14 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA + CUMHURİYET 11 KASIM2001 PAZAR O L A Y L A J A V b OOIlUŞLJiJl. [email protected] Yaşayan Atatürk Prof. Dr. Metm KALE Eskişehir Osmangazi Üni. Tıp Fakültesi 6P " ^ ^ ^ arih,uhıslannvük- I selme ve alçalma I nedenlerini arar- I ken birçoksiyasaL, -M- askeri, toplumsal nedenler bulmakta ve saymaktadır. Kuşkusuz, bütünbu nedenkrtopium- saJ olaylan etkı'Jer. Fakat bir ulusun doğnıdan doğruya hayatryla. yük- setişjyle, alçahşıyla iüşklli olan, ulu- sun ekonomisidir. Tarihin ve deney- lerin saptadığı bu gerçek, bizim ulu- saJ havanmızda ve ulusal tarihimiz- de de tamamen beürir. Gerçekten Türk tarihi incelenirse, bütün yük- sefiş ve alçahş nedenlerinin bir eko- nomi sorunundan başka bir şey ol- madığı anlaşıbr.' Atatürk ün nasıl olup da Ikinci Meşrutiyet ve Mütareke Dönemi ka- nşıküklan içinden çıktığı, içinde ya- şadığı düşünce akımlannın hepsini geride bırakarak yepyenı ufiıİdara doğru, ordulaşan bir ulusun başına geçerek önce askersel daha sonra- lan siyasal, kültürel, sosyal, toplum- sal ve ekonomik utkulan (zaferleri) gerçekleştirdiği yakın tarihin en il- ginç ve o derece de üzerinde düşü- nülmesi gereken yönlerinden biridir. Batı, sönmek bilmeyen intikam- cı tezler silsilesi ile Türklerin karşı- sında yer alnuştı. Lord Asqıüth'e göre "OsmanlıDevieti kıhçla gehniş- ti, kıbçla öhneBvdL" Eskı Ingiliz Baş- bakanı Gladstone Türkler için "tn- sanhğın tek gayri insani tipi", Lknd George ve Clemenceau ya göre Türkler uhıs otmakbir yana, bir sü- rüydü. Deviet kurmalanna olanak yoktu. Yağmacı topluluktu Türkler. Sevres ile cezalaiKhnlmalrvdüar mut- laka." Batı. Birinci Dünya Savaşı'nuı ga- lip devletleriydi. Kendilerini 1919'larda yeni bir Avrupa düzeni kurmakla görevlendirilmiş kabul ediyorlardı. Atatürk, bütün bu tez- leri sildi ve yok etti. Onun düşünce yapısının kaynağıru. Rönesansdöne- mi ve 18. yy. Fransız düşünürleri ve bunlann yol açtığı Büyük Fransız DevTİmioluşturuyordu. "Bağımsız- nk ve Özgürlük, benim karakterim- dir. Ben, yaşayabilmek için mutlaka bağunsız bir ulusun evladı kabnan- yım. Bu nedenle ulusal bağunsıztak bence yaşamsal bir sorundur" söz- lerinde devrimciliğini vurgulamak is- ter. Devrim ahlakına, mantığına ve sürekliliğine olan inancında, ulusu aldatmamak, halka yalan söyleme- mek başta gelen ögelerdir. Oy avcı- hğına sapmayı, Türk devrimi açı- sından siyasal bir ahlaksızlık sayar. Özgürlük ülküsü (ideali, günümüz ülkücülerinin ülküsü değil!) ve ev- rensel uygarlüc fıkrini daima benim- ser ve savunur. En sevdiği ve çokkul- landığı sözcük "uygarhk"tır. Her türlü ilerlemenin, kalkınmanın ve her şeyin başı olarak uygarlığı gö- rür. Uygarlığı "Türk devrimi''nin altyapısı olarak düşünür. Çağdaşı Meşrutiyetçiler, tutarsız ve hayaJci fıkir yığınlan içinde boğulurken o, Türk devriminin amacını çağdaş ve uygar birtoplum yaratmak olarak for- müle ediyordu. "En gerçek yol -te- rikat- uygarhkyoludur" kendisinin sık tekrarladığı bir düşüncedir. Uy- garlık öyle bir ışıktır ki, ona uzak du- ranı yakar. Acılarımızın baş nedeni olarak, dünyanın gidişine yabancı kahşımızı, uygarlıktan nasibimizi alamayışımızda görür. O, tarinimiz içinde eski ile yeni- nin, Doğu ile Batı'nın, dün ile yan- nın ayn düşünceleri taşıyan, bütün- leşememiş insanlann ortasında da- ğuıık fikirleri ve enerjileri birleşti- rerek ve yöneterek görünür. Atatürk, son Osmanlı yenilikçi padişahlan- nın, Tanzimat ve Meşrutiyetçilerinin bocalamalannı. kararsızlıklannı bir yana itmiş, hiçbir şeyden korkma- dan, yılmadan, azimle ve kararlılık- la aydınlık uruklara yönelmiş, Türk aydınlanmadevrimini başarmışur. En büyük cesareti, "Şark kafası" ile mücadelede göstermiştir. Atatürk, bir özgürlük ve kalkınma simgesi olduğu için bugün de ara- mızda yaşama hakkuıı ve saygınlı- Bir coşku yaşadtk. Yine kuyruklar vardı. Insanlar, özellikle çocuklar, gençler... Bınlerce kitap, alıcılara su- nuldu. Renk renk, ad ad... Roman, öy- kü, deneme. şiir, bilim, teknık, ne var- sa hepsi gözlerimizin önündeydi. Ki- mine baktık, kimini elledik, kimini sa- tın aldık... "Her kitap, birdünyadır" diye bo- şuna dememişler. Gerçı artık kıtabın modası geçti, geçiyor denır, yazılır, söylenir... Ama hangı araç. kitabın yerini alabilir? TV'de bakarsın, sıne- madagonjrsün, intemetteoynarsın!.. Hepsi gelir geçer. Sana, kala kala ki- tap kalır! Hep elinin altında, hep sa- na yakın, dost... TÜYAP Kitap Fuan yann bitiyor. Gelecek yıl kentin uzağında, Beylik- düzü'nde açılacakmış. Bakalım aynı ilgiyi görecek mi! Kent büyüdükçe büyüdü. Beylikdüzü'ne kıtapseverler otobüsleıie taşınacakmış. Hele bir yıl geçsın, göreceğiz!.. Iki yıldır kitap imzalama "tören "le- rine gitmiyordum. Bu yıl tam uç yer- de kıtaplanmı imzaladım, okurlanm- la konuştum. Cumhuriyet Kitap Ku- lübü'nde, "Cüce Çeşme Sokağı Ner- de?" adlı yeni kitabımı yayımlayan üteratür Yayıncılık'ta, son olarak da neredeyse tüm kitaplarımın yayıncı- sı Can Yayınlan'nda.. Yorgunluk, ama yaşımı unutturan bir dost havası... EVET7HAYIR OKTAYAKBAL 'Her Kitap Yeni Bir Dünya' Bugünlerde çok ılginç bir kitap oku- maktayım. Okurlanma bu önemli ki- tabı okumalannı öğütlerim. Aziz Ne- sin'in kendisine gönderilen kitaplar konusunda notlarını, düşüncelerini en yansız, hatta en acımasız biçim- de yorumladığı, eleştirdiği notlar... Gerçek bir eleştırmeci olsa, edebiya- tımız çok daha başanlı bir çizgiye gi- rer, diyor Bu işı Aziz yapmış! Ama or- talığa çıkarmamış! Korkmuş olmalı! Ama ölümünden sonra okuduğumuz bu notlarda, ünlü-ünsüz şair ve ya- zarlann kitaplannı çogu kez doğruluk- la, yansız birtutumla, biraz da acıma- sızca eleştirmiş, daha da çok kötü- lemış! Hele şairleri! Kendi şaıriiğini bir türlü kanıtlayamamış olmanın üzüntüsüyle!.. Hep isterim yeni çıkan kftaplardan söz etmeyi! Bir eleştirmen gözüyle de- ğil, bir kitapsever olarak... Eleştirme ayn şey! Aziz'in beklediği eleştirme- ci yok ortalıkta. Nerde o yürekli adam?.. Bir, Fethi Naci yi saymaz- sak... Yapı ve Kredi Yayınlan'nda çıkan "Tanzimattan Bugüne EdebiyatAn- siklopedisi" çoktandır boş kalan bir yeri doldurmuş... Binlerce yazar, şa- ir... Hepsi en ince aynntısına kadar ve- rilmiş. Kimi ararsanız var. Behçet Ne- catigil, titiz bir çalışmayla böyle bir sözlük hazırlamıştı. Yıllardır yeni ek- leıie piyasadadır. Şükran Kurdakul da, daha başkalan da edebiyat söz- lükleri çıkardı. Ama Yapı ve Kredi Ya- yınlan'nda yer alan bu dev ansiklo- pedi, edebiyatseverlerin kitaplıkla- nnda, üniversitelerde yer alacak gü- venilir bir başvuru kaynağı... Bir ilginç çalışma da Kültur Bakan- lığı'nın yayımladığı "Objektifimdeki Edebiyatçılar"... Günümüzün yaşlı genç yazariannın, şairlerinin portre- leri... Mahmut Turgut yıllar boyun- ca bu fotoğraflan çekmiş. Koca bir sayfadayazann resmi, karşıda birşj- iri ya da bir yazısı... "Bu benim özle öznel seçimimdir" diyor. Bir üzüntü- sü de fotoğraflannı çekemediği Kan- su, Süreya vb.'yi yaşarken tanıyama- mış oluşu! "Objektifimdeki Edebi- yatçılar" günümüzden bir belge! O kadar çok kitap var ki anmak is- tediğim! Server Tanilli'nin "Değişi- min Dıyalektiği ve Devrim" (Adam Yayınlan). Demirtaş Ceyhun'un gün- celliği yitiımeyen bir konudaki dü- şüncelerini yansıtan "Aydınlanmız ve Laisizm" ve "Soğuk Savaş Yıllan" (Sis Çanı Yayını), Sait Maden'in 93 Ispanyol şairinden çevırdiği "Çağ- daş Ispanyol Şiiri" (Çekirdek Yaym- lan). Abdullah Rıza Ergüven in "Şa- rabı Tannlarla Yudumladık" (Berfin Yayınlan), Adam Yayınlan'nda çıkan öğrenim için temel bir kaynak olan "Çağdaş Türk Yazını", Nurullah Ataç'ın Aisopos'tan yaptığı "Masal- lar" (YKD Yayını), Öner Yağcı'nın dil konusundaki yazıları, "DilKaleminin Enstitüsü"... Daha nice kitap, nice yazann, şa- irin ürünü... Her ne kadar Demirtaş Ceyhun "Can Çekişen Kitap"mda oldukça umutsuz görünüyorsa da, bızlere düşen bu konuda umut kes- memektir. Yurdun pek çok yerinde ag- lan kitap fuarlan, sergileri, imzatören- leri gibı atılımlar, girışımler de unutul- mamalı. Insanoğlu yaşadıkça, kitap da var olacak... ğını kazanmıştır. Osmanirdan kalıt (miras) kalan geri kalmışlık çembe- rini kırarak büyük bir toplumsal de- ğişimi gerçekleştirmiş, uygar ve çağ- daş bir toplum yaratmıştır. Batıya karşı bir "ulusal kurtuhış savaşr vermesine karşın, Dogulu- larda çok görülen "komplekse" ka- pılmadan, Bah'yı bir uygarlık pro- jesi olarak düşünür ve benimser. Ba- tı'yı reddetmez. Batı uygarlığını bir dinin ya da birkaç ulusun esen say- mayıp, uluslararası bir çabanın ürü- nü sayar, Bah'yı bir evrim ve geli- şim olarak görür. Batılı olmayan bir dünyada en aydın ve en seçkin dü- şünceye sahip bir kişiliktir. En büyük gururu Türk ulusunun evladı obnaktır. Ulusun yüksek kud- retine ve erdemine hiç kimse onun kadar derinden inanmamıştır. Bü- tün başanlannda hep ulusu öne çı- karır. En ağır bunalımlan (buhran- lan) kişisel değil, ulusal kararve ön- lemlerle ve meşruiyet içinde çöz- müştür. Ulusuna vaat ettıgi sözlerin hepsini yenne getirmiş ve bir isabet- sizliğe uğramadığı için de "bahö- yar"dır!.. Onu, kuşakJan birleştirici kişiliği ile insancıl boyutlan içinde görmek esastır. Onu tabulaştırmamak gere- kir.u Benim müstesna oMuğuma da- iryasayoktur" dıyen kendisidır. Onu efsanecilikten uzak ne kadar akılcı gözle görürsek, o kadar gerçeğe yak- laşınz. Bu görev. yeni kuşaİdann ol- malıdır. Çünkü az gelişmiş kafalar, az gelişmiş ülkeleri kurtarmya yet- mediği gibi, küçük kafalar da büyük bir devletle bağdaşmaz. Yaşamı "mesut,muvafiak, muzaf- fer ve mürerTeh" bir Türkiye yarat- ma se\dası, heyecanı ve iddiası ile doludur. Mücadelesi, Türkleri mad- di ve manevi sefaletten; imparator- luk içinde ıhmal edilmiş, aşağılan- mış Türk halkım. aşagılık duygu- sundan, hareketsızlığın ve cahillık- le anlamsız bir tutuculuğun vesaye- tinden kurtarma mücadelesidir. Mikelanj' ın bir dizesinde (mısra- ında) dediği gibi "Hermermerblo- kunda bir Venüs heyketi sakbdır. Gerçek sanatçı, bu heykeo' o kaya parçasmda çıkarana derler". Ata- türk de Türk ulusunda bu ruhu ve bu görkenüi varlığı sezen, ona biçim ve- ren modern zamanlann seçkin bir kı- şiliğidir. PENCERE Perinin Gözleri Açıldı mı? Bilmem ki o zamanlar mevsimler, günler, saatler mi daha uzundu, ders uzar da uzar bir türlü bitmezdi; toprak hukuku hocamız Prof. Ebululâ Mardin sa- kallıydı. Osmanlı'dan mü- devverdi, ıncelikli bir konu- yu anlatırken kürsüde gev- rek gevrek gülerek sorar- dı: - Efendim, bilmem ki meselenin hukuki zevki- ne varabiliyormusunuz?.. Avukat olacağım hiç ak- lıma gelmezdi, sonraları adliye koridorlannı, kalem- lerini, salonlannı hiç seve- medim!.. Kırtasiye, aynn- tı, usul, resmiyet, ciddiyet ve şin insan vicdanına yük- lediği ağıryük altından kal- kılır gibı değildi, hele bir savcının ya da yargıcın so- rumluluğu kişide ne uyku bırakır, ne durak!.. Prof. Ebululâ Mardın'in vurgula- dığı "hukuki zevk"\ adliye binaiannda ara ki bulasın!.. Yadavadosyaları?.. Ayıklaayıkla bitmez, üs- tesinden gelinemez, için- den çıkılamaz!.. Peki, on deve yükü dosyayı bir tek yargıcın sırtına vuran bu devlette adalet nasıl yü- rüyecek?.. • Gazetelerde bir haber: "Kumarhaneler Kralı Lütfü TopalV öldürmekle suçlanan ortaklan ve özel timci polisler beraat etti- ier." Peki, o kıyamet neydi?.. Eski gazeteleri açıp baka- nın ağzı açık kalır!.. Biz dava dosyasının tek sayfasını çevırmeden ın- sanları mahkûm etmeye alışkınız... Ya beraat ederse?.. Işimiz kolay: - Sıyırdı... - Bir yolunu buldu... - Parayedirdi... - Adaletin bu mu dün- ya?.. Peki, gerçek nedir?.. • • Suçlularla suçsuzların deviet kapısında değişik biçimde harman edildiği bir ülkede, adalete güven bir kez kayboldu mu, kim- se artık bir daha bulamaz, Türkiye şimdi bu tehlike karşısındadır. Adalet perisini gözleri kapalı, elindeterazi birka- dın simgeler... Perinin gözleri açıldı mı?.. • Kimi suçlu vardır, hakkın- da delil bulamazsın, elle- rinı kollannı sallaya salla- ya ortalıkta dolaşır... Kimi suçsuz vardır, vu- rursun eline kelepçeyi, atarsın içeri... Yatsın kerata yıllarca!.. Altı ayda bir duruşma yeterdeartar bile... Kiminde bile bile lâdes... Kiminde sayısal loto... Yargıçlarla savcılar iş yü- künün altında iki buklüm... Adatetin çarkı agırdönü- yor, saatı yavaş işliyor ya da akrebi yelkovanına ta- kılıyor, adaiet adamının vic- danı sızlıyor, elinden bir şey gelmiyor. Kimi yargıç beraat kara- rı verdi diye eleştiriliyor, ama, ya dosyada ılertutar bir kanıt yoksa?.. Bir da- vada hüküm kolay mı ve- rilir?.. Karann dayanağı sağ- lam gefekçeli olmazsa yar- gıca hesap sorulmaz mı?.. • Savcılarla yargıçlar zor- da!.. Onlan dinlemek gerek!.. Bilmeden, anlamadan, dinlemeden atıp tutmanın adalet perisine hiçbir ya- ran yok. 1 .. Sorgudan ınfa- za, A'dan Z'ye dek refor- ma gerek olduğunu önce adalet adamlan söylüyor- lar... Kulak verelım onlara!.. Mülkün temelinde dep- rem var... İstikbal'den teklif var. Şimdi 1000'i aşkın İstikbal bayisinden herhangi birine gelin; kaliteyi, fonksiyonelliği, desen çeşitliliğini, îrçek garantiyi, satış sonrası ser^js güvencesini ve daha birçok avantajı uygun şartlarla satıri alın. 8 ay taksit •14 aya varan ^ vadeler nakit Plato S Koltuk Takımı/Karanfil Mavi Ucretiiz Tükefici Hatft 0800 361 5558 KIİKİMİ Y a f a n a c a k ç o k ş e y v a r " -dar njcKtkpr bfıkbo jrunfen www. i s t i k b a l . c o m . t r ,<v9*najf 29 Î0 200Î KsnNftd* • S JSE i j ( ,'4. 13 38070Koy*»ı
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle