24 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 2ŞUBAT2001 CUMA HABERLER yargdamyor • tstanbul Haber Servisi - Eminönü Belediye Başkanı Lütfi Kibiroğlu'nun, esnaftan yasada belirtilen miktann üzerinde harç tahsil ettiği gerekçesiyle yargılanmasına başlandı. Istanbul 7. Ağır Ceza Mahkemesı 'ndeki duruşmaya, tutuksuz sanık Kibiroğlu katılmadı. Duruşmada şikâyetçı Yahya Halıcı, işyeri ruhsatı almak için belediyeye 30 milyon lira yatırdığını, yine ruhsatla ilgili kendisinden 280 milyon lira istendiğini belirtti. Tanık Yücel Öner de dükkânına ruhsat almak içın 70 milyon lira yatırdığını söyledi. davası • DhARBAKIR (Cumhuriyet Bürostı) - Polis memuru Mehmet Zengin ve 8 yurttaşın ölümünden sorumlu tutulan Hizbullahçı Yunus Aysu, dün çıktığı mahkemede ilk kez savunma yaparken suçsuz olduğunu öne sûrdü. Dıyarbakır'ın Bağlar semti 5 Nisan Mahallesi Bestekâr Sokak'ta 20 Ekim gûnü istihbarat çahşması yapan polis memuru Mehmet Zengin'i şehit eden Hizbullah tetikçisi "Emin" kod adlı Aysu ve imam nikâhlı eşi Mukadder Selamboğa'nın yargılanmalanna Diyarbakır 3 No'lu DGM'de devam edildi. Mahkeme heyeti dosyadaki eksiklerin tamamlanması için duruşmayı erteledi. Ergifi, Çakıct'yı tehditetti • tstanbul Haber Servisi - Karagümrûk çetesi lideri Nuri Ergin ile 2 kardeşinin de aralannda bulunduğu 7 sanığın, Interstar'm kurşunlanması, 1 kişinin öldûrülmesi ve 5 kişinin de yaralanması olaylanna ilişkin yargılanmalanna başlandı. Istanbul 1 No'lu DGM'deki duruşmaya, tutuklu sanıklardan Nuri ve Vedat Ergin katıldı. Vedat Ergin, "Benim ve aılemin başına gelecek tûm olayların sorumlusu, o hayali kahraman 'Pokemon Çakıcı' ve caz yapan Sedat Peker'dir" dedi. Nuri Ergin ise Alaattin Çakıcı'yı, "öldürtmekle" tehdit etti. Bayrampaşa'da arama • Istanbul Haber Servisi - Bayrampaşa Cezaevi'nin özel tip bölümünün H, I, K ve karantina koğuşlannda yapılan aramalarda, 8 adet kesici ve delici alet, 2 adet adaptör ile 1 gram esrar bulundu. Yasakye MHçepH serbest • ANKARA(AA)- Bufalo operasyonu kapsamında gözaltına alınan ve savcılık sorgulannın ardından tutuklama istemiyle yedek hâkimliğe sevk edilen "Drej Ali" lakaplı Ali Yasak ile Abdullah Milçerli dün serbest bırakıldı. Doktorlar, cezaevlerine yapılan müdahalenin ardından mahkûmlann durumunu anlattı: Operasyon sonrası basla vardı • Istanbul Tabip Odası însan Haklan Komisyonu üyesi üç doktor operasyondan sonra bugûne dek yâşananlan 'tıp' gözüyle değerlendirdi. BERATGÜNÇIKAN Kırk yedi gün önce, yirmi cezaevine aynı saatlerde başlayan bir operasyon düzenlendi. Amaç, insan haklanna uy- gunlugu tartışılan F tipi cezaevlerini kul- lanıma sokmaktı. Adalet Bakanı'nın ka- muoyu önündeki tartışmabiöneden açıl- mayacağını vaat ettiği F tipleri için ope- rasyon sonrası yaptığı açıklamada, tar- üşmanın bittiğini söylemesi bu düşün- ceyi dogruluyordu. Operasyonda otuz i- ki kişi yaşamını yitirdi. Kimi ölüm oru- cunda kimi açlık grevinde olan tutuklu ve hükümlülerin kendilerini yaktıklan söylendi önce, sonra bir kadın tutuklu ambulanstan indırilırken "yatakhk" çığ- lığı attı... İlk otopsi raporlan yanarak ölümlerden çok kurşunlanarak ölümle- rin çokluğunu belgeliyordu. Suçlama- lar, operasyon öncesi tutuklu ve hüküm- lûlerle Adalet Bakanlığı arasında arabu- luculuk rolünü üstlenen mesleki örgüt- lere ve sivil oluşumlara yönlendirildi... Avukatlar, doktorlar, insan haklan savu- nuculan kıyasıya eleştirildi... Tabipler Odalan da eleştiriler arasındaydı. Daha operasyon öncesi ağıza alınan "Eyfcm- cflere neden müdahale etmedmiz" soru- suna meslek etıği çerçevesinde yanıt ve- ren doktorlara bugün bir başka soru yö- nelnliyon "Neden bilâöimedflcrr Istanbul Tabip Odası, tnsan Haklan Komisyonu'ndan üç doktor, Yeşim tşle- gen, EKf Knteke ve Ühan Ak, hem bu ölüme alkış tutan soruyu hem de operas- yondan bugüne yaşananlara dair sorula- nmızı yanıtladılar: -Yakma, yakuma, kurşunlanma, dö- vülme™ Operas>on sonrasnda ölümler vpyaralanmalgr bunlarla açıklandL Yak- ma mı, yaküma na, bu otopside oğreni- lebffirmi? KanrtgiysHerçıkarıldı' Yeşim tşlegen: ElbeUe ama yeterli in- celeme gerekir, kimyasal analizler yapıl- ması gerekir. Bu noktada elbise çok önemliydi, operasyondan sonra (Ürnra- niye) herkes çınlçıplak soyulmuştu, ya- ni kanıt olabilecek giysılerin tümü çıka- nlmıştı. Giysilerde yanıklar yokmuş a- ma vücutlarda yanıklar varmış... -Bu neyi gösteriyor? Yeşim ışfegen: Kimyasal olduğu şüp- hesini doğuruyor. Blzimilkdönemüze- rinde durdugumuz, gaz inhalasyonu ta- nısı konulanlarda kullanılan gazm nite- liğini bilmekti, çünkü tedavı de ancak bu bilgiye göre ılerleyebilirdı. Bu, ya gazı kullanan yetkililerden sorulabıÜrdı ya da bır takım analizlerle öğrenılebilırdı. Ancak hiçbiri yapılamadı. -Neden? Yesjm tşlegen: Çünkü bılimsel gerek- leri yerine getirebilmek için özgür bir or- tama ihtiyaç var, böyle bir ortam yoktu. Aynca yaratılması için de ciddi bir çaba olmadı. -Otopsi? EHfKırteke: Bu tip otopsilerde, bızde Cezaevi operasyonundan sonra akılda kalan görûntükrden birisi de, ambulanstan İDerken "Yalakfak" diye bağıran bu kadın mahkûmdu. de, dünyada standart olan Mineseto Otopsi Protokolü uygulanmaktadır. An- cak olay yerindeki kanıtlann toplanarak, bütün laboraruvar incelemeleri otopsi sonuçlan ile birlikte değerlendirilerek ölümler ile ilgili gerçek nedenler ortaya çıkacaktır. -Ftipicezaevlerine sevkedDenlervada hastanedeki yarahlar bir sonuca götüre- mezmrydi? Yeşim tşlegen: Otopsilerin iyi yapıl- ması kadair adli raporlann da iyi tutul- ması gerekirdi. Ancak hem cezaevlerin- de hem de hastanelerde ciddi bir baskı vardı. Operasyonla oluşan şüphelerin araştinlabılmesı için ilk 10-15 günlük dönem önemliydi, ancak cezaevlerinin kapısı yirmi günden sonra açıldı. Has- tanelerde ise ciddi bır baskı söz konu- suydu. EHf Kırteke: Bir ömek var, çınlçıplak gelen tutuklu ve hükümlülere giyecek yardımı yapan bır hemşire gözaltına almmaya çalışıldı, ancak kim olduğu tespit edilemediği için işlem yapılmadı. -Kadırga'da tutuklu ve hükümlülerin copla tecavüze uğradıklanna dair suç du- yurulan, cezaevine giden hekimlerin de raporlan var_ Yeşimtşlegen: Cezaevi hekimlerine ve hekım heyetlenne ancak ölüm oruçlan- nı ve açlık grevlennı takip için izin ve- rildi, adeta operasyon ile ilgili soru so- rulması yasaklandı. Böyle bir soru yö- neltildiğinde baskı ortamı oluşturuldu- ğu görüldü. Operasyondan sonra ceza- evlenndekılere işkence yapıldığı, dayak atıldığı şekünde şikâyetler geldi ama yi- ne bir şey yapılamadı... -Bu ortam içinde hefcimtik hatasuıdan söz edebflir miyiz? Yeşim tşlegen: Benim inancıma göre ciddi eksıklikler var, hekimlik görevini tam olarak yerine getirmek için klinik özgürlük şartlanna ihtiyaç vardır, o dö- nemde böylesi şartlar olmadığı için he- kimlik uygulamalannda da eksiklikler var. Sıradan bir vakada örneğin, acil ser- viste, ekimozlu hasta gördüğümüz za- man bile, "sana ne okhı", dıye soruyo- ruz, "şu oldu, bu oldu, kocam dövdü" dı- ye yanıt geliyor. Bu kadar vahim bir o- lay karşısında, ne hastanelerde ne de ce- zaevi revirinde bu sorular soruhnadı. Bilglyl karartma -Bunun anlanu bflgiyi karartma mı? EhT Ku-teke: tşinı yetersız, eksik ya- parsan, bilimsel olmayan bir yöntem iz- lersen tabii ki bilgiler kararnlmış olur. Olayın öyküsü, olayuı oluş şekliyle ilgi- li iddialann hastanm kendi ifadesi ile kaydı, olaydan sonra oluşan fiziksel ve ruhsal şikâyetlerin, bütün vücudun çıp- lak muayenesi, lezyonlann doğru tanım- lanması, gerektiğinde konsültasyonlar, laboraruvar ve radyolojik incelemeler olmaksızın hazırlanan bir adli rapor ye- tersizdir. Ancak hekime de bu konuda olanak tanınmaladır. Ve bu işi ancak de- neyimlı hekımler özverili çalışmalany- la standart doğrulara ulaştırabilir... Yeşim tşlegen: Birileri çıkıp şöyle di- yebilir: Elinizde hiçbir kanıt olmadan sadece ınsanlann ifadeleri ile bunlann, bunlann yapıldığını söyleyemezsinız. Bu, yanlış bir soru.. bunlar bunlar görül- meden, bunlann yapılmadığmı söyleye- bılir mısiniz? 'Neden ölüm yok?1 Kalıcı mhatsı:Jık ohnasınctiyeBl knüanjyokar Ölüm oruçlan yüzüncü günü- nü aştı ve cezaevlerinden henüz bir ölüm haberi gelmedi. TBMM İnsan Haklan Komisyonu eski üyesi Mehmet Bekaroğlu da ken- disine "Neden ölüm yok" sorusu- nun yöneltildiğinden yakındı. Pekçok kişinin dillendirdiği bu sonıya doktorlar lşlegen, Ak ve Kırteke'nin yamtlan şöyle: "Bu ölüm oruçlannın diğerle- rinden tek farkı, başlangıçtan be- ri Bl vitamininin kullanılması. ölüm oruçlannın ölümle sonuç- lanmayacağı umuduyla eylem bi- tirildiğinde Wernicke Korsakoff sendromu gibi kalıcı nörolojik hasarlann olmaması için öner- miştik. Daha önceki ölüm oruçlannda, ölüm sebebi bilinç kapandıktan sonra mide sıvısmın akciğere kaçması ve benzeri komplikas- yonlardı. Üaç, büincin M p g n m asını önlûyor Bl bılincin kapanmasını gecik- tirerek bu tip komplikasyonlan önlüyor. Kusmalar, buna bağlı olarak sıvı elektrolit kaybı, yani vücudun sodyum, potasyum yi- tirmesı olmuyor, bu da bılinci açık tutuyor, ishallenn daha geç meydana gelmesini sağlıyor. Geçmiş yıllardaki deneyimleri- mizden de biliyoruz, ölüm oruç- lannda ölümlerin etkili sebeple- nnden biri de pinomoni (zatür- re)dir. Bl ayncavücutbağışıklık sisteminı koruyor ve pinomoniyi de önlüyor. Ancak dünyada Bl vitamini kullananlarla kullanma- yanlar arasmda kontrollü bir ça- lışma olmadığı içın daha fazla bi- limsel bir yorum yapma imkanı yok. -Eylemcikr Bl^i bırakte' Ölüm orucunda kazanılan de- neyimlen, mevsim koşullannı da hesaba katmak gerekiyor. 1984- 1996 açlık grevleri temmuz-ayla- nnda yapılmıştı, aşın sıcak sıvı kaybını arrrırarak ölümlerin daha erken gerçekleşmesine yolaçmış- tı. Açlık grevcilerin ılık ve nemli bir ortamda bulunmalan gereki- yor, çünkü metabolizma bu koşul- larda yavaşlıyor, açlığa dayanık- lıhkaröyor. Ancak bu tür sorular ve bu sorular etrafında dolaşan tartışmalar nedeniyle tutuklu ve hükümlüler şimdi Bl vitamini kullanmayı bıraktılar. Spekülas- yonlarla bir sürü insanm ölümüne davetiye çıkanyorlar. Eğer yaşam- dan yana isek, Bl vitamini kul- lanırnını desteklemek gerekiyor. Dr. Yeşim işlegen: Bu tam anlamıyla özelleştirmedir Dr. Yeşim tşlegen, F tipi cezaevlerinin kullamma açılması- aı dünya genelinde yaşanan cezaevlen reformunun bir par- çası olarak değerlen- diriyor. Amerika, Ingilte- re ve Avustralya'da- ki reformun özellik- lerini mahkûmiyet sürelerinin uzatıl- ması ve hükümlü sayısının arttınhna- sı olarak sıralayan tşlegen şöyle diyor: "YeniTürkcezaka- nunu yasa tasansm- da da böyle eğilim- ler var, mahkûmla- ra yöneGk SSK tasa- nsı da gündeme gel- dL Kısacası, F tipi ce- zaevlerinin sadece poihik bir arka pla- nı yok, iş gücü piya- sası olarak da bir an- iamı var. Reformun söz konusu olduğu ûlkelerde cezaevle- rindeld hizmederin özeDeştirmesidesöz konusu. F tipi cezaevkrin- de de şu an bunun örneklerini görüyo- ruz, ilaçlar ve diğer übbi matzemeler bü- tünü ik tutuklu has- talann kendileri ya daaOekritarafindan karşdamyor. Buna bir örnek Edirne F Tipi Ceza- evi'ndekiUrukKes- kin'in durumu, ken- disi insühne bağlı di- yabet hastasu. Baba- sı bize geüp durumu bidirdi,yaardıgıpa- ra çocuğa verilme- miş, nedeni soruldu- ğunda cezaevinden aileye verilen yanıt, 'Parayı ilaçlanna harcıyoruz' obnuş. Önceki uygulama sosyal deviet politi- kasnun kafanülany- dL Tûmöyle obnasa bile tutuklu ve hü- kümlülerin sağhkgi- derleri daha önce deviet tarafindan karşuamvorduJ" Kaduılar 6 operasyon'u protesto etti Emekçi Kaduüar Birliği. Halkevleri, Üniversiteü Femi- nist Grup ve ÖDP'li kadınlann da aralannda bulun- duğu bir grup, Bakırköy Kadın ve Çocuk Tutukevi önünde cezaevlerine düzenlenen operasyonlan protes- to etti. Kadın tutuklu ve hükümlüleri ziyaret edip çi- çek vennek isteyen gruba izin verilmedL Yakalannda "Endiş^liyim" yazıh kartlar taşıyan kadmlar, Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk'ün F tipi cezaevlerine geçi- şin ertelenmesi sözünü tutmadığını anımsatarak ope- rasyonlarla kesilen görüşmelerin yeniden başlaülma- suu istediler. Cezaevlerinin sivil denetime açdmasuu talep eden kadmlar, "Kadın tutuklu ve hükümlülerin hayatlanndan endişe duyuyoruz. Biz kadmlar şiddet, dayak ve teca\iiz tehdidi olmaksızın yaşayabileceğimiz bir ülke istiyoruz. ^ aşama hakkuun bile güvencede ol- madığı bu ülkede sessiz kalamayız" dediler. Öte yan- dan Tutuklu ve hükümlülerin Ftipicezaevlerinin kapa- nlması için yapnklan ölüm orucu eyleminin sürdüğü ve bugün 106. gününü doldurduğu beürtildi. Ozgür TA- YAD, "49 kişinin eylemi bıraktığı" haberinin doğru ol- madığını, süresiz açlık grevKle destek verenlerin eyleme ara verdiğini biMirildL (Fotoğraf: UĞUR DEMİR) BIRBAKIMA SERVER TANÎLLl Porto Alegre'de Yoktuk... Ocak ayının son haftası, dünyanın iki yerinde kü- resel çapta iki büyük toplantı oldu. Biri, Isviçre'nin Davos kentindeydi. Her yıl ora- da, kaprtalizmin ekonomik ve politik seçkinleri, "Dünya Ekonomik Forumu" adı altında bir araya gelir, tartışırlar. Son yıllann başkonusu "küreselleş- me" ve "yeni liberalizm" değil mi? Söz konusu toplantı da o konudaydı ve yeni ekonomi üstüne bir bilanço çıkarmak içindi. Çıkanldı da... Ikinci toplantı, Brezilya'nın Porto /Megre kentin- deydi. Insanlar, küreselleşme deyıp koyun gibi ar- kasından gitmiyoriar. Ona karşı başlamış bir hare- ket de var dünyamızda. Birinci toplantının adı "Dünya Ekonomik Fonımu" ise, bu ikincisininki "Dünya Sosyal Forumu" idi. Yeni liberalizmin aşı- nlıklannı ortaya döküp başka bir seçeneğin öneri- lerini hazırlamak; dünya çapında bir sivil toplumu ete kemiğe büründürmek; tek kelimeyle, "bir baş- ka dünya mümkündür" diye haykırmak için bir ara- ya gelinmişti. Biryüz kadar ülkeden binlerce insan. • Haykınldı da... Toplantı yerlerinin niteliği de önemli: Davos, tu- zu kuru isviçre'nin kış sporlarıyla ünlü bir kenti; Porto Alegre ise, kendi kendini yöneten, bütün hemşerilerin, belediye bütçelerinin oylamalanna katıldıklan bir kent. Gelecek için vaatlerle dolu bir ömek... Porto Alegre'de, liberalizmin karşısına "sosyal değerier"\ tanıtmak, onun yol açtığı adaletsizliğin rakamlannı yüzlere vurmak için çıkılınca, Davos'ta bunun yankı uyandınnaması mümkün müydü? Ni- tekim, orada konuşulan konulardan biri de "küre- selleşmenin doğurduğu eşitsizlıkleri giderecek araçlar" oldu. Daha açıkça konuşup "uçunımlan doldunvaktan söz edilmiş; kimi gazetecilerin yaz- dıklanna bakılırsa, Davos'ta "Karl Marx'/n mhu" dolaşıyormuş... Inanmamak için pek neden yok: Sosyal adaletsizlik ayyuka çıkınca, "Karl Manc'ın nıhu" da ortada dolaşmaya başlar. özetle, gelip durdugumuz nokta önemlidir: Kü- reselleşme deyip onun parsasını toplayan "yeni li- beralizm''e karşı, ayak seslerini Seattle'da, Prag'da ve başka yerierde duyduğumuz protesto, yeni bir küreselleşme, adil, sosyal, dayanışmacı bir küre- selleşme adına, dünya çapında ilk toplantısını yap- mış, Porto Alegre'de kaleye bayrağını dikmiştir. Gayn arkası gelir bunun... • Buraya kadar anlattıklanmızı, okurlar gazeteler- den elberte izlemışlerdır. Bizim asıl belirtmek iste- diğimiz bunlar değil, bir başka şeydı. özellikle şuy- du: Davosta bizden bir-iki polrtikacı, saytsı fazla ol- masa da gazetecilerimiz vardı; belki, protestolara katılmak için birkaç sivil toplum temsilcisi de. Ama ya Porto Alegre'de? Oradaki toplantının sadece sivil toplum temsil- citerinden oluştuğu sanılmasın; resmi kişilerde var- dı. Ömeğın Fransa, hükümetten iki temsilciyi Da- vos'a yollarken ikisini de Porto Alegre'ye gönder- mişti. Ya biz? Vazgeçtık resmî temsilciden; sivil toplum örgüt- lerinden, aydınlanmızdan kaç kişi vardı? Daha doğrusu, var mıydı? Bildiğımiz kadanyla Porto Alegre'de yoktuk. Ama Bandung'da da yoktuk. 1955'te Uçüncü Dünya'nın ezilen halklan kapi- taJist ve sosyalist dünyalara karşı ayn bir ses ola- rak çıkıp ilk toplantılannı yaptıklannda, aralannda degildik. O zamankı Dışişlen Bakanı şöyle bir gö- rünüp sıvışmıştı. Sosyalist dünyaya karşı kapitalist dünyanın jandarmalıgına soyunmuştuk. Bugün de yeni bir dünya kurulurken aynı aymaz- lıklar içindeyiz. Olan bıteni bütün boyırtlanyla gö- rüp izteyememenin ya da olaylara at gozlüğü ile bakmanın zavallılığı üstümüzde. Böylestne bir top- lum ve devlete de yüz verilmez, itelenir, horianır. Biz de, bunlan yaşıyoruz, şamar oğlanına dönmüşüz... Ama hayır, biz bu durumda degildik. 1923'te, emperyalist dünyaya karşı kıran kırana bir ulusal mücadelenin arkasından bir Cumhuriyet kurmuş, çağımızı yakalayıp bir devrim yapmıştık; yeniden kurulan bir dünyada onurlu bir yerde sa- fımızı tutmuştuk. Nereden geldiğimizi ve nereye gideceğimizi biliyorduk. Bir kimfiğimiz, bır kişiliği- miz vardı; o yüzden de el üstündeydik... Uyanıp doğrulmak! Ama ne zaman, kiminle, nasıl? Yasadısı altın üretimi iddiası Eurogold'a suç duyurusu Haber Merkezi - Eu- rogold'un, Bergama- Ovacık'taki altm ma- deninde yasadısı yol- lardan külçe altm üret- tiğini kamuoyuna açık- lamasınm ardından, Iz- mir-Bergama, Eşme. SivrihisarEl Ele Hare- keti üyeleri, dün Izmir Cumhuriyet Savcılı- ğı'na suç duyurusunda bulundu. Danıştay 6. Daire- si'nin Bergama'da si- yanürlü yöntemle işle- tilmek istenen altın madeni için "tştetilme- sinde kamu yaran yok- tur" yönünde karar verdiğini belirten hare- ket üyeleri, Euro- gold'un buna karşın deneme üretimi adıyla altın çıkardığını kayde- derek fırma hakkında yasal işlem yapıhnası- m istediler. Öte yandan, Türk Ta- bipleri Birhği (TTB) insanlann yaşam hak- kı, sağlık hakkı, sağhk- lı bir çevrede yaşama hakkı ve ekosistemin sürdürülebilirhği göz önüne alınarak Berga- ma'dakı altın madeni- nin işletilmemesı ge- rektığini vurguladı. Bu yöntemde kulla- nılan siyanürûn çevre ve insan sağlığı için ileri derecede zararlı olduğu kaydedilen açıklamada, cevherde altın ve gümüşün yanı sıra bulunan arsenik ve ağır metallerin, atık bi- leşiminde büyük mik- tarda buluımasırun çevrede yaşayan ınsan- lann sağlığmı doğru- dan tehdit ececeği bil- dırildi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle