27 Kasım 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
7 EYLÛL 2000 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA J. U l \ kultur(&curnhuriyet.com.tr 15 HAYATIN ÖTE YAKASI FERİDUN ANDAÇ Başlama noktası:4 YolGorki'nin o güzelim öyküsünü anım- sarmısmız,_bilmem? Ydlar önce, Mus- tafaNihatOzön'ün çevirisinden oku- muştum. Akıp giden hayatm duruluğu için- deki çelişkiler ağını gösteriyordu bi- ze. lnsanın insana bağlanması, dost- luk, arkadaşhk, paylaşım duygulannın anlamı ise öykünün ana izleklerin- dendı. öykü, bir anlamda da bu değil mi- dir? Hayata dair bir tür ince aynntıla- nn dili.. O dili yakalarken de, insanın gerçekliğinin bir yanını, bir boyutunu içsel derinlikleriyle yansıtır. Ozcesi, öykü, rastlaşmalann, an'lık buluşma- lann bizdeki izleri değil midir? Bir öykünün dünyasına girerken bulduk- lanmız bekledıklerimızın de ötesınde bir duygu/dûşünce sarmalı yaşatmaz nu bizde? Sonrasında yaşadıklanmız yer yer, hayatımızın belirli dönemle- rinde anımsadıklanmızda o izlerin et- kilerini yadsıyamayız da, üstelik. Gorki'nin andığım "Yol Arkada- şun" öyküsünü, geçen gün, bir başka çevirisinden okurken (Ataol Behra- moğhı) daha bir sevdim. Öykünün ha- yatımızdaki yerinin ne olabileceğini, insan ilişkilerinin derinliklerinde ne- lerin nelerin gizli olabileceğini; bun- lan anlamada/ kavramada edebiyatın ne denli önemli olduğunu düşündüm. "İyi ki yazı var. edebiyat var. lyi ki öykûkr,romaıüaı;şiirkr,denemelerya- zıhyor. lyi ki yazarlar/şairler var" de- dım kendi kendime. • • • Sabahın ilk ışıklanna erişmeden bi- tirdim bu öyküyü. "Her gûn bir Çe- hov öyküsûokumatr andımı nice son- ra bozarak; bu listeyi genişletip "de- ğjşik yazarUrdan bir öykü"ye dönüş- türmüşken, günlerdir Gorki 'den de ko- pamıyordum bir türlü. Yağmur sonra- smın yeşil ve toprak kokusunu, gök- kuşağının renklerini getiriyordu her bir öyküsüyle. Bazı yazarlar öyledir. Bir kez onla- n yol arkadaşı kılmaya görün, nerede olursanız olun, karşınıza çıktıklan an'da, dayanamayıp söze dururcası- na, yazdıklanna döner, bir türlü de kopamazsınız onlardan. Ben de öyle yaptım, kaçınılmaz bi- çunde. ., , ••• " . ."'-,-' Gorki, bir bakıma, bir başlama nok- tasıydı benim için. Edebıyata haya- tın, hayata da edebiyatın içinden bak- mayı gösterendi. Bunu o günlerde algılayabildiğimi söyleyemem! Ama onu yol arkadaşı kılalı beri aldığım yol, yöneldiğim okuma serüveni bana zamanla bunu gösteriyordu. tlk okumada altını çizdiğim cümle- leri ne'yi düşünerek seçtiğimi anım- samam olası değil. Ama bugün yeni- den aynı satırlara dönünce; hayatın yazıdaki yanılsamalanru gördüm bir an. Yitirdiklerimizin ne olduğunu, in- san ilişkilerindeki yoksullaşmanın bo- yutunu, yol arkadaşı kıldıklanmızla zenginleşebileceklerimizin düzeyini gördüm. Bir de şundan söz etmek isterim: Denk düşme an'lan. Okurken bunun farkına varamazsınız. Bir yazar, bir yapıt size ne'yi anlatır; sizi kendine çe- ker mi çekmez mı bilemezsiniz. O an yapüğınız tek şey, onu/yapın okumak- tır. Eğer o an, sizdeki bir şeylerle bu- luşabilmişse; anlatılanlardakı sözcük- lerin tınısını ruhunuzda/bilincinizde hissedebiliyorsanız, yapıtla/yazarla aranızda bir çekim odağı oluşur. Yü- rek bağı kurarsınız. O an'lık rastlaş- manuı birden yol arkadaşlığına dönü- şebileceğinin ısısını hissedersiniz. Gorki, her ilkgençlik çağı okuru için böylesi yazarlardan birisidir. öyküdeki anlancı-yazar'la (her oku- yuşumda Gorki gözümde canlanır, öy- küdeki yaşanmışlık duygusunun bu denli ustalıkla verilmesinin okuma tutkumu geliştiren temel öğelerden biri olduğunu düşünürüm) Şakro Ptad- ze'nin buluşmasını, yol arkadaşlık öy- küsünü düşünürken; her rastlaşmanın böyle olamayacağını da söylüyordum kendi kendime. Daha doğrusu yazar bunu düşündürüyordu size. Yazı, öy- kü böyledir işte; bir durumu, an'ın, ha- yatın bir kesitini ya da bir olayın akı- şını/öncesini/sonrasını gösterirken, sizde farklı duygulanımlar yaratır. Yazanmız, bize, hayatın bir yanını göstermek istemiş burada. Anlatılan ne siyah ne de salt beyazdır. O akış için- de insanın içsel gerçekliğinin aldığı du- rumlan yansıtmak, yol arkadaşlıkla- Okurken altı çlzllenler: "Ben kendimi doğayla eşleştirmiş, bir parça şair olan insanoğlunun ona karşı duyduğu sevgiyi sessizce ve bütün benliğimle yaşarken; sanki o, Şakro 'nun •> kişiliğinde benim bu tutkuma r <i kahkahalaria gülüyordu." "Tıflis 'te kavuşacağım güzel hayatı uzun uzun, ballandıra ballandıra anlatıyor; bense veni bir ahlak ' uğruna dövuşmek"içih yöltara düşen, fakat kendiierini anlamay'an yeteneksiz yol arkadaşlanna ' "•"'" mstlayan ınsanlann o büyük mutsuzluğunu düşünüyordum..." Bellek kutusu: "Okuduğum Mtaplar insanlara inanmayı öğretmişti bana." "Bende iyi olan ne varsa hepsini kitaplaraborçluyum" "Buiyi nıteliği, insan ruhunun gerçek bir yansısı olan ve insanoğlunun gelişen ruhunun bunalımım, yeğin acılannı yansıtan kitaplaria, aklın şiiri olan bilime ve yüreğin şiiri olan sanata borçluyum." Maksim GorkL OKUMA ÖNERMELERİ Maksim Gorid: Yaşanmış Hikâyeler, Çev.: Ataol Behramoğlu. Can Yaymlan. Edebiyat Yaşamım, Çev.:! Yeğm, Payel Yayınlan. Yazışmalar, (A. Çehov'la), Çev.: Z. Zühre Ükgelen, Yankı Yayınlan. Tolstoy'dan Anılar, Çev.: Akşit Göktürk, Bilgi Yayınevi. Henri Troyat, Gorki, Çev.: Öz- den Ankan. Telos Yayıncılık. Konstantin Fedin. Gorki Aramız- da, Çev.: Hüsen PbrtakaL Kavram Yayınlan. Nina GoorfinkeL Gorki: Hayatı, Yazılan ve Konuşmalan.Çev: Hûsen FortakaL Kaynak Yayınlan rının bazen ders verici ya da alıcı dü- zeyde de olabileceğini hissettümek... Edebiyat, hayatın öte yakasında olup bitenleri, akıp gidenlen göster- menin ötesinde; bunlara bakabilme bilincini, bakışını da kazandırmaz mı bizlere? Gorki'nin yaptığı da biraz buydu. O, hayatın/yaşadıldanmızın olumsuzluklanna sözcüklerle karşı çı- kıyordu. "Daha iyi insan, daha iyi bir yaşam " gibi bir önermede bulunmu- yordu! Bunu bizim hissetmemizi sağ- lıyordu anlattıklanyla. Burada yan- sıttıklanyla ders vermek, "kıssadan bisse" çıkarmak gibi bir amaç güttü- ğünü de sanmıyorum. Dediydim ya; yazdıklanyla bize hayatın öte yakası- nı gösteriyordu. Yazınm anlamınm belki de bu olduğunu söylemek isti- yordu. Gorki, edebiyat ürününün in- sanın duygulan kadar, aklına da ses- lenmesinden yanadır. Öykü ve roman- lannda çizdiği insanlar da bu yanla- nylaçıkarlarkarşımıza. "YolArkada- şım"daki insan sıcaklığının bakışı onun her satınna siner. Akıp giden hayatın çelişkilerini, açmazlannı, ya- şanılan insanhk durumlannın neden/ni- çin'lerinı yansıtır. Anlatıcı, "Hayat, insanlann bügeliğinden daha derin ve fnıtamhrfır" diyebilecek düzeye gelmiş- tır artık. ••• Hayatm Öte Yakası'nda hayatın de- rinliğini, anlamını bize gösteren yapıt- lann/yazarlann izlerinden gidip bun- lann bize yansıyan yanlanndan söz edeceğiz sık sık. Yol arkadaşı kıldık* lanmıza, yolumuza ışık düşürenlere, günlük hayatımızı sarmalayanlara dö- nüp buradan bakacağız. Sir Richard Eyre, Iris Murdoch'ın yaşamını sinemaya uyarlıyor Aşkyaşamı günlüklerde gizli... Kültür Servisi - Geçen yıl ölen yazar Iris Murdoch'ın tuttuğu günlüklerde, çok renk- li olan cinsel yaşamını ayrm- nsına kadar anlattığı iddia edi- liyor. Geçen yıl şubat ayında Alz- heimer hastalığmdan hayatı- nı kaybeden ve 2O.yüzyılın Urinci yansmda tngiliz ede- biyatının yetiştirdiği en önem- li yazarlardan biri olarak ka- bul edilen Murdoch'ın yakın çevresi ve arkadaşlan. yaza- nn -1981'de Nobel Edebiyat Odülü'nü kazanan Elüas Ca- netti ve eleştirmen-yazar Bri- gid Brophy dahil- aşk hayatı- nı kaleme aldığım düşünüyor- lar. Murdoch'ın son yıllann- da bile kendinden oldukça genç erkeklere karşı duyduğu ilgi de söylentiler arasında. Yazann Oxford Üniversite- si'nde öğretim üyeliği yapan kocası John Bayley, her ne ka- dar bu günlükler üzerine bir yorum yapmasa da Mur- doch'la ilk tanışuklannda onun üniü cinsel yaşamını' hakkın- da hiç bilgisi olmadığını ve kendisinin tamamen saf bir biçimde onunla evlendiğini bilmeyen yok gibi. Judi Dench oynayacak Zaten, Iris: A Memoir adlı kitabında, Murdoch' ın evlen- melerinden önceki yaşamını anlattığı bir kesitte bunu ken- disi de açıkça belirtiyor: "Be- ni odasma çağırdı ve geçmişi tukkmda benimle görüşmesi gerektiğini söyledi. O ana ka- dar her şeyi bildiğimi sanan ben hiçbir şeyi bilmediğimi anlaymca küçûk çapta bir şok grçirdiın. Benden önceki silik fjgürler. Macbeth'teki geçh tö- reni gibi gözümün önûnden geçryordu." Murdoch'm aşk hayatı, be- kirlığındakı renklih'ğini 43 yıl süren evliliği boyunca da ko- nıdu. Natkmal Theatre'ın kuru- cu müdürü ve Bayley'nin ki- tabını sinemaya uyarlamak is- teyen SirRichardEyre, "John, her zaman Iris'in ne yapnğj- nın farkmdaydı, fakat görme- meznkten geüyordu" diyor. Kendi annesi de Murdoch gi- bi Alzheimer hastalığmdan ölen Eyre, Murdoch ve Bay- ley'nin cinsellik üzerine ku- rulmamış, mutlu bir evlilik- leri olduğuna inamyor. Eyre, bu filminde Murdoch rolünü Judi Dench' ın canlandırması- na karar verdiğini, ama Bay- ley rolü için Sir MichaelGam- bon ile hâlâ konuşmalann de- vam ettiğini belirtiyor. Kitaplan ile birçok ödülün sahibi olan Murdoch ve Bay- ley, yaşam stillerine, kıyafet- lerine ve görünüşlerine hiç- bir zaman özen göstermeme- leri ile tanınan bir ikiliydi. Ox- ford'daki evleri kâğıtlar ve ki- taplaria kaplıydı. Birçoklan- na göre güzel bir kadın sayıl- mayan Murdoch, kitaplannda yazdığı 'sıradan' kadmlar gi- biydi. Ama Murdoch'ın 'ofî- sinden içeri girdiğinde yaydı- ğı cazibesiyle çarpıldığmı' be- lirten yayımcısı Ed Victor gi- bi pek çok hayranı da var ya- zann. Bayley, geçen yıl bir radyo kanalında 27 yaşına gelene kadar herhangi bir şekilde cin- sel bir istek duymadığını iti- raf ederken kansıyla aralann- daki aşkın fiziksel bir ero- tizmdençok, zihindeyereden bir ilişki olduğunu ekledi. Iris'i ilk defa bisiklet kul- lanırken gördüğünde 'ne ka- dar hoş bir kız' diye düşünen Bayley, onunla ilk defa, tek erkek davetlinin kendisi ol- duğu St. Anne's Koleji'nin bir partisinde konuşmuş: "Onu her ne kadar çekici bir kadın olarak görmesem de diğer er- keklerin de onu öyle görmele- ri için dua ederdim." Bayley, 1998yılındayayım- lanan ve kendisine dost kadar düşman kazandıran kitabını, kansı hastalığınm son devre- lerindeyken yayunladığı için tartışmalara yol açmıştı. cso Londra 'da Kûkür Servisi - Dış Ekono- mik Öişkiler Kuruhı bûnyesin- de faaliyet gösteren Türk-ln- giliz îş Kffliseyi, Türkiye'nin ta- nıtımına katkıda bulunmâk amacıyla BrkaİD-Turkn 2000 Festh^i'kapsammdaCumbıır- başkanhğı Senfoni Orkestra- sı'nı lngiltere'ye götürüyor. Cumhurbaşkanlıgı Senfoni Or- kestrası, Şef Cem Mansur yö- netiminde 12 Eylülde Bris- tol'da, 13 Eylül'de Croydon'da ve 14 Eylül'de ünlü Kanadalı kemancı Chantal Jufliet'in de kahlımıyla Londra"da Royal Festival Hall'da bir konser ve- recek. Royal FestivalHalTda sahne- ye çıkan iflc Türk orkestrası ol- ma özelliğıni taşıyan Cumhur- başkanbğı Senfoni Orkestıası, Rim^ky-Korsakov, Manuei De Falla, Beethovea, Wagner ve Uhi Cemal Erkin'in yapıtlan- nı seslendırecek. Orkestra şefı Cem Mansur, Londra'dakı konserlerden ön- ce gerçekleşördiğı basın toplan- üsında, Royal Festival Hall'da konser vermekten son derece gururlu olduğunu belirtirken amaçlarmın Türkiye'yi en iyi şekilde tanıtmak olduğunu ifa- deetti. Bu konserlerin Türkiye'nin imajı açısından büyük önem taşıdığına inananMansur, "Bu konserter kapsammda klaak eserleri yonımlarkenki amaa- mıztereciyeteresaönakdeği, l A k kp Bğimizle orada haar butana- rak yerieşmiş evreasel değer- lerieyanşrf>adiğimiaherkese ispadamak'' dedi. Konserde Chantal Julliet'nin de ünlü yapıtlan yorumlama- sını "Tiirkrv«'nm çağdaş kim- figini geniştdtteiere uiaştınnak adma yapifanış büyük bfa-imaj vepresujkazaBanı'' olarak de- ğerlendiren Mansur şefliğin- deki orkestra; Uh/i Cemal Er- kın'in keman konçertosu ve Köçekçe'sıni de seslendirecek. Ünlü balerinin son arzusu, 14 Eyhll'de Rusya'da yerine getirflecek. Pavlova'nın külleri aııa\ atamııda KfiHâr Servisi - Dünyanın gel- miş geçmiş en önemli balerini ola- rak kabul edilen Anna Pavtova'nın cesedimn küllen, ölümünden 70 yıl sonra anavatanı Rusya'ya gön- denlecek. Pavlova'nın külleri Novodevichy Mezarhğı'nda, sanatçının son arzu- su üzerine 14 Eylül'de toprağa ve- rilecek. Arşivlerden elde edilenbıl- gilere göre Pavlova, komünızmin çö- küşünden sonra Rusya'ya gömül- mek istemiş. Pavlova, 1881 yüında Rusya Im- paratorluğu'nun başkenti Saint Pe- tersburg şehrinde doğdu ve ünlü Manriinsky Tiyatrosu'nda dans et- meye başladı. 1912 yüında Lond- ra'ya yerleşen sanatçı. burada mil- yonlarca ınsanı klasık balenın ve kendisinin müdavımi haline getirdi. 1931 yüında, 50 yaşındayken ge- çirdiği soğuk algınlığı sonucu ölen Pavlova, Londra'nınkuzeyinde bu- lunan evine yakın birmezarhk olan Golders Green Mezarlıgı'nda ya- kılarak külleri toprağa verildi. Avustralya'dan Güney Ameri- ka'ya kadar uzanan geniş bir coğ- rafyada sahneye çıkan balerin, baş- ta fngiliz dansçı ve Kraliyet Bale- si koreografı Sir FrederickAshton olmak üzere bir çok kişiye ilbam kaynağı oldu. Yaşamı boyunca Sov- yet sanat çevresuün hor görerek baktığı Pavlova, onlar tarafindan 'bayağı Avrupa veAmerika kapita- Bst izleyicisinin sevgüisi" olarak ru- telendirüiyordu. Ük defa Londra'dakı Palace The- atre'daNUinski ile genişkitlelereula- şan Pavlova, Ingiltere'yı anavatanı olarak benimsemişti. Hampstead'deki evinin yakımn- da bulunan mınyatür göldeki kuğu- larona KıığuGölü'ndekiunutulmaz performansı için ilham kaynağı ol- muştu. Hakkında çıkanbirçok söylentı- den bir tanesi ise yetiştirdiği bale- rinleri, ayaklan kanayana kadarça- hşordığı ve provalarda yorulanla- ra zorla şarap içirdiği yolunda. Bir emprezaryonun söylediğine göre ise Pavlova, ölüm yatağında şuur- suzca, dört bin kez oynadığı Kuğu Gölü balesinin hareketlerini tek- rarlıyormuş. Pavlova'nın hayranlannın yıllar- dır ziyaret ettikleri Golders Green Mezarlığı'nm yetkilüeri, Pavlo- va'nın küllennin Moskova'ya gön- derilmesi konusunda yorum yap- maktan çekiniyor. Mezarlıkta kül- leri bulunan diğer ünlü kişılikler- denbazılaruseşöyle.AıtstenCtaaın- berlaiiL, Sigmund Freud, Bernard Shaw, TS Elliot, Rudyard KipKng. ODAK NOKTASI AHMET CEMAL Dostoyevski... lletişim Yayınlan, son derece övgüye değer bir girişim taaşlattı. Dünya edebiyatının en büyük ro- mancılarından Dostoyevski'nin toplu eserlerini yayımlıyor. Bu çalışmanın editörtüğünü Orhan Pa- muk üstlenmiş. Yazann yazarla buluşması için gü- zel bir vesile. Berdyaev, Dostoyevski üzerine kaleme aldığı ola- ğanüstü denemesinin hemen başında şöyle der: "Dostoyevski yeni dünyalar açıyor bize, devinen dünyalar, ancakbu dünyalar anlaşılır kılıyor insan yazgılannı. Yalnızca psikolojiya da sanatın biçim- sel yönü üzerinde duran bir insanın ulaşamaya- cağı dünyalar bunlar..." Peki nasıl bir insandır Dostoyevski'nin dünyala- nna ulaşabilecek olan? Bu sorunun yanıtını da, dünya edebiyatının bir başka büyüğü, Hermann Hesse, şöyle veriyor: "Ancak tükenmişsek artık, acı çekme yetimizin sonuna değin acı çekmişsek ve yaşamın bütününü kor gibi yakan tek bir yara olarak duyumsuyorsak, eğer çaresizlik soluyor- sak ve umutsuzluğun ölümlehni ölmüşsek işte o zaman okumalıyız Dostoyevski'yi. Ancak tükenmiş- likten ötürü yapayalnız kalmışsak ve yaşama fel- ce uğramışçasına bakıyorsak, o yaşamı artık vah- şi, güzel acımasızlığıyla kavrayamıyorsak ve on- dan artık hiçbir şey almak istemiyorsak, işte o za- man bu korkunç ve görkemli yazann müziğine açığız demektir... Ancak o zaman onun korkutu- cu ve çoğu zaman da cehennemden farksız dün- yasının olağanüstü anlamını yaşayabiliriz..." Rahatlıkla, ya da huzur bulmak için okunabile- cek yazarlardan degildir Dostoyevski. Onu okumak isteyen, yaşamı ve yaşamayı maskesiz ve makyaj- sız, yanılsamalann ve kaçamaklann adma yaşamak demekten kaçınarak göze almış olmalıdır. Çünkü Dostoyevski'nin, onun üzerine yazmış kimi yazar- larca çokça vurgulanan ürkütücülüğü ya da kor- kutuculuğu, aslında onun yaşamı ve insanlan çı- nlçıptak anlatmış olmasından başka bir şey degil- dir. Dostoyevski'yi okuyan, hiçbir zaman "başkala- nnın" öykülerini okumaz; hep kendine, kendisinin yaşamı diye adlandırdığına bakmaya zorlanır. Ama bu tavnyla asla birgünah çıkartıcı da degildir Dos- toyevski; okuruna insanın insana karşı işlediği gü- nahlan ve suçlan sergilediğinde, okuru bağışlaya- cak olan, yine okurun kendisidir. Fakat bu yolla ba- ğışlanmaya erebilmenin tek koşulu da, okurun gü- nahlarına, suçlanna onların üstüne o güne değin yaydığı bütün örtüleri sıyırarak bakabilmesidir. Raskolnikof, kendini bağışlar sonunda; çünkü in- sanı, işlenen suç ne olursa olsun, canını alarak cezalandırmanın insana ait bir hak olmadığını gör- müştür. Biyografik deneme türünün büyük ustası Ste- fan Zweig. şöyle der Dostoyevski'nin "kahraman- lanna" ilişkin olarak: "Onlar, huzuriçersinde dün- yamızdayeherini almış kişilerdeğildir, duygulany- la heryerde hep ilksorunlara uzanırlar... Sonrasız eksiktirler, bu yüzden de katmerii bir canlılığı ser- gilerter. Çünkü yetkin insan, aynı zamanda ta- mamlanmış olandır, Dostoyevski'de ise herşeyson- suza zoriar. Dostoyevski'ye insanlar, ancak kendi içlerindeki parçalanmışlıklan ve sorunluluklan öl- çüsünde kahramanlar ve sanatsal düzlemde işlen- meye değer kişiler olarak gözükür... Dostoyevski, insanlannı yalnızca onlar acı çektikleri, kendi ya- şamının üstdüzeydeki, ikilemli yoğunluğunu pay- laştıklan, bir yazgıya dönüşmek isteyen kaos ol- duklan sürece sever..." Dostoyevski, sanatın ve edebiyatın yüzyıllar bo- yunca tanımını vermek peşinde koştuğu yetkin in- san'ın varolabilmesinin olanaksızlığını gördüğü içindir ki, çoğu kez hastalıklı ya da en azından tu- riaf bir görünümü yansıtan tipleri işler. Başka de- yişte o, edebiyatta, insanı taşıması gereken nite- likler aracılığıyla sonunda kendine yabancılaştır- mak yerine, yaşadığı insanhk hali içerisinde çözüm- lemeyi seçmiştir. Eksiksiz olgunluğa erişebilmiş insan, Dostoyevski için acısız bir yaşam kadar ola- sılık dışı ve gerçeklik temelinden yoksundur. Dostoyevski'yi okuyacak olanın yaşamı göze alma zorunluluğu da işte bundan kaynaklanır. önümde lletişim Yayınları'nın "Dostoyevski'nin Toplu Eseheri"n\n ilk kitabı olan "Cinler" var. Er- gin Attay'ın bu nefis çevirisinin önsözü Orhan Pa- muk'a ait. Orhan Pamuk, "Cinler'in Korkutuculu- ğu" başlıklı önsözünde bu eseri tanıtırken, kendi- sinin Dostoyevski'den ve "C/n/er"den etkileniş öy- küsünden yola çıkmış. Bu, hepimizin Dostoyevski'ye ancak kendi yol- lanmızı göze alarak varabileceğimize ilişkin bir uyan da sayılabiliıi "Patasana' Fransaca'da • Kültür Servisi - Geçen aylarda yayımlanan Ahmet Ümit'in 'Patasana' adlı kitabı, Yunanistan'm en büyük yayınevlerinden 'Kedros'un ardından Fransa'da özelliği olan kitaplan yayımlamakla ün yapan 'Hors Commerces' de kitabı yayımlayacak. Romanda, Fırat kenanndaki antik Hitit kentinde çalışan bir grup arkeoloğun başından geçenler anlatılırken 2 bin 700 yıl önce yaşamış, Patasana adlı saray yazmanının trajik öyküsü dile getiriliyor. Artemis Tapınağı açıhyon • Kültür Servisi - Anadolu'nun Helenistik dönerrüne ait en büyük dört tapınağından biri olan Artemis Tapınağı, 17 yıldır devam eden kazılar sonunda ziyarete açılacak. Ankara Ünrversitesi Arkeoloji Bölümü'nden Orhan Bingöl tarafindan yürütülen kazılar sonunda tarihi M Ö 6. yüzyıla değin uzanan Magnesia'da bulunan Artemis Tapınağı'mn, Berlin Pergamon ve Paris Louvre müzelerine götürülen Amozon- Grek savaşını anlatan frizlerinin dışmda, yapınm batı cephesine ait birçok yapı elemanı ortaya çıktı. Paris'in yeni sanat merkezi • Kültür Servisi - Fransa'nın en zengin işadamlanndan Francois Pinault, Paris'in batı yakasında Seine Nehri'nin üzerinde bulunan Seguin Adası'ndaki terk edilmiş bir araba fabrikasım sanat merkezine dönüştürdü. Az bulunan bir nitelikte olan Pinault'nun koleksiyonunda yüzden fazla resim, heykel, fotoğraf ve video işi yer alıyor. Koleksiyon geç yirminci yüzyıldan başlayarak Modigliani, Joan Miro, Henry Moore, Picasso, Mondrian, Robert Rauschenberg ve Andy Warhol gibi modern sanatm en önemli isimlerini içeriyor.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle