17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
10 OCAK 2001 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA 17 Aycell Bacı Türk Telekom, açacağı cep telefonu hattına Türk bayrağındaki "ay" ile Ingilizce'deki hücre karşıhğı "cell"i birleştirip Aycell adını. vermeyi karariaştırmış; Aycell'in okunuşu "Aysel"miş... "Aysel Bacımız" vatana ve millete hayırlı olsun! Türk - Telekom yönetimindeki milliyetçilerin cep telefonunda MHP'nin "üç hllal"inden birini almak yerine Türk bayrağındaki "ay" ile yetinmeleri takdire şayan doğrusu... Her bir ülkücünün "üç hilal"e kavuşmak için yapacağı fedakarlığı düşünün bir kere; üç adet "Aycell" hattı alacaklar! Türklükleriyie övünenlerin Türkçeye "Aycell"i kazandırdıktan sonra trtreyip kendilerine geldiklerinden kuşkunuz olmasın. Hazır "Aycell"i yaratmışken, Türkçemizi zenginieştirelim: Gökcell, Gürcell, Güncell, Bircell, Üncell, Cancell, Nurcell, Tancell, Veycell, Mürcell, Cellmi, Cellmin, Cellva, Cellma, Cellman, Cellin, Cellim, Yavuz Cultan Cellim, Cellahattin, Cellami, Cellçuk, Cellen, Cellamünaleyküm! EJektronik posta: denizsomOcumhuriyetcom.tr Tel: 0.212.512 05 05 Faks: 0.212.512 44 97 - Türbana karşı çıkan ilahiyat profesörûnün boğazı kesilmek istenmiş... "Şeriatçılar gırtlağa kadar 'hoşgörü' içindelerl" opkapı Sarayı Müzesi'nde elyazması tari- hi Kuran'ın çalınması yetmiyormuş gibi yan- gın da çıktı. Yeni yılın başında birinci avlu ile ikinci bahçeyi birleştiren alandaki yan- gının sarayı etkilemediği söylendi ama yangına mü- dahaledeki aksaklıklarTopkapı Sarayı Müzesi'nin ko- layca yanabileceğini gösterdi. Fakat Topkapı Sara- yı Müzesi Müdürü Filiz Çağman aynı kanıda değil- di ve "Yangın hakkında bilgi almak istiyoruz" diyen gazetecilere "Bilgi verecek bir şey yok" yanıtını ver- di. Oysa, konuyu bilenlerin verdiği yanıtlar müzenin durumunun pek de iyi olmadığını gösteriyor: - Müzenin itfaiye kadrosunda kaç kişi var? - Kâğıt üzerinde 27 kadro dolu görünüyor, dokuz kadro da boş. Fakat geçici görev, sağlık raporu ve yıllık izinlerle her vardiyada eksik var. - Bir vardiyada kaç kişi görev alıyor? - Gündüz bir, gece üç vardiya çalışılıyor. Vardiya- larda en çok altı-yedi kişi görev alıyor. Ancak bun- Topkapı lann hepsi itfaiyeci değil; her vardiyada üç-dört bek- çi oluyor. - Itfaiyecilerin yaş ortalaması nedir? - Birçoğunun emekliliği geldi. - Itfaiyeciler ve itfaiyeci kadrosunda çalıştn- lan bekçiler yangın söndürme eğitimi alıyor mu? - Hayır. Uzun yıllardır böyle bir eğitim verilmedi. Çoğu yangın söndürme tüpünü açmayı bile bilmez. Güvenlikçilere her yıl silah kullanma eğitimi verilir ama itfaiye personeline böyle bir uygulama yok. - Sarayın bahçesinde kaç müteahhit firmanın şanttyesi var ve kaç yıldır buradalar? - Üç inşaat şirketinin şantiyesi var... 10-15 yıldır çalışıyoriar. - Şantiyeter, müze yetkililerince denetJeniyor mu? - Hayır. Has Ahırlar'a komşu olan ve içinde kim- yevi maddelerin de bulunduğu depolar, marangoz- hane denetlenmiş değil. - Yangın sırasında seyyar itfaiye motopompu çalıştınlamamış, anzalı mıydı? - Motopomp arızalı değildi. Motopompu çalıştı- rabilecek kişi bulunamadı. - Birinci avludaki şantiyenin yanında bir itfaiye aracı vardı, o niye çalıştınlmadı? - Aracın sorumlusu çalıştırmayı bilmiyordu; iki va- nayı aynı anda açtığı için basıncın yüksekliğinden su devrini tamamlayamadı. Tek vanayı açsa su aka- caktı. Ancak, su aksa da itfaiye aracının yakıtı yok- tu, yerinden kımıldayamazdı. -İtfaiye aracına yakıt alınmıyor mu? - Alınmaz olur mu hiç... Hep alınıyor... Ama araç hiç kullanılmadığı halde yakıtı hep bitiyor! Akarya- kıt faturalan ile itfaiye aracının yaptığı yolu karşılaş- tırdığınızda gerçeği görürsünüz. SESSİZ SEDASIZ (!) NURlKURTCEBE Yüksek Yerilim Hattı erdincutku(â yahoo.com Fazilet bölünüyor: Yenilikçiler sağ, Erbakancılar selamet! Sürücülerin eğitimi için kurs açılmış! Türkiye'deki trafik kazalan uluslara- rası üne kavuşmuş olmalı ki Dünya Bankası sürücülerin eğitimi için bir fon yaratıp Türkiye'ye para vermiş... Bir kamu görevlisi anlatıyor: "Işyerimize bir yazı geldi ve sürücü belgesini 1987 yılından önce yani Em- niyet'ten alanlann adlarını yazdırma- ( lan istendi. Sonra bir yazı daha gel-1 di. Adını yazdıranlar üç hafta boyun- ca saat 18.00-21.00 arası kursa çağ- nldı. Ders veren eğitimci, kendisinin tra- fik dersleri vermek amacıyla trafik far- matörlük kursuna gittiğini ve bu eği- timin sonunda bir belge verilmeyece- ğini, sadece kamu kurumlannda ça- lışanların böyle bir eğitimden geçme- leri için kursun açıldığını anlattı. Kur- sa katılanlar şoför değildi, profesyo- nel sürücü değildi. Bu kurs bir hizmet içi eğitim olsa katılım zorunlu ve kurs saatleri çalışma saati içinde olurdu. An- ladık ki, Dünya Bankası 'sürücülerini eğit' diye para vermiş, bizimkiler de 'Nasıl olsaen iyi bunlar bizi dinler' di- ye memurlarından bir liste hazırlayıp açmış olmak için kursu açmış." Bu işi yapan Milli Eğitim Bakanlığı! Trafik konusunda kendi kendimizi kandırdığımız yetmiyormuş gibi bir de Dünya Bankası'nı kandırdık... Türki- ye'de sürücülerin eğitimi için kurs açıl- dı mı açıldı; işte katılanların listesi! Al listeyi, ver parayı... Kurslar halen de- vam ediyor... İyi de, niye 1987'den önce sürücü belgesi alanlar? Emniyet Genel Müdürlüğü'nün verdiği sürücü belgeleri rüşvetle mi alınıyordu? Kameraman Melekler!.. MERİÇ VELİDEDEOĞLU Radyo Televizyon Üst Ku- rulu'nun basına yaptığı bir açıklamada şöyle bir bilgi yer almaktaydı: Izmir'de yayın ya- ..pan IÇağn FM" radyosu Nurr, 'dari Damlalar, adlı prograrriın- da, insan hayatının dünyaya geldiği andan vefatına kadar vazifeli melekler tarafından fil- me alındığını, çekimin de giz- li kameralarla yapıldığını bildir- miştir. 2000 yılı aralık ayının son günlerinde gazetelerde yer alan bu açıklamayı okuyanlar, me- leklerin de görevlerini artık çağ- daş yöntemlerie yerine getirdik- lerini öğrendikleri gibi kuşku- suz kimi muzipçe sorular sor- maktan da kendilerini alama- mışlardır. Sözgelimi: "Melek- ler hangi marka kamera kulla- nıyorlar" yada... Sanınz düş gücünün elver- diği ölçüde bu gibi yığınla so- ru sorulabilir, ama konu bu değil; gözden kaçmaması ge- reken dindeki kimi motifleri, ki- mi doğmalan 21. yüzyılda yer- li yerinde tutabilmek için ne denli zorlanıldığının açığa çık- masıdır. Bilindiği üzere tüm bu çaba- lar, bu zorlamalar söylemin ve dogmanın içeriğinin hiç dü- şünmeden olduğu gibi kabul görmesi, dahası akla uygun duruma getirilmesi içindir: Oysa ilk yüzyıllarda dinsel söylem ve dogmalar, inanıl- maz bir ölçüye varan akılcılık- la ele alınıyordu. Ayetlerin içe- riği akıl süzgecinden geçirili- yor, bu sınavı başaramayan- lar olursa açıkça ortaya konu- luyor, dolayısıyla inanca ters düşmekten çekinilmiyordu. Bu tür yönelişler yalnızca dü- şün ortamlanna özgü olarak kalmıyor, toplum tarafından da kabul görebiliyor; dahası, yönetimce benimsenerek -bir süre için de olsa- devletin res- mi din görüşü olarak ilan edi- liyordu. Ne var ki Islamın beşinci yüzyılının sonuna gelindiğin- de, dini anlama ve anlatma yolu, aklın ve özgür düşün- cenin tümüyle dışlandığı bir söyleme, "Kelam'a yerini bı- raktı." 'Kelam'm yüzyıllar boyu 'laf üretmekle oluşturulan yapısı- nın ve işlevinin günümüzdeki durumUnu ortaya koyacak en uygun örnek Fethullah Gü- len'in televizyon ekranların- dan izlediğimiz saatler süren ve gözyaşlarıyla desteklenen konuşmalarıdır. Ne ki "Kameraman Melek- ter*in ortaya sürülmesi gözyaş- lanyla gelen desteğin yetme- diğini, yüzyılın tekniğinin de kullanılmasına gerek duyul- duğunu gösteriyor... Aklın dışlanmasının zorun- lu olarak ürettiği bu gibi değer- lendirmelerin bir yararı oldu- ğunu da gözden uzak tutma- malıyız. Bu tür ortaya koyuş- lar, hele iletişim araçlarının dikkatini de çekerse, içerdik- leri konuların toplum günde- minde yer almasına, tartışılma- sına neden olmaktadır. Bu tartışmalar hangi boyut- ta, hangi yönelişte olursa ol- sun, dahası akılcı doörultu- daki yaklaşımlar henüz islamın ilk dönemlerindeki düzeye eri- şememiş olsalar da son de- rece gereklidir ve sürdürül- melidir. Nitekim geride bıraktığımız yılda yapılan bir din şûrasın- da sözü edilen ve şûranın ar- dından da görsel ve sözel ba- sında ele alınan "kadınlann dövülmesi" ile ilgili dogma, kamuoyunda enine boyuna tartışıldı; böyle ilkel bir eyle- min dinde yer almaması ge- rektiğini öne sürenler çoğun- luktaydı; tartışma duruldu, ama bitmedi; konuşmalan ge- rekirken seslerini kısıp köşe- yeçekilenler yanında, kimi ila- hiyatçılar arayış içinde, "yo- rum" yöntemini öyle zorluyor- lar ki inanılır gibi değil... Eğer, şimdi bu "Melek Ka- meramanlar" konusu ele alı- nırsa, "melek" inanışı da 21. yüzyıla uygun düşecek bo- yutlarda tartışılabilir kanısında- yız. KİM KİME DUM DUMA BEHIÇAK [email protected] /1/fZAM, /ASr/ZAA-1 de l ÇtZGÎLlK KÂMtL MASARACI Arkadaşımız yıllık izininin bir bölümünü kullandığından çizgilerine bir süre ara vermiştir. HARBİ SEMtH POROY ~• '" ' semihpomyCqyahoo.com BULUT BEBEK NURAY ÇÎFTÇI TARlHTE BUGÜN MVMTAZARIKAN 10 Ocak ANKARA ASLİYE 18.HUKUK MAHKEMESt'NDEN Esas No: 2000293 Davacılar Murat Alparslan, Mahiye AJparslan, Yüksel Alparslan, Nihat Alparslan vekili Av. M. Emin Başkale tarafından davalılar Yurt- seven Gürbüz. Hüseyin Erdogan ve Bülent Akbaş aleyhine mahkeme- mızde açılan tapu iptali tescil davasının yapılan açık yargılamasında %erilen ara karan uyarınca, Davalılardan Hüseyin Erdoğan'ın adresi tespit edilemediğınden ila- nen tebligat yapılraasına karar verilmiştir. Karar gereğince duruşmanın bırakıldığı 8.12.2000 günü saat 11,20'de duruşmaya bizzat gelmeniz veya kendinizi bir vekil ile tem- sil ettirmeniz, gelmediğiniz veya kendinizi bir vekil ile temsil ettinne- diğiniz takdirde yargılamaya yokluğunuzda devam olunacağı HUMY'nin 213 ve 377. maddesi uyannca 7201 Sayılı Tebligat Yas^- sı'nın 31. maddesi gereğince ilan tarihinden itibaren 7 gün sonra teb- liğin yapılmış sayılacağı tebligat yerine geçerli olmak üzere ilanen teb- liğ olunur. 9.11.2000. Basın: 66364 B/IL.. 191V'OE 8U6ÜU, BUFFALO BHM, W VAŞtUDAt A»m RtKA 'OA ÖLDÜ- ASIL ADt, \*/ILLIAk4 F. COOV OIAH BUFFALO 8U-L, K/Z/LOeKf'U SAVAÇLAeıVlMtc/ iz- ciusi ve özeu-iıaj£ DE,C>ÜHYA TUKU yAPnĞı BürüK sösreeı seusuyt^ (\vtu> wesr) UN KA ZANMtŞTlR. ÖNCELERi ATt.1 POSTA OLABA*: "PONf EXPHESS"TB ÇALIÇMIÇ, DAHA SONRA DA AMERİKAN OKOUSUNUN KIZILD£RİLİ KIV/Mt- AJA K4T7LMIŞTI. 8U /ISADA KANSAS PHCIFIC O£MieYOUJ YAPtMINDA ÇjAUŞANLAR ıÇiAf EHUBtYt-E 8/ZOAJ AlrLAAAtŞ VE BU HAYVAN TÜZÜNÜKI HEREDEYSE YOK. OLMASINA YDL AÇMlŞTlR. ADtfiJI D/\ BU AVCJU/emN ALAAI BUFFALO BİLL,TÜMOiM/YArn M&VSOY /ÇOMAN TİZMINİ YAYAA/ &AÇL/G4 İ Karanlık Oda, Temel ve İleri Fotograf Seminerleri Başlıyor Tel: (0212) 251 05 66 FUJIFILM İPSALA ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ'NDEN Esas No: 2000/126 Davacı Tahsin Güler vekili Av. Belgin Tuncel tarafından davalı Filiz Güler (Igan) aleyhine mahkememizde açılan evi terk sebebiyle boşanma davasında verilen ara karan gereğince; lpsala ilçesi, Yeni Karpuzlu nüfusuna kayıtlı, Sabri kızı, Fezile'den olma, 13.5.1974 d.lu Fi- liz Güler'e (Igan) belirtiîen adresinde dava dilekçesi tebliğ edilemediğinden 7201 sayılı kanu- nun 28 ve 29. maddeleri gereği 5.02.2001 günü saat: 9.55'te lpsala Asliye Hukuk Mahkeme- si'nde hazır olmanız veya kendinizi bir vekil ile temsil ettirmeniz, duruşmaya gelmediğiniz, mazeret bildirmediğiniz ve delil sunmadığınız takdirde yargılamanın yokluğunuzda yapılacağı ve karar verileceği ilanen tebliğ olunur. Işbu ilan yayımlandığı tarihten itibaren 15 gün sonra tebliğ edilmiş sayılacaktır. 21.12.2000 Basın: 811 PANO DENtZ KAVUKÇUOGLU Şiddet Üzerine (2) Polis Müdürü'ne ne yanıt vereceğimi bilememiş- tim. O da benden bir yanıt beklemiyordu zaten. Ay- nlırken, "Bizimki sadece birrica..."demişti, "hep- si bu..." Ne onun, ne de bilgilendirme toplantısına katılan uzmanlann davranışlarında heıtıangi birda- yatma, zorlama yoktu. Sokağa çıktığımda kafam karmakarışıktı... Dernekteki arkadaşlar anlatacak- lanmı nasıl karşılayacaklardı? Polisin onca insan içinden beni bulmuş olması, benden kuşkulanma- lan için bir neden oiabilirdi... Akşam dernek lokalinde toplanmıştık... ilk şaş- kınlıksonrasında, "burjuvaziye teslim miolacağız" ile "ne varki bunda" arasında gidip gelen uzun bir tartışma başlamıştı. Kimi arkadaşlara, özellikle de kırsal kesimden gelmiş, kent kültürüyle daha ön- ce hiç tanışmamış, yaşamında hiç müze gezme- miş arkadaşlara önünde sonunda bir "taş parça- sı" olan "kum faş/"nın önemini kavratmakta zorla- nıyordum. Ben, evrensel kültür birikimlerinden, in- sanlığın ortak zenginliklerinden söz ettikçe, onlar konuyu siyasallaştınyorlar, içinden çıkılmaz bir ha- le getiriyorlardı. Ben çoktan pes etmiş, bir köşeye çekilmişken, bir kız arkadaşımız uzun süren sus- kunluğunu bozmuş, "Yeter artık!" diye bağırmıştı. "Devrimcilik, iyiden, güzeldenyana olmak değil mi- dir? Neyi tartışıyoruz biz? Yazı yazacak başka du- varmıyokbuşehirde?.." Birer ikişer dağılmıştık ev- lerimize... Afışleme eylemleri başka duvarlara kay- mıştı o akşamdan sonra... O duvarlar da "yasak"\\ aslında... Ama epeyce bir süre o "başka duvariar'ûa hiç kimseyi yakalamamış, hiçbirimize ceza kes- memişti polisler! Bu, bir rastlantı değildi hiç kuş- kusuz... llerideki yıllarda tanık olduğum benzer olaylarda Nümberg'deki o Polis Müdürü'nü anım- sayacaktım... Açıkça dile getirmediği bir "konsen- süs" önermişti o bize. Istese bizi yine yakalatabi- lir, yine cezayazdırabilirdi. Üst üste alacağımız ce- zalar, oturma izinlerimizin kaldırılmasına, Alman- ya'dan çıkartılmamıza neden oiabilirdi. Hayatları- mızın akışı değişirdi... Demokrasinin var olduğu her yerde yürüyüş de, miting de, afişleme de olacaktı. Demokrasinin var olduğu her yerde "muhalefet" de oluyor, muhalif- ler seslerini pankartlaria, afişlerle, sloganlarla du- yuruyorlardı. Muhalefetin talepleri iktidarın uygu- lamalarıyla örtüşmüyordu. Bu doğaldı. Demokra- si, bir "çoğunluk diktatöriüğü" değildi. Demokra- si, hoşgörünün, diyalog yeteneğinin, azınlık dü- şüncesine saygının var olduğu yerlerde ayakta ka- labiliyor, kendini geliştirebiliyordu. Muhalefetin, özellikle de düzenin tümüne yöne- lik "radikal" muhalefetin söylemlerinin iktidar sa- hipleri tarafından belirlendiği dünyada nerede, han- gi demokraside görülmüştü? Düzeni değiştirmek isteyenlerle, düzeni korumak isteyenlerin söylem- lerinin örtüşmesi, çakışması kimi ulusal politikalar dışında mümkün olabilir miydi? Fakat Türkiye'de, cezaevlerinde yatan, uzun yıllara hüküm giymiş binlerce genç insanın "şiddet" olgusuyla tanışma- lannın kaynağında iktidarsahiplerinin bu "örtüşme", "çakışma" beklentisi yatıyordu. Bu insanlar "şid- det"] ilk kez, "Paralıeğitime hayır!", "YÖK'e hayır!" yürüyüşlerinde, "özelleştirmelere hayır!", "Işken- ceye son!" afişlemelerinde, pankart açmalarda ta- nımamışlar mıydı? Gencecik polis memurlarını da yaşıtlarıyla karşı karşıya getiren, "şiddef'eyönlen- diren iktidar sahiplerinin bu "örtüşme", "çakışma" beklentileri değil miydi? "Şiddet", eylemcilerie güvenlik güçlerinin ilk ko- valamacalanndafilizleniyor, bu kovalamacalarda ta- raflar "başkalıklan"rwn farkına vardıkça, bu "baş- kalıklar" da pekişiyor, "şiddet", giderek sonunda baş- lı başına bir "eylemaracı"na, bir "söylem biçimi"ne dönüşüyordu. "Şiddetin kısırdöngüsü"dediğimiz olgu da, "olumsuzluğun olumsuzluğu"diyebilece- ğimiz bu süreçten başka bir şey değildi... Geçen gün gazetelerin birinde gördüğüm eski bir fotograf bana yine Nümberg'deki o Polis Müdü- rü'nü anımsatmıştı. O fotoğrafta, bir polisle yum- ruklaştığı görülen uzun saçlı delikanlı Almanya'nın şimdiki Dışişleri Bakanı Joschka Fischer'di. Hiç şaşırmamıştım. Arşivlertaransa, Başbakan Gerhard Schröder'in de benzerfotoğraflan bulunabilirdi. Göt- tingen'de, Sosyal Demokrat Öğrenci Birliği Baş- kanı iken o da az mı karşı karşıya gelmişti polisler- le?.. Almanya'nın Içişleri Bakanı Otto Schily ise Stammheim Cezaevi'ndeki son günlerine kadar ünlü "Baader-Meinhoff" çetesi üyelerinin avukatıy- dı. En radikal düzen karşıtlarının bile yollan kolay kolay kesilmiyordu demokrasilerde... (Faks:0 212-72384 97) (e-posta: dkavukcuoglu(a tuyap.com) BULMACA SEDAT Y'AŞAYAM 1 2 3 4 5SOLDANSAĞA: 1/ Bir inşaatı zemin üzerin- de yükselten alt bölüm. II Asya'dabirül- ke... Dürüst, 4 iyi ahlaklı. 3/ "Gelse o şuh meclise — ü tegafül eyle- se" (Şarkı)... Eski dilde ok. 4/Gümrüklere 9 gelmiş ticari eşyanın konulduğu yer. 5/ Daha iyi duru- ma getirmek için ya- pılan değişiklik. 6/ 3 Motorlu taşıtlarda di- reksiyon ile tekerlek 5 arasındaki bağlantıyı sağlayan mil... Ender, seyrek... Bir soru eki. 7/ Yunanistan'ın pla- ka işareti... Iri yan, güçlü kuvvetli ve erkeksi kadın. 8/ Güzel koku... Antalya'nın bir ilçesi. 9/ Duman lekesi.. "— kıl- dan incedir, kıhçtan keskincedir / Vanp anın üstü- ne evler yapasım gelir" (Yunus Emre). YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Bir ordunun bozguna uğradığı yer. 2/ tçel'in Si- lifke ilçesinde antik bir kent... Askeri havacılıkta "çıkış" anlamında kullanılan sözcük. 3/ Koyu renk- li ve sert biryanardağ kütlesi... Sahip. 4/ Bir renk... Olumsuzluk belirten bir önek... Utanç du\ma. 5/ Suçlama. 6/ Molibden elementinin sımgesi... Iri ve uzunca taneli bir üzüm cinsi. 7/ Kâğıt ya da zarf üstüne basılmış ad ve adres... Ince perde ya da ör- tü. 8/ Vekil... Dinlenmek için çalışmaya ara vemıe. 9/ Bir ayakla üzerine binilip öbür ayakla yen tcpe- rek yol alınan iki tekerlekli çocuk oyuncağı.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle