Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 10 OCAK 2001 ÇARŞAMBA
V CJ \jr\Jm\\j t ^ H l i r ı . olay.gorus@cumhuriyet.com.tr
YÖK, Laikltf&Gericilik...
Prof. Dr. Süleyman ÇELİK Ondokuz ty
Y
ÖK Başkanı Sayın "sınıftançıkmasadayoklamadayok
Prof. Dr. Kemal Gü- yazacağun" soyler ve dersten sonra
rüz kendisini. laikli- durumu dekanlığa y«zılı olarak bildi-
ğe duyarlı Atatürkçü rir. Her derste bu olay yaşanır ve her
kesimvegüçlere,üni- seferinde de durum dekanlığa yazılı
versitelerde gericili- olarak bildirilir.
rüz kendisini. laikli-
ğe duyarlı Atatürkçü
kesim ve güçlere, üni-
versitelerde gericili-
ğe (irtica) karşı mücadeie eden ve bu-
nu engelleyecek tek kişi olarak gös-
termektedir. Söz konusukesim ve güç-
lerin de, büyük oranda buna inandığı
gözlenmektedir.
Bilimın ilk koşulu kuşku olduğuna
göre bu sava kuşkuyla yaklaşalım ve
uygulamalara bakahm. Ayinesi iştir
kişinin, lafa bakılmaz.
Öncelikle şuna açıklık getırmek ge-
rekir. Bûyük kentlerdeki kurumsal-
laşmış üniversitelere bakarak Türk
ünKçrsitelerihakkmdakarar\çrBemez.
Bu savın test edilip karar verilebile-
ceği üniversiteler, Yükseköğretim Ya-
sası'mn çıkmasıyla birlikte, bilinçli
olarak şeriatçı temeUer üzerine otur-
tulmaya çahşılanve 28 Şubat'a kadar.
bu yönde. oldukça yol alan taşradaki
üniversitelerdir.
"Yeni kurulmakta olan üniversite-
lereöğretim üyesiyetiştirmek" gerek-
çesiyle yurtdışına lisansüstü eğitime
gönderilen, çoğunlugu özenle seçilmiş
şeriatçı/Türk Islam sentezci gençler,
bugün bu üniversitelerde profesör ol-
dular.
Bu üniversitelerde YÖK'ün göze-
timinde, gericilikle mücadeie adı al-
tında yapılan, daha doğrusu "~mış gi-
bi yapılan" tek iş türbanla mücadele-
dir.
1996-1997 öğretim yılının başında,
sopası dahıl. Aczunendi kıyafcti ile
derse giren bir öğrenciye, dersin öğ-
retim üyesi profesör "bu küıkla derse
giremeyeceğinr bildirir. Fakat yöne-
ticilerin kendisini desteklediğini bi-
len ögrenci, uyanya aldırmaz ve sınıf-
tan çıkmaz. Bunun üzerine profesör,
Profesörün yazılanna yanıt verme
gereksinimi duymayan dekanlık, söz
konusu öğrencinin "derse girdiği hal-
deyokyazıkbğmı" bildiren şikâyet di-
lekçesi üzerine, ılgili öğretim üyesi-
ni. "suufta bulunan bir öğrencininyok
yazdamayacağmı ve küık-kryafetinden
dolayısuuftan çıkarüamayacağını,ak-
si hajde sorumlu olacağmı" bildiren bir
yazıyla tehdıt eder. Bu dekan, YÖK
tarafindan atanmıştu*.
Dekanüğtn görüşünün rektörlükçe
onaylandığı bilindiğinden durum, bel-
geler de eklenerek bir yazıyla YÖK
Başkanhğı'na bildirilir. Fakat YÖK
Başkanhğı'ndan bir ses çıkmaz.
"Keserdönersap döner,güngEJirbe-
sap döner" örneği, aradan birkaç ay
geçer ve 28 Şubat gelir. O zamanaka-
dar değil türbanlılara, eli sopalı Aczi-
mendilere bile ses çıkarmayan, şeri-
atçılarla işbirliği yapan, kendileri de
şeriatçı ya da eyyamcı olan rektörler
birden Atatürkçü olurlar.
Türedi Atatürkçü bu rektörler, 28 Şu-
bat'tan sonra da uzunca bir süre hiç-
bir uygulama yapmaksızın kulaklan-
nın üzerine yatıp beklerler. Fakat işin
ciddi olarak izlendiğini anlaymca ta-
kıyyeye başvurarak "türbania müca-
deie edryormuşgOri" görünmeye çalı-
şırlar.
Bugün hâlâ, çoğu bakanlıkta oldu-
ğu gibi, üniversitelerde de takıyye yo-
luyla uyutma politikası uygulanarak
zaman kazanılmaya ve 28 Şubat ka-
rarlan uyutulmaya çalışılmaktadır. Sa-
dece dersliklere türbanla girileme-
mekte, bunun dışındabahçs, kütüpha-
ne, kafeterya gibi derslik dışı yerlere
kanşılmamaktadır.
tşin trajikomik yanı, mücadeleyi ya-
pan rektör yardımcısı, dekan ve mü-
dür gibi yöneticüerin çoğunun eşleri,
hatta ortaokul öğrencisi kızlan tür-
banlı. Bunlar kapah kapüar ardında
türbanı ve şeriatı savunmakta; türban-
lı öğrencilere "zulüm devrinde yaşa-
düdaruu, bunun da geçeceğini" söy-
leyerek moral vermekte; soruşturma-
larda onlan komyup kollamaktadırlar.
GeçenyılVan'da yapılan türbanades-
tekgösterisine kablanTıpFakültesi De-
kanfnı YÖK aynı gün görevden alarak
ne kadar Atatürkçü olduğunu kanıtladı!
Bu kişiyi Konyaaan getirip Van'da de-
kan yapan YÖK değil miydi?
Sayın Gürüz'e haksızlık etmemek,
daha doğrusu Gürüz'ün öncellerinin
(selef) haklarını yememek için YÖK
kurulduğundan beri, 20 yılayakın sü-
redir dekanlık yapan bir kişiyi büyü-
teç altma alalım: Aynı zamanda Ata-
türk Küftür, Dfl ve Tarih Yüksek Ku-
ruluüyefiğijtıpnnş olanbukişi, bir an-
lamda hem YÖK'ü hem de Atatürk'ün
mirası üzerine oturtulmuş adı geçen
kurulu simgelemektedir.
Bu vazgeçilemeyen sayın dekan,
Atatürk'ü ne kadar sevdiğini kanıüa-
mak için, ölümünün 50. yılında, rek-
törü ile birlikte, Atatürk'e Artnağan
adını verdikleri bir kitap yayımlıyor.
Kitaptaki yazısını okuduğunuzda, özel-
likle satır aralannı okumasını biliyor-
sanız, Atatürk'ün adını ağzından dü-
şürmeden, Atatürkçü geçinerek Ata-
türk ilke ve devrimlerinin altının na-
sıl oyulduğunu görürsünüz. Bakalım
neler yazmış?
«Milli mücadeie devrinde (1919-
1922)göstertfiğimiz başanyv 1924 ten
sonra tam olarak tekrar edemedik.
1924ten sonra kendisine karşı sflahh
mücadeie verdiğhniz Avrupa modeB-
ni ve ideolojisini seçtik~. Bunun için-
dir kL sosyal ve mifli bütünleşme sağ-
lanamadığı gibi, ekonomik kalkmma
datenünedilemedLtarihibütûnlükyı-
lokh. mazidenkopuşvegefcceğegüven-
sizlik başladL"
Sayın dekan, 1923'üpas geçnği için
cumhuriyete karşı mı? Bilemiyoruz.
Fakat curnhuriyet dışındaki Atatürk
devrimlerine karşı olduğu anlaşılıyor.
Aynı dekan Türk Ocağı'nda verdiği
konferansta, "Osmanh'nm ideolojisi-
nin tslamiyet olduğunu, Osmanh'nm
var olduğu sürece tlahiKeometullah'ı
cihanayayma ülküsü güttüğünü" söy-
lemiş.
Bu dekan Atatürkçü-milliyetçi mi?
Yoksa Osmanlıcı-ümmetçi mi? Bunu
en iyi YÖK bilir. Hakkındaki bügi ve
belgeler kendilerinde mevcut. Fakat
bunlar, 3 yıllık süresi dolduğunda,
tekrar dekan olarak atanmasına şim-
diye kadar engel olmadı.
YÖK tarafindan atanmış bir başka
dekan, ögrenci yılhğına yazdığı yazı-
da "Hakk'm askeri olmalannı ve bu
uğurda can vermelerini'' istiyor. Bilin-
diği üzere, Hizbullah, Allah'ın parti-
si demek olduğu gibi, Hakk'ın aske-
ri de Allah'ın askeri demek oluyor.
Bu dekanın atadığı bölüm başkanı da
yazdığı kitabındatürban sorununu or-
taya şu şekilde koyuyor: "Uygulan-
ması bir zulüm halini alan, devletle
mületin arasını açan,idareedilenlerin
gönlünde idare edenlere karşı nefret
duygusu doğuran, geüştiren ve yoğun-
laşuran. inananlann hak ve hürriyet-
lerini yok eden mesete."
Aynı bölüm başkanı, başka bir ki-
tabında da şunlan yazıyor "Demekolu-
yor ki, şeriat denflen bügi tatbik edö-
medikçe Tann'ya ulaşüamaz. Şeriatm
ışığmı ele alıp vürümedikçe hakikate
erişilemez. Hakk'a erişmek için şeri-
at, tarikata muhtaçnr. Yani şeriat, tat-
bik edilmedikçe fayda sağjamaz."
YÖK bu bilgilere de sahiptir. Fakat
bu görüşlere sahip olmak, YÖK'e gö-
re yönetici olmaya engel değildir ki
bunlara ses çıkanlmamaktadır. Daha-
sı, atanması için bu dekanı YÖK'e
öneren, bu bölüm başkanının atanma-
suıı da onaylayan rektörün Atatürkçü-
lüğüne kefil olduğunu, Sayın Gürüz
ilgililere bildirmektedir.
Sayın Gürüz'ün kefil olduğu rektö-
rün üniversitesinde profesörlük kad-
rosuna başvuran bir doçentin dosya-
suu inceleyen değerlendirme jürisi
üyesi bir profesör. raporunda; "ada-
yın yayınlannda açıkça şeriatı savun-
duğunu; Kuran'ı anayasaya, hadisle-
ri yönetmeliklere benzettiğini; Ku-
ran'ın sadece din bilimlerinin değil,
fen ve sosyal büimlerin de kanunlan-
nı toplayan flahi bir kitap olduğunu
öne sürdüğünü: Atatürk ilke ve dev-
rimlerini dinsiz yenilikler olarak nite-
lediğuıi". sayfa numaralaruıı vererek
ayrıntılanyla yazıyor. Aynca bilim
hırsızlığı yaptığıru saptıyor ve sonuç
olarak "profesöriüğe yükseltilmesinin
uygun ohna\acağnıın
bıldiriyor. Ilgi-
li rektörün gericilerin adamı olduğu-
nu bildiği için, raporun bir kopyasını,
yükseltilmeye engel olunur düşünce-
siyle doğrudan YÖK Başkanlığı'na
gönderiyor. Fakat YÖK'ten gene bir
ses çıkmıyor ve sözkonusu doçent, ön-
celik ve ivedilikle profesörlüğe yük-
seltiliyor.
Buörnekleri daha da çoğaltabiliriz.
Fakat üniversitelerde kimin laikliğin
teminatı olduğunu (!), gericilikle na-
sıl mücadeie edildiğini (!) kanıtla-
mak için bu kadar örnek yeter sanı-
nm. VGericilikle mücadeie, Ata-
türk'ün başlattığı Aydınlanma Dev-
rimi'ni tamamlamaya çalışarak ya-
pılır.
Türk Aydınlanma Devrimi'nin ta-
mamlanmasına engel olanlar, eğitim-
de firsat eşitliğinden uzaklaşılması
nedeniyle tarikat ya da cemaatlerin tu-
zağuıa düşmüş zavallı kız öğrenciler
değil; aymazlık, sapkınlık ve özel-
likle çıkarlan için hıyanet içinde olan-
lardır.
ARADABIR
HAYDARYILMAZ
Çankaya Belediye Başkanı
Yeni Yılda Beklentilep
Türkiye 2000 yılını sancılı, sıkı, sarsıcı, acılarla, kü-
çük sevinçlerle geçirdi. Geleceğe ilişkin umutlann ve
beklentılerin yükselti kaybına uğradığı geçen yılda,
toplumsal bir karamsartık da ne yazık ki yaygınlaş-
ü.
Toplum, IMF'nin buyruğuyla dayatılan, bel sıkan,
bel kıran kemer politikalanyla bezgın, şaşkın ve eko-
nomik oiarak nefessiz bir yıl geçirdi. Adına enflas-
yonu düşürme denilen ve özünü ücretli kesim(ler)in
satın alma gücünü tırpaniamanın oluşturduğu prog-
ram yılın son çeyreğinde deyım yenndeyse "fos"
çıktı. Adına bankalar bunalımı (krizi) denilen ve Tür-
kiye'nin dışa bağımlı ve kendi başına bir şey yapa-
maz olduğunu en iyi biçimde anlatan ve biryerde/k-
rar mahiyeti de taşıyan "imdat" çağnsı, uluslarara-
sı sözü geçen finans kuruluşlannca -IMF ve Dünya
Bankası- empoze edılen özelleştinne, tanm ve üc-
ret politikalan alanında pek çok ipotegin kabul edil-
mesiyle aşılabıldi. Ekonomisinı dışardan yönetilme-
yeterk eden Türk hükümeti, merkezsel yönetimin ar-
tık çağ karştsında gülünç kalan, merkezsel yönetim
sevdasını devam ettirmekte ise bir sakınca görme-
di. Yılan hikâyesine dönen yerel yönetimler yasası bir
türlü çıkanlamadı. Gerçi çıkanlması düşünülen ya-
sada da aslında yerelliğın adı geçmiyordu (esame-
si okunmuyordu).
Gecekondu affı ile ilgili girişimler, Hazine ve bele-
diye arazileri üzerine kondurulmuş "korsan" yapıla-
nn Devlet Hazinesi'ne gelir getireceğine dair beklen-
tinin yarattığı dar görüşlülükle birteşiyordu. Olası af-
fın kent topraklannı yeni bir yağmalamaya ve kent-
leri artık düzettilmesi olanaksız bir meçhule sürük-
lemesi gerçeğini siyasiler nedense oy hesabıyla gör-
mek istemediklerini, yeni yılda aynı konuyu günde-
me getireceklerinin sinyalini vermeleriyie ispat edi-
yorlar.
Geçen yılınflaşve sancılı birbaşka konusu ise "af
ile ilgiliydi. Cumhurbaşkanı'nın geri çevirdiği yasa-
da direnen (ısrar eden) bir hükümet, sakat içeriğine
rağmen eski liderlerini kurtarmaktan ötesini düşüne-
meyen bir ana muhalefet partisi, el birligiyle Türki-
ye'ye bir af "armağan" ettiler. Sosyal, ekonomik ve
psikolojik boyutlan ile ilgili çalışma yapılmamış bir af-
fın işeyaramayacagı nedense hep göz ardı ediliyor-
du.
Yolsuzluk, çete, hortumlama gibi sözcükler geri-
de bıraktığımız yılın en sık işittiğimiz sevimsiz söz-
cükleriydi.
Turizmde oluşan olumlu hava, Galatasaray'ın UE-
FA ye Süper Kupa'yı ülkemize getirirken yarattığı
sevinçler, Avrupa Futbol Şampiyonası'nda çeyrekfi-
nale kalan milli takımımız, Sydney Olimpiyatlan'nda
etde edilen başanlar 2000 yılının renk, ışıltı ve sevinç
dalgalanydı.
Toplumsal olarak Avrupa Biriiği ile ilişkileri rayına
oturtamayan, ekonomik göstergeleri pek pariak ola-
mayan Türkiye'nin 2001 yılını atılım, iyimserlik, he-
yecan ve güzelliklerle karşılaması için elbiriiğiyle
adımlar atmak gerekiyor. Bunun için sportif başan-
lan öbür toplumsal alanlara taşımak gerekiyor.
Türkiye'nin, artık kangrenleşmiş yerel yönetimle-
rinive personel rejimini 2001 'de çağdaştaştırmast ge-
rekiyor. Ekonomide gelir uçurumunun dengelenme-
si için yavaş da olsa bazı adımlann atılması kaçınıl-
maz bir önemi gösteriyor. Toplumun adeta yok sa-
yılan, küstürülen alın teri sahipleri ile diyalog kurmak
ve onlan hatıriamak toplumsal geleceğimiz için vaz-
geçilemez ve ertelenemez bir görev olarak hüküme-
tin önünde duruyor. Çünkü benzer uygulamalann
devamı, toplumsal tufana çağn çıkarmaktan öte bir
sonuca yaramaz. Siyasetin demokratikleştirilmesi,
anayasa veyasalardaki çağa uygun olmayan hüküm-
lerin yavaş yavaş ayıklanmaya başlanması, hukuk
devleti alanında sağlanması çok gerekli (elzem) iyi-
leştirmeler ile Türkiye 2001 yılını farklı bir frekansta
yakalayabilir. Bunun için toplumsal dayanışmaya,
sağlam bir siyasi ufkun da her zamankinden daha
çok eşlik etmesi gerekiyor. Yeni yılın ülkemize iyilik-
ler ve güzellikler getirmesi de ancak bu ittifak ile
mümkün olabilir.
Özveriyle Çalışan Yöneticilerimize Selam...
Doç. Dr. AyşeYÜKSELçYDDKtrsalAlanKoordinatörii
B
ugün "tdarecüer Günü" yaklaşık
beş yıldır, kırsal alan kalkınma ça-
lışmalannı birlikte gerçekleştirdi-
gımız birçok idarecımızı tanunış
olmak, bu mesleği ve mensupla-
nnı ve de onlannbu anlamlı gün-
lerini anunsamak kutlamak benim için bir onur.
Cumhuriyetimizin tüm idarecilerini saygıyla
anarken, "İdarecüerGünü"nün tüm yönetıcıle-
re kutlu olmasını diliyorum.
Bu anlamlı günde. bugüne kadartanıdığun ida-
recilerimizi tek tek düşünüyor, onlara yürekten
sevgi ve selamlanmı iletiyorum. Onlar, yönet-
nkleri il ya da ilçede, zorluklan, yüreklerindeki
sevgi ve heyecanla yenerek halka, çağdaş dün-
yanın gereksinimlerini sağlarken ne kadar önem-
lı olduklannı düşünemiyorlar bile! Günün 24
saati onlar için hızmet zamanı, halkın güvenlik-
li, huzurlu bir ortamda yaşayabilmesi, çahşabil-
mesi, çağdaş eğitim almak içinköyden okula ta-
şınan çocuklann sağlıklı bir şekilde okula ve
eve geri dönmelerinin sağlanması, okullarda eği-
timin en iyi nitelikle gerçekleşmesi, öğretmen-
lere görevlerinde kolayhklar getirihnesi, halkın
okur yazarlıktan yüksek okul bıtirmeye kadar tüm
eğitim aşamalarına en iyi şekilde sahip olması,
çağdaş dünyanın gereksinimlerine kavuşuüna-
sı, ınsana verilen değer ile niteliğin geliştiribne-
si ve de sürekli gelişmenin gerçekleşebilmesi gi-
bi aklımıza gelen her konuda sorumluluk hisse-
den ve bu sorumluluk bilinci ile çalışan idare-
cilerimiz onlar. Sağolsunlar.
Buyü ki "Idarecfler Günü"noe, idareye ve ida-
recisine bağlı bir toplumun birey olarak idare-
cilerimizle ilgili bazı görüş ve düşüncelerimi
sizlerle paylaşmak istiyorum. Saygı duyduğum
ve de değer verdiğim bu meslek mensuplan ile
çalışmalanmdan kazandığun deneyimler, göz-
lemlerim bana şunlan öğretti;
- Idareciliğin ilk adımı olan kaymakamlık ol-
dukça zor sınavlar ve egitimlerle kazanılıyor,
bu nedenle ülkemizin her suuf ilçesinde görev
yapan kaymakamlar çalışmalannda daha fazla
desteklenmeli, değerlendırihneh ve de iç güçle-
ri zenginleştirihneli,
- Valilik mutlaka kaymakamüktan sonra gel-
meli, bu makam için idarecilerimizin olumsuz
rekabet ortamlanndan etkilenmemes.i sağlan-
malı, bu konuda yasayanlar objeknf olarak de-
ğerlendirilmeli,
- Valilik atama ile gerçekleşen bir görev olsa
bile, atama yapılan kişiler mutlakaidareci olma-
lı, dışandan atama yapılmamah,
- Toplam Kalite Yönteminde nitelikli ınsan gü-
cüne verilen önem doğrultusunda, valilik göre-
yi de bir ölçekle belirlenmeli, hiçbir şekilde po-
litik kararlann sonucu olmamalı,
- îdarecilerimiz, siyasilertarafindan kesinlik-
le yıpratılmamalı, hiçbir siyasi bu makamı ken-
di beklentileri doğrultusunda değerlendirmeme-
li,
- Valilik süresi objektif değerlendirme ile be-
lirlenmeli, valilerimizin bir kararname ile görev
değişikiikleri yaşaması önlenmeli,
- idarecilerimizin o dönemin günceli olan
olumsuzluklarla haksız yere zarar görmelerine
izin verilmemeli, bu konudaki ölçütler net ola-
rak belirlenmeli,
- Çağdaş birTürkiye'de oldukça önemli bir gö-
rev olan idarectliğin iyi tanıhlması, yıpratılma-
ması için ivedilikle bu mesleği geliştirme ye
çağdaş normlara uyma projeleri gerçekleştiril-
meli,
- Çağdaş uygarlık seviyesine yükselmek için
oldukça önemli olduğuna inandığımız idareci-
likmesleğinde "Topbm Kalite Yönetimi"nege-
çümeü,
- tlçe ve ilde idarecilerin görev ve çalışma
alanlan benzer özelliklerden kurtanhnah, vah-
lerimizin yetki ve sorumluluklan arttınlmah,
merkezden yetki devri yapılmalı,
- Büyük idareci Atatürk'ün "Toplumsal Ge-
fişmenin de, Toplumsal Çürümenin de Temelin-
de tdarecininTa\TiVar" değerlendirmesinin ışı-
ğında, yurttaşlann idarecisıni tanımak, ona des-
tek ohnak sorumluluğu olmalı, iyi idarede, ida-
reci kadartoplumun da sorumluluğu bilinci yer-
leşmeli, bemmsenmeli, benimsetilmeli.
Ülkemizin her yöresinde, Cumhuriyeumizin
yaşatıhnasında, eğitinı, sosyal ve kültürel geli-
şimde çağdaş koşıülann oluşturulmasında değer-
li mülki idare amirlerimizin önemi çok büyük.
Gencecik kaymakamlanmız en zor ilçelerde bi-
le, heyecanla, moral ve seyinçle nerdeyse obna-
zı olduruyor, halkına eğitim, sağlık, ekonomik
ve kültürel alanlarda en ıyiyi sunmaya çahşıyor-
lar. Birbirleri ile halka hranette yanşıyorlar. Iş-
te bu çalışkan, gözlerinin içi parlayan kaymakam-
lanmızdan her yıl bir tanesi.
a
tdarec9er Deme-
ği" tarafindan "Yüm tdarecisi
1
" seçiliyor. Bu
onur verici bir değrelendirme, ama yeterli değil
diye düşünüyorum. Çükü aynı anda yılın idare-
cisi olabilecek çok kaymakam tanıyorum, onlar-
dan birini seçmek haksızlık gibi. Seçilen, bunu
hak ederken, seçilemeyenlere de haksızlık olu-
yor, çalışkan, başanlı, heyecan dolu bu kayma-
kamlannuz oldukça, onlan ödüllendırmek için
daha gelişmiş yöntemler bulmalıyız diye de dü-
şünmeden edemiyonun. Belki de ödüllendır-
mek gerekiyorsa bunun krıterleri çok net belir-
lenmeli, puânlama ya da kredilendirme gibi yön-
temler uygulanmalı. Toplam Kalite Yönetimi-
nin gereİdıliğine inandığımız ve bunu konuştu-
ğumuz çağdaş dünyada yapılan hizmetin nicel
yanı değil, niteliğmin önemi bilinci ile de kay-
makamranmızın görev yaptıklan ilçede halkın
niteliğinin gelışmesıne olan katkılan oldukça
önemli olmalı bu ödül için. Bu saptamalanmla
birlikte, henüz hangi kaymakamımızın yılın ida-
recisi seçildiğını Dİlmememc rağmen seçilen
yöneticimizi içtenlikle kutluyorum.
Içişleri Bakanımız Sayın Sadettin Tantan'ın
bizleri sevindiren, yüreklendıren bırçok çalışma-
sı gibi mülki idare amirliği mesleğinin şelişti-
rilmesine yönelik başlattığı çalışmalar da çok umut
verici. Onun sade, çalışkan ve olması gereken
özellikleri taşıyan kişiliği birlikte çahştığı tüm
idarecilere yansunalı, halkın idarecılen olarak
tüm kaymakam ve valilerimiz. görev bölgelerin-
de Atatürk devrim ve ilkelerinin ışığında de-
mokrasiyi. çağdaşhğı özümsetmeli, uygulama-
lı, eğitimde ve sosyal adaleti yerleştirrnede en
iyi hizmeti sunmalıdu"lar. Çok değerli idareci-
lerimiz, sizler uygar toplum seviyesine ulaşmak-
ta, bize yolumuzu belırleyen Atatürk'ten, cum-
huriyetten yana taraf oldukça, cumhuriyetimi-
zin temel ilke ve değerlen sonsuza kadaV yaşa-
yacak, toplumsal değişim ve ulusal kalkınma
gerçekleşecektir. BizTer de bir yurttaş ya da Si-
vil Toplum Orgütü olarak. bilgi birikinumiz ve
heyecanımızla sorunlann çözumünün bir parça-
sı olarak yanınızda yer alacağız.
Özellikle kırsal bolgelerde, yapılmasa gere-
kenleri en iyi bilen siz idarecilenmizle birlikte
çalışmak, köye ve kasabalann, de\r
let, millet iş-
birliği ile kalkınmasına hız verecektir. Birlikte
gerçekleştireceğimız başanlı çalışmalara olan
ınancımızla, cumhurn'etimizin siz değerli, ida-
recilerinin "10 Ocak tdarecilerGünü"nü kutlu-
yor, sizleri saygı ve sevgi ile selamhyoruz.
BÜLENT DtKMENER HABER
ÖDÜLÜ YARIŞMASI
Gazeteci Bûlent Dikmener'ın anısını yaşatmak ve Türk gazetecıhğıne olan
katküannı manevi yönden sürdürmeyi sağlamak amacıyla, adına 1980 yılıo-
da konulan "Haber Ödfilö" 2000-2001 döoemınde de sûtdünilmektedir.
Ödül koşullan şöyledır
1. Ödüle her Türk gazeteci aday olabilir.
2. Adaybk, gazetecuun kendı ya da Ödûl Komitesi üyeleruün önerisi ile ger-
çekleşir.
3. Ödüle aday göstehlecek haberierin 1 Nısan 2000 ile 31 Mart 2001 tarihlen arasında günlük ga-
zeteler ya da süreU yayınlardan binode yayımlannuş olması gereklıdir.
4. Ödüle aday olabıteıek için nitelıklen 3. maddede belırtılen haberierin yayunlandıgı gazete ya da
sürelı yayınlann biı sayısının 12 Nısan 2001 günü akşamına kadar Bfllent Dikmener Haber Ödnlü
PK: 246/lstanbnl adresıne taabhütlü olarak ulaştınlması zorunludur.
5. Ödûller:
a) Haber Ödühı,
b) Jün Özel Ödülû,
olarak belirlenmiştir.
Kazananlara, ödülü süngeleyen birer plaket ile özel annağanlar venlecektır.
Ödil Komitesi: Mûfıt Alaçalı, Yalçm Bayer, Fikret Daglıoflu, Orhan Erinç. Yalçın Eryalçm, Do-
ğan Kaürcıoğlu, Ergin Koouksever, Turgay Olcayto, Erkan özmen, Deniz Som. Yılmaz Tunçkol, Ul-
vi Yanardağ. Aramızdan aynlanlar: Orhtn Aptydın (1926-1986), Etem Ütik (1925-1989), Ayh«n
Bışo^n (1928-1993), Kayhan Edip Sakarya'(1948-1994),Soner Girgiıı (1937-1995), Çetin Öz-
bayrak (1939-1995), Erhan Akyddn (1947-1998), Oktay Kırtböke (1936-1999)
Türkiye Gazeteciler Cemiyeti'nin yayınladığı günlük BIZ İ tTI U 3 Z G T G
Ülke sorunlanna ilişkin raportanyla, araştırmalanyla, köşe yazılanyla, tarafsız haberteriyle
srvil toplumlann gazetesi. Düzenli okumak için abone olun. Tel: 0.212. 511 08 75
Cumhurryet
k kitap kulübü J
MUM ÜİYALÜGU
TAKSİM SERGİ SALONU'NDA
Her Peneınhe
Doğaçlama Performans
veyseldiker@usa.net
istiklal Cad. (Fransız Konsolosluğu yanı) Taksim Tel: 252 38 81/82
PENCERE
Cumhuriyetçi Olmak
Kolay Değil...
Telefon:
- Ne oluyor?..
- Yağma Hasan'ın böreği!..
- Ama jandarma yakaladı.
- Hangi birini yakalayacak?.. Nereye el atsan
çirkef, çamur, pislik..
- Va medya?..
- Evtereşenlik!.. Edepsizliğin, namussuzluğun bi-
ni bir para...
Telefondaki ses:
- Bak, dedi, sana Eşrefin "Lazımsa" redifli bir
hicvini okuyayım:
"Dolaş bâb-ı hûkümette, bulursun yâd lazımsa.
Mezahstana git bir işde ancak dâd lazımsa.
Terakki maksadınsa şimdi bir casus-i kâbus o/,
Hafiyye namın olsun bir şerefli ad lazımsa.
Büyükler evlerinden başka bin kerhane yaptır-
dı,
Utanma, sen de bir meyhane yap irad lazımsa.
Drtersen hoş geçirmek vaktini, gayet edepsiz ol.
Bırak mazlumu, koş zalim için imdad lazımsa.
(yâd = hatıra, dâd = feryat, kâbus = karabasan,
hafiyye = ajan, irad = gelir)
Eşref, Izmir Memleket Hastanesi karşısında bir
küçük ev alıp taşınmış; evin arka pencereteri Mu-
sevi mezarlığına bakıyormuş; Eşref:
- Hasta olursam karşı hastaneye götürürsûnüz,
ö/ürsem maşatlığa gömersiniz, ucuz olur.
•
Osmanlf nın son dönemine dönüştük; namuslu
adamı mumla anyoaız. 1991 'de geleceğe bakar-
ken medyanın böylesine rezilleşip kirleneceğini
kestirebilseydim, o yıl aynldığım Cumhuriyet'e dö-
nüşü göze alabilir miydim?..
1991 neyıldı?..
Sovyetler yıkıldı..
Nadir Nadi'yi yitirdik..
Biz gazeteden aynldık..
Bütün dünya hop oturup hop kalkıyordu; Ame-
rikalı Japon Francis Fukuyama'nın yazdığına gö-
re "tarihin sonu gelmiş"İv, 1923 Devrimi'nin ve
Cumhuriyet Türkryesi'nin de sonu geldiğine göre
bizim gazetenin işi tamamdı. Kimileri göbek atıyor-
du. Babıâli'de medyalaşma başlamıştı. Eşrefin
dediği gibi:
Dıfersen hoş vakit geçirmek vaktini, gayet edep-
siz ol,
Bırak mazlumu, koş zalim için imdad lazımsa.
Ylne de gazete çöküp de biz imdada çagnldığı-
mız zaman bir avuç Cumhuriyet çalışanı gazete-
ye döndük; biliyorduk ki Fukuyama'nın dediği gi-
bi "tarihin sonu gelmemiş"t\; tarih yeni başlryor-
du.
Şimdi yıl 2001..
Yaklaşık 10 yıl geçti; bu arada Cumhuriyet, ai-
lenin desteğiyle vakıflaştı; çalışanlann gazetesi ol-
du; medya kiriendikçe saygınlaşü.
• ."" T" '
Orhan Erinç ile Hikmet Çetinkaya, bu serfjve-
nin başını çekip ağır yükünü taşıyanlardandır...
Onlar gazetecidirier..
Cumhuriyetçidirter..
Cumhuriyetçi olmak kolay değil!.. Kalemini kir-
letmeden koruyabilen kaç kişi kaldı?..
Oıtıan ve Hikmet ile birlikte geleceğe el ele yü-
rüyoruz. Onlar da artık benim gibi 'icra' değil 'ka-
rar' organlannda yerienni alıyorlar; bu gazete, ça-
lışanlann alın teri ve göz nurunun ürünüdür.
Yapacağımız çok iş var!..
TKP, DlSK-MADEN-tŞ ÜYESt
HİDAYET
SARIOCUZU
(1958-....)
kaybettik.
Yoldaşlann başı sağolsun.
Erden Akbulnt, Fevn Aker, Gûleser Aker,
Nadir Akgfil, Nurer Altun, Alim Aras,
Hasan Ayhan, Şahabettin Bakırsan,
Ajpaslan Ba\ ramgil, Sflleyman Coşknn,
Selira Çamalan, Halil Çclimli, Hösnü Çuhadar,
Faruk Demirayak, Yavuz Dersan, Höseyin Erler,
Aybars Güncr. Zühtü Kayalı, Cemal Kraİ. Vurdakul
Küçük, Ne\iat Miser, fomris Miser, Mehmet AJi
Polat Caner Sezan, tbrahim Şahin, Mustafa Taydaş,
Selabattin Torokay, Celal l var. Abdullah Yılmaz,
Ali thsan Bekmezci, Sadettin Uçkun, Zeki Tombak,
HaıuTı Bilgay, Yalçm Atügan.
Cumhuriyet
k i t a p 1 a r ı
Der.tlşık Kansu - Mehmet Açıktan
AHMET TANER KIŞLALFNIN
ARDINDAN
Bu kitap, yurtseverlik öğretmenı Ahmet Taner Kışlalı'nın
katledıkşının bırinci yılında. sadece paylaştıgımız actnın
küçülmesini kolaylaştırmak amacıyla değd, Alımet Taaer Kışlalı
sevgısinin aradan geçen süre içinde nasıl harelendı^imn bir
göstergesı olarak yayımlanraakta.
r* Cumhurtyc( Çağ Pazariama A.Ş. Türkocağı Cad to:39/41
LkitapttulubO (34334)Cağaloğiu-lstanbulTel:(2125140196