23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
14 OCAK 2001 PAZAR CUMHURİYET OAYFA HABERLER Batumlu toprağa veriMi • Istanbul Haber Servis -Geçirdığı beyın kanaması sonucu bir süredir tedavi gördûğü Florence Nightingaie Hastanesi'nde önceki gün vefat eden gazeteci Sabit Batumlu'nun (70) cenazesi, Eyûp Sultan Camii'nde ikindi vakti kılınan cenaze namazının ardından Eyüp Sultan Mezarhğı'nda toprağa verildi. Batumlu için Türkiye Gazeteciler Cemiyeti'nde (TGC) düzenlenen törende konuşan TGC Başkan Yardımcısı Orhan Erinç, 41 yıllıkmeslek arkadaşının unutulmayan gazeteciler arasında yer alacağını söyledi. o'nun kapaüJması • ANKARA (AA)- Çağdaş Radyo'nun sahibi Ayhan Aygün, RTÜK _ (Radyo ve Televizyon Üst Kurulu) tarafindan verilen 180 günlûk kapama cezasuıın 'çok boyutlu hukuk skandalı' olduğunu bildirdi. RTÜK gibi bir kurumun "ımranlı ilçesı ile Imralı Adası'nı birbirinden ayıramamasının üzücü bir durum olduğu"nu kaydeden Aygün, RTÜK'e 'bu hatadan vazgeçrne' çağnsında bulundu. Radyoaktif madde tnrsfzlıği • BURSA (AA) - Bursa Organize Sanayi Bölgesi'nden, radyoaktif madde içeren paratoner malzemesi çalındı. Bursa Emnıyet Müdûrlüğü'nden yapılan yazılı açıklamada, Atom Enerjisı Kurumu Küçükçekmece Şubesi'nden alınan bilgiye göre, radyoaktif malzemenin 4 veya 6 tablet haluıde yuvarlak bir muhafaza içinde olabileceği, bu bölûmün parçalanması durumunda 5 metrekarelik alan içinde temas eden kişılerde tehlike yaratabileceği ifade edildi. Açıklamada, "Malzemeye 5 metreden daha yakın mesafede 1 hafta kahnırsa kanserojen etki yapabileceği bildirilmiştir. Malzemeyi gören ve bilen şahıslann emniyet müdürlüğû ile irtibata geçmeleri gerekmektedir" denıldi. Aynlık Acısı' yaynnlamyop • Istanbul Haber Servisi - 1950'lenn sonunda Türkiye'den kaçan, Türk vatandaşlığından çıkanlınca ABD vatandaşlığına geçen ve romanlanyla ün kazanan eski adalet bakanlanndan Hidayet Aydıner'in oğlu Erce Aydıner'in (Erje Aygen) kitabı "Aynlık Acısı"nı Doğan Kitap yayımlıyor. Daha önce Amerika'da satışa sunulan, orijinal adıyla "Sadness At Leaving", Aydıner'in Türkiye'de yayımlanacak ilk kitabı. Otelciler Bü-Hği Kongpesj • Istanbul Haber Servisi - Uluslararası Otelciler Birliği'ninflHRA) Londra'daki genel kurulunda, 2002 yıhnda düzenlenecek olan Uluslararası Otelciler Birlığı Kongresi'nin Istanbul'da gerçekleştirilmesine karar verildi. CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, partisinin il başkanlan toplantısında konuştu ^Ulkenin sonıııu yoksııflıık'ANKARA I (Cumhuriyet Bürosu)-CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, ' Türkıye'nin "3 Y" diye nitelediği "yoksuDuk, yolsuziukveyandaşlık" baskı- sı altında olduğunu belirterek ülkeyı bu durumdan çıkarmak için bu duruma getirenlerin uğraştıklannı söyledi. Baykal, "O nedenle birbüierine bir şey söyleyememekte, karşı çıka- mamaktalar.O nedenle başan- ta olamrvorlar. Türkiye'yi bu • CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, Türkiye'nin en büyük sorununun yoksulluk, yolsuzluk ve yandaşlık olduğunu söyleyerek "Parmak hesabıyla aklananlann siyaset tahrip oluyor deme hakkı yoktur" dedi. noktaya getiren CHP değüdir" dedi. CHP 11 Başkanlan Toplantı- sı, dün Çağdaş SanatlarMerke- zi'nde gerçekleştirildi. İl baş- kanlannın yanı sıra, MYK ve PM üyeleri ile partililerin kanl- dığı toplantıda Deniz Baykal, 2 saat 20 dakika süren bir konuş- ma yaptı. Türkiye'deki yoksul- luğun en başta gelen nedeninin yolsuzluklar olduğuna dikkat çeken Baykal, Türkiye 100 milyar dolannı 100 Idşrye ayıra- cakkadarzengin bir ülkedeğü- dir" diye konuştu. Baykal, dünyanın hiçbir ülkesinde yol- suzluklann Türkiye'deki boyu- tuna ulaşmadığıru iddıa ederek önce toplumun bu yolsuzluk- larla hesaplaşmak zorunda ol- duğunu söyledi. Ulke siyasetinin iddiasını, özgüvenini, cesaretini yitirdi- ğini kaydeden Baykal, siyase- tin içeride bürokrasiye, dışan- da da değişik dış çevrelere tes- lim edıldiğini belirtti. CHP li- deri, hiçbir dönemde IMF ile kurulan ilişkinin son dönemde olduğu kadar teslimiyetçi ol- madığına dikkat çekerek "lş arnk TBMM'nin taahhüt alü- nasokuhnasma kadar dayandı- nhnışör" dedi. Türkiye'de sistemin yolsuz- Baykal'dan muhaliflere gözdağı ANK4RA (Cumburiyet Bûrosu) - CHP Genel Baş- kanı Deniz Baykal, parti içinde sükûnete gereksi- nim bulunduğunu belirte- rek bunu sağlamak için ge- rekirse "hoşgörü'', gere- kirse de "kararhhkb'' dav- ranacaklannı söyledi. Baykal'ın önerisi üzerine il başkanlanrun bugün bir bildirge yayunlayarak "Anadolu Solu" söylemi ve partide sükûneti sağla- ma konusunda tam destek verdiklerini açıklamalan kararlaştınldı. 'CHP'de kavga olmayacak' CHP'nin dün gerçekleş- tirilen il başkanlan toplan- üsı yaklaşık 10 saat sürdü. Baykal, 24'ü yeni atanan il başkanJanna hitaben, parti içindeki kavgalann ve çekişmelerin sonlandı- nlması gerektiği vurgusu- nu yaptı. "Kavgah eve kız vermezter, kavgalı partiye ey vermezler'' diye konu- şan CHP lideri, bundan sonra partide kavga olma- yacağını, olamayacağını söyledi. ÇİZMEDEN YUKARI MUSAKART m.kart(a superonline.com.tr luğa dayalı olarak ışledığını be- lirten Baykal, bunu sadece CHP'nin söylediğinin altını çizdi. Baykal, Enerji Bakanlı- ğı 'ndaki yolsuzluk ıddıalaruıuı hemen ardından "Siyaset ku- rumu tahrip ediKyor" diye ya- pay tartışma başlatıldığına dik- kat çekti. 1998 yılında, döne- min CHP Genel Sekreteri Ad- nanKeskin'ın Enerji Bakanlı- ğı 'ndak' hukuksuz ihalelerle il- gili basın toplantılan düzenle- diğini anımsatan Baykal, bun- lann şimdi ortaya çıktığmı söy- ledi. Baykal. "Enerji Bakanb- ğı gibi bu kadar adı çık- mış bir bakanhkta, böyie bir ihalenin ortaya çıkma- sı, orada bakannk yapan- lar için bir sürpriz sayıla- bflirmi?TEAŞgibionem- li bir kurumun genel mü- dürii gözaJüna ahnacalç biz de 'Aaaa, insanlar hiç de görüldüğü gibi olmu- yormuş' dryerek,obakan- dan hesap sormayacağız*' diye konuştu. Hûkûmete sert tepkj Baykal, siyaset kunı- munun gerçekten tahrip olduğunu, ancak bundan kurtulması gerektiğini be- lirterek başta ANAP lide- ri Mesut Yılmaz olmak üzere, diğer parti lıderle- rine de sert çıktı. Baykal şunlan söyledi: "Aklanmak isteyenkr, yolsuzhıklan örtbas ede- ceklerine, 'Verin beni mahkemeye' derler, gider mahkemede aklamrlar. Parmak besabıyla akla- nanlann, yoisuzhıklar or- taya cıkmca,'Vay, siyaset kurumu tahrip ediiiyor' diyerek şikâyet etmeye haklan vokrur. Demokra- si şantajryla, siyasetçilerin vofeuzJuklaruu görmez- den gelme talebini kimse- nin bize yapmaya hakkı yoktur. Kimse bunu biz- den istemesin. Herkes he- sabını verecek. Atadığm genel müdür, müsteşar yardnncısı gözahma annı- yor,sen hâlâyerinde duru- yorsun." ANAP tansiyonu düşürmeye çalışırken MHP de soğukkanlı davranılmasını istedi Asker-sivil gergiıdiği yumuşatdıyor ANKARA (Cumhuri- yetBürosu)-ANAP, 'Be- yaz Enerji' operasyonu- nun ardından siyasüer ile Genelkurmay arasıdaki gerginliği düşürmeye ça- lışıyor. ANAP Genel Başkan Yardımcısı Meh- metSaühYıldınm,''G€- neDaırmay'ın söylemle- riyle Sayın Mesut Y ü- maz'msöykmieri arasm- da çok büyük bir farkb- uk olduğunu zannetmi- yorum" dedi. MHP'lı Devlet Bakanı Tunca Toskay, soğukkanlı olunmasına ihtiyaç du- yulduğunu söyledi. TO- BB Başkanı Fuat Miras da, iş çevreleri olarak devletin en üst kurumla- nnın tartışma konusu ya- pılmasmı istemedikleri- ni kaydetti. Siyasilerin, askerleri gündelik yaşama çeke- cek tavırlardan özenle kaçınması gerektiğini belirten Yıldınm, gaze- tecilerin sorusu üzerine şöyle konuştu: "Sayuı Mesut Yü- maz'ın söyiedikleri çok iyi değerlendirUİr ve tab- 10 edüirse bepinizin buna kaOlacağmı ümit ediyo- rumjd Genelkurmay'm söylemleriyk Mesut Bey'in söylenueri arasm- da çok büyük bir farkb- hk olduğunu zannetmi- yorum. Sayın Yılmaz, parlamenterdemokratik rejimin kurulması konu- sundaki dmaruhğuu or- tayakoyuyoıf MHP'li Devlet Bakanı Tunca Toskay da gazete- cilerin sorulan üzerine, yaşanan siyasi gerginlik- lere ilişkin, Türkiye'de yetkili kişilerin, kuruluş- lann ve kuruluş yetküile- rinin sakin ve soğukkan- lı olmasına ihtiyaç bu- lunduğunu söyledi. Hükümet ortağına 'müfteri' eleştirisi geldı- ği ve bunu naszl değer- lendirdığinin soruhnası üzerine ise Toskay, "Da- hafazlabirdegeriendir- meyi bu asamada doğru buhnuyorum. Daha ay- nntüışeylersöyletınekis- teyebflirsmiz, ama0 Tfir- k^e'nin yaranna oaBaz" diye konuştu. Başbakanlık Teftis Kurulu'ndan açıklama 6 Görüş gönderildi9 ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Gazetenıizin dünkü sayısında yer alan f ğ g y kddı: Mesut Yılmaz da giziedi" başlık- h haber üzerine Başbakanlık Teftiş Ku- rulu'ndan açıklama yapıldı. Açıklama- da, Adalet Bakanlığı kanahyla gelen yazının 5 Ekim 1998 tarihinde konuyu soruşturan müfettişlere iletildiği behr- tildi. Müfettişlenn yazıya ilişkin görüş- lerini 21 Ekim 1998 tarihinde Teftiş Ku- rulu Baskanhğı'na ılettiği bildirilen açıklamada, değerlendirmenin KİT Ko- misyonu'na, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanhğı 'na, Başbakanlık Yüksek De- netleme Kurulu Başkanlığı 'na ve Ada- let Bakanlıf 1 aracılığıyla savcılığa ile- tildiği kaydedildi. Açıklamada, konuyu soruşturan mü- fettişlenn savcılık yazısı karşısındaki i- ki sayfalık değerlendirmesini içeren gö- rüşün Ankara Cumhuriyet Savcılığı 'na göndenldığı bildınldi. Açıklamada, "Adalet Bakanhğı'na yazüan ymn ile 'Konu ile ılgüı olarak Başbakanlık baş- müfettişleri Mehmet Kıhnçer ve Ab- met Ydmaz tarafindan yapılan değer- lendirme sonucu düzenlenen mütalaa ve ekleri ilişikte olup, Ankara Cumhu- riyet Başsavcılığı'na intikali hususun- da' geregnun yapılması istenSdiği gö- rühnektedn-" denıldi. IRMIKIAYDIN ENGİN aengin@doruk.nettr Anlaşıldı. Istesek de istemesek de, bir süre daha "düğmder" ile oyna- yacağız. Ya da oynatılacağız... Ya da dayanamayıp "oynafa- cağız"... Daha ciddi sorunlar üstüne tarnşamayacağız. Ya da daha uçan konular üs- tünde durup, sözcüklerie oyna- yıp, diltezzetterikeşfine çıkıp ke- yif çatamayacağız. Orneğin şu pazar gününde keyifle, "Türkçe Yazım Kuralla- nnın Sefaleti" başlıklı bir yazı döktüremeyeceğiz. ömeğin yukandaki cümle- paragraflarda art arda dört beş kez kullandığımız "ya" ve "cüa'dan oluşan birleşik sözcük "ya da "nın bitişik mi, ayn mı ya- zılacağı gibi okkalı ve yanıtsız soruyu bir kez daha soramaya- cağız. Çeşitli yazım kılavuzlann- daki ve çeşitJi dfl ustalannın yaz- dıklanndaki farklan sergileyip kendimizce dalga geçemeyece- ğiz... Yufolsun... ••• Anımsayacaksınız, biz bir za- manlar yine düğmelerle oyna- Düğmeyle Oynarken Sahiden Oynatacağız rnıştık. Yine milyonlarca kişiydik. Haftalarca evdeki lambanın düğmesine basıp, pencereteri- mizi ateşböceklerine döndür- müştük. Lambanın heryanıp sö- nüşünde milyonlarca kişi bir ağızdan çığlıklar yükseltmiştik: "Susuriuk istemiyoruz... Ka- tillerin, hırsızlann, vurguncula- nn, soygunculann kolgezdiği ve ellerinikollannısallayarakgezdi- ği bir Türkiye istemiyoruz" diye haykırmıştık. Sonra... Sonra az gittik, uz gittik, bir de dönüp ardımıza baktik ki... Yine düğmelerte oynuyoruz... Hayıroynatılryoruz... Ya da galiba "oynatıyoruz". • • • Nedir olan? Enerji iletim sektöründeki ka- mu ihaielerinde hırsız bürokrat- larla, hırsız müteahhitlenn vur- gunlanndan birkaçı ortaya çık- mış. Vurgunu ortaya çıkaran ih- bar, jandarmaya yapıldığından soa/şturmayı jandarma yürüt- müş. Vurgunun çapı, siyasal ve bürokratik bağlantılan epey önemli, dahası "ömekoluştura- cak" önemdeymiş. Ama tam da bu toz duman arasında, yazılı medyanın -tiraj- ca- en Hi kıyım gazetesinde bir haberyayımlanmış. Adı açıklan- mayan, ancakyüksek rütbeli ol- duğu sezdirilen bir asker, "Dûğ- meye Enerji Bakanı değil, biz bastık. Bir kere o bakanın ûstû- nû çizin"demiş. Son 40 yılda üç askeri darbe yaşamış, MGK'si olan, 28 Şu- battan geçmiş ^a da henüz geçmemiş) bir ülkede huzur içinde "hükümet" etmekte olan sryaset esnafı os'saat yaygara- yıbasrmş: - Amanın, demokrasi elden gidiyori.. Şimdi, "Elden giden bari de- mokrasigibibir demokrasiolay- dı" demeyi bir yana bırakalım. Bu yaygarada sesj en çok çı- kanın, bu ülkede vurgunculuğu kurumlaştıran. rüşveti neredey- se meşrulaştıran, çürümeyi özendtren Ozalizm'in günü- müzdeki siyasal uzantısı bir par- ti oluşundaki kara mizahı da bir yana bırakalım. Ama bari bizi enayi yerine koymalanna boyun eğmeyelim. , Madem elbiriıği ve özellikle "medya biriiği" ile soygunun, vurgunun kendisinden çok, dügmeye kimin bastığı bu ka- dar önemli, şunu aydınlatvere- lim. Aydınlatıverelim kj vurgunun üstüne gidebilelim; elimize geç- miş ipin ucunu tutup şu kirli ço- rabı baştan sona söküverelim. Işte, Hürriyetyazdı. Genel Ya- yın Müdürü de açıkladı: Haber dogruymuş. Sağlammış. Üfürük değilmiş. Eh, Başbakanımız da açıkla- dı, "bakan üstü çizen" yüksek rütbeli askerin ardında ordu, jan- darma, polis, MİT filan da yok- muş. Yani ciddi bir tehlike de yok. Oyleyse bilelim bu lafı edenin kim olduğunu. Kimse kalkıp Hürriyet'teki, "KaynağıaçıMayamayz" palav- rasına kanıp susmasın. • Açıklanmaması bir meslek il- kesi olan bir kaynak yok ortada. Saklanan haberin kaynağı değil, haberin ta kendisi. Adı açıklan- mayan askftr eline geçen bir bil- giyi aktarmıyor; kendi yaptğı bir "/ş/"açıklıyor. "Düğmeyefılanca bastı" demiyor, "Bizbastık" di- yor. Bir örnek verelim: Başbakan Ecevit kalksa, "Bugün BakanlarKurulu'ndaşu konuyu ete aidık" dese, ardın- dan da "Aman bu söyledikteri- mi benden duymuş olmayın; adımı açıklamayın" diye eklese ne kadar anlamsız olursa, bu "haber"de de durum aynı. Bizim meslekte, "adının açık- lanmasını istemeyen bir yetki- li... " diye başlayan haber cüm- leleri herzaman mide bulandınr. Mide de bulandırsa, söz konu- su yetkili sahiden bir "haberkay- nağı işieyi" görmüş olaydı; Hür- riyetteki arkadaşlanmızın yanın- da saf tutar, "Kaynak açıklan- maz" ilkemizi aslanlargibi savu- nurduk. Ama durum öyle değil. Hiç değil. Bir kez dahayineleyelim: Hür- riyet'teki arkadaşlanmız kusura bakmasınlar ama, sakladıklan, açıklamaktan kaçındıklan habe- rin kaynağı değil, kendisi. Şu "seçilmiş üstü çizen atan- mış"\n kimliğıni bir an önce bil- sek de, düğmelerie oynamak- tan kurtulup hırsızlarla uğraşma- ya başlasak... Yoksa bu gidişle sahiden "oy- natacağız..." POUTtKA GÜNLÜĞÜ HtKMET ÇETİNKAYA Korkulu Düşler... Bir kış günüydü... Günlerden pazardı... llkkarşılaşmalanydı. Biraz çekîngendi kadın. Er- kekse, ona kendi yalnızlığını anlatıyordu... Ben onun öyküsünü dinlerken dalıp gittim... Eski defterleri kanştınrken yine bir pazar sâba- hında onu anımsadım... Şimdi neredeydi acaba? Ahşap binanın kiremrrierine serçeier konup ko- nup havalanıyordu... Aşk, haydutluk ve esmerlik konulannı tartıştık- lan günler çok uzakta kalmıştı... Korkulu düşlerle uyandığı geceler sona ermişri... Belki o, şimdi Jacques Prevert'in penceresin- den geniş sokağa bakıyor. menevişli bir gökyüzü ona durmadan gülümsüyordu... Kiraz ağacı kış yorgunuydu. Bahçedeki yase- minler evin yanı başında hüznün ve yalnızlığın resmini çiziyordu. Eli telefona uzandı. Sadece "nasılsın" diyecek- ti. lyileşip iyileşmediğini soracaktı. Nedense vaz- geçti. Yine inadı tutmuştu... Oktay Rrfat'ın, fasuh/e pişiren kadınını düşün- dü. Sonra o kadının gözlerini. Tuzlu bir deniz kokusu mu vardı havada, anla- madı. Boğaz'dan birbeyaz geminin geçip geçme- diğine bakmadı. Dedi ki: "Köşe başını tutan leylak kokusu yakamı bırak da gideyim" Aslında gideceği bir yer yoktu... Elleri ceplerinde iskelede dolaştı. Canı simit çek- ti. Bir bardak çay içmek istedi... Eskiden kelebekler havalanırdı yüreğinde. Her pa zar Nikos Gatsos'a uğrar, Yannis Rrtsos'la ge- vezelik ederdi... O beyaz avtulan düşünürdü. Çayırtarda esmer tenli kızlarla dolaşırdı... Bugün ise eski defterleri kanştınyordu... Daigalarsusmuş, güneş Marmara'nın üzerinden batmıştı... Bir sigara yaktı. Rıhtımda yürümeye başfadı. Avuçlaıı ıslak, saçlan darmadağındı... Yaşam durgun ve yavaştı! Umut ise zorlu ve debdebeli!.. • • • Bir kış günüydü... Günlerden pazar... Başını öne eğmişti kadın. Erkek ise durmadan konuşuyordu... öykü o günden bugüne gelmişti... Rıhtımda yürürken, Recep'e uğradı. Recep rakı sofrasını kurmuştu... Parka yöneldi... Kafasi karmakanşıktı... Giderek grileşen gökyüzüne bakarken yıllar Ön- cesine yeniden gitti... Eskiden gecenin esintilerinde yıldızlan sayar, bulutlarla dalga geçerdı. Işıksız tepelenn ağaçlann- da titreşen arzulan yakalardı... O sabah oturup şunlan yazdı: Sokaklarbomboş... t-u.,«; Ben seni anyorum ve özlemimi kırtangıç kana- dında yitirilmiş birsevdanın kaçışı gibi göniyorum... Bırakıp gittin beni, bir daha dönmeyecek gibi. Ne el salladın, ne de "iyi geceler" dedin. Hiç konuş- madan çekip gittin. Bir mor menekşe yalnızlığını bı- raktın yüreğime... Bak dünya umurumda bile değil. Salt seni öz- lüyorum. Uçtan uca bir sevda yakıp yıkıyor beni. Kusurluysam özür dilemeye hazınm... Niye kaçıp gittin böyle zamansız? Niye çocuksu düşJerimi sakladın haber vermeden? Tüm bu sorularıma yanıt vermelisin, uçurumla- nn kenanna geLn ölüme karşı koymalısın!.. Şu anda ellerimle buyutuyorum gözlerini, o kü- çücük bumundan unutulmuş öpücükleri kaldı- nyorum... Paul Fort'un dizelennde karanlık ormanlann ko- nuğu oluyorum, Charles Peguy'un Seine'in kıyı- sına demir atmış çrfte yük gemisine biniyorum... Büyük hayıflanmalar var içimde biliyor musun? Max Jacop'un sesini duyuyorum, kimselerin duymadığı şarkılar söylüyorum... Güneşin şeytanlan otağlannı kurmuşlar meydan- lara, önterinden geçıp gidiyorum, dans eden çin- gene kızlanna hiç bakmıyorum... Yüreğimdeki hançeri artık hiç kimse oynatamaz: yok olan sevdamı hiçbir ateş tutuşturamaz... Sokaklar bomboş ve ben seni artyorum... • • • Bir kış günüydü... Günlerden pazardı... Eli telefona uzanırken, o aradı... Çok kısa konuştular... Oysa birbirlerini ne kadar sevıyorfardı!.. Ahşap binanın üzerinden havalanan kuşlara baktı... İlk karşılaştıklan günü düşündü!.. Dediki: "Niye kaçıp gittin böyle zamansız? Işkenceciler, sorgucular, gardiyanlar bile söküp alamamıştı benim aşkımı!.." Parktan çıktı, nhtıma doğru yürümeye başladı... hikmetcetinkayaıa cumhuriyet.com.tr Faks numaramız: 0212/ 513 90 98 Cumhuriyet k 1 t a p 1 a r 1 Hikmet Çetinkaya BİR GÜNEYDOĞU GERÇEĞİ.NECLA Onun öyküsüyle hiç kimse fazla ılgılenmedı, OD dort yaşında yaşamın kirL sulannda yok oJup gıtü... Sisli ve soğıik bir Diyarbakır akşamıydı K^anlığm grigölgesi evlenn. caddelerin. sokakJann üzenne düşüyordu.. Çağ Pazariama A.Ş TürkocağıCad Nor39/41 kitap kulûbû (34334>Cağa(oğ!u-(stanbu( Tel: (212)514 01 96
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle