25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 31 OCAK 2001 ÇARŞAMBA 14 il. UJ\ kultur@cumhuriyet.com.tr 'Şehir Uykuda'ilkçağdangünümüze uzanan metinlerin kolajıyla 'ortakinsanVsunuyor Uygarlılda öfkeli hesaplaşmaMELTEMKERRAR "Bizler akhmızı iyice yitirdik. Yai- nızca bireyler değfl, milletier de. Ci- nayeti, insan öldürmcyi kanunlarla yasakbyoruz; savaşı, toplu öldürme- yi, katuamı alkışbyoruz. Vahşetimi- zm ve aç gödülüğûmüzün smın yok. (._) Bir kişinin edeccği bir halt ötüm cezasryia engeuenmeyeçahşüırken ay- nı halb yiyen üniformah askerieri al- laşlryoruz. Hayvanlann en nazik, en ince ruhlu olanı insan, öbür hayvan- lar banş içinde yaşarken savaş yoluy- la kan akrtarak zafere ulaşmaktan utanç duymuyoıf Seneca(MS 1. yüz- Uzzerinden yüzyıllar geçti bu söz- ! lerin. Kore'de annesinincesediyle ge- \ çirdiği günlerden sonra herhangi bir i duygu gösteremeyen bir çocuk, '^ Auschvvitzkamplan, Hiroşima... Uy- garlık yüzyülannı eklerken birbiri- . ne, geriye dönüp bakınca değişen pek 'bir şey yok, işkencenin. zulmün ar- tan şiddetinden başka! Ozgûr Erkek- B'nin uyarlayıp yönettiği, Zeynep Ef- ser Erkekli ile birlikte sahneledıkle- ri "Şehir Uykuda" insanlığm ortak yazgısını, "ortak" bir düle ele alıyor. Babylon'da sahnelenen oyun, Sha- kespeare'den Seferis'e, Nâzım Hik- met'ten Refika Bezirci'ye Metih Cev- det Anday'dan Enzensberger'e çok sayıda mernin bir araya getirilmesiy- le oluşturulmuş yanm saatlik bir ko- laj. Çokfarklıbiryapıdailkkez 1995 yılında sahnelenen oyun, iki oyuncu- nun 1980'liyıllaradayanançalışma- larının sonucu olarak ortaya çıkmış. 'Parçalanmışhğı sevryorum' Her şey Enzensberger'ın "Karda GömülüBirTüy"adlışiiriyle başh- yor.Ardından Shakespeare'in "Ofel- ya"sı ve Melih Cevdey Anday'ın kö- şeyazısındaki ahntının paralelliği ek- leniyor ve arkası geliyor. Metinler, ortaklıklann yanı sıra bir işkencecinin rehben ile bir kurbarun tanıklığının birbirine kanşması gibi belirgin kontrastlan da içinde taşı- yor. Ozgür Erkekli "biri ak diğeri ka- ra olarak" art arda gelen metinlerin birbirine bağlanışını patchwork'ün Lncak gündelik şeyleri paylaşıyor insanlar. Kendimize bile söylemekte geciktirdiğimiz bazı sözleri paylaşmak için bu oyun, bir aracı, bir firsat. Necatigil'in şiiri gibi sevgileri yannlara bırakıyoruz, o sıcak yumuşak dokunuşlar hep yannlara kalıyor. Sonra hepimiz oyundaki gibi, uygarlığın vahşetine kaptınp gidiyoruz. O küçük durak bizi ne kadar öteye götürürse, bizim için sevindirici.' kumaşlann farklı renklerdeki yün ve sentetik kumaşlan bir arada kullanan yapısma benzetiyor. Farklı zamanlara, yapılara ve in- sanlara aıt metinler, izleyiciyi de içi- ne alanbirbütünlük içinde tasarlana- rak bir araya getirilmiş. Metinler ay- nı sahnede buluşurken anlatmak is- tediklerinin de aslında hep "aynı" ol- duğunu duyuruyor ısrarla. Erkekli için kolaj bir oyunun en büyük soru- nu, antoloji gibi durmamasuu sağla- mak ve yepyeni bir oyun haline dö- nüştürebilmek. "Ancak bunu başar- dtğuuzda kendingindenhgi vakabyor- sunuzT Oyunda kimseyi ve hiçbir şeyi can- landırmadaıv metinlerdeki "ortakin- sanı" sahneye taşıyan Zeynep Efser Erkekli, kolaj bir oyun oynamarunbir oyuncu için aslında farklı bir şey ol- madığını dile getiriyor. "BeÛdben de "bir" okhığum için oyuncu oMum, her gün vûcudumun bunerce parça içinde dağıbp başka bir şekle dönüş- tüğiuuigorüvorum. H*yatmu bep bu hsyaUerie,fotoğraflavaşryonım. Biri- nin yüzünû, çocukluğıunda gördü- ğûm bir resimk birlikte görüyorum. Başı sonu olan berhangi bir metinde de oyuncu olarak böyle bir parçalan- mışhğı seviyorum." Değiştirmek değil yüzleşmek Farklı zamanlara aitmetinleryan ya- na, karşı karşıya ya da üst ûste gelir- ken yanm saatlik süre içinde kısa uy- garlık tarihimizin, yüzlerce ölüm hi- kâyesinden başka bir şey olmadığını vuruyoryüzümüze. Özgûr Erkeklıde oyununu zorunlu olarak tarumlama- ya çalıştığı zamanlarda "bir tûr uy- garhk hesaplaşmaa" olarak nitelen- diriyor. "Uygaruk dediğimiz şey iyi birşeymiacaba?Tohumutoprağasap- Iiuhğimi7 zaırmnringnıtmı yaptıkkii* îzleyicinin çoğu zaman "yeter" olan tepkısinin nedenini de böyle açıklı- yor Erkekli. Oyundan sonra bir izle- yicinin "Sorumluluk duydum" sö- zûnü her türlü teşekkûrden daha ûs- tün tutuyor. Çünkü bu paylaşım, bel- ki de bir oyun değil, "kendimizi içt- mizdeki dünya öfkesini sağattma ça- bamıa paylaşma isteği"... Bu, bir tûr dünyayı değiştirme ça- bası anlamına da gelmiyor. a DeğJştir- mek çok iddiah bir söz. Değiştirmek değQiş,insanlann kendüeriyle ve baş- kalanyla yuzleşmesi gerektiğini ha- tııiamalan ve durmalan, zaten deği- şim de oradan başlar" Insanların hayatla, ölümle ilgili unutkanlıklanndan ötürü yaşadıkla- rını içinde saklamadıklanm, yarala- nnı kabuklarla sakladıklanru söylü- yor Zeynep Erkekli. "Ancak günde- Bkşeyleri payiaşryor insanlar. Kendi- mize bile söylemekte geciktirdiğimiz bazısözleripaylaşmak içinbuoyun bir aracı, bir firsat Necatigil'in şüri gibi sevgileriyannlara bırakryonız,o sıcak yumuşak dokunuşlar bep yannlara kahyor. Sonra hepimizoyundakigibi, uygarhğm vahşetine kaptınp gkUyo- nız. O küçükdurakbizine kadar öte- ye götürürse, bizim için sevindiricL" Oyunda yalnızca ikisi belirtılen 1942 ve 1992 tarihleridebirbaşka «ay- nı"ya götürüyor izleyiciyi. Aradan geçen elli yıl, gazete kupürlerinde ya da fotoğraflarda gördüğümüz vahşet- ten hiçbir şey azaltmıyor çûnkü! Elimize bir çiçek gibi tutuşturulan buruşturuuTiuş kâğıt parçalannın her birini açtığınızda böyle bir fotoğraf- la karşılışıyorsunuz. Eski bir makine çahşıyor, Mkhelangeto'nun bir res- miyle herhangi bir savaş zamanına ait bir fotoğraf yan yana geliyor du- varlarda. Metinler gıdıp geliyor, re- simler gidip geliyor, gözalıcı bir ışüc beliriyor üzerinizde, kamera sizi yan- sıtıyor şimdi de! Oyun, 13 Şubat'ta saat 18.30 ve 20.30'da, 20 Şubat'ta ise saat 1830'da Babylon'da izlenebilir. Sundance Film Festivali Doğadan estetikctyıkhımalar tbrahim Demirel, kuşbahşı görünümüyle dünyayı objektifıyle saptayıp izlettiriyor ÖZLEMALTUNOK 'Seyirci Ödülü'nü 'The Road Home' altü. En ıyı fılm odulu 'Believer'ın oldu Knltür Servisi-Oyun- cu ve yönermen Robert Redford tarafından ku- rulan 'Sundance Film Festivafi-2001'in sonuç- lan açıklandı.Bu yıl 'EJI İyi Film Ödülü'nü Henry Bean'in senar- yosunu yazdığı ve yö- nettiği, gerçek bir hikâ- yeye dayanan 'Beüever' adlı film aldı. Fılrnde, Yahudi geleneklerine ve ideolojisine karşı çı- kan bir gencin Yahudi karşıtı eylemle- re girişmesi ve giderek fanatik bir militana dö- nüşmesi anlatılı- yor. 'En İyi Bdge- sd Ödülü'. Ro- bertEads'in'So- uthern Com- Ibrt'unagiderken 'En tyi Senaryo Ödü- lü'ne Christopher No- len, 'Memento' filmi- yle değer görüldü. 'En İyiKısa Füm Ödülü'nü, yönetmenlığini Paul Harrill'ın yaptığı 'Gina, An ActresSjAge 29' al- dı. 'SeyirciOdülü'ne ise ChangYimou'nun 'The Road Home' filmi de- ğer görüldü. Drama da- lında 'Jüri Özd Ödü- lü', Todd Fteld'm yö- nettiği ve Sissy Spa- cek'in başrolünde oy- nadığı 'In The Bedro- om' filmine; belgesel dalında 'JüriÖzdOdü- lü\ Edet Belzberg'in yönettiği 'ChildrenUn- derground'a verıldi. Mario Novaro'nun yö- nettiği '\Vrthout A Ta- ce' ve Sandra Wer- neck'in yönettiği 'Pos- sible Loves' ise bu yıl 'Latin Amerika Süıe- ması Ödülü'nü payla- şan filmler oldular. Henry Bean'in 'Believer'ı. 'Sundance Film Fes- tivaB'nin bu yılki 'Onur Ödülü' ise bağımsız si- nemaya hizmetleri do- layısıyla Junanne Mo- ore'a verildı. Festivale çok sayıda rock ve pop yıldızı ka- tıldı. Mick Jagger, Co- urtneyLove, Radio He- ad. Macy Gray, John MeBencamp,REM gru- bunun üyesi Michael Stripe da festivale katı- lanlar arasmdaydı. tbrahim Demirel, yaşam biçimi olarak algıladığı sanatı, yine estetik bir sanat yapıtı gözüyle baktığı 'doğa' uzerinden paylaşıyor son sergisinde izleyiciyle. îstanbul Menkul Kıymetler Borsası'nda yer alan fotoğraf sergisinin bütün yaşarru kapsayan bir sürecın somut göstergeleri olduğunu belgeliyor. -Objektifinizi doğaya çevirirken çıktşnok- talannız neler oldu ve nasıl bir yöntem izte- diniz? tBRAHİM DEMİREL- Çevreme grafi- ker gözüyle baktığım için olsa gerek bu ça- hşmalar ortaya çıktı. Grafık eğitimi alrruş, sanatı yaşam biçimi olarak benrmsemiş bir fotoğrafçınrn kareleri yahn çizgilerle izle- yiciye ulaşmaktadır, süsleme, abartı yoktur. Hiçbir filtre ya da bilgisayar müdahalesi söz konusu değildir. Etoğa olduğu gibi en ya- hn haliyle karşımızdadır. Her gün çevre- mizde görüp de fark etmediğimiz küçük ay- nntılar vardır. Doğa bir sanat eseri gibi son derece estetiktir; onda olmayan hiçbir renk ve forav yoktur. Ben de ondaki aynntılan ya- kalayıp estetik anlayışımla doğadan ayıkla- malar yapmaya çalışıyorum. Bir sanatçı ola- rak onlan estetik kaygılarla sınırlannı oluş- turduğumbirer sanat ürününe dönüştürme- ye ve herkesin fark etmesini sağlamaya, bende heyecan yaratan bu estetik oluşum- ları herkesle paylaşmaya çalışıyorum. -Yatayvedüşey düzlernler,açdarvegeomet- rik açıhmlarla, doğada var obuu hangi göz- le yansıtmaya çahştnuz? DEMİREL - Sanat eğitimim zaten dün- yaya bir estetik değerlendirme gözlüğüyle bakmama neden oluyor. Ve sanat benim ya- şam biçünim. Fotoğraf çekerken de sapta- dığım her kare sanatsal birikiminün çerçe- velenmesıdır. Karelerimde, çerçevenin için- deki alanın her santimetrekaresi renk, ışık- gölge, denge,ritimgibitemel ilkelerin özüm- sendiği, estetik kaygılann yönlendirdiği bir bilinçaltrnın dışavurumudur. - Toprak, su ve onlann yarattığı dokusal etki göze çarpıyor fotoğraflannızda. Sizce, doğadan öğreneceğuniz neler var? DEMİREL- Mimari denge unsurlanndan güzel sanatlann estetiğine, grafiğin yalm- lığuıdan matematik hesaplara kadar her şey var doğada. Önemli olan, bakmayı, görme- yi bihnek. Hayvanlann yaşam düzeninden inşa ettikleri yuvaya kadar her konuda bu inanılmaz estetik dengeyi görebiliyoruz. Güzel sanatlar eğitiminde öğrencilere ön- ceükle ışık-gölge, koyu-açık değerler, soğuk- sıcakrenkler,denge,ritimgibi kavramlar öğ- • "Bir estetik arayıcısı olarak konuyu her açıdan, çok yönlü değerlendiriyorum. Detaylan objektifimle saptayıp gözler önüne serebiliyorum. Doğanın kendisinde eşsiz bir estetik düzen içinde sınırsız renk ve form kombinasyonu var." Demirel için fotoğraf çekerken saptadtğı her kare, sanatsal birikiminin çerçevelenmesL retiliyor. Bu açıdan baktığırruzda doğanın en iyi öğretmen olduğu bir gerçek, önemli olan da öğretmenin verdiklerini alabihnek, dünyaya görmesini bilen gözlerle bakmak- tır. - Kuşbakışi ya da çeşrtii açılaria yukandan bir bakış söz konusu fotoğraflannızda. Bu biraz da bir dunıma dışandan bakmak mı? DEMİREL - Bir estetik arayışçısı olarak konuya her açıdan bakıyor, çok yönlü de- ğerlendiriyorum. Genel olarak hepimiz göz hizasındaki bir görüş açısından çevremize bakıyoruz. Pek çok kez çekim yaprmştrm. Bu kez de ender olarak yakaladığımız kuş- bakışı görünümüyle dünyayı objektifimle saptamak ve izlettirmek istedim. Dışandan baktığım düşüncesinde değilim. Aksine do- ğal ya da yapay çevreyle o denli bütünleşi- yorum ki başkalarrmn göremeyip önünden geçip gittiği detaylan objektifimle saptayıp gözler önüne serebilmek, konuya dışandan bakmayıp en ince aynntılan fark edecek ka- dar bütünleştiğim anlamına gelir. - Dokunan kflim ve izohips haritalarmı andmın sürühnüş tarlalar, insan vedoğa bir- tikteliğine bir göndenne mi? DEMİREL - İnsan, doğanm ayrılmaz bir parçasıdır. Doğarunkendisinde eşsiz bir es- tetik düzen içinde sınırsız renk ve form kom- binasyonu var. însanın doğaya müdahalele- rinde de -sürülmüş tarla ömeğindeki gibi- estetik görünümler ortaya çıkabılmektedir. Bunlan objektifrmle saptamak oldukça ke- yiflibirçalışmadır. Ancak, doğa-insanbir- likteliğinden söz etmek. yaşadığrmız olum- suzluklar -sel, toprak kayması, erozyon so- nucu çölleşme. orman yangrnlan vs- düşü- nüldüğünde neredeyse imkânsızhale gehnek- tedir. însanın doğadaki tahribatını içim bur- kularak izlemekteyim. Gelecek kuşaklann, bugün yaşadığımız felaketlerden ders ala- rak doğarun estetiğine sanat eseri korurca- suıa özen göstereceklerini umuyorum. Apol- Bnaire'in sözlenyle noktalamak istiyorum:"- Her Tann yararîrken kendiimgesinegöre ya- rata", ressamlar da böyle yapar. Ve bir tek fotoğrafçüardır doğanm yeniden üretimmi oluşturanlar^.'' DEFNE GÖLGESİ TURGAY FtŞEKÇt Oyunlar Arasında -İ. Aksanat ProdüksiyonTıyatrosu'nda sahnelenen Knepp, son yıllarda gördüğüm en etkileyici oyun- lardan biri. Bunun birkaç nedeni var. Başta çok insani bir konuyu başanyia işleyen metin. Oyunun yazan Je- orge Goldenberg Arjantin'in günümüz yazarta- nndan, Knepp'i 1983'te yazmtş. Yıllarboyutelevizyon ekranlanndan izlediğimiz, ellerinde yakınlannın fotoğratları, kayıplannı ara- yan insanlardan birinin yaşamından bir kesit ge- tiriyor sahneye. Kocası bir yıl önce götüriilmüş ve bir daha ken- disinden haber alınamamış bir kadın, yatak oda- sma geten resmi görevlilerce bir deney konusu ya- pılır: Haftada bir gün kocasının sesi telefonda kendisine dinletilmektedir. Oyun, insanlann hayatlannı paramparça eden, onlan her an rahatlıkla izleyip denetleyen koyu bir baskı düzeni içinde güçlü kişiliğıyle ayakta kalma savaşı veren genç bir kadının öyküsünü anlatıyor. Bu son derece ustalıkla yazılmış oyun, tiyatro- muzun yetiştirdiği büyük oyuncularca oynanıyor. Köksal Engür, basktcı bir yönetimin, sinik, kur- naz, kendi kişiliğinden değil ardındaki iktidardan güç alan, aynı anda hem ürkütücü hem de zaval- lı olmayı başarabilen resmi görevli olarak çok ba- şanlı. Oyunun baştan sona diken üsründeyrnişçesi- ne izlenmesini sağlayan, oyun kahramanının üze- rindeki bütün gerilimleri olağanüstü başanyla iz- leyenlere aktarabilen Tılbe Saran'ın oyunculu- ğunu anlatabilmek kolay değil. Bu oyun belki yal- nızca onu seyredebilmek için bir kez daha izlene- bilir. Oyunla ilgili bir soyleşide, oyun metninin iki yıl- dır ellerinde olduğunu, amaruh durumunun buyıl bu rolü oynamaya elverdiğini söylemişti. Oyunu izleyince bu sözlerin ne demek olduğunu çok iyi anladım. Çok güç bir rol onunki. Ancak bu güç rolün attından oyunculuk çizgisini daha yukanla- ra taşıyarak çıktığı da bir gerçek. Cürteyt Türel, oyunun bütünlüğüne katkıda bulunan dengeli oyunuyla, izleyenler için aynı za- manda bir oyunculuk gösterisi olan bu oyunu da- ha da zenginleştiriyor. Kurulduğundan bu yana birbirinden ilginç oyun- lar sahneleyen Akbank Prodüksiyon Tıyatrosu'nun bugüne dek sergilediği en iyi oyun Knepp. Sah- nelerimiz için bir aşama. ••• Genco Erkal, kırk yıla yaklaşan sanat yaşamı boyuncaçoğumuz için ayn bir heyecan olmayı sür- dürdü. Her oyununa aynı coşkuyla koştu izleyici- ler. Yeni oynanmaya başlayan, 1925 doğumlu, gü- nümüz Âlman yazarianndan Tankred Dorst'un Oyuncu 'su da bu büyük oyuncumuza olanaklar sunan bir metin. Başanlı geçmişi olan bir oyuncunun yadiytfara verdiği meslegine dönüş için giriştiği çabayı izli- yoruz sahnede. Doğal olarak tiyatro sanatına çeşitli gönderme- ler içeren, hatta tiyatro sanatı üstüne bir oyun ol- duğu söylenebilir Oyuncu 'nun. Goethe'nin 7âs- so'sundan Racine'e, Aziz Francesco'nun kuş- lara vaazına dek bir dizi başka metinlere gidip gelmeler var oyun boyunca. Genco Erkal, bu çok katmanlı metni, sahnede sayfalannı birer birer çevirip izleyenlere anlatır gi- bi büyük bir rahatlıkla oynuyor. Izleyen kimi za- man metnin şiirselliğıne, akıcılığına kaptınyor ken- dini; kimi zaman da karşısındaki büyük oyuncu- nun büyüsüne. Her izleyiciye seslenen, popüler bir oyun değil Oyuncu. Ama içinde çağın sancılannı duyacağı- nız; oyun gücüyle, aynı çağda yasamaktan mut- luluk duyacağınız büyük bir oyuncuyla sizleri bu- luşturacak bir oyun. ••• Oyun Atölyesi tarafından sergilenen Tom Kem- pinski'nin iki kişilik oyunu ^/n/^taZuhal Olcay ile Haluk Bilginer oynuyor. Bu oyunu da Aksa- natTıyatrosu'nda sahnelediği başanlı oyunlarlata- nıdığımız Işıl Kasapoğlu yönetmış. Aynlışta ruhbilimsel derinlikler içeren bir konu, herkese seslenebitecek bir başanyla sahnelenmiş: Türlü sorunlan olan farklı kentlerde yaşayan iki in- sanın (bir tiyatro yazanyla bir oyuncu) tetefonla ku- rulan yakınlıklan anlatılıyor. Oyunun mizah dozu, bir karabasana da dönüşebilme gizilgücü taşryan konuyu rahat izlenir bir yapıya kavuşturmuş. Oyundaki iki kişiliği, iki başanlı oyuncumuz can- landınnca da ortaya güzel, kolay izlenen, izleye- ni mutlu eden bir oyun çıkmış. • • • Geçen hafta izlediğim bir başka oyun daTryat- ro Oyunevitopluluğunun sahnelediği Bemard-Ma- rie Koltes'in (1948-1989) Ormanlann Hemen önündekı Gece 'siydi. Deneysel yanı ağır basan bir oyun. Yedi oyun- cu, bir öykü anlatıcısı tarafından yazılmış bir met- nin çeşitli bölümlerini yorumluyoriar. Bilinçakışı bkjimindeki metnin sunduğj, toplu- mun kıyılannda yaşayan insanlann hayatlanndan, iç dünyalanndan kesitleri, oyuncular başanlı oyun- lanyla izleyenlere aktarabilmeyi başanyor. ••• Büyük sabnlardan başını sokabileceği kjçük sa- lonlara sığınsa da, geniş kadrolu oyunlaxJan dar kadrolu oyunlara yönelmek zorunda olsa da, ti- yatro yaşıyor, sağlıklı bir çocuğun soluk alışlan gi- bi perdeler açılıp kapanıyor. Bunca yozluğun yok edemediği şeylerden biri de tiyatromuz. BUGÜN • ORHAN VELİ ŞÖREVİ'nde saat 14.30'da Akgün Akova ile 'Aşk' üzerine bir söylcşi gerçekleşecek. (249 49 36) • CEMAL REŞİT REY'de saat 19.30'k Kiev-lstanbul Barok Tophıhığu'nun koıseri izlenebilir. (232 98 30) • BABYLON'da saat 21.30'da Kompaaa Ketencoğhı'nun konseri dinlenebilir. (292 73 68) • İDOB BÜYÜK SAHNE'de saat 20.00'de Çaykovski'nin 'FuMhklaran'ı izlenebiliı (251 10 23)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle