15 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 11 KASIM2001 PAZAR 14 KULTUR kurtur " cumhuriyet.com.tr Kız IstanbuPdaydı Ankara Devlet Opera ve Balesi sanatçılan Shakespeare'\n ünlü komedyasını başanyla sundular HırçHAYATÎASILYAZ1CI Ankara Devlet Opera ve Balesi, bu kez Is- tanbul'a "HırçmKH" balesiyle geldi. Shakes- peare'in "Hırçm Kız" adlı komedyası, tiyatro ^e sinemadan sonra bale olarak birkaç ünlü koreografin ilgi odağı olmuştur. Aynca, Kiss Me Kate -Öp Beni Kate- adıyla müzikali yapı- lan bir oyundur. Shakespeare'le opera bestecileri de ilgilen- mışlerdir. Sözgelimi, ölümsüz Shakespeare'le ilgilenen koreograflar arasında yer alan Jean Aumer, 1808 yıluıda "Antonius ve KJeopat- ra'mn Aşklan" adlı baleyi gerçekleştinnişti, Rudolpbe Kreutzer'in müziğiyle. Yine Sha- kespeare'in ilk komedyalan arasında yer alan "Bir Yaz Gecesi Rüyası"; Mendelssohn-Bart- hoJdy'nin müziğiyle bu yapıtın ilk koreografi- sını Georges Balanchine yaptı (1962). "Othel- to"da, Rossini'nin müziğiyle Sarvatore YTga- no'nun koreografıyi yaptığını biliyoruz 1818 yılında. Francesco Clerico'nun koreograf ola- rak Shakespeare tragedyalanndan belki de en ünlüsü olan "Hamlefi baleye dönüştürmesi 1788 tarihinı taşır. Müzik de koreografindır. "Romeo veJuüefin ilk koreografisini Leonid Lalvrovski yaptı 1941'de. Ulanova ıle bu yapıt çok ünlendi Bolşoy'da. Filmi yapıldı, Prokofi- ef in müzıği bu baleye aynca renk kattı. Ant- honyTudor adlı ABD'li bir koreograf 1943 yı- lında New York'ta Frederick Delius'un müzi- ğiyle "Romeo ve JuBet" balesini gerçekleştir- dı. Günümüz insanlannı yansrtülar Ankara Devlet Opera ve Balesi'rün yapımı olan Hırçın Kız'ın özgün koreografisi John Cranko'ya ait. Jane Bourne sahneye koydu. Scarlatte müziği üstüne Kıırt Heinz Stolze'nin çalışmasıyla sunuldu. 1969 yılında Stuttgart Württenberg Devlet Balesi'nce gerçekleşriril- mişti, John Cranko'nun koreogTafisiyle. Ne ki ilk Hn-çın Kız balesi, M Bejart tarafindan Bal- let des Etoiles de Paris toplulugunca sergilen- di (1954). Bejart, Scarlette-Al-wyn müziğini kullanmıştı. Dekor ve giysiler de Stuttgart'ta- ki 'Hırçın K E ' balesinde kullanılan Etisabeth Dalton un tasanmıdır. Işık tasanmı Steen Bjar- ke/Tah- sin Çetin tarafindan yapıldı. Hırçm Kız balesi, bütünüyle çok başanlıydı. Ko- medyanm güldürii öğelerini dansla anlat- mak, kuşkusuz tiyatro denli kolay değildir. Ne ki ADOB dansçılannın, Sha- kespeare komedyasının al- tından başanyla kalkmalan önemlidir. îyi bir koreograf ya da sahne- ye koyucu ile çalıştıklan zaman, Ankara Opera ve Balesi dansçılan, düzeyi güzel olan gösterimlen sergiliyorlar. Durumlar ve olaylar, tüm toplulukça düzeyli biçimde yo- rumlanıyor. Dansın başkişileri "Katherina"da Ayşe Fi- danhk "Petnıchio"da Volkan Ersoy gerçek güldürücü gibi başanyla karakterlerinin çizim- lerini yapıyorlar. Mimleri başanlı. danslan ve danslanndaki yüksek sıçrayışlan yetkindi. Özellikle bu iki karakterle, yaşayan günümüz insanlannı yansıttılar. Özgün yapıt fars tü- rüne girmekle birlikte, dansla sunulan ça- tışmalar: dirençle ve zorla yola getırilen hırçın kızla delikanlının öyküsü göze hoş gelen, görselliği olan boyutuy- la ortaya kondu. Niteliklerini öne çıkarmayı bilen bu iki dansçı -Ayşe FidanlıkTa Volkan Ersoy- kadın- erkek çatışmasuun ruhsal durum- lannı da betim- Dansla sunulan çatışmalar; dirençle ve zoıia yoia getirilen hırçın kızla delikanlının öyküsü göze hoş gelen, görselliği olan boyutuyla ortava kondu. liyor- lardı. "Petnıc- hio"nun yüreği- nı taşlaştınp "Kat- herina"nın benliğini yıldıncı bir biçimde suıa- maya kalkması ve şaşırtıcı sonla dansı tamamlamaları. üzerinde duruhnaya değer gü- zellikteydi. Kuşkusuz, bdyle bir yapıt taİam dansçılığı gerektır- mektedir. Bunu da tüm dansçılar kolektif dans etme özelliklenni katmakla bütünleştiriyorlar. îyi gözlemlenmiş, iyi çizimi ya- pılmış bir dans olayında yapıl- ması gereken her şey gerçek- leştirilmiş "Hırçın kjz"da. "Bianca"da Arzu Dirin, "Lucentio"da Bahri Gür- can, "Hortenzjo"da Serkan Ceylan, "GremioTl da Hakan Odabaşi. "Rahip"te ErtuğruJ Po- lat "Hancrda MertTürkoğlu, "Baba"da İd- ris Aydın, u Fahişelern de Ekin Cangal/Meram Ölçmen, Shakespeare komedya karakterleri- nin güldürücü öğelerini taşıyan çizgilere ve çi- zimlere dansla yapılan öykünmeler oldukça doğaldı ve dansla karakter çizimlerinde bütün- lük sağlanan başan gerçekleştirildi. Sanatsal ve estetik değerler katılan solo dans parçalannda, bütünlüğü bozmadan: sekiz çiftin ve altı kızın danslarında ılginç görüntüler sergilendi. Aynca, tt Katherina"nın "Dûğün Çiftteri", dört erkek tarafindan yapılan danslar, koreog- rafik kurgu, balenin temel çızgilerini genış bi- çimde genelleştirdi. Karna\ r al sahnesinde, Bi- anca'nın düğününde, tiyatro-bale ilişkisinin çözümlenişi vardı; "Pas de Six"te dansın bağ- lanış sürecıyle bütün bir görsel olay nok- talanıvordu. KÂBİL'DE YIKIM Taleban'dan müzeye çekiçli saldın ENGtN AŞKEV TORONTO - Globe And Maıl adlı Kanada gazetesinin Afganistan'da görevli muhabiri Geoffrey York, "Kâbfi Müzesi'nin tüm içeriğmin bir yıkmtryı" andırdığını bildirdi. Necibullah Ahmedyar adlı müze müdürünün, her yapıtı çekiçle parçalanmış müze hakkında, kişisel yorum yapmaktan kaçmdığını ve "Resmi tavn izliyoruz" dediğini belirten muhabir, Taleban yönetiminin Dışişleri Bakanı Ahmet Mütevekkil'in şu sözlerisöylüyor: "Müzede değer biçihnez dediğiııiz tüm Î ontular, paganizmi anımsaröğı için slanıa karşıdır ve bu nedenle görevlilerce parçalannnşur." Taleban Külrür Bakanı 33 yaşındaki Kudretullah Cemal'e. "Yapıüan çekiçle yıkılan yalnız Kâbfl Müzesi mi" sorusunu yönelten Kanadah gazeteci, Kültür Bakanlığı'nın yanı sıra müis komutanı olan yetkiliden şu karşılığı aldı: "Tüm müzderi rliiKiyfik simgelerinden antük. Banlılar, Afganistan'ın tüm ulusal hazinderini yok ettiğimizi öne sürüyor, ama bize göre yıkılan yapıtlar putperesdiğin promosyonunu yapryordu." Afganistanlı tüm ressamlara, "hayvan resmi çizmelerini yasaJdayan" Taleban Kültür Bakanı. "heykeüerin, yontulann ve yaşayan yaraüklan tema seçen tüm yapıtlann İslama karşı olduğunu ve bu nedenle yok edilmesi gerektiğinr belirtiyor. Taleban Kültür Bakanı'nın eşliğinde bazı devlet dairelerini gezen Kanadah muhabir, "Çok asık surath adamlann görev yapüğı yerierde, duvarlann bomboş olduğunu ve bazı odalarda ise Kuran ya da Arapça dualı yazılar gördüğünü" açıklıyor. Kâbil'de tanıştığı bir eski üniversite profesörünün "Taleban'ın satranç oynama yasağı koyduğunu" söylediğini de yazısına ekleyen gazeteci, öğle sırasında namaz nedeniyle tüm lokantalann kapılannı kilitleyip camekânlara "Namaz zamaıu, bizi rahatsız etmeyin'' yaftalan astığmı aktanyor. Kâbil'deki halkın "Kuzey İttifakT adıyla anılan Özbek, Hazara ve Tacik köİcenli milislerden nefret ettiğini belirten muhabir, "Bu gruplann Afganistan'ı yöneCtiği yülarda. özellikle şimdi Ankara'mn ve VVashington'ın can dosru Raşit Dostum'un adanılannın tecavüz ve soygun oia>1anna kanşüğım" vurguluyor. Dünya Kitap Ödülleri açıklandı Kültür Servisi - Dünya Kitap dergisinin düzenlediği Düırva Ki- tap ÖdüDeri'nin 2001 yılı sonuç- lan açıklandı. 9 Kasım Cuma ak- şamı, Dünya Aktüel Tünel Kita- bevi'nin asma katında bulunan Virgül Kafe'de dağıtılan ödüller, Orhan Duru, Tahsin YüceL, Yapı Kredi Yayuüan ve UlaşNikbaj'a verildi. Dünya Yayıncılık Şükran Plaketleri de HuIİd Ce%izoğ1u ve Prof. Dr. Kenan Mortan a verildi. Dünya Kitap dergisi tarafindan 1993 yılından bu yana verilen Dünya Kitap Ödülleri 'nden' Yıhn Telif Kitabı ÖdüKi' ıçın 2001 yılı içinde 'Ayın Kitabı' olarak belir- lenen 11 kitap arasından seçim yapıldı. Nezihe Araz, Osman Saf- fet Aroiat, Toktamış Ateş, Konur Ertop, Doğan Hızlan, Tank Dur- sun İL, Çetin Özek, Metin Sözen, Faruk Şüyün ve Hilmi Yavuz ile Dünya Temsilcisi'nden oluşan se- çici kurul, Orhan Dunı'nun Tür- kiye tş Bankası Kültür Yayınlan arasından çıkan 'Yeni ve Sert Öy- küler' adlı kitabını oy çokluğuy- la 'Yıhn TeKfKitabı' olarak seçti. 'Yıhn Çeviri Kitabı' ödülü ise Honore de Balzac'ın Yapı Kredi Yayınlan'nın bastığı 'Yaşamda Bir Başlangıç' çevirisi için Tahsin Yücel'e verildi. 'YıhnY'a>Tne\i', Yapı Kredi Ya- ymlan olarak belirlendi. 'Dünya Kitap 8. Şiir Ödülü'nü ise lstanbul'dan katılan Ulaş Nik- bay kazandı. Haydar Ergülen, Şükran Kurdakul. Sait Maden, Faruk Şüy'ün \e Tuğrul Tanyol'dan oluşan seçicı kurul, yıl içinde fi- nale kalıp Dünya Kitap'ta yapıt- lan yayunlanan 20 şairin gönder- düderi çalışmalan değerlendirdi. Bu isimler arasından Ulaş Nik- bay'ın dosyası ödüle değer bulun- du. Nikbay'ın şiırleri Dünya Ya- yıncılık tarafindan kitaplaştınla- cak. Dünya Yaymcılığın her yıl ver- diği şükran plaketlerinin bu yılki sahipleri de. Dünya tarafindan da- ğıtımı yapılan kitaplar arasında, çalışmalan en yüksek satışa ula- şan Hulki Cevizoğlu ve Dünya Yayıncılık tarafindan basılan 'Uluslararası Kaos mu? Türki- ye'de Kriz mi?' kitabı nedeniyle Prof. Dr. Kenan Mortan oldu. 'TheMan Who Wasn y t 77i£fie'eleştirmenlerce başyapıt olarak nitelendiriliyor Akdatma, cinayet ve şantaj gibi unsurlarryla tambirkara mizahörneği olan fihnde zavalü. sıradan bir adamın kadeıie olan randevusuna doğruadım adım üerlerken geçirdiği garip kimük değişimleri anlaülıyor. Cohen Kardeşler'denyenifilınAmerikalı yönetmen kardeşler Joel Cohen ve Ethan Cohen'in Amerika'da 26 Ekim'de göste- rime gıren ve büyük başan kazanan son filmle- ri 'The >Ian Wbo VVasn't There'ın (Orada 01- mayan Adam) eleştirmenlerce şimdiden başya- pıt olarak nitelendiriliyor. Olaylann 1949'da geçtiği fılm, Ingiliz kame- raman Roger Deakins tarafindan siyah-beyaz çekilmiş. Film, yaşamlannı kontrol altına alma- ya çalışan fakat bunda başansız olanlann eğlen- celi ve biraz kanlı öyküsü üzerine kurulu. Aldat- ma. cinayet ve şantaj gibi unsurlanyla tam bir kara mizah örneği olan filmde zavallı, su-adan bir adamın kaderle olan randevusuna dogru adım adım üerlerken geçirdiği garip kimlik de- ğişimleri anlatılıyor. Müzikleri besteci Cartel Bunvell'e ait olan filmin kahramanı Ed Crane (BüTy Bob Thorn- ton), California'nın küçük bir kasabası olan San- ta Rosa'da kayınbiraderinin berber dükkânında saç keserek yaşamını sürdürür. Amerika, o yıl- larda bir yandan daha iyi bir yaşam standardına kavuşur, diğer yandan nükleer savaş korkusu ta- şırken. Ed bütün bunlara kayıtsızdır. O sadece saç keser, sigara içer. Bütün istediği azıcık hu- zurdur. Kansı Doris'in (Frances McDormand) çalıştıgı mağazanın patronu Big Dave (James GandoUini) ile beraber olduğunu bilen Ed, bir gün Big Da\e'e isimsiz bir mektup göndererek onu eğer kendisine 10 bin dolar vermezse Do- ris'le olan ilişkisini açıklamakla tehdit eder. 'Fargo', 'BigLebovv'ski' gibi filmleriyle kitle- lerce tanınan Cohen Kardeşler'den Joel'in (47) adının her zaman yönetmen, Ethan'ın (44) ise yapımcı olarak geçmesine rağmen bu çok da önemli bir aynm değil. Çünkü birlikte yazıyor, kurguluyor, yönetiyorlar. Ve uyumlu birliktelik- leri ve kült >apımlanyla yanlızca seyircilerden değil eleştirmenlerden de tam not alıyorlar. Bir eleştirmenin "Onlar bir ekosistem gibl Her za- man birbhierini destekliyorlar" sözleri de bunu ispatlar yönde. Minneapolis dogumlu Cohen'ler, Yahudi ve akademisyen bir aileden geliyor. Yaşamlan, Jo- el'in 8 yaşındayken harçlıklannı biriktirerek al- dığı bir kamera ile değişmiş. Arkadaşlanyla bir araya gelerek kendi fılmlerini çekmeye başla- yan Cohen'lerin ilk fümleri 'Lumberjacksofthe North'u (Kuzeyın Oduncuları), Ethan' ın Kissen- ger'ı oynadığı 'Kissengen A Man on the Run' (Kissenger: Bir Adamın Koşusu) izler ve belli bir kitleye ulaşmaya başlar. Sonrasında Joel film öğ- renımi görmek için New York Üniversitesi"ne, Ethan ise Princeton Üniversitesi'nde felsefe eği- timi almaya gider. 198O'lerinbaşındaNew Y- ork'tadırlar. Bir dedektif hıkâyesı olan ve 1984'de gösterime girdığınde büyük başan kazanan 'Blo- odSimple'ı yazan kardeşler, daha sonra 'Raising Arizona', 'The Hudsucker Industry'i çekerler. CoenTer bağımsız yapımlar çekmekten asla vazgeçmeyeceklerini söylüyorlar. Zaten bu ka- dar başanhyken neden vazgeçsinler ki... (The Observer / The Guardian) OKUMALAMBASI ENİS BATUR Türk Şiirinin Şeytan Üçgeninden Mektuplar Yirmincı Yüzyıl, yazın ve kültür tarihi açısından pekçok derin sorunun doğduğu, kurcalandığı, ku- şatıldığı bir dönem oldu ya. bunlann arasında "mektup "la ilgilı olanlannın sayısı az değildir. Bu du- rumun oluşmasında, her şeyden önce, geçen yüz- yılın mektup yayımlanması konusunda ayncalıklı bir yeri olmasının payı büyüktür: Şairlerin, yazarların, sanatçıların, düşünürlerin yazışmaları günışığına çıkanlmış, henüz yayımlanamayanlann yabana atı- lamayacak bir bölümü arşıvlerde ve kurumsal ki- taplıklarda toplanarak tasnif edilmiş, pek çoğu en azından araştırmacılara açılmıştır. Ortaya çıkan soru/nlardan özellikle birınin, iki ki- şı arasında oluşagelmiş yazışmaların üçüncü kişi- lere açılmasının etık bir davranış, tutum olup olma- dığı kaygısının canalıcı önem taşıdığını hemen söy- lemek gerekir. "öze/"ın nerede başlayıp birtiğini bu durumda kestirmek, saptamak. bir çırpıda ka- rar verme kolaycılığına kapılmadıkça, gerçekten de son derece zorlu ölçüler koymayı gerektiriyor. İki kışi arasındaki yazışmanın her koşulda özel ol- duğunu savunmak zor değil şüphesiz; bu kanıdan hareketle, hak hukuk tanımları geliştirmek de. Gel- gelelim, ötekı kutupta, işin ıçinden çıkılmasını ola- naksızlaştıran kamuya mal olmuşluk boyutunun bekledığini unutamaz, görmezden gelemeyiz. Sa- yısız örnekten biri geliyor hemen aklıma: Maller- m6'nin Verlaine'e gonderdiğı, kendi kaleminden çıkma bir yaşamöyküsel metin olma nıteliğıni taşı- yan "mektup" gerçekten de özel bir belge olarak değerlendirilebilir mi bugün? Şairin hem yapıtına, hem yaşamına nasıl baktığını gösteren o belgenın okurdan esirgenmesi doğru olur muydu? Uçu açık kalmaya yazgılı bir tartışma bu. Italo Svevo'nun eşine yazdığı mektuplan aile hâlâ ya- yımlamak ıstemiyor, arşivlenndetutuyorlar. Apaçık ki hakları bu. Bir Svevo okuru olarak, yapıtlanyla yetinemez miyım? Yetinebilirim elbette. çaresiz ye- tiniyorum da. Mektuplarını neden merak ediyorum öyleyse? Gerçek kimliği Ettore Schmit'ın. sana- yıcı olarak nasıl bir bölünme içinde olduğu zihnimı kurcalıyor bir kere. Aktarılanlar doğruysa, o 'me- safeli' ve 'soğukkanlı' yazar, bir tür kıskançlık bu- nalımı içındeymiş her vakıt, eşıne yazdığı ateşli, erotık mektuplarda fantazmalarını dile getiriyor- muş. Bir tür "dikizcılik" eğitilimi sayılsa bile, mek- tupların Ettore'sinin. Zeno'nun içdünyasına aktar- dıklannı, transfer ettiklerini görmek istemem sap- kınlıkların en tehlikelisı midir? Mektup dünyasına enikonu sokulmuş bir yazı/n adamı olarak, kendi payıma, bir biçimde yok edil- memiş, bir biçimde sessizce saklanmamış (Sve- vo'nunkılerinin özelliğinı nereden bilıyoruz-öyle ya?) mektupların, yazışmaların okurönüne çıkma- sında, bırakın sakınca görmeyi, basbayağı yarar gördüğümü hemen söylemek ısterim. Sözgelimi, yazın dünyasına, şairin ya da yazann evrimine iliş- kin kazanımlar getireceğine inandığım mektupla- nn toplanıp bir araya getirilmesi, bir önaraştırma- nm sonuçlarıyla birlikte günışığına çıkarılması ba- na envanter kavramıyla kısıtlı sayılamayacak ge- rekçelerle de önemli görünüyor. Türk Şıiri'nin en gözüpek kolektif hareketlerinden birini yaratan Garip üçfüsünün, farklı yakınlık doz- larıyla ilişkide olduklan Şevket Rado'ya, hareke- tin en sıcak dönemınde yazdığı mektuplann ve orv larfa ilgili kımi ikonografik parçaların bir kitapta bu- luşturulması, bana kalırsa, anlamlı bir ömek orta- ya koyuyor. Orhan Veli'nin, Oktay Rifat'ın, Melih Cevdet Anday'ın ortak, kesişen serüvenlerinin ol- duğu kadar. kişisel güzergâhlarının da okunması açısından cıddı katkılar getırebılecek tanık metin- ler bunlar. Yazın tarıhçilerinın, araştırmacılarının bu turden belgeler arasında mekik dokuyarak gelişti- rebilecekleri yorumlar, bir dilin yazınsal cephesı bağlamında vazgeçılmesı güç başvuru noktalan- na ulaşmasını sağlamaları bakımından da önemli görünüyor bana. Ne yazın tarıhçisiyim, ne de araştırmacı. Şevket Rado arşıvinde saklanmış bu mektuplan kateder- ken, öncelikle "dönem atmosferi" açısından zen- ginleşti bakışım. Somut kazanımlar dadoğurdu, bu mektuplarla tanışmam. örneğın. 194O'lı yıllarda Türk şainnın aşk ve evlilik kutupiarındaki yaklaşım- larına ışık düşürdü, yazışmaları -o ışığın, o dönem şiiriennin alımlanma sürecine katkıları olacağını ak- lıbaşında kimse yadsıyamaz sanınm. • Arkası Sa. 6, Sii. 3'te TÜYAP KİTAPFUARINDA BUCÜN A SALONU • HJ0-13.00Ödül Töreni: Alaaftin Bilgi'nin Emeğine Sajgj'. Düzenleyen: Evrensel Basım Yayın. • 13.00-1430 'Günümüzden Geçmişe Türk Karikatürüne Bakış' Yöneten: Levent Cantek. Konuşmacılar. Tan Oral, Ferit Öngören, Kemal Gökhan. Düzenleyen: Adam Yaymcıhk • 16.00-1730 'Sınıftan Hababam Sınıfina- Marko Paşa Gerçeği'. Yöneten: Aydm Dgaz. Konuşmacılar: Ilhan Selçuk, Server TaniDi, Şükran Kurdakul, Mehmet Saydur. Düzenleyen: Çmar Yayınlan • 1730-19.00 GüMürenJer, Düşündürenler/ Mizahta Farkh Kuşaklar'. Yöneten: Cem Ercijes. Konuşmacılar: Pi\"ale Madra, Nuri Kurtçebe, Kemal Gökhan Gürses. Düzenleyen: Radikal Kitap. B SALONU • 12.00-1330 'Dergiciliğin Eski Tadı Yok'. Yöneten: Gökhan Cengizhan. Konuşmacılar: Ahmet Yıkhz, Nuray Sancar, Hasan Özkıhç, Özgen Seçkin. Düzenleyen: Edebiyatçılar Derneği. • 1330-15.00 'Edebhatta Mizah'. Konuşmacılar: Müjdat Gezen, Hulki Aktunç, Umur Bugay, Kandemir Konduk Düzenleyen: Türidye Yazariar Sendikası • 15.00-1630'ŞenÜkh'Muhalefet' Konuşmacılar: Sibel Irzık, Kemal Atakay, Behiç Ak. Düzenleyen: AynnO Yayınlan • 1630-18.00 'Yazann Manevi Haklan, Dedem Korkut'un Onuru'. Yöneten: Adnan Binyazar, Fikret İlkiz, Gürsel Üstün. Düzenleyen: BESAM.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle