Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 11 ŞUBAT 2001 PAZAR
OLAYLAR V E G O R U Ş L E R [email protected]
Ak mı Olmalı, Pak mı?
•3
-*-
Tevflk ÜNAYDIN Emekli Büyükelçi
O
n yıllar süren der-
beder, keyfı düze-
nin ülkemizi ve
toplumumuzu içine
düşürdûğü acıklı
görünüm ortada.
Buralara nasıl getirildiğimizi hepi-
miz biliyoruz. Son günlerde bazı si-
yasetçilerimizce siyasetin güvenilir
olmaktan çıkanlmaması için çeşitli
uyarılar yapıldı. Ancak bu uyanlar
daha çok siyaset dışındaki çevrele-
re yöneltildi. Kanımca uyanlann
doğrudan siyaset çevrelerine yapıl-
ması daha yerinde olurdu.
Yoğun bır toplumsal paklanma-
nın gerektiğinde kuşku yok. Her gün
"operasyon" adı altında kamuoyu-
na yansı\ an birbirinden ağır, birtop-
lumu çökertecek nitelikteki olaylar;
aklı eren. ermeyen her vatandaşı ka-
ra kara düşündürüyor. Bir savcının,
bunların "soruşturma'' olduğunu
söylediği operasyonlann adlan ve
sayılannı artık bilemez duruma düş-
tük. Ney se ki bazı gazeteler bu du-
rumu fark edıp operasyonlann zen-
gin listesıni halkımızın bilgisine sun-
dular. Ancak listeyi galiba sık sık
yeniden düzenlemek gerekecek. Bu
temizlik operasyonlannı toplum ya-
pısının geleceği için umut verici ge-
lişmeler olarak görmek olası. Ancak
bunun için bu etkinliklerin ciddiyet-
le ve aksamadan sürdürülmesi zorun-
lu.
Yolsuzluklar bataklığı, toplumda
geniş bir alana yayılmış durumda.
Çoğumuzun bildiği ve söylediği gi-
bi, bugûnkü durum siyasal yaşamı-
mızda yıllardır sürûp giden yozlaş-
manın sonucudur. Toplumumuzun
sağlıklı, sağlam bir yapıya kavuştu-
rulabilmesi için alınabilecek önlem-
lerin başında herhalde siyasal yaşa-
mımızda yapılması zorunlu düzelt-
meler, iyileştirmeler geliyor. Bu alan-
da ahnacak önlemlenn etkinliği, top-
lumumuzun tüm alanlannda kısa za-
manda görülecektir. Güvenilir, say-
gın yapıdaki bir siyaset, aynı nitelik-
leri taşıyan bir toplumun oluşturul-
masına öncülük edecektir. Ülkesini
ve temsil ettiği toplumu gerçekten dü-
şünen, seven siyasetçilere ve özel-
likle lideTİere bu konuda bir an ön-
ce girişilmesi ve gerçekleştirilmesi
gereken önemli görevler düşüyor.
Cumhurbaşkammızın geçenlerde
söylediği gibi, "Türkiye'nin baştan
aşağıtemiztenmesr gerekiyor. Böy-
le geniş boyutlu bir temizliğe ise si-
yasetten başlanması zorunludur.
Son yıllardabazı siyasetçilerimiz
kendilerine yöneltilen suçlamalar
karşısında savunma amacıyla kendi-
lerini "sütten çıkmış kaşığa" benze-
tir oldular. Evet süt beyazdır, aktır
ve aklık, lekeler kolay göründüğü
için olsa gerek, temizliğin, dürüst-
lüğün simgesi olarak benimsenmiş.
Ama şöyle bir düşünelim, "ak" hep
"pak" mıdır? Kuşkusuz değil. Her
ak, pak olmadığı gibi, her ak olma-
yan da kirli değildir. Nitekim "süt-
ten çıkan ak kaşık" daima yıkanır,
paklanır. Deyim ne kadar güzel olur-
sa olsun, önemli olan "aklanmak"
değil "paklanmak"tır. Zaten Cum-
hurbaşkanımız da toplumun paklan-
masından söz etmiştir. Halkırruzın di-
leği de siyasetçilerimizin sadece ak
değil pak da olmasıdır.
Siyasette paklanmanın çeşitli de-
receleri ve yollan var. Kanımca şu
veya bu nedenle hakkında gûven-
sizlik yaratabilecek suçlama bulunan
bir siyasetçinin paklanmak (eğer ni-
yeti varsa) için ilk işi görevinden is-
tifa etmek olmalıdır. Istifa demok-
ratik yaşamın güzel, güven veren, an-
cak bizim düzende hiç işlemeyen
bir yöntemidir. Öbür demokratik ül-
kelerde ve sadece son yıllarda. biz-
lerin akhmızdan geçiremeyeceği-
miz basit nedenlerden ve kendilik-
lerinden görevlerinden ayrılan siya-
setçilerin sayısı bir hayli kabank.
Yakınlarda Almanya'da iki bakanın
bir iki "ddi dana" olayı nedeniyle
görevlerinden istifa etmeleri, sanı-
nm bizimle onlararasındaki demok-
rasi anlayışı ve uygulaması farkını
göstermesi bakrmından basit fakat
önemli bir örnek oluşturuyor. Hele
yıllar önce radyasyonlu çayı halka
içirip yıllar sonra bunu neredeyse
övünerek söyleyen bir siyasetçimi-
zi anımsayınca fark daha da iyi an-
laşıhyor.
İstifa bir siyasetçinin ille de suç-
lu veya hatalı olduğunu göstermez.
Kuşkulu durumda, klasik deyimiy-
le "yapüacak soruşturma veya ince-
iemenin esentiğp ve halka güven ve-
rilmesi bakımından sorumlu siya-
setçinin görevinden aynlması sade-
ce kendisi için değil, partileri ve ül-
kesi için de önemlidır. Kaldı ki si-
yasetçi, bir suçlama karşısında ne
kadar haklı olursa olsun görevinden
istifa etmediği takdirde, yaşamı bo-
yunca kuşkuyla bakılan bir siyaset-
çi olma durumu sürüp gidecektir.
Siyasal yaşamda "sütiü kaşık" ye-
rine "paklanmış kaşık" olmak her-
halde çok daha önemlidir. Hele bi-
zimki gibi ülkelerde.
Siyasetçileri de bizler seçtiğimi-
ze görc asıl önemli görev yine de top-
luma düşüyor. Içeride olup bitenle-
ri gördükten ve dışandan hakarete va-
ran darbeleri yedikten sonra artık
aklımızı başımıza toplamanın ve
bundan sonra da içeride ve dışanda
daha akıllıca davranmamız gerekti-
ği bilincine vBralım. Toplumumuz ül-
ke sorunlanna daha duyarlı; bir kö-
şe yazannın dediği gibi "izleyid de-
ğü sorumlu yurttaş" olmalıdır.
EVET/HAYIR
OKTAY AKBAL
Muhsin Bey'î Anmak...
"Tunç, ikigözüm"
Muhsin Ertuğrul, Tunç Yalman'a böyle sesle-
niyormektuplannda... Bir değil, beş değil, yıllar sü-
ren bir mektuplaşma. Bir öğretmenle bir öğrenci
arasında değil, iki dost, iki sanat yoldaşı arasın-
da...
'Muhsin Ertuğrul'dan Tunç Yalman'a mektup-
lar, Anılar'da, tüm yaşamını sanata, tiyatroya ve-
ren iki sanat âşığının, biz okuriara sunulan yakın-
lıklan...
Ertuğrul Muhsin ya da Muhsin Ertuğrul, benim
kuşağımın bir yol göstericisi, dünya edebiyatının
en önemli yapıtlarının öncüsü idi... O kırklı yıllarda
savaş vardı, her an savaşa sürüklenme korkusu
yaşanıyordu. Aynı anda da çağdaş edebiyatımız-
da, şiirimizde, tiyatromuzda büyük bir atılım sür-
dürülüyordu. Özellikle Muhsin Bey'in öncülüğün-
deki Şehir Tıyatrosu'nun bir çeşit sanat kültür ta-
pınağına dönüşmesi...
O küçük tiyatro, anılanmda bütün gerçeğiyle ya-
şar. Kim yaktı orasını? Neden yaktı? Yerine anlam-
sız yapılar dikmek için mi? Isterdim ki, o Şehir Ti-
yatrosu, kentimizin bir yerinde o kırklı-ellili yıllar-
daki niteliği ile-yertden kuruteun... Bunu bilmem
Istanbul Kültür ve Sanat Vakfı düşünmez mi?
Kültür Bakanı Talay kitaba yazdığı önsözde di-
yor ki:
"Muhsin Ertuğrul'u daha yakından tanıyacaksı-
nız bu mektuplan okurken. öğrencileri Ameri-
ka'da oyunlar oynayınca rol dağıtım listesini eli-
ne aldığı zaman heyecanlanan, yetenekli gördü-
ğü öğrencileri için dünyanın heryanından destek
arayan..."
Shakespeare, Strindberg, Moliere, Pirandei-
lo, Goldoni, Ibsen, Gogol, Turgenyev, Çehov,
daha niceleri... Lise öğrenciliğimde hemen her haf-
ta koşarak gittiğim Şehir Tıyatrolan'nın bana bam-
başka bir dünyanın, gerçek yaşamın anlamını du-
yurduğu günler...
Tunç Yalman, büyük dostu, öğretmeni, ustası için
en doğru tanımlamayı yapmış:
"Inanılmaz yaratıcı gücünün, direnişinin, sabn-
nın, dünya görüşünün yanı sıra tanıdığım en ol-
gun, en 'insan' insandı. Bana öyle geliyorki Muh-
sin Ertuğnıl doğmasaydı ülkemiz bugün tiyatro ala-
nında Doğutu komşularımız gibi çorak olurdu.
Atatürk'süz bir Türkiye düşünemediğim gibi Muh-
sin Ertuğrul'suz bir Türidye de düşünemiyonım.
Atatürk'ün eseri yaşıyor ve yaşayacak. Muhsin
Ertuğnıl'un eseri yaşıyor ve yaşayacak.
"Kadıköy vapunındayım. Karşımdaki sırada be-
yazsaçlı biradam var Elinde kalın birpaket. Dik-
katle açtı. Şöyle birgöz attım. Almanca bir kitap,
tiyatro üstüne bir kitap. Başladı okumaya. Kim
olabilirdi Kadıköy vapunında bir tiyatro kitabı oku-
yan adam? Biraz daha eğildim, baktım, Muhsin
Ertuğrul."
Uzun yaşamı boyunca tiyatro demiş, tiyatro ya-
şamış, tiyatroda yaşamış, tiyatroda yaşatmış... Or-
han Hançerlioğlu derdi ki: "Çağdaş Türkiye'nin
üç büyük adamı var, Atatürk en başta, o olmasa
ötekiler olmayacak. Atatün\ ışığında yetişen, bü-
yüyen kişiler kim? Biri Ertuğrul Muhsin, öteki Nu-
nıllah Ataç..." İki cumhuriyetçi, iki aydınlıkçı; iki uy-
garlık, çağdaşhk, sanat, kültür öncüsü...
Böyle önculer gerekli topluma, toplumun anlam
kazanmasına, kendini, kişiliğini bulmasına... Ucuz
politikalar, ucuz sanat diye sanat dışı işler, ucuz al-
datmacalar, ucuz kandırmacalar!.. Beğenilerin or-
tadan kalkması, hemen sanatın her alanında...
Muhsin Ertuğrul'un genç arkadaşı Tunç Yal-
man'a gönderdiği mektuplar, posta kartlan hepti-
yatroyla, hep yeni eski oyunlarla ilgili. Bir tek boş,
havadan sudan söz yok.
"Birtakım tasanvflar peşindeyiz. Onümüzdeki
günlerde arkadaşlan toplayarak bu tasavvur ha-
lindeki projeyi konuşmak istiyorum. önümüzde-
ki mevsime kadar gerçekleştimıek istediğim 'Ye-
ni Tiyatro' teşkilatı tamamlanırsa..."
Hep arayan, bulan, yaratan öncüydü o. Içinde
yaşadığımız kültür, sanat, çağdaşlık, uygariık kar-
şıtı, düşmanı bir kanşıklıkta Muhsin Bey'in tarih-
sel öneminı daha iyi anlıyoruz.
EIMA
BUDAPEŞTE de:
;^ ™*p* , .-••
yVldLEk'MACAR HAVAYOLLJMtl lle "• V * ^ V!'
BLDAPE5TE-PRAE
BUDAPEŞTE[,. 399* ^ 445* »495*
BIJDAPEŞTEVİYANA-PRAE
YUIMAIMİSTAN ***** *SZ 475*
Bilim Yoksunu Fransız Politikacısı(î)
Av. Kâmran BARAN Mustafa Kemal Derneği Genel Başkam
F
ransız Parlamentosu'nun Ermeni
soykmmı konusunda önceki gün
almış olduğu soykınm karannın
bize göre hukuksal hiçbir değeri
yoktur.
Çünkü, parlamentoda alınan bu tür kararlar
siyasal karariardır. Bilim ise parlamentonun si-
yasal oy'una göre değil, bilimsel verilere ve ta-
rihsel belgelere göreyapıhr. Pek çok halde, par-
lamentolann eğilim ve arzulanna ters düşse-
lerbile, hiçbirsurette, değerlennden bir şey kay-
betmezler. Ermeni sorununda karar vermesi ge-
reken, önce tarihi gerçekler ve tarih bilimidir.
Ermeniler, parlamentolar ve yerel meclisle-
rin kararlanyla tarihî gerçeklerden kaçmakta-
dırlar. Dikkat edilirse, 1985 Orly Saldınsı da-
vasında, Ternon, Şalyan ve Karzu adlı Erme-
ni tarihçilenn iddialan, "dırjTim w sö\ientfler"e
dayandığı için Fransız mahkemesi tarafindan
reddedilmiş ve Ermeni teröristleri mahkûm
olmuşlardır. Oysa Türklerin verdikleri belge-
ler tümüyle -Kamuran Gürün. Prof Ataöv, S.
\ta»-Ş.OrelvProf E.Pey,Prof. RGüvenç'in
v^.' verdiBen- resrnllhgîliz;'ArrieriIcân,"Rus,
Alman, Fransız ve Osmanlı devlet kaynakla-
nna dayandığından kabul edilmişlerdir. Er-
meni soykınmı yoktur... Işte bu tarihî gerçek-
lerden korkan Ermeniler, açık oturumlardan kaç-
mışlar, Amerikan Senatosu'ndan belgeleri çal-
rruşlar, Osmanlı ve Türk yayınlannı saün ahp
yok etmişler ve çareyi 1985'ten sonra, parla-
mentolardan -özellikle din şantajına dayana-
rak- karar çıkarma yolunu tutmuşlardır. Fran-
sa da aynı yoldadır, tarih önündeki suçluluğu-
nu saklamak için parlamentosunda karar alma
hilesine başvurmuştur. Çünkü Fransız Impa-
ratorlugu, Ermeni sorununda esas, ilk seviye-
de suçludur.
Osmanlı Imparatorluğu'nu yıkmak için Er-
menileri suça azmethrmişlerdir. Imparatorlu-
ğun içişlerine, 1850'lerde Batılı büyük devlet-
lerin -ABD dahil- yarathklan
tt
Şark soru-
nu"yla burnunu sokmuş, 1862'den itibaren fı-
ilen müdahaleye başlamış, Ermenilere Kilik-
ya'da Küçük Ermenistansözüvermistır. 1914'te
Ermeni komitacılann dıştan güdümlü olarak
başladıklaa.«inayetler, 1917/18'de Rus ordu-
sunun çekilmesi ve Mondros'la kontrolsüz kar
larak, tilke yüzeyine "korküriç bir şekflde ya?
yılmasıyla Türk soykınmı halini almışnr. Bu
organize suçlan, taammüden işledikleri cina-
yetleri kahramanlık diye selamlamış. güney-
de Fransız bayrağı altında savaş yapacağına,
buyöredeki gizli GAMAVORteşkilatıyla Türk
etnik temizliği yapan Ermeni lejyonunu uzun
süre kullanmıştır. (K. Gürün, Ermeni Dosya-
sı, TTK, 1985 ve Prof. E. Feigl, Bir Terör Ef-
sanesi, Nontal, Salzburg, 1991)
Guney illerimize "Gazi, Şanh, Kahraman"
sıfatlan, bu Fransız güdümlü cınayetler nede-
niyle verilmiştir. Işte, hiçbir şeyden haberi ol-
mayan masum rolündeki Ermenilerden bir
sahne
u
_jrzmageçilmesineiznıverilmeyenge-
ünin bebeğini havaya aop arana sûngü tut-
tutaE-"(Maraş Sempozyumu, Maraş Belediyesi,
1986, Sa. 50 satır 6...) Bizi, Ermeni soykınm-
cısı ilan eden Fransa Dışişleri Bakanlığı bel-
geliginde (arşivinde), Osmanlı yönetiminin
soykınm karan aldığına dair hiçbir belge yok-
tur. (K. Gürün, Ermeni Dosyası, TTK, 1985)
Ne yapabiliriz?
Ermeni ve Fransızlann suçluluklannı gös-
teren belgeleri zaman geçirmeden yüzbinler-
cebasıpbıkrnadanusanrnadandagıtarak biryan-
dan bütün ülkeleri bir sistem içinde, öte yan-
îlan ise halkımızı vfokûllarda çöcüldarimızl
bilgilendirmek gerekir.
BaykalNereye...
Dr. Hasan tLERİ Amştırmaa-Edremit
C
HP Genel Başkanı Sayın Deniz
Baykal son günlerde çeşitli med-
ya kuruluşlannda yaptığı ko-
nuşmalarda Şeyh Edebaii ve Ha-
a BektaşVyi'yi öne çıkaran söz-
ler etmiş ve bu durum bazı çevrelerce "CHP
sağa mı çekfliyor" sorusunu gündeme getir-
miştır. Sayın Baykal, 3 Ocak 2001 tarihli
Hürriyet gazetesindeki röportajında, Şeyh
Edebali'nin öğütlerini içeren bir metni, ma-
kam odasına astığını belirtmekte ve Tûrki-
ye sosy-al demokrasisinin temelinde Anado-
lu düşünürlerinin varlığını vurgulamakta ve
Atatürk'ün de aynı kaynaktan beslendiğine
dikkat çekmektedir.
Osmanlı Imparatorluğu'nun manevi kuru-
cusu Şeyh Edebaii, bugün de geçerliliğini
konıyan fıkirlere ve öğütlere sahiptir. Yak-
laşık 750 yü öncesine dayanan bu fıkır ve öğüt-
lerin sağ ve solla ilgisi yoktur. Hacı Bektaş
Veli'nin de durumu aynıdır. Tüm Türkiye'nin,
hatta tüm dünyanın yararlanması gereken bu
değerii kişiler elbette unutulmamalıdır. Bay-
kal'ın iddia ettiği gibi Atatürk'ün de bu kay-
naklardan beslendiği, feyz aldığı yadsma-
mazAtatürk'ün "Türk,övün,çahş,güven" öz-
lü sözünde "övün" tavsiyesinin geçerli ve
uygun olduğu alanlardan birisi de bu alan
olsa gerekir.
Ancak Atatürk'ün kurduğu devleti, cum-
huriyeti kuran, devrimleri yapan sonra da
kurduğu Türkiye Cumhuriyeti'ne demokra-
siyi getiren bir siyasal partinin kurucusu ve
ilk genel başkanı 20. yüzyıldan 21. yüzyıla
geçen, geçebilen tek dünya lideri ise olaya bi-
raz da bu açıdan bakmak gerekir. Baykal 'ın,
Gazi M. Kemal Atatürk'ten başka bir fıkir ön-
deri arayışına somut olarak gırmesi düşun-
dürücüdur. Baykal,bu yeni yaklaşımmı "Ana-
doiu solculuğu" kavramma oturtmak istiyor.
Bu kavram, CHP'de Tony Blair hayranlanna
seçenek bir kavramdır. Yanı "Tony Blair"ci-
lere karşı, "Anadolu solculuğu" kavramı,
Baykal tarafindan ortaya atılmakta ve CHP'ye
bir can sünidi yapılmak istenmektedir.
CHP'nin "Blair hayranhğı''na da, "Anado-
lu soiculuğu"na da gereksımmı yoktur. Ku-
rucusu ve ilk genel başkanı Atatürk 20. yüz-
yıldan 21. yüzyıla geçen, geçebilen tek dün-
ya lideridir. Deniz Baykal, Atatürk'ten neden
doyum bulmadığını (tatmin olmadığını) açık-
lamak zorundadır. Bu, kendisi için bir kamu
görevidir. Bu konuda netleşerek yolunu çiz-
melidir.
Bu konuda netleşebilirse, yani Atatürk'ün
Kemalizminden doyum bulmadığı noktalan
açıklayabilirse kendisine de, partisıne de,
Türkiye'ye de en büyük hizmeti yapmış ola-
caktır. Tersi durumda. bugüne kadar bir tür-
lü netleştiremediklen ve bir temele oturttu-
ramadıklan "sosyal demokrasi" kavramlan-
nın yanına bir de "Anadolu solculuğu" kav-
ramını ekleyerek kamuoyunun zihinlerini bu-
landıracaklar, bundan da kendileri, partileri
ve Türkiye zarar görecektir.
PENCERE
'Başım'
Unuttuğum bir yazım beklemediğim bir yerde kar-
şıma çıkınca şaşınyorum; sanki kalabalık arasında
eski bir dostu görmüş gibi oluyorum.
Doğan Hızlan ile Ihsan Yılmaz alkışlanacak bir
çabayla Celal Sılay'ın şiiherini deriemişler, "Hüsran
Filizleri" adı altında 582 sayfalık özenli bir kitaba dö-
nüştürmüşler, elime geçınce çok sevindim; 'Yapı
Kredi Yayınlan' (YKY) yine güzel bır iş yapmış.
Doğan Hızlan'ın "Meğerki Rasgele" başlıklı ön-
sözünü okurken vaktiyle Celal Sılay'a ilişkin olarak
yazdığım yazı karşıma çıktı.
Aktanyorum:
"Celal Sılay dinlemesini sevmez; dinletmesini bi-
lirdi. Dostluklannda başrol ille de kendisinde ola-
caktı. Yaşça benden büyük olduğundan ilişkimiz-
deki bu tek yanlılığı doğal karşılardım. Sılay'ı tanı-
dığımda, söylenceleri çoktan kulağımı doldurmuş-
tu. 'Napolyon Celal' derierdi ona; Bursa IşıklarAs-
keri Usesi'ndeyken (1930'lar) kaputunun yakasın-
daki kınvtzı astan dışa çevirip köyleri denetlemeye
çıkmıştı. Bir kadına yıldınm aşkıyla vurulmuş, bir
gecede saçlan dökülmüş, ünlü Hollywood yıldızı Yul
Bryner gibi dazlaklaşmıştı.
Okumazdı ve okumadığını açıkça söylerdi. Içkima-
sasında söyleşinin en keyifli yerinde pikaba 9'uncu
Senfoni'yi koyar, sesi sonuna kadar açar, tüm be-
denıyte orfcesrrayı yönefen bir şef gibi iki ayağı üze-
rineyükselip müziğe kapılırdı. Pehlivan ensesi, de-
libakışlan, seyrek tüylü bıyıklan, tıknaz vücudu, kı-
sa boyu, büyûk aşklan, delice tutkulanyla kimliği bü-
tünleşiyordu."
•
Gazetede yayımlanan köşe yazılan, kaydırmak
için denize atılmış yassı taşlar gibi su üstünde bir-
kaç gün sektikten sonra belleğin derin denizinde
kayboluyor.
Yalnız köşe yazılan mı?..
Kimbilir kaç güzelim şiir toplumun ortak belleğin-
den silindi gitti.
Celal Sılay hayatta olsaydı, kendisi için çıkanlan
"toplu şiirier" kitabından dolayı sevinir miydi?.. Ters
bir adamdı, zor bir insandı, unutulması gereken ki-
mi şiirlerinin de gündeme getirilmesinden hoşnut
olur muydu?.. Yalnız Sılay'ın değil, her şairin her şi-
iri anımsanmaya değer mi?.. Necip Faal'ın, Ahmet
Haşim'in, Yahya Kemal'in, vb.nın her şıırı güzel
mi?.. Bu soruya şiir erbabının en yetkili kişilen yanıt
arasınlar.
•
Doğan Hızlan önsözünde yazıyor
"Onun için şiir uğraş değil, hayatın ta kendisi, işi
şiir."
Sılay'ın dünyası şiirdi, ama 'dünyevi hazlar'm da
soluk soluğa peşinde koştu; ölümü de şaircedir, yal-
nız yaşıyordu, evinde ölü bulundu.
Yaşadığımız rezil dünyada, Celal Sılay'ın ibret do-
lu bir şiirini anımsamak hepimızı derınden derine
düşündürür mü bilemem...
Şiirin adı:
BAŞIM
(Şiir Vâlâ Nurettin'e ithaf edilmiş)
1 IJV Aum:iA--
Tutup saç/anndan başımı .^
İbret paza^finda gezdireceğim, ".'
Boyun eğmıştir.. diye
Bu gafil başı teşhir edeceğim!
Dimdik duramadığı için kullann karşısında
Allah bu sıntkan baştan utanacaktır!
Yüz karası olmakta devam etmemesi için
Başım taşlar altında parçalanacaktır!
Gafleti resmediyor sınttıkça başım
İyi temennilerie bakıyorşuna, buna
Eminim ki selamlamak için aramaktadır
Seyircileri içinde bir aşina!
Tutup saçlanndan bu sıntkan başı,
Kaldınmlar ûstünde gezdireceğim;
Boyun eğmiştir, ümit etmiştir.. diye
Bu zelil başı teşhir edeceğim!
Yılmaz Amcam
Seni Çok Seviyorum
SERAY ÖKTEM
"SEVGİLILER GUNÜ"
(St Valentine's Day)
Sevgi sözcükleriniz,
sevgi dolu bir günde
m
Cumhuriyel ile
ulaşması gereken
"sevgiliye..." ulaşacak.
ACHEIMSEE * * * • 610-H-f-
rı.ı P«M1O."-17.«I
ISTANBUL Tel:l212 ZZ-^t
ANKAR* Tel:D312 .
DEĞERLI GENÇLER
ÇAĞIN GERİSİNDE KALMAYIN !..
" Nasıl olsa kullanacaksınız veya kullanıyorsunuz şu Bilgisayarı
1-2 PARMAKLA DEĞİL; BAKARAK DEĞİL;
Onparmakla + BaklTiadan kullan.mayı öğrenın !...
Bilinçli ögrenmezseniz; Zamanınızın ve gözlerinizin de değeri yoksa;
5 dakikalık işi 25 dakikada yaparsmız; YaşammiZ boyunca
BAKAR BAKAR YAZARSINI2!...
\<*im "(<
^^I[|iîlpjı|^İ|4
j|5|"/,«.> (ITDürîylRekönJ
^ ^ • f r ' a f t l * ! » "«^- 28DünyaŞampyonluğu
.-.KiDuıuamiEiiHiiıumıuKiMil ifil 76.231 Gence Meslek-lş
www.sampiyon-kurslari.com.tr - [email protected]
ONPARMAKLA + BAKMADAN
BILGISAYAR KULLANIMI
İŞLETMENLİK + MUHASEBE
DAKTİLO + YABANCI DİL
ESKİ FİYATLARLA
Beyaztt: 517 92 57 Kadıköy: 3361150 Ştşlt: 230 90 37 Bakırköy: ;5î 29
517 92 58 :::•?. 338C3 42 ' 234 30 49 57T 31