Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 24 OCAK 2001 ÇARŞAMBA
HABERLER
Suikast timi
uyamsı
• ANKARA (AA)-
Irak'tan gelecek suikast
timine mensup 6 kişinin
Türkiye'de eylem
düzenleyeceği
belirlendi. Kimliği
saptanan bir bombacının
da aralannda yer aldığı
suikast timinin yasadışı
yollardan elde ettikleri
ABD pasaportu taşıdığı
saptanırken, emniyet
birimleri uyanldı.
Emniyet Genel
Müdürlüğü, gümrük
kapılannda görev yapan
güvenlik birimleri ve
ilgili diğer birimlerden,
konuya karşı
"müteyakkız"
olunmasını istedi. ABD
pasaportu taşıyan Irak
uyruklu kişilere dikkat
edilmesi talep edildi.
KitaphKüba
savunması
• ANKARA (AA)-
DSP Istanbul
Milletvekili ve Türkiye-
Küba Dostluk Grubu
Başkanı Rıdvan Budak,
tartışmalı Küba gezisine
yönelik eleştirileri bir
kitapla yanıtladı. Budak,
28 sayfalık kitapçıkta
gezinin heyete
gösterilen ilgi,
programın içeriği ve
yapılan görüşmeler
bakunından son derece
seviyeli ve verimli
geçtiğini, iki ülke
parlamentolan
arasındaki ilişkilere yeni
ve kalıcı boyutlar
kazandınldığını ifade
etti. Günlük biçiminde
hazırlanan kitapçıkta, 25
Kasım-1 Aralık tarihleri
arasında yapılan gezi
sırasında turizm
bölgesinde sadece üç
saat kalındığı belirtildi.
Dr. Aftan
Günalp amldı
• ANKARA (AA)-
Öğrenci Seçme ve
\ferieştirme Merkezi'nin
(ÖSYM) kurucusu ve
"e'slti başkanlanndah
merhum Prof. Dr. Altan
Günalp, 68. doğum
gününde, eşi, yakınlan,
OSYM çahşanlan ve
öğretim üyelerince
anıldı. Hacettepe
Üniversitesi Kültür
Merkezi'nde
düzenlenen törende .
ÖSYM Başkanı Dr.
Fethi Toker, slayt
gösterisi eşliğinde Prof.
Dr. Günalp'i anlattı.
Mllletvekillepi
ifade verdl
• ANKARA (AA)-
"Düşünceye Özgürlük:
Herkes lçin" kitabına
yayıncı olarak imza
atan, aralannda FP'li
milletvekilerinin de
bulunduğu 14 kişi, ifade
vermek için Ankara
DGM'ye geldi. Bu
şahıslardan 12'sinin
milletvekili olması
nedeniyle sadece kimlik
tespitleri yapıldı, diğer 2
kişinin ise ifadesi alındı.
FP'li milletvekili Nazlı
llıcak, kitabın altına
imza atarken hiç
kimseyi hedef
almadıklannı,
hedeflerinin düşûnce
özgürlüğü olduğunu
söyledi.
Meclis'te Türk
dili furyası
• ANKARA (ANKA)-
MHP'lilerden sonra
ANAPlzmir
Milletvekili Işılay
Saygın da okullarda
yabancı dille eğitim
öğretimin kaldınlması
için yasa önerisi
hazırladı. ANAP'lı
Işılay Saygın,
uygulanmakta olan
yabancı dil eğitim
politikasının yeniden
gözden geçirilmesi
gerektiğini belirterek
yabancı dil derslerinden
istenilen verimin
alınamadığını,
öğrenciye daha fazla
yarar sağlamadığı gibi
devlete ve kişiye zaman
ve para bakımından çok
pahalıya mal olduğunu
kaydetti.
Bolu Valisi Miroğlu, tokatladığı Gülşen Güler'e 500 milyon lira ödeyecek
Tazminat depremzedeye
Bakan Turk'e tepki
'Baro eylem
karan almadı'
tstanbol Haber Servisi - Istanbul
Barosu Başkanı Yücd Sayman,
Adalet Bakanlığı'nın, îstanbul Ba-
rosu Yönetim Kurulu hakkında 'F
tipi cezaevlerini protestoetmek yö-
nünde karar aküğını' öne sürmesi
ile bu karann Avukatlık Yasası'na
aykın ve illegal olması gerekçesiy-
le soruşturma başlatılması istemi-
ne tepki gösterdi. Sayman, Istanbul
Barosu'nun F tipi cezaevlerini pro-
testosu yönünde bir karan olmadı-
ğını belirterek "Biz, F tipi cezaev-
lerini infaz, haklar ve savunma açı-
sından eteştirdik. İnfaz bukuku ile
UgUenmek görevimizdir. Böyle bir
karar olsa bile amaçlara aykın de-
ğüdir" dedi.
Sayman, Adalet Bakanhğı'nca
Beyoğlu Cumhuriyet Başsavcılı-
ğı'na gönderilen yazıda yer alan
'iltegaT iddiasının yakışık olmadı-
gıru vurguladı. Baro yönetim kuru-
lu hakkında dava açılabileceğini,
ancak yönetim kurulunun yargı
yoluyla görevden alınamayacağını
belirten Sayman, "İstanbul Baro-
su Yönetim Kurulu seçimle işbaşn
na geldL Seçilmiş organlar yargı ka-
ranyla görevden alınamaz. Yöne-
tim kurulu üyeleri hakkında dava
açılabilir, ancak Adalet Bakanlı-
ğı'nın yargı yoluyla yönetim kuru-
hınu görevden ahna yetkisi yokrur.
Biz konuyu genel kurula götürerek
genel kurulda bir karar çıkmasını
sağlayacağız'",diye konuştu.
Mahkemeye göre vali tokat atmamış
12 Kasım 1999 depreminden sonra tarüşûğı Bohı VaH'si Nusret Miroğlu'nun ken-
dini tokatladığı savryla da> a açan depremzede Gülşen Gfiler 500 milyon lira ma-
nevi tazminat alacak. Mahkeme başkanı, tazminatm az tutulmasının nedenini
ise gerekçeK kararlannda açıklayacaklannı belirterek, yaşanan olayda vali beye
karşı bir tahrik olduğu kanaatinin oluşmasunn etkili olduğunu da kaydetti.
• Gülşen Güler mahkeme
çıkışında eski Bolu Valisi
Miroğlu'ndan kazandığı
tazminatı depremzedelere
dağıtacağını söyledi.
BOLU (AA) - Eski Bolu Valisi
tarafindan 12 Kasım depremi
sonrasında tokatlandığını iddia ederek
tazminat davası açan depremzede
Gülşen Güler 500 milyon lira manevi
tazminat kazandı. Bolu Asliye
Mahkemesi'nde eski Bolu Valisi
Nusret Miroğlu hakkında depremzede
Gülşen Güler'in açtığı 10 milyar
liralık manevi tazminat davasının
karar duruşması yapıldı. Karar
öncesinde görüşlerini açıklayan Vali
Nusret Miroğlu'nun avukatlan,
mahkemeye gönderilen bilirkişi
raporunda Vali'nin, Gülşen Güler'e
tokat atmadığının ve provakotör
demediğinin anlaşıldığuu ifade ettiler
ve davacı Gülşen Güler'in olay anında
Vali'yi tahrik ettiğinin karar öncesinde
gözönünde bulunduruhnası
gerektiğini söylediler. Mahkerrie
Başkanı, mahkemeye gönderilen
bilirkişi raporlannı inceleyen
mahkeme heyetinin, Vali'nin Gülşen
Güler'e tokat atmadığı ve provakatör
demediği kanaatına ulaştığını
belirterek, "Gülşen Güler'in olay
anında gözalona ahnmasuu
özgürlüğün geçici olarak kısıtlanması
olarak kabul eden bilirkişi karan
doğrultusunda davalı Nusret
Miroğlu'nun 500 milyon Bra manevi
tazminat ödemesine, bu tazminatm
olay tarihiden itibaren biriken yasal
faideriyle tahsil edilerek davacıya
verilmesine karar verdi" dedi.
Manevi tazminat kazanan
depremzede Güler ise mahkeme
çıkışında, kazandığı tazminatı
depremzedelere dağıtacağını söyledi.
Üç bankanın özelleştirilmesi
FP'densatışa
ANKARA (Cumhu-
riyet Bürosu) - FP. Zira-
at Bankası. Halk Ban-
kası ve Emlak Banka-
sı'nın özerkleştirilmesi
ve özelleştirilmesini
öngören yasanın tama-
mının iptali ve yürür-
lüğünün durdurulması
istemiyle Anayasa
Mahkemesi'nde dava
açtı.
FP Grup Başkanve-
kili Yasin Hatipoğlu.
dava dilekçesini dün
Anayasa Mahkemesi
Genel Sekreteri Sadri
Büyükeren'e verdi.
Hatipoğlu, daha sonra
yaptığı açıklamada,
söz konusu yasanın
önemli düzenlemeler
getirdiğini ve birçok
kesimi ilgilendirdiğini,
onun için dava açtıkla-
nnı söyledi. "İktidar
ortaklan yanb ve yanlış
baktıkça dava açmaya
devam edeceğiz"' diyen
Hatipoğlu, kamu ban-
kalanna yönelik bu ya-
sanın yaklaşık 2 bin
yan kuruluş ile 50 bin
çalışanı ilgilendirdiği-
ni ifade etti. Hatipoğlu,
hayat standardı uygu-
lamasını yeniden geti-
ren, özel işlem ve ileti-
şim vergisinin süresini
iki yıl uzatan ve LPG'li
taşıtlarda vergi oranla-
nnı yükselten yasanın
iptali istemiyle cuma
günü dava açacaklannı
bildirdi.
FP'nin dilekçesinde,
söz konusu kanunun
"özelleştinne kanunu
oldugu, ancak bumın
özenle gizlenmeye çab-
şıldıg!*
1
savunuluyor.
Kanunun, anayasanın
7. maddesinde düzen-
lenen yasama yetkisi-
nin devredilemeyece-
ğine ilişkin ilkesine ay-
kın oldugu ileri sürül-
dü. Yasanın, anayasa-
nın mülkiyet haklannı
düzenleyen 35. madde-
sine de aykın oldugu
belirtiliyor.
tĞNELt FIRÇA ZAFER TEMOÇtN
\StFIR NOKTASI /ORAL ÇALIŞLAR oralcalislareyahoo.com
Istanbul Üniversitesi Rektö-
rü Kemal Alemdaroğtu'nun
Fransız Meclisi'nin kararının
hemen ardından Fransa'yla
her türiü bilimsel ilişkiyi kesti-
ğini açıkJaması garip değil mi?
Aslında Alemdaroğlu'nun bu
tür davranışlanna alıştık. Yu-
nanistan'la da benzer bir tavır
içine girmiş, istanbul Üniver-
sitesi öğretim üyelerinin Yuna-
nistan'a bilimsel amaçlı top-
lantılara gitmesini yasaklamış-
tı. Yunanistan'la ilişkiler yumu-
şayınca da Yunanistan Dışiş-
leri Bakanı Papandreu'yu
üniversiteye davet edip kapı-
larda karşılamıştı.
Bilim insanı ile politikacı ara-
sında bir fark olması gerekmi-
yor mu? Siyasetçi, siyasi iliş-
kilerin yön göstericiliğinde işi-
ni yapar. Bilim insanını ise bi-
limsel ihtiyaçlar yönlendirir.
Fransa ile Yunanistan'la ya da
bir başka ülke ile siyasi ilişki-
ler bozulabilir, ama bilimsel iliş-
ki kesilmez. Yann Ingiltere, Al-
manya, ABD de böyle bir ka-
rar alsa ya da yine siyasi ilişki-
leri zedeleyecek bir gerilim
YÖK mü, îstihbarat Teşkilatı mı?
oluşsa ne yapılacak? Bütün
bu ülkelerle bilimsel ilişki kesi-
lecek mi? Fransızcadan son-
ra Yunanca, daha sonra ise In-
gilizce ve Almanca da mı ya-
saklanacak? Bu nasıl bir akıl-
dır, bu nasıl bilim mantığıdır?
• • •
Istanbul Üniversitesi'nin
"milliyetçi" rektörünün neden
böyle davrandığı bir yana,
önümdeki bazı belgeler,
YÖK'ün bir bilim kurumu gibi
değil, bir istihbarat örgütü gi-
bi çalıştığını gösteriyor. YÖK
Başkanvekili Ismail Tosun
imzalı bir metinde benim de
adım geçiyor. Geçen yılın 17
Haziranı'nda Paris'te bir top-
lantıda Ermeni sorunu konu-
sunda yaptığım konuşma giz-
li bir metin gibi bütün üniver-
site rektörlüklerine dağıtılmış.
Ben o konuşmayı kamuya
açık bir toplantıda yaptım. O
toplantıyı izleyenler arasında
Türkiye'nin Fransa Büyükelçi-
liği Müsteşan dahil çok sayı-
da resmi yetkili de vardı. Şim-
di YÖK yönetimine soruyo-
rum: 1) Bu metni nereden al-
dınız? 2) Neden gizli bir metin
gibi benim bilgim ve haberim
olmadan rektörlüklere dağrtı-
yorsunuz? 3) Bu metnin bana
ait olduğunu kime sorarak öğ-
rendiniz? Örneğin bana ne-
den sormadınız?
O toplantıda konuşan Pro-
fesör Mete Tunçay, gazeteci
Ragıp Zarakolu, Profesör
Gerard J. Libaridian, Jan-
Claude Kebapdjian, Hagop
Tchakrian ve Lavrenti Bar-
seghian'na ait oldugu söyle-
nen metinler de dağıtılmış.
Bütün bunlardan onların da
haberdar olduğunu sanmıyo-
rum.
YÖK Başkanı Kemal Gü-
rüz başJıklı bir başka metinde
ise üniversite rektörlüklerine
şu talimatlar veriliyor: "Sözde
Ermeni soykınmı iddialanna
karşı yapılan faaliyetlere ve
aiınan tedbirlere ilave olarak
konuyla ilgilenen üniversite-
niz öğretim elemanlannın
aşağıda bildirilen işlevleri de
yerine getirmeleri uygun gö-
rülmektedir.
- Gerek Ermeni, gerek diğer
yabancı tarihçilerin, sözde
soykınm iddialan konusunda-
ki sûreli/süresiz yayınlannın
(kitap, makale vb.) Dışişleri
Bakanlığı ve başkanlığımızın
da katkılanyla sürekli takip
edilmesi, bu yayınlarda ileri
sürûlen yeni argümanlann
tespit edilerek doğruluğunun
araştınlması, karşı argüman-
lann hazırianması ve bu bul-
gulann yabancı dilde biryayın
şektinde ortaya çıkanlması;
...Özellikle, ABD ve Avrupa
ülkelerindeki akademik çev-
relehe mümkün oldugu ölçü-
de yakın temas kurularak Er-
meni iddialanna ilişkin görûş-
lerimizin dikkate alınmalannm
sağlanması."
Fransız Meclisi'nin aldığı
'soykınmı' karan siyasi ola-
rak tartışılabilir. Böyle bir kara-
nn 85 yıl sonra nereden akıl-
lanna geldiği sorulabilir. Bu-
nun arkasındaki siyasi hesap-
lar sçrgulanabilir. Ancak bü-
tün bunlann yapılacağı yerler
siyasi platformlardır. 1915 yı-
lında ne olup ne olmadığını ise
tarihçiler tartışmalı, bilim in-
sanlan tartışmalı.
Bilim insanının görevi, milli
ihtiyaçlara uygun(!) araştırma
yapmak ve siyasi telkinlerde
bulunmak olabilir mi? Hele bi-
lim kurumunun başındaki
kimse, "Ermeni soykınmı iddi-
alanna karşı yapılan faaliyetle-
re ve aiınan tedbirlere ila-
ve..işlevler" yerine getirmek
için rektörlere emir verebilir
mi?
•••
YÖK Başkanı Kemal Gü-
rüz'den benim konuşmamı
hangi yetkiye dayanarak da-
ğıttığını öğrenmek istiyorum.
Bana sormadan ve benden
izin almadan böyle bir metni
dağıtma hakkını kendisine
kim verdi, onu da çok merak
ediyorum...
GLOBAI^OLİTtKÜLTİJR
ERGtN YILDIZOĞLU
m
Sıvı Modernite'
Modernite ve postmodemite arasındaki ilişki-
ye bakınca en az üç önemli paradoks dikkati çe-
ker. Birincisi, K. Marx'\n Komünist Manifesto'da-
ki o çok bilinen paragrafta (Katı olan her şey eri-
yor...) betimlediği akışkan, değişken dünya ile (ki
bu, birçok yazara göre, Marshall Berman'ın da
işaret ettiği gibi, ilk ve en kapsamlı modernite ta-
rrfidir) bugünkü dünya arasında çok büyük ben-
zerlikler var. Ancak nedense, postmodernistlerıs-
rarla, moderniteyi katı, sistem yaratıcı bir eğilim
olmaklasuçluyoriar. Ikincisi, postmodernizmin öz-
günlüğü olarak görülen temel/betimleyici özellik-
lerinin hemen hepsini modernizmde de bulmak
mümkündür. öyleyse postmodernizm neden "ye-
n/"dir? Üçüncüsü, postmodernizm, siyasete, ide-
olojiye ve öznelliğe öncelik tanıyarak insan eyle-
mini özgürieştirdiğini ileri sürer. Ancak gerçeğin
herkese göre değiştiği, toplumsal yasalann birbi-
riyle rekabet eden söylemler olarak görüldüğü bir
dünyada postmodernizm, insan eylemini, tarıf
edilebilir bir hedeften yoksun bıraktığı, gerekçe-
sini ortadan kaldırdığı için felç eder; en iyi koşul-
larda da siyasi-artistik eylemi anamalcı demokra-
sinin sınırian içine hapseder.
•••
Zygmunt Bauman'ın yeni kitabı Liquid Mo-
dernity -Sıvı Modernite- (2000, Polity Press) bu
paradokslann özellikle birincisine yönelik gnemli
ipuçlan, çıkış noktalan sunuyor. Liquid Moder-
nity'ye daha yakından bakmadan önce diğer iki
paradoksa kısaca değinmek istiyorum. En be-
nimsenen genel tariflerinden birine göre (örneğin
mimari tarihçisi Christopher Jenks'inki) post-
modernizm çrfte kodlamadır (double-coding): Ev-
rensel stilin reddedilmesine bağlı olarak tüm fark-
lı stiller (örneğin Antik Yunan sütunlan, Bauhaus
stili beton bloklar, art-nouveaux süslemeler) bir-
likte kullanılabilir! Bu tarifi, "yapısalcılık-sonra-
s/"nın, teoriler aslında gerçekliği kavramaya ve
değiştirmeye değil siyasi, ideolojik nedenlerle bir-
biriyle rekabet eden söylemlere ilişkindir (gerçek-
lik ve akıl zaten illüzyondur, kurgusaldır) ve Aydın-
lanma geleneği, insanı, önceden saptanan plan
ve projelere esir etmiştirtezleriyle birleştirerek ge-
nişletsek bile yine ortaya çıkan tarifin tüm özellik-
lerini modernizmin başyapıtlannda bulabiliriz.
Postmodernistlerin çok övündükleri ironik ve
mesafeli turumu da bu tariflere ekleyelim, durum
yine değişmeyecektir. Bileşenleri açısından post-
modernizm kesinlikle hiçbir yenilik içermez. Ör-
neğin, James Joyce'un Ulysses'inin içinde tüm
çrfte kodlamalan, ironik mesafeli duruşları, dile
ilişkin oyunlan bulmak mümkün. Ama bence yine
de iki fark var. Ulysses'teki teknikler, gerçekliğin
anlaşılmazlığını vurgulama çabasının değil, aksi-
ne tüm zenginliğiyle, boyutlanyla yakalama niye-
tinin ürünüydü. Ikinci fark ise postmodernizmin bu
(modernist) özelliklerini bir araya koyan bakış açı-
sında ortaya çıkıyor. modernizm ve sonra avant-
garel, itenVe ddhük, toplumsal dönüşürrrtetföek-
leyen, devrimci bir damartaşıdılar.
Buna karşılık, postmodernizm pasifbir nihilizm-
den, "yapıyorlar, ne yaptıklannı biliyorlar, ama
yapmaya devam ediyorlar" ideolojisine uygun "si-
nik" bir durum olmaktan (ideolojiler bitti demesi-
ne rağmen) öteye gidemedi... Bu yüzden postmo-
dernizmin, özellikle Marksizmi hedef alarak üret-
tiği, ekonomik determinizmi reddederek özgürieş-
tirici olma iddiasının içi boştur. Tüm referans nok-
talannı göreli kılarak postmodernizm insan eyle-
mini nafile ve gereksiz hale dönüştürür. Postmo-
dernizmin girdiği kapıdan, toplumsal dönüşüm
dinamiği, özgürleşme umudu ve projeleri dışan çı-
kar. "Bugün" ebedileşir.
• • •
Bauman, katı sistem kurucu modemite ve sıvı,
(sürekli-devrimci - E. Y.) moderniteyi birbirinden
ayınyor. Aydınlanma ve modernite ilk ortaya çık-
tıklannda eleştirel, akışkan/sıvı ve devrimciydiler.
Bireyi eski rejimin katı sisteminden, devletten, ki-
liseden özgürleştirme süreciydiler. Sonra (yeni re-
jimin kurulmasıyla - E. Y.) modernite katılaştı, Ay-
dınlanma da eleştirelliğini kaybetti, birlikte sistem
kurucu hale geldiler. Bauman moderniteyi bu ilk
akışkanlığı içinde kavrayıp benimsemek gerekti-
ğini düşünüyor. Aydınlanmaya ilişkin olarak date-
oriye/akla karşı, teorik/akılcı-eleştirel birtutum al-
mak, bunlann sınıriarını, kapasitelerini yine teori-
ye ve akla dayanarak sorgulamak gerektiğini vur-
guluyor.
Bauman'a göre, bugün sistem kurucu moder-
niteye baş kaldıran bir sıvı modernite, serbest pi-
yasanın yaygınlaşmasının, yeni teknolojilerin de
katkısıyta gelişiyor. Ancak bir taraftan bu sıvı mo-
dernite bireysel özgürleşme olanaklannt geliştirir-
ken diğer taraftan, sermayenin egemenliği, bu
olanaklann kullanılmasının koşullarını ortadan kal-
dınyor: teoride özgüriük, gerçekte iktidarsızlık! Bu
çelişkinin arkasında, serbest piyasa sisteminin
(neo-liberalizm ve postmodernizm - E. Y.) kamu
alanını tahrip ederek bireyin ve bireysel özgürlü-
ğün olmazsa olmaz önkoşulu olan vatandaşlığı
zayıflatması var.
İlk modernizm, katılaşan modernitenin krize gir-
diği anda, krize tepki olarak gelişmişti. Hem mo-
dernite öncesini özleyen sağcı hem de ileri dö-
nük, katılaşmayı reddeden, sürekli değışmeden,
dönüşümden yana solcu bir tepkiyi içeriyordu.
Bu solcu tepkiyi, Stalinist bürokrasi, sosyalizmi bir
süreç (sıvı modernite- "sürekli devrim") olarak de-
ğil de kurulan bir sistem olarak tanımlayıp kendi
sınrf iktidannı inşa etmeye başlayana kadar, esas
olarak sosyalizm ifade etti. Stalinizm yalnızca Rus-
ya'da değil tüm dünyada "sıvı modernizmin" son
kalıntılannı da yok etti.
•••
Sıvı moderniteye dönersek, Bauman'agöre bu-
gün bu sıvı moderniteye uygun tepki ("modernist
refleks"), özgürleşme olanakları artarken özgür-
lüklerin gerçekleşmesini engelleyen süreçlere kar-
şı, sanattan siyasete kadar her alanda d renmek-
tir. öyleyse 20 yıldır sürekli yok edilen kamusal
alanın, bireysel özgürlükleri olanaklı kılan kolektif
vatandaşlığın yeniden "sıvı modemizme" uygun
bir biçimde kazanılması gerekiyor. Bauman'ın, be-
nim biraz da nalıncı keseri misali ve seçerek ak-
tardığım çalışması tabii ki çok daha zer>gin, hern
umut verici hem de düşünmeye zorlayeı yakla-
şımlarla dolu... Umanm Türkçeye de çevrilir.