18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
2 ŞUBAT 2001 CUMA CUMHURİYET SAYFA KULTUR kulturfr; cumhuriyet.com.tr 15 İki milyon üçyüz bin dolara mal olan Vizontele bugün gösterime gitiyor akkâri'ye televizyon gelinceCUMHUR CANBAZOĞLU Sezonun en fazla merak edilen ve ettirilen fil- mi Vizontele nihayet bugün gösterime gjrdi. Bun- dan sonra söz seyircinin. Şüphesiz, *Vümaz Erdoğan yaparsa en iyismi yapar' gibi bir şartlanmayla ya da aşın reklam sonucu sinemaya yönelen insan sayısı çok ola- caktır. Hatta bir dostumuzdan, oturduğu sitede fılmi birlikte izlemek için ortak gün saptandı- ğını, böyle önemli bir yapıt için otomobilı olan- lann olmayanlan sinemaya kadar götürüp getirmeleri üzerine duyurulann yapıl- dığını öğrendik... Vızontele'ye 2 milyon 300 bin dolar harcadığıru açık- layan Erdoğan ve arkadaş- lan için bu ilgi tabii ki olum- lu; ancak beklentinin artma- sı belli bir hayal kınklığı da yaratabilir seyircide... Erdoğan'ın çocukluk yıl- lannın geçtiği Hakkâri'ye televizyonun gelmesiyle top- rağa bağımlı insanlann tek- noloji karşısındaki şaşkınlı- ğını, televizyonun insanlan nasıl değiştirdiğini son derece sıcak, keyifli dille aktanyor Vizon- tele. Bölgenin aristokrat ailelerinden birindeki iç dinamiği, yörenin esnafinı, o dönem en önem- li eğlence araçlanndan biri olan sinemanın gü- cünü de dramdan bol nasibini almış sağlam mı- zahıyla anlatıyor sanatçı. öykûnün bir bölûmü kurmaca olmasına kar- şm Vizontele'nin her karesi samimi, inandıncı ve yakın; tiplemeleri de öyle. 1974 Kıbns Ba- nş Harekatı dışmda dış dünyayla, toplumsal di- Vlzoıttele Yönetmen: Yrimaz Erdoğan, Ömer Faruk Sorak / Senaryo: Yılmaz Erdoğan / Görüntü: Ömer Faruk Sorak / Müzik: BGST (Kardeş Türküler) / Oyunculan Yılmaz Erdoğan, Demet Akbağ, Altan Erkekli, Cem Yrimaz, Cezmi Baskın, Bican Günalan, Şebnem Sönmez, Salih Kalyon / 2000, Türkiye yapımı /110 daklka. namiklerle direkt bağlantı kurmayan fılmin tek- nik açıdan pek bir derdi yok. Reklam ve yide- oklip dünyasından gelen, TRT'de yetişmiş Ömer Faruk Sorak'ın yönetmenliği ve görüntûlen, uçan kameralar, sahneleri daha bir canlandıran fıltreler gibi bir dizi yan elemanlarla tam usta işi çalışmaya dönüşmüş. Bu titizliğe, TRT'nin sinyal müziğinden ünlü spiker Erkan Oyal'ın favorilerine dek dönemin aynntılanna gösterilen hassasiyeti, Kardeş Tûr- kûfcr'm müziğıni, Erdoğan'ın tipi Deli Emin'in evindeki 'Zihni Sinir'vari (Odayı Zihni Sinir'in yara- tıcısı Irfan Sayar düzenle- miş) teknik donanımdaki zenginlik gibi tatlan da ek- leyip Vizontele'nin son dö- nem yerli yapımlar arasın- da sivrildiği söylenebilir. Bunca artı değere karşm, belleğindeki anılan skeçler halinde art arda sıralamak- la uğraşan Erdoğan, bu ilk yönetmenlik denemesinde filmin özel dokusunu tam anlamıyla yaratamamış ve ilk