Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2025
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 14OCAK2001 PAZAR
10 K J\IJAİ\ Y A / i l l i/Vlxi dishab@cumhuriyet.com.tr
Milano'da dörtbir yanda hep'Verdi'Milano'da yer gök VerdL Eee, Busseto
yakınlannda Parma Düklüğü'ne bağlı Le
Roncole'de doğmuş olması neyse ne.. ama
koskoca Fortinuno Francesco Giuseppe Verdi'nın
bundan tam yüz yıl önce Milano'da ölmûş
olması, Milanolular için öyle pek kolay unutulur
bir olay değil hani! Aduu, yanı başındaki Sanla
Maria della Scala Kilisesi'nden alan dünyaca
ünlü opera binası La Scala'nın önüne de büyük
boy bir Verdi portresi asmışlar. Üstünde
"Giuseppe Verdi / L'uomo, L'Opera, C Mho
(tnsan, Eser, Efsane)" yazıyor. Dûkkânlann,
mağazalann vitrinlerinde de hep Verdi ya da
Verdi'den bir şeyler var. Ya Fîorenze
Cassotto'nun Azucena, ya Maria CaBas'ın
Leonora ya da Carlo Bergonzi'nın Manrico,
hatta Leone Giraldoni'nin 1853 'ten kalma Luna
Kontu olarak fotoğraflan Milano'yu süslemekte.
Sabotino Caddesi ûzerinde yer alan bir
mağazanın, II Trovatore'nin La Scala'daki 1967
temsili için Nicola Benois tarafından yapılan
ikincı perde sahne tasanmını çağnştıran vitrin
dekoru da işin cabası. Dedim ya, her taraf Verdi.
La Scala'da "D Trovatore'' sahnelenmekte ve
kapısında, günün her saati on-on beş karaborsacı
kaynaşmakta. 2001 programında "B
Trovatore"nin sadece dört gösterisi var. 180 bin
liretlik yere (altmış milyon Türk Lirası) 300 bin
üret (yüz milyon Türk Lirası) istiyorlar. Neyse,
oyun akşamı La Scala'nın kapısında beklemeye
başhyorum. Bir gece önce, dostum Franco
CaronhL başlama saatine on dakika kala,
karaborsadan neredeyse maliyet fıyatına bilet
bulabileceğimi söylemişti de, kansı Marcefla
"nah" benzeri bir işaret yapmıştı, ama
buluyorum. Milanolu genç karaborsacıya 220
bin lıret (72 milyon Türk Lirası) ödüyorum ve
içeri girer gırmez öncelikle, 30 bin lirete (11
MİLANO
w: ~ M H
ÜSTÜN
AKMEN
milyon Türk
Lirası'na) daha kıyıp,
336 sayfalık program
kitabmdan
ediniyorum. Üçüncü
kat localannm
sahneye göre sağdan
^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ dördüncüsünün sol
^^"™""" ™~^~ ön koltuğu benim.
XII. yüzyılın başlanyla XIII. yüzyılın sonlan
arasındaki dönemde, Güney Fransa'da Provans
diliyle yapıtiar veren şair müzisyenlere
"Trubadur" adı verilirmiş. Lirik aşk şürleri
söyleyen ve çoğu soylu ailelerden gelen bu
şairler, saraylarda da büyük saygınlık
kazanmışlar. Müzikleri çok yalınmış ve
genellikle Fransız-Alman şarkılanndan
uyarladıklan melodik ezgiler çığınrlarmış.
"D Thjvatore", işte bu şarkıcılardan birinin
yaşamını anlatıyordu. Oyun, çarpıcı
kahramanlık eylemleriyle ilerledi, özellikle
ikinci bölümde melodilerin coşkulu akışı daha
belirgin farklı bir müzik duygusu yarattı.
Orkestrayı ünlü şef Riccardo Muti yönetiyordu
ve Leonora rolündeki Soprano Dimitra
Ttaeodusshı: "Un istante almen dia loco™" dıye
başlayan aryasında "rechativo secco"lar melodik,
lirik nitelikli <
*arioso"ya doğru yöneldi. Arya,
Theodussiu'nun sesinde katı biçimsellikten
sıynldı, ustalıkla Manrico'nun (Tenor Janez
Lotric) aryasına bağlandı. Içünde cımbızla
ayıkladığun duygular ve sevgi adına
doğurduğum kuşkular, korkular.'sıkıntılar...
Devrisi gün, Duomo Meydanı'ndaki
"cafe"lerden birinde otururken yağmuru camdan
mı izlemek daha keyifli, yoksa altında ıslanmak
mı diye düşünüyordum. Başının üstünde
şemsiye tutanlar mı, araçlannın içinde su tıpırtısı
Sübyancılık yine
gündemde5 yıl önce yakalandığında Belçıka'yı
ayağa kaldıran sübyancı Marc
Dutrous, 1996 yılından ben kaldığı
cezaevınde "kendisine iyi
davranılmadığı, hücresindeki
lambanın yedi dakikada bir otomatik
olarak yaküdığı ve ikide bir üzeri
arandığT gerekçesıyle Belçika
devletı aleyhine dava açınca,
unutraaya çalıştığımız 5 yıl
öncesinin iğrençliklerini istemeden
de olsa yenıden anımsadık. hatta
biraz da yeniden yaşadık.
Türkiye'deki cezaevi eylemlerinin
bastırılmasının hemen sonrasına
rastlayan bu gelişme nedeniyle, tam
Belçika cezaevlerindekı durumu ele
alıp okurlanmıza karşılaştırma
olanağı sunmayı düşünüyordum ki
Marc Dutroux ve sübyancılık ağlan
konusunu gün ışığına çıkaran sorgu
yargıcı Jean-Marc Connerotte diğer
bir sübyancılık ve aile içı cınsel
ilişki olayıyla karşımıza çıktı. Bu
kez kurban 14 yaşındaki bir kız
çocuğu. Sübyancılar ise kızın babası,
üvey annesi, onlann arkadaşlan ve
ev doktorlan! Sübyancı baba. kızının
annesiyle boşandıktan sonra, Saınt-
Ode yakınlanndaki 500 nüfuslu
Lavacherie köyünde, fuhuş
dünyasından bir kadınla birlikte
yaşamaya başlamış. Zaten bir yıl
önce de arkadaşının seks
reklamlannı finanse ettiği için
fuhuşa teşvik suçundan yargılanmış.
Savcılık, daha o zaman
sanığı sübyancılık
suçundan da yargılamak
istemiş ama.. açıkgöz
baba "Kız çpcuğumuz
yanımızdayken hiçbir
şekOde sevişmiyoruz''
diye yalan söyleyerek
ucuz kurtuhnuş. Böyle ^ ^ _ _ _ _ _
bir babaya güvenerek
küçük kızı teslim eden Belçikalı
yetkılileri hâlâ anlamış değilim.
Dutroux kurbanlannın yakınlanmn
verdiği spagetti partisine katılması
nedeniyle o zaman Dutroux'nun
avukatının itirazı üzerine, halkın
yoğun desteğine karşın, davadan el
çektirilen ve üç yüz bin kişinin
Belçika adalet sistemini ve
sübyancılığı kınamak amacıyla
"Beyaz Protesto" yaparak Brüksel
sokaklanna dökülmesıne yol açan
bir zamanlann halk kahramanı sorgu
yargıcı Jean-Mare Connerotte, aralık
ayı sonunda kız çocuğunun öz
annesinin şikâyetı üzerine olaya el
koyup, evde yaptığı aramada 1000'i
aşkın çıplak fotoğraf ele geçirmiş.
Zavallı küçük kız yargıca verdiği
ifadede "îki >il boyunca evde yapılan
seks partilerinde babası, üvey annesi
ve onlann arkadaşjanyla seks
yapmak zorunda kakuğuu"
anlatmış. Kurbanı cıddiye alan ve
açıklamalannı inandıncı bulan
Connerotte, küçük kıza hemen bir
psikiyatr bulmuş.
Baba, üvey anne, onlann 4 arkadaşı
ve ev doktorlannı tutukiayan
Connerotte, soruşturmayı
derinleştirerek sürdürüyor. Bahsi
geçenler şimdilik küçüİderin cinsel
suiistimalı iddiasıyla içende
tutuluyor. Savcılık, tutuklananlann
el konulan fotoğraflardan
belirlendiğini ve önümüzdeki
BRUKSEL
günlerde sayırun artabileceğini
açıkladı. Sanıklardan bazılan suçunu
ıtiraf etti bıle. Baba da suçlamalan
kabul edip "kınnı zor kullanarak
para karşıhğında sarbğuu ve
gerektiğinde para koparmak için,
arkadaşlannın, kızryla seks
yapaıiarken fotoğraflannı çektiğini"
söylüyor. Tutuklular arasında bir de
ev doktorunun bulunmasını ve
doktorun ücretıru "ayni olarak"
küçük kızla sevişerek tahsil etmesini
anlamak ya da Hıpokrat yeminiyle
bağdaştırmak mümkün değil.
Olayın ortaya çıkmasıyla, Dutroux
tutuklamasında olduğu gibi
Belçika'da yer yerinden oynamadı.
Kamuoyu sanki sıradan bir
gelışmeymış gıbi davranıyor. Kimse
durumu yadırgamıyor. Bunlan
görünce ınsan "Acaba Beiçikalüar
sübyancıhğa karşı bağışıklık mı
kazandı" diye sormadan edemiyor.
Bu soruşturmanın kapsamı dar..
sübyancı ağı ya da kayıp ve seks
işkencesi yapıldıktan sonra
öldürülen çocukları içermiyor
denebilır? Medya, "Arakbutür
haberter kabak tadı verdi, halk
duymak istenüvor" ve "Belcika'nın
dtşandaki imajuu ohımsuz bir
şekOde etkUryor" diye konuya eskisi
gıbi önem vermıyor da denebilir.
Ama hiçbir mazeret Lavacherie
köylülenni affettiremez. 500 nüfuslu
Lavachene köyü sakinlennin iki yıl
boyunca tüm olaylardan
haberdar olduklan ve
cafe sohbetlerinde
aynntılanyla konunun
dedıkodusunu yaptıklan
söyleniyor. Bir Allah'ın
kulu da çıkıp polise
haber vermeyi ve o
. ^ _ _ ^ ^ _ zaman 12 yaşında olan
yavrucağı bu
işkenceden kurtarmayı akıl
edememış! *
Çarşamba günü de bir önceki gün
kaybolan 11 yaşındaki başka bir kız
çocuğu yaşadığı köyün yakuunda
öldürülmüş olarak bulundu. Haberi
duyunca ılk tepkim "Kesin tecavüz
edîklikten sonra öldürülmüştür"
şeklınde oldu. Umanm dövüldüğü
tespit edilen kurbanın otopsisi bu
savımı çürütür. Belçika ile Türkiye,
boyutlan farklı da olsa, bazı
alanlarda birbırine çok benziyor:
Yolsuzluk, vergi kaçırma, kara para
aklama, mafya, adalet sistemindeki
laçkalık, sorunlar ortaya çıktıktan
sonra çözmeye çalışma, siyasi
kırlenme, kimlik arayışı ve dışarıda
kötü bir imaja sahip olma aklıma
gelen ilk örnekler. Ancak hiç değilse
sübyancılık konusunda Belçika'ya
benzemediğı için Türkiye'yi şanslı
sayıyorum. (Kınkkale'de polis
internet cafe basıp 130 genci evine
postalarken, Belçikalılann yüzde
33'ünün internet kullandığı, yüzde
53.9'unun cep telefonu sahibi
olduğu. löyaşınüzerindekilerin
yüzde 82'sinin gazete okudugu,
sinemaya gidenlerin oranırun geçen
yıl yüzde beş arttığı gibi güncel
verileri ya da düşük enflasyon ve
işsizlik oranlan, yüksek GSMH,
oturmuş işsizlik sigortası gibi
ekonomik göstergeleri sıralayıp
moralinizi bozmayayım.)
ERDtNÇ
UTKU
y Japonya'da yaklaşan smav dörtemi, öğrendler arasında heyecanm tmnanmasma neden olu-
yor. Eğitim konusunda yoğun rekabetin yaşandığı, baskının zaman zaman öğrendler arasında intihar olaylanna bile ne-
den olduğu Japonya'da öğrendler, smav öncesî tapmaklara akm edip buralara dfleklerini asıyoriar. (Fotoğraf: AP)
dinleyenler mi daha daha bir hoştu doğrusu
kestiremedim. Ama akşam Filodrammatici
Caddesi'ndekı tiyatroya gıderken, yağmuru
doyasıya yaşadığımı, içime bir güzel
sindirdiğimi ıtiraf etmeliyım. Dino Buzzati nin
1940 yılında yayımladığı ve genelde en başanlı
romanı sayılan, (ben hatırlamıyorum, siz belkı
anımsarsınız) Valerio Zurlini'nın ünlü fılmine de
konu olmuş "Tatar Çötü"nü izleyecektım.
Gişeye 40 bin lıret (On üç milyon Türk Lirası)
ödedim. 187 kişilik salon tenhaydı.
Geçmiş zaman... Bir yerde Buzzati ile yapılan
söyleşide okumuştum. Romanın fıkri, yazarın
bir zamanlar yaptığı gazete düzeltmenliği
sırasında doğmuş Her gece yapılan ayru iş...
"Zaman zaman, yapmakta olduğum bu tekdüze
işin yaşanumı gereksizce sömürmekte olduğunu
duvumsardun" gıbılerden bir şeyler diyordu.
Sonra da, hem saate bağımlı çalışan hem de
tekdüze işi olan pek çok ınsanın aynı
duygularla yoğrulduğunu söylemişti. Sınırdaki
bir kışlada, hiç gelmeyen, belki de hiç
gelmeyecek bir düşmanm bekleyişi içinde, ne
ilerleyebilen ne de gen çekılebılen askerleri
anlatan yapıt başladı.
Başladı ve beni de bir güzel sanp sarmaladı.
Ahşap perde (evet, evet ahşap tıyatro perdesi),
alttan ve üstten (evet. evet alttan bir metre
kadar yükseldi, üstten alttakıne ikı metre kalana
kadar indi) açıldı. Ahşap perdenin arkasında
Giovanni Drogo adlı genç kahramanunız, bir
eylül sabahı kentten aynhnış, atının üstünde
yaşammı geçireceği Bastiani'lere katılmaya
gidiyordu. Bu yolculuk onu, dünyanın bir
ucuna, gizem dolu bir durgunluğun, uğursuz bir
havanm egemen olduğu çok eskı bir kaleye
götürdü. Ara verilmeden bir saat kırk dakika
süren oyunda geçen otuz kocaman yıl boyunca
Drogo, Tatarlann kralhğı sayılan çölde bir
şeylerin olmasını, oluşmasım bekleyip durdu.
Bir de, kaledeki herkesi, ama herkesi bir
bekleyiş duygusu içinde taşlaştıran o
kahramanlık ve zafer umuduna kendini
kaptırmaz mı! Bastiani Kalesi'ndeki
insancıklar Kuzeyden gelecek düşmanı, yani
Tatarlan beklerken, bir yandan da zamanın
yaşamı nasıl da büyük bir açgözlülükle yiyip
bitirdiğını gözlemlıyordu. Yaşamın tekdüze ve
değışmez akışına kapılıp, zamanın boşuna
tüketıliyor olma kaygısı Drogo'yu yedi bıtirdı.
Beklentisı ancak yaşamın sınınna ulaştığı
sırada gerçekleşecektı. Evet, bir şeyler
kımıldadı, kıpırdadı... Onca yıl sonra evine
dönerken, yol üstünde uğradığı fakır bir
aşevınde sonu noktalanıverdı. Etkıleyici. yer
yer alaycı bir yapıttı Mkhele Mari'nın
uyarladığı, Guido de Monticelli'nın bir sıhirbaz
marifetiyle sahneye taşıdığı oyun. Çıkışta,
insanoğlu ister muhasebeci, ister işkembeci,
ister döşemeci, ister gazeteci, isterse "sevgfli"
olsun... Yani nerede olursa, nasıl olunursa, neye
benzer yoğunlaşılırsa yoğunlaşılsm, içinde
eksiltemediği "alegorik'' gücü, bedelini
sormadan satın almayı bilebilmeli diye
düşünüyorum. Ne dersiniz? Haksız mıyım?
'O'kumak var, okumak var...Televizyon bir yandan, bilgisayar
oyunlan ve de internet olanaklan öte
yandan. Futbol, tüketim değerleri vs. vs.
de cabası... Bu devirde kaç kişi -hangi
toplumda olursa olsun- vazgeçnk
yetişkınlerden, çocuklann "daha fazla
'kitap' oknduklan" savuıı savunmaya
cesaret edebilir? Genel kanı okur
sayısının, kitap okuma oranının düştüğü
merkezindedir.
Bir çeyrek yüzyılı aşkındır yaşadığımız
şu 'Aydınhklar Kenti' Paris'te yolda,
sokakta, metroda, trende, çevremizde
kitap, dergı, gazete okuyan sayısında
gözîe görülür bir azalma olduğunu ileri
sürebihnek için gerçekten net bir
kötümser olmak gerekir. Hatta yaygın
kanının aksine, kişisel gözlemlerimize
göre bunun tersi bir eğilimden bile söz
etmek olası. Ancak Baü Avrupa'nın en
az gündelik gazete tüketicilerinden olan
Fransızlann, dünyanın en çok süreli
yayın, dergi vs. okuyan halkı olduğunun
da altını çizmeden geçmeyelim. Hiç
okuma alışkanlığı olmayan sosyal
katmanlar dahi son 10 yılda yoğun bir
bıçımde 'piyassvı' saran bedava reklam
'gazete-derğileri'ni (ömeğin, keşke hepsi
18 aydır Pans Metro ldaresi tarafından
yayımlanan, ılanlann yanı sıra nefis bir
Paris rehberi niteliği taşıyan haftalık 'A
Nous Paris/Paris Binmdir' kalitesınde
olsa) okumakta. Yani ortalıkta neredeyse
'okumayan' kalmıyor. tlle velakin
"O'kumakla okumak" arasında bir fark
olduğu yuıe bu- Fransız ağzıdır. "İş kitap
okumaya geldiğinde panorama
değişebüir" diye düşünebılirsiniz. Evet,
'kitap okumak' çağdaş yaşamda bir
'performans/olağanötesi bir çaba',
neredeyse bir 'erdem' haline geliyor.
Ama şayet baştaki önyargıdan hareket
ederek* Fransa'da kitap okurunun ve
satışının düştüğünü varsayarsanız
yanılırsmız...
Madalyonun bir yüzünde gözükenler
sahıden umut verici: Henüz
kesınleşmemiş resmi verilere göre 2000
yılında kitap satışlan yüzde 4.5'luk bir
artışla son 10 yıluı rekor düzeyine
erişmiş. 1993-95 seneleri arasındaki bir
duraklama dışında 1990'dan beri 'kitap
pazan' sürekli genişlemiş. 2000 yılında
1999'a oranla yüzde 3'lük
bir yüksehneyle yaklaşık
40.000 yeni veya yeniden
baskı kitap yayımlanmış.
1990'daburakam
21.143'müş. 2000yılının,
muhtemelen de ikibinli
yıllann rekortmen türü ise
'ÇocukKttaplan'.Yanhş
duymadınız! Geçen yıl
yüzde 7'nin üstünde bir artışla en çok
satan kitaplann başında gelen
'Çocuk'lardan sonra tam yüzde 7'lik bir
artışla, bu kez de 'Cep KKaplan',
sektörü taşıyan ikinci motoru
oluşturuyor. Hani şu Türkiye'de "Korsan
Yayıncüık' denilen 'gölge' sanayinin
yerini alması gereken kategori. Emektar
'Varhk' veya şimdilerde galiba maalesef
yok olmuş olan 'Yeditepe' Yayınlan'nın
196O'lı yıllarda (belki de 50'li yıllann
sonunda) farklı bir bıçimde de olsa
yapmaya çahşnklan kategori. 'Kitap
pazan'na ortalamanın (yüzde 4.5)
üstünde katkıda bulunan diğer ikı türe
PARİS
gelince, yüzde 5.5'luk oranıyla 'Pratik
Hayat' ve yüzde 5'le 'Çizgi Roman'
Edebiyat ise yüzde 4.5'la ortalamayı
yakalamayı başarmış. Türkiye'de henüz
genel bir ad takıldı mı bilemiyoruz, ama
hani şöyle cıltli. fotoğraf, desen veya
resirrîlerle süslü. şatafatlı; ederleriyle
dünya fiyatlannı bastıran, buradaki
adıyla Beauı Iivres / Güzel Khaplar'
kategorisi ise son yıllara kadar sektörün
en krizli, en zor satan sınıflamasıydı. tşte
bu kitaplar bile 2000'de satışlannı yüzde
3.5 çoğaltmışlar. En geride kalanlar
yüzde 2.5'la ansiklopedi, sözlük gibi
demirbaşlann yanı sıra tıp,
teknik (bilişim hariç),
sosyal ve beşeri bilimler
eserleri.
Bir de madalyonun öteki
yüzü var. İlk bakışta olumlu
gibi gözüken bir venyle
girelim. 2000 yılında
- _ _ ^ _ Fransa'da 57 yenı "kitapcı'
veya 'saüş noktası' açılniış.
'Bayi' sözcüğünün daha yennde olacağı
bu satıcılann büyük çoğunluğu.
'Auchan', 'Ledere', 'Carrefour' gibi
hipermarketlere, dev ticaret zincirlerine
ait. Onlann içinde kurulan bu
'endüstriyel kitapçı'lann dışında 'Franc'
ve 'Virgin' esas olarak kitap ve albümde
uzmanlaşmış yine uluslararası devler
yeni 'şube'ler açmışlar. Bu iki türün
dışında kalan 'kttapçılann' yansından
çoğu ise 'Plein Ciel', 'Megadenda',
'FVance Loisirs" gibi, yine dünya
tekelleriyle sermaye ilişkisi içinde olan
küçük zincir mağazalan. Alanının tipik
'franchising' (şubelerde marka
UĞUR
HÜKÜM
pazarlama) örneklen. Yeni açılan gerçek
'kitapçı'lann sayısı ıkı elin parmak
sayısmı bulamazken kapanan 'bağunsız
kitapçı'lann sayısı bir öncekmın ıkı
mislı. Bir başka deyişle
'küresefleşmenin' çelik elleri 'kitab'ın
boğazında..
öteki olumsuzluk ise hiç okumayan
veya okuyamayanlann varlığında. Teorik
olarak okuma-yazma oranını yüzde 100
diye duyuran Fransa, yine son 10 yılda
gerçekleştirilmiş bazı bilimsel
araştırmalann sonucunu kabul etmek
zorunda kaldı. INSEE (Ulusal lstatıstik
Enstitüsü), 2.3 milyon Fransızın yalnızca
okuma-yazma değil konuşmada bile
zorlandığını tespit edıyor. 12-18 yaş
arasındakı gençlerin yüzde 1 'i hiç
okuma-yazma bılmiyor, yüzde 10.5'i ise
zorlukla okuyor.
Bu zorluklan çekenlenn hangi toplumsal
suııflardan veya katmanlardan
geldiklerini anlamak için bir tek
göstergeye bakmak yetennce aydınlatıcı.
Bu ülkede ışsiz güçsüz olup da işsizlik
sigortasmdan yararlanamayan yaklaşık 1
milyon kışı mevcut. Ayda İcendilerine
verilen yaklaşık 25 milyon TL'lık
RMI'yle (Asgan Geçim Geliri) yaşayan
bu insanlann yüzde 35'i en basit bir
metni bile okumakta zorluk çekiyor.
Diyeceksıniz ki, evet ama bu adamlar
sokakta kalmaz. Doğru! En kötü
ihtimalle devlet hastanelerinde bakılu",
kamuya ait aşevlerinde doyurulurlar.
Hatta sokaktaki, metrodaki bedava
'gazeteler'i. biraz zorlanarak da olsa
'okur'lar. Elbette1
Fakat işte 'o'kumak
var, okumak var'»
NÂZIM HİKMET
KÜLTÜR VE SANAT VAKFI
99. Doğum Günü'nde
Müzıkli Söyleşi
"Nâzım Hikmet ve Kuvayı Millıye Destanı"
C. Doğan Görsev
15 Ocak 2001 Pazartesı, saat 18.30
Nâzım Hikmet Vakfı Kültür Merkezi
Sıraselviler Cad. 48/1 Taksim
Tel (212)252 63 14-15
Bir kitap okuyun
dünyanız degişsin!
IMF ve Dünya Bankası adına 30 yıl dünyanın
pek çok ülkesinde ekonomik programlar
uygulamış olan Prof. Dr Kenan Bulutoğlu, bu
yaprtında.ulusal ve uluslararası poiHikalardaki
çarpıklıklan sergiliyor, Yaşadığımız çağın bûtün
temel sorunlannı mercek altına yatran yapıt
bir solukia okuyacaksınız ve dünyanız değişecek
Genel dağrtım: ARTI YAYIN-DAĞIT1M
Tel: (0216) 349 58 55 - 349 81 86, faks: 336 61 90
Kenan Bulutoğlu
®ÜNYAKAZAN
BEN KEPÇE
ZarmnıveUetinaYotoAJdar
Türk Böbrek Vakfı yardımlanmzı bekler.
Vakıflar Bankası Taksim Şb. Hesap N<K 2006294
Emekli öğretmen, yazar, Köy Enstitülü öğretmen örgütçüsü
Haşim Kanar'm eşı, yoldaşı; Ergin, Erkın, Ekim Kanar'lann örnek
anneleri, tümümüzün TÖDMF, TÖS, TÖB-DER. EötT-DER
örgütlenmesi ve mücadelelerinde omuzdaşımız
NİMET KANAR'ı
yitirdik.
Adı ve mücadelesi yaşasm.
Cenazesi 14.1.2001 Pazar günü öğle namazından sonra Güzeryalı
Hakimefendi Camıi'nden kaldınlacaktır.
DOSTLARI: Kemal Kırlangıç. Sabri Kurt, Şahap Cesur,
özdmç Karasu, Bahatân Acar, Mustafa Bılen, Talat Tatar.
Mevtnt Özyurt, Ha>-ati Denizkuşu. Mahmut Akaslan. Emre Özkm, Haşmet
Çelik, Osman Özkan, Mustafa Gûna\dm, tsa Aykanat,
Enver Aktaş, Ramazan Karakale, Muamnıer Toprakçı
29.10.1948- ....
Av.Cumhur Keskin
18.Dönem SHP
Hakkari Milletvekili
SENİ
YAZGILISIOLDUĞUN
YAŞAMDAN KOPARIPDA
KANINI VÜCUDUNDA
BOĞDUKLARINDA
BU AKKOR KESİLEN
AĞAÇ
SENDEN SONRA
BİR TEK KEZ İNDİRMEDİ
DALLARINISUYA
KALDIR BAŞINIBAK
YÜREKLER NASIL
PARAM PARÇA
SATHJK 74 VW Big orijinal
>•- Helf5124498
Mavı kaıtımı kaybettıra
Hukumsuzdür
ERDOĞAN ARSLAN