Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
2 ŞUBAT 2001 CUMA CUMHURİYET SAYFA
KULTUR kulturfr; cumhuriyet.com.tr 15
İki milyon üçyüz bin dolara mal olan Vizontele bugün gösterime gitiyor
akkâri'ye televizyon gelinceCUMHUR CANBAZOĞLU
Sezonun en fazla merak edilen ve ettirilen fil-
mi Vizontele nihayet bugün gösterime gjrdi. Bun-
dan sonra söz seyircinin.
Şüphesiz, *Vümaz Erdoğan yaparsa en iyismi
yapar' gibi bir şartlanmayla ya da aşın reklam
sonucu sinemaya yönelen insan sayısı çok ola-
caktır. Hatta bir dostumuzdan, oturduğu sitede
fılmi birlikte izlemek için ortak gün saptandı-
ğını, böyle önemli bir yapıt için otomobilı olan-
lann olmayanlan sinemaya
kadar götürüp getirmeleri
üzerine duyurulann yapıl-
dığını öğrendik...
Vızontele'ye 2 milyon 300
bin dolar harcadığıru açık-
layan Erdoğan ve arkadaş-
lan için bu ilgi tabii ki olum-
lu; ancak beklentinin artma-
sı belli bir hayal kınklığı da
yaratabilir seyircide...
Erdoğan'ın çocukluk yıl-
lannın geçtiği Hakkâri'ye
televizyonun gelmesiyle top-
rağa bağımlı insanlann tek-
noloji karşısındaki şaşkınlı-
ğını, televizyonun insanlan nasıl değiştirdiğini
son derece sıcak, keyifli dille aktanyor Vizon-
tele. Bölgenin aristokrat ailelerinden birindeki
iç dinamiği, yörenin esnafinı, o dönem en önem-
li eğlence araçlanndan biri olan sinemanın gü-
cünü de dramdan bol nasibini almış sağlam mı-
zahıyla anlatıyor sanatçı.
öykûnün bir bölûmü kurmaca olmasına kar-
şm Vizontele'nin her karesi samimi, inandıncı
ve yakın; tiplemeleri de öyle. 1974 Kıbns Ba-
nş Harekatı dışmda dış dünyayla, toplumsal di-
Vlzoıttele
Yönetmen: Yrimaz Erdoğan,
Ömer Faruk Sorak / Senaryo:
Yılmaz Erdoğan / Görüntü:
Ömer Faruk Sorak / Müzik:
BGST (Kardeş Türküler) /
Oyunculan Yılmaz Erdoğan,
Demet Akbağ, Altan Erkekli,
Cem Yrimaz, Cezmi Baskın,
Bican Günalan, Şebnem
Sönmez, Salih Kalyon / 2000,
Türkiye yapımı /110 daklka.
namiklerle direkt bağlantı kurmayan fılmin tek-
nik açıdan pek bir derdi yok. Reklam ve yide-
oklip dünyasından gelen, TRT'de yetişmiş Ömer
Faruk Sorak'ın yönetmenliği ve görüntûlen,
uçan kameralar, sahneleri daha bir canlandıran
fıltreler gibi bir dizi yan elemanlarla tam usta
işi çalışmaya dönüşmüş.
Bu titizliğe, TRT'nin sinyal müziğinden ünlü
spiker Erkan Oyal'ın favorilerine dek dönemin
aynntılanna gösterilen hassasiyeti, Kardeş Tûr-
kûfcr'm müziğıni, Erdoğan'ın tipi Deli Emin'in
evindeki 'Zihni Sinir'vari
(Odayı Zihni Sinir'in yara-
tıcısı Irfan Sayar düzenle-
miş) teknik donanımdaki
zenginlik gibi tatlan da ek-
leyip Vizontele'nin son dö-
nem yerli yapımlar arasın-
da sivrildiği söylenebilir.
Bunca artı değere karşm,
belleğindeki anılan skeçler
halinde art arda sıralamak-
la uğraşan Erdoğan, bu ilk
yönetmenlik denemesinde
filmin özel dokusunu tam
anlamıyla yaratamamış ve
ilk yanda tiplerini tek tek
tanıtmaya kalkışıp ritmi hayli zedelemiş.
Oyunculara gelince; öncelikle, TRT'nin tek ka-
nal oldugu dönemde sık sık odalanmıza misa-
fır olmuş, orta yaşı aşmış tiyatronun ustalannı
yeniden bir arada izlemek heyecan verici. Bir iki
ana tip haricinde rollerin genellikle aynı karar
dağıtıldığı zengin kadroda Demet Akbağ bir
adım önde; aynca Cem Yılmaz'ın kamera önün-
dekı rahatlığı, beyazperdede her göründüğü an
salondan aldığı özel tepki sinemanın gereksini-
mi olan yeni bir komiğın gelişıni de müjdeliyor. Vizontele, Yılmaz Erdoğan'la Ömer Faruk Sorak'ın ilk yönetmenlik denemeteri.
Stalin dönemi
kurbanlarına
Catnerine Deneuve Ue Sandrine Bonnaire filmin başrol oyunculan.
Indochine ile En lyi Yabancı Film
Oscan'nı kazanmış VVargnier'in, yı-
ne Oscar adayı olmayı başarmış
Doğu-Batı'sı, geçen sezonun en
fazla gürültû koparmış filmlerin-
den biriydi Avrupa'da.
Yapıt, polemiğe açık olan öykü-
süne rağmen bir yanda Hollywo-
od tarafından Oscar adaylığıyla
onore edilirken diğer yanda tarih-
çiler, Rus ve Ukray-
nalı kalemlerden
çıkmış senaryonun
taraflı ve acımasız
olduğunu iddia et-
mişti.
Yamnayine,'stra-
tejik' oyuncusuCat-
herine Deneuve'ü
alan Wargnier, öne
aşk öyküsünü yer-
leştirip arka planda
Stalin dönemi Rus-
yası'nı ve komüniz-
mi yerden yere vu-
ruyor filmde.
Farklı topraklar-
da şekillenen birey-
sel psikolojileri oku-
mada ve atmosfer
yaratmada en başa-
nlı isimlerden biri
olan Wargnier, bu '
kez 2. Dünya Savaşı sonrası, sos-
yalist kampanyalarla yerle bir edi-
len özel yaşamlan, sönen umutla-
rı anlatıp ayağa kaldınlmaya ça-
balanan bir sistemi son derece kur-
nazca al aşağı etmeyi deniyor.
Yıl 1946; Rus göçmeni doktor
Alexie Golovin (Menshikov), Fran-
sız kansı Marie (Bonnaire) ve Se-
Do6u-Batı-East-
West
Yönetmen: Regis
Wargnier / Senaryo:
Roustam
Ibraguimbekov,
Sergei Bodrov, Louis
Gardel, Regis
Vtfargnier/ Görüntü:
Laurent Dailland/
Müzik: Patrick Doyle/
Oyuncular: Sandrine
Bonnaire, Oieg
Menchikov,
Catherine Deneuve,
Serguei Bodrov Jr.,
Tatiana Doguileva/
1999, Fransa-Rusya-
Ispanya-Bulgaristan
yapımı/ 120 dakika.
riojo'yla Pans'te yaşıyor. Bu ara-
da Stalin müthiş bir propaganda-
ya girişip Sovyetler'in kalkınma-
sma katkıda bulunmalan için ülke
dışındaki tûm Ruslan davet edıp on-
lara yeni bir yaşam ve Sovyet pa-
saportu vaat ediyor.
Çağnya uyan Golovin ailesiyle
Rusya'ya dönüyor, ancak anlatılan-
larla gerçeğin farklı olduğunu da-
ha geminin merdi-
venlerinden Odes-
sa'ya ayak basar-
ken anlıyorlar.
Geriye dönenler
bir bir öldürûlûrken
Alexie komünist
partiyleiyigeçindi-
ği için önemli mev-
kilere geliyor. Ka-
nsı Marie ise reji-
min yalanlannı gör-
dükten sonra Fran-
sa'ya dönmek için
Rusya'da turnede
olan tiyatro kum-
panyasından Deve-
lay'nin (Deneuve)
yardımı dahil her
türlü yola başvuru-
yor, ama sistemin
eli her yere uzanı-
yor...
Doğu-Batı, tekniğiyle, ritmiyle,
diliyle vasatı aşan bir film, ama
ciddi olarak hiçbir yeni şey anlat-
mıyor.
Stalin kurbanlarına adanan yapıt,
bir sistemin gûçlü propagandasının
karşısına, son derece dikkatle bir
başka propagandayı yerleştirip gö-
revini başanyla gerçekleştiriyor.
İZLEYİCİ GÖZÜYLE ERDAL ATABEK
İçimizdeki bir başkası olıııak
Yarahcı bir kukla sanatçısı günlük
hayatın dar, sıkıcı kahplanna uyma-
ya gayret ederken beklenmedik birka-
pı açılır, fantezi dûnyasının o büyû-
lü kapısı: Dûnyayı birbaşkasının gö-
züyle görmek, başkasının gözüyle
yaşamak. Bunu göze alır mıydmız?
Kısa bir süre için de olsa, başkasının
içine girerek "kendi içinizdeki bir
başkası olarak" yaşamak ister mıy-
diniz?
Film böyle bir fantastik öyküyü
anlatıyor. Kuklacı (JohnCusack), ro-
mantik öyküleri erotik motiflerle de-
ğiştirdiği için, kuklacıhk da artık il-
gi çekmediği için sıkılırken bir dos-
yalama işi bulur. Iş, büyük bir yapı-
nın 7 ve 8. katlan arasına sıkıştınl-
mış buçuk birkattadır. tnsanlar bu kat-
ta iki büklüm dolaşırlar. Bir gün do-
labın arkasına düşürdüğü bir dosya-
yı ararken dolabın arkasındaki kü-
çük kapıyı görür, buradan emekleyip
girince de uğultuyla John Malko-
vich'in beynine girdiğini, dünyayı
onun gözleriyle gördüğünü anlar. 15
dakika sonra da bir otoyolun kıyısı-
na ahlır. lşyerinde etkilemek istedi-
ği, ama etkileyemediği güzel bir ka-
dın olan Maksin'e (Catherine Ke-
ener) olayı anlatır, böylece olayı bir
ticari işe dönüştürme düşüncesi ge-
lişir. Bu arada kuklacı Craig'in kan-
sı olaya büyük bir ilgi duyar. Dene-
Malkovich Ohnak fantastik bir öykü.
me sırasında kuklacınm kansı Lotte
(Cameron Diaz), Maksin'e karşı cin-
sel bir ilgi duyduğunu anlar, kocası-
na "erkek ohnak istediğnü" açıklar.
Böylece, insanlar kendi içlerinde ya-
şayan "öteld kjşilikleri" anlamaya
başlarlar.
Filmin birkaç önemli teması var. Bi-
rincisi, insanlann neden yaşadıklan-
nı bilmedikleri mutsuz hayatlannı
sürdürmek zorunda kalmalan. Gün-
lük işlerini sürdüren, evlerinden iş-
lerine, işlerinden evlerine gidip ge-
len insanlar ne aradıklannı bilmeden
yaşayıp gidiyorlar. Modern hayann kı-
sırdöngüsü. tkinci tema, bir küçücük
kapıdan beklenmedik fantezilerin
gerçekleşebileceği öyküsü. Modern
bir Alis Harikalar Dünyası'nda bir an-
da yaşanabilir. Ama bu harikalar dün-
yası herkesin kendi içinde saklı. Bir
başkasının içine hırsızlama giriver-
mek, onun içinde kendi gizli yanla-
nnı keşfetmek, farklı bir cinsiyeti ya-
şayıvermek. Bir anda kim olduğunu
fark etmek gibi bir şey. Herkese, ken-
di içinde "başka benler" olduğunu an-
latıyor. Freud'un, "Bir erkekle bir
kadınm yatbğı yatakta iki kadın ve iki
erkekvanfar" dıyen saptamasına gön-
derme yapıhnış gibi.
Filmin bu temalan zenginleştir-
mek içinmiş gibi karmaşık hale ge-
tirilmiş dokusunu elemek gerekiyor.
Izleyenlerin her biri de filmden baş-
ka şeyler anlayabilir. Ucu açık bir
film yapıhnış, izleyiciye de "Biz bu-
nu yapok, bakahm sen ne anlayacak-
sm?" denmiş gibi. Filmin kendine
has bir ironisi var. Kimi sahnelerde-
kı şiddet patlaması, kimi sahnelerde-
ki şefkatli yakınlaşmalar güzel mo-
tifler. John Malkovich, bütünüyle
Malkovich'lerden oluşan sahnede bü-
yük bir performans sunuyor. Gören-
ler kendi içlerine bakmayı göze ala-
mazlarsa fıhn boşuna çekilmiş bile
sayılabüir. Görmek, filminritmineuy-
mak, sonra da kendi derinliklerine
bakmak için iyi bir fırsat.
Brendan Frazer, sevdiği kadın ugruna kılıktan kılığa giriyor
Şeytuna uymayoksayanarsın
$a$tan-Bedazzl©d/Yönetmen: Harold Ramis/
Senaryo: H. Ramis, Peter Tolan, Larry Gelbart/
Görüntü: Biil Pope/ Müzik: David Nevvman/
Oyuncular: Brendan Frazer, Elizabeth Huriey,
Frances O'Connor/ 2000, ABD yapımı/ 82 dakika
Hayalet'ten sonra iyice 'me-
tafizik komediler'e merak sa-
ran Harold Ramis yine aynı
türde, çok eğlendiricı bir film-
le ve iki popüler yıldızla geri
döndü. Birincisi, Mumya'yla
uluslararası alanda tanındıktan
sonra beş filmde daha oyna-
yan, her türlü kılığa girip çık-
maktan çekinmeyen ve her ro-
lün altından başanyla kalkan
genç oyuncu Brendan Frazer.
fidncisi ise insanı günaha so-
kacak kadar çekici, 'Şejtan'lı-
ğın çok yakıştığı Elizabeth
Huriey (bol bol imaj' değiş-
tiriyor filmde). Şaşkın, bir bil-
gisayar şirketinde çalışan Fra-
zer'in öyküsü; arzuladığı ka-
dını (Avustralyah O'Connor)
elde etmek için, 7 dilekkarşı-
lığı ruhunu Şeytan'a teslim
ediyor. Bu isteklerin temelin-
de kadınına kendisini beğen-
dirmek amacıyla güç, zengin-
lik, zekâ var; ancak hepsinin
sonu hayal kınklığı olunca za-
ferlere kendi çabasıyla ulaşa-
bileceğine karar veriyor Fra-
zer...
Öyküden de anlaşılacağı
üzere fıhn farklı altı, yedı bö-
lümden oluşuyor. Dilekleri ye-
rine gelirken uyuşturucu ka-
çakçısından Abraham Lin-
coln'e kadar tipten tipe giriyor
Frazer. Bizce en başanh ol-
duğu bölüm dünyanın en ro-
mantik erkeği olmak istediği
kareler; diğerleri ise zayıf.
1967'de Stanle>Donen'in Pe-
terCrook ve Dudlev Moore'la
yaptığı fihnin yeniden çevri-
mi olan Şaşkın'da oyuncular
komediyi iyi kıvırmışlar, ama
asıl başan bir film için tam
yedi filmlık iş çıkarmış mak-
yözlerle kostümcülerin.
HoDywood'un yeni komiklerinden Brendan Frazer.
KEDİ GOZU
VECDİ SAYAR
Çankaya'da Bir
Öğleden Sonra
"Gücünü sanatın evrensel dilinden, banşçüyak-
laşımından ve temsilcisi olduğumuz izleyici ve
okurianmızdan alan kûltür ve sanat insanlan ola-
rak, ülkemizin yannlan adına taşıdığımız kaygı ve
sonımluluk duygulanyla burada bulunmaktayız"
diye başlıyordu, Cumhurbaşkanı Sayın Ahmet
Necdet Sezer'e sunduğumuz metin. Günlerden 31
Ağustos Çarşamba, saatlerden 14.00'tü. Çanka-
ya'daki Cumhurbaşkanlığı Köşkü, tarihi anlann-
dan birini yaşıyordu. 270 sanatçının imzasıyla Çan-
kaya'dan talep edilen randevuda, bu grup adına
40 sanatçı cumhurbaşkanına, ülkemizin geleceği-
ne ilişkin kaygılanna ve önerilerini iletiyordu.
"SanatçılarGirişimi"n\,"AydınlarDilekçesi"nder\
bu yana gerçekleşen en önemli aydın hareketi ola-
rak nitelendirenler oldu. Gerçekten de o günlerden
bu yana çeşitli nedenlerle, farklı gruplaşmalar için-
de toplumsal tepkilerini dile getiren aydın ve sa-
natçılar olmuştu ama, ilk kez bu denli yaygın, kap-
sayıcı bir nitelik kazanıyofdu sanatçılann tepkisi. Ce-
zaevlerindeki ölüm oruçlanna çözüm bulabilmek
amacı ile bir araya gelen sanatçılann tepkisi, "In-
san Haklan 2000" etkinlikleri çerçevesinde sanat-
sal ifadeler bulmuş, AKM'de düzenlenen gecede
ve TÜYAP'taki "Hücre" etkinliginde çok sayıda sa-
natçı, yaşanan acılardan duyduklan kaygılan ken-
di anlatım araçlan, sanatlanyla dile getirmişlerdi. Ce-
zaevlerindeki operasyonlann ardından bir araya
gelen bir grup sanatçı, yılgınlığa düşmek yerine, bir
şeyler yapmak gereginde-birleşiyordu. Devlet er-
kinin en üst yetkilisi ile görüşme talebinde bulun-
maya karar verdik. Bu makamda yansız tavn, çağ-
daş hukuk anlayışına ve demokrasi ilkelerine bağ-
lılığı ile halkımızın güvenini kazanmış bir hukuk in-
sanının varlığı, bir umut ışığı olarak görülüyordu.
"SanatçılarGirişimi", hertürlü hiyerarşik vetem-
sili yapının dışmda, kendi iradeleri ile yan yana gel-
miş özgür bireylerden oluşmuş, tümüyle spontan
(kendiliğinden ortaya çıkmış) bir hareket. Aramız-
da çeşitli sanat dallannın meslek örgütlerinin yö-
neticileri de bulunmasına karşın, her birey yalnız-
ca kendini temsil ediyor. Kedi kulunuzun da için-
de yer almanın onurunu taşıdığı "Sanatçılar Giri-
şimi", yılgınlığm, suskunluğun egemen kılındığı,
özgür düşüncenin "sansür'le, o da yetmezse şid-
detle susturulduğu bir ortamda sesini duyurabildi.
Hepimiz "ortak akılda" buluşmak için çaba gös-
terdik. Aynı sorularzihnimizi kurcalıyordu. Ülkemi-
zin içinde bulunduğu şu karanlıkgeçitte, "yurttaş"
ve "aydın" olmanın sorumluluğunu paylaşmak,
unutturulmaya çalışılan gerçeklerin üstüne gitme-
yi gerekli kılmıyor muydu? F tipi cezaevlerindeki şid-
det uygulamalannı sorgulayan herkesi "suçlu", dü-
şünce ve yaratma özgürlüğünü savunan aydınlan
"hain" ilan eden bir siyasi zihniyete "kayıtsız şart-
sız" boyun eğmekten başka seçeneğimiz yok muy-
du?
"Sanatçı\arGirişimi"nx\ en önemli yanı, sistemin
bilinçli bir gayretle "yalnızlaştırdığı" sanat emekçi-
lerini yan yana getirmesi oldu. Cumhurbaşkanına
sunulan metinde, F tipi cezaevlerindeki şiddet ve
işkence uygulamalan, ciddiyetini koruyan ölüm
oruçlan ve "şartla salıverme yasası'nm adaletsiz-
liği gibi öncelikli konulann yanı sıra, ülkemizin te-
mel sorunlan da yer ahyordu. Şiddetin temelinde
ekonomik sorunlann yattığı gerçeginden hareket-
le şöyle sesieniyorduk Cumhurbaşkanımıza: "Ül-
kemizin ekonomik alanda dışa bağımhlığının art-
ması ve gelirdengesizliğinin ürkütücû boyutlara ulaş-
ması, toplumsal yaşamın her alanındaki eşitsizlik-
ler, utanç verici yolsuzluklar suç ve şiddeti besle-
mekte, geleceğimiz ve toplumsal banş kapanma-
st güç yaralar almaktadır. Geniş halk kitleleri, özel-
likle özgühükler alanındaki engeller nedeniyle se-
sini duyuramamaktadır. Demokrasi karsıtı yasalar,
insanımızın gelişmesine ket vurmakta; demokrasi
talepleri, siyasal otoritenin tahammülsüzlüğü, bas-
kı ve şiddet ile karşılaşmaktadır. Demokrasinin te-
mel ilkelerinden yoksunluk, ekonomik adaletsizlik-
le birfeştiğinde toplumsal şiddetin kaygı verici bo-
yutlara ulaşması kaçınılmazdır."'
Ne istiyor sanatçılar? "Hayata Dönüş Operasyo-
nu" adı altında uygulanan şiddetin, bu temel ilke-
yi göz ardı ettiğini ve sonuçta geriye, ölümler, gi-
derek artan sayıda ölüm olasılıklan ve "şiddeti ça-
ğıran şiddetin kaldığını saptayan sanatçılar, de-
mokrasi, hukuk ve başta yaşam hakkının kutsallı-
ğı olmak üzere insan haklan ilkelerinin toplumsal
yaşamımtzıntemelinioluşturmasını istiyoriar. Bas-
kılara karşı demokrasi, şiddete karşı yaratma öz-
gürlüğü istiyoriar.
"Pankartasan öğrenciyi" "terörsuçlusu" sayan
hükümlerin ve "siyasi suç" kavramının hukuk sis-
temimizden çıkartılarak, bu nedenle yaratılmış olan
mağduriyetlerin sona erdirilmesini, anlatım ve ör-
gütlenme özgüriüğünün önündeki tüm engellerin
kaldınlmasını talep eden "SanatçılarGirişimi", "in-
san haklanna duyariı, çağdaş ve özgüriükçü yeni
bir anayasanın toplumsal katılımla oluşturulması-
nın" da yaşamsal bir gereksinim olduğunu vurgu-
luyor.
Ülkelerinin, "Üç Maymunlar" ülkesine dönüştü-
rülmesine; duymayan, görmeyen, konuşmayan in-
sanlardan oluşan birtoplum tasanmına karşı çıkan
yurttaşlann, tüm "dezenformasyon" çabalanna,
korkutma ve sindirme gırişimlerine karşın, sesimi-
ze kulak vereceğine inanıyorum. Elbette, bu çağn
ülke çıkarlarını kişisel çıkarlannın önüne koyan si-
yasetçi ve bürokratlan da kapsıyor.
[email protected]
BUGÜN
• CEMAL REŞtTREY'de saat 19.30'da
Barok Caz Beşlisi'nin konseri dinlenebilir.
(232 98 30) t •• •
• AKT NİYET KÜLTÜR N'E SANAT
EVİ'nde saat 18.30'da Tüğrul Tanyol ile 'Büyû
Bitti' adlı kitabı üzerine bir söyleşi
gerçekleşecek. (249 88 14)
• BORUSAN KÜLTÜR VE SANAT
MERKEZİ'nde saat 10.30'da Sonya Tannsever
ve Niyazi Selçuk'un katılacaklan 'Müziğm
Rengi' adlı atölye gerçekleşecek. (292 06 55)
M KÜLTÜR ÜNTVERSİTESİ'nde saat
20.30'da Vh'ana Enstrüman SoKstleri'nin
"Masik'ten Caz'a" başlıklı konseri izlenebilir.
(639 30 64)