Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 31 OCAK 2001 ÇARŞAMBA
14 il. UJ\ kultur@cumhuriyet.com.tr
'Şehir Uykuda'ilkçağdangünümüze uzanan metinlerin kolajıyla 'ortakinsanVsunuyor
Uygarlılda öfkeli hesaplaşmaMELTEMKERRAR
"Bizler akhmızı iyice yitirdik. Yai-
nızca bireyler değfl, milletier de. Ci-
nayeti, insan öldürmcyi kanunlarla
yasakbyoruz; savaşı, toplu öldürme-
yi, katuamı alkışbyoruz. Vahşetimi-
zm ve aç gödülüğûmüzün smın yok.
(._) Bir kişinin edeccği bir halt ötüm
cezasryia engeuenmeyeçahşüırken ay-
nı halb yiyen üniformah askerieri al-
laşlryoruz. Hayvanlann en nazik, en
ince ruhlu olanı insan, öbür hayvan-
lar banş içinde yaşarken savaş yoluy-
la kan akrtarak zafere ulaşmaktan
utanç duymuyoıf Seneca(MS 1. yüz-
Uzzerinden yüzyıllar geçti bu söz-
! lerin. Kore'de annesinincesediyle ge-
\ çirdiği günlerden sonra herhangi bir
i duygu gösteremeyen bir çocuk,
'^ Auschvvitzkamplan, Hiroşima... Uy-
garlık yüzyülannı eklerken birbiri-
. ne, geriye dönüp bakınca değişen pek
'bir şey yok, işkencenin. zulmün ar-
tan şiddetinden başka! Ozgûr Erkek-
B'nin uyarlayıp yönettiği, Zeynep Ef-
ser Erkekli ile birlikte sahneledıkle-
ri "Şehir Uykuda" insanlığm ortak
yazgısını, "ortak" bir düle ele alıyor.
Babylon'da sahnelenen oyun, Sha-
kespeare'den Seferis'e, Nâzım Hik-
met'ten Refika Bezirci'ye Metih Cev-
det Anday'dan Enzensberger'e çok
sayıda mernin bir araya getirilmesiy-
le oluşturulmuş yanm saatlik bir ko-
laj. Çokfarklıbiryapıdailkkez 1995
yılında sahnelenen oyun, iki oyuncu-
nun 1980'liyıllaradayanançalışma-
larının sonucu olarak ortaya çıkmış.
'Parçalanmışhğı sevryorum'
Her şey Enzensberger'ın "Karda
GömülüBirTüy"adlışiiriyle başh-
yor.Ardından Shakespeare'in "Ofel-
ya"sı ve Melih Cevdey Anday'ın kö-
şeyazısındaki ahntının paralelliği ek-
leniyor ve arkası geliyor.
Metinler, ortaklıklann yanı sıra bir
işkencecinin rehben ile bir kurbarun
tanıklığının birbirine kanşması gibi
belirgin kontrastlan da içinde taşı-
yor. Ozgür Erkekli "biri ak diğeri ka-
ra olarak" art arda gelen metinlerin
birbirine bağlanışını patchwork'ün
Lncak gündelik şeyleri paylaşıyor insanlar. Kendimize bile söylemekte
geciktirdiğimiz bazı sözleri paylaşmak için bu oyun, bir aracı, bir firsat. Necatigil'in
şiiri gibi sevgileri yannlara bırakıyoruz, o sıcak yumuşak dokunuşlar hep yannlara
kalıyor. Sonra hepimiz oyundaki gibi, uygarlığın vahşetine kaptınp gidiyoruz. O küçük
durak bizi ne kadar öteye götürürse, bizim için sevindirici.'
kumaşlann farklı renklerdeki yün ve
sentetik kumaşlan bir arada kullanan
yapısma benzetiyor.
Farklı zamanlara, yapılara ve in-
sanlara aıt metinler, izleyiciyi de içi-
ne alanbirbütünlük içinde tasarlana-
rak bir araya getirilmiş. Metinler ay-
nı sahnede buluşurken anlatmak is-
tediklerinin de aslında hep "aynı" ol-
duğunu duyuruyor ısrarla. Erkekli
için kolaj bir oyunun en büyük soru-
nu, antoloji gibi durmamasuu sağla-
mak ve yepyeni bir oyun haline dö-
nüştürebilmek. "Ancak bunu başar-
dtğuuzda kendingindenhgi vakabyor-
sunuzT
Oyunda kimseyi ve hiçbir şeyi can-
landırmadaıv metinlerdeki "ortakin-
sanı" sahneye taşıyan Zeynep Efser
Erkekli, kolaj bir oyun oynamarunbir
oyuncu için aslında farklı bir şey ol-
madığını dile getiriyor. "BeÛdben de
"bir" okhığum için oyuncu oMum,
her gün vûcudumun bunerce parça
içinde dağıbp başka bir şekle dönüş-
tüğiuuigorüvorum. H*yatmu bep bu
hsyaUerie,fotoğraflavaşryonım. Biri-
nin yüzünû, çocukluğıunda gördü-
ğûm bir resimk birlikte görüyorum.
Başı sonu olan berhangi bir metinde
de oyuncu olarak böyle bir parçalan-
mışhğı seviyorum."
Değiştirmek değil yüzleşmek
Farklı zamanlara aitmetinleryan ya-
na, karşı karşıya ya da üst ûste gelir-
ken yanm saatlik süre içinde kısa uy-
garlık tarihimizin, yüzlerce ölüm hi-
kâyesinden başka bir şey olmadığını
vuruyoryüzümüze. Özgûr Erkeklıde
oyununu zorunlu olarak tarumlama-
ya çalıştığı zamanlarda "bir tûr uy-
garhk hesaplaşmaa" olarak nitelen-
diriyor. "Uygaruk dediğimiz şey iyi
birşeymiacaba?Tohumutoprağasap-
Iiuhğimi7 zaırmnringnıtmı yaptıkkii*
îzleyicinin çoğu zaman "yeter" olan
tepkısinin nedenini de böyle açıklı-
yor Erkekli. Oyundan sonra bir izle-
yicinin "Sorumluluk duydum" sö-
zûnü her türlü teşekkûrden daha ûs-
tün tutuyor. Çünkü bu paylaşım, bel-
ki de bir oyun değil, "kendimizi içt-
mizdeki dünya öfkesini sağattma ça-
bamıa paylaşma isteği"...
Bu, bir tûr dünyayı değiştirme ça-
bası anlamına da gelmiyor.
a
DeğJştir-
mek çok iddiah bir söz. Değiştirmek
değQiş,insanlann kendüeriyle ve baş-
kalanyla yuzleşmesi gerektiğini ha-
tııiamalan ve durmalan, zaten deği-
şim de oradan başlar"
Insanların hayatla, ölümle ilgili
unutkanlıklanndan ötürü yaşadıkla-
rını içinde saklamadıklanm, yarala-
nnı kabuklarla sakladıklanru söylü-
yor Zeynep Erkekli. "Ancak günde-
Bkşeyleri payiaşryor insanlar. Kendi-
mize bile söylemekte geciktirdiğimiz
bazısözleripaylaşmak içinbuoyun bir
aracı, bir firsat Necatigil'in şüri gibi
sevgileriyannlara bırakryonız,o sıcak
yumuşak dokunuşlar bep yannlara
kahyor. Sonra hepimizoyundakigibi,
uygarhğm vahşetine kaptınp gkUyo-
nız. O küçükdurakbizine kadar öte-
ye götürürse, bizim için sevindiricL"
Oyunda yalnızca ikisi belirtılen
1942 ve 1992 tarihleridebirbaşka «ay-
nı"ya götürüyor izleyiciyi. Aradan
geçen elli yıl, gazete kupürlerinde ya
da fotoğraflarda gördüğümüz vahşet-
ten hiçbir şey azaltmıyor çûnkü!
Elimize bir çiçek gibi tutuşturulan
buruşturuuTiuş kâğıt parçalannın her
birini açtığınızda böyle bir fotoğraf-
la karşılışıyorsunuz. Eski bir makine
çahşıyor, Mkhelangeto'nun bir res-
miyle herhangi bir savaş zamanına
ait bir fotoğraf yan yana geliyor du-
varlarda. Metinler gıdıp geliyor, re-
simler gidip geliyor, gözalıcı bir ışüc
beliriyor üzerinizde, kamera sizi yan-
sıtıyor şimdi de!
Oyun, 13 Şubat'ta saat 18.30 ve
20.30'da, 20 Şubat'ta ise saat 1830'da
Babylon'da izlenebilir.
Sundance Film Festivali
Doğadan estetikctyıkhımalar
tbrahim Demirel, kuşbahşı görünümüyle dünyayı objektifıyle saptayıp izlettiriyor
ÖZLEMALTUNOK
'Seyirci Ödülü'nü 'The Road Home' altü.
En ıyı fılm odulu
'Believer'ın oldu
Knltür Servisi-Oyun-
cu ve yönermen Robert
Redford tarafından ku-
rulan 'Sundance Film
Festivafi-2001'in sonuç-
lan açıklandı.Bu yıl 'EJI
İyi Film Ödülü'nü
Henry Bean'in senar-
yosunu yazdığı ve yö-
nettiği, gerçek bir hikâ-
yeye dayanan 'Beüever'
adlı film aldı. Fılrnde,
Yahudi geleneklerine
ve ideolojisine karşı çı-
kan bir gencin Yahudi
karşıtı eylemle-
re girişmesi ve
giderek fanatik
bir militana dö-
nüşmesi anlatılı-
yor.
'En İyi Bdge-
sd Ödülü'. Ro-
bertEads'in'So-
uthern Com-
Ibrt'unagiderken
'En tyi Senaryo Ödü-
lü'ne Christopher No-
len, 'Memento' filmi-
yle değer görüldü. 'En
İyiKısa Füm Ödülü'nü,
yönetmenlığini Paul
Harrill'ın yaptığı 'Gina,
An ActresSjAge 29' al-
dı. 'SeyirciOdülü'ne ise
ChangYimou'nun 'The
Road Home' filmi de-
ğer görüldü. Drama da-
lında 'Jüri Özd Ödü-
lü', Todd Fteld'm yö-
nettiği ve Sissy Spa-
cek'in başrolünde oy-
nadığı 'In The Bedro-
om' filmine; belgesel
dalında 'JüriÖzdOdü-
lü\ Edet Belzberg'in
yönettiği 'ChildrenUn-
derground'a verıldi.
Mario Novaro'nun yö-
nettiği '\Vrthout A Ta-
ce' ve Sandra Wer-
neck'in yönettiği 'Pos-
sible Loves' ise bu yıl
'Latin Amerika Süıe-
ması Ödülü'nü payla-
şan filmler oldular.
Henry Bean'in 'Believer'ı.
'Sundance Film Fes-
tivaB'nin bu yılki 'Onur
Ödülü' ise bağımsız si-
nemaya hizmetleri do-
layısıyla Junanne Mo-
ore'a verildı.
Festivale çok sayıda
rock ve pop yıldızı ka-
tıldı. Mick Jagger, Co-
urtneyLove, Radio He-
ad. Macy Gray, John
MeBencamp,REM gru-
bunun üyesi Michael
Stripe da festivale katı-
lanlar arasmdaydı.
tbrahim Demirel, yaşam biçimi olarak
algıladığı sanatı, yine estetik bir sanat yapıtı
gözüyle baktığı 'doğa' uzerinden paylaşıyor
son sergisinde izleyiciyle. îstanbul Menkul
Kıymetler Borsası'nda yer alan fotoğraf
sergisinin bütün yaşarru kapsayan bir sürecın
somut göstergeleri olduğunu belgeliyor.
-Objektifinizi doğaya çevirirken çıktşnok-
talannız neler oldu ve nasıl bir yöntem izte-
diniz?
tBRAHİM DEMİREL- Çevreme grafi-
ker gözüyle baktığım için olsa gerek bu ça-
hşmalar ortaya çıktı. Grafık eğitimi alrruş,
sanatı yaşam biçimi olarak benrmsemiş bir
fotoğrafçınrn kareleri yahn çizgilerle izle-
yiciye ulaşmaktadır, süsleme, abartı yoktur.
Hiçbir filtre ya da bilgisayar müdahalesi
söz konusu değildir. Etoğa olduğu gibi en ya-
hn haliyle karşımızdadır. Her gün çevre-
mizde görüp de fark etmediğimiz küçük ay-
nntılar vardır. Doğa bir sanat eseri gibi son
derece estetiktir; onda olmayan hiçbir renk
ve forav yoktur. Ben de ondaki aynntılan ya-
kalayıp estetik anlayışımla doğadan ayıkla-
malar yapmaya çalışıyorum. Bir sanatçı ola-
rak onlan estetik kaygılarla sınırlannı oluş-
turduğumbirer sanat ürününe dönüştürme-
ye ve herkesin fark etmesini sağlamaya,
bende heyecan yaratan bu estetik oluşum-
ları herkesle paylaşmaya çalışıyorum.
-Yatayvedüşey düzlernler,açdarvegeomet-
rik açıhmlarla, doğada var obuu hangi göz-
le yansıtmaya çahştnuz?
DEMİREL - Sanat eğitimim zaten dün-
yaya bir estetik değerlendirme gözlüğüyle
bakmama neden oluyor. Ve sanat benim ya-
şam biçünim. Fotoğraf çekerken de sapta-
dığım her kare sanatsal birikiminün çerçe-
velenmesıdır. Karelerimde, çerçevenin için-
deki alanın her santimetrekaresi renk, ışık-
gölge, denge,ritimgibitemel ilkelerin özüm-
sendiği, estetik kaygılann yönlendirdiği bir
bilinçaltrnın dışavurumudur.
- Toprak, su ve onlann yarattığı dokusal
etki göze çarpıyor fotoğraflannızda. Sizce,
doğadan öğreneceğuniz neler var?
DEMİREL- Mimari denge unsurlanndan
güzel sanatlann estetiğine, grafiğin yalm-
lığuıdan matematik hesaplara kadar her şey
var doğada. Önemli olan, bakmayı, görme-
yi bihnek. Hayvanlann yaşam düzeninden
inşa ettikleri yuvaya kadar her konuda bu
inanılmaz estetik dengeyi görebiliyoruz.
Güzel sanatlar eğitiminde öğrencilere ön-
ceükle ışık-gölge, koyu-açık değerler, soğuk-
sıcakrenkler,denge,ritimgibi kavramlar öğ-
• "Bir estetik arayıcısı olarak konuyu
her açıdan, çok yönlü değerlendiriyorum.
Detaylan objektifimle saptayıp gözler
önüne serebiliyorum. Doğanın
kendisinde eşsiz bir estetik düzen içinde
sınırsız renk ve form kombinasyonu var."
Demirel için fotoğraf çekerken saptadtğı her kare, sanatsal birikiminin çerçevelenmesL
retiliyor. Bu açıdan baktığırruzda doğanın
en iyi öğretmen olduğu bir gerçek, önemli
olan da öğretmenin verdiklerini alabihnek,
dünyaya görmesini bilen gözlerle bakmak-
tır.
- Kuşbakışi ya da çeşrtii açılaria yukandan
bir bakış söz konusu fotoğraflannızda. Bu
biraz da bir dunıma dışandan bakmak mı?
DEMİREL - Bir estetik arayışçısı olarak
konuya her açıdan bakıyor, çok yönlü de-
ğerlendiriyorum. Genel olarak hepimiz göz
hizasındaki bir görüş açısından çevremize
bakıyoruz. Pek çok kez çekim yaprmştrm.
Bu kez de ender olarak yakaladığımız kuş-
bakışı görünümüyle dünyayı objektifimle
saptamak ve izlettirmek istedim. Dışandan
baktığım düşüncesinde değilim. Aksine do-
ğal ya da yapay çevreyle o denli bütünleşi-
yorum ki başkalarrmn göremeyip önünden
geçip gittiği detaylan objektifimle saptayıp
gözler önüne serebilmek, konuya dışandan
bakmayıp en ince aynntılan fark edecek ka-
dar bütünleştiğim anlamına gelir.
- Dokunan kflim ve izohips haritalarmı
andmın sürühnüş tarlalar, insan vedoğa bir-
tikteliğine bir göndenne mi?
DEMİREL - İnsan, doğanm ayrılmaz bir
parçasıdır. Doğarunkendisinde eşsiz bir es-
tetik düzen içinde sınırsız renk ve form kom-
binasyonu var. însanın doğaya müdahalele-
rinde de -sürülmüş tarla ömeğindeki gibi-
estetik görünümler ortaya çıkabılmektedir.
Bunlan objektifrmle saptamak oldukça ke-
yiflibirçalışmadır. Ancak, doğa-insanbir-
likteliğinden söz etmek. yaşadığrmız olum-
suzluklar -sel, toprak kayması, erozyon so-
nucu çölleşme. orman yangrnlan vs- düşü-
nüldüğünde neredeyse imkânsızhale gehnek-
tedir. însanın doğadaki tahribatını içim bur-
kularak izlemekteyim. Gelecek kuşaklann,
bugün yaşadığımız felaketlerden ders ala-
rak doğarun estetiğine sanat eseri korurca-
suıa özen göstereceklerini umuyorum. Apol-
Bnaire'in sözlenyle noktalamak istiyorum:"-
Her Tann yararîrken kendiimgesinegöre ya-
rata", ressamlar da böyle yapar. Ve bir tek
fotoğrafçüardır doğanm yeniden üretimmi
oluşturanlar^.''
DEFNE GÖLGESİ
TURGAY FtŞEKÇt
Oyunlar Arasında -İ.
Aksanat ProdüksiyonTıyatrosu'nda sahnelenen
Knepp, son yıllarda gördüğüm en etkileyici oyun-
lardan biri.
Bunun birkaç nedeni var. Başta çok insani bir
konuyu başanyia işleyen metin. Oyunun yazan Je-
orge Goldenberg Arjantin'in günümüz yazarta-
nndan, Knepp'i 1983'te yazmtş.
Yıllarboyutelevizyon ekranlanndan izlediğimiz,
ellerinde yakınlannın fotoğratları, kayıplannı ara-
yan insanlardan birinin yaşamından bir kesit ge-
tiriyor sahneye.
Kocası bir yıl önce götüriilmüş ve bir daha ken-
disinden haber alınamamış bir kadın, yatak oda-
sma geten resmi görevlilerce bir deney konusu ya-
pılır: Haftada bir gün kocasının sesi telefonda
kendisine dinletilmektedir.
Oyun, insanlann hayatlannı paramparça eden,
onlan her an rahatlıkla izleyip denetleyen koyu bir
baskı düzeni içinde güçlü kişiliğıyle ayakta kalma
savaşı veren genç bir kadının öyküsünü anlatıyor.
Bu son derece ustalıkla yazılmış oyun, tiyatro-
muzun yetiştirdiği büyük oyuncularca oynanıyor.
Köksal Engür, basktcı bir yönetimin, sinik, kur-
naz, kendi kişiliğinden değil ardındaki iktidardan
güç alan, aynı anda hem ürkütücü hem de zaval-
lı olmayı başarabilen resmi görevli olarak çok ba-
şanlı.
Oyunun baştan sona diken üsründeyrnişçesi-
ne izlenmesini sağlayan, oyun kahramanının üze-
rindeki bütün gerilimleri olağanüstü başanyla iz-
leyenlere aktarabilen Tılbe Saran'ın oyunculu-
ğunu anlatabilmek kolay değil. Bu oyun belki yal-
nızca onu seyredebilmek için bir kez daha izlene-
bilir.
Oyunla ilgili bir soyleşide, oyun metninin iki yıl-
dır ellerinde olduğunu, amaruh durumunun buyıl
bu rolü oynamaya elverdiğini söylemişti. Oyunu
izleyince bu sözlerin ne demek olduğunu çok iyi
anladım. Çok güç bir rol onunki. Ancak bu güç
rolün attından oyunculuk çizgisini daha yukanla-
ra taşıyarak çıktığı da bir gerçek.
Cürteyt Türel, oyunun bütünlüğüne katkıda
bulunan dengeli oyunuyla, izleyenler için aynı za-
manda bir oyunculuk gösterisi olan bu oyunu da-
ha da zenginleştiriyor.
Kurulduğundan bu yana birbirinden ilginç oyun-
lar sahneleyen Akbank Prodüksiyon Tıyatrosu'nun
bugüne dek sergilediği en iyi oyun Knepp. Sah-
nelerimiz için bir aşama.
•••
Genco Erkal, kırk yıla yaklaşan sanat yaşamı
boyuncaçoğumuz için ayn bir heyecan olmayı sür-
dürdü. Her oyununa aynı coşkuyla koştu izleyici-
ler.
Yeni oynanmaya başlayan, 1925 doğumlu, gü-
nümüz Âlman yazarianndan Tankred Dorst'un
Oyuncu 'su da bu büyük oyuncumuza olanaklar
sunan bir metin.
Başanlı geçmişi olan bir oyuncunun yadiytfara
verdiği meslegine dönüş için giriştiği çabayı izli-
yoruz sahnede.
Doğal olarak tiyatro sanatına çeşitli gönderme-
ler içeren, hatta tiyatro sanatı üstüne bir oyun ol-
duğu söylenebilir Oyuncu 'nun. Goethe'nin 7âs-
so'sundan Racine'e, Aziz Francesco'nun kuş-
lara vaazına dek bir dizi başka metinlere gidip
gelmeler var oyun boyunca.
Genco Erkal, bu çok katmanlı metni, sahnede
sayfalannı birer birer çevirip izleyenlere anlatır gi-
bi büyük bir rahatlıkla oynuyor. Izleyen kimi za-
man metnin şiirselliğıne, akıcılığına kaptınyor ken-
dini; kimi zaman da karşısındaki büyük oyuncu-
nun büyüsüne.
Her izleyiciye seslenen, popüler bir oyun değil
Oyuncu. Ama içinde çağın sancılannı duyacağı-
nız; oyun gücüyle, aynı çağda yasamaktan mut-
luluk duyacağınız büyük bir oyuncuyla sizleri bu-
luşturacak bir oyun.
•••
Oyun Atölyesi tarafından sergilenen Tom Kem-
pinski'nin iki kişilik oyunu ^/n/^taZuhal Olcay
ile Haluk Bilginer oynuyor. Bu oyunu da Aksa-
natTıyatrosu'nda sahnelediği başanlı oyunlarlata-
nıdığımız Işıl Kasapoğlu yönetmış.
Aynlışta ruhbilimsel derinlikler içeren bir konu,
herkese seslenebitecek bir başanyla sahnelenmiş:
Türlü sorunlan olan farklı kentlerde yaşayan iki in-
sanın (bir tiyatro yazanyla bir oyuncu) tetefonla ku-
rulan yakınlıklan anlatılıyor. Oyunun mizah dozu,
bir karabasana da dönüşebilme gizilgücü taşryan
konuyu rahat izlenir bir yapıya kavuşturmuş.
Oyundaki iki kişiliği, iki başanlı oyuncumuz can-
landınnca da ortaya güzel, kolay izlenen, izleye-
ni mutlu eden bir oyun çıkmış.
• • •
Geçen hafta izlediğim bir başka oyun daTryat-
ro Oyunevitopluluğunun sahnelediği Bemard-Ma-
rie Koltes'in (1948-1989) Ormanlann Hemen
önündekı Gece 'siydi.
Deneysel yanı ağır basan bir oyun. Yedi oyun-
cu, bir öykü anlatıcısı tarafından yazılmış bir met-
nin çeşitli bölümlerini yorumluyoriar.
Bilinçakışı bkjimindeki metnin sunduğj, toplu-
mun kıyılannda yaşayan insanlann hayatlanndan,
iç dünyalanndan kesitleri, oyuncular başanlı oyun-
lanyla izleyenlere aktarabilmeyi başanyor.
•••
Büyük sabnlardan başını sokabileceği kjçük sa-
lonlara sığınsa da, geniş kadrolu oyunlaxJan dar
kadrolu oyunlara yönelmek zorunda olsa da, ti-
yatro yaşıyor, sağlıklı bir çocuğun soluk alışlan gi-
bi perdeler açılıp kapanıyor.
Bunca yozluğun yok edemediği şeylerden biri
de tiyatromuz.
BUGÜN
• ORHAN VELİ ŞÖREVİ'nde saat 14.30'da
Akgün Akova ile 'Aşk' üzerine bir söylcşi
gerçekleşecek. (249 49 36)
• CEMAL REŞİT REY'de saat 19.30'k
Kiev-lstanbul Barok Tophıhığu'nun koıseri
izlenebilir. (232 98 30)
• BABYLON'da saat 21.30'da Kompaaa
Ketencoğhı'nun konseri dinlenebilir.
(292 73 68)
• İDOB BÜYÜK SAHNE'de saat 20.00'de
Çaykovski'nin 'FuMhklaran'ı izlenebiliı
(251 10 23)