16 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 7 EYLÛL 2000 PERŞEMBE 14 KULTUR [email protected] 5 7 . U L U S L A R A R A S I V E N E D İ K F t L M F E S T İ V A L İ Özgürlüğe bir övgü veçağrıKültür Servisi - Julian Schnabel'in Kübalı şair ve romancı Reinaldo Are- nas'ın otobiyografîsini si- nemayauyarladığı, 'Before Night Falls' da festivalde gösterildi. Devrimci Fidel Cast- ro'nun harekâtından önce Batista'nın rejimi altında bir köyde toprak ve solucan yiyerek büyüyen bir çocuğun büyüyüp devrimden sonra da politik düşûnceleri ve ho- moseksüel tercihleri yüzün- den kamplarda köle gibi ça- hştınlmasını anlatan film, 'şiddet unsuru içeren film- lerin kasırgası' altında bu- lunan Venedik'i bir kere da- ha sarstı. Film, Küba'da politik dü- şünceleri ve cinsel tercihle- ri yüzünden dışlanan bir sa- natçının öyküsü, aslında her- kesi bir açıdan ilgilendiri- yor. Ama Schnabel'in Re- inaldo Arenas ile bu denlı ilgilenme- sinin nedenlerinden biri de bu kadar baskıya dayanmasını, bitmez tüken- mez mizah gücü ve yaşama isteğin- den alan Arenas'ın 47 yaşında intihar etmeden kısa bir süre önce "Rüya- larımda kendimi bir ressam gibi görüyorum" demesi kuşkusuz. Çün- kü Schnabel de ilk filmi 'Basqu- iat'tan sonra yeniden sinemaya atla- sa da aslında resimleri New York'ta- ki en ünlü müzelerde sergilenen bir ressam. Başrollerini Javier Bardetn, Sean Penn ve Johnny Depp'in paylaştığı 'Before Night Falls'la aynı adlı oto- bıyografisınde Arenas, politik devri- min cinsel devrimle beraber gittiği- nin düşünüldüğü dönemlerde, genç ço- cuklar ve askerlerle kumsalda bulu- şup homoseksüelliği özgûrce, durak- sız yaşadığı coşkulu gûnleri anlatıyor. Tıpkı acı çeken Yahudi gibi Bu aslında daha sonra yıtirilen bir özgürlûğün öyküsü. Schabel de film- de bunun altını çiziyor: "Edebiyat- ta özgûrlük ve baskı teması aslın- da, matbaanın yayılması ile başka bir anlam kazandı. Matbaayla her- kesin sizin düşgücünüzü paylaşabil- mesi bir süre sonra özgûrlük, de- mokrasi ve eşitlik kavramlarıyla eş-değer oldu. Halbuki gerçek öz- gûrlük başka bir yerde." Bu yüzden bu filmi seyredenlerin, • Julian Schnabel, Kübalı şair ye romancı Reinaldo Arenas'ın yaşamöyküsünü sinemaya uyarladı. 'Before Night Falls', 'şiddet unsuru içeren filmlerin kasırgası' altındaki Venedik'i bir kez daha sarstı. • Schnabel, politik düşûnceleri ye cinsel tercihi nedeniyle devrimden sonra ABD'ye kaçan Arenas'ın yaşamını özgürlüğe açılan bir yololarak niteliyor. devletin yaptığı zulüm ve baskılann ardında sadece Küba rejimini değil, bütün totaliterrejimleri düşünmelerı gerektiğini vurguluyor Schnabel ve bu- nu Arenas'ın kendi dilınde buluyor: "Diktatörlerin hepsi, ilkel ve can- sız insanlardır. Bu yüzden her tûr canlılık ve hayat içeren hareketi kendi rejimlerine ve güçlerine kar- şı bir davranış olarak nitelerler. Ko- münist rejimle kapitalizm arasın- da tek fark vardır. Bunu Ameri- ka'ya göç ettikten sonra anladım. Biri 'kıçına tekmeyi basarsa' komü- nist sistemde onları alkışlamak zo- rundasın, kapitalizmde ise bağırma hakkın var." Morro Hapishanesi'nde geçirdiği aşağılanma, işkence ve baskı dolu iki yddan sonra başka bir adla Amerika'ya kaçan Reinaldo Arenas kendini hiç- bir zaman ne sağcı ne de solcu ola- rak görmediğini de belirtiyor kitabın- da. "Sadece kendi gerçeğimi anlatı- yorum. Tıpkı ırkçılık ş üzünden acı çeken bir Yahudi gibi... Çevresin- de sadece kendine benzeyen insan- ların yaşamasına izin veren kötü bir toplumu anlatıyorum." Schnabel ise her ne kadar Arenas hic söz etmese de Amerika'ya gitti- ğinde de haksız davranışlar ve kötü bir tutumla karşılanmamış olmasının pek gerçekçi olmadığını vurguluyor: "Bir kere Arenas AIDS olduğunu öğrenince o da Amerikan sistemindeki bozuk sağ- lık sisteminin bir kurba- nı oldu. Ayrıca Ameri- ka'da da büyük bir sansûr uygulaması var. Başka bir biçimde bile olsa. Mesela, Hollyvvood'da yapüabile- cek en aptal filmleri ce- saretlendiren ve bağımsız sinemayı da körelten bir lobi kuruldu." Küba'nın günümüzde ar- tık kapıtalist bir devlet dü- zeni olduğuna inanan Schnabel, paralann artık halka gitmediğini de söz- lerine ekliyor: "Turistle- rin arük halktan daha çok hakları var Küba'da." Pekı o zaman neden fil- mınde Arenas'ın ölmeden önce bütün arkadaşlanna bırer kopya gönderdiği 'Ha- yatıma son vennememin tek nedeni Fidel Cast- ro'nun bana yaşattığı acı- lardır' sözü ile bıtırmekten son an- da vazgeçti? "Çünkü ben fılmimin politik ders veren bir yapıt olmasını istemiyo- rum. Sadece kitabı okuduktan son- ra benim üzerimde bıraktığı etki- leri yansıttım. tnsani çoşkuyla do- lu Arenas gibi bir adanun içinde yolculuğa çıkmışken bunu sadece Castronun yaptığı hatalara indir- gemek ve filmi fakirleştirmek bü- yük hata olur. Çünkü onun hayab aslında özgürlüğe bir övgü ve çağ- rıdır. Ayrıca Arenas hiçbir zaman ağlamanuş ve hep iyiye doğru bak- mış biri. ŞÖyle diyor: Yapmam ge- reken görevi yaptım. Şimdi bu görev sona erdi." Handan Öztürk, tannçalan konu alan belgeselinde Anadolu'nun dinler tarihini inceliyor 'Bilgi dünyasının prensesiyim' AYŞE KÖKSAL 'Haremin Büyüsü' ve 'Bir Doğu Masah Calata' ile büyük ilgi toplayan yazar ve yönet- men Handan Öztürk, yeni çalışmasının çe- kimlennı tamamladı. 'Anadolu Tannçalan', ilk insanın içinde yaşattığı tannça kavramını, er- kek egemenliğini başlatan 'tektannlı dinler'in gelişimine kadar yayılan bir süreç içinde ince- liyor. Promete Film'in 'Anadolu'da Tarih ve Kül- tür' başlığı altında hazırladığı kültür dizisinin bir parçası olan belgesel, Çatalhöyük, Hattuşaş, Letoon, Antalya gibi bölgelerde çekildi. 75 da- kikalık belgeselin drama bölümlerinde ise ol- dukça tanıdık isimlere rastlamak mümkün. Umay Umay 'Kibele'yi, Pelin Batu 'Athena'yı, Gerçek Büyükağaoğlu 'Artemis'i, Müge Er- gun 'Afrodit'i, Gümüş Özdeş ise 'Meryem Ana'yı canlandırdı. Ayrıntılara girmekten yana değilim 10 ayn başlık altında bir belgesel ve kitaptan oluşan 'Anadolu'da Tarih ve Kültûr' projesi- nin yapımcılığını üstlenen Oğuz Ergun, insan- lann kafasında soru işaretleri yaratmak için bu projeyi gerçekleştirdiklerini belirterek "Türk toplumunun böyle bir şeye ihtiyacı olduğu- nu düşünüyorum. tnsanlar, artık tarihe yö- nelik şartlanmalardan sıyrılmaya çalışıyor- lar" diyor. Belgesele Isviçre'de başlayan öztürk, Türki- ye'ye döndükten sonra belgesel senaryolan yaz- maya başlamış, fakat sonra bu senaryolar yö- netmenler tarafından 'iğdiş' edilmeye çahşıldı- ğı için yönetmenliğe başlamış. - 'Anadolu Tannçalan' projesi nasıl olnş- tu? HANDAN ÖZTÜRK - Bu projede yer alan on belgeselden sekizi TRT'den hazır alındı. Be- nim çektiğim belgese- lin konusu da özellik- le ilgi alanıma giri- yor. Uzun süredir çalıştığım bir ko- nuydu. Yine de bü- tün kaynaklan ta- radık. Araştırma- ya ve belgeselin mantığına biraz farklı yaklaşıyo- rum. Ayrıntılara girmekten yana değilim. Yoksa, asıl anlatmak istediğimden uzaklaşır ve detaylar ; jj içinde f kaybo- lur gi- derim. f. Buldu- y ğum bil- f gilerüze- rinde, ge- nelbirbakış açısınıyan- sıtmak ve ortala- ma *i biriz- Müge Ergun, belgeselde Afrodit rolünde. leyicinin anlayabileceği yoğunlukta bir ıçenk oluşturmak gerekiyor. - Senaryo nasıl bir çizgi izliyor? ÖZTÜRK - Tannça kavramı, bir bakıma Anadolu'nun dinler tarihi anlamına da geliyor. Çünkü insanlar önceteri kadın tannlara inanmış- lar. Tektannlı dinlerin başlangıcı olarak Musa'yı baz alırsak, tannçalann dinden çıkanlması sa- dece 3 bin yılı buluyor. Çatalhöyük'ten başla- yarak Kibele'den Artemis'e ve Meryem Ana'ya uzanan konular belgeselin temel ekseninı oluş- turuyor. Bu ekseni, toplumsal ve arkeolojik ve- riler üzerine oturtmaya çalıştık. İlgi uyandırıcı bölümler koyduk Diğer bir eksen ise tarihteki, Avrupalılardan tutun da bize kadar. Antik Yunan mitolojisınin anlayışına karşı bir söylem geliştirmek. Bu ça- lışma içine girdiğimde. o parlak ve şaşalı An- tik Yunan mitolojisini besleyen kaynağın Ana- dolu topraklan olduğunu gördüm. Son dönem- de arkeologlann bulduğu, Çatalhöyük, Hitit, Hatti dönemine ait bulgular, Anadolu'nun tan- nça ve Yunan kültürünü besleyen döneme bir ivme kazandırdığını gösteriyor. Her ne kadar insanlann tannçalara inanma sü- reci Mezopotamya'da, Nil Vadisi'nde, Fırat- Dicle arasmda farklı olsa da Anadolu'nun zen- ginliğine hiçbiri ulaşamamış. - Tannçalar, hangi bağlamda sizin özel il- gi alanınıza giriyor? ÖZTÜRK - Tannça kavramı bir kere kadın olarak beni etkiliyor. Tecrübelerim, hayata ba- kışımı işle özdeşleştırmeyı öğretti. Aslında bel- gesellerde de kendimi yansıtıyorum. Yakala- maya çalıştıklanm adına 'Anadoiu Tannçala- • Tannça kavramı bir kere kadın olarak beni etkiliyor. Tecrübelerim, hayata bakışımı işle özdeşleştirmeyi öğretti. Aslında belgesellerde de kendimi yansıtıyorum. Yakalamaya çalıştıklanm adına 'Anadolu Tannçalan' gerçek bir şölen oldu. Öyle bir noktaya geldim ki artık sokakta yürürken kadınlara bakıyor ve içlerinde bir zamanlar var olan tannçayı ne kadar yaşatabildiklerini anlamaya : çahşıyorum. rı" gerçek bir şölen oldu. Öyle bir noktaya gel- dim ki artık sokakta yürürken kadınlara bakı- yor ve içlerinde bir zamanlar var olan tannça- yı ne kadar yaşatabildiklerini anlamaya çahşı- yorum. - Tarihteki gibi kadınlann içindeki tann- ça da zamanla ölüyor o zaman... ÖZTÜRK - Bana trajik gelen de bu aslında... Bu bir bakıma. ilk insamn içindeki naifliğin yok ohnası ile özdeş. ilk zamanlarda ınsan, do- ğum ve ölüm çerçevesıyle algıladığı hayatta. naif ve saf önsezileri sayesinde belki de en doğ- ru gerçeklere ulaşıyordu. Bu noktada kadın. doğurma gücü sayesinde tabulaştınlmıştı. Doğanın doğurganlığı ile ka- dınınki örtüşüyordu ve o da kutsal mertebesi- ne ermişti. Şu anda en derin entelektüellerin bile ulaşma- ya çalıştığı, böyle bir olgunluk dönemindey- ken buradan geri dönüş süreci içine girildi. Eko- nomık ve siyasi iktidann değişmesi ile başla- yan kaos ve savaş döneminde, kadının beden- sel özelliklerinden ötürü tannçalığı kaybetme- si, günümüz çağdaş kadınının da yerini belirle- di. tktidardan pay almak içm ya doğurganlık fonk- siyonunu ya da bedensel özelliklerini ön plana çıkarmaya çalışması gerektı, ama asla yeniden tannça olamadı. - Çektiğiniz tüm belgeselleri bir biçimde 'ka- dın'la özdeşleştiriyorsunuz... ÖZTÜRK - Kadının yapısı üretmeye daha yat- kın olduğu için hayattaki pek çok şeyi kadınla özdeşleştiriyorum. Erkek, tarih içinde. kadına göre çok daha kendını iğdış eder bir konum seç- ti kendine. Özellikle. kadının tannça kımliğinı bastırdıktan, aile reisı ve savaşçı kımliklenni üze- rine aldıktan sonra üretim kapasitesi gittikçe daha da sınırlandı. Bu açılardan kadın kendi bedeniyle daha banşık görünüyor ve üretime kat- kısı daha fazla. Bunun üzerinde durmaya çalı- şıyorum. - Belgesel çekerken kattığınız drama böhım- leriyle arasındaki dengeyi nasıl kuruyorsu- nuz? ÖZTÜRK - Belgesel çekerken yönetmenin bügiye karşı bir sorumluluğu ve bağımlıhğı var. Tarih de, belgesel de, bilgi de göreceli olduğu için zaten bu göreceliliğin sınırlan ile daha faz- la oynayamazsınız. İnsanlann belgeseli sevme- leri için sadece form üzerinde oyunlar yaraü- yorum. Sadece taş, heykel ve bilgi bombardı- manına tutulup sıkılmasın diye araya ilgi uyan- dıncı bölümler koyuyorum. İçlerinde tannça ruhu taşıyorlar - 'Harem' belgeseli yoğun ilgi topladı, ama siz bu tûr bir 'popülarite'den çok süuldınız. Ama şimdi de Pelin Batu ve Umay Umay gi- bi 'popüler' isimler göze çarpıyor... ÖZTÜRK - Aslında, 'Harem'de, popüleriik- ten çok paparazzi kulvanna çekilmeye çalışıl- ması canımı yaktı. Ben bilgi dünyasının pren- sesiyim, paparazzilerin prensesi ise başka. Bel- geseldekı dram bölümleri için oyuncu ararken onun bu rolle ilişkisi üzerinde durup tamamla- yacak bir hal anyorum oyuncularda. Umay, bir açıdan doğurganlığı simgeleyebi- lecek bir kadın, diğer açıdan tannça kültürünü ortaya atmakla sergilenen anarşist tavra uygun bir kişi. Geçmişte tannçalıktan bahsetmek bel- ki geleneksellik olarak algılamrken şimdilerde bu, mevcut sisteme karşı çıkmakla eşdeğer as- lında. Pelin Batu ve Gerçek Büyükağaoğlu da kök- lü ve kültürlü bir aileden geliyor. O tür bir ge- leneği ve elitizmi üzerlerinde taşıyorlar. Bu za- rafetlerini zor ve dar bir alan- da korumaya çalışıyorlar. Daha da önemlisi, hâlâ iç- lerinde tannça ruhunu taşı- yorlar - 'Cennet ve Cehen- nem'i anlattığınız bir bel- gesel çekme projeniz var. Bir belgeselin sınır- larını ne kadar zorlayabileceğini- ze inanıyorsu- nuz? ÖZTÜRK - O belgeseli çektiğim zaman kendimi gerçek bir tannça gibi hissederim. Cennet ve cehenne- min sınırlanm koya- bildiğım bir dünyanın tannçası. Biraz daha uçuk projeler yapmak istenm aslında. Mesela, bunda da Isabelle Adja- ni, Madonna veya Tom Cruise'la çahşmak isterdim. Ama bu konu, aslında düşü- nüldüğü kadar soyut değil. Bu, dinlerdekinden çok in- sanlann, edebiyatın, şiirin, sinemanın cennet-cehennemi. Umay Umay belgeselde Kibele'yi oynuyor. IŞILDAK VE YELPAZE ATtLLA BİRKlYE İlk önce anl^ 3 0 ^' 3 1 1 " 1 1 "' sonundakiler ile bir bağlantısı yok 3 i b i gelebilir. Aslında tüm anlatı- lanlann hep bif° in y |e bağlantısı vardır. Şayet ya- zınsal bir anlafy sa - B e | k i yalnızca anlatı olması bile yeterlidir, t | r bağlantının olması için. Adını, zoriasa* ar ^ a söylemeyeceğim bir şair dos- tumun başınd^n geçen bir olay, küçük bir öykü; " ö W / d i y e b i l i n z y d e Kendine özçpı romantik zaman ve mekân için- de, sözcükleri pesneleştirerek, nesneleri sözcük- leştirerek düş âleminde yaşayan; varoluşun ne- denini yalnızca ve büyük bir safdillikle dolunay ve denizin maviliğine bağlayan bir şair dostum.. Bu duygusal betimleme sonrasında anlatının özünü oluştur3 n karşılaşmaya gelıyorum. Şair dostum, bir gece yalnızlığını, ama yalnızca ken- disinin bildiği yalnızlığını kadehlere tanıtırken bir gece kulübünde ya da bir barda ya da -bu da ola- bilir- bir müzik kulübünde. Evet en iyisi bu, bir mü- zik kulübünde..- Şu veya bu şekilde tanıştığı, tabii ki arkadaş- lan tarafından tanıştırıldığı kıza vurulur. Sözcüğün tek anlamıyla, gerçek anlamıyla vurulur. Vurulur ama, onun vunJ'ması klasik, sıradan, bildik bar ya da müzik kulübü vurulması değildir. Yüreğinde duyumsar kızın bakışlarının duygu- sallığını, saflığıni. Kızın "nasıl biri" olduğunu bil- miyorum. öykümüzde, anlatımızda ya da öykü- cüğümüzde, yalnızca arkadaşımın bakışı var. Evet, öyküde yol almayı sürdürelim. Şair dostum bana kızı tanımlamadı; daha doğ- rusu yalnızca ktzın yüzünün, ki kızın duygusuy- muş, yüreğine sap'anclığını söyledi. Aslında bir an- latı kurmak için, gerçi şimdi anlatının anlatısı olu- yor ama, bu birkaç sözcük yeterli. Çünkü, arkadaşımın başka bir şey anlatması- na gefek yok. Onu tanıyor, onu biliyorum. Yüre- ğime saplandı demekle ne anlatmak istediğini, kı- zın yüzü aynı zamanda duygusuydu demekle de ne ifade etmek istediğini biliyor ve pekâlâ bunlar üzerine, bu kısacık anlatı düzlemi üzerine bir baş- ka anlatı kurabilirim... Bir gölün duruluğunu anlatıyordu yüzü. Kızın ba- kışlan önündeydi, ayağının ucundaki sanki param- parça olmuş bir şeye bakıyordu. Giderek kızı keş- fediyorum. Yaramazlığını gizleyen bir çocuk gibi bir yanıyla da. Ayaklannın ucuna hınzırca bakı- yor. Yaramazlığı için, belli ki bir şeyler yapmıştı, bir bahaneler bulacaktı. Kimse onun aklından geçen- leri bilemez. Hatta bunu bir üçüncü düzleme çı- kartıp bir şiir bile yazabiliriz; böylece anlatının an- latısının anlatısına da ulaşmış oluruz: Gölün duruluğu yüzü , bakışlan düşmüş önüne paramparça ayağının ucundaki ", suçunu gizleyen yaramaz bir çocuk duruşundan belli hınzıriığı ne bahaneler bulacak ~ v ' bilemez kimse aklından g e ç e n l e r i . . . _ Şiirin adına "Melek, Sanki" bile diyebiflflz: Çün- kü arkadaşımın yüreğine saplanan yüz, bence, ar- kadaşım her ne kadar anlatmasa da bu. Evet, şi- irin adı "Melek, Sanki" olabilir. Genç kız boynunu hafiften bükmüş, dudakla- nnda bir gülümseme. Masum bir gülümseme hem de. Sanki hırçın akıntılan derinlikterinde ba- nndıran sular gibi, o masum gülüşü. Işte görüntü bu. Bu besbelli; çünkü arkada- şım, daha sonraki bir gece yalnızca bana yukar- daki sözcükleri söylemişti ama, uzun bir sessiz- likten ve birkaç kadehten sonra, çekip giderken belli belirsiz birkaç dize de mırıldanmıştı: Ben yûrûmeyeyim de kimler yürüsûn Ben ıslanmayayım da kimler ıslansın Boğaz'ın o hüzün yağmurunda Gelelim benim derdime. Yazılarımı okuyan ki- mileri "Artıkaşkyazısıyazma" diyor, "yeterartık, bıktık" diye yakınıyor... Kimileri de tam tersi, niye aşk yazısı yazmıyorsun, uzun bir zamandır" diye söyleniyor. "Başka bir şey yazma "diyor, "Martı- lan da anlat" diyor... Pekâlâ, şimdi ben "ne"yapacağım? Düşünse- nize, bir yana bırakın iki karşıt görüşü, eylül gel- di, sonbahar şapka çıkartıyor, bir yirmi gün son- ra yapraklar da sararmaya başlar, bir hüzün ken- ti olur Istanbul ki, sonbaharı bambaşkadır... Peki ben "aşk" yazısı yazmayayım da, "ne"ya- zayım? Mûzikmüzesi kundacak • ANKARA (AA) - Kültür Bakanlığı, kurmayı planladığı müzik müzesi çerçevesinde çalışmalara başladı. Bu çalışmalar kapsammda Almanya ve Çekoslavakya'da toplantılar düzenlenecek. Toplantılar, Uluslararası Müzik Müzeleri ve Koleksiyonlan Kurulu (C1MC1M) tarafından gerçekleştirilecek. 'Müzik Çalgılan Koleksiyonlan ile Müzik Çalgılannm Tarihteki ve Gelecekteki Üretim Yöntemleri, Birbirleriyle tlişkileri' adlı toplantılar dizisi, 13-20 Eylül tarihleri arasuıda Almanya'mn Leipzig kentinde, 20-22 Eylül tarihlen arasında da Çek Cumhunyeti'nin başkenti Prag'da yapılacak. MSM Actor Stmfo'da yeni sezon • Kültûr Servisi - Müjdat Gezen Sanat Merkezi yeni sezon hazırlıklannı tamamladı. 3 Ekim'den itibaren eğıtıme başlayacak olan merkezde, bu yıl tıyatro bölümünde Amerika Actor Studio'dan ünlü yönetmen Neil Fleckman özel hazırlanmış stûdyolarda ders vermek üzere geldi.Merkezin şan bölümünde ise bariton Licinio Montefusco ve Terena Halilova ders verecekler. BUGÜN ~ • 3.ULUSLARARASI İZMİT SOKAK FESTİVA- Ll'nde saat 20.00 de Vania Dombro\sky, Evelyn Mekhitairan, Arzu Bigat-Baril \ e Emre Koyuncu- oğlu'nun katılacagı Bu Bir Çocukluk' adlı gösteri- si, saat 21.00'de Nha Mocanu'nun 'tlişkilerarası' adlı video performansı ve La MaMa'nın tüm gün sü- recek olan 'Gerçek Rüyalann Mimarisi' adlı atöl- ye çalışması ızlenebıhr. • BEYOĞLU SİNEMASI'nda 'Genç Sinemacüar- dan Seçmeler' kuşağında Carios Saura nın 'Tango' adlı filmi ızlenebılır (251 32 40)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle