14 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 11 KASIM2001 PAZAR 8 OLUMUNUN 63. YILINDA ATATURK Ankara Müftüsü'nden cenaze namazrnın kılınıp kıluımadığı tartışmalarına son veren açıklama Atatürk'ün cenaze namazı yurdun her yerinde kılınabilirORHAN KARAVELİ -2- Atatürk'ün aziz naaşının Istanbul'dan Ankara'ya gönderilmesı sırasında hazır bulunan resmi protokoldeki 27 kişiden bugün sağ kalan gazeteci/yazar ve tarihçi 90'lık Cemal Kutay, belli çevrelerin yıllardır art niyetle sömürdükleri bir konuya, "Atatürk'ün cenaze namazmm küuup kıhnmadığr konusuna açıklık getiriyor. Kadıköy Bahariye'deki -kendisi gıbi- hâlâ dimdik duran 3 katlı ahşap konağında: "- Atatürk'ün aziz naaşı, dini koşuDara, örfe ve îslami kurallara harfiyyen uyularak yıkanmış ve bu arada Hıfassıhha Enstitüsü müdürü bizzat gelerek yüzünün ve sağefinin 'mulajını' almışür. Uygun bir kabir hazırlanıp orada toprağa verflinceye kadar bozulmaması için tahnit de edflmiştir. Bu sırada hemşireleri Makbule (Atadan) Hanımefendi Rhaseti Cumhur Kâtibi Umumfsi Hasan Rıza (Soyak) Beyefendiyi Dolmabahçe Sarayı'ndaki dairesine çağırtarak, 'Cenaze namazının bir canııde kılınıp blınmaması konusunda şer'i hükmün ne oldugunu' sormuştur." a - Türkiye'nin bu konudald en büyük otoritesi, o tarihlerde, Ankara Üniversitesi tlahiyat Fakültesi Kelam ilmi ve İslam felsefesi Ordinaryüs Profesörii Mehmet Şerafettin Yaltkaya idi. Bu din âKminin fikrine başvuruldu. Profesör Yaltkaya hiç tereddüt etmeden 'cenaze namazının muhakkak camilerde kılınması yolunda kafi ve dini bir kural olmadığını' bOdirmekle beraber 'kıdem ve makam yetkisı açısından' bir kez de Diyanet İşleri Başkanhğı'nuı görüşünün ahnmasuu önerdL Bunun üzerine, Profesör Yaltkaya'mn daha sonra yerine geçeceği Türkiye'nin iik Diyanet tşkri Başkanı Mehmet Rıfat Börekçı'nin fikri soruMu." "- Son padişah Vahdettüı'in şeyhüUslamı Dürrizade'nin bir utanç belgesi olan '... Mustafa Kemal ile isyancı arkadaşlannın katli vaciptir..' fetvasuıa '..Milli Mücadele bir kutsal savaşrır. Yurdu düşmandan temizlemek için bu savaşa soyunanlann değil karşı çıkanlann ve bu yolda fetva verenlerin katlı vaciptir..' fetvasıyla yanıt veren eski Ankara müftüsü ve Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti Ankara Teşkilaü Reisi Rıfat Börekçı'nin aşağıdaki görüşü, gûnumüz nankör, yobaz ve densizkrinin suratuıda bugün de aynı şiddetie patiayacak niteBktedûu" "- Cenaze namazlan için esas olan, bu namazm temiz bir yerde kıhnması şartıdır. Atatürk bütün vatanı düşman istilasuıdan ve .nkara müftüsü ve Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti Ankara Teşkilatı Reisi Rıfat Börekçi'nin aşağıdaki görüşü, günümüz nankör, yobaz ve densizlerinin suratında bugün de aynı şiddetle patlayacak niteliktedir: Cenaze namazlan için esas olan, bu namazın temiz bir yerde kılınması şartıdır. Atatürk bütün vatanı düşman istilasuıdan ve düşman çizmelerinin pisliğinden anndırarak tertemiz bir hale getirmiştir. Dolayısıyla O'nun cenaze namazı kurtardığı vatanın herhangi bir yerinde kılınabilir! düşman çizmelerinin pisliğinden anndırarak tertemiz bir hale getirmiştir. Dolayısıyla O'nun cenaze namazı kurtardığı vatanm herhangi bir yerinde kümabilir!"' "- Diyanet İşleri Başkanı'mn yukandaki görüşü de ahndıktan sonra Dolmabahçe Sarayı'nın 'Muayede (bayramlaşma) Salonu' hazuiandı. Ordinan üs Profesör Mehmet Şerafettin Yaltkaya sıradan bir Müslümanm cenaze namazı nasıl kıhnıvorsa Atatürk'ün namazmı da öylece kıldırdı. Bizler de saf tuttuk. Bu görev yerine getirildikten sonra Istanbullular, Atalaruun katafalka konuhnuş ve Türk bayrağı ile örtülmüş tabutu önünden sessizce ağJayarak geçtiler... Gece gündüz demeden ve ardı arkası kesümeden. Bu sırada tabutun dört bir yanında tören üniformalan içindeki generaller 3'er saat sürecek nöbetlerini dimdik ve hiç yerlerinden kmırdamadan tutmaya başlamışlardL İlk nöbeti alan 4 generalden 3'ünün isimlerini anunsıyorum: Cemil Cahit Toydemır, Halis Bıyıktay ve Nazmi Solok." 200 "e yakın kitabının yanı sıra Atatürk'ün beraberinde götürdüğü hasret: "Türkçe tbadef adlı yapıtın da yazan olan yaşlı çınar Cemal Kutay, söz cenaze namazından açıhnışken, bir üzüntüsünü belirtmeden edemiyor: "- 'Yeter Söz Milletindir' sloganını ve Bder Celal Bayar'uı Atatürk'ün son başbakanı ohna özeUiğini degerlendirerek 1950'de iktidara gelen Demokrat Parti'nin, ilk iş olarak ezanı tekrar Arapça okutarak Atatürk'ün ruhunu rencide etmesi karşısuıda, başlangıçta sıcak baküğun bu partiye ve Celal Bayar'a çok kınkİım. Bu vesile ile bir gerçeği ammsamakta yarar var. GeneUıkle sanılanın aksine. Demokrat'lann güzenm Türkçe ezanı Arapça'ya çevirmesine Atatürk'ün pârtisi CHP pek karşı çıkmanuştır. Tam tersine. Trabzon Milletveküi Cemal Reşit Eyüboğlu ve Ankara Milletvekili Dr. Talat Vasfı Öz gibikri, Demokrat Parti parelclindeki konuşmalan ile 18 yıldan beri Türkçe okunan ezanın yeniden Arapçaya dönüşmesi ile partilerinüı kurucusunun kemiklerini sızlatmıştuf Atatürk'ün Cumhunyeti kurup devrimleri yaparken yokluğunu hissettiği ve yanında olmadıklan için üzüldügü iki Türk aydın ve düşünüründen biri -öğrencilik yıllanndan beri hayranlık duyduğu- TevfikFikret ile şahsen tanımak fırsatı bulmakla beraber Cumhuriyetin ilanından kısa bir süre sonra ölen Ziya Gökalp'tir. îkisi de en verimli çağlannda ve kırklı yaşlannda vefat etmiştir. fevfık Fikret'in: Evet sabah olacakOr. Sabah ohır geceler ve Ziya Gökalp'in "Vatan" şıirindeki: Bir ülke Id camiinde Türkçe ezan okunur KöyHi anlar manasmı namazdaki duanm Ey Türkoğlu. işte senin orasıdır Vatan'ın™ dizelerini çok severdi. Kalbi insan, hayvan ve doğa sevgisiyle dopdolu Atatürk, herkesin sağlık durumuyla yakından ilgilenir, çevTesindekilerin veya tanıdıklannın bir sağlık sorunlan olduğunda "ne mümkünse yapdmasT için görevlileri sık sık uyanr ve bilgi isterdi. Sevip saydığı Ziya Gökalp'in de hastalanıp tedavi için Istanbul'a gittigini duyunca çok üzülmüş ve hemen şu telgrafı göndermiştir: "Rahatsızhğnuzdan derin teessürte haberdar oldum. Sıhhat ve afiyetiniz haberine memleketçe intizar ohmmaktadır. Süratle iadeyi afiyetiniz için Avrupa'da tedavinize ihtiyaç varsa, icap eden her şeyin tahsisini tekcffül ediyorum. Sıhhatiniz ve mahalli tedaviniz hakkmda iş'arınızı bekler, muhabbetkâr selamianmı beyan ederim, efendim_" Ziya Gökalp "Reisicumhur"un bu telgrafı karşısında çok duygulanmış ve hemen cevap vermıştır: "- «sanınm son günlerimi yaşamakta ve eümdeki eseri (öhneden) bitirmeye çabşmaktaynn. Basıhnasına yardnna olursanız sevmirim, efendün™" Evet, bu ülke böyle insanlan da gördü. YARIN: "AL ŞU TABANCAYI. CEREKİRSE KENDİ İŞİNİ KENDİN BİTİR!.." (Sabiha Cökçen Atatürk'ü anlatıyor) Birbelgenin düşündürdükleriCÜNEYTAKALJN Elçilik işgüderi bu sayılan belirttikten, Türkiye'de elçilik düzeyinde temsil edilen hiçbir ülkenin çelenk giderinin 350 TCden az olmadığma dikkat çektikten sonra, üstü kapah bir biçimde "fazla masraf etmeyin" talimatını veren Dışişleri Bakanhğı bürokratlannı eleştirir. Atatürk'ün cenazesüıe 17.000'den fazla çelenk yollandığını belirten işgüder, öyle anlaşılıyor ki Ankara'daki eleştirilerin etkisi altındadır. Bu arada bir ayraç açarak, cenaze törenine dünyamn ilgisi açısından bir iki noktanın altıru çizelim: 1) Esas ilgi ve yakınlık komşulardan ve Asya ülkelerinden gelmiştir. 2) Ingiltere, Fransa, Almanya, Italya gibi belli başlı Avrupa ülkelerinin dışında cenazeye Avrupa'dan ilgi zayıftır. tstisna olarak, Türkiye'nin geleneksel dostlan Polonya ve Macaristan'ın adlan verilebilir. 3) En üst düzeyde temsil edilen hükümet Yunanistan'dır. 4) Balkanlar ve Ortadoğu'dan tüm komşular büyük heyetlerle katılırlar. 5) Ispanya'dan hem milliyetçi hem de cumhuriyetçi hükümetten çelenk yollanır. 6) Milletler Cemiyeti genel sekreteri Walters de törene katılır. 7) Türkiye'nin o yıllardaki yakın dostu Afganistan'ın çelengi, Roosevelfin çelenginden büyüktür. Elçi Mac Murray imzası ile Washington'a 12 Aralık 1938'de yollanan raporda Ankara'daki tepkiler iletilir ve şu göriişe yer verilir: "...Hükümetimizin cumhurbaşkanı Atatürk'ün cenaze törenine karşı tavn, resmi olarak hafife ahcı ve gayri resmi tanımlamasrv la önemsenemez hatta küçümser niteliktedir.'' (*) Bunun üzerine, bir ölçüde kaygılanan ABD Dışişleri Bakanhğı Ortadoğu Dairesi sorumlusu, Türk elçisi (**) ile görüşerek, durumu düzeltmeye çalışır. Türk elçisi hükümetinin Amerika'nın tutumu konusunda bir şikâyeti ohnadığım belirtir. Halkın içindeki tepkilere gelince; Türk elçisi halkın büyük bir keder içinde olduğunu belirtir, bu tepkilerin mesafenin uzaklığını dikkate almamaktan kaynaklandığını sandığuu söyler. Türk elçisi Türk tarafının bu söylentileri önemsemediğini, ancak yine de durumu bir yazı ile Türk başbakanına bildirmekte yarar olacağını sözlerine ekler. Amerikalı yetkililer 6 ve 10 Şubat 1939 tarihlerinde Dışişleri Bakanı Saracoğhı ile görüşmelerinde bu konuya değinirler. Saracoğlu söylentilerin iki ülkenin arasındaki mesafeyi dikkate almayan kişilerden ka>Tiaklandıgını söyleyerek meseleyi kapatır. Ingiltere'nin törene Malava zırhlısuıı yollaması da dikkat çekicidir. Bilindiği gibi Malaya zu-hlısı, Osmanlı padişahı Mehmet Vahdettin'i tstanbul'dan Avrupa'ya kaçıran Ingiliz gemisidir. Ingiltere'nin Malatya'yı Atatürk" ün cenaze törenine yollaması bir özür dileme olarak mı anlaşıhnaktadu- yoksa bir acı hatırlatma olarak mı? Bunu okurlar takdir edecektir. (*) "there can be no doubt that the attitude of our government toward the fiıneral of Presıdent Atatürk has been offically construed - and unofficialy descnbed - as casual almost to the poınt of bemg slighting" (**) Cenazesı Missoun ile Türkiye'ye yollanan Münir Ertegün. BİTTİ BÎR YOL HIKAYESI TAYFUN TALİPOĞLU Çocuk Olsaydım, Ata'ya Derdim ki: 20 Aralık 1919 akşamı Paşa, AN Fuat'a soruyor: "Anadolu'da durum nasıl?" "Haberler iyi değil Paşam.." 82 yıl sonra cevap, aynı... Zaman geçiyor... Adın bir masal kahramanı, savaşınsa bir efsane olma yolunda. Yüzünü hatırlatacak gençliği arıyor gözlerim. Sen gidelı hastalandı, sarı sıtma memleketim. Yanlış ilaç veriimede. Zaman geçiyor. Yanlış adamlar, yanlış koltuklar... Birileri ıdeolojicilik oynarken, aslan kesilmede dığerleri. Sarı Zeybek şu dağlara yaslanalı, yağmur yağıp silahları ıslanalı bir "mertliktir" tutturdu "mirasçın" görünenler. Cumhuriyet manzaralarını, kahramanlık efektleriyle bezediler. Bir gecede üç fîlm birden oynadt, oynadık, seyrettik, oynattık. Zaman geçiyor. Çoğaldı kımliklerimiz: Biz her şeydik. En güzel kızları biz seçtik. Seçtık de, kadınına bir ad bile veremedik. Yanşlarda yittik. Ikilemlerden geçtik, üçlemler, beş- lemler sardı çevremizi. Büyüdü çocuklarımız yitmeye, bahçelerse, yet- memeye. Onlara anlatacak hiçbir şeyimiz kalmadı. özün sözdü, sözün de öz. Oysa artık Anadolu'nda bir "iç çekiş"s\n sadece. "Keşke olsaydı"s\n. Bakma konuşanlara. Susanlar tanıyor seni. Gerisi doğduğun tarih, öldüğün tarih, Samsun'a çıkışın, Cumhuriyet'i kuruşun... Zaman geçiyor. Ağıtlar, yerini "anlamama"ya bıraktı. Biz artık kör, sağır ve dilsizdik. Yakamıza taktık seni de, yine tanıyamadık. Birılen sana gitmemeni söylemeliydi. Kalmalıydın biraz daha. Yanımda olmalıydın belki de, yanında olmalıydım ya da. Bir başka savrulur muydu ki ekinler? Ne sorardım o zaman yol fotoğraflanma? Mutluluktan, keyiften dem vurur muydu ki efendiler, Elifler? Birileri sana gitmemeni söylemeliydi. Düşmeliydik yollara, yeniden Kastamonu'ya, bir daha Erzurum'a, ve de Sıvas'a... "Güneş ufuktan şimdi doğar" dediğin, yetmiş beş yıl önceydı. Yemin ettik, and içtik de, bakamadık henüz ufka. Yol dedik, yolcu dedik, taş döşed/k yolumuza. Ağaç ıken kâğıt oldu, yazı iken kitap oldu alnımızın yazgısı, yok sattık. Görüneni göremedik, görünmeyeni hiç bilemedik. Kör kuyulara doldurup taşlan, çıkaramayan yine bizierdik. Kısacası, hep karşıtı aradık. Emanetıni ıskaladık, geçip gitti önümüzden ilkelerin. Bakakaldık. Neydi Cumhuriyet dedikleri, nasıl bir şeydi demokrasi, anlayamadık. Çünkü sen gideli doğru oturduk da, eğri konuştuk. Kısa kessek "aydın havası" dediler, uzunetsek, "memlekethavası..". Değneğin iki ucuna kaldı memleketi kurtarma davası. Zaman geçiyor. Oysa sen gidelı, fıkrimiz sabit. Müebbet vıcdanımız. Cihanla barıştık da, kendimizle her on yılda savaştık. Mert dayandı, namert kaçtı Ata'm heyy! Şimdi sormak istiyorum sana: Suçluyuz ya manzaralardan, parmağımız var ya bizim de bu kokuşmuşlukta, imzamız var ya altında Türkiye gerçeğinin, ondan mı? Yakamızda mı iki elin? "Hiç mi iyi şey yok" dersen, var, var da Paşa'm, onları zaten gösteriyor "göstermesi gerekenler..." Bizim işimiz, "görmezlikten gelinenler..." ttalipogluıa ixir.com T.C. KÜLTÜR BAKANLIĞI GÜZEL SANATLAR GENEL MÜDÜRLÜĞÜ İZMİR DEVLET SENFONİ ORKESTRASI TEMA VAKFI (ŞBİRLİĞİYLE 16 Kasım 2001 Cuma 20.30 17 Kasım 2001 Cumartesi 11.00 Şef : Hansjörk Schellenberger Solistler : Hansjörk Schellenberger 'Obua' Atıf Peynirci 'Klarinet' Rene Giessen 'Klarinet' Peter Ehm 'Basklarinet' Program: W.A. Mozart Obua Konçertosu F. Mendelssohn Senfoni No.3 'Iskoç' R. Giessen NevvOrleans Konçertosu Ismet Inönü Sanat Merkezi - Kültürpark Bilet Satş ve Bilgi için: İZDSO Gişe: 445 24 56 lleri Kitapevi Konak: 425 75 17 D&R Alsancak: 464 10 15 D&R Karşıyaka: 364 34 34
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle