Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
31 OCAK 2001 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA
17
Seçilmişler
Fazilet Partisi
Genel Başkanı
Recai Kırtan,
Çorum'a gitmiş;
Fazilet Partili Belediye
Başkanı'nın makam
koltuğuna kurulmuş •
oturuyor...
Atanmışlarta
seçilmişler arasındaki
u
hryerarşi"ye meraklı
olanlara duyurulun
iktidara seçilemediği
halde Recai Bey,
seçilmişierin
koltuğunu işgal
edebiliyorl
Hortumcu
Anavatan Partisi
Kadıköy llçe Yönetim
Kurulu'ndan bir üye,
toplantlara katılmak
bir yana yaklaşık altı
aydır ortalıkta
görünmüyor.
Görünmüyor çünkü
cezaevinde.
Cezaevinde çünkü bir
bankayı hortumlayanlar
arasında olduğu
iddiasıyla tutuklu
yargılanıyor... Galiba,
ilçe yönetimi bu
durumdan
rahatsızmış... Denen
o ki yönetim kurulu
üyeliğinin düşürülmesi
hatta partiden ihracı
bile düşünülüyormuş
ama Ankara'dan genel
merkezden hem de en
tepelerden
korunuyormuş... Yine
denen o ki, şu sıra ilçe
yönetimi topluca
istifayi
düşünüyormuş...
Tel: 0.212.512 05 05 Faks: 0.212.512 44 97Eiektronik posta: denasomQcumhuriyeLconi.tr
- Öğrenciler, yeteneğine
göre yönlendirilecekmiş...
"Hizbullahcılar bu tarafa!"
F
ransa'nın "Ermeni Soykınmı"nı kabul et-
mesinden sonraTürkiye'den Fransa'yayö-
nelik birçoğu anlamsız tepkiler başını alıp
giderken Arkeoloji ve Arkeologlar Derneği
adına Prof. Dr. AhmetTırpan, farklı biryaklaşım ser-
giliyor ve Fransız meslektaşlanna işbirliği çağnsı ya-
pıyor; "Gelin Anadolu'da beraber çalışalım, soykı-
rımın izini sürelim" diyor...
Anadolu'da madem yüzbinlerce Ermeni katledil-
di;bunlann topluca gömüldüğümezarlarolmalı... 85
yılda kemikler ufalanıp toz olmadığına göre kolay-
ca bulunup çıkartılabilir; iddia edildiği gibi bir soy-
kınm varsa bütün dünya görmüş olur...
Ahmet Tırpan önce tarihi süreci anımsatıyor
"1878 Berlin Anlaşması ile Ruslar Kars, Ardahan
ve Batum'u almışlardı. 1915'te ise ilerleyerek Erzu-
rum, Muş, Bitlis, Trabzon ve Erzincan'ı ele geçirdi-
ler. Vatandaşlarımız bu topraklardan çekilirken bir
çoklan çocuklannı yüzyıllardır beraber yaşadıklan Er-
Soykırım kazısımeni komşulanna emanet ettiler. 1917 Bolşevik
Devrimi ile Rusların geri çekilmesi sonucu Fransız
ve Ingilizler buralarda Ermeni devleti kurmak üzere
halkı teşkilatlandırarak çeteler kurdular. Bir sene
sonra imzalanan Mondros Anlaşması'nın 7. madde-
si gereği Ihtilaf Devletlerine, karışıklık çıkan veya
stratejik açıdan önemli gördükleri her yeri işgal et-
me hakkı tanındı. Musul, Urfa, Antep, Adana ve Ha-
tay işgal edildi. İşgal kuvvetleri içinde Ermeni lejyon-
lan da yer almaktaydı. Bu amaçla Kıbns'ta örgütle-
nen 'Legion d'orient' Ermeni gençleri eğitip silah-
landırıyordu."
Ve Prof. Dr. Ahmet Tırpan diyor ki:
"Bu kışkırtma ile ilgili belgeler gerek Fransız ge-
rekse Ingiliz devlet arşivlerindedir. Tehcir sırasında
herhangi bir soykınm ölçeğinde katliam varsa, yer-
leri de biliniyor olmalıdır. Türk arkeologlan olarak Fran-
sız meslektaşlanmıza sesleniyoruz. Gelin buralarda
birtikte araştırma yaparak tarihi gerçekleri somut
belgeleri ile açığa çıkaralım."
Prof. Dr. Tırpan'ın da belirttiği gibi Fransız arke-
ologlar Anadolu'nun yabancısı değii:
"Ulkemizde bir asn geçen zaman dilimi içinde, on-
larca Fransız bilim adamı arkeolojik kazı ve araştır-
malaryapmış veyapmaktadır. Anadolu kültürlerinin
her safhasında kazı ve araştırma yapmalarına se-
nelerdir izin verdiğimiz Fransız meslektaşlanmız-
dan, bu konuda bir açıklama beklemek hakkımız-
dır."
Arkeoloji ve Arkeologlar Derneği'nin Kültür Bakan-
lığı'na da bir çağnsı var...
Fransız arkeologlan "Ermeni Soykınmı Kazılan"na
başlayıncaya kadar daha önce Fransızlara verilmiş
kazı izinlerinin gözden geçirilmesi...
SESSÎZ SEDASIZ (!) NVRİKURTCEBE
Yüksek Yerilim Hatta
erdlncutku@yahoo.com
Uzülme küçük... Benim de hayat karnem kalp
kınklanyla dolu!
Türk Telekom'da hizmetm bütünliiğii
Türk Telekom'un özelleştirilmesiy-
le ilgili 4502 sayılı yasaya dayanılarak
ve biraz da dayatılarak kurum perso-
nelinin çoöu 1475 sayılı iş yasasına
bağlandı. îmzaladıklan yeni sözleş-
meyle kazanılmış özlük haklan ellerin-
den alınan personele Telekom Yöne-
tim Kurulu karanyla günde 9 saatten
haftada 45 saat çalışma koşulu geti-
rildi ve yeni statüdeki personel için bir
de yönetmelik yürürlüğe kondu.
Bu arada bir kısım Türk Telekom
çalışanı da 657 sayılı yasayla kadro-
lu ve 399 sayılı yasayla sözleşmeli
personel statüsünden vazgeçmedi...
Fakat Türk Telekom Yönetim Kuru-
lu geçenlerde bir karar alarak "hiz-
mette bütünlüğün bozulmamasf gi-
bi bir gerekçeyle tüm çalışanlann me-
saisini günde 9 saatten haftada 45 sa-
ate çıkarttı. Oysa Anayasa Mahke-
mesi'nin daha önce sözleşmeli per-
sonel için aldığı bir karar vardı ve bu-
na göre günde 8 saatten haftada 40
saat çalışılıyordu... Üstelik Türk Tele-
kom Yönetim Kurulu, 657 ve 399'da
kalan personelin özlük haklarının ko-
runacağını duyurmuştu... Ama "hiz-
mette bütünlüğün bozulmaması" kı-
lıfının yüksek yargıdan döneceği bi-
lindiği için 657 ve 399'a bağlı olanla-
ra günde bir saat fazla mesai öden-
mesi karariaştınldı...
Fazla mesainin saat ücreti de be-
lirlendi: Brüt 310 bin lira...
Günümüzde köle ticareti
yapılsa bundan daha iyi fıyat
olmaz herhalde!
Fransa'ya ve
Üniversitelerimizin Aczine Dair
ÇAĞDAŞ GÜNERBÜYÜK*
Bir ülke, bir başkasının has-
sas olduğu uluslararası bir so-
runu, asltnda kendisini hiç il-
gilendirmiyor görünmesine
karşın gündemine alıp tartışı-
yor. Hatta neredeyse yüzyıl
önce yaşanmış, ancak hâlâ
ortak- bir yargıya vanlamamış
bir konuyu yasarftâ organın-
da bir karar haline getiriyor.
Bu haliyle bunun, diğer dev-
letin "ulusal egemenliğini ih-
lal" olarak algılanmast aiışıldık
bir durum. Niyet ise elbette
konunun gerçek içeriğini
umursamaksızın, bunu diplo-
matik bir baskı aracı olarak
kullanmak. Sorun kuşkusuz
büyük tartışmalar doğurdu ve
daha çok tartışılacak.
Olayın buraya kadar olan
kısmını bir yana bırakalım. El-
bette ülkeyi yönetenlerin IMF
direktifleri ya da AB üyeliğinin
getirebilecekleri gibi, daha az
simgesel ve daha bariz konu-
larda akıllanna gelmeyen ulu-
sal egemenliği, birden "anım-
samalan" tartışılması gereken
bir konu. Fransa yerine, daha
birkaç ay önce Fransa'nın al-
dığı kararın aynını almaktan
kıl payı dönen ABD ile alışve-
rişe yönelmenin ne kadar an-
lamlı olduğu da. Ancak Fran-
sa'dayaşananlann ülkemizde-
ki sonuçları arasında daha il-
ginçleri de var. Bu süreceTür-
kiye üniversitelerinin tepkisi
ne oldu?
Türkiye halkının dış ilişkiler-
deyaşanan butür simgesel °iç
işlerimize müdahalelere" ne
kadar duyarlı olduğunu, par-
lamaya hazır olduğunu bilme-
yen biri muhtemelen şöyle bir
yanıt verecektir:
Var güçleriyle bu iddiayı çü-
rütmeye, iddiayı savunan bi-
lim insanlanyla polemikleryap-
maya, mümkün olduğunca
çok belgeye, tanığa dayana-
rak tarihsel gerçekleri su yü-
züne çıkartmaya çalışırlar her-
halde.
Oysa bizim "duyarlı" üni-
versitelerimiz ne yaptı? Bir-
çoğu bir hafta gibi kısa bir sü-
re içinde refieks göstererek
Fransa'yı kınamaklayetinme-
di, Fransa'ylaakademik ilişki-
lerini kestiğini açıkladı. Hızını
alamayan "asabi" bilim yuva-
lanndan Fransızca eğitimi kal-
dıranı da oldu, Fransız dili ve
edebiyatı bölümünü kapata-
nı da... Bu karariarı alırken ar-
tıkbu utançla bilim ışığını saç-
maya devam edemeyecekle-
rini düşünmeye başlamış ol-
malılar herhalde. (!)
O hışımla bu kararlan alan
öğretim üyelerini düşünün bir.
öğrencilerin "Hocam neden
dersleri Fransızca görüyoruz,
Türkçe öğrenmek, tartışmak
daha kolay olmaz mı? Neden
Fransızcayı öğrenmek zorun-
dayız" sorularıyla akademik
hayatları boyunca karşılaş-
mıştıronlar. Öğrencilerine sü-
rekli Fransız kültürünün ne ka-
dar engin, derin bir kültür ol-
duğundan bahsetmiş, Fran-
sa'nın bizden ileri biruygariık
olduğunu anlatmış, Fransız
dilinde alanlarındaki pek çok
kaynağa daha kolay ve doğ-
rudan ulaşabileceklerini an-
latmışlardır.
Değişen ne oldu? Fransa
bu özelliklerinden hangisini
yitirdi? Yalnızca açığa çıkan
kendi bilimsel karakterierine
olan güvensizlikleri, aczleri ol-
du. Komik duruma düşmele-
ri de cabası oldu.
Üniversitelerimiz tahmin et-
tikleri hedefe ulaşması müm-
kün olmayan bu tavırlarından
vazgeçmelidir. Birer bilim yu-
vasına yakışan, Fransa'nın
"Ermeni katliamı" iddiasını bi-
limsel olarak çürütmek için
çaba sarf etmeleridir. Böyle-
likte dünyaya caka satan Fran-
sa'nın bilim dışı tutumunu dün-
yaya ilan edebilir, Fransa'yı
rezil bile edebilirler.
Yoksa, hâlâ Fransa'dan öğ-
renecek çok şeyimiz var
demektir!
* Boğaziçi Oniversitesi Siyaset
Bilimi ve Uluslararası Ilışkiler
Bölümü Öğrencisi
KİM KlME DUM DUMA BEHİÇAK behicakCaturk.net
HARBİ SEMtH POROY semlhporoy@yahoo.com
KEDl LEVO APTÜÜKA
TARlHTE BUGÜN MVMTAZ ARIKAN
TC
HAYMANA ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ'NDEN
EsasNo: 2001/12
Karar No: 2001/15
Davacı Altan öpöz vekili Av. Çiğdem Ergül tarafından davalı Hay-
mana Nüfiıs Müdürlüğü aleyhine açılan isim tashihi davasının yapılan
açık yargılaması sonunda verilen karar gereğince,
Ankara ili, Haymana ilçesi, Kızılkoyunlu köyünde cilt 56, kütük
32'de nüfusa kayıtlı Ali ve Ayşe'den olma 1979 d.lu Altan Öpöz'ûn
ön adının önüne "Gazi" ısmının ekJenerek düzeltilmesine karar ve-
rilmiştir. tlan olunur. 26.01.2001 Basın: 4693
TC
KADIKÖY 2. SULH HUKUK
MAHKEMESİ'NDEN
AHKÂMI ŞAHStYE
Dosya No: 2000/17 Vesayet
Mahkememizin 5.12.2000 tarih ve 2000/17-995 E.K. sayılı ilamı ile
Düzce Merkez Batalı Çiftlik'te nüfusa kayıtlı Nuri ve Meliha oğlu
1958 d.lu Vedat Demirbaş, M.K. 357. maddesi gereğince vesayet altı-
na alınarak kendisine Ömer Demirbaş, vasi tayin edilmiştir. tlan olu-
nur. 5.12.2000 Basın: 4796
PA, JUPİTEZ eoK£V'NÎH,R£ÜI!Lİ YÜtSEK-
UKLBRDE, İ İ İ ririte P
Ö
'KAŞIFruZAYDA..
19580e &USÛH, İLK AMERİKAH W>MA IOAM
UTPUSU FIRLAriLDI. Dr. \MEgTU£R VON
BRAUN, Or JAMES VAN ALLEN VE Dr. WKJJM1
PIOCERJN6 TARAPINMN CELİÇTİKİLENM*Ç
SAATTE 23 BİN Km. UlZLA UARBKETETAtEK
7E MT HEg 113 OAKJKAO* S/f DÜNİM TVBU
13,5 kg- A&ietlSlAJOAKÎ
*QeA%^t), U2ArCAid tioz-
, ttersoeoK/ ve. /sı ce&pK.
UKLERİNİ ABAÇr7KAC4K,8UNLAM RAOYÇ
OALeAtABtVLA ÛSSB 8/U>/K£C£*T/f!.BÖK
l£C£, AMBKİtCA, SO YYETLEK B/RU&İNPEN
BİH YIL SOHSA UZAY YOLCULUĞUNA ÇltU-
YVeDÜ. (*O7-• O YIUABDA 8UARA$TIHMA-
lARl ABO O&DUCU &NANSE e&yOBPü.')
31 Ocak
TC
KADIKÖY 2. SULH HUKUK
MAHKEMESİ'NDEN
AHKÂMI ŞAHSİYE
Dosya No: 2000/820 Vesayet
Mahkememizin 5.12.2000 tarih ve 2000/820-989 E.K.. sayılı ilamı ile
Kadıköy Kozyatağı Mahallesi'nde nüfusa kayıtlı Ali Rıza ve Meryem oğ-
lu 1937 d-lu Süleyman Acıkgöz, M.K. 357. maddesi gereğince vesayet al-
tına alınarak kendisine eşi Nurten Açıkgöz vasi tayin edilmiştir. tlan olu-
nur. 5.12.2000 Basın: 4798
ZEYTİNBURNU SULH HUKUK
MAHKEMESİ'NDEN
Esas No: 2000/1270
Karar No: 2001/45
Hâkim. Kemal Güzel 20998
Kâtip: Nuran Taşloran
Mahkememize ait 2000/1270 esas, 2001/45 karar,
19.1.2001 tarihli ilam ile Gamze Sultan Gülbenk'e Fat-
ma Portakal vasi tayin edihniştir. 19.1.2001
Basın: 4683
PANO
DENİZ KAVUKÇUOGLU
'Egzotiklik' Üzenne
Batılıların bize bakışının "bir tuhaf" olduğunu,
1955 yılı kış döneminde, Bremen'de başladığım or-
taokul hayatımın daha ilk günlerinde anlamıştım...
"Buraya nasıl geldin?" sorusunu "uçakla!" diyerek
yanıtladığımda, gözlerini faltaşı gibi açmışlar, "S/-
zin orada havalimanı varmı?" diye sormuşlardı... Bir
türlü dinmek bilmeyen bir "Türkiye merakı" vardı sı-
nıf arkadaşlarımın... "Sizde otomobil var mı? Elekt-
rik kullanıyor musunuz? Hiç radyo dinledin mi?" gi-
bi akla gelmedik sorularla karşılaşıyordum her gün...
Evimize gelip giden arkadaşlarım dahi kimbilir kaç
kez gördükleri annemi hâlâ yadırgıyorlar, onlar git-
tikten sonra "normal" giysilerini atıp, peçeli, fera-
celi, şalvarlı "egzoft7("aslınadöneceğini düşünüyor-
lardı. Sorularında da, düşüncelerinde de içtendi-
ler... Ailelerinden öyle duyuyorlar, okuduklan çocuk
kitaplanndan öyle öğreniyorlardı çünkü...
1963 yıhnda yeniden Almanya'ya geldiğimde de
pek değişmemişti bu bakış... Ama ne de olsa üni-
versite çevresiydi ya, yalnızca biraz daha incelir g k
bi olmuştu sorular... Sonra Anadolu'nun dört bir kö->
şesinden akın akın Türk işçileri gelmeye başlayın-s
ca, onlar açısından her şey oturuvermişti yerli yeri-y
ne... Esmer tenli, palabıyıklı adamlar... Rengârenkj
şalvarlı, yaşmaklı köylü kadınlan... Kafalarındaki.
"Şark", Karl May'in "vahşidoğusu" kapılannın önün-
deydi artık... Yapacak bir şey yoktu! "Al, bari şu kjA
tabı oku!" demek de bir çözüm değildi her zaman.!
Çukurova'nın ağa-ırgat çatışmaları, zaten var olan)
"bakış"\ daha da pekiştiriyordu...
• • •
1980'lerle birlikte "patlamaya başlayan" turizm*
de değiştirememişti bizi rahatsız eden o "bakış"\....t
Kuzey Ren Vestfalya'nın, Marsilya'nın, Liverpool'ün-
madencileri, dok işçileri, tezgâhtar kızları, kalorifer
tesisatçıları, tatil dönüşlerinde insanı hayrete düşü-
ren "egzotikhikâyeler" anlatıyorlardı çevrelerinde...
Limanlardaturist karşılayan kılıç kalkan ekiplerimiz,
tatil köylerimizin vazgeçilmez "Türk gece/eri"nde
kalça kıvıran dansözlerimiz, başlannda püsküllü fes-
lerle masa aralarında koşuşturan garsonlarımızla
kendimizi ille de "egzotik" göstermek için paralanı-
yorduk çünkü... Sultanahmet'in, Kapalıçarşı'nın ha-
lıcı dükkânlarında "nargile" sunuyorduk onlara. Za-
vallıcıklar ilk nefeste boğulacak gibi oluyorlar, "Şu
Türkler gerçekten müthiş insanlart" diyorlardı. Beş
yıldızlı otellerin lobilerindeyüzleri peçeli kahveci gü-
zelleri hizmet ediyordu yabancılara. Hamamlardatel-
laklı natıriı, sazlı sözlü âlemler düzenliyorduk... Tüm
bu şaklabanlıklardan sonra da "Bu yabancılar bizi
hiç tanımıyorlar!" diye yakınıyorduk. Bundan daha
büyük ahmaklık olabilir miydi?
"Kültür" denince, Osmanlı'nın "içoğlanlan"ndan,
"harem"inden, "merıteran"ından başka bir şey gel-
miyordu aklımıza nedense... Biz çanak tuttukça,
onların da ne kadar ikinci, üçüncü sınıf yazarı var-
sa, harıl harıl "harem romanı" döktürüyordu... "Eg-
zofizm/n "Osmanlıversiyonu, Batı'nınpopülerede-
biyatında bir "rönesans" yaşıyordu... Paris'in, Ro-
ma'nın, Londra'nın, Berlin'in kitapçı vitrinlerini "Sa-
fiye Sultan"\ar, "Hürrem Sultanlar dolduruyordu...
19. yüzyılın maceraperest Ingiliz, Fransız, Alman
seyyahlan hortlamışlardı sanki...
. • • •
Konforlu tatil köylerini, b.elimizdeki cep teiytorî-
lannı, bulutlan tırmalayan gökdelenleri gösterip "Val-,
lahi siz de çok uygarlaşmışsınız yani..." gibisinden
övgüler beklemek, saftiriklikten başka bir şey de- (
ğildi gerçekten. Turist, dünyanın neresine giderse'
g'ıtsin, aşağı yukan aynı "teknikTe karşılaşıyordu. Elekt-
roniğin, çelik-cam-beton mimarisinin, çul çaputun
"uygarlık ölçüsü" olarak görüldüğü yıllar çok geri-
lerde kalmıştı. Uygarlık, toplumlann bilgi, bilim, sa-
nat düzeyleriyle değerlendiriliyordu uzun zamandır.
Bunlann da "muhatabı", Batı'nın toplumsal bilinci
kaymış işçileri, oynak tezgâhtar kızlan, muhafazakâr
kalorifer tesisatçıları değil, hükümetlerin siyasal
karariarını etkileyen, kamuoyunun eğilimlerini yön-
lendiren aydın kesimleriydi... Ne var ki Osmanlı'nın
700. yılını kutlamaları, bu kesimlerie "kültür köp-
rüleri" kurmamıza yetmiyordu sözgelimi... Biz Os-
manh'ya sanldıkça, dünya da bizi "Osmanlı" görüyor-
du doğal olarak... Batı parlamentolannda her olanak-
ta aleyhimize çıkan kararlarda bile bu "egzotiklik"
saplantımızın payı vardı bir noktada. Çok mu yan-
lış düşünüyorum, yoksa?..
Faks: 0212 - 723 84 97
(e-posta: dkavukcuoglu(gtuyap.com)
B U L M A C A SEDAT YAŞAYAN
1 2 3 4 5
3 4
SOLDANSAĞA:
1/ Orta As- .
ya'da yaşayan
Türksoyundan 2
bir halk. 2/ 3
Kongo De-
mokratik
Cumhuriye-
ti'nin eski
adı... Denk,
eşit. 3/ Eski
Türk inanışın-
da yeraltı tan-
nsı.4/Hz. Mu-
hammed'i övmek ve 1 2
ondan şefaat dilemek 1 [R]
amacıylayazılankası- 2
de... Parola. 5/Osman- 3
h devletinde dışanya 4
satılan mallardan ali- 5
nan gümrük vergisi.
6/ Uğraş... Molibden
elementinin simgesi...
"Türkiye bir sıcak ül-
ke / Güneşi kocaman
bir —-" (Tahsin Saraç). II Terbiyesiz kirnse... Bo-
rudan kol almakta kullanılan bağlantı parçası... Bir
nota. 8/ Bir deniz teknesinin devrilerek ters dönme-
si. 9/ Konut kapılannda menteşe ve kilidin takıldı-
ğı düşey konumdaki kalın parça... Çoksesli müzik-
te bir beste türü.
YUKARIDAN AŞAĞIYA:
1/ Bir kimseye, bir topluluğa genellikle gülünçlü-
ğe varacak ölçüde benzeme, öykünme ısteği... Is-
kambilde bir kâğıt. 2/ Sıvas'ın bir ilçesi... Mercan-
köşk de denilen, güzel kokulu bir saksı bitkisi. 3/
Katranla kıldan yapılan ve kalafat işlerinde kulla-
nılan bir tür macun... Halk müziğine özgü telli bir
çalgı. 4/ Tıp dilinde derinin kanlanmasma verilen
ad... "Elif dedim —- dedim / KJZ ben sana ne de-
dim" (Türkü). 5/Tath bir çörek...Boşlukta 300.000
km/sn'lik bir hızla yayılan ışık taneciği. 6/ Liste ba-
şı olmuş hafif müzik parçası... Yiğit. 7/ Seyrek do-
kunmuş bir tür kumaş... Bağışlama. 8/ Akira Ku-
rosava'nm bir filmi... Matem. 9/ Kuzey Amerika
ile Asya'yı ayıran boğaz.