18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 11 ŞUBAT 2001 PAZAR 14 KULTUR [email protected] ALLECRO EVİNİLYASOĞLU Gunumıız ıastıooa günuMüzik sözlûklçn RosarynTureck'i "Türkasd- b piyanist ve orkestra şefi" olarak tanıtırlar. Bach'ın Goldberg Çeşıtlemeleri'ni ya da Par- titalan'nı onun tuşlanndan dinlediğinizde o güne kadar Bach hakkında füm bildiklerinizi, duyduklannızı bir yana bırakıp kendmi Bach'a adamış bir müzikçinin özgün dûnyasına girer- siniz. Son derece ağır bir tempo, pedalsız, özen- li bir legato (bağlı çalma), her iki elin de ken- di ezgisini söylediği, abartısız, matematiksel ve yoğun düşünce ürünüdür. Onunla geçen hafta Tspanya'nın Marbella kentinde söyleşi yapma firsatı bulduğumda, seksen sekiz yıllık dolu dolu bir yaşamın anılannı tazeliyordu. "Soyadmuz aslında Turc olarak yazthrnuş, son- radan ablam biraz daha süslû olsun diyeTureck halinedönüştürmüş. Atalanm 600yıl önce Tür- kiye'den Rusya'ya göç etmiş, sonra da bir ço- ğu öldürülmüş. Annem-babam ABD'ye gel- dikten sonra, ben Şikago'da dogmuşum." Bir kezgençliğinde tstanbul'agelmiş, 1920'liyıl- larda. Sonra da 1984'te CBS'nin Bach fılmi için Efes'te piyano çalmış. Kütüphanenin önünde- ki terasa Istanbul'dan bir piyano getirmişler. Amaç, koyu bir Hıristiyan olan Bach'ı Efes gi- bi kutsal bir noktada anmakmış. Keşke geçen yıl, Bach yıhnda, bu film yeniden göstenme girseydi, dediğımde Tureck'in hiddetine şaş- mamak gerekıyor: "Bach için özel bir yıl mı ge- rekir.Bachbtitün\iIIann,bihünzanıanİannbes- tedsidir! r> Piyano, klavsen. klavikord, Moog, There- min gibi çalgılann ustası; orkestra şefi, bilge bir müzik fılozofu; nice müzik derneğinin ve vakfının kurucusu; konferansçı, pedagog ve kendinı J. S. Bach'ın müziğine adamış bir"mu- rit". Müziğın yanı sıra edebiyat, tarih, felsefe ve özellikle fen bilimleri ilgi alaruna girmiş. Klavsen \e klavikord gibi tarihsel çalgılann ya- nı sıra elektronik çalgılann başlangıcı olan Theremin. Moog. elektronik piyano ve Synthe- sizer'de ılk konser verenlerden birisi oknuş. Bach tutkusunun yanı sıra LJszt, Chopen, VVeöer,Al- beniz, Çaykovski, RaveL Rahma'ninof gibi bes- tecilerin de "başdöndüraT piyanısti olarak ta- nınmış. Ama sonunda yalnız Bach'ın gerçeğin- de karar kılmış. Onun besteyi yarattığı anda- ki duygulannı paylaşabilmenin peşine düş- müş. Dünyanın en büyük konser salonlannda en önemli konser dizılerindeki tanhi şeflerin yö- nettiği konserlerde çalmış. Yıllar boyu kendine New York ve Londra'yı iki başkent olarak seçmiş. Oxford Üniversite- osalyn Tureck, piyano, klavsen, ' klavikord, Moog, Theremin gibi çalgılann ustası; orkestra şefi, bilge bir müzik filozofu; nice müzik derneğinin ve vakfinın kurucusu; konferansçı, pedagog ve kendini J. S. Bach'ın müziğine adamış bir 'mürit'. si'deki konferanslan yıllar boyu büyük ilgi odağı olmuş. Orada kendisine doktora verilmiş. Sonunda yumuşak iklimli Marbella'ya yerleş- meye karar vermış. Şimdi yeşillikler içinde bir otelde. anılanyla baş başa özgeçmişini yazıyor. Konferanslan, konserlen reddediyor. Amacı, yeni yerişenlere kendı deneyimlerinden bir şey- ler aİctarabilmek. Ancak bir iki master-klas vermeyikabulediyoryıl içinde. "20yaşımdan beri durmadan turneleryapnm, dünyanın dört bir yanuıda sahnelerde çakhm, yeterince heye- can yaşadım, insan tamdun. Arnk heyecanlar peşinde koşmuyorum. Yeni insanlara da gerek yok. Burası çok huzuriu." Gencecik yaşından başlayarak pek çok ün- lü kişiyle bir arada olmuş Tureck. Yalnız mü- zikçıler değil bunlar. Bilım çevresinin ünlüle- ri; matematik, kimya, fizik dalındakiler, No- bel ödüllüler bile var aralannda. Siyasetçiler, edebiyatçılar, yorumcular. Birçoğunun yapıt- lannı ilk kez seslendirdiği bestecıler. "Yıflar- dan beridünyanın her yerinde sorarlar: Bu ün- Ki kişiler sizi nasıl etkiledi, diye. Aslında onla- ruı hiçbirinden etkflenmedim. Yarana kişi ola- rak onlan çevreme toplayan ben oldum. Günfi- müz. hep aİmak, başkasindan bir şeyfcr aktar- mak günü. Kendi yarancıhğnnıza çokazzaman harcıyoruz. Her şe> önümüzde hazır arnk. Ön- ceden yazdmış kitaplar, önceden yapılmış araş- brmalarkaynakoluyor.' Fast food' dünyasL KÎ- taplaruı önündeki teşekkür sayfalan girtikçe çoğahyor. Siz hiç Spınoza'nuı, HegePin, Aris- to'nun, Platon'un kHaplannda sayfalarca teşek- kür h'stesi gördünüz mü? Fikrin kaynağı yara- •cınuı kendisidir, başkalan değil. Bilgryiaktar- ma (information) çağmda yaşryoruz. Oysa önem- ti olan bügrve sahip (knowledge) ohnaknr." Üstün yeteneklerden, harika çocuklardan söz ediyoruz. Yetişirken çevresinde kendi gibi üs- tün zekâlı, üstün yetenekliler varmış. Sonradan da bu üstün yetenekli öğrenciler sarmış çevre- sını. "Son derece tehlikeli bir şey. Ben de hari- ka çoctık olarak başladım işe. 9 yaşunda ilk konserimj verdim. Budurum, çocuğudoğal ya- şamından ahkoymamah. Ama ne yazık ki ebe- veynler veöğreönenJer tarafindan bu rürçocuk- lar zorla sahneye itiliyor. Bir an önce tanınma- lan için değersiz, ama gösterişli parçalar çalı- şı\orW. Bitkiyi gereğinden fazla sularsanız so- lar. Bu çocuklara öyleyüldeniyorlar ki doğal ya- şamlanm sûrdüremez oluyoıiar. Eğer çocuk kendisi de bu rutkuyu payiaşıyorsa yaşamı zen- ginleşecektir. Yapay bir ortamda kendini geliş- tirmesine olanak yoktur." Ozünebağhyorumgeleneğji"G i f"Gûnümüzde kfani yonımcu herkesten başka olmak için yapttın öznnfi bozuyor, aslınj değiştiriyor. Her şeyden önce yspttm özüne saygı gelir. Bir aysberg dûşûnon: Onun su yüzünde görünen tepeciği sahnedeld krradjr. Aysbergin su altında kalan o kocaman bolümü ise bir yorumcunun birildmidir, küMrüdür. Yonımcu ancak kendini gelistirerek o yapıün özüne inebilir. Eğer kendi InmKgjni iyi sergüi>orsa zaten ayncalıklı oiacakür; eserin özgün yazısını bozmaya gerek kalmayacaktır. OkuJlar, dereceler, diplomalar hocalan. bence hepsi boş. Her şeyden önce kendi kendini yetiştirmek, kendi içindeki ısıktan çevreye ışık saçabilmektir önemli olan." Tureck. başta Bach'ın müzigi olmak üzere, otantik özgün yoruma çok baglı bir sanatçı. Gösteriş uğruna tempolan hızlandıranlara, kendine göre süslemeler uyduranlara hiç dayanafnıyor. Ayfıca genç yorumculann kendilerinden önceki ünlülerden örnek aldıldannı söylemelerini de kınıyor. Örneğin Oenn Goutd, Tureck'ten esinlendiğini söylermiş. "Horomtzten ctkikndiğini söyleyenler de onu yanhş tanımışlar.. yataız hızjb çalma ustahğuu teküt ederek iş biüniyor, müziğin derinine mmiyorlar.r Tarihi tüm gerçeği ile yaşatmak peşinde koştuğu halde, çağdaş müağe de son derece değer veriyor. "Yeni müziğin bestedlerini tanıtmak, onlara firsaüar yaratmak her toplumun görevidir. Yeni müzik için her kültür merkezinde cemiyetier kurulmak, konserier düzenlemeli, yorumcular yetişmeiL ' Önceferi izleyici sayısı az da ots» giderek sakmlara taşacaknr merakhlan. Hem de bestecöer köşeterinde kalmayıp özeneceklerdir yenilerini bestelemeye. Konser programlannda klasikleşmiş parçalann arasuıa sandKiç şekünde süaşOnlmış yeni bir \~aprt koymak hiçbir sonuç vermez. Yeni müziği dinkmek için sırf yeni yaprtlardan oluşan konserier düzenlenmendirf Ve üstün yetenekli, gencecik ögrencısine dönüyor, notayı eline alıyor, hiç tuşlara dokunmadan ona tuşlann ardındaki felsefeyi anlatmaya koyuluyor: "Bffiyor musun, her nota kendi içinde bir değerdir. O son basnğın zavalh nota sona >-azünuş diye diğerierinden daha az değerb' değil Id! Onun da hakkuu vennetisin. CHdürmemeüsın. Yuvariak Ur çizgi içinde şarkını söylemelisin. Tıpkı yaşam gibi sohık alıp vermeyi müziğe de yansıfmalısın. Bu bir bilgisavar değil, insan eünin sıcakhğuıı duyunnahsm.'' evini(a boun.edu.tr Tureck, çağdaş mûziğe son derece değer veriyor. PeterBrook'un sahneye koyduğu ( Le Costume', Londrattakapalı gişe oynuyor evgilinin giysisiyle alınan intikam nlü yönetmen, tanınmamış oyuncu kadrosuyla Fransa'da sahnelediği bir Güney Afrika masalıyla Londra'ya geri döndü. Can Themba'nın öyküsünden uyarlanan 'Le Costume', Güney Afrika tarzı bir intikamla ifade edihnek istenileni benzetme ve kıyas yoluyla anlatıyor. KüHürServisi - 75 yaşındaki ünlü tiyatro yö- netmeni Peter Brook, Fransa'da sahnelediği bir Güney Afrika masalıyla Londra'ya gen döndü. Brook, tiyatro yönetmenleri arasında seyırci üzerinde kullandığı imgelerle doğru- dan etki kurabilen nadir yönetmenlerden bi- ri. 'LondralTuslararasıFestrvairrvatrosu'nda (LIFT) sahnelendığı ılk gün tüm biletlen tü- kenen 'LeCostume', tanınmamış bir oyun- cu kadrosundan oluşmasına ve Fransızca oynanmasına rağmen ayakta alkışlandı. Güney Afrikalı yazar Can Themba ta- rafindan kısa bir öykü olarak yazılan 'Le Costume', ilk olarak Marie-Helene Estien- ne tarafindan Fransızcaya uyarlanırken; Bro- ok'un sahnelemesi içm Barney Simon ve Mot- hobi Mutloatse tarafindan Esti- ennne'den yeniden uyarlan- dı. Oyun, Philemon adlı bir adamm evine geldi- ğinde kansı Matikla'vı sevgilisiyle yatakta ya- kalaması ve kadının sevgilisinin elbiseleri- ni bırakarak kaçmasıy- labaşlıyor. Hikâye, bu- nun üzerine aldatılan adamm, kansmm sev- gilisine ait giysilere sanki o sevgilisiymiş gibi insan muamelesi yapmaya, elbiseye ye- mek yedirmeye, ko- £ nuşmaya, sevişmeye, • İ- ' • zoıîayarak cezalandır- S». j . ması üzerine gelişiyor. Adam kansını bu yol- la insafsızca aşagılıyor ve bu cezalandırma ka- nsını öldürmesıyle sonuçlanıyor. Güney Af- rika tarzı bir intikamla ifade edilmek istenen şeyi benzetme ve kıyas yoluyla anlatan ko- nuşmalardan oluşan bu kısa hi- kâye, gerilimli havasıyla da- ha da ilgi çekici bir hava- ya bürünüyor. Brook, te- melde yalm olmakla bir- likte, aynntılarda özellikle dekor ve ışıkta us- talıkla derinleşen bir teatral tekniğe sahip. Bu da tıpkı 'Le Costume'de olduğu gibi oyuncu- lann rolleriyle bütünleşmelerine çok yardım- cı olan bir unsur. Oyun ustalıkla kotanhyor Oyunda aldatan eş 'Matüda' rolündeki Tan- ya Moodie. ceza gereği fantastik bir aşk ob- jesine dönüşen elbiseye sevgilisi gibi davra- nırken ve aldatılan eş 'Philemon' rolünde- ki Hubert Kounde de öfkeh ve insaf- sız kocayı canlandınrken çok ya- lm ve başanlı bir oyun çıkanyor- V lar. Ağuiıkh drama, zaman zaman da komedi havasıyla oyun ustalıkla ko- tanhyor. Peter Brook, 30 yıl önce At- hol Fugard'ın 'Ada' adlı oyununda iz- lediği Wînston Ntshona ve John Kani'nın muhteşem yorumundan çok etkilendi- ğini ve o günden sonra Güney Af- rika tiyatrosuna ilgisüıin gide- rek arttığını ifade ediyor. Brook, aynca 1967'de za- manın yönetimi tarafın- dan Isviçre'ye sürgün edi- len ve orada alkolizm- den ölen Can Them- ba'mn eksiksiz bir sa- natçı zekâsı ve yaratıcı- lığma sahip olduğunu, çarpık sistemin bir kur- banı olarak öldüğünü düşünüyor. Y A P I Y O R L A R ? Christina Ricci, beş ayrı kimliğe girecek • Christina RİCCİ, düşük bütçeli bir Ingiliz filmi olan 'Miranda'da rol alacak. Ricci, içinde sanat öğrencisi, işkadmı, geyşa, melek ve sadist kimliklerini ayn ayn banndıran bir kadını canlandıracak. • Wes Craven, eski ABD Başkanı Bill Clinton'm Beyaz Saray'daki son günlenni belgeleyen Craven, konurun daha önce kamuoyuna pek yansımamış bölümlerinde çektiği yapıtım ilk kez büyük bir festivalde insanlara ulaştıracağını belirtti. • Jlm Carrey, Frank Darabont'un yöneteceğı "The Majestic' adlı fılmde başrolü Laurie Holden ile paylaşacak. Carey, fılmde, hukuk öğrencisi sevgilisi Adelle'nin (Holden) izmı kaybetmiş ve hafızasını yitirmiş biryazarı canlandıracak. • Frank Darabont. ünlü bıhmkurgu romanı Ray Bradbury'nin 'Fahrenheit 451' adlı romanını filme çekecek. Darabont, filmin başrolünü Mel Gibson'a verdi. • Sylvester StallOne. Stephen King'ın kısa hikâyesi 'Dolan's Cadillac'tan uyarlanan bir fılmde körü adamı oynayacak. Stallone, Kevin Bacon'ın canlandırdığı karakterin kansını, şahit olduğu cınayeti anlatmaması için öldüren bir çetenin reisini oynayacak. • Haley Joel Osment, shoWest tarafindan 'Pay It Fonvard'dakı rolüyle en iyı yardımcı erkek oyuncu seçildi. 8 Mart'ta Las Vegas'ta düzenlenen törenle ödülünü alacak olan Osment, şu sıralar Steven Spielberg'in 'A.I.' filminin çekimlerini sürdürüyor. • Kevln Brodbfn, bir zamanlann ünlü televizyon dizisi 'A- Takımı'nı, 2000'li yıllara taşıyacak bir seri sinema filmi senaryosu için çalışmalara başladı. Filmde, dizide de olduğu gibi birgrup Vietnam gazisınin para için gizli operasyonlara katılması anlatılacak. • • • Krlstln Scott Thomas, Laurent Bouhnik'in yöneteceğı Stephan Zweıg'm romanı 'Twenty-Four Hours of a VVoman's Life'm sinema uyarlamasmda rol alacak. Thomas, daha önce beyazperde de Ingnd Bergman ve Merle Oberon'un canlandırdığı rolde, Fransız Riviera smda genç bir kumarbaza âşık olan Ingiliz dulu canlandıracak. Filmin çekımleri mart aymda Fransa'da yapılacak. • cate Blanchett bu kez Joel Schumacher'in Irlanda'da yönettığı filmde, 1996'da Dublın'de öldürülmüş gazeteci Veronıca Guenn'i canlandınyor. • Costa Cavras, Parıs'te yeni filminin çekımlerine başladı. Başrollerinı Bruno Ganz ve Mathieu Kassovitz'in paylaştığı film, Nazılerin Yahudilere uyguladıklan soykınm sırasında sessız kalan Vatikan'da dönen dolaplan anlatıyor. • Stephen Herek, Angehna Jolie'nin başrolünde oynayacağı son projesi 'Life or Something Like That'i yönetecek. Senaryosunu John Scott Shepherd'ın yazdığı film, sokaklarda yaşayan kâhınden bir haftahk ömrü kaldığını öğrenen bir gazetecinin hayatın anlamını bulmasını anlatıyor. • Pat Metheny "Trio Live" adlı Japonya, Amerika ve. Avrupa konser kayıtlanndan oluşan ikiCD'likbiralbüm çıkardı. • Sean Penn. Michelle PfeıfTer ile başrolü paylaştığı ve Jessie Nelson'ın yönettiği "Sam I Am" filminde, 7 yaşında bir çocuğun zekâsına sahip bir adamı canlandıracak.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle