Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
7 EYLÛL 2000 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA
J. U l \ kultur(&curnhuriyet.com.tr 15
HAYATIN ÖTE YAKASI FERİDUN ANDAÇ
Başlama noktası:4
YolGorki'nin o güzelim öyküsünü anım-
sarmısmız,_bilmem? Ydlar önce, Mus-
tafaNihatOzön'ün çevirisinden oku-
muştum.
Akıp giden hayatm duruluğu için-
deki çelişkiler ağını gösteriyordu bi-
ze. lnsanın insana bağlanması, dost-
luk, arkadaşhk, paylaşım duygulannın
anlamı ise öykünün ana izleklerin-
dendı.
öykü, bir anlamda da bu değil mi-
dir? Hayata dair bir tür ince aynntıla-
nn dili.. O dili yakalarken de, insanın
gerçekliğinin bir yanını, bir boyutunu
içsel derinlikleriyle yansıtır. Ozcesi,
öykü, rastlaşmalann, an'lık buluşma-
lann bizdeki izleri değil midir? Bir
öykünün dünyasına girerken bulduk-
lanmız bekledıklerimızın de ötesınde
bir duygu/dûşünce sarmalı yaşatmaz
nu bizde? Sonrasında yaşadıklanmız
yer yer, hayatımızın belirli dönemle-
rinde anımsadıklanmızda o izlerin et-
kilerini yadsıyamayız da, üstelik.
Gorki'nin andığım "Yol Arkada-
şun" öyküsünü, geçen gün, bir başka
çevirisinden okurken (Ataol Behra-
moğhı) daha bir sevdim. Öykünün ha-
yatımızdaki yerinin ne olabileceğini,
insan ilişkilerinin derinliklerinde ne-
lerin nelerin gizli olabileceğini; bun-
lan anlamada/ kavramada edebiyatın
ne denli önemli olduğunu düşündüm.
"İyi ki yazı var. edebiyat var. lyi ki
öykûkr,romaıüaı;şiirkr,denemelerya-
zıhyor. lyi ki yazarlar/şairler var" de-
dım kendi kendime.
• • •
Sabahın ilk ışıklanna erişmeden bi-
tirdim bu öyküyü. "Her gûn bir Çe-
hov öyküsûokumatr andımı nice son-
ra bozarak; bu listeyi genişletip "de-
ğjşik yazarUrdan bir öykü"ye dönüş-
türmüşken, günlerdir Gorki 'den de ko-
pamıyordum bir türlü. Yağmur sonra-
smın yeşil ve toprak kokusunu, gök-
kuşağının renklerini getiriyordu her
bir öyküsüyle.
Bazı yazarlar öyledir. Bir kez onla-
n yol arkadaşı kılmaya görün, nerede
olursanız olun, karşınıza çıktıklan
an'da, dayanamayıp söze dururcası-
na, yazdıklanna döner, bir türlü de
kopamazsınız onlardan.
Ben de öyle yaptım, kaçınılmaz bi-
çunde. ., ,
••• " . ."'-,-'
Gorki, bir bakıma, bir başlama nok-
tasıydı benim için. Edebıyata haya-
tın, hayata da edebiyatın içinden bak-
mayı gösterendi.
Bunu o günlerde algılayabildiğimi
söyleyemem! Ama onu yol arkadaşı
kılalı beri aldığım yol, yöneldiğim
okuma serüveni bana zamanla bunu
gösteriyordu.
tlk okumada altını çizdiğim cümle-
leri ne'yi düşünerek seçtiğimi anım-
samam olası değil. Ama bugün yeni-
den aynı satırlara dönünce; hayatın
yazıdaki yanılsamalanru gördüm bir
an. Yitirdiklerimizin ne olduğunu, in-
san ilişkilerindeki yoksullaşmanın bo-
yutunu, yol arkadaşı kıldıklanmızla
zenginleşebileceklerimizin düzeyini
gördüm.
Bir de şundan söz etmek isterim:
Denk düşme an'lan. Okurken bunun
farkına varamazsınız. Bir yazar, bir
yapıt size ne'yi anlatır; sizi kendine çe-
ker mi çekmez mı bilemezsiniz. O an
yapüğınız tek şey, onu/yapın okumak-
tır. Eğer o an, sizdeki bir şeylerle bu-
luşabilmişse; anlatılanlardakı sözcük-
lerin tınısını ruhunuzda/bilincinizde
hissedebiliyorsanız, yapıtla/yazarla
aranızda bir çekim odağı oluşur. Yü-
rek bağı kurarsınız. O an'lık rastlaş-
manuı birden yol arkadaşlığına dönü-
şebileceğinin ısısını hissedersiniz.
Gorki, her ilkgençlik çağı okuru
için böylesi yazarlardan birisidir.
öyküdeki anlancı-yazar'la (her oku-
yuşumda Gorki gözümde canlanır, öy-
küdeki yaşanmışlık duygusunun bu
denli ustalıkla verilmesinin okuma
tutkumu geliştiren temel öğelerden
biri olduğunu düşünürüm) Şakro Ptad-
ze'nin buluşmasını, yol arkadaşlık öy-
küsünü düşünürken; her rastlaşmanın
böyle olamayacağını da söylüyordum
kendi kendime. Daha doğrusu yazar
bunu düşündürüyordu size. Yazı, öy-
kü böyledir işte; bir durumu, an'ın, ha-
yatın bir kesitini ya da bir olayın akı-
şını/öncesini/sonrasını gösterirken,
sizde farklı duygulanımlar yaratır.
Yazanmız, bize, hayatın bir yanını
göstermek istemiş burada. Anlatılan
ne siyah ne de salt beyazdır. O akış için-
de insanın içsel gerçekliğinin aldığı du-
rumlan yansıtmak, yol arkadaşlıkla-
Okurken altı çlzllenler:
"Ben kendimi doğayla eşleştirmiş,
bir parça şair olan insanoğlunun
ona karşı duyduğu sevgiyi
sessizce ve bütün benliğimle
yaşarken; sanki o, Şakro 'nun •>
kişiliğinde benim bu tutkuma r <i
kahkahalaria gülüyordu."
"Tıflis 'te kavuşacağım güzel hayatı
uzun uzun, ballandıra ballandıra
anlatıyor; bense veni bir ahlak
' uğruna dövuşmek"içih yöltara düşen,
fakat kendiierini anlamay'an
yeteneksiz yol arkadaşlanna ' "•"'"
mstlayan ınsanlann o büyük
mutsuzluğunu düşünüyordum..."
Bellek kutusu:
"Okuduğum Mtaplar insanlara
inanmayı öğretmişti bana."
"Bende iyi olan ne varsa hepsini
kitaplaraborçluyum" "Buiyi
nıteliği, insan ruhunun gerçek bir
yansısı olan ve insanoğlunun gelişen
ruhunun bunalımım, yeğin acılannı
yansıtan kitaplaria, aklın şiiri olan
bilime ve yüreğin şiiri olan sanata
borçluyum." Maksim GorkL
OKUMA ÖNERMELERİ
Maksim Gorid:
Yaşanmış Hikâyeler, Çev.: Ataol
Behramoğlu. Can Yaymlan.
Edebiyat Yaşamım, Çev.:!
Yeğm, Payel Yayınlan.
Yazışmalar, (A. Çehov'la), Çev.:
Z. Zühre Ükgelen, Yankı Yayınlan.
Tolstoy'dan Anılar, Çev.: Akşit
Göktürk, Bilgi Yayınevi.
Henri Troyat, Gorki, Çev.: Öz-
den Ankan. Telos Yayıncılık.
Konstantin Fedin. Gorki Aramız-
da, Çev.: Hüsen PbrtakaL Kavram
Yayınlan.
Nina GoorfinkeL Gorki: Hayatı,
Yazılan ve Konuşmalan.Çev: Hûsen
FortakaL Kaynak Yayınlan
rının bazen ders verici ya da alıcı dü-
zeyde de olabileceğini hissettümek...
Edebiyat, hayatın öte yakasında
olup bitenleri, akıp gidenlen göster-
menin ötesinde; bunlara bakabilme
bilincini, bakışını da kazandırmaz mı
bizlere? Gorki'nin yaptığı da biraz
buydu. O, hayatın/yaşadıldanmızın
olumsuzluklanna sözcüklerle karşı çı-
kıyordu. "Daha iyi insan, daha iyi bir
yaşam " gibi bir önermede bulunmu-
yordu! Bunu bizim hissetmemizi sağ-
lıyordu anlattıklanyla. Burada yan-
sıttıklanyla ders vermek, "kıssadan
bisse" çıkarmak gibi bir amaç güttü-
ğünü de sanmıyorum. Dediydim ya;
yazdıklanyla bize hayatın öte yakası-
nı gösteriyordu. Yazınm anlamınm
belki de bu olduğunu söylemek isti-
yordu. Gorki, edebiyat ürününün in-
sanın duygulan kadar, aklına da ses-
lenmesinden yanadır. Öykü ve roman-
lannda çizdiği insanlar da bu yanla-
nylaçıkarlarkarşımıza. "YolArkada-
şım"daki insan sıcaklığının bakışı
onun her satınna siner. Akıp giden
hayatın çelişkilerini, açmazlannı, ya-
şanılan insanhk durumlannın neden/ni-
çin'lerinı yansıtır. Anlatıcı, "Hayat,
insanlann bügeliğinden daha derin ve
fnıtamhrfır" diyebilecek düzeye gelmiş-
tır artık.
•••
Hayatm Öte Yakası'nda hayatın de-
rinliğini, anlamını bize gösteren yapıt-
lann/yazarlann izlerinden gidip bun-
lann bize yansıyan yanlanndan söz
edeceğiz sık sık. Yol arkadaşı kıldık*
lanmıza, yolumuza ışık düşürenlere,
günlük hayatımızı sarmalayanlara dö-
nüp buradan bakacağız.
Sir Richard Eyre, Iris Murdoch'ın yaşamını sinemaya uyarlıyor
Aşkyaşamı günlüklerde gizli...
Kültür Servisi - Geçen yıl
ölen yazar Iris Murdoch'ın
tuttuğu günlüklerde, çok renk-
li olan cinsel yaşamını ayrm-
nsına kadar anlattığı iddia edi-
liyor.
Geçen yıl şubat ayında Alz-
heimer hastalığmdan hayatı-
nı kaybeden ve 2O.yüzyılın
Urinci yansmda tngiliz ede-
biyatının yetiştirdiği en önem-
li yazarlardan biri olarak ka-
bul edilen Murdoch'ın yakın
çevresi ve arkadaşlan. yaza-
nn -1981'de Nobel Edebiyat
Odülü'nü kazanan Elüas Ca-
netti ve eleştirmen-yazar Bri-
gid Brophy dahil- aşk hayatı-
nı kaleme aldığım düşünüyor-
lar. Murdoch'ın son yıllann-
da bile kendinden oldukça
genç erkeklere karşı duyduğu
ilgi de söylentiler arasında.
Yazann Oxford Üniversite-
si'nde öğretim üyeliği yapan
kocası John Bayley, her ne ka-
dar bu günlükler üzerine bir
yorum yapmasa da Mur-
doch'la ilk tanışuklannda onun
üniü cinsel yaşamını' hakkın-
da hiç bilgisi olmadığını ve
kendisinin tamamen saf bir
biçimde onunla evlendiğini
bilmeyen yok gibi.
Judi Dench oynayacak
Zaten, Iris: A Memoir adlı
kitabında, Murdoch' ın evlen-
melerinden önceki yaşamını
anlattığı bir kesitte bunu ken-
disi de açıkça belirtiyor: "Be-
ni odasma çağırdı ve geçmişi
tukkmda benimle görüşmesi
gerektiğini söyledi. O ana ka-
dar her şeyi bildiğimi sanan
ben hiçbir şeyi bilmediğimi
anlaymca küçûk çapta bir şok
grçirdiın. Benden önceki silik
fjgürler. Macbeth'teki geçh tö-
reni gibi gözümün önûnden
geçryordu."
Murdoch'm aşk hayatı, be-
kirlığındakı renklih'ğini 43 yıl
süren evliliği boyunca da ko-
nıdu.
Natkmal Theatre'ın kuru-
cu müdürü ve Bayley'nin ki-
tabını sinemaya uyarlamak is-
teyen SirRichardEyre, "John,
her zaman Iris'in ne yapnğj-
nın farkmdaydı, fakat görme-
meznkten geüyordu" diyor.
Kendi annesi de Murdoch gi-
bi Alzheimer hastalığmdan
ölen Eyre, Murdoch ve Bay-
ley'nin cinsellik üzerine ku-
rulmamış, mutlu bir evlilik-
leri olduğuna inamyor. Eyre,
bu filminde Murdoch rolünü
Judi Dench' ın canlandırması-
na karar verdiğini, ama Bay-
ley rolü için Sir MichaelGam-
bon ile hâlâ konuşmalann de-
vam ettiğini belirtiyor.
Kitaplan ile birçok ödülün
sahibi olan Murdoch ve Bay-
ley, yaşam stillerine, kıyafet-
lerine ve görünüşlerine hiç-
bir zaman özen göstermeme-
leri ile tanınan bir ikiliydi. Ox-
ford'daki evleri kâğıtlar ve ki-
taplaria kaplıydı. Birçoklan-
na göre güzel bir kadın sayıl-
mayan Murdoch, kitaplannda
yazdığı 'sıradan' kadmlar gi-
biydi. Ama Murdoch'ın 'ofî-
sinden içeri girdiğinde yaydı-
ğı cazibesiyle çarpıldığmı' be-
lirten yayımcısı Ed Victor gi-
bi pek çok hayranı da var ya-
zann.
Bayley, geçen yıl bir radyo
kanalında 27 yaşına gelene
kadar herhangi bir şekilde cin-
sel bir istek duymadığını iti-
raf ederken kansıyla aralann-
daki aşkın fiziksel bir ero-
tizmdençok, zihindeyereden
bir ilişki olduğunu ekledi.
Iris'i ilk defa bisiklet kul-
lanırken gördüğünde 'ne ka-
dar hoş bir kız' diye düşünen
Bayley, onunla ilk defa, tek
erkek davetlinin kendisi ol-
duğu St. Anne's Koleji'nin bir
partisinde konuşmuş: "Onu
her ne kadar çekici bir kadın
olarak görmesem de diğer er-
keklerin de onu öyle görmele-
ri için dua ederdim."
Bayley, 1998yılındayayım-
lanan ve kendisine dost kadar
düşman kazandıran kitabını,
kansı hastalığınm son devre-
lerindeyken yayunladığı için
tartışmalara yol açmıştı.
cso
Londra 'da
Kûkür Servisi - Dış Ekono-
mik Öişkiler Kuruhı bûnyesin-
de faaliyet gösteren Türk-ln-
giliz îş Kffliseyi, Türkiye'nin ta-
nıtımına katkıda bulunmâk
amacıyla BrkaİD-Turkn 2000
Festh^i'kapsammdaCumbıır-
başkanhğı Senfoni Orkestra-
sı'nı lngiltere'ye götürüyor.
Cumhurbaşkanlıgı Senfoni Or-
kestrası, Şef Cem Mansur yö-
netiminde 12 Eylülde Bris-
tol'da, 13 Eylül'de Croydon'da
ve 14 Eylül'de ünlü Kanadalı
kemancı Chantal Jufliet'in de
kahlımıyla Londra"da Royal
Festival Hall'da bir konser ve-
recek.
Royal FestivalHalTda sahne-
ye çıkan iflc Türk orkestrası ol-
ma özelliğıni taşıyan Cumhur-
başkanbğı Senfoni Orkestıası,
Rim^ky-Korsakov, Manuei De
Falla, Beethovea, Wagner ve
Uhi Cemal Erkin'in yapıtlan-
nı seslendırecek.
Orkestra şefı Cem Mansur,
Londra'dakı konserlerden ön-
ce gerçekleşördiğı basın toplan-
üsında, Royal Festival Hall'da
konser vermekten son derece
gururlu olduğunu belirtirken
amaçlarmın Türkiye'yi en iyi
şekilde tanıtmak olduğunu ifa-
deetti.
Bu konserlerin Türkiye'nin
imajı açısından büyük önem
taşıdığına inananMansur, "Bu
konserter kapsammda klaak
eserleri yonımlarkenki amaa-
mıztereciyeteresaönakdeği,
l A k kp
Bğimizle orada haar butana-
rak yerieşmiş evreasel değer-
lerieyanşrf>adiğimiaherkese
ispadamak'' dedi.
Konserde Chantal Julliet'nin
de ünlü yapıtlan yorumlama-
sını "Tiirkrv«'nm çağdaş kim-
figini geniştdtteiere uiaştınnak
adma yapifanış büyük bfa-imaj
vepresujkazaBanı'' olarak de-
ğerlendiren Mansur şefliğin-
deki orkestra; Uh/i Cemal Er-
kın'in keman konçertosu ve
Köçekçe'sıni de seslendirecek.
Ünlü balerinin son arzusu, 14 Eyhll'de Rusya'da yerine getirflecek.
Pavlova'nın külleri
aııa\ atamııda
KfiHâr Servisi - Dünyanın gel-
miş geçmiş en önemli balerini ola-
rak kabul edilen Anna Pavtova'nın
cesedimn küllen, ölümünden 70
yıl sonra anavatanı Rusya'ya gön-
denlecek.
Pavlova'nın külleri Novodevichy
Mezarhğı'nda, sanatçının son arzu-
su üzerine 14 Eylül'de toprağa ve-
rilecek. Arşivlerden elde edilenbıl-
gilere göre Pavlova, komünızmin çö-
küşünden sonra Rusya'ya gömül-
mek istemiş.
Pavlova, 1881 yüında Rusya Im-
paratorluğu'nun başkenti Saint Pe-
tersburg şehrinde doğdu ve ünlü
Manriinsky Tiyatrosu'nda dans et-
meye başladı. 1912 yüında Lond-
ra'ya yerleşen sanatçı. burada mil-
yonlarca ınsanı klasık balenın ve
kendisinin müdavımi haline getirdi.
1931 yüında, 50 yaşındayken ge-
çirdiği soğuk algınlığı sonucu ölen
Pavlova, Londra'nınkuzeyinde bu-
lunan evine yakın birmezarhk olan
Golders Green Mezarlıgı'nda ya-
kılarak külleri toprağa verildi.
Avustralya'dan Güney Ameri-
ka'ya kadar uzanan geniş bir coğ-
rafyada sahneye çıkan balerin, baş-
ta fngiliz dansçı ve Kraliyet Bale-
si koreografı Sir FrederickAshton
olmak üzere bir çok kişiye ilbam
kaynağı oldu. Yaşamı boyunca Sov-
yet sanat çevresuün hor görerek
baktığı Pavlova, onlar tarafindan
'bayağı Avrupa veAmerika kapita-
Bst izleyicisinin sevgüisi" olarak ru-
telendirüiyordu.
Ük defa Londra'dakı Palace The-
atre'daNUinski ile genişkitlelereula-
şan Pavlova, Ingiltere'yı anavatanı
olarak benimsemişti.
Hampstead'deki evinin yakımn-
da bulunan mınyatür göldeki kuğu-
larona KıığuGölü'ndekiunutulmaz
performansı için ilham kaynağı ol-
muştu.
Hakkında çıkanbirçok söylentı-
den bir tanesi ise yetiştirdiği bale-
rinleri, ayaklan kanayana kadarça-
hşordığı ve provalarda yorulanla-
ra zorla şarap içirdiği yolunda. Bir
emprezaryonun söylediğine göre
ise Pavlova, ölüm yatağında şuur-
suzca, dört bin kez oynadığı Kuğu
Gölü balesinin hareketlerini tek-
rarlıyormuş.
Pavlova'nın hayranlannın yıllar-
dır ziyaret ettikleri Golders Green
Mezarlığı'nm yetkilüeri, Pavlo-
va'nın küllennin Moskova'ya gön-
derilmesi konusunda yorum yap-
maktan çekiniyor. Mezarlıkta kül-
leri bulunan diğer ünlü kişılikler-
denbazılaruseşöyle.AıtstenCtaaın-
berlaiiL, Sigmund Freud, Bernard
Shaw, TS Elliot, Rudyard KipKng.
ODAK NOKTASI
AHMET CEMAL
Dostoyevski...
lletişim Yayınlan, son derece övgüye değer bir
girişim taaşlattı. Dünya edebiyatının en büyük ro-
mancılarından Dostoyevski'nin toplu eserlerini
yayımlıyor. Bu çalışmanın editörtüğünü Orhan Pa-
muk üstlenmiş. Yazann yazarla buluşması için gü-
zel bir vesile.
Berdyaev, Dostoyevski üzerine kaleme aldığı ola-
ğanüstü denemesinin hemen başında şöyle der:
"Dostoyevski yeni dünyalar açıyor bize, devinen
dünyalar, ancakbu dünyalar anlaşılır kılıyor insan
yazgılannı. Yalnızca psikolojiya da sanatın biçim-
sel yönü üzerinde duran bir insanın ulaşamaya-
cağı dünyalar bunlar..."
Peki nasıl bir insandır Dostoyevski'nin dünyala-
nna ulaşabilecek olan? Bu sorunun yanıtını da,
dünya edebiyatının bir başka büyüğü, Hermann
Hesse, şöyle veriyor: "Ancak tükenmişsek artık,
acı çekme yetimizin sonuna değin acı çekmişsek
ve yaşamın bütününü kor gibi yakan tek bir yara
olarak duyumsuyorsak, eğer çaresizlik soluyor-
sak ve umutsuzluğun ölümlehni ölmüşsek işte o
zaman okumalıyız Dostoyevski'yi. Ancak tükenmiş-
likten ötürü yapayalnız kalmışsak ve yaşama fel-
ce uğramışçasına bakıyorsak, o yaşamı artık vah-
şi, güzel acımasızlığıyla kavrayamıyorsak ve on-
dan artık hiçbir şey almak istemiyorsak, işte o za-
man bu korkunç ve görkemli yazann müziğine
açığız demektir... Ancak o zaman onun korkutu-
cu ve çoğu zaman da cehennemden farksız dün-
yasının olağanüstü anlamını yaşayabiliriz..."
Rahatlıkla, ya da huzur bulmak için okunabile-
cek yazarlardan degildir Dostoyevski. Onu okumak
isteyen, yaşamı ve yaşamayı maskesiz ve makyaj-
sız, yanılsamalann ve kaçamaklann adma yaşamak
demekten kaçınarak göze almış olmalıdır. Çünkü
Dostoyevski'nin, onun üzerine yazmış kimi yazar-
larca çokça vurgulanan ürkütücülüğü ya da kor-
kutuculuğu, aslında onun yaşamı ve insanlan çı-
nlçıptak anlatmış olmasından başka bir şey degil-
dir.
Dostoyevski'yi okuyan, hiçbir zaman "başkala-
nnın" öykülerini okumaz; hep kendine, kendisinin
yaşamı diye adlandırdığına bakmaya zorlanır. Ama
bu tavnyla asla birgünah çıkartıcı da degildir Dos-
toyevski; okuruna insanın insana karşı işlediği gü-
nahlan ve suçlan sergilediğinde, okuru bağışlaya-
cak olan, yine okurun kendisidir. Fakat bu yolla ba-
ğışlanmaya erebilmenin tek koşulu da, okurun gü-
nahlarına, suçlanna onların üstüne o güne değin
yaydığı bütün örtüleri sıyırarak bakabilmesidir.
Raskolnikof, kendini bağışlar sonunda; çünkü in-
sanı, işlenen suç ne olursa olsun, canını alarak
cezalandırmanın insana ait bir hak olmadığını gör-
müştür.
Biyografik deneme türünün büyük ustası Ste-
fan Zweig. şöyle der Dostoyevski'nin "kahraman-
lanna" ilişkin olarak: "Onlar, huzuriçersinde dün-
yamızdayeherini almış kişilerdeğildir, duygulany-
la heryerde hep ilksorunlara uzanırlar... Sonrasız
eksiktirler, bu yüzden de katmerii bir canlılığı ser-
gilerter. Çünkü yetkin insan, aynı zamanda ta-
mamlanmış olandır, Dostoyevski'de ise herşeyson-
suza zoriar. Dostoyevski'ye insanlar, ancak kendi
içlerindeki parçalanmışlıklan ve sorunluluklan öl-
çüsünde kahramanlar ve sanatsal düzlemde işlen-
meye değer kişiler olarak gözükür... Dostoyevski,
insanlannı yalnızca onlar acı çektikleri, kendi ya-
şamının üstdüzeydeki, ikilemli yoğunluğunu pay-
laştıklan, bir yazgıya dönüşmek isteyen kaos ol-
duklan sürece sever..."
Dostoyevski, sanatın ve edebiyatın yüzyıllar bo-
yunca tanımını vermek peşinde koştuğu yetkin in-
san'ın varolabilmesinin olanaksızlığını gördüğü
içindir ki, çoğu kez hastalıklı ya da en azından tu-
riaf bir görünümü yansıtan tipleri işler. Başka de-
yişte o, edebiyatta, insanı taşıması gereken nite-
likler aracılığıyla sonunda kendine yabancılaştır-
mak yerine, yaşadığı insanhk hali içerisinde çözüm-
lemeyi seçmiştir. Eksiksiz olgunluğa erişebilmiş
insan, Dostoyevski için acısız bir yaşam kadar ola-
sılık dışı ve gerçeklik temelinden yoksundur.
Dostoyevski'yi okuyacak olanın yaşamı göze
alma zorunluluğu da işte bundan kaynaklanır.
önümde lletişim Yayınları'nın "Dostoyevski'nin
Toplu Eseheri"n\n ilk kitabı olan "Cinler" var. Er-
gin Attay'ın bu nefis çevirisinin önsözü Orhan Pa-
muk'a ait. Orhan Pamuk, "Cinler'in Korkutuculu-
ğu" başlıklı önsözünde bu eseri tanıtırken, kendi-
sinin Dostoyevski'den ve "C/n/er"den etkileniş öy-
küsünden yola çıkmış.
Bu, hepimizin Dostoyevski'ye ancak kendi yol-
lanmızı göze alarak varabileceğimize ilişkin bir
uyan da sayılabiliıi
"Patasana' Fransaca'da
• Kültür Servisi - Geçen aylarda yayımlanan
Ahmet Ümit'in 'Patasana' adlı kitabı,
Yunanistan'm en büyük yayınevlerinden
'Kedros'un ardından Fransa'da özelliği olan
kitaplan yayımlamakla ün yapan 'Hors
Commerces' de kitabı yayımlayacak. Romanda,
Fırat kenanndaki antik Hitit kentinde çalışan bir
grup arkeoloğun başından geçenler anlatılırken
2 bin 700 yıl önce yaşamış, Patasana adlı saray
yazmanının trajik öyküsü dile getiriliyor.
Artemis Tapınağı açıhyon
• Kültür Servisi - Anadolu'nun Helenistik
dönerrüne ait en büyük dört tapınağından biri
olan Artemis Tapınağı, 17 yıldır devam eden
kazılar sonunda ziyarete açılacak. Ankara
Ünrversitesi Arkeoloji Bölümü'nden Orhan
Bingöl tarafindan yürütülen kazılar sonunda
tarihi M Ö 6. yüzyıla değin uzanan Magnesia'da
bulunan Artemis Tapınağı'mn, Berlin Pergamon
ve Paris Louvre müzelerine götürülen Amozon-
Grek savaşını anlatan frizlerinin dışmda, yapınm
batı cephesine ait birçok yapı elemanı ortaya
çıktı.
Paris'in yeni sanat merkezi
• Kültür Servisi - Fransa'nın en zengin
işadamlanndan Francois Pinault, Paris'in batı
yakasında Seine Nehri'nin üzerinde bulunan
Seguin Adası'ndaki terk edilmiş bir araba
fabrikasım sanat merkezine dönüştürdü. Az
bulunan bir nitelikte olan Pinault'nun
koleksiyonunda yüzden fazla resim, heykel,
fotoğraf ve video işi yer alıyor. Koleksiyon geç
yirminci yüzyıldan başlayarak Modigliani, Joan
Miro, Henry Moore, Picasso, Mondrian, Robert
Rauschenberg ve Andy Warhol gibi modern
sanatm en önemli isimlerini içeriyor.