Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2025
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
10 OCAK 2001 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA
17
Aycell Bacı
Türk Telekom, açacağı
cep telefonu hattına
Türk bayrağındaki "ay"
ile Ingilizce'deki hücre
karşıhğı "cell"i
birleştirip Aycell adını.
vermeyi karariaştırmış;
Aycell'in okunuşu
"Aysel"miş...
"Aysel Bacımız"
vatana ve millete
hayırlı olsun! Türk -
Telekom yönetimindeki
milliyetçilerin cep
telefonunda MHP'nin
"üç hllal"inden birini
almak yerine Türk
bayrağındaki "ay" ile
yetinmeleri takdire
şayan doğrusu... Her
bir ülkücünün "üç
hilal"e kavuşmak için
yapacağı fedakarlığı
düşünün bir kere; üç
adet "Aycell" hattı
alacaklar!
Türklükleriyie
övünenlerin Türkçeye
"Aycell"i
kazandırdıktan sonra
trtreyip kendilerine
geldiklerinden
kuşkunuz olmasın.
Hazır "Aycell"i
yaratmışken,
Türkçemizi
zenginieştirelim:
Gökcell, Gürcell,
Güncell, Bircell, Üncell,
Cancell, Nurcell,
Tancell, Veycell,
Mürcell, Cellmi,
Cellmin, Cellva,
Cellma, Cellman,
Cellin, Cellim, Yavuz
Cultan Cellim,
Cellahattin, Cellami,
Cellçuk, Cellen,
Cellamünaleyküm!
EJektronik posta: denizsomOcumhuriyetcom.tr Tel: 0.212.512 05 05 Faks: 0.212.512 44 97
- Türbana karşı çıkan
ilahiyat profesörûnün boğazı
kesilmek istenmiş...
"Şeriatçılar gırtlağa kadar
'hoşgörü' içindelerl"
opkapı Sarayı Müzesi'nde elyazması tari-
hi Kuran'ın çalınması yetmiyormuş gibi yan-
gın da çıktı. Yeni yılın başında birinci avlu
ile ikinci bahçeyi birleştiren alandaki yan-
gının sarayı etkilemediği söylendi ama yangına mü-
dahaledeki aksaklıklarTopkapı Sarayı Müzesi'nin ko-
layca yanabileceğini gösterdi. Fakat Topkapı Sara-
yı Müzesi Müdürü Filiz Çağman aynı kanıda değil-
di ve "Yangın hakkında bilgi almak istiyoruz" diyen
gazetecilere "Bilgi verecek bir şey yok" yanıtını ver-
di. Oysa, konuyu bilenlerin verdiği yanıtlar müzenin
durumunun pek de iyi olmadığını gösteriyor:
- Müzenin itfaiye kadrosunda kaç kişi var?
- Kâğıt üzerinde 27 kadro dolu görünüyor, dokuz
kadro da boş. Fakat geçici görev, sağlık raporu ve
yıllık izinlerle her vardiyada eksik var.
- Bir vardiyada kaç kişi görev alıyor?
- Gündüz bir, gece üç vardiya çalışılıyor. Vardiya-
larda en çok altı-yedi kişi görev alıyor. Ancak bun-
Topkapı
lann hepsi itfaiyeci değil; her vardiyada üç-dört bek-
çi oluyor.
- Itfaiyecilerin yaş ortalaması nedir?
- Birçoğunun emekliliği geldi.
- Itfaiyeciler ve itfaiyeci kadrosunda çalıştn-
lan bekçiler yangın söndürme eğitimi alıyor mu?
- Hayır. Uzun yıllardır böyle bir eğitim verilmedi.
Çoğu yangın söndürme tüpünü açmayı bile bilmez.
Güvenlikçilere her yıl silah kullanma eğitimi verilir ama
itfaiye personeline böyle bir uygulama yok.
- Sarayın bahçesinde kaç müteahhit firmanın
şanttyesi var ve kaç yıldır buradalar?
- Üç inşaat şirketinin şantiyesi var... 10-15 yıldır
çalışıyoriar.
- Şantiyeter, müze yetkililerince denetJeniyor mu?
- Hayır. Has Ahırlar'a komşu olan ve içinde kim-
yevi maddelerin de bulunduğu depolar, marangoz-
hane denetlenmiş değil.
- Yangın sırasında seyyar itfaiye motopompu
çalıştınlamamış, anzalı mıydı?
- Motopomp arızalı değildi. Motopompu çalıştı-
rabilecek kişi bulunamadı.
- Birinci avludaki şantiyenin yanında bir itfaiye
aracı vardı, o niye çalıştınlmadı?
- Aracın sorumlusu çalıştırmayı bilmiyordu; iki va-
nayı aynı anda açtığı için basıncın yüksekliğinden
su devrini tamamlayamadı. Tek vanayı açsa su aka-
caktı. Ancak, su aksa da itfaiye aracının yakıtı yok-
tu, yerinden kımıldayamazdı.
-İtfaiye aracına yakıt alınmıyor mu?
- Alınmaz olur mu hiç... Hep alınıyor... Ama araç
hiç kullanılmadığı halde yakıtı hep bitiyor! Akarya-
kıt faturalan ile itfaiye aracının yaptığı yolu karşılaş-
tırdığınızda gerçeği görürsünüz.
SESSİZ SEDASIZ (!) NURlKURTCEBE
Yüksek Yerilim Hattı
erdincutku(â yahoo.com
Fazilet bölünüyor:
Yenilikçiler sağ, Erbakancılar selamet!
Sürücülerin eğitimi için kurs açılmış!
Türkiye'deki trafik kazalan uluslara-
rası üne kavuşmuş olmalı ki Dünya
Bankası sürücülerin eğitimi için bir
fon yaratıp Türkiye'ye para vermiş...
Bir kamu görevlisi anlatıyor:
"Işyerimize bir yazı geldi ve sürücü
belgesini 1987 yılından önce yani Em-
niyet'ten alanlann adlarını yazdırma- (
lan istendi. Sonra bir yazı daha gel-1
di. Adını yazdıranlar üç hafta boyun-
ca saat 18.00-21.00 arası kursa çağ-
nldı. Ders veren eğitimci, kendisinin tra-
fik dersleri vermek amacıyla trafik far-
matörlük kursuna gittiğini ve bu eği-
timin sonunda bir belge verilmeyece-
ğini, sadece kamu kurumlannda ça-
lışanların böyle bir eğitimden geçme-
leri için kursun açıldığını anlattı. Kur-
sa katılanlar şoför değildi, profesyo-
nel sürücü değildi. Bu kurs bir hizmet
içi eğitim olsa katılım zorunlu ve kurs
saatleri çalışma saati içinde olurdu. An-
ladık ki, Dünya Bankası 'sürücülerini
eğit' diye para vermiş, bizimkiler de
'Nasıl olsaen iyi bunlar bizi dinler' di-
ye memurlarından bir liste hazırlayıp
açmış olmak için kursu açmış." Bu işi
yapan Milli Eğitim Bakanlığı!
Trafik konusunda kendi kendimizi
kandırdığımız yetmiyormuş gibi bir de
Dünya Bankası'nı kandırdık... Türki-
ye'de sürücülerin eğitimi için kurs açıl-
dı mı açıldı; işte katılanların listesi! Al
listeyi, ver parayı... Kurslar halen de-
vam ediyor... İyi de, niye 1987'den
önce sürücü belgesi alanlar? Emniyet
Genel Müdürlüğü'nün verdiği sürücü
belgeleri rüşvetle mi alınıyordu?
Kameraman
Melekler!..
MERİÇ VELİDEDEOĞLU
Radyo Televizyon Üst Ku-
rulu'nun basına yaptığı bir
açıklamada şöyle bir bilgi yer
almaktaydı: Izmir'de yayın ya-
..pan IÇağn FM" radyosu Nurr,
'dari Damlalar, adlı prograrriın-
da, insan hayatının dünyaya
geldiği andan vefatına kadar
vazifeli melekler tarafından fil-
me alındığını, çekimin de giz-
li kameralarla yapıldığını bildir-
miştir.
2000 yılı aralık ayının son
günlerinde gazetelerde yer alan
bu açıklamayı okuyanlar, me-
leklerin de görevlerini artık çağ-
daş yöntemlerie yerine getirdik-
lerini öğrendikleri gibi kuşku-
suz kimi muzipçe sorular sor-
maktan da kendilerini alama-
mışlardır. Sözgelimi: "Melek-
ler hangi marka kamera kulla-
nıyorlar" yada...
Sanınz düş gücünün elver-
diği ölçüde bu gibi yığınla so-
ru sorulabilir, ama konu bu
değil; gözden kaçmaması ge-
reken dindeki kimi motifleri, ki-
mi doğmalan 21. yüzyılda yer-
li yerinde tutabilmek için ne
denli zorlanıldığının açığa çık-
masıdır.
Bilindiği üzere tüm bu çaba-
lar, bu zorlamalar söylemin ve
dogmanın içeriğinin hiç dü-
şünmeden olduğu gibi kabul
görmesi, dahası akla uygun
duruma getirilmesi içindir:
Oysa ilk yüzyıllarda dinsel
söylem ve dogmalar, inanıl-
maz bir ölçüye varan akılcılık-
la ele alınıyordu. Ayetlerin içe-
riği akıl süzgecinden geçirili-
yor, bu sınavı başaramayan-
lar olursa açıkça ortaya konu-
luyor, dolayısıyla inanca ters
düşmekten çekinilmiyordu.
Bu tür yönelişler yalnızca dü-
şün ortamlanna özgü olarak
kalmıyor, toplum tarafından
da kabul görebiliyor; dahası,
yönetimce benimsenerek -bir
süre için de olsa- devletin res-
mi din görüşü olarak ilan edi-
liyordu.
Ne var ki Islamın beşinci
yüzyılının sonuna gelindiğin-
de, dini anlama ve anlatma
yolu, aklın ve özgür düşün-
cenin tümüyle dışlandığı bir
söyleme, "Kelam'a yerini bı-
raktı."
'Kelam'm yüzyıllar boyu 'laf
üretmekle oluşturulan yapısı-
nın ve işlevinin günümüzdeki
durumUnu ortaya koyacak en
uygun örnek Fethullah Gü-
len'in televizyon ekranların-
dan izlediğimiz saatler süren
ve gözyaşlarıyla desteklenen
konuşmalarıdır.
Ne ki "Kameraman Melek-
ter*in ortaya sürülmesi gözyaş-
lanyla gelen desteğin yetme-
diğini, yüzyılın tekniğinin de
kullanılmasına gerek duyul-
duğunu gösteriyor...
Aklın dışlanmasının zorun-
lu olarak ürettiği bu gibi değer-
lendirmelerin bir yararı oldu-
ğunu da gözden uzak tutma-
malıyız. Bu tür ortaya koyuş-
lar, hele iletişim araçlarının
dikkatini de çekerse, içerdik-
leri konuların toplum günde-
minde yer almasına, tartışılma-
sına neden olmaktadır.
Bu tartışmalar hangi boyut-
ta, hangi yönelişte olursa ol-
sun, dahası akılcı doörultu-
daki yaklaşımlar henüz islamın
ilk dönemlerindeki düzeye eri-
şememiş olsalar da son de-
rece gereklidir ve sürdürül-
melidir.
Nitekim geride bıraktığımız
yılda yapılan bir din şûrasın-
da sözü edilen ve şûranın ar-
dından da görsel ve sözel ba-
sında ele alınan "kadınlann
dövülmesi" ile ilgili dogma,
kamuoyunda enine boyuna
tartışıldı; böyle ilkel bir eyle-
min dinde yer almaması ge-
rektiğini öne sürenler çoğun-
luktaydı; tartışma duruldu,
ama bitmedi; konuşmalan ge-
rekirken seslerini kısıp köşe-
yeçekilenler yanında, kimi ila-
hiyatçılar arayış içinde, "yo-
rum" yöntemini öyle zorluyor-
lar ki inanılır gibi değil...
Eğer, şimdi bu "Melek Ka-
meramanlar" konusu ele alı-
nırsa, "melek" inanışı da 21.
yüzyıla uygun düşecek bo-
yutlarda tartışılabilir kanısında-
yız.
KİM KİME DUM DUMA BEHIÇAK behicak@turk.net
/1/fZAM, /ASr/ZAA-1
de
l
ÇtZGÎLlK KÂMtL MASARACI
Arkadaşımız yıllık izininin bir bölümünü kullandığından çizgilerine bir süre ara vermiştir.
HARBİ SEMtH POROY ~• '" ' semihpomyCqyahoo.com
BULUT BEBEK NURAY ÇÎFTÇI
TARlHTE BUGÜN MVMTAZARIKAN 10 Ocak
ANKARA ASLİYE
18.HUKUK
MAHKEMESt'NDEN
Esas No: 2000293
Davacılar Murat Alparslan, Mahiye AJparslan, Yüksel Alparslan,
Nihat Alparslan vekili Av. M. Emin Başkale tarafından davalılar Yurt-
seven Gürbüz. Hüseyin Erdogan ve Bülent Akbaş aleyhine mahkeme-
mızde açılan tapu iptali tescil davasının yapılan açık yargılamasında
%erilen ara karan uyarınca,
Davalılardan Hüseyin Erdoğan'ın adresi tespit edilemediğınden ila-
nen tebligat yapılraasına karar verilmiştir.
Karar gereğince duruşmanın bırakıldığı 8.12.2000 günü saat
11,20'de duruşmaya bizzat gelmeniz veya kendinizi bir vekil ile tem-
sil ettirmeniz, gelmediğiniz veya kendinizi bir vekil ile temsil ettinne-
diğiniz takdirde yargılamaya yokluğunuzda devam olunacağı
HUMY'nin 213 ve 377. maddesi uyannca 7201 Sayılı Tebligat Yas^-
sı'nın 31. maddesi gereğince ilan tarihinden itibaren 7 gün sonra teb-
liğin yapılmış sayılacağı tebligat yerine geçerli olmak üzere ilanen teb-
liğ olunur. 9.11.2000. Basın: 66364
B/IL..
191V'OE 8U6ÜU, BUFFALO BHM, W VAŞtUDAt
A»m
RtKA 'OA ÖLDÜ- ASIL ADt, \*/ILLIAk4 F. COOV OIAH
BUFFALO 8U-L, K/Z/LOeKf'U SAVAÇLAeıVlMtc/ iz-
ciusi ve özeu-iıaj£ DE,C>ÜHYA TUKU yAPnĞı
BürüK sösreeı seusuyt^ (\vtu> wesr) UN KA
ZANMtŞTlR. ÖNCELERi ATt.1 POSTA OLABA*:
"PONf EXPHESS"TB ÇALIÇMIÇ, DAHA SONRA DA
AMERİKAN OKOUSUNUN KIZILD£RİLİ KIV/Mt-
AJA K4T7LMIŞTI. 8U /ISADA KANSAS PHCIFIC
O£MieYOUJ YAPtMINDA ÇjAUŞANLAR ıÇiAf
EHUBtYt-E 8/ZOAJ AlrLAAAtŞ VE BU HAYVAN
TÜZÜNÜKI HEREDEYSE YOK. OLMASINA YDL
AÇMlŞTlR. ADtfiJI D/\ BU AVCJU/emN ALAAI
BUFFALO BİLL,TÜMOiM/YArn M&VSOY /ÇOMAN
TİZMINİ YAYAA/ &AÇL/G4 İ
Karanlık Oda,
Temel ve İleri
Fotograf
Seminerleri
Başlıyor
Tel: (0212) 251 05 66
FUJIFILM
İPSALA ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ'NDEN
Esas No: 2000/126
Davacı Tahsin Güler vekili Av. Belgin Tuncel tarafından davalı Filiz Güler (Igan) aleyhine
mahkememizde açılan evi terk sebebiyle boşanma davasında verilen ara karan gereğince;
lpsala ilçesi, Yeni Karpuzlu nüfusuna kayıtlı, Sabri kızı, Fezile'den olma, 13.5.1974 d.lu Fi-
liz Güler'e (Igan) belirtiîen adresinde dava dilekçesi tebliğ edilemediğinden 7201 sayılı kanu-
nun 28 ve 29. maddeleri gereği 5.02.2001 günü saat: 9.55'te lpsala Asliye Hukuk Mahkeme-
si'nde hazır olmanız veya kendinizi bir vekil ile temsil ettirmeniz, duruşmaya gelmediğiniz,
mazeret bildirmediğiniz ve delil sunmadığınız takdirde yargılamanın yokluğunuzda yapılacağı
ve karar verileceği ilanen tebliğ olunur.
Işbu ilan yayımlandığı tarihten itibaren 15 gün sonra tebliğ edilmiş sayılacaktır. 21.12.2000
Basın: 811
PANO
DENtZ KAVUKÇUOGLU
Şiddet Üzerine (2)
Polis Müdürü'ne ne yanıt vereceğimi bilememiş-
tim. O da benden bir yanıt beklemiyordu zaten. Ay-
nlırken, "Bizimki sadece birrica..."demişti, "hep-
si bu..." Ne onun, ne de bilgilendirme toplantısına
katılan uzmanlann davranışlarında heıtıangi birda-
yatma, zorlama yoktu. Sokağa çıktığımda kafam
karmakarışıktı... Dernekteki arkadaşlar anlatacak-
lanmı nasıl karşılayacaklardı? Polisin onca insan
içinden beni bulmuş olması, benden kuşkulanma-
lan için bir neden oiabilirdi...
Akşam dernek lokalinde toplanmıştık... ilk şaş-
kınlıksonrasında, "burjuvaziye teslim miolacağız"
ile "ne varki bunda" arasında gidip gelen uzun bir
tartışma başlamıştı. Kimi arkadaşlara, özellikle de
kırsal kesimden gelmiş, kent kültürüyle daha ön-
ce hiç tanışmamış, yaşamında hiç müze gezme-
miş arkadaşlara önünde sonunda bir "taş parça-
sı" olan "kum faş/"nın önemini kavratmakta zorla-
nıyordum. Ben, evrensel kültür birikimlerinden, in-
sanlığın ortak zenginliklerinden söz ettikçe, onlar
konuyu siyasallaştınyorlar, içinden çıkılmaz bir ha-
le getiriyorlardı. Ben çoktan pes etmiş, bir köşeye
çekilmişken, bir kız arkadaşımız uzun süren sus-
kunluğunu bozmuş, "Yeter artık!" diye bağırmıştı.
"Devrimcilik, iyiden, güzeldenyana olmak değil mi-
dir? Neyi tartışıyoruz biz? Yazı yazacak başka du-
varmıyokbuşehirde?.." Birer ikişer dağılmıştık ev-
lerimize... Afışleme eylemleri başka duvarlara kay-
mıştı o akşamdan sonra... O duvarlar da "yasak"\\
aslında... Ama epeyce bir süre o "başka duvariar'ûa
hiç kimseyi yakalamamış, hiçbirimize ceza kes-
memişti polisler! Bu, bir rastlantı değildi hiç kuş-
kusuz... llerideki yıllarda tanık olduğum benzer
olaylarda Nümberg'deki o Polis Müdürü'nü anım-
sayacaktım... Açıkça dile getirmediği bir "konsen-
süs" önermişti o bize. Istese bizi yine yakalatabi-
lir, yine cezayazdırabilirdi. Üst üste alacağımız ce-
zalar, oturma izinlerimizin kaldırılmasına, Alman-
ya'dan çıkartılmamıza neden oiabilirdi. Hayatları-
mızın akışı değişirdi...
Demokrasinin var olduğu her yerde yürüyüş de,
miting de, afişleme de olacaktı. Demokrasinin var
olduğu her yerde "muhalefet" de oluyor, muhalif-
ler seslerini pankartlaria, afişlerle, sloganlarla du-
yuruyorlardı. Muhalefetin talepleri iktidarın uygu-
lamalarıyla örtüşmüyordu. Bu doğaldı. Demokra-
si, bir "çoğunluk diktatöriüğü" değildi. Demokra-
si, hoşgörünün, diyalog yeteneğinin, azınlık dü-
şüncesine saygının var olduğu yerlerde ayakta ka-
labiliyor, kendini geliştirebiliyordu.
Muhalefetin, özellikle de düzenin tümüne yöne-
lik "radikal" muhalefetin söylemlerinin iktidar sa-
hipleri tarafından belirlendiği dünyada nerede, han-
gi demokraside görülmüştü? Düzeni değiştirmek
isteyenlerle, düzeni korumak isteyenlerin söylem-
lerinin örtüşmesi, çakışması kimi ulusal politikalar
dışında mümkün olabilir miydi? Fakat Türkiye'de,
cezaevlerinde yatan, uzun yıllara hüküm giymiş
binlerce genç insanın "şiddet" olgusuyla tanışma-
lannın kaynağında iktidarsahiplerinin bu "örtüşme",
"çakışma" beklentisi yatıyordu. Bu insanlar "şid-
det"] ilk kez, "Paralıeğitime hayır!", "YÖK'e hayır!"
yürüyüşlerinde, "özelleştirmelere hayır!", "Işken-
ceye son!" afişlemelerinde, pankart açmalarda ta-
nımamışlar mıydı? Gencecik polis memurlarını da
yaşıtlarıyla karşı karşıya getiren, "şiddef'eyönlen-
diren iktidar sahiplerinin bu "örtüşme", "çakışma"
beklentileri değil miydi?
"Şiddet", eylemcilerie güvenlik güçlerinin ilk ko-
valamacalanndafilizleniyor, bu kovalamacalarda ta-
raflar "başkalıklan"rwn farkına vardıkça, bu "baş-
kalıklar" da pekişiyor, "şiddet", giderek sonunda baş-
lı başına bir "eylemaracı"na, bir "söylem biçimi"ne
dönüşüyordu. "Şiddetin kısırdöngüsü"dediğimiz
olgu da, "olumsuzluğun olumsuzluğu"diyebilece-
ğimiz bu süreçten başka bir şey değildi...
Geçen gün gazetelerin birinde gördüğüm eski bir
fotograf bana yine Nümberg'deki o Polis Müdü-
rü'nü anımsatmıştı. O fotoğrafta, bir polisle yum-
ruklaştığı görülen uzun saçlı delikanlı Almanya'nın
şimdiki Dışişleri Bakanı Joschka Fischer'di. Hiç
şaşırmamıştım. Arşivlertaransa, Başbakan Gerhard
Schröder'in de benzerfotoğraflan bulunabilirdi. Göt-
tingen'de, Sosyal Demokrat Öğrenci Birliği Baş-
kanı iken o da az mı karşı karşıya gelmişti polisler-
le?.. Almanya'nın Içişleri Bakanı Otto Schily ise
Stammheim Cezaevi'ndeki son günlerine kadar
ünlü "Baader-Meinhoff" çetesi üyelerinin avukatıy-
dı. En radikal düzen karşıtlarının bile yollan kolay
kolay kesilmiyordu demokrasilerde...
(Faks:0 212-72384 97)
(e-posta: dkavukcuoglu(a tuyap.com)
BULMACA SEDAT Y'AŞAYAM
1 2 3 4 5SOLDANSAĞA:
1/ Bir inşaatı
zemin üzerin-
de yükselten
alt bölüm. II
Asya'dabirül-
ke... Dürüst, 4
iyi ahlaklı. 3/
"Gelse o şuh
meclise — ü
tegafül eyle-
se" (Şarkı)...
Eski dilde ok.
4/Gümrüklere 9
gelmiş ticari
eşyanın konulduğu
yer. 5/ Daha iyi duru-
ma getirmek için ya-
pılan değişiklik. 6/ 3
Motorlu taşıtlarda di-
reksiyon ile tekerlek 5
arasındaki bağlantıyı
sağlayan mil... Ender,
seyrek... Bir soru eki.
7/ Yunanistan'ın pla-
ka işareti... Iri yan,
güçlü kuvvetli ve erkeksi kadın. 8/ Güzel koku...
Antalya'nın bir ilçesi. 9/ Duman lekesi.. "— kıl-
dan incedir, kıhçtan keskincedir / Vanp anın üstü-
ne evler yapasım gelir" (Yunus Emre).
YUKARIDAN AŞAĞIYA:
1/ Bir ordunun bozguna uğradığı yer. 2/ tçel'in Si-
lifke ilçesinde antik bir kent... Askeri havacılıkta
"çıkış" anlamında kullanılan sözcük. 3/ Koyu renk-
li ve sert biryanardağ kütlesi... Sahip. 4/ Bir renk...
Olumsuzluk belirten bir önek... Utanç du\ma. 5/
Suçlama. 6/ Molibden elementinin sımgesi... Iri ve
uzunca taneli bir üzüm cinsi. 7/ Kâğıt ya da zarf
üstüne basılmış ad ve adres... Ince perde ya da ör-
tü. 8/ Vekil... Dinlenmek için çalışmaya ara vemıe.
9/ Bir ayakla üzerine binilip öbür ayakla yen tcpe-
rek yol alınan iki tekerlekli çocuk oyuncağı.