17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
31 OCAK 2001 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA 17 Seçilmişler Fazilet Partisi Genel Başkanı Recai Kırtan, Çorum'a gitmiş; Fazilet Partili Belediye Başkanı'nın makam koltuğuna kurulmuş • oturuyor... Atanmışlarta seçilmişler arasındaki u hryerarşi"ye meraklı olanlara duyurulun iktidara seçilemediği halde Recai Bey, seçilmişierin koltuğunu işgal edebiliyorl Hortumcu Anavatan Partisi Kadıköy llçe Yönetim Kurulu'ndan bir üye, toplantlara katılmak bir yana yaklaşık altı aydır ortalıkta görünmüyor. Görünmüyor çünkü cezaevinde. Cezaevinde çünkü bir bankayı hortumlayanlar arasında olduğu iddiasıyla tutuklu yargılanıyor... Galiba, ilçe yönetimi bu durumdan rahatsızmış... Denen o ki yönetim kurulu üyeliğinin düşürülmesi hatta partiden ihracı bile düşünülüyormuş ama Ankara'dan genel merkezden hem de en tepelerden korunuyormuş... Yine denen o ki, şu sıra ilçe yönetimi topluca istifayi düşünüyormuş... Tel: 0.212.512 05 05 Faks: 0.212.512 44 97Eiektronik posta: denasomQcumhuriyeLconi.tr - Öğrenciler, yeteneğine göre yönlendirilecekmiş... "Hizbullahcılar bu tarafa!" F ransa'nın "Ermeni Soykınmı"nı kabul et- mesinden sonraTürkiye'den Fransa'yayö- nelik birçoğu anlamsız tepkiler başını alıp giderken Arkeoloji ve Arkeologlar Derneği adına Prof. Dr. AhmetTırpan, farklı biryaklaşım ser- giliyor ve Fransız meslektaşlanna işbirliği çağnsı ya- pıyor; "Gelin Anadolu'da beraber çalışalım, soykı- rımın izini sürelim" diyor... Anadolu'da madem yüzbinlerce Ermeni katledil- di;bunlann topluca gömüldüğümezarlarolmalı... 85 yılda kemikler ufalanıp toz olmadığına göre kolay- ca bulunup çıkartılabilir; iddia edildiği gibi bir soy- kınm varsa bütün dünya görmüş olur... Ahmet Tırpan önce tarihi süreci anımsatıyor "1878 Berlin Anlaşması ile Ruslar Kars, Ardahan ve Batum'u almışlardı. 1915'te ise ilerleyerek Erzu- rum, Muş, Bitlis, Trabzon ve Erzincan'ı ele geçirdi- ler. Vatandaşlarımız bu topraklardan çekilirken bir çoklan çocuklannı yüzyıllardır beraber yaşadıklan Er- Soykırım kazısımeni komşulanna emanet ettiler. 1917 Bolşevik Devrimi ile Rusların geri çekilmesi sonucu Fransız ve Ingilizler buralarda Ermeni devleti kurmak üzere halkı teşkilatlandırarak çeteler kurdular. Bir sene sonra imzalanan Mondros Anlaşması'nın 7. madde- si gereği Ihtilaf Devletlerine, karışıklık çıkan veya stratejik açıdan önemli gördükleri her yeri işgal et- me hakkı tanındı. Musul, Urfa, Antep, Adana ve Ha- tay işgal edildi. İşgal kuvvetleri içinde Ermeni lejyon- lan da yer almaktaydı. Bu amaçla Kıbns'ta örgütle- nen 'Legion d'orient' Ermeni gençleri eğitip silah- landırıyordu." Ve Prof. Dr. Ahmet Tırpan diyor ki: "Bu kışkırtma ile ilgili belgeler gerek Fransız ge- rekse Ingiliz devlet arşivlerindedir. Tehcir sırasında herhangi bir soykınm ölçeğinde katliam varsa, yer- leri de biliniyor olmalıdır. Türk arkeologlan olarak Fran- sız meslektaşlanmıza sesleniyoruz. Gelin buralarda birtikte araştırma yaparak tarihi gerçekleri somut belgeleri ile açığa çıkaralım." Prof. Dr. Tırpan'ın da belirttiği gibi Fransız arke- ologlar Anadolu'nun yabancısı değii: "Ulkemizde bir asn geçen zaman dilimi içinde, on- larca Fransız bilim adamı arkeolojik kazı ve araştır- malaryapmış veyapmaktadır. Anadolu kültürlerinin her safhasında kazı ve araştırma yapmalarına se- nelerdir izin verdiğimiz Fransız meslektaşlanmız- dan, bu konuda bir açıklama beklemek hakkımız- dır." Arkeoloji ve Arkeologlar Derneği'nin Kültür Bakan- lığı'na da bir çağnsı var... Fransız arkeologlan "Ermeni Soykınmı Kazılan"na başlayıncaya kadar daha önce Fransızlara verilmiş kazı izinlerinin gözden geçirilmesi... SESSÎZ SEDASIZ (!) NVRİKURTCEBE Yüksek Yerilim Hatta [email protected] Uzülme küçük... Benim de hayat karnem kalp kınklanyla dolu! Türk Telekom'da hizmetm bütünliiğii Türk Telekom'un özelleştirilmesiy- le ilgili 4502 sayılı yasaya dayanılarak ve biraz da dayatılarak kurum perso- nelinin çoöu 1475 sayılı iş yasasına bağlandı. îmzaladıklan yeni sözleş- meyle kazanılmış özlük haklan ellerin- den alınan personele Telekom Yöne- tim Kurulu karanyla günde 9 saatten haftada 45 saat çalışma koşulu geti- rildi ve yeni statüdeki personel için bir de yönetmelik yürürlüğe kondu. Bu arada bir kısım Türk Telekom çalışanı da 657 sayılı yasayla kadro- lu ve 399 sayılı yasayla sözleşmeli personel statüsünden vazgeçmedi... Fakat Türk Telekom Yönetim Kuru- lu geçenlerde bir karar alarak "hiz- mette bütünlüğün bozulmamasf gi- bi bir gerekçeyle tüm çalışanlann me- saisini günde 9 saatten haftada 45 sa- ate çıkarttı. Oysa Anayasa Mahke- mesi'nin daha önce sözleşmeli per- sonel için aldığı bir karar vardı ve bu- na göre günde 8 saatten haftada 40 saat çalışılıyordu... Üstelik Türk Tele- kom Yönetim Kurulu, 657 ve 399'da kalan personelin özlük haklarının ko- runacağını duyurmuştu... Ama "hiz- mette bütünlüğün bozulmaması" kı- lıfının yüksek yargıdan döneceği bi- lindiği için 657 ve 399'a bağlı olanla- ra günde bir saat fazla mesai öden- mesi karariaştınldı... Fazla mesainin saat ücreti de be- lirlendi: Brüt 310 bin lira... Günümüzde köle ticareti yapılsa bundan daha iyi fıyat olmaz herhalde! Fransa'ya ve Üniversitelerimizin Aczine Dair ÇAĞDAŞ GÜNERBÜYÜK* Bir ülke, bir başkasının has- sas olduğu uluslararası bir so- runu, asltnda kendisini hiç il- gilendirmiyor görünmesine karşın gündemine alıp tartışı- yor. Hatta neredeyse yüzyıl önce yaşanmış, ancak hâlâ ortak- bir yargıya vanlamamış bir konuyu yasarftâ organın- da bir karar haline getiriyor. Bu haliyle bunun, diğer dev- letin "ulusal egemenliğini ih- lal" olarak algılanmast aiışıldık bir durum. Niyet ise elbette konunun gerçek içeriğini umursamaksızın, bunu diplo- matik bir baskı aracı olarak kullanmak. Sorun kuşkusuz büyük tartışmalar doğurdu ve daha çok tartışılacak. Olayın buraya kadar olan kısmını bir yana bırakalım. El- bette ülkeyi yönetenlerin IMF direktifleri ya da AB üyeliğinin getirebilecekleri gibi, daha az simgesel ve daha bariz konu- larda akıllanna gelmeyen ulu- sal egemenliği, birden "anım- samalan" tartışılması gereken bir konu. Fransa yerine, daha birkaç ay önce Fransa'nın al- dığı kararın aynını almaktan kıl payı dönen ABD ile alışve- rişe yönelmenin ne kadar an- lamlı olduğu da. Ancak Fran- sa'dayaşananlann ülkemizde- ki sonuçları arasında daha il- ginçleri de var. Bu süreceTür- kiye üniversitelerinin tepkisi ne oldu? Türkiye halkının dış ilişkiler- deyaşanan butür simgesel °iç işlerimize müdahalelere" ne kadar duyarlı olduğunu, par- lamaya hazır olduğunu bilme- yen biri muhtemelen şöyle bir yanıt verecektir: Var güçleriyle bu iddiayı çü- rütmeye, iddiayı savunan bi- lim insanlanyla polemikleryap- maya, mümkün olduğunca çok belgeye, tanığa dayana- rak tarihsel gerçekleri su yü- züne çıkartmaya çalışırlar her- halde. Oysa bizim "duyarlı" üni- versitelerimiz ne yaptı? Bir- çoğu bir hafta gibi kısa bir sü- re içinde refieks göstererek Fransa'yı kınamaklayetinme- di, Fransa'ylaakademik ilişki- lerini kestiğini açıkladı. Hızını alamayan "asabi" bilim yuva- lanndan Fransızca eğitimi kal- dıranı da oldu, Fransız dili ve edebiyatı bölümünü kapata- nı da... Bu karariarı alırken ar- tıkbu utançla bilim ışığını saç- maya devam edemeyecekle- rini düşünmeye başlamış ol- malılar herhalde. (!) O hışımla bu kararlan alan öğretim üyelerini düşünün bir. öğrencilerin "Hocam neden dersleri Fransızca görüyoruz, Türkçe öğrenmek, tartışmak daha kolay olmaz mı? Neden Fransızcayı öğrenmek zorun- dayız" sorularıyla akademik hayatları boyunca karşılaş- mıştıronlar. Öğrencilerine sü- rekli Fransız kültürünün ne ka- dar engin, derin bir kültür ol- duğundan bahsetmiş, Fran- sa'nın bizden ileri biruygariık olduğunu anlatmış, Fransız dilinde alanlarındaki pek çok kaynağa daha kolay ve doğ- rudan ulaşabileceklerini an- latmışlardır. Değişen ne oldu? Fransa bu özelliklerinden hangisini yitirdi? Yalnızca açığa çıkan kendi bilimsel karakterierine olan güvensizlikleri, aczleri ol- du. Komik duruma düşmele- ri de cabası oldu. Üniversitelerimiz tahmin et- tikleri hedefe ulaşması müm- kün olmayan bu tavırlarından vazgeçmelidir. Birer bilim yu- vasına yakışan, Fransa'nın "Ermeni katliamı" iddiasını bi- limsel olarak çürütmek için çaba sarf etmeleridir. Böyle- likte dünyaya caka satan Fran- sa'nın bilim dışı tutumunu dün- yaya ilan edebilir, Fransa'yı rezil bile edebilirler. Yoksa, hâlâ Fransa'dan öğ- renecek çok şeyimiz var demektir! * Boğaziçi Oniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası Ilışkiler Bölümü Öğrencisi KİM KlME DUM DUMA BEHİÇAK behicakCaturk.net HARBİ SEMtH POROY [email protected] KEDl LEVO APTÜÜKA TARlHTE BUGÜN MVMTAZ ARIKAN TC HAYMANA ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ'NDEN EsasNo: 2001/12 Karar No: 2001/15 Davacı Altan öpöz vekili Av. Çiğdem Ergül tarafından davalı Hay- mana Nüfiıs Müdürlüğü aleyhine açılan isim tashihi davasının yapılan açık yargılaması sonunda verilen karar gereğince, Ankara ili, Haymana ilçesi, Kızılkoyunlu köyünde cilt 56, kütük 32'de nüfusa kayıtlı Ali ve Ayşe'den olma 1979 d.lu Altan Öpöz'ûn ön adının önüne "Gazi" ısmının ekJenerek düzeltilmesine karar ve- rilmiştir. tlan olunur. 26.01.2001 Basın: 4693 TC KADIKÖY 2. SULH HUKUK MAHKEMESİ'NDEN AHKÂMI ŞAHStYE Dosya No: 2000/17 Vesayet Mahkememizin 5.12.2000 tarih ve 2000/17-995 E.K. sayılı ilamı ile Düzce Merkez Batalı Çiftlik'te nüfusa kayıtlı Nuri ve Meliha oğlu 1958 d.lu Vedat Demirbaş, M.K. 357. maddesi gereğince vesayet altı- na alınarak kendisine Ömer Demirbaş, vasi tayin edilmiştir. tlan olu- nur. 5.12.2000 Basın: 4796 PA, JUPİTEZ eoK£V'NÎH,R£ÜI!Lİ YÜtSEK- UKLBRDE, İ İ İ ririte P Ö 'KAŞIFruZAYDA.. 19580e &USÛH, İLK AMERİKAH W>MA IOAM UTPUSU FIRLAriLDI. Dr. \MEgTU£R VON BRAUN, Or JAMES VAN ALLEN VE Dr. WKJJM1 PIOCERJN6 TARAPINMN CELİÇTİKİLENM*Ç SAATTE 23 BİN Km. UlZLA UARBKETETAtEK 7E MT HEg 113 OAKJKAO* S/f DÜNİM TVBU 13,5 kg- A&ietlSlAJOAKÎ *QeA%^t), U2ArCAid tioz- , ttersoeoK/ ve. /sı ce&pK. UKLERİNİ ABAÇr7KAC4K,8UNLAM RAOYÇ OALeAtABtVLA ÛSSB 8/U>/K£C£*T/f!.BÖK l£C£, AMBKİtCA, SO YYETLEK B/RU&İNPEN BİH YIL SOHSA UZAY YOLCULUĞUNA ÇltU- YVeDÜ. (*O7-• O YIUABDA 8UARA$TIHMA- lARl ABO O&DUCU &NANSE e&yOBPü.') 31 Ocak TC KADIKÖY 2. SULH HUKUK MAHKEMESİ'NDEN AHKÂMI ŞAHSİYE Dosya No: 2000/820 Vesayet Mahkememizin 5.12.2000 tarih ve 2000/820-989 E.K.. sayılı ilamı ile Kadıköy Kozyatağı Mahallesi'nde nüfusa kayıtlı Ali Rıza ve Meryem oğ- lu 1937 d-lu Süleyman Acıkgöz, M.K. 357. maddesi gereğince vesayet al- tına alınarak kendisine eşi Nurten Açıkgöz vasi tayin edilmiştir. tlan olu- nur. 5.12.2000 Basın: 4798 ZEYTİNBURNU SULH HUKUK MAHKEMESİ'NDEN Esas No: 2000/1270 Karar No: 2001/45 Hâkim. Kemal Güzel 20998 Kâtip: Nuran Taşloran Mahkememize ait 2000/1270 esas, 2001/45 karar, 19.1.2001 tarihli ilam ile Gamze Sultan Gülbenk'e Fat- ma Portakal vasi tayin edihniştir. 19.1.2001 Basın: 4683 PANO DENİZ KAVUKÇUOGLU 'Egzotiklik' Üzenne Batılıların bize bakışının "bir tuhaf" olduğunu, 1955 yılı kış döneminde, Bremen'de başladığım or- taokul hayatımın daha ilk günlerinde anlamıştım... "Buraya nasıl geldin?" sorusunu "uçakla!" diyerek yanıtladığımda, gözlerini faltaşı gibi açmışlar, "S/- zin orada havalimanı varmı?" diye sormuşlardı... Bir türlü dinmek bilmeyen bir "Türkiye merakı" vardı sı- nıf arkadaşlarımın... "Sizde otomobil var mı? Elekt- rik kullanıyor musunuz? Hiç radyo dinledin mi?" gi- bi akla gelmedik sorularla karşılaşıyordum her gün... Evimize gelip giden arkadaşlarım dahi kimbilir kaç kez gördükleri annemi hâlâ yadırgıyorlar, onlar git- tikten sonra "normal" giysilerini atıp, peçeli, fera- celi, şalvarlı "egzoft7("aslınadöneceğini düşünüyor- lardı. Sorularında da, düşüncelerinde de içtendi- ler... Ailelerinden öyle duyuyorlar, okuduklan çocuk kitaplanndan öyle öğreniyorlardı çünkü... 1963 yıhnda yeniden Almanya'ya geldiğimde de pek değişmemişti bu bakış... Ama ne de olsa üni- versite çevresiydi ya, yalnızca biraz daha incelir g k bi olmuştu sorular... Sonra Anadolu'nun dört bir kö-> şesinden akın akın Türk işçileri gelmeye başlayın-s ca, onlar açısından her şey oturuvermişti yerli yeri-y ne... Esmer tenli, palabıyıklı adamlar... Rengârenkj şalvarlı, yaşmaklı köylü kadınlan... Kafalarındaki. "Şark", Karl May'in "vahşidoğusu" kapılannın önün- deydi artık... Yapacak bir şey yoktu! "Al, bari şu kjA tabı oku!" demek de bir çözüm değildi her zaman.! Çukurova'nın ağa-ırgat çatışmaları, zaten var olan) "bakış"\ daha da pekiştiriyordu... • • • 1980'lerle birlikte "patlamaya başlayan" turizm* de değiştirememişti bizi rahatsız eden o "bakış"\....t Kuzey Ren Vestfalya'nın, Marsilya'nın, Liverpool'ün- madencileri, dok işçileri, tezgâhtar kızları, kalorifer tesisatçıları, tatil dönüşlerinde insanı hayrete düşü- ren "egzotikhikâyeler" anlatıyorlardı çevrelerinde... Limanlardaturist karşılayan kılıç kalkan ekiplerimiz, tatil köylerimizin vazgeçilmez "Türk gece/eri"nde kalça kıvıran dansözlerimiz, başlannda püsküllü fes- lerle masa aralarında koşuşturan garsonlarımızla kendimizi ille de "egzotik" göstermek için paralanı- yorduk çünkü... Sultanahmet'in, Kapalıçarşı'nın ha- lıcı dükkânlarında "nargile" sunuyorduk onlara. Za- vallıcıklar ilk nefeste boğulacak gibi oluyorlar, "Şu Türkler gerçekten müthiş insanlart" diyorlardı. Beş yıldızlı otellerin lobilerindeyüzleri peçeli kahveci gü- zelleri hizmet ediyordu yabancılara. Hamamlardatel- laklı natıriı, sazlı sözlü âlemler düzenliyorduk... Tüm bu şaklabanlıklardan sonra da "Bu yabancılar bizi hiç tanımıyorlar!" diye yakınıyorduk. Bundan daha büyük ahmaklık olabilir miydi? "Kültür" denince, Osmanlı'nın "içoğlanlan"ndan, "harem"inden, "merıteran"ından başka bir şey gel- miyordu aklımıza nedense... Biz çanak tuttukça, onların da ne kadar ikinci, üçüncü sınıf yazarı var- sa, harıl harıl "harem romanı" döktürüyordu... "Eg- zofizm/n "Osmanlıversiyonu, Batı'nınpopülerede- biyatında bir "rönesans" yaşıyordu... Paris'in, Ro- ma'nın, Londra'nın, Berlin'in kitapçı vitrinlerini "Sa- fiye Sultan"\ar, "Hürrem Sultanlar dolduruyordu... 19. yüzyılın maceraperest Ingiliz, Fransız, Alman seyyahlan hortlamışlardı sanki... . • • • Konforlu tatil köylerini, b.elimizdeki cep teiytorî- lannı, bulutlan tırmalayan gökdelenleri gösterip "Val-, lahi siz de çok uygarlaşmışsınız yani..." gibisinden övgüler beklemek, saftiriklikten başka bir şey de- ( ğildi gerçekten. Turist, dünyanın neresine giderse' g'ıtsin, aşağı yukan aynı "teknikTe karşılaşıyordu. Elekt- roniğin, çelik-cam-beton mimarisinin, çul çaputun "uygarlık ölçüsü" olarak görüldüğü yıllar çok geri- lerde kalmıştı. Uygarlık, toplumlann bilgi, bilim, sa- nat düzeyleriyle değerlendiriliyordu uzun zamandır. Bunlann da "muhatabı", Batı'nın toplumsal bilinci kaymış işçileri, oynak tezgâhtar kızlan, muhafazakâr kalorifer tesisatçıları değil, hükümetlerin siyasal karariarını etkileyen, kamuoyunun eğilimlerini yön- lendiren aydın kesimleriydi... Ne var ki Osmanlı'nın 700. yılını kutlamaları, bu kesimlerie "kültür köp- rüleri" kurmamıza yetmiyordu sözgelimi... Biz Os- manh'ya sanldıkça, dünya da bizi "Osmanlı" görüyor- du doğal olarak... Batı parlamentolannda her olanak- ta aleyhimize çıkan kararlarda bile bu "egzotiklik" saplantımızın payı vardı bir noktada. Çok mu yan- lış düşünüyorum, yoksa?.. Faks: 0212 - 723 84 97 (e-posta: dkavukcuoglu(gtuyap.com) B U L M A C A SEDAT YAŞAYAN 1 2 3 4 5 3 4 SOLDANSAĞA: 1/ Orta As- . ya'da yaşayan Türksoyundan 2 bir halk. 2/ 3 Kongo De- mokratik Cumhuriye- ti'nin eski adı... Denk, eşit. 3/ Eski Türk inanışın- da yeraltı tan- nsı.4/Hz. Mu- hammed'i övmek ve 1 2 ondan şefaat dilemek 1 [R] amacıylayazılankası- 2 de... Parola. 5/Osman- 3 h devletinde dışanya 4 satılan mallardan ali- 5 nan gümrük vergisi. 6/ Uğraş... Molibden elementinin simgesi... "Türkiye bir sıcak ül- ke / Güneşi kocaman bir —-" (Tahsin Saraç). II Terbiyesiz kirnse... Bo- rudan kol almakta kullanılan bağlantı parçası... Bir nota. 8/ Bir deniz teknesinin devrilerek ters dönme- si. 9/ Konut kapılannda menteşe ve kilidin takıldı- ğı düşey konumdaki kalın parça... Çoksesli müzik- te bir beste türü. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Bir kimseye, bir topluluğa genellikle gülünçlü- ğe varacak ölçüde benzeme, öykünme ısteği... Is- kambilde bir kâğıt. 2/ Sıvas'ın bir ilçesi... Mercan- köşk de denilen, güzel kokulu bir saksı bitkisi. 3/ Katranla kıldan yapılan ve kalafat işlerinde kulla- nılan bir tür macun... Halk müziğine özgü telli bir çalgı. 4/ Tıp dilinde derinin kanlanmasma verilen ad... "Elif dedim —- dedim / KJZ ben sana ne de- dim" (Türkü). 5/Tath bir çörek...Boşlukta 300.000 km/sn'lik bir hızla yayılan ışık taneciği. 6/ Liste ba- şı olmuş hafif müzik parçası... Yiğit. 7/ Seyrek do- kunmuş bir tür kumaş... Bağışlama. 8/ Akira Ku- rosava'nm bir filmi... Matem. 9/ Kuzey Amerika ile Asya'yı ayıran boğaz.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle