17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 31 OCAK 2001 ÇARŞAMBA O L A Y L A R V E G O R U Ş L E R [email protected] Depremde Prof. Dr. Öğretim Üyesiy^ ' kü ı Can Güvenliği, Devletin Rolü ve Saydamlık k - dep yeterlideğfl: 17 Ağus- tos ve 12 Kasım 1999 depremlerinden son- ra gelip geçen bir yılı aşkın zaman içinde, beklenen Marmara depremi sorunlannı çözmek için girişilen ça- lışmalann 3 ana doğrultuda yoğun- laştığı görülmektedir-. • Fay hatlan ile ilgili veriler ve fay hatlanna bağlı deprem senaryolan. • Deprem sonrasında ivedi kurtar- ma, ilkyardım, geçici bannma, vb. hazırlıklar. • Yapı güçlendirme, onanm, yı- kım, yeniden yapılanma, zemin ya- pısı veri eksikliklerinin tamamlan- ması, yapı denetim düzeni, vb. dep- reme dayanıklı yapılaşma ve kent- leşme koşullannın oluşturulması. Bukonularda yapılanlar şöyle özet- lenebilir. • Fay hatlan ile ilgili verilerin tüm çabalara karşın tamamlanamadığı, gerekli teknik donanım ve gözlem ağlannın yeterli âüzeyde gerçekleş- tirilemediği görülmektedir. 2000 yılı Eylül ve Ekim aylann- da Fransız araştırma ekibinin katkı- lanyla Le Suroît araştırma gemisiy- le yapılan birkaç haftalık' inceleme sonunda Kıizey Anadolu Fayı'nın doğrultusunun belirlendiği, bu fa- yın Çuıarcık çukuru bölgesinde ku- zeyde ve îstanbul'a yakınbir fay sis- temi olduğu, iki veya üç parçadan oluştuğu, parçah krnhna halinde da- hi deprem etkilerinin fazla azalma- yacağı, büyük Marmara depremi- nin veya birbirini izleyebilecek dep- remlerin kaçınılmaz olduğu söylen- mektedir. Marmara Denizi'nde fay- ÎTÜ Mimarhk Fakültesi larla ilgili çalışmalara Italyanekibiy- le de sığ sularda devam edildiği, bu tür çalışmalann 2001 ve belki 2003 yıllanna sarkabileceği anlaşılmakta- dır. Bu incelemelerinsonuçlan hakkm- dabasına sızanhaberler dışında her- hangi bir resmi açıklama yapılma- makta, dahagüneyde var olduğu ile- ri sürülmüş diğer faylarin da bu sı- rada incelenip incelenmediği bilin- memekte, Marmara Denizi dibine birçok sismometre yerleştirilerek fa- yın kalp atışlannın izlenmesi öğüt- lenmekte, ardından yabancı ekipler gemilerini alarak çekip gitmektedir- ler. • Depremden hemen sonra karşı- laşılacak kurtarma, ilkyardım, ge- çici bannma, vb. sorunlar için bir miktar deneyım kazanılmış olduğu ve bu alanlarda küçümsenmeyecek ölçüde birhayli hazırlık ve örgütlen- meye girişildiği gözlemleniyor. • Yapı güçlendirme, onanm, ye- nileme, zemin yapısı veri eksiklikle- rinin giderilmesi, vb. konularda ise girişilen çabalann çok daha uzun vadede ve büyük kaynak sarfi ile gerçekleşebileceği görülmekte, ken- tin binalan ve altyapısıyla depreme dayanıklı bir düzeye ulaştınlabilme- sinin 0-30 yıl olarak kestirilen dep- rem beklenti süresini aşacağı anla- şılmaktadır. (1) Yeterince haznianamadan depre- me yakalanmak olasıdır. Bu neden- leerkenuyanhaOancan güvenliğiiçin kurtancı olacakür: 3 ana doğrultuda yoğunlaştınldı- ğına değinilen mevcut hazırlık çalış- malannın genelde deprempatladık- tan sonraki kurtarma benzeri sorun- lar üzerinde odaklandığı, depreme da- yanıklı altyapı ve sağlam kentleş- me düzeyine depremden önce ula- şılamayacağı, bu nedenlerle gere- ken sağlıklı yapılanma bitirileme- den haUcın depreme hazırlıksız ya- kalanacağı görülüyor. Bu endişe ve- ricidir. Bu gerçek karşısında, erken uyan önlemleri ve örgütlenmesi yo- luylahalkın can güvenliğinin kollan- ması ve koranması zorunhı bir ön- ceük halini almaktadır. Hal böyle iken bazı bilim adamlanmız "dep- remdeerkenuyanolanaksızdn-" di- ye kestirip atmakta, depremde er- kenuyan çözümlerini reddetmekte, bu suretle birçok yöneticiyi etkile- mektedirler. "Bu konuda yapacak bir şey yoktur. öten ölür, kalan ka- hr" zihniyeti altında yöneticilerin genellikle erken uyan girişimlerine önem vermemekte olduklan görül- mektedir. Oysabunakarşınbirçokbilimada- mının "erkenbilgi/uvansstemi'"nin hiç vakit yitirilmeksizin hemen ku- rulması konusunda ilgilileri ve ka- muoyunu defalarca uyardıklan, ba- sında bu konuya sık sık yer verildi- ği bilinmektedir: Örneğin Prof. Dr. TuncayTsymaz (tTÜ), "Deprem Erken BOgi Siste- nü" için bir bilgi agı kurulmasını önermektedir. (2) Prof. Dr. Ahmet Ercan da (ÎTÜ) tüm eTken uyan verjlerinin değerlen- dirümesi ve erken uyan bulgulan- na ulaşılması için bir an önce giri- şimlerde bulunulmasını sürekli sa- vunmaktadır. (3) Marmara'da Eylül-Ekim 2000'de gerçekleştirilen Kuzey Anadolu Fa- yı araştırmalannın ardından ünlü yerbilimci XavierLePiçhonda Mar- mara dibine OBS sismometreleri konarak fay etkinliklerinin sürekli iz- lenmesini öğütlemiştir. (4) Dünyanmdepreraekarşjönlemkr- de deneyimli ülkeieri arasındaki Ja- ponya'da uygulanan "Tokai Erken UyanPlanı" devletindepremde hal- ka karşı bir sorumhıhıkve saydam- hk örneği oluşturmaktadır: Beklenen Marmara depremi ben- zeri büyük depremler geçirmiş Ca- liforniahlann 1906 San Francisco depreminden beri, Japonlann ise 1923 Tokyo depremindenberi kent- lerinde sağlam altyapı ve depreme dayanıklı kentleşme sorunlannı ba- şanyla çözmüş ohnalanna rağmen, aynca deprem izleme ve erken uya- n sistemi de kurarak deprem etkin- liklerini sürekli değerlendirdikleri, erken uyan konusunda da örgütlen- miş olduklan görülmektedir. Özel- likle Japonlann "Tokai Planı" er- ken uyan örgütlenmesi alanında ör- nek bir model oluşturmaktadır. Bu amaçla Japonlar, okyanus di- bi dabil 67 noktada erken uyan iz- leme istasyonu kurmuşlardır. Sürek- li izleme ile bu noktalardan sağlanan bulgular 5-6 kişilikbiruzmanlar ku- rulu tarafından değerlendirilmekte- dir. Kurul üyeleri başkanlannrn çağ- nsı üzerine 30dakikaiçinde Tokyo'da toplantıya katılmakla yükümlüdür- ler. Bu kunılun gerekli göreceği er- ken uyan öngörüsü, hükümet kara- nna dönüştürülmek ve bir seferber- lik halinde uygulanmak üzere doğ- rudan başbakana iletilmektedir. Baş- bakan, en çok 2 saat içinde Bakan- lar Kurulu'nu toplayarak gerekirse alarm karan almakta, bu karar alın- dığında derhal TV ve tüm iletişim araçlanyla halka duyurulmaktadır. Bu konuda halka karşı tam bir say- damhkuygulanmakta, uzmanlarkiı- rulunun toplanma haberi dahi za- manında halka iletilmektedir. Ba- kanlar Kurulu sorumluluğu altında alarm verilince, örneğin okullar der- hal boşaltılmakta, trafik durdurul- makta, bankalar kapanmakta, ge- rektiğinde konut ve işyerleri de bo- şaltılmakta, halk deprem çantalan- nı alarakbilinçli bir şekilde önceden belirlenmiş noktalara sığınmakta, alarm bitince geri dönmektedir. (5) 1906 ve 1923 depremlerinden son- ra aradan geçen bir yüzyıla yakın zaman içindekentlerini depreme da- yanıkh altyapı ve yapılaşmaya ka- vuşturmuş olmalan depremkonusun- da deneyimli uluslannbu örnekte gö- riildüğü gibi erken uyan sistemine de ayncane denli önem vermekte ol- duklan dikkate alındığında, bekle- nen Marmara depremine hazırlık- sız yakalanacak olan bizlerin erken uyan bilgi ağını bir an önce kurma- mız ve erken uyan için ciddi şekil- de örgütlenmemiz gerekmektedir. Bunun zamanı çoktan gelmiştir, geç kalınmamalıdır. Devletinbukonudaciddibirsorum- lulukvekararlılık zincirinihayatage- çirmesi ve vakit yitirmeksizin ba$- rol alması zorunludur. (1) Depremde Erken Uyan Soru- nu-Beklenen Marmara Depreminde Erken Uyarımn Önceliği, Zorunlu- luğu ve Çözüm Yolları - E. Kulak- sızoğhı, Rapor, Mart 2000 Di- zayn/Konstrüksiyon, Nisan 2000/sa- yı 174, CBT, 19 Ağustos 2000/sayı 700, Yapı, Ağustos 2000/sayı 225. (2) Deprem Erken Bilgi Sistemi - Tuncay Taymaz, CBT, 18 Aralık 1999/sayı 665. (3) Bir Depremin Olacağı Belli Olur mu? - Ahmet Ercan, CBT, 19 Ağustos 2000/sayı 700. (4) Fayın Kalp Atışlarım Sürekli hler Hale Geleceğiz - Xavier Le Pichon, Cumhuriyet, 24Eylül2000. (5) Deprem Kuşağı - MatthysLevy, Mario Sarvatori, Şubat 2000, Japon- ya'da Tokai Planı, sayfa 175-179. ARADABİR AYŞE tLHAN Tanh Öpetmeni Tıne Gam Yükünün../ Israilli dostum Nelly'den yılbaşında her zaman- ki gibi güzel ve akıllıca yazılmış bir kuttama kartı aldım. Birçok Yahudi gibi çilelidirNelty- Ikinci Dün- ya Savaşı süresince çalışan Nazilerin ölüm kamp- lanndan birinde anne, baba ve erkek kardeşini yi- tirmiş. O zamankt Çekoslovakya'nın Brunn ken- tinde dogmuş; mühendis babası, hamarat anne- si ve küçük kardeşiyle mutlu yaşayan bir küçük kız iken "önce çocuklan kurtaralım paro/ası" ile ça- lışan bir örgüt tarafından dışanya kaçınlarak Isra- ü'e götürülmüş. Ondan sonra da kaderini yaşama- ya başlamış. Her yaz Brunn'e gidip çocukluğunu anyor. Kart, Hayfa'nın kuş bakışı görünüşü, hari- ka bir güzellikte. Arka yanında küçük bir resimde Hayfa'nın 50 yıl önceki hali. Iştetam "beldeler, kâ- şanelerie viraneler" çelişkisi... Nelly diyor ki: "Or- tadoğu'da banş yok; şu var ki, iki halk Araplar ve Yahudilerbirarada güzelyaşıyoriar; özellikle Hay- fa ve öbür kentlerde; politikacılar suçlu." 10 günlük dinlencede Galata Köprüsü üstünde engelleri aşırttıkları oltalan ile balık tutanlardan bi- ri, gazetecinin "Burada balık tutmakyasak" sözü- ne karşılık "Türkiye'de yasağa kim uyuyor ki biz uyalım" yanıtını veriyor. Bu yaygın ve çok korkunç sonuçlar dogurabilecek bir düşünce ve kanı. De- mokrasiyi yasak tanımamak olarak algılamamanın yanında kötü yöneticilerin ve yönetimin kokuş- muşluğunun verdiği cesaretle meydan okuncası- na söyleniyor bu sözler. Gerçek demokrasiye di- siplinli yaşamak, hukuk devleti var edilerek ve la- iklikle ulaşılacağı halka nasıl anlatılacak? Eğitim- öğretim ve nüfus artışına dur diyerek. Af ile dışanya çıkanlann bir bölümü suça susa- mış gibi saldırıyorlar düşman bildiklerine. Peki bu işe hapishane mi dayanır, mahkemeler mi daya- nır? Bozulma ve yozlaşma ise her kesimde; bulaşı- cı hastalıkgibi. Işsizlik korkunç deniliyor. Peki, he- le Istanbul'da Türk hizmetçi kullanmamak moda- sına ne buyurulur. Türkçe bilmeyen Moldovalı, Ro- manyalı vb. kadınlar piyasayı tutmuş; onlan pazar- layan şirketlerartıyormuş. Yabancı kadınlardolar- laria çalışıyoriar, Türk Urası'na burun krvınyoriar- mış. Konuşulmasına bite dayanamadığım böyle durumlara nasıl katlanıyor Türk hanımlan (!). Onu- rumuzu kimlere sattık biz?.. Yine ancak eğitim-öğ- retime bel bağlamak gerekiyor. Rahleler, Kuran kurslan, din sömürüsü için olmamalı. Askere, iş- lerine gelmediği İçin dilleri, dudaklan dışan sarka- rak esip gürieyenlere şaşıyorum. Şeriattan, tür- bandan yana olduklannı nasıl unutuyoriar. Yararları saymakla tükenmeyecek gazetem Cumhuriyet, çizgisinden hiç şaşmayarak aydın- lanma yolunda ilerliyor. Kültür hizmetleri başlı ba- şına büyük başandır. Cumhuriyet okurian her gün artmalıdırki dertlere deva kolaylaşsın. Ibsen'i me- rak etmişimdir. Gazetenin, hem de bedava, sun- duğu kitaplar arasında onun "Yaban ördeği" ad- lı kitabı geldi elime kolayca. Önsözdeki şu satıria- nn altını çizmişim: "1877'de yayımlanan Toplu- mun Direkleri adlı oyunu, mutlu sonla biter: Doğ- rv birrvh, özgürbirruh toplumun direkleridir." Ül- kemin taşından, toprağından, köyünden, kentin- den sanki yedi kat yerin altından yolsuzluk ve ah- laksızlık fışkınrken Atatürk günlerini, "Her uğra- dığın yerde senin şaheserin var" denilen zamanı yaşamış bizim kuşak, ancak gözyaşı dökerekdert bastırmaya uğraşıyor: Necati Cumalı'yı da yitir- dik. Her şey söylendi, ünlü yazarianmıztiyatro çev- resi anlartılar onu. Ama şu da söyiendi: "Sağlığın- da ilgisizlikten çok yakındı." Işte bu bana doku- nuyor. Ne demiş bizim Cumalımız: "Bu yaşıma ka- darne yaptım diye sorulacak olursa alacaklı çıka- nm ben. Kimsenin haylazlık etmeye hakkı yokya- şamda!" llahi Sevgili Cumalı, naylazlık ne demek; keşke ne kadar olsa, biz haylazlıga dünden razı- yız. Ahlaksızlık, hırsızlık çamurunda can çekişiyo- ruz gayri. Muammer Aksoy Yaşıyor! Prof. Dr. Mustafa ALTENTAŞ ADD Kurucu üyesi P rof. Dr. MuammerAksoy'un, ara- mızdan kopartılıp alınmasının üzerinden on bir yıl geçti. Bu on bir yılın ilk üç yılında, 31 Ocak'- larda, Sevgili Uğur Mumcu'nun dakatılımı ile alanlarda, salonlarda, gömü- tü başında, Aksoy'u anmak, onu yaşatmak için bir araya geliyorduk. Muammer Hoca- mızdan üç yıl sonra, bu kez, Uğur Mumcu ortadan kaldınldı. Bu iki değerli insanın, ya- şarken sürdürdükleri birliktelik, dava arka- daşlığı, ülkübiriiği, öldürürmelerindenson- ra, bu kez yığınlarla bütünleşerek sürdü ve sürmekte. Bu iki insanın, yasamlannda ve yaşamdan koparnlmalanndaki ülkü ve yaz- gı birlikteliği, tek güne sığdınlabilecek an- ma/yaşatma etkinliklerinin, "Adalet ve De- mokrasi Haftası" adı altmda, bir hafta bo- yuncutoplumunbelleği ve gündeminde yer tutması sonucunudoğurdu. Gazetemiz Cum- huriyet'in 24 Ocak 2001 günlü sayısında "Karanhklar Aydmbuısm'' çağnsı başlığı oluştururken, ertesi gün; "Mumcu'yu An- dık - KemaBst, özgürlükçü, demokrat, ba- ğunsıztakçı kalemin öldürülmesâninüzertn- den 8 yıl geçti, ancak Türkiye onu unutma- dL YıBar önce sövkdikkri, bugün bir bir kamtiamyor'' başlıklı çerçeve yazısı, bu top- lumsal sahiplenmeyi gözler önüne sermek- teidi. "Adalet ve demokrasi'' istemimiz, Ak- soy'un duşürülmesinden, Mumcu'nunpar- çalanmasından bu yana, yığınlarca seslen- dirihnekte. Arada Susurluklann, faili meç- hullerin, yargısız infazlann, insanlık suçu işkencelerin, yolsuzluklann, hırsızlıklann, şeriat özlemci ve eylemcilerinin peşine düş- memize karşın sonuç yok! Değişmezliğin, hatta giderek daha da kötüye gidişin asıl nedeninin yanıtını Muammer Aksoy vere- cek ve böylece yaşıyor olduğunubirkez da- ha bize kanıtlayacak. Aksoy; Cumhuriyet gazetesüıin armağa- nı olarak da yayımlanmış bulunan "Ata- turk ve Tam Bağunsnhk" adlı çalışmasın- da; "ülkemizindeiçindebulunduğuazgeBş- mişülkelerdeyaşanan çeşitii siyasal, ekono- mik,tophımsalvekürtürelsorunlaruıolum- hı yaüçözümfcrekavuşturuimasnun,gerikal- mıştak çemberinin kmlarak çağdaş bir top- hunadönüşebflmesinin,yurttaşlaıiningönenç vegüvenliğeulaşabflroeferinin, gerçekanlam- da ah ve üstyapı devrimlerine bagh bulun- duğunun" altını çizerek, bu devrimlerin gerçekleştirilmesinin ise "ulusal bağımsız- hk 0e sıkı süoya inşldli" olduğunu söyle- mektedir. Aksoy; geri kalmış toplumlann ba- ğımsızlıktan uzaklaşmalannmvebununya- rattığı kısırdöngünün, bu ülkelerde, insan onuru ile bağdaşmayan çeşitii eşitsizlikle- re neden olduğunu ve geri kalmışhktan kur- tulmarun olanağını, gelecek açısmdan da ortadan kaldıracağı uyansında bulunmak- tadır. Aksoy; toplumun günü ve geleceği bakı- mından yaşamsal önem taşıyan kararlarda, yabancı ülke, kurul ve kuruluşlara, ulusal istencin önüne geçme hakkının tanınması- nrn, yasama, yürütme ve yargı hakkının ulu- sal özünden kopartılması sonucunu doğu- racağını bütün bunlann ise toplumlann, ge- ri kalmışlık kısırdöngüsü içinde debelenip dunnasnıa neden olacağını, bağımlılık iliş- kisinin, o devlet ve halkını kendi yarannın savunucusu ve temsilcisi ohnaktan çıkarhp, yabancılann çıkarlannın tutsağı kılacağını belirtmektedir. Aksoy'un, Atatürk'e dayandırarak öne çıkartmak istediği tt tam bağunsızük" kav- ramının asıl önemi, demokrasi ve adalet ko- nulannda karşımıza çıkmaktadır. Aksoy, "tam bağımsızhğjn ekleedilemediği yadaeV den kaçınldığı ülkelerde,siyasalrejimsoru- nunu bile, yurttaşlann ve toplumun yaran- na olarak ohımlu çöznmlere kavuşturma olanağuun yitirileceğinü sözgelişi, ülkede, 'neo-klasik demokrasinin' bir an için ger- çekkştirümesi durumundabile, bağımhbu- hınulan devlet kurul ve kurumlann, anılan toplumda gerçek bir demokrasinin uygu- laıunasmaizinvermeyeceğini'' söylemekte- dir. Sayın Aksoy, günümüzde de, petrol ve yeraltı kaynaklanmıza sahiplenmesi ile, öğ- retmen ve kamu çalışanlannın örgütlenme savaşımı ile, laikliğe çağnsı ile, sosyal hu- kuk devletine olanbağlılığı ile; düşünceler- de, yapıtlannda ve kurucusu, önderi oldu- ğu ADD'ler ile dimdik ayaktadır. Kutup Yıldızı'nın parlaklığı ile bize, yol gösteri- ciliğini sürdürmektedir. Aksoy'lara, Mumcu'lara ve benzerlerine karşı ödeyeceğimiz borç, sergileyeceğimiz saygı, katillerinin ve azmetüricilerinin bu- lunması ile birlikte ve belki de ondan önce, ilkelerinin ve ülküîerinin yaşama geçiril- mesi ile anlam kazanır. OktayAkbalBile... ÇetinALPDUNDAR 9Ocak 2001 tarihli Cumhuriyet gaze- tesindeki köşesinde Sayın Akbal; "CHP Brtiyor mu" diye soruyor. Oktay Akbal tanınmış bir kişilik. Ödün- süz Atatürkçü, dürüst bir devrimci demok- rat. Onun gibi bir yazann, CHP'ye ilişkin "kızgınnğı'', "kaygüan ve umutsuzluğu" dikkate alınmazsa, daha ne denebilir? Sayın Akbal diyor ki: "Kemanstçizgiden kopmuş bir CHP'nin Atatürk CHP'siyle ne flgMkahnışbr?Başkabirpartidirşirndikar- şnnKdakLbarajm hep abmdakabnaya mah- kûm, kişüiksiz bir hizip! Hete 'Anadolu so- lu' diye mtaya aülan düşünce ucubesi neyin nesL." CumhuriyetikuranAtatürk'ünpartisi olan CHP'nin ilk kez Meclis dışında kalmasrru başaranlann (!) ne tür duygular içinde ol- duğunu bilemeyiz. Ama Cumhuriyetimize ve emekçi halka karşı, en azından kendi vicdanlannda rahat olamayacaklarrm söy- leyebiliriz. CHP'nin Meclis dışında kalmasının yü- rek acısını en çok işçisiyle, köylüsüyle ve memuruylabupartiye, buCumhuriyete gö- nül vermiş milyonlarca insan duyumsamış- tır. Şimdi CHP'ye seçimlerde oy veren ya davermeyen, kızanveküsenler, yaşanan sü- reçte CHP'nin Meclis dışında kahnış olma- sının acı deneyimini yaşıyorlar. Dahası, CHP'siz bir Meclis'in değerlendirihnesi fir- satını yakalamışlarken "Anadolu solu" di- ye bir "düşünce" ucubesi (deyim Sayın Ak- bal'a aittir) ile karşı karşıya kahyorlar. Sanki birileri CHP'nin ayağa kalkması- nı, köklerine dönmesini engellemeyi görev edinmiş gibidir. Tam da Mustafa Kemal'in kalıtı (mirası) olan laik Cumhuriyetimiz, bölücü, şeriatçı ve yeni liberal güçlerce tarihinde görühne- dik ölçüde kuşatılmışken!.. Tam da emperyalist Batı'nın her boydan ve soydan Sevrci rövanşistlerinin gözü dön- müşçesine saldınlan sürüyorken!.. Böylebirrastlantı sizce de ilginç değil mi? "Anadolu solu" 'Alü Ok'un yerine geçi- rilmek isteniyorsa... Birincisi, 'Alti Ok' hangi solun ilkeleri- dir? 'Altı Ok' hem ulusal ve hem de evren- sel devrimci, aydınlanmacı, halkçı ve hüma- nist değerlerden esinlenmemiş midir? îkincisi, 'Alb Ok' bugün ülkemizin en te- mel gereksinimlerine çözüm getiriyor. (Böy- le düşünenlerin varlığı biliniyoT.) Bu sav, ül- ke gerçekleri ışığında açıklanmak durumun- da değil midir? Üçüncüsü, "Anadolu sohı" Edebaü üze- rinden genel olarak "cemaatterle''flörtet- meyi amaçlamıyorsa, neyi amaçhyor? Biz yine de tüm içtenliğimizle, CHP'siz bir Meclis'in Türkiye'nin haynna olmadı- ğı ve olamayacağmı belirtmek isteriz. TC BAMRKÖY 5. SULH HUKUK MAHKEMESİ'NDEN Esas No: 2000/527 Karar No: 2000/1545 Mahkememize açılan vasi tayini davasında verilen karar gereğince, davanın kabulü ile Erzincan 1945 dlu Ismail ve Kibar kızı Çeşmınaz Yılmaz'ın mevcut hastalığı nede- niyle hacir altına alınmasına, kendisine Îstanbul ılı Güngören ilçesi, Gûneştepe Mah. cilt 027/03, aile sna 249 ve sıra 1 'de kayıtlı tsmaü ve Kibar oğlu Tercan 1934 d.lu ağabeyi Nazım Ydmaz'ın vasi olarak nasp ve tayinine 21.12.2000 tarihinde karar venlmıştir. llan olunur. 23.1.2001 Basın: 4684 TC ÎSTANBUL ı. SULH HUKUK HÂKİMLtĞt'NDEN Dosya No: 2000/755 Vasi T. Hastalığı sebebiyle Sadiye Oya Tümbek mahkeme- mizin 26.1.2001 tarih, 2000/755 esas, 2001/35 karar sa- yılı ilamı ile vesayet altına alınrruş olup, kendisine Ata- türk Mah. Yayla Sok. No: 10 D. 1 Omraniye-tstanbul adresınde ikamet eden dayısı Mesut Yavuz'un vasi tayi- nine karar verilmiştir. Uan olunur. 26.1.2001 Basın: 4599 PENCERE Rüya mı, Kâbus mu, Gepçek mi?.. Osmanlı Imparatorluğu'nun nüfusu 1844'te Mı- s»r, Tunus, Eflak, Bogdan ile birlikte 36.5 mityon- du; kuşkusuz bu sayı kesin degildi; üç aşağı beş yukan bir hesapla ortaya çıkanlmıştı. 1927'de yapılan sayımla Türkiye Cumhuriye- tj'nde yaşayanlar saptandı: 13.6 milyon. Birinci Dünya Savaşı'ndan önceyaşanan Balkan Savaşı 1912'de patlak vermtşti. 1914'te Birinci Dünya Savaşı.. 1919'daMütareke.. Kurtuluş Savaşı'nı da bu takvime eklersenız, 1922'de düşmanı Izmir'den denize döken Türki- ye, 10 yıl sürekli iç ve dış savaşla büyük bir fela- ket yaşadı ki bu tragedyada bizim suçumuz elbet- tevar. Ama 1915'te işgalci Rus ordulanna katılan Er- menilerin, 1919'da istilacı Yunan ordusuyla işbir- liği yapan Rumlann hiç mi kusuru yok?.. Emperyalizmin Anadolu'yu bölüp paylaşmak hır- sı, bu güzelim topraklarda Türkler, Ermeniler ve Rumlann bir arada banş içinde yaşamak olanak- lannı ortadan kaldırdı; bir yandan "Ermeni tehci- ri'ne, öte yandan "mübadelesi"ne yol açtı. Anadolu boşaldı. • 1927'de -savaşlardaki kayıplar nedeniyte- Tür- kiye'de 1000 kadına 927 erkek düşüyordu. 10 bini aşkın nüfuslu yerieşim yerierinde oturan- lann sayısı toplam nüfusun yüzde 16.3'üne ancak ulaşıyordu; demek ki Türkterin yaklaşık yüzde 85'i köyde yaşryordu. 100 bini aşkın nüfuslu iki kent vardr. Bıri Istan- bul'du, öteki Izmir... 1927 sayımına göre Türkiye'de -eski yazıyla- okuma yazma bilen 1.1 milyon kişi vardı. Bir ülke düşünün ki 1 milyon 100 bin kişi okuma yazma biliyor; 12 milyon 500 bin kişi okuma yaz- ma bilmiyor; insanlann yaklaşık yüzde 85'i ışıksız, okulsuz, yolsuz köylerde yaşıyor, Atatürk bu top- lumda cumhuriyeti ilan edip "Aydınlanma Devri- mrneyöneliyor... Ama şimdi bu Atatürk "Neden demokrasi yap- madı" diye eleştiriliyor. Ulusal getir 1923'te toplam 1 milyar 78 milyon Türk Lirası idi. Kişi başına 83 TL. O günkü döviz fiyatlanna göre 46 Amerikan Do- lan, 83 Türk Lirası'ydt. Yine 1927 sayımına göre çalışan nüfusun yüzde 78.2'si rençberdi. Karasabanla üretim yapılıyordu; köylü Osman- lı'dan arta kalan "âşar vergisi" altında eziliyordu. Bu vergi ürünle ödenirdi. 1924'te toplam devlet geliıieri 153 milyon liraydı. Sanayi ise 1923'te an- cak uzak bir hayaldi; ülkenin üniversitesi ve mer- kez bankası yoktu. Cumhuriyet, Osmanlı'dan böyle bir miras dev- raldı; ama, üstesinden geldi; cumhuriyeti kuranlar hem iç ve dış düşmana karşı savaşarak Anadolu'yu kurtardıter, hem ortaçagdevietinitasfiyeederek "Ay- dınlanma Devrimi"ve felsefesi hukukuna dayanan çagdaş bir devlet kurdulan hem bütün dünyada say- gınlık kazandılar. • Bir de bugünkü halimize bakın!.. Ulusal geliri toplam 200 milyar dolara uiaşmış, yüzde 90'ı okuma yazma bilen, 60 üniversitesin- de kadrolan yetişmiş 70 milyonluk bir ülke, geçen yüzyılın başında Anadolu'dan kovduğu emperya- listlerin karşısında kişüiksiz, boynu eğik, zelil, rezil, rüsva... Fakültemiz Araştırma Görevlisi H. AHU HATİPKARASULU'nun Babası MUSTAFA AHMET HATİPKARASULU vefat etmiştir. Merhuma Tann'dan rahmet yakınlanna başsağlığı dileriz. Yıldız Teknik Üniversitesi iktlsadi ve idarl Bllimler Fakültesi öfiretlm üyeleri İLHAN BAS'l UNUTMAYACAĞIZ! Gefek asker, gerekse sivil yaşamında Kemalizmi kendine rehber edinmiş, Cumhuriyetifi ve devrimlerin yılmaz savunucusu, "Oemokratik - Laik Sosyal Hukuk Devleti tetnel ilkelerini gerçek anlamlan ile hayata geçirmek" amacı^a t>tr araya geten Sivil Toptum Kuruluşlan Bir1i§i (STKB) yöoeticiterinden mûcadele arkadaşımız İLHAN BAŞ'ı sonsuzluğa uğurladık. Tüm devrhncUerin bası sağ oteun! İLHAN BAŞ'tn anılan ve mücadelesi yolumuzu aydıntatmaya devam edecektir. Stvtt Toplum Kıınılujlan Bimtf (STKB) A«krn Noem Baskan HASMITATAHAN Değeriieşi İLHAN BAŞ'I yrtiren sevgili arkadaşımız ve üyemiz FATOŞ BAŞ'ın acısını payiaşıyor ve başsağlığı diliyoruz. CYDD BEYOĞLU SUBESİ
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle