün aydm obnayan biri rolünde gö- recekmryiz? CONNERY -Oldukça güç, çünküben bir ay- duıım. - En sevdiğiniz 007 kim? CONNERY - Benimkilerden çok diğerleri- ninkileri izlemeyi yeğlerim. Gerçi ölçüm yük- sek belirlendiği için her biri zorluklarla karşı- ilmdeki genç, üstün yazın yetenekli bir karaderili, ama : -- yeteneğinden kimsenin haberi yok. Yaşlı adam ise kabuğuna çekilmiş bir yazar. Senaryo çok ilginç bir noktadan yola çıktı. Yaşh ve genç kuşak karşı karşıya geldiğinde ortak neler bulabilirler?' laşıyor. 007'yi yarattığımı söylemek zorunda- yun. Londra'da James Bond öteberisini satışa çıkardılar. 600.000 Ingiliz Sterlini kazanıldı. - Sinema kariyerinizin en doyumlu deneyi- mi?- CONNERY-Spielberg ile "Indiana Jones" fdminde çalışmak. Spielberg müthiş profesyo- nel bir yönetmen. Çok keyiflı bir çahşmaydı. - Ya ilk sinema deneyiminiz? CONNERY - "Tann Ona Bn- Köpek Verdi" (God Gave Hım a Dog) diye bir film. Eminim berbat bir filmdi. - Sinema çahşmalarunzm yanı sıra etkin bir pootikacısınız. Bu iki ağır yük arasında nasü bir denge sağjayabiliyorsunuz? CONNERY - Dört elle sanldığtnız her şey oyunculuğunuza yansu-, iyi ya da kötü açıdan. Benim yaşamımda özgür bir îskoçya görece- ğimize inanıyorum. KUŞBAKIŞI MEMET BAYDUR Memleketim Memleketim Türk Işbirliği ve Kalkınma Ajansı'nın Moğolis- tan'da yürüttüğü kazı çalışmalannda Türk küttü- rüne ilişkin elde ettiği yeni bilgilerveTürklerin sem- bolünün dağkeçisi olduğu iddialan tartışma yarat- mış. Türk Dünyası Araştırmalan Vakfı Başkanı bir profesör, "Türiderin sembolünün dağkeçisi oldu- ğu" iddialannı yalanlamış. FP milletvekili veAydın- larOcağı eski genel başkanı bir başka profesör ise yeni bulguyu olumlu karşılamış. Birinct profesör Türk kültürûnün keçi ile hiçbir alakası olmamıştır" de- miş. Türklüğün tek sembolü bozkurtmuş. MHP'li bir deviet bakanı da tartışmaya şöyle katılmış: °O dağ keçisi değil bir kere. Geyiktir." Saygıdeğer bilim adamlarımızın bu konudaki tartışmalannı derinleştirip bilimsel bir sonuca var- malannı içtenlikle temenni ediyorum. Bozkurt mu, dağkeçisi mi, geyik mi bir karara vanlması hepi- mizi rahatlatacaktır. Karşımızda duran sembolün hangi hayvanın sembolü olduğunu bilmek hakkı- mızdır. ••* Çetin Altan'ın geçenlerdeki bir yazısından alın- tı: "Valilik gibi, müsteşartık gibi, generallik gibi; yûrütme erkine bağlı kadrolann pozisyonlan (ger- çek) mesleklerden çok daha üstün görülüyor. Di- yelim bir yanda marangoz, terzi, elektrik teknis- yeni; bir yanda da vali... Hazine'den geçinmeli bir vali olmak; geçimini çıplak hayattan sağlayan bir marangoz, yahut bir terzi ya da bir elektrik teknis- yeniolmaktan çok daha önemli. Oysa valilikbir mes- lek değil, birpozisyondur. Hiçbir vali, Vıyana'ya ya- hut Roma'ya, yahut Paris'e gidip: 'Benim mesle- ğim valiliktir, sizde boş valilik var mı?' diye iş bu- lamaz kendine. Marangoz, terzi, elektrik teknisye- nioralarda da çalışabilır." İlginç bir ikilem değil mi? • • • Bir de Nâzım meselemiz var. Nâzım, Türk va- tandaşiığına geri alınstn mı alınmasın mı? Mezan Türkiye'de olsun mu olmasın mı? MHP'li bir dev- let bakanı "Dirisi işimize yaramadı, ölüsü mû ya- rayacak? ölüsü ne işe yarayacak? Tann Türk'ü ko- rusun" demiş. Bence en güzel yazıyı Hürriyet ga- zetesinde Bekir Coşkun yazdı bu konuda. Nâzım'ı Kurtann.. başlıklı yazı tümüyle benim görüşlerimi de yansıtıyor. Şöyle yazıyor Sayın Coşkun: "Ben- ce Nâzım Hıkmet bu adamlann eline düşmemeli. Toplum zaten Nâzım Hıkmet'i kendi şaıri, kendi par- çası, kendisoyundan-sopundan görüyorsa görü- yor. Eğer o akılsız şom ağızlı adamın izni ile Nâ- zım Türkiye'ye dönecekse.. dönmesin. (...) Nâ- zım'ı Türitiye'ye getirme ya da vatandaşlığını iade etme onurunu bunlara vermeyin... Bırakın kalsın. (...) Toplumun vefası gibi o yüce duyguda, o tari- hi belgede, o sevgi ve banş isteyen girişimde, bu adamlann imzası olmasın. Bence Nâzım'ı bunla- nn elinden kurtann... Kalsın." Böyle bitiyor Sayın Bekir Coşkun'un güzelim yazısı. "Memleketim, memleketim, memleketim, ne kasketim kaldı senin ora işi, ne yollannı taşımış ayakkabım, son mintanım da sırtımda paralandı çoktan Şile bezindendi. Sen şimdi yalnız saçımın akında, infarktında yüreğimin, - • alnımın çizgilerindesin memleketim, , ' memleketim, memleketim..." Bu şiin yazan bir insan için, bu adamlann fikri sorulmaz gerçekten. ••• ödünç kedi fare tutmaz diyor bir atasözü. Şim- di nereden aklımageldiyse... Bilinçaltı işte, ne halt edeceğı bilinmez. Ardında yüz köpek havlama- yan kurt, kurt değıldir diyor bir başka atasözü. öte yandan bir bambaşka atasözümuz ise "An\ası ya- ra olan hayvan, karganın nereden geldiğini bilir' diyor. Bayılıyorum atalanmızın, Anadolulu atalan- mızın sözlerine. *•• Cüneyt Abi'nin, CüneytArcayûrek'in Büyükle- re Masallar/Küçüklere GerçeWerdizisinin dördün- cü ve beşinci krtaplannı bir solukta okudum. Bek- leyen Adamın Gerçekleşen Düşü ve Etekli De- mokrasi adını taşıyan bu iki kitabı oğluma, torun- lanmave onlann çocuklanna bırakmaya karar ver- dim. Yakın tarihimize birinci elden tanıklık eden bir büyük gazetecinin notlan aracılığiyla "büyükleri- mizi", bizleri yönetenleri, bugünümüzü ve gelece- ğimiziyönlendirenleriyakından, çok yakından, faz- la yakından tanıyorsunuz okurken. Korkuyla kan- şık bir acı güldürüye dönüşüyor yakın tarih. Hepi- miz, aklı başında herkes Sayın Arcayürek'e gönül- den bir teşekkür borçludur. Şimdi kukumav kuşu gibi oturdum altıncı cildi bekliyorum! lyi pazariar sevgiliokur. • - Yönetmen Robert EnıHco öMü • PARİS (AA) - Fransız film yönetmeni Robert Enrico Paris'te 69 yaşında öldü. Fransa'nın kuzeyindeki Lievin kasabasmda 1931 yılında Italyan bir göçmen ailenin çocuğu olarak dünyaya gelen Enrico, film kariyerine bir dizi kısa film çekimiyle başladı. 'La Riviere du Hibou'adlı fıhniyle 1962 yılında Cannes Fihn Festivali'nde 'Altın Pahniye' ödülü kazanan yönetmen, 2 yıl sonra 'En lyi Kısa Film' dalında Oscar abnıştı. Robert Enrico, 1960'h yıllann ortasmda uzun metrajlı fılmler yapmaya başladı ve bu çalışmalannın bir çoğu Fransa'da büyük başan sagladı.Yönetmenin en önemli filmleri arasında, 'Les Grandes Gueules', 'Les Aventuriers ' ve 1976 yılında, Fransa'da sinema daluıda en iyi filmlere verilen 'Sezar' ödülünü aldığı 'Le Vieux Fusil' bulunuyor. BUGÜN • CEMAL REŞtT REY'de saat 20.00'de Los Activos Flamenko Topluluğu'nun konseri dınlenebilir. (232 98 30) • BEYKOZ KONAKLARISOSYAL TESİSLER CAFE'de saat 11.00-16.00'da Neşet-Nüket Ruacan'ın konseri gercekleşecek. (216 539 00 39)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle