Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 6 EYLÖL 2000 ÇARŞAMBA
OLAYLıAR V E G O R U S L E R olay.gorus@cumhuriyet.com.tr
Neyin Töreni^ Neye Alkış? -1
Yekta GÜHgÖr Ö Z D E N Türk Hukuk Kurunvu
Y
urttaşlık bilinci, sorum-
luluk duygusu ve insanJık
tutkusu olanlann yüreği-
ni sızlatan ulusal sorunlar-
la genel ve yerel yönetım-
lerdeki yozlaşmayı, toplumsal dokuda-
ki bozulmayı, ülke düzeyindeki kötülük-
leri bir yana bırakarak yalnız "adalet-
hukuk-yargT alanındaki aykınlık, çe-
lişki ve karamsarlık çagnştıran durum-
lara değinip yeni adalet yılına yasal zo-
runlulukla yapılan törenle başlamanın
günümüzün koşullannda duyurduğu ve
geçici olmasını dilediğim buruklukla-
nn nedenlerini özetle belirteceğim.
Iç ve dış borç yükü, gelir dağılımın-
daki düşüklük, fakirlik, trafik cinayet-
leri, orman yangınlan, IMF ve MAI
sarmallan, kamu mallannın yağmalan-
ması, ruhsal yıkıntılanyla deprem, eği-
tim, sağlık, ulaşım, çevTe soninlan, yol-
suzluklar, yalanlar, talanlar, partizan-
lıklar, sapıklıklar, aymazlıklar, bağnaz-
lıklar hepsi "neden-/ sonuç" ilişkisiy-
Ie birbirine bağlı genel açmazlanrruz. Bu
temel sorunlar giderek büyümektc. dü-
ğümler üst üste atılmakta, çözüm üret-
mek yerine sonın üretmekte ustalıkla-
n bilinenler umursamazlıkla izlemek-
tedir. OlanakJan ölçüsünde elınden ge-
lenleri yapmaya çalışan yargımız, kimi
olumsuzlukh^ getide bırakıp ileriye
giderek ulusal aydınlığı arttırmalıdır.
"Asker kıbmİa, yargıç karanvla ko-
nuşur* sözünü kezlerce yineleyerek bil-
gilendirme, zonınlu açıklama ve yanıt,
saldınlara karşı koruma, yasal tören-
lerle bilim, ekin ve sanat toplantılann-
da konuşma dışında yargıcın görevin-
den ve elindeki işlerden söz etmemesi-
ni vurguladım.
Yargıçlık gereklerine ve niteliklerine
aykın düşmeyecek biçimde ve içerik-
te, yerinde ve zamanında, genel konu-
larla anayasal ilkeler bağlamında bir
yurttaş olarak uygun bulduklanmı söy-
lememin en doğalhakkım olduğunu sa-
vundum. Konuşmayı beceremedikle-
rinden susmayı yegleyenler, konuşma öz-
giirlüğünü suskunlukla örtmeye çalı-
şanlar, hiçbir siyasal yan tutmadan. amaç
gütmeden değindigin konulara katla-
namayanlar engellemeye çalıştüar. Ata-
türk ve cumhuriyet karşıtlannın başını
çektikJeri özel amaçlı yaklaşımlarla, ya-
lanla örtülü eleştirilerle, kişisel bozuk-
luk belirtisi değerlendirmelerle karşılaş-
tım. Gerçek birAtatürkçü dürüstlüğüy-
le, yalnızca anayasaya geçen Atatürk
ilkelerine yandaş bir turumla "Solum-
dakine göre sağda, sağımdakine göre
soldayun, dosdoğru yoldayım" deyip
kendime yaraşanlan başarmaya çalışnm.
Anayasa Mahkemesi'nin alıntılar ya-
pılan birçok karannda, ilke sayılacak
yargılannda katkım bulunduğunu kim-
se yadsıyamaz. Şimdi, emekli bir yar-
gıç olarak, aynntılannı gelecek yıllar-
da yayımlanacak anılanmda ilgili kişi-
leri eylemleriyle birlikte açıklama hak-
kımı saklı tutup yeni adalet yılı nede-
niyle olması ve olmaması gerekenleri
ortaya koymaya çalışacağım.
Yıllardır, Adalet Yılı Açüış Töreni ile
Kuruluş Yıldönümü Törenlerinde yapı-
lan konuşmalan dinliyonız. Tıpkı hü-
kümet programlan gibi hiçbir şey de-
ğişmemişçesine aynı konular, aynı so-
runlar.. Kimilerinin alıntılar, süslü söz-
lerle doldurdugu, kimilerinin başkala-
nnın sözlerini kendinin gösterdiği, adın-
dan söz ettirmek ve kendini kanıtlamak
için değişik çıkışlar yeğlediği konuş-
ma-söylevlerin büyûk bölümünün ben-
zerlik içerdiği, çok az değişiklik oldu-
ğu anlaşılmaktadır. Ülke koşullanna ve
gerçeklerine ters düşen ölçüsüzlükle-
rin "demokratikük- adıyla sergilenerek
aşınlıklara kaçılacağı da olasıdır. Yi-
nelemelerden öteye geçmeyen, kişisel
anlatımözelliği ve biçem aynlığı dışın-
da önemlı ağırlığı bulunmayan konuş-
malannbiryarar sağlamadığı bilinmek-
tedir. Dinlemekle yetinen yetkililerge-
reken iJgiyi göstermemiş, yargının dü-
zeyini yükseltip gücünü arttırmaya yar-
• - - / • • •
dımcı olmamış ama her yıl törene ka-
tılmayı içine sindirebilmişlerdir. Öner-
mem üzerine yüksek yargı organlan,
Türkiye BarolarBirliği Başkaru'yla Yar-
gıtay Cumhuriyet Başsavcısı'nın, Tür-
kiye Noterler Birliği Başkanı 'nrn katıl-
dığı 1996 Mayıs ayında Cumhurbaş-
kanlığı'nda yapılan "Yargı sorunlan
topiannsT, hazırlanıp hükümete veril-
diği söylenen dosyalar, yazılarla ileti-
len durumlar, kararlarla duyurulan ge-
rekler kimsenin umurunda olmadı. So-
runlar yoğunlaştı.
Sık sık rastlanıhp, yakınılan uzaklık-
lar, kopukluklar, soğîıkluklar, tutarsız-
lıklar, uygunsuzluklar hukukçulan üz-
mektedir. Yurttaşlannuz karşüaştıklan
olumsuzluklar nedeniyle kimi gün çıl-
gına dönmüşçesine tepkilerini sırala-
maktadır. Yargının yaraşır olduğu say-
gıyı ve güveni koruduğu söylenemez.
Zaman zaman yargının onuruyla bağ-
daşmayan tuturnJara ve sözlere tanık
olacağırruz kestiriminde yanılmak is-
teriz.
Ne hukuk oyuncuları, ne hukuk boz-
gunculan bir şey kazandıramaz. Sorun-
larkendisine iletilen, kendisininbilme-
si gerekip de bu konularda hiçbir kat-
kısı geçmeyen cumhurbaşkanlannın ka-
tıldığı Ankara'daki tören ve kimi iller-
de yapılan toplantılarla yargı yılının açı-
hşı yapılır. Konuşmalardan sonra emek-
lüere, yanşma yapılmışsa kazananlara
• # * : .
ve önemli başanlan saptananlara plaket,
onurbelgesi ve armağan verilir. 20 Tem-
muz'dabaşlayıp 5 EyKil akşamı sonaeren
adalet dinlencesinden (ara verme) son-
ra 6 Eylül'de yeni adalet yılı başlar. Her
yıl aynı görûnüm. Medyanın bir kesi-
mindeki yazar-çizerin, toplumun kimi
kesimlerinin anlamadan, amaçlı ya da
ivedilik nedeniyle düştükleri yanlışlık
ve yarulgıyla övdüğû-yerdiği etkinlik-
lerin, yasal zorunluluk olmasa, boşuna
olduğu kanısı uyanır. Kimi konuşmala-
nn alkış için hazırlandığı söylenir. Ya-
rarlı olsa, söylenenler gözetilip gerek-
leri yerine getirüse ne kadariyi, ama ol-
muyor. Söylenenlerin çoğu önceden
söylenenler. Hangisi yeni? Yıneleme, yi-
neleme, belki ancak kimi yenileme. Ki-
şilikten kaynaklanan değişiklikler dı-
şında yeni bir şey yok. Bu belirleme as-
la küçümseme değil, bir gerçeği sapta-
madır. Artık bu tören ve bu konuşma-
larla bir şey değişip sağlanmadığmdan
"Neden tören, neden alkış? NiçiiL. Ni-
çm?" demekten kendimizi alıkoyamı-
yoruz. Basın Konseyi Başkanı'nın "Ka-
İem soytanlan" dediği (Hürriyet,
19.08.2000) sözde yazarlar ne derse de-
sin, tören ve konuşmalann değeri gide-
rek azalıyor. Emeğe, insana, zamana
yazık degil mi? Öyleyse ne gerek var?
Işte nedenleri ve gerekçeleri...
İkinci bölüm yann
ARADABİR
P O L A T B E K T A Ş Çamköy/Bergi
• ••Sabır Taşırılmamalı
Saygıyla andığımız Uğur Mumcu 12 yıl önce yaz-
dığı biryazıda şöyle diyordu: "Siyaset ticarete, ti-
caret siyasete, din de her ikisine alet edildiği za-
man bu sömürünün sonu gelmez." Ülkemizde
vurdumduymazlığın bulaşıci bir hastalık haline gel-
mesinin nedeni, boyalı basın ve kitle örgütlerinin
aktrf olarak ülke sorunlanna eğilmemeleridir. Yeri
geldiğinde cılız sesle degil yüksek sesle yetkilile-
ri uyarmak, yurttaşlık görevidir. MAI, MIGA, IMF gi-
bi Dünya Bankası kaynaklı politikalar dünyaya ege-
men olma hevesinden başka bir şey degildir. Em-
peryalist ülkelerin, küreselleşme edebiyatı altında
ülkelere yutturmaya çalıştığı anlayış, sosyal dev-
let kavramını ve bağımsızlığımızı yok etmeye yö-
nelik sinsice bir saldındır. Siz ve bizim gibiler bu-
nu anladığı halde siyasal yönetıcılerımizin anla-
maması, onlann gaflet ve dalalet içinde olduklan-
nın bir kanrtıdır.
. Devleti 80 milyon dolar dolandıran Erol Evcil gi-
bi -10Q kişi daha birlikte olsa 8 milyar dolar eder.
Dçvlet buparayt, vatandaşlar için yatınm gerekir-
ken, söz konusu yatınm bu şekilde çetelere yapıl-
mış olmuyor mu? "Haydi köylü dayı sık kemerle-
ri, bu ülkeyi kalkındıralım, köylü milletin efendisi-
dir." Ekonomi bozuk, KİT'leri yok pahasına sata-
lım, kültürel varlıklanmızı ve insan sağlığını hiçe sa-
yarak topraklanmızı Eurogold gibi şirketlere 70
sente satalım, bundan ne çıkar!
Ülkemizde devam etmekte olan siyanüriü altın
olayını herkes bilmektedir. Biz, yöre köylüleri ola-
rak yöremiz ve topraklanmız için, geleceğimiz için
örnek bir direniş gösterdiğimize inanıyoruz. Her-
kes basını ve görsel yayını dikkatle izlemektedir.
Bilim adamlanmız ve mahkeme kararlan haklılığı-
mızı kabul etmiştir. Şimdi devletin bu madeni ka-
patmasını dört gözle beklemekteyiz. Bizler, ana-
yasanın 17. ve 56. maddesine göre çevremizi ko-
rumak, geleceğimizi sağlıklı bir ortamda sürdüre-
bilmek için gösteri yapmak ve yetkili kişileri uyar-
mak, yapılan yanlışlann düzeltilmesi yönünde bek-
lenti içinde olma hakkına sahibiz. Bizim önümüze
güvenlik güçlerini çıkarıp, "Sizler, 2911 sayılı Top-
lu Gösteri ve Yürüyüş Kanunu'na karşı geliyorsu-
nuz, çünkü izinsiz gösteri yapmak suçtur" diyor-
lar. Peki kardeşim biz kaç defa izin istedik, ama
hep geri çevirdiler, ne yapalım? Yabancı şirket do-
ğayı tahrip etsin, tonlarca zehir getirsin, toprağı-
mızı, suyumuzu, havamızı zehirlesin, biz de seyre
bakalım. Yan yattın suç, çamura battın suç! Suç
nedir? Böyle olayda sayın yetkili kişiler suç işle-
medi mi sanki? Eurogold bütün tesislerini, Danış-
tay'ın 13.5.1997 gün ve E. 1996/5477 K. 1997/2312
sayılı karanndan sonra kurmuştur. Hukuki prose-
dür aşağı yukan kesinleştiği halde buna kim izin
vermiştir? Hukuka göre devlet tazminat öder mi
bilmem, ama tesisin inşaatını durdurmayan kişi
sorumludur.
Devlete ve mahkeme kararlanna rağmen şirket,
deneme üretimi adı altında izinsiz olarak 3 ton si-
yanür kullanmıştır, İnsan sağlığı açısından ölüm-
cül zararlan saptanmış siyanürlü altın madenini
çalıştırmasının suç delili olarak da, ürettiği 980 gr.
attını dahi şirketin elinden alamamıştır. Bu şirket suç
işlemiştir. Yine entrikalar çeviriyor, herkes seyirci
kalıyor. Yalnız kimse bu ülkeyi sahipsiz sanmama-
lı. Sabır taşı çatlamak üzere. Bütün kitle örgütleri-
ni sorumluluk bilinci içinde göreve ve bu ülkeye sa-
hip çıkmaya davete ediyoruz, yetkili kişilerin de bu
madeni kapatmalarını sabırsızlıkla bekliyoruz.
Kuduz ve 'Engellemeciler'
Dr. Sami EREN
^ lk kez 1885'te, kuduz bir köpeğin ısırdı-
W ğı küçük Joseph'e uygulanan aşının ba-
I şanlı olmasıyla insanoğlunun en büyük
I korkulanndan birine daha çözüm getiri-
-M~ liyordu. Fermantasyon (mayalanma) sü-
recindeİd gizlerin aydınlatılması, pastörizasyon
yöntemi, mikroplardan anndırmamn (sterili-
zasyonun) cerrahideki önemi, hastalık etkeni
bazı bakteri türlerinin keşfı, bağaşıklamanm ve
modern mikrobiyolojinin temellerinin atılması
gibi, tıp bilimine çok önemli katkılan olan bi-
yolog ve kimyacı Louis Pasteur'ün (1822-1895),
adını geniş kitlelerin belleğine yerleştiren bilim-
sel buluşu ise, Dr. EmileRoıu (1853-1933) ile
birlikte geliştirdiği kuduz aşısıdır kuşkusuz.
Uygulamanın yaygınlaşması ve sonraki yıllar-
da daha etkili ve ciddi yan etkileri de neredey-
se hemen hiç olmayan güvenilir aşılann üretil-
mesiyle, bugün artık kuduz hastalığı birçok ge-
lişmiş ülkenin gündeminden büyük ölçüde çık-
mışor. Yani bu ülkelerde, kırsal kesımlerdeki ku-
duz virüsü taşıyıcılanndan (kurt, tilki, kokarca,
yarasa, bazı kemiriciler) kaynaklanan olgular dı-
şında, hastalık denetim altındadır.
Ülkemiz için ise, kuduz hastalığı önemini hâ-
lâ ürkütücü boyurta sürdürmektedir. Hastalığm
sağaltımının, daha doğrusu koruyucu önlemler-
deki gecikmeden geri dönüşün olmaması nede-
niyle hiçbir doktor, ısınlma olgulannda göz-
lem ya da aşılama programını uygulamamaz-
lık edemez. Artık ileri bir teknoloji gerektiren
ve insan hücre öroekleri de kullanılarak üreti-
len modern kuduz aşısının koruyuculuk özelli-
ği ise -uygun biçimde, zamanında ve gerekti-
ğinde de antiserum/immunoglobulin ile birlik-
te yapılmak koşuluyla- tam olup, yan etkisi de
son derece az ve önemsizdir.
Ancak, ülkemizde bu aşı halen üretilmemek-
te olup, her yıl milyarlarca lira ödenerek on bin-
lerce doz aşı dışabmla sağlanmaktadır. Hasta-
lık taşıma potansiyeli olan hayvanlann sokak-
larda yarattığı büyük bir tehlikeye, bir de ucuz,
niteliİdi, yeterli ve sürekli aşı üretememenin ge-
tirdiği ekonomik yük eklendiğinde, kuduz has-
tahğmın bizim için son derece önemli bir sağ-
lık sorunu olmayı sürdürmesi doğaldır. Bu du-
rumda ise; birincil, en kolay ve ivedilikle geti-
rilebilecek çözüm, hastalık etkenlerini taşıyan
hayvanlann (kentlerde kedi ve köpeklerin) in-
sanlarla temasa geçmesinin engellenmesıdır.
Kırsal kesünde bunun yapılmasının zorluğu ge-
lişmiş ülkelerde bile mevcut olup, üstelik ülke-
mizde kuduz virüsünün vahşi doğadaki yaşam
profıli hakkında bir bulgu ya da resmi bilgi yok-
tur. Ancak kent ortamında etkenler belli oldu-
ğundan bunlan gündemden çıkarmak, yani has-
talığı yayma potansiyeli bulunan sokak hayvan-
lanrun üremelerine engel olmak, son derece ko-
lay, ama bir o kadar da etkili ve kalıcı çözüm
getiricidir. Oysa bu uygulama türlü nedenlerden,
en başta da
B
hayvanseverler''in tepkisinden do-
layı gerektiği gibi yapılamamaktadır. Sonuçta
ise boş yere acılar ve korkular içinde yaşamla-
nmızı sürdürmekteyiz; dokunulmazlığ^ olan so-
kak köpekkrimiz ve kedilerimizle bir arada...
Hayvan sevgisini yalnızca, başıboş köpek ve
kedileri denetim altına alma çabalanna içgüdü-
sel bir "karşı cüaş"a ya da evcil hayvan bakı-
mına (ki tümüyle insan güdümündeki bu iliş-
kide hayvanın herhangi bir "seçfani", 'İstemi"
ya da "doğaJ yöoeliminin göz önûne ahnması"
söz konusu degildir) indirgemek içtenlikli bir
doğa tutkunluğunu mu yansıtıyor gerçekten?
Uzun süredırkonuyu düşünürkeıi, PSrSuitanAb-
dal'ın(16. yy)'ınşiirleriarasındarastladığuniki
Şüreğimden vurulmak" deyimine, üstelik de
güncel tartışmalara sanınm fazlasıyla uyuyor-
lardı.
O dizeleri arka arkaya defalarca okudum,
böylesi bir hazinenin yıllardır farkında olmayı-
şımdan da derin bir üzüntüye kapılarak... Tü-
mü sekiz dörtlükten oluşan şiirin, her yeni oku-
yuşta içimde yoğun bir burukluk ve hüzün, ama
tanımlanamaz bir hayranlık da uyandıran eşsiz
sözlerinin hayvanseverlik, giderek doğasever-
lik adına bir benzerine dünya edebiyatında rast-
lamak olanakh mıdır acaba?
Sobah olur koyun kuşluğa gider
Her koyun arar da kuzusun bulur
Ağca koyun meler arada kalır
Gel koyun meleme vazgel kuzundan
Koyunun başına bodcak (boncuk) takayım
Yönüm dönüp o koyuna bakayım
Kuzun nerede ise kuzun bulayım
Gel koyun meleme vazgel kuzundan
Pir Suitan Abdal 'ım koyunum n 'oldu
Koyununferyadı cigerim deldi .-. , -.•
Yoks 'aç kurt mu geldi kuzunu aldı
Gel koyun meleme vazgel kuzundan
Öbüründeyse Pir Suitan, öküz için her bir sö-
zünün tonlarca altından bile daha değerli ve
inanılmaz olduğu öğüdünü çiftçilere verirken,
bizlere de yüzyıllar öncesinden yine katışıksız
bir "sevgi" örneği gönderiyon
Öküzün damını alçacık yapın / Yaş koman al-
tında kuruluk sepın
Koşumdan koşuma gözlerin öpün / Ireçber-
ler hoşça tutun öküzü.
Yurdumuz binlerce yıldır sayısız ve büyük uy-
garlıklara beşiklik etmenin bedelini tarifsiz acı-
lar ve yıkımlarla öderken insan ve doğa sevgi-
sini de tarihin imbiğinden damıhyordu. Anado-
lu insanının neredeyse kalıtımsal olarak nitele-
yebileceğimiz sevecenliğine, hoşgörüsüne, al-
çakgönüllülüğüne ve paylaşımcılığına -onca
aşınmaya karşın- hâlâ hem her köşesinde ula-
şabilmekte hem de edebiyanmız ve folklorumuz-
da bunun sayısız örneklerinin sergilendiğini
görmekteyiz. Tıpkı, Pir Sultan'ın, kuzusunu
kaybeden koyuna yanması, öküzü okşayıp gö-
zünden öpülmesini öğütlemesi kadar yüce, yü-
reğinize ince birsızı salacak denli sevgi dolu ve
özgecil bir yaşam anlayışı ile yapmacıksız bir
doğaseverlik/hayvanseverlik bu topraklarda at-
tığuuz her adımda zaten karşınıza çıkar.
Kuduz ve başka birçok hastalığa (örneğin kist
hidatik, toksoplazmozis) yol açma potansiyel-
leri nedeniyle kentlerin sokaklannda engelsiz-
ce dolaşan kedi ve köpeklerin denetim altına alın-
ması tartışılmaz bir zorunluluktur. Tartışılacak
olan ise bunun yönteminin nasıl olacağıdır el-
bette. tlkel yok etme yöntemlerinin onaylan-
ması kesinlikle söz konusu olamaz; ancak ba-
şıboş bıraküdıklannda insan sağlığı açısından
tehlikeli olan bu hayvanlann acısız yöntemleT-
le uyutularak sokaklardan toplanması etkinliği-
ne "hajTanseverlik" adına karşı çıkılmasını da,
ülkemizin güncel hıjyenık koşullannda anla-
mak zordur.
Üstelik, doğal ortamındankopartılarak apart-
man dairelerinin duvarlan arasında yasamaya
zorlanan iri köpeklerin ve kafeslere kapatılan yağ-
mur ormanlan kuşlannın yok edilen özgürlük-
lerini önemsememek ya da "avcılık" ve "abo
hk" uğruna ördeklerin, bıldırcınlann, tavşanla-
nn, hele hele ceylanlann vurulmasına tepki duy-
mamak, sevginin hangi biçimi ve gerekliliği ile
bağdaşmaktadır?
Doğadaki öbür türlerin yaşam haklanna ve
özellikle avlanılmalanndan dolayı çektikleri
acdara ve korkulara kayıtsız kalınırken kent-
lerdeki sokak köpekleriyle mücadele uygulama-
lannın, hayvanlan sevme/koruma adına öngö-
rüsüzce engellenmeye çalışılması, birey ve top-
lum sağlığı açısından kesinlikle hoşgörülemez
ve kabullenilemez olumsuz bir tutumdur.
SATILIK
DAİRE
Kocamustafapaşa
'da 85 m,
3 oda 1 hol daire
sahibinden
satılıktır.
Fiyati:
16 milyar TL.
Tel:6213309
GÜNEYDOĞU ANADOLU
Sanat Tarihçisi Atilla Tuna
Bir hafta boyunca Güneydoğu'yu adım adım keşfe çıkıyoruz. Haı-
ran ve Sogmatar'm Hermetik Sabii kültûnû. Kızıltepe'nin Yezidi kûl-
türiinü. Tur Abdin'in ve Midyat'ın Süıyani Manastırlanm. Mardin'in
teras evlerinı. sular altında kalacak Zeugma'nın gönilebilecek son te-
rasını. Nemnıt'un Tannlannı görmeye gidiyoruz. Güneydo|u'da Ye-
adikri, Sür>-ani)eri. Sabüleri. Nusa)TİIeri. Küıtleri, Araplan. Tûrionenlen.
Kommagenleri. ArtukJulan tanımaya gidiyoruz.
Tarih: 29 Eylül - 6 Ekim.
Son katılım tarihi: 19 Eylül Salı.
Antonina 9"urizm
Rezervasyon: (0 212) 292 28 74 - 75
Antonina STurizm
KÜLTÜR GEZİLERt
KAPADOKYA 'DA SONBAHAR. Dr. Feridun Ûzgömüş 15-17 Eylül.
ORTA ANADOLU, Dr. Feridun Özgümüs, 20-26 Eylül.
ORTA ve DOGU KARADENtZ. Tunca Vanş 23 Eylûl - Ekim.
GÜNEYDOGU AN.\DOLU. Atılb Tuna 29 Eylül - ? Ekim.
Doç. Dr. Ihsan Tunay ile,
MUDANYA ve ÇEVRESİ 10 Eylül Pazar.
BLRGAZ.\DA, KJNAL1ADA, 16 Eylül Cumartesi.
web sitemiz: www.antoninaturizm.com
Rezervasyon: (0 212) 292 28 74 - 75
BİZİM TUR
0 216 417 70 67
0 216 410 82 02
KUŞADASI
10.09.2000-16.09.2000
* * * * FAUSTİNA HOTEL
Odalarda, fön, TV, mini bar, müzık, denize sıfır,
yüzme havuzu, animasyon, açık büfe,
sabah -akşam yemekler.
1 kişi Y.R konaklama ve ulaşım 80.000.000 T L
Taksit imkânlannı ofislerimizden öğrenebilirsiniz.
BAŞSAGLIGI
Canımızdan çok sevdiğimiz
biricik kıymetli kardeşimiz
MUHSİN MOLACI'yi
kaybetmenin üzüntüsü içerisindeyiz.
Sevenlerinin başı sağolsun.
ABLALARI
Mukime Coşkun, Nedime Molacı
78 kuşağının değerli öncülerinden
KAMER TEYHANİ'yİ
yitirdik. Onurlu ve baş eğmez mücadelesi
yolumuza ışık tutacaktır.
78'liter Vakfı Kuruluş Girişimi adına
CELALETTİN CAN
Not Cenazesi bugün saat 12.00'de Esenkent - Rrfat
llgaz Küttür Merkezi'nden alınıp Esenyurt
Mezariığı'nda toprağa verilecektir.
Evde lngilizce ve
Arapça ders verilir.
0 216 35902 08
PENCERE
Ya 'Asheni Demokrasi'
Olmasaydı?.. ı
Ziya Gökalp'tan:
Kurt kocaldı kötrûm oldu
Bunu sezen &9^nç ayı
Yakaladıkurduyoldu
Dedi'haydi tü)Süz dayı
Yürü, yine yiğffik sat
Daretbizeyeşilyurdu'
Piçlerine dedi ^ırsat
Kaçırmayın boŞun kurdu'.
Gökalp doğa jasasını anlatıyor; düşkünleştin mi
canınaokurlar...
Uluslar arasında geçerli yasa da böyledir.
•
Türkiye bir açıda*1
"felaket" durumda; bir açıdan
geleceğin gücü...
Nasıl oluyor bu?-
1990'lann ilk yansında Anadolu'ya parçalanıp ka-
ranlığa gömülecek bir coğrafya gibi bakanlann ya-
vaş yavaş ayaklan suya eriyor.
Gerçekte durumumuz kötüden de kötü!.. Ekono-
minin beli kınk; insan haklan şinanay; kişi başına ge-
lir üç bin dolardan aşağı; trafik kan deryası; servet
sefalet çelişkisi dipsiz uçurum; rüşvet-yolsuzluk-soy-
gun-mafya gemi azıya almış; politikacılar kirienmiş;
partiler parti olmaktan çıkmış; liderler umırtsuz va-
ka; toplumda altta kalanın canı çıksın kuralı işliyor;
cezaevleri cehennem; irtica bürokrasiye sızmış; rried-
ya alabildiğine yozlaşmış; her şey baştan kara...
Peki, nasıl oluyor da Türkiye "geleceğin gücü " di-
ye niteieniyor?» ..••a .-.... •.*,
Yeni bir kitap... » Î - J . .r, . t&f
Bir "RAND çalışması.."
Adı: "Balkanlar'dan Batı Çin'e Türkiye'nin Yeni
Jeopolitik Konumu" (AKa
Yayınlan). Yazarlan: Gra-
ham E. Fuller - lan O. Lesser - Paul B. Henze - J.
F. Brovvn. Önsöz: ABD'nin eski Ankara Büyükelçisi
Morton Abramovvitz...
FVVND kuruluşuyla CIA özdeş; adı geçen yazaria-
rm daTürkiye'de şörıretleri iyi değil!.. Üstelik kitap hız-
la değişen dünyamızda olaylan izleme bakımından
gecikmeli!.. Geçenlerde RAND, Türkiye'ye ilişkin yak-
laşık yüz sayfalık bir yeni rapor yayımladı; ama, bü-
tün bunlar bir şeyi değiştirmiyor...
Kitabın önsözünde yazıyor
"Körfez Savaşı, Türkiye'yi stratejik açıdan ön sı-
ralara itmiştir. Sovyetler Birliği'nin dağılması ve Bal-
kanlar'daki karmaşa ile birlikte Ankara, Doğu Avru-
pa'dan Batı Çin'e kadar uzanan büyük bölgede li-
der bir rol oynama konumuna gelmiştir."
Peki, bu rolü oynayabilecek güçte miyiz?..
Yanıt: .,, , , ,. .
EvetL • ^ V / v , * - . , •
Türkiye güçlü bir ülke!.. "Çekirdek kuvveti" de "Si-
lahlı Kuvvetler" odağında toparlanıp hem PKK'yi çö-
kertmesinden hem de içerden ve dışardan (Iran ve
Arap ülkelerinden) geten irtica saldınsını püskürtme-
sinden doğuyor.
•
Dışarda Türkiye için kirni çevreler "askeri demok-
rasi" deyişini kullanıyodar; içerde buna bozulanlar var
ama iyi ki Türkiye "askeri demokrasi"; yoksa hapı yut-
muştuk; karanlığa yuvarlanıp Iran ya da Cezayir gi-
bi olacaktık!..
"Askeri dikta" ya da "militer faşizm" yerine ''aske-
ri demokrasi" olmak, Türkiye'yi "Doğu Avrupa'dan
Batı Çin'e kadar bölgede lider rol oynama" konu-
muna getirdi.
Haydi siviller, siz de bir şeyler yapın!.. •
CENAN
BIÇAKÇI'yi
(1933-1995)
ANARKEN
KAHROLSUN EMPERYALİZM!
KURTULUŞ SOSYALİZM!
YAŞASIN SOSYALİZM!
GÜRER BIÇAKÇI
BİR BAHAR DAU
DAHA KIRILDI... ,t:. c
Yiğidimiz
KAMER TEYHANİ'yİ
(1947-....)
kaybettik.
Onu 6 Eylül 2000, Çarşamba (Bugün)
saat 12.00'de Esenkent Rıfat llgaz Kültür
Merkezi önünden alıp, Esenyurt
Mezarlığı'nda toprağa vereceğiz.
AİLESİ ve ARKADAŞLARI
İSTANBUL 5. ASLİYE HUKUK HÂKİMLİĞl'NDEN
DAVALI: MUZAFFER YILDIRIM'A DUYURU
1998 488
Davacı Murat Bahadır vekılı Av. Ali Rıfat Aykan taraftndan, davahlar Mennan Hun, Özgür Savat,
Muzaffer Yıldınm aleyhlerine açılan tazminat davası sebebiyle; Yukanda taraflan yazılı dava ile ilgili
olarak. davalılardan Muzaffer YUdınm'ın, Arzu Ayaktar, No: 3, D: 1 Üsküdaı/İstanbul adresinden, ya-
pılan tahkıkata rağmen adresi tespıt edilemediğinden, dava dilekçesi ve dunışma gününün kendisine ga-
zete marifetiyle ılanen tebliğine karar verilmiş olup, 19.9.2000 günü saat 10.30'da mahkememızdeki du-
ruşmada hazır bulunmadığı, kendisini bir vekil ile temsil ettirmediği takdırde HMUK'nin 213-377. mad-
deleri uyannca duruşmaya yokluğunda devam olunacağı dava dılekçesinuı özeti yerine kaim olmak ve
ilan tarihinden 7 gün sonra tebligat yapılmış sayılacağı üzere ılanen tebliğ olunur. 26.7.2000. B. Tashih
KÜLTÜR • SANAT O.212 293 89 78 (3 HAT)
•ıt ALAIN RESNAIS m»
ItlUN Fİ1M FESTİVAU
ÖOÛIİ
monacl
BayoOhl PERA (25132 40) 12.OO-14.1S-16.3O-18.45-21.0O
KadüîSyMOOA (3370128) 11.1S-13 30-16.0O-18.30-21.15
k KIZIURMAK (425 S3 93 12.15-14 30-16.45-19 00-21 15
KONAK (483 2191) 12.15-14.30-16.45-19.00-21.15
BULUNMA2 KULTUR MERKEZI ı
TİYATRO,SİNEIIA,REŞİM
IÜZİK,SANATTARİHİEĞİTİMİ
Metıriiyat Cod. bjvondo l> fıUHıui
Kaf.A No:7 GolotoıoroylSTANBUl
Türkiye Sinema ve Audiovisuel Kültür Vakfı
tü^ak SİNEMA SEMİNERLERİ
16 Eylül 2000 - 2 Aralık 2000
:• Cumartesi Günleri (Saat: 11.00 -15.00)
Dünya Sinema Tarihi • Senaryo Yazımı
• Film Yönetiminin İlkeleri • Oyunculuk
• Objtkdller ve Kompozisyon • Kurgu
• Aydınlatma Ükderi • Füm Kuramları ve Çözümlemesi •
Sanat Yönetimi • Füm Yapım Süreci • Seslendirme
- Video Kameraları • Sinema Kameralan • Füm Grameri
10212ı 251 (.7 7(1- 24-15ZJ| . 251 S 4 S 1