16 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 6 EYLÖL 2000 ÇARŞAMBA OLAYLıAR V E G O R U S L E R [email protected] Neyin Töreni^ Neye Alkış? -1 Yekta GÜHgÖr Ö Z D E N Türk Hukuk Kurunvu Y urttaşlık bilinci, sorum- luluk duygusu ve insanJık tutkusu olanlann yüreği- ni sızlatan ulusal sorunlar- la genel ve yerel yönetım- lerdeki yozlaşmayı, toplumsal dokuda- ki bozulmayı, ülke düzeyindeki kötülük- leri bir yana bırakarak yalnız "adalet- hukuk-yargT alanındaki aykınlık, çe- lişki ve karamsarlık çagnştıran durum- lara değinip yeni adalet yılına yasal zo- runlulukla yapılan törenle başlamanın günümüzün koşullannda duyurduğu ve geçici olmasını dilediğim buruklukla- nn nedenlerini özetle belirteceğim. Iç ve dış borç yükü, gelir dağılımın- daki düşüklük, fakirlik, trafik cinayet- leri, orman yangınlan, IMF ve MAI sarmallan, kamu mallannın yağmalan- ması, ruhsal yıkıntılanyla deprem, eği- tim, sağlık, ulaşım, çevTe soninlan, yol- suzluklar, yalanlar, talanlar, partizan- lıklar, sapıklıklar, aymazlıklar, bağnaz- lıklar hepsi "neden-/ sonuç" ilişkisiy- Ie birbirine bağlı genel açmazlanrruz. Bu temel sorunlar giderek büyümektc. dü- ğümler üst üste atılmakta, çözüm üret- mek yerine sonın üretmekte ustalıkla- n bilinenler umursamazlıkla izlemek- tedir. OlanakJan ölçüsünde elınden ge- lenleri yapmaya çalışan yargımız, kimi olumsuzlukh^ getide bırakıp ileriye giderek ulusal aydınlığı arttırmalıdır. "Asker kıbmİa, yargıç karanvla ko- nuşur* sözünü kezlerce yineleyerek bil- gilendirme, zonınlu açıklama ve yanıt, saldınlara karşı koruma, yasal tören- lerle bilim, ekin ve sanat toplantılann- da konuşma dışında yargıcın görevin- den ve elindeki işlerden söz etmemesi- ni vurguladım. Yargıçlık gereklerine ve niteliklerine aykın düşmeyecek biçimde ve içerik- te, yerinde ve zamanında, genel konu- larla anayasal ilkeler bağlamında bir yurttaş olarak uygun bulduklanmı söy- lememin en doğalhakkım olduğunu sa- vundum. Konuşmayı beceremedikle- rinden susmayı yegleyenler, konuşma öz- giirlüğünü suskunlukla örtmeye çalı- şanlar, hiçbir siyasal yan tutmadan. amaç gütmeden değindigin konulara katla- namayanlar engellemeye çalıştüar. Ata- türk ve cumhuriyet karşıtlannın başını çektikJeri özel amaçlı yaklaşımlarla, ya- lanla örtülü eleştirilerle, kişisel bozuk- luk belirtisi değerlendirmelerle karşılaş- tım. Gerçek birAtatürkçü dürüstlüğüy- le, yalnızca anayasaya geçen Atatürk ilkelerine yandaş bir turumla "Solum- dakine göre sağda, sağımdakine göre soldayun, dosdoğru yoldayım" deyip kendime yaraşanlan başarmaya çalışnm. Anayasa Mahkemesi'nin alıntılar ya- pılan birçok karannda, ilke sayılacak yargılannda katkım bulunduğunu kim- se yadsıyamaz. Şimdi, emekli bir yar- gıç olarak, aynntılannı gelecek yıllar- da yayımlanacak anılanmda ilgili kişi- leri eylemleriyle birlikte açıklama hak- kımı saklı tutup yeni adalet yılı nede- niyle olması ve olmaması gerekenleri ortaya koymaya çalışacağım. Yıllardır, Adalet Yılı Açüış Töreni ile Kuruluş Yıldönümü Törenlerinde yapı- lan konuşmalan dinliyonız. Tıpkı hü- kümet programlan gibi hiçbir şey de- ğişmemişçesine aynı konular, aynı so- runlar.. Kimilerinin alıntılar, süslü söz- lerle doldurdugu, kimilerinin başkala- nnın sözlerini kendinin gösterdiği, adın- dan söz ettirmek ve kendini kanıtlamak için değişik çıkışlar yeğlediği konuş- ma-söylevlerin büyûk bölümünün ben- zerlik içerdiği, çok az değişiklik oldu- ğu anlaşılmaktadır. Ülke koşullanna ve gerçeklerine ters düşen ölçüsüzlükle- rin "demokratikük- adıyla sergilenerek aşınlıklara kaçılacağı da olasıdır. Yi- nelemelerden öteye geçmeyen, kişisel anlatımözelliği ve biçem aynlığı dışın- da önemlı ağırlığı bulunmayan konuş- malannbiryarar sağlamadığı bilinmek- tedir. Dinlemekle yetinen yetkililerge- reken iJgiyi göstermemiş, yargının dü- zeyini yükseltip gücünü arttırmaya yar- • - - / • • • dımcı olmamış ama her yıl törene ka- tılmayı içine sindirebilmişlerdir. Öner- mem üzerine yüksek yargı organlan, Türkiye BarolarBirliği Başkaru'yla Yar- gıtay Cumhuriyet Başsavcısı'nın, Tür- kiye Noterler Birliği Başkanı 'nrn katıl- dığı 1996 Mayıs ayında Cumhurbaş- kanlığı'nda yapılan "Yargı sorunlan topiannsT, hazırlanıp hükümete veril- diği söylenen dosyalar, yazılarla ileti- len durumlar, kararlarla duyurulan ge- rekler kimsenin umurunda olmadı. So- runlar yoğunlaştı. Sık sık rastlanıhp, yakınılan uzaklık- lar, kopukluklar, soğîıkluklar, tutarsız- lıklar, uygunsuzluklar hukukçulan üz- mektedir. Yurttaşlannuz karşüaştıklan olumsuzluklar nedeniyle kimi gün çıl- gına dönmüşçesine tepkilerini sırala- maktadır. Yargının yaraşır olduğu say- gıyı ve güveni koruduğu söylenemez. Zaman zaman yargının onuruyla bağ- daşmayan tuturnJara ve sözlere tanık olacağırruz kestiriminde yanılmak is- teriz. Ne hukuk oyuncuları, ne hukuk boz- gunculan bir şey kazandıramaz. Sorun- larkendisine iletilen, kendisininbilme- si gerekip de bu konularda hiçbir kat- kısı geçmeyen cumhurbaşkanlannın ka- tıldığı Ankara'daki tören ve kimi iller- de yapılan toplantılarla yargı yılının açı- hşı yapılır. Konuşmalardan sonra emek- lüere, yanşma yapılmışsa kazananlara • # * : . ve önemli başanlan saptananlara plaket, onurbelgesi ve armağan verilir. 20 Tem- muz'dabaşlayıp 5 EyKil akşamı sonaeren adalet dinlencesinden (ara verme) son- ra 6 Eylül'de yeni adalet yılı başlar. Her yıl aynı görûnüm. Medyanın bir kesi- mindeki yazar-çizerin, toplumun kimi kesimlerinin anlamadan, amaçlı ya da ivedilik nedeniyle düştükleri yanlışlık ve yarulgıyla övdüğû-yerdiği etkinlik- lerin, yasal zorunluluk olmasa, boşuna olduğu kanısı uyanır. Kimi konuşmala- nn alkış için hazırlandığı söylenir. Ya- rarlı olsa, söylenenler gözetilip gerek- leri yerine getirüse ne kadariyi, ama ol- muyor. Söylenenlerin çoğu önceden söylenenler. Hangisi yeni? Yıneleme, yi- neleme, belki ancak kimi yenileme. Ki- şilikten kaynaklanan değişiklikler dı- şında yeni bir şey yok. Bu belirleme as- la küçümseme değil, bir gerçeği sapta- madır. Artık bu tören ve bu konuşma- larla bir şey değişip sağlanmadığmdan "Neden tören, neden alkış? NiçiiL. Ni- çm?" demekten kendimizi alıkoyamı- yoruz. Basın Konseyi Başkanı'nın "Ka- İem soytanlan" dediği (Hürriyet, 19.08.2000) sözde yazarlar ne derse de- sin, tören ve konuşmalann değeri gide- rek azalıyor. Emeğe, insana, zamana yazık degil mi? Öyleyse ne gerek var? Işte nedenleri ve gerekçeleri... İkinci bölüm yann ARADABİR P O L A T B E K T A Ş Çamköy/Bergi • ••Sabır Taşırılmamalı Saygıyla andığımız Uğur Mumcu 12 yıl önce yaz- dığı biryazıda şöyle diyordu: "Siyaset ticarete, ti- caret siyasete, din de her ikisine alet edildiği za- man bu sömürünün sonu gelmez." Ülkemizde vurdumduymazlığın bulaşıci bir hastalık haline gel- mesinin nedeni, boyalı basın ve kitle örgütlerinin aktrf olarak ülke sorunlanna eğilmemeleridir. Yeri geldiğinde cılız sesle degil yüksek sesle yetkilile- ri uyarmak, yurttaşlık görevidir. MAI, MIGA, IMF gi- bi Dünya Bankası kaynaklı politikalar dünyaya ege- men olma hevesinden başka bir şey degildir. Em- peryalist ülkelerin, küreselleşme edebiyatı altında ülkelere yutturmaya çalıştığı anlayış, sosyal dev- let kavramını ve bağımsızlığımızı yok etmeye yö- nelik sinsice bir saldındır. Siz ve bizim gibiler bu- nu anladığı halde siyasal yönetıcılerımizin anla- maması, onlann gaflet ve dalalet içinde olduklan- nın bir kanrtıdır. . Devleti 80 milyon dolar dolandıran Erol Evcil gi- bi -10Q kişi daha birlikte olsa 8 milyar dolar eder. Dçvlet buparayt, vatandaşlar için yatınm gerekir- ken, söz konusu yatınm bu şekilde çetelere yapıl- mış olmuyor mu? "Haydi köylü dayı sık kemerle- ri, bu ülkeyi kalkındıralım, köylü milletin efendisi- dir." Ekonomi bozuk, KİT'leri yok pahasına sata- lım, kültürel varlıklanmızı ve insan sağlığını hiçe sa- yarak topraklanmızı Eurogold gibi şirketlere 70 sente satalım, bundan ne çıkar! Ülkemizde devam etmekte olan siyanüriü altın olayını herkes bilmektedir. Biz, yöre köylüleri ola- rak yöremiz ve topraklanmız için, geleceğimiz için örnek bir direniş gösterdiğimize inanıyoruz. Her- kes basını ve görsel yayını dikkatle izlemektedir. Bilim adamlanmız ve mahkeme kararlan haklılığı- mızı kabul etmiştir. Şimdi devletin bu madeni ka- patmasını dört gözle beklemekteyiz. Bizler, ana- yasanın 17. ve 56. maddesine göre çevremizi ko- rumak, geleceğimizi sağlıklı bir ortamda sürdüre- bilmek için gösteri yapmak ve yetkili kişileri uyar- mak, yapılan yanlışlann düzeltilmesi yönünde bek- lenti içinde olma hakkına sahibiz. Bizim önümüze güvenlik güçlerini çıkarıp, "Sizler, 2911 sayılı Top- lu Gösteri ve Yürüyüş Kanunu'na karşı geliyorsu- nuz, çünkü izinsiz gösteri yapmak suçtur" diyor- lar. Peki kardeşim biz kaç defa izin istedik, ama hep geri çevirdiler, ne yapalım? Yabancı şirket do- ğayı tahrip etsin, tonlarca zehir getirsin, toprağı- mızı, suyumuzu, havamızı zehirlesin, biz de seyre bakalım. Yan yattın suç, çamura battın suç! Suç nedir? Böyle olayda sayın yetkili kişiler suç işle- medi mi sanki? Eurogold bütün tesislerini, Danış- tay'ın 13.5.1997 gün ve E. 1996/5477 K. 1997/2312 sayılı karanndan sonra kurmuştur. Hukuki prose- dür aşağı yukan kesinleştiği halde buna kim izin vermiştir? Hukuka göre devlet tazminat öder mi bilmem, ama tesisin inşaatını durdurmayan kişi sorumludur. Devlete ve mahkeme kararlanna rağmen şirket, deneme üretimi adı altında izinsiz olarak 3 ton si- yanür kullanmıştır, İnsan sağlığı açısından ölüm- cül zararlan saptanmış siyanürlü altın madenini çalıştırmasının suç delili olarak da, ürettiği 980 gr. attını dahi şirketin elinden alamamıştır. Bu şirket suç işlemiştir. Yine entrikalar çeviriyor, herkes seyirci kalıyor. Yalnız kimse bu ülkeyi sahipsiz sanmama- lı. Sabır taşı çatlamak üzere. Bütün kitle örgütleri- ni sorumluluk bilinci içinde göreve ve bu ülkeye sa- hip çıkmaya davete ediyoruz, yetkili kişilerin de bu madeni kapatmalarını sabırsızlıkla bekliyoruz. Kuduz ve 'Engellemeciler' Dr. Sami EREN ^ lk kez 1885'te, kuduz bir köpeğin ısırdı- W ğı küçük Joseph'e uygulanan aşının ba- I şanlı olmasıyla insanoğlunun en büyük I korkulanndan birine daha çözüm getiri- -M~ liyordu. Fermantasyon (mayalanma) sü- recindeİd gizlerin aydınlatılması, pastörizasyon yöntemi, mikroplardan anndırmamn (sterili- zasyonun) cerrahideki önemi, hastalık etkeni bazı bakteri türlerinin keşfı, bağaşıklamanm ve modern mikrobiyolojinin temellerinin atılması gibi, tıp bilimine çok önemli katkılan olan bi- yolog ve kimyacı Louis Pasteur'ün (1822-1895), adını geniş kitlelerin belleğine yerleştiren bilim- sel buluşu ise, Dr. EmileRoıu (1853-1933) ile birlikte geliştirdiği kuduz aşısıdır kuşkusuz. Uygulamanın yaygınlaşması ve sonraki yıllar- da daha etkili ve ciddi yan etkileri de neredey- se hemen hiç olmayan güvenilir aşılann üretil- mesiyle, bugün artık kuduz hastalığı birçok ge- lişmiş ülkenin gündeminden büyük ölçüde çık- mışor. Yani bu ülkelerde, kırsal kesımlerdeki ku- duz virüsü taşıyıcılanndan (kurt, tilki, kokarca, yarasa, bazı kemiriciler) kaynaklanan olgular dı- şında, hastalık denetim altındadır. Ülkemiz için ise, kuduz hastalığı önemini hâ- lâ ürkütücü boyurta sürdürmektedir. Hastalığm sağaltımının, daha doğrusu koruyucu önlemler- deki gecikmeden geri dönüşün olmaması nede- niyle hiçbir doktor, ısınlma olgulannda göz- lem ya da aşılama programını uygulamamaz- lık edemez. Artık ileri bir teknoloji gerektiren ve insan hücre öroekleri de kullanılarak üreti- len modern kuduz aşısının koruyuculuk özelli- ği ise -uygun biçimde, zamanında ve gerekti- ğinde de antiserum/immunoglobulin ile birlik- te yapılmak koşuluyla- tam olup, yan etkisi de son derece az ve önemsizdir. Ancak, ülkemizde bu aşı halen üretilmemek- te olup, her yıl milyarlarca lira ödenerek on bin- lerce doz aşı dışabmla sağlanmaktadır. Hasta- lık taşıma potansiyeli olan hayvanlann sokak- larda yarattığı büyük bir tehlikeye, bir de ucuz, niteliİdi, yeterli ve sürekli aşı üretememenin ge- tirdiği ekonomik yük eklendiğinde, kuduz has- tahğmın bizim için son derece önemli bir sağ- lık sorunu olmayı sürdürmesi doğaldır. Bu du- rumda ise; birincil, en kolay ve ivedilikle geti- rilebilecek çözüm, hastalık etkenlerini taşıyan hayvanlann (kentlerde kedi ve köpeklerin) in- sanlarla temasa geçmesinin engellenmesıdır. Kırsal kesünde bunun yapılmasının zorluğu ge- lişmiş ülkelerde bile mevcut olup, üstelik ülke- mizde kuduz virüsünün vahşi doğadaki yaşam profıli hakkında bir bulgu ya da resmi bilgi yok- tur. Ancak kent ortamında etkenler belli oldu- ğundan bunlan gündemden çıkarmak, yani has- talığı yayma potansiyeli bulunan sokak hayvan- lanrun üremelerine engel olmak, son derece ko- lay, ama bir o kadar da etkili ve kalıcı çözüm getiricidir. Oysa bu uygulama türlü nedenlerden, en başta da B hayvanseverler''in tepkisinden do- layı gerektiği gibi yapılamamaktadır. Sonuçta ise boş yere acılar ve korkular içinde yaşamla- nmızı sürdürmekteyiz; dokunulmazlığ^ olan so- kak köpekkrimiz ve kedilerimizle bir arada... Hayvan sevgisini yalnızca, başıboş köpek ve kedileri denetim altına alma çabalanna içgüdü- sel bir "karşı cüaş"a ya da evcil hayvan bakı- mına (ki tümüyle insan güdümündeki bu iliş- kide hayvanın herhangi bir "seçfani", 'İstemi" ya da "doğaJ yöoeliminin göz önûne ahnması" söz konusu degildir) indirgemek içtenlikli bir doğa tutkunluğunu mu yansıtıyor gerçekten? Uzun süredırkonuyu düşünürkeıi, PSrSuitanAb- dal'ın(16. yy)'ınşiirleriarasındarastladığuniki Şüreğimden vurulmak" deyimine, üstelik de güncel tartışmalara sanınm fazlasıyla uyuyor- lardı. O dizeleri arka arkaya defalarca okudum, böylesi bir hazinenin yıllardır farkında olmayı- şımdan da derin bir üzüntüye kapılarak... Tü- mü sekiz dörtlükten oluşan şiirin, her yeni oku- yuşta içimde yoğun bir burukluk ve hüzün, ama tanımlanamaz bir hayranlık da uyandıran eşsiz sözlerinin hayvanseverlik, giderek doğasever- lik adına bir benzerine dünya edebiyatında rast- lamak olanakh mıdır acaba? Sobah olur koyun kuşluğa gider Her koyun arar da kuzusun bulur Ağca koyun meler arada kalır Gel koyun meleme vazgel kuzundan Koyunun başına bodcak (boncuk) takayım Yönüm dönüp o koyuna bakayım Kuzun nerede ise kuzun bulayım Gel koyun meleme vazgel kuzundan Pir Suitan Abdal 'ım koyunum n 'oldu Koyununferyadı cigerim deldi .-. , -.• Yoks 'aç kurt mu geldi kuzunu aldı Gel koyun meleme vazgel kuzundan Öbüründeyse Pir Suitan, öküz için her bir sö- zünün tonlarca altından bile daha değerli ve inanılmaz olduğu öğüdünü çiftçilere verirken, bizlere de yüzyıllar öncesinden yine katışıksız bir "sevgi" örneği gönderiyon Öküzün damını alçacık yapın / Yaş koman al- tında kuruluk sepın Koşumdan koşuma gözlerin öpün / Ireçber- ler hoşça tutun öküzü. Yurdumuz binlerce yıldır sayısız ve büyük uy- garlıklara beşiklik etmenin bedelini tarifsiz acı- lar ve yıkımlarla öderken insan ve doğa sevgi- sini de tarihin imbiğinden damıhyordu. Anado- lu insanının neredeyse kalıtımsal olarak nitele- yebileceğimiz sevecenliğine, hoşgörüsüne, al- çakgönüllülüğüne ve paylaşımcılığına -onca aşınmaya karşın- hâlâ hem her köşesinde ula- şabilmekte hem de edebiyanmız ve folklorumuz- da bunun sayısız örneklerinin sergilendiğini görmekteyiz. Tıpkı, Pir Sultan'ın, kuzusunu kaybeden koyuna yanması, öküzü okşayıp gö- zünden öpülmesini öğütlemesi kadar yüce, yü- reğinize ince birsızı salacak denli sevgi dolu ve özgecil bir yaşam anlayışı ile yapmacıksız bir doğaseverlik/hayvanseverlik bu topraklarda at- tığuuz her adımda zaten karşınıza çıkar. Kuduz ve başka birçok hastalığa (örneğin kist hidatik, toksoplazmozis) yol açma potansiyel- leri nedeniyle kentlerin sokaklannda engelsiz- ce dolaşan kedi ve köpeklerin denetim altına alın- ması tartışılmaz bir zorunluluktur. Tartışılacak olan ise bunun yönteminin nasıl olacağıdır el- bette. tlkel yok etme yöntemlerinin onaylan- ması kesinlikle söz konusu olamaz; ancak ba- şıboş bıraküdıklannda insan sağlığı açısından tehlikeli olan bu hayvanlann acısız yöntemleT- le uyutularak sokaklardan toplanması etkinliği- ne "hajTanseverlik" adına karşı çıkılmasını da, ülkemizin güncel hıjyenık koşullannda anla- mak zordur. Üstelik, doğal ortamındankopartılarak apart- man dairelerinin duvarlan arasında yasamaya zorlanan iri köpeklerin ve kafeslere kapatılan yağ- mur ormanlan kuşlannın yok edilen özgürlük- lerini önemsememek ya da "avcılık" ve "abo hk" uğruna ördeklerin, bıldırcınlann, tavşanla- nn, hele hele ceylanlann vurulmasına tepki duy- mamak, sevginin hangi biçimi ve gerekliliği ile bağdaşmaktadır? Doğadaki öbür türlerin yaşam haklanna ve özellikle avlanılmalanndan dolayı çektikleri acdara ve korkulara kayıtsız kalınırken kent- lerdeki sokak köpekleriyle mücadele uygulama- lannın, hayvanlan sevme/koruma adına öngö- rüsüzce engellenmeye çalışılması, birey ve top- lum sağlığı açısından kesinlikle hoşgörülemez ve kabullenilemez olumsuz bir tutumdur. SATILIK DAİRE Kocamustafapaşa 'da 85 m, 3 oda 1 hol daire sahibinden satılıktır. Fiyati: 16 milyar TL. Tel:6213309 GÜNEYDOĞU ANADOLU Sanat Tarihçisi Atilla Tuna Bir hafta boyunca Güneydoğu'yu adım adım keşfe çıkıyoruz. Haı- ran ve Sogmatar'm Hermetik Sabii kültûnû. Kızıltepe'nin Yezidi kûl- türiinü. Tur Abdin'in ve Midyat'ın Süıyani Manastırlanm. Mardin'in teras evlerinı. sular altında kalacak Zeugma'nın gönilebilecek son te- rasını. Nemnıt'un Tannlannı görmeye gidiyoruz. Güneydo|u'da Ye- adikri, Sür>-ani)eri. Sabüleri. Nusa)TİIeri. Küıtleri, Araplan. Tûrionenlen. Kommagenleri. ArtukJulan tanımaya gidiyoruz. Tarih: 29 Eylül - 6 Ekim. Son katılım tarihi: 19 Eylül Salı. Antonina 9"urizm Rezervasyon: (0 212) 292 28 74 - 75 Antonina STurizm KÜLTÜR GEZİLERt KAPADOKYA 'DA SONBAHAR. Dr. Feridun Ûzgömüş 15-17 Eylül. ORTA ANADOLU, Dr. Feridun Özgümüs, 20-26 Eylül. ORTA ve DOGU KARADENtZ. Tunca Vanş 23 Eylûl - Ekim. GÜNEYDOGU AN.\DOLU. Atılb Tuna 29 Eylül - ? Ekim. Doç. Dr. Ihsan Tunay ile, MUDANYA ve ÇEVRESİ 10 Eylül Pazar. BLRGAZ.\DA, KJNAL1ADA, 16 Eylül Cumartesi. web sitemiz: www.antoninaturizm.com Rezervasyon: (0 212) 292 28 74 - 75 BİZİM TUR 0 216 417 70 67 0 216 410 82 02 KUŞADASI 10.09.2000-16.09.2000 * * * * FAUSTİNA HOTEL Odalarda, fön, TV, mini bar, müzık, denize sıfır, yüzme havuzu, animasyon, açık büfe, sabah -akşam yemekler. 1 kişi Y.R konaklama ve ulaşım 80.000.000 T L Taksit imkânlannı ofislerimizden öğrenebilirsiniz. BAŞSAGLIGI Canımızdan çok sevdiğimiz biricik kıymetli kardeşimiz MUHSİN MOLACI'yi kaybetmenin üzüntüsü içerisindeyiz. Sevenlerinin başı sağolsun. ABLALARI Mukime Coşkun, Nedime Molacı 78 kuşağının değerli öncülerinden KAMER TEYHANİ'yİ yitirdik. Onurlu ve baş eğmez mücadelesi yolumuza ışık tutacaktır. 78'liter Vakfı Kuruluş Girişimi adına CELALETTİN CAN Not Cenazesi bugün saat 12.00'de Esenkent - Rrfat llgaz Küttür Merkezi'nden alınıp Esenyurt Mezariığı'nda toprağa verilecektir. Evde lngilizce ve Arapça ders verilir. 0 216 35902 08 PENCERE Ya 'Asheni Demokrasi' Olmasaydı?.. ı Ziya Gökalp'tan: Kurt kocaldı kötrûm oldu Bunu sezen &9^nç ayı Yakaladıkurduyoldu Dedi'haydi tü)Süz dayı Yürü, yine yiğffik sat Daretbizeyeşilyurdu' Piçlerine dedi ^ırsat Kaçırmayın boŞun kurdu'. Gökalp doğa jasasını anlatıyor; düşkünleştin mi canınaokurlar... Uluslar arasında geçerli yasa da böyledir. • Türkiye bir açıda*1 "felaket" durumda; bir açıdan geleceğin gücü... Nasıl oluyor bu?- 1990'lann ilk yansında Anadolu'ya parçalanıp ka- ranlığa gömülecek bir coğrafya gibi bakanlann ya- vaş yavaş ayaklan suya eriyor. Gerçekte durumumuz kötüden de kötü!.. Ekono- minin beli kınk; insan haklan şinanay; kişi başına ge- lir üç bin dolardan aşağı; trafik kan deryası; servet sefalet çelişkisi dipsiz uçurum; rüşvet-yolsuzluk-soy- gun-mafya gemi azıya almış; politikacılar kirienmiş; partiler parti olmaktan çıkmış; liderler umırtsuz va- ka; toplumda altta kalanın canı çıksın kuralı işliyor; cezaevleri cehennem; irtica bürokrasiye sızmış; rried- ya alabildiğine yozlaşmış; her şey baştan kara... Peki, nasıl oluyor da Türkiye "geleceğin gücü " di- ye niteieniyor?» ..••a .-.... •.*, Yeni bir kitap... » Î - J . .r, . t&f Bir "RAND çalışması.." Adı: "Balkanlar'dan Batı Çin'e Türkiye'nin Yeni Jeopolitik Konumu" (AKa Yayınlan). Yazarlan: Gra- ham E. Fuller - lan O. Lesser - Paul B. Henze - J. F. Brovvn. Önsöz: ABD'nin eski Ankara Büyükelçisi Morton Abramovvitz... FVVND kuruluşuyla CIA özdeş; adı geçen yazaria- rm daTürkiye'de şörıretleri iyi değil!.. Üstelik kitap hız- la değişen dünyamızda olaylan izleme bakımından gecikmeli!.. Geçenlerde RAND, Türkiye'ye ilişkin yak- laşık yüz sayfalık bir yeni rapor yayımladı; ama, bü- tün bunlar bir şeyi değiştirmiyor... Kitabın önsözünde yazıyor "Körfez Savaşı, Türkiye'yi stratejik açıdan ön sı- ralara itmiştir. Sovyetler Birliği'nin dağılması ve Bal- kanlar'daki karmaşa ile birlikte Ankara, Doğu Avru- pa'dan Batı Çin'e kadar uzanan büyük bölgede li- der bir rol oynama konumuna gelmiştir." Peki, bu rolü oynayabilecek güçte miyiz?.. Yanıt: .,, , , ,. . EvetL • ^ V / v , * - . , • Türkiye güçlü bir ülke!.. "Çekirdek kuvveti" de "Si- lahlı Kuvvetler" odağında toparlanıp hem PKK'yi çö- kertmesinden hem de içerden ve dışardan (Iran ve Arap ülkelerinden) geten irtica saldınsını püskürtme- sinden doğuyor. • Dışarda Türkiye için kirni çevreler "askeri demok- rasi" deyişini kullanıyodar; içerde buna bozulanlar var ama iyi ki Türkiye "askeri demokrasi"; yoksa hapı yut- muştuk; karanlığa yuvarlanıp Iran ya da Cezayir gi- bi olacaktık!.. "Askeri dikta" ya da "militer faşizm" yerine ''aske- ri demokrasi" olmak, Türkiye'yi "Doğu