yanda tiplerini tek tek tanıtmaya kalkışıp ritmi hayli zedelemiş. Oyunculara gelince; öncelikle, TRT'nin tek ka- nal oldugu dönemde sık sık odalanmıza misa- fır olmuş, orta yaşı aşmış tiyatronun ustalannı yeniden bir arada izlemek heyecan verici. Bir iki ana tip haricinde rollerin genellikle aynı karar dağıtıldığı zengin kadroda Demet Akbağ bir adım önde; aynca Cem Yılmaz'ın kamera önün- dekı rahatlığı, beyazperdede her göründüğü an salondan aldığı özel tepki sinemanın gereksini- mi olan yeni bir komiğın gelişıni de müjdeliyor. Vizontele, Yılmaz Erdoğan'la Ömer Faruk Sorak'ın ilk yönetmenlik denemeteri. Stalin dönemi kurbanlarına Catnerine Deneuve Ue Sandrine Bonnaire filmin başrol oyunculan. Indochine ile En lyi Yabancı Film Oscan'nı kazanmış VVargnier'in, yı- ne Oscar adayı olmayı başarmış Doğu-Batı'sı, geçen sezonun en fazla gürültû koparmış filmlerin- den biriydi Avrupa'da. Yapıt, polemiğe açık olan öykü- süne rağmen bir yanda Hollywo- od tarafından Oscar adaylığıyla onore edilirken diğer yanda tarih- çiler, Rus ve Ukray- nalı kalemlerden çıkmış senaryonun taraflı ve acımasız olduğunu iddia et- mişti. Yamnayine,'stra- tejik' oyuncusuCat- herine Deneuve'ü alan Wargnier, öne aşk öyküsünü yer- leştirip arka planda Stalin dönemi Rus- yası'nı ve komüniz- mi yerden yere vu- ruyor filmde. Farklı topraklar- da şekillenen birey- sel psikolojileri oku- mada ve atmosfer yaratmada en başa- nlı isimlerden biri olan Wargnier, bu ' kez 2. Dünya Savaşı sonrası, sos- yalist kampanyalarla yerle bir edi- len özel yaşamlan, sönen umutla- rı anlatıp ayağa kaldınlmaya ça- balanan bir sistemi son derece kur- nazca al aşağı etmeyi deniyor. Yıl 1946; Rus göçmeni doktor Alexie Golovin (Menshikov), Fran- sız kansı Marie (Bonnaire) ve Se- Do6u-Batı-East- West Yönetmen: Regis Wargnier / Senaryo: Roustam Ibraguimbekov, Sergei Bodrov, Louis Gardel, Regis Vtfargnier/ Görüntü: Laurent Dailland/ Müzik: Patrick Doyle/ Oyuncular: Sandrine Bonnaire, Oieg Menchikov, Catherine Deneuve, Serguei Bodrov Jr., Tatiana Doguileva/ 1999, Fransa-Rusya- Ispanya-Bulgaristan yapımı/ 120 dakika. riojo'yla Pans'te yaşıyor. Bu ara- da Stalin müthiş bir propaganda- ya girişip Sovyetler'in kalkınma- sma katkıda bulunmalan için ülke dışındaki tûm Ruslan davet edıp on- lara yeni bir yaşam ve Sovyet pa- saportu vaat ediyor. Çağnya uyan Golovin ailesiyle Rusya'ya dönüyor, ancak anlatılan- larla gerçeğin farklı olduğunu da- ha geminin merdi- venlerinden Odes- sa'ya ayak basar- ken anlıyorlar. Geriye dönenler bir bir öldürûlûrken Alexie komünist partiyleiyigeçindi- ği için önemli mev- kilere geliyor. Ka- nsı Marie ise reji- min yalanlannı gör- dükten sonra Fran- sa'ya dönmek için Rusya'da turnede olan tiyatro kum- panyasından Deve- lay'nin (Deneuve) yardımı dahil her türlü yola başvuru- yor, ama sistemin eli her yere uzanı- yor... Doğu-Batı, tekniğiyle, ritmiyle, diliyle vasatı aşan bir film, ama ciddi olarak hiçbir yeni şey anlat- mıyor. Stalin kurbanlarına adanan yapıt, bir sistemin gûçlü propagandasının karşısına, son derece dikkatle bir başka propagandayı yerleştirip gö- revini başanyla gerçekleştiriyor. İZLEYİCİ GÖZÜYLE ERDAL ATABEK İçimizdeki bir başkası olıııak Yarahcı bir kukla sanatçısı günlük hayatın dar, sıkıcı kahplanna uyma- ya gayret ederken beklenmedik birka- pı açılır, fantezi dûnyasının o büyû- lü kapısı: Dûnyayı birbaşkasının gö- züyle görmek, başkasının gözüyle yaşamak. Bunu göze alır mıydmız? Kısa bir süre için de olsa, başkasının içine girerek "kendi içinizdeki bir başkası olarak" yaşamak ister mıy- diniz? Film böyle bir fantastik öyküyü anlatıyor. Kuklacı (JohnCusack), ro- mantik öyküleri erotik motiflerle de- ğiştirdiği için, kuklacıhk da artık il- gi çekmediği için sıkılırken bir dos- yalama işi bulur. Iş, büyük bir yapı- nın 7 ve 8. katlan arasına sıkıştınl- mış buçuk birkattadır. tnsanlar bu kat- ta iki büklüm dolaşırlar. Bir gün do- labın arkasına düşürdüğü bir dosya- yı ararken dolabın arkasındaki kü- çük kapıyı görür, buradan emekleyip girince de uğultuyla John Malko- vich'in beynine girdiğini, dünyayı onun gözleriyle gördüğünü anlar. 15 dakika sonra da bir otoyolun kıyısı- na ahlır. lşyerinde etkilemek istedi- ği, ama etkileyemediği güzel bir ka- dın olan Maksin'e (Catherine Ke- ener) olayı anlatır, böylece olayı bir ticari işe dönüştürme düşüncesi ge- lişir. Bu arada kuklacı Craig'in kan- sı olaya büyük bir ilgi duyar. Dene- Malkovich Ohnak fantastik bir öykü. me sırasında kuklacınm kansı Lotte (Cameron Diaz), Maksin'e karşı cin- sel bir ilgi duyduğunu anlar, kocası- na "erkek ohnak istediğnü" açıklar. Böylece, insanlar kendi içlerinde ya- şayan "öteld kjşilikleri" anlamaya başlarlar. Filmin birkaç önemli teması var. Bi- rincisi, insanlann neden yaşadıklan- nı bilmedikleri mutsuz hayatlannı sürdürmek zorunda kalmalan. Gün- lük işlerini sürdüren, evlerinden iş- lerine, işlerinden evlerine gidip ge- len insanlar ne aradıklannı bilmeden yaşayıp gidiyorlar. Modern hayann kı- sırdöngüsü. tkinci tema, bir küçücük kapıdan beklenmedik fantezilerin gerçekleşebileceği öyküsü. Modern bir Alis Harikalar Dünyası'nda bir an- da yaşanabilir. Ama bu harikalar dün- yası herkesin kendi içinde saklı. Bir başkasının içine hırsızlama giriver- mek, onun içinde kendi gizli yanla- nnı keşfetmek, farklı bir cinsiyeti ya- şayıvermek. Bir anda kim olduğunu fark etmek gibi bir şey. Herkese, ken- di içinde "başka benler" olduğunu an- latıyor. Freud'un, "Bir erkekle bir kadınm yatbğı yatakta iki kadın ve iki erkekvanfar" dıyen saptamasına gön- derme yapıhnış gibi. Filmin bu temalan zenginleştir- mek içinmiş gibi karmaşık hale ge- tirilmiş dokusunu elemek gerekiyor. Izleyenlerin her biri de filmden baş- ka şeyler anlayabilir. Ucu açık bir film yapıhnış, izleyiciye de "Biz bu- nu yapok, bakahm sen ne anlayacak- sm?" denmiş gibi. Filmin kendine has bir ironisi var. Kimi sahnelerde- kı şiddet patlaması, kimi sahnelerde- ki şefkatli yakınlaşmalar güzel mo- tifler. John Malkovich, bütünüyle Malkovich'lerden oluşan sahnede bü- yük bir performans sunuyor. Gören- ler kendi içlerine bakmayı göze ala- mazlarsa fıhn boşuna çekilmiş bile sayılabüir. Görmek, filminritmineuy- mak, sonra da kendi derinliklerine bakmak için iyi bir fırsat. Brendan Frazer, sevdiği kadın ugruna kılıktan kılığa giriyor Şeytuna uymayoksayanarsın $a$tan-Bedazzl©d/Yönetmen: Harold Ramis/ Senaryo: H. Ramis, Peter Tolan, Larry Gelbart/ Görüntü: Biil Pope/ Müzik: David Nevvman/ Oyuncular: Brendan Frazer, Elizabeth Huriey, Frances O'Connor/ 2000, ABD yapımı/ 82 dakika Hayalet'ten sonra iyice 'me- tafizik komediler'e merak sa- ran Harold Ramis yine aynı türde, çok eğlendiricı bir film- le ve iki popüler yıldızla geri döndü. Birincisi, Mumya'yla uluslararası alanda tanındıktan sonra beş filmde daha oyna- yan, her türlü kılığa girip çık- maktan çekinmeyen ve her ro- lün altından başanyla kalkan genç oyuncu Brendan Frazer. fidncisi ise insanı günaha so- kacak kadar çekici, 'Şejtan'lı- ğın çok yakıştığı Elizabeth Huriey (bol bol imaj' değiş- tiriyor filmde). Şaşkın, bir bil- gisayar şirketinde çalışan Fra- zer'in öyküsü; arzuladığı ka- dını (Avustralyah O'Connor) elde etmek için, 7 dilekkarşı- lığı ruhunu Şeytan'a teslim ediyor. Bu isteklerin temelin- de kadınına kendisini beğen- dirmek amacıyla güç, zengin- lik, zekâ var; ancak hepsinin sonu hayal kınklığı olunca za- ferlere kendi çabasıyla ulaşa- bileceğine karar veriyor Fra- zer... Öyküden de anlaşılacağı üzere fıhn farklı altı, yedı bö- lümden oluşuyor. Dilekleri ye- rine gelirken uyuşturucu ka- çakçısından Abraham Lin- coln'e kadar tipten tipe giriyor Frazer. Bizce en başanh ol- duğu bölüm dünyanın en ro- mantik erkeği olmak istediği kareler; diğerleri ise zayıf. 1967'de Stanle>Donen'in Pe- terCrook ve Dudlev Moore'la yaptığı fihnin yeniden çevri- mi olan Şaşkın'da oyuncular komediyi iyi kıvırmışlar, ama asıl başan bir film için tam yedi filmlık iş çıkarmış mak- yözlerle kostümcülerin. HoDywood'un yeni komiklerinden Brendan Frazer. KEDİ GOZU VECDİ SAYAR Çankaya'da Bir Öğleden Sonra "Gücünü sanatın evrensel dilinden, banşçüyak- laşımından ve temsilcisi olduğumuz izleyici ve okurianmızdan alan kûltür ve sanat insanlan ola- rak, ülkemizin yannlan adına taşıdığımız kaygı ve sonımluluk duygulanyla burada bulunmaktayız" diye başlıyordu, Cumhurbaşkanı Sayın Ahmet Necdet Sezer'e sunduğumuz metin. Günlerden 31 Ağustos Çarşamba, saatlerden 14.00'tü. Çanka- ya'daki Cumhurbaşkanlığı Köşkü, tarihi anlann- dan birini yaşıyordu. 270 sanatçının imzasıyla Çan- kaya'dan talep edilen randevuda, bu grup adına 40 sanatçı cumhurbaşkanına, ülkemizin geleceği- ne ilişkin kaygılanna ve önerilerini iletiyordu. "SanatçılarGirişimi"n\,"AydınlarDilekçesi"nder\ bu yana gerçekleşen en önemli aydın hareketi ola- rak nitelendirenler oldu. Gerçekten de o günlerden bu yana çeşitli nedenlerle, farklı gruplaşmalar için- de toplumsal tepkilerini dile getiren aydın ve sa- natçılar olmuştu ama, ilk kez bu denli yaygın, kap- sayıcı bir nitelik kazanıyofdu sanatçılann tepkisi. Ce- zaevlerindeki ölüm oruçlanna çözüm bulabilmek amacı ile bir araya gelen sanatçılann tepkisi, "In- san Haklan 2000" etkinlikleri çerçevesinde sanat- sal ifadeler bulmuş, AKM'de düzenlenen gecede ve TÜYAP'taki "Hücre" etkinliginde çok sayıda sa- natçı, yaşanan acılardan duyduklan kaygılan ken- di anlatım araçlan, sanatlanyla dile getirmişlerdi. Ce- zaevlerindeki operasyonlann ardından bir araya gelen bir grup sanatçı, yılgınlığa düşmek yerine, bir şeyler yapmak gereginde-birleşiyordu. Devlet er- kinin en üst yetkilisi ile görüşme talebinde bulun- maya karar verdik. Bu makamda yansız tavn, çağ- daş hukuk anlayışına ve demokrasi ilkelerine bağ- lılığı ile halkımızın güvenini kazanmış bir hukuk in- sanının varlığı, bir umut ışığı olarak görülüyordu. "SanatçılarGirişimi", hertürlü hiyerarşik vetem- sili yapının dışmda, kendi iradeleri ile yan yana gel- miş özgür bireylerden oluşmuş, tümüyle spontan (kendiliğinden ortaya çıkmış) bir hareket. Aramız- da çeşitli sanat dallannın meslek örgütlerinin yö- neticileri de bulunmasına karşın, her birey yalnız- ca kendini temsil ediyor. Kedi kulunuzun da için- de yer almanın onurunu taşıdığı "Sanatçılar Giri- şimi", yılgınlığm, suskunluğun egemen kılındığı, özgür düşüncenin "sansür'le, o da yetmezse şid- detle susturulduğu bir ortamda sesini duyurabildi. Hepimiz "ortak akılda" buluşmak için çaba gös- terdik. Aynı sorularzihnimizi kurcalıyordu. Ülkemi- zin içinde bulunduğu şu karanlıkgeçitte, "yurttaş" ve "aydın" olmanın sorumluluğunu paylaşmak, unutturulmaya çalışılan gerçeklerin üstüne gitme- yi gerekli kılmıyor muydu? F tipi cezaevlerindeki şid- det uygulamalannı sorgulayan herkesi "suçlu", dü- şünce ve yaratma özgürlüğünü savunan aydınlan "hain" ilan eden bir siyasi zihniyete "kayıtsız şart- sız" boyun eğmekten başka seçeneğimiz yok muy- du? "Sanatçı\arGirişimi"nx\ en önemli yanı, sistemin bilinçli bir gayretle "yalnızlaştırdığı" sanat emekçi- lerini yan yana getirmesi oldu. Cumhurbaşkanına sunulan metinde, F tipi cezaevlerindeki şiddet ve işkence uygulamalan, ciddiyetini koruyan ölüm oruçlan ve "şartla salıverme yasası'nm adaletsiz- liği gibi öncelikli konulann yanı sıra, ülkemizin te- mel sorunlan da yer ahyordu. Şiddetin temelinde ekonomik sorunlann yattığı gerçeginden hareket- le şöyle sesieniyorduk Cumhurbaşkanımıza: "Ül- kemizin ekonomik alanda dışa bağımhlığının art- ması ve gelirdengesizliğinin ürkütücû boyutlara ulaş- ması, toplumsal yaşamın her alanındaki eşitsizlik- ler, utanç verici yolsuzluklar suç ve şiddeti besle- mekte, geleceğimiz ve toplumsal banş kapanma- st güç yaralar almaktadır. Geniş halk kitleleri, özel- likle özgühükler alanındaki engeller nedeniyle se- sini duyuramamaktadır. Demokrasi karsıtı yasalar, insanımızın gelişmesine ket vurmakta; demokrasi talepleri, siyasal otoritenin tahammülsüzlüğü, bas- kı ve şiddet ile karşılaşmaktadır. Demokrasinin te- mel ilkelerinden yoksunluk, ekonomik adaletsizlik- le birfeştiğinde toplumsal şiddetin kaygı verici bo- yutlara ulaşması kaçınılmazdır."' Ne istiyor sanatçılar? "Hayata Dönüş Operasyo- nu" adı altında uygulanan şiddetin, bu temel ilke- yi göz ardı ettiğini ve sonuçta geriye, ölümler, gi- derek artan sayıda ölüm olasılıklan ve "şiddeti ça- ğıran şiddetin kaldığını saptayan sanatçılar, de- mokrasi, hukuk ve başta yaşam hakkının kutsallı- ğı olmak üzere insan haklan ilkelerinin toplumsal yaşamımtzıntemelinioluşturmasını istiyoriar. Bas- kılara karşı demokrasi, şiddete karşı yaratma öz- gürlüğü istiyoriar. "Pankartasan öğrenciyi" "terörsuçlusu" sayan hükümlerin ve "siyasi suç" kavramının hukuk sis- temimizden çıkartılarak, bu nedenle yaratılmış olan mağduriyetlerin sona erdirilmesini, anlatım ve ör- gütlenme özgüriüğünün önündeki tüm engellerin kaldınlmasını talep eden "SanatçılarGirişimi", "in- san haklanna duyariı, çağdaş ve özgüriükçü yeni bir anayasanın toplumsal katılımla oluşturulması- nın" da yaşamsal bir gereksinim olduğunu vurgu- luyor. Ülkelerinin, "Üç Maymunlar" ülkesine dönüştü- rülmesine; duymayan, görmeyen, konuşmayan in- sanlardan oluşan birtoplum tasanmına karşı çıkan yurttaşlann, tüm "dezenformasyon" çabalanna, korkutma ve sindirme gırişimlerine karşın, sesimi- ze kulak vereceğine inanıyorum. Elbette, bu çağn ülke çıkarlarını kişisel çıkarlannın önüne koyan si- yasetçi ve bürokratlan da kapsıyor. [email protected] BUGÜN • CEMAL REŞtTREY'de saat 19.30'da Barok Caz Beşlisi'nin konseri dinlenebilir. (232 98 30) t •• • • AKT NİYET KÜLTÜR N'E SANAT EVİ'nde saat 18.30'da Tüğrul Tanyol ile 'Büyû Bitti' adlı kitabı üzerine bir söyleşi gerçekleşecek. (249 88 14) • BORUSAN KÜLTÜR VE SANAT MERKEZİ'nde saat 10.30'da Sonya Tannsever ve Niyazi Selçuk'un katılacaklan 'Müziğm Rengi' adlı atölye gerçekleşecek. (292 06 55) M KÜLTÜR ÜNTVERSİTESİ'nde saat 20.30'da Vh'ana Enstrüman SoKstleri'nin "Masik'ten Caz'a" başlıklı konseri izlenebilir. (639 30 64)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle