17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 2OCAK2001SAL 12 KULTUR kulturCg cumhuriyet.com.tr TİYATRO DÜNYASINDAN DtKMEN GÜRÜN w Hikâyeııiıı sonu başında gizliclir'5. Sokak Tiyatrosu tarafından Is- tanbul Sanat Merkezi 2. Kat'ta oynan- makta olan Özen Viıla'nm "Ay Tedir- ginliği'', sankı bırbirine teğet geçen yaşamlar içinden ikısinin 'Tedirgin- ler Kapısı önündc anlık duraksama- lannın dondurulmasıdır. 'Tuhafrast- lanolar kunıcusu' ADAM, daha son- ra kapılardan bınni seçecektirkuşku- suz, ama hangisini. Özen Yula, ADAM'la KADIN ara- sındaki ılişkiyi ve onlann kendi ya- şamlanna dönük dünyalannı bir po- lisiye roman gibi ilgiyi hep ayakta tu- tan bir dille işlemiştir. Oyunun başın- dan ıtibaren 'cinayet' eylemine sık- ça atıfta bulunulur ama yıne de 1950'lerin saflığı, inceliğı ön plan- dadır. Garip bir sıradanlıkla söz edi- lir cinayetten, mecazi cinayetten, kuy- tu köşe cinayetlerinden... Ve oyunun sonunda sıradan bir biçimde, sıra- dan bir sûrpnzle durur zaman. Sanı- nm. yazann yaşamlan sıkıştıran ka- lıplara, anlamsızlıklara göndermesi- dırböyle bir son. Aslında, oyunun bü- tünü yaşamı, 'zaman' ıçinde yaşa- mı, yaşam içinde 'zaman'ı irdele- mezmi? Anlamlı bir buluşma Oyunun yönetmenı MustafaAvkı- ran "Ay Tedirginliği''nde tiyatro ile sınemayı buluşturmuş. Tiyatro sah- nelenmizde bu tür buluşmalara yö- nelinmesi yenı açılımlara kapılar araladığı için benı heyecanlandınyor. Burada da çakışmanın doğru kotanl- mış olması ve de sınema, tiyatro ve dublaj tekniğınm aynı düzlemde iler- lemesi "Ay Tedirgjnliği''ni ilgiyle iz- Ienen, özenJi bir çalışma olarak be- lirliyor. Avkıran, oyunu sinema ola- rak düşünürken Özen Yula'nın oyu- nunda altını önemle çizdiği dönem- den yola çıkmış. ADAM'la KADIN arasındaki bu duygusal ve polisiye bu- luşmayı, metinden aldığı esinle, 1950'lerde çevrilen bir film zemini- neoturtmuş. 1950'lerin duyarlıres- mını çok ıyi yakalamış. Avkıran'ın oyunu izleyen-izlenen/oyun- oyun- "zen Yula'nın 'Ay Tedirginliği' adlı iki kişilik oyununda ADAM elindeki kâğıtları birer birer suya bırakırken "Her hikâye biterl... Hikâyenin sonu başında gizlidir ve başladığı an . bitmiştir her hikâye..." der. Zamanla gizli bir hesaplaşmadır bu sözlerin altında yatan ve ekranın alt köşesindeki gerçek zaman göstergesi geriye doğru akmaya başlar. cu ilişkisi üzerine kurmuş olması ız- leyicinin oyunu ve oyuncuyu, oyun- cunun da kendi oyununu ızlediği bir bütün oluşturuyor. a Ay Tedirginliği'' kapalı bir me- kânda üç değişık açıdan bir kerede çekilmiş bir film. Görüntünün par- çalanarak üç ekranda birden aynı an- da göstenlmesi de dikkat çeken bir husus. Ortadaki ekranda ADAM ve KADIN'ı sanki bir tiyatro sahnesın- de gibi karşılıklı izleyebiliyorsunuz. Dığer ıkı ekran, sağ taraf KADIN' ın ve sol taraf ADAM'ın, yakın plan görüntülere yer veriyor. Iç dünyala- nnı okuyabıliyoruz bu insanlann. "Ay Tedirginliği''nın ilginç boyut- lanndan bın de az önce belirttiğim gibi, 1950'lerin Ayhan Işık'lı, Sezer Sezin'lı Yeşilçam filmlerini çağnştır- ması. Yakası kalkık-beli sıkılmış trenç- kot, ince bıyıklar, tepede toplanmış saçlar, yay gibi çekilmiş kaşlar, bele oturmuş tayyör gibi göstergelerin ay- nı zamanda o dönemin Clark Gab- le'lı, Joan Fontaine'lı Holywood film- lenne göz kırptığı da bir gerçek. Bu bakış açısını o dönemlere hem eleş- tirel hem de duyarlı bir göz atış ola- rak algılamak mümkün. Dublaj tekniğl Özen Yula'nın okuyucuyla (izle- yiciyle) arasına mesafe koyan bir biçemı var. Bu biraz da yazarm ele aldığı yıllardakı yaşam biçimine, o yıllann sinema dilıne bir gönderme olarak tanımlanabilir. Bu açıdan ba- kıldığında da ADAM ve KADIN ekranda farklı bir zaman dilimini yansıtırken sahnede kurulu küçük dublaj stüdyosunda 'şimdi', 'şu an' olgusu öne çıkmaktadır. Yönetmen Mustafa Avlaran bu boyutu dublaj tekniği ile yakalıyor. îzleyicı bir yandan filmde oynayan Derya Alabora ve MuratKarasu'yu öte yandan rollennin dublajmı yap- makta olan Alabora ve Karasu'yu izlemektedir. Ve de onlann rolle- riyle olan hesaplaşmalannı. Bir an- lamda üç boyutlu bir buluşmadır bu. Dikkat çeken bir başka husus da oyunculann ekranda yaşattıklan in- sanlarla çok farklı bir ilişki içine girmiş olmalandır. Murat Karasu ile ADAM arasındaki ilişki mesa- felidır. Karasu; ekranı izler, kahve- sini yudumlar, bekler, ADAM'la fazla bir alışverişi yoktur, sırası ge- lince devreye girer. Alabora, KA- DIN 'la daha yakın bir ilişki kur- muştur, onunla bazı şeyler paylaşır, duygulan daha aşındır, heyecanlı- dır, sanki kabına sığamaz. Bunlar iki oyuncu arasındaki ilişkiyi güçlen- diren farklılıklardır. Gerek Murat Karasu'nun gerekse Derya Alabo- ra'nın ekranla. rollenyle kurdukla- n iletişim etkileyicidir, sağlamdır, yapaylıktan uzaktır. Oyun boyunca Mustafa Avkıran'ın sahnede bulunmasının onun oyun- cularla film arasında bağlantı kur- masının ötesinde teknik bir gereksi- nım olduğunu da sanıyorum. Söz tek- nıkten açılmışken, dublajda bilinçli olarak yapılan senkron şaşmalan- nal950'ler sinemasına anlamlı bır gönderme olarak gülümsüyorum. Ama, bunun çok daha ötesinde, senk- ron şaşmalannı zamanın atlanması olarak değerlendiriyorum. Bilinçli susmalan, atlamalan, o anlarda oyu- nun akmasını ama zamanın durma- sını yaşamla bir hesaplaşma olarak gözleml iyorum. Robert De Niro'nun kahkahalarla dolu son fîlmi, uzun bayram tatilinin en gözde yapıtı oldu Böyle 6 zor' kayınpeder düşman başuıa CUMHUR CANBAZOĞLU UIP şırketınin, mevsımin uzun tatillennden bınncısı ıçin 'ağırtop' olarak seçtiğı Zor Ba- ba, seyırcıyı kahkahalara bogan, temposunu hıç düşürmeyen bir 'Robert De Niro'filmi Nedenı de şu; son yıllarda De Nıro'nun komedılerde da- ha fazla görülmesi bir bölüm eleştırmcn tarafından 'kariye- rinin inişe geçtiği' şeklınde de- ğerlendınlmıştı ve iki tarafara- sında tatsız bir polemık yaşan- mıştı. Daha da ıleri gıdıp böy- le usta bır dram oyuncusunun komediyi beceremeyıp kendi- nı komık duruma düşürdüğünü söyleyenler bıle oldu. Işte De Niro, bizce bir 'kahkahalar kra- h' olmasa da bu filmde kome- dide de rüştünü tamamıyla ıs- patlayıp kargaşaya son venyor. Zor Baba gerçekten çok eğ- lendiricı bır film; damadın ga- np soyadı ya da erkek 'hemşi- re' olması gıbı 'kaba malze- me'ye yüklenen senaryosuyla 'ezflenin' düştüğü kötü duru- ma gülmeyi, sevenlen fazla- sıyla memnun edeceğinı söy- leyebıliriz. Konu çok basıt ve sade; genç erkek 'sakar' hemşıre (Stiller) bu- hafta sonu müstakbel kan- sıyla beraber onun anne ve ba- basını ziyarete gidiyor. Ama- cı, kızlanyla evlenmek arzu- sunu aileye 'resmen' açıkla- mak. Ancak Jack Byrnes (De Ni- ro) adlı baba, o güne kadar kar- şısına çıkmış damat adaylan- nın hiçbirini beğenmeyen, ha- yata asılmayan insanlandan nef- ret eden, mükemmeliyetçı, bır de son derece kuşkucu bir es- ki CIA ajanı olunca bu 'hafta sonu komedisi'nde hiçbir şe- yin yolunda gıtmeyeceği, iki- linin yıldızlannın banşmayaca- ğı daha baştan bellı oluyor. Filmdeki birçok şey saçma gel- se de öyküde yetişkin herkesin üç aşağı beş yukan yaşadığı bir hatırası bulunduğu için an- latılanlar sempatiyle karşıla- nabiliyor. Zaten öykünün tüm numarası da burada; kaç 'şans- h' kişi acaba, sevdiğinin aıle- siyle ılk kez karşılaşmanın sı- kıntısını çekmemiştir? Bunun dışında film son de- rece iyi akıyor ve 'felaket'e doğru genelde hoş esprilerle ilerliyor öykü. Yönetmen Jay Roach ise (Avanak Ajan-Aus- tin Powers sensınden anımsa- nacak) birçok komediden şab- lon sahneler alarak ve iki baş- rolü adeta kendi hallerine bıra- kıp 'ne isterseniz yapm' diye- rek doğaçlamaya pnm tanıyor. Gerek De Nıro gerek de Tery Stiler(AhMaryVahMar\),za- yıf senaryodan hoş bir iş çıkar- mayı başanyor. Yapımcılan arasında De Ni- ro'nun da bulunduğu ve ne ka- dar doğrudur bilınmez, ama Jim Carrey için yazıldığı söy- lenen filmden hangi sahne ge- leceğe kalacak diye sorulsa, biz hemen son bölümdeki ha- vaalanı ve uçak sahnesi denz. Tam bir aile komedisi. Zor Baba- Meet The Parerrts/ Yönet men: Jay Roach/ Senaryo: Jim Herzfeld, John Hamburg/ Görüntü: Peter James/ Müzik: Randy Newman Oyuncular: Robert De Niro, Ben Stiller, Teri Poio, Blythe Danner, James Rebhorn, John Abrahams, Phyllis George, Owen Wil son/ 2000, ABD yapımı/108 dakika. Özkaya'nın daha önce Kopenhag'da sergilediği işi 19 Ocak'a kadar Dulcinea'da görülebilir 6 Bitmez Tükeınnez Kaynak Olarak Sanatçı9 Özkaya'nın işi Duchamp'ın 'Pisuar'ma da gönderme yapıyor. Kûhür Servisi - Fransa'nın Nantes kentınde Robert Fleck ile çalışan Serkan Ozkaya, ül- kemiz çağdaş sanatmın genç temsilcilerinden biri. Çağdaş sanat izleyicüeri onu, Kadıköy Mühürdar Sokak'ta açtığı Slide Show Galerisi ile tanıyor. Özkaya 1 Aralık-19 Ocak tarihleri arasında çağdaş sanatlar için özgür mekân Dul- cinea'da. Küratörlüğünü Vasıf Kor- tun'un üstlendiği, 'tzieyenin ttiraflan' sergisinde Özkaya, daha önce Kopenhag'da 'Er- ken Banar' başhklı sergıde yer alan 'Bitmez Tükenmez Kay- nak Olarak Sanatçf başhklı işini sergiliyor. Ilk Kez Mayıs 2000'de Kopenhag'da sergile- nen 'Bitmez Tükenmez Kay- nak Olarak Sanatçf. daha son- ra yine Vasıf Kortun'un küra- törlüğunde Ankara'da düzenle- nen 'Genç Sanat-3"te izleyi- cilerle buluşmuştu. Özkaya bu yapıtında, yüz- yıllardır süregelen sanatçı üret- kenliğine ve günümüz sanat ta- rihine ironik bir bakış açısıyla yaklaşıyor. Sanatçının aynca erkek egemen sanata karşı bir eleştiri getirdiği de söylenebi- lir. Özkaya'nın yapıtında ele aldığı bir diğer nokta ise dil çevnlen üçlemenın oluşturdu- ğu düzlemı çağdaş sanat, dil ve modern kültür bağlamında ele alıyor. Sanatçının diğer işlerinde de ortaya çıkan belli başlı sanat yapıtlannı bir 'sanatsever' ola- rak tekrar üretme düşüncesi • Çağdaş sanatın genç temsilcilerinden biri olan Serkan Ozkaya küratörlüğünü Vasıf Kortun'un yaptığı 'Izleyenin Itiraflan' adlı sergiye 'Bitmez Tükenmez Kaynak Olarak Sanatçı' adlı işiyle katılıyor. Özkaya ironik bir dille ele aldığı yapıtında bugünün sanat tarihini ve sanatçı üretkenliğini irdeliyor. bağlamında ortaya çıkıyor: Marcel Duchamp'ın Türkçe- ye 'Pisuar' olarak çevrilen 'Fo- untain-Çeşme' adlı yapıtı ve Bruce Nauman'ın Duc- hamp'tan etkilenerek gerçekleş- tirdiği yine aynı adlı çalışma- sı. Burada sanatçı, Türkçede çeşme, kaynak ve pisuar olarak 'Bitmez Tükenmez Kaynak Olarak Sanatçı' adlı yapıtın da çıkış noktası. Serkan Özkaya önceki çahş- malannda, Side Show Galeri- si'nde sadece dialan sergiliyor ve sergileme işlemi için bir vit- rin kullanarak, ahşılagelmiş sa- nat galerisi kavramını ortadan kaldırmayı ve sanatçı, sanat ga- lerisi ve sanat yapıtı üçgeninin ezici bütünlüğünü ortadan kal- dırmayı amaçlıyordu. Aynı dü- şünceyi geçen ay Yapı Kredi Sanat Galerısi'nin camlannı bütünüyle diayla kapladığı 'Bir SanatGalerisinin Gerçekte Na- sıl Olması Gerektiği'(yerleştir- me) işinde de yansıttı. Özkaya'nın ilk video filmi 'Kendi Yolunda Gidenkr' ise hem birey hem de toplumsal olarak dil ve yabancılaşma so- rununu irdeliyor. Bir yandan sanatçı-eleştirmen olan ya da olmak isteyen bir grup ınsan, öte yandan yaşamın ta kendi- si... Burada elbette Hollyvvo- od kriterleri ve sinemanın ko- numu da işin içinde. Özkaya videosunda aslında film olmayan bir filmle sine- ma atmosferinde bir yabancı- laşma yaratıyor. Kısa bir süre önce cadde olan kamusal alan günümüzde sinema salonunu kapsıyor. YAZI ODASI SELİM İLERİ Dans Sahneleri \ Geçen yazımda söz açtığım ansiklopedide upu zun bir "Dans" maddesi var. Fransız edebiyatçıla- nnın dansla ilintileri, yapıtlanndan yola çıkarak irde leniyor. On dokuzuncu yüzyılın handiyse bütün Fransız ro- mancılan dans üzerinde duımuşlar. Özellikte Zola ve Flaubert partak sayfalar işlemişler. Romanlann benim için en güzel dans sahnesi An- na Karenina''dadır. Onu asla unutamam. Aslında kö- tücül bir danstır, genç bir kızın aşkını ezip geçer. Ger- çi Anna için de korkunç yıkımlar hazıriayacaktır; ama şimdi, vals devam ederken, Anna ve Wonski> aşkı birdenbire başlamaktadır... Sirtemada, televizyon dizisinde birkaç Anna Ka- renina uyariaması izledim. O dans sahnesi hiçbirin- de mutlu kılmadı beni. Kendi senaryolanmda yaşatmaya çalıştım Tols- toy'un yazdıklannı. Kınk BirAşk Hikâyesi'nde Hü- meyra'yla Kadir Inanır ilk danslarında hissederleı aşkı. Seni Kalbıme Gömdüm'de de öyle bir sahne olacak... Derken edebiyatımıza dalıp gittim. Halid Ziya'nın dans serüvenini anımsadım. Modem edebiyatımı- zın en eski dans sahnesi belki de bu anılardır. Romancımız Kırk Yri'ûa anlatır. Genç Halid Ziya önceleri aşk yıkımlannı konu edinen tiyatro yaprtla- nnı okumaya tutkunken, sonralan balolara ve dan- sa tutulacaktır. Çat pat söktüğü Fransızcası sayesinde ecnebi ahbaplar, kendisinden yaşça büyük dostlar edinir. Hekım Fano Bey'le avukat Jaba bir hafta arayla ba- lo verirler. Semt, Izmir'de Karşıyaka'dır. Ah o balolar! Beyier, hanımlar, mösyöler, madam- lar, matmazeller, hatta küçük oğlanlar, "minl mini" kızlar baloda hep birlikte, kol kola girmiş, el ele ver- miş, çılgıncasına dans ederier. Yeniyetme Halid Zıya bir köşeye çekilmiş, aygın baygın, birbiri ardınca coşan dans gösterilerini iz- lemektedir. Daha doğrusu izlemekle yetinmek du- rumdadır. On dokuzuncu yüzyılın ikinci yansında Müslüman Türk çocuğunun, hele Izmir'de, kalkıp oy- naması yakışık alır işlerden degildir. Madam Fano'ya gelince, askerî hekimin zevcesi, din ve milliyet farkını unutarak, delikanlının eline ya- pışır; Halid Ziya'yı "çılgın birgalop"un arasına sü- rükler. Romancımız karşı koymaz, dahası, olasryagonenç- lidir. Birbirine kanşan, dolanan adımlarla dans etme- ye koyulmuştur. Galop sırasında beklenen talihsiz- lik olur; Halid Ziya genç bir kızın önce sağ, hemen ardından sol ayağına basar, adamakıllı azar işrtir. Genç kız bu beceriksiz kavalyenin dansı hâlâ sür- dürüyor oluşuna şaşmıştır... Halid Ziya'nın dans seruveni burada bitmiyor. Kırk Yıl o serüvenlere birçok sayfa ayırmıştır. Romanlanmızdakı en guzel dans sahnesi bence Akşam Güneşf'ndedir. Reşat Nuri, romanın kahra- manı genç kızı yürek yakıcı dans sahnesinde hepi- mize âşık ettirir. Baş döndürücü sahneyi, Ada, Her Yalnızlık Gibfde hayatımın tek dansı olarak anlat- maya, yaşatmaya çalıştım. Şimdi yine esriyip gidi- yorum. Unutulmuş Zavallı Necdefte de bir sahne olma- lı. Kim kiminle dans ediyordu? Bir dansın adı kal- mış aklımda: Kadril. 1930'larla birlikte dans sahneleri romanlanmızda, öykülerimizde artmaya başlar. Özellikle aşk roman- larında. Muazzez Tahsin'in /<ezöan'ında danslar- la donanmış nişan gecesi vardır. Doğu-batı kutuplan arasına sıkışıp kalmış dansı ve baloyu, Server Bedi ımzalı, kimbilir kaç kez oku- duğum Cumbadan Rumbaya'da yakalanz. Her şey evlere şenliktir. Hem içiniz titrer, hem gülmekten gözleriniz yaşanr. Dünya edebiyatının eşsız balo-dans öyküsü ise, Katherine Mansfietd'ın "ilk Balosu"dur, Memet Fu- at'ın çevirisinden: "Leila kısa bir kahkaha attı, ama pek öyle kahka- ha atacakgibi hissetmiyordu kendini. Doğru muy- du - doğru olabilirmiydi bütün bunlar? Korkunç de- recede doğru görünüyorlardı. Bu ilk balo, sadece son balosunun başlangıcı mıydı? Müzik değişiver- mişti; bir üzgünlük gelmişti seslere; orkestradan sanki büyük bir iç çekişi yükseliyordu. Ah, her şey ne kadar çabuk değişiyori Niçin saadet sonsuz de- ğil? Sonsuz olsa, hiç de uzun gelmezdi insana." Casablanca'nın senaryo yazanoldu • LOS ANGELES (AA) - Başrollerini Ingrid Bergman ile Humphrey Bogart'ın oynadığı ünlü 'Casablanca' filmınin Amerikah senaryo yazan Julius Epsteın 91 yaşında öldü. Epstein, Los Angeles Cedars-Sinai Hastanesi'nde hayatını kaybetti. BedPi Baykam'ın Kemik'i ikinci baskısında • tSTANBUL (AA) - Yaklaşık bir ay önce çıkardığı 'Kemık' adlı ılk romanının ikinci baskısını yapan ressam Bedri Baykam, okurlanndan gelen ilk tepkilerden oldukça memnun kaldığuu belırterek her şeyi 'kemiğine' kadar ınceledığini ve geniş bir yelpazede sunduğu kitabına karşı asıi tepkileri tutucu çevrelerden beklediğinı söyledı. Kıtabını yayıncılara verdiğinde cinselliğin yoğun işlendiği yerlerde şifre kullanmadığını, bunun daha sonra aklına geldiğini anlatan Baykam, kıtabın halka ulaşmasını ıstedığı ıçin bazı bölümlerinde şifre kullandığını ve bunu kıtabın suni bir kazaya uğramaması için yaptığını belirtti. Kankura Nakamura'dan Kabuki gösterisi NARUTO (Reuters) - 'Japon Kabuki' aktörü Kankura Nakamura ve oğullan, Kujukurihama sahilindeki geleneksel Sanat Tiyatrosu'nda, 1 Ocak 200l'de bir gösteri yaptılar. Nakamura'nın yüzlerce hayranı, gösteriyi izlemek için gece yansından ıtibaren tiyatro bınasına geldi. 'Japon Kabuki' sanatı, Japonya'da çok sevılen ve geleneksel şarkılann, renkli kıyafetler eşliğinde sunulduğu bır gösteri sanatı.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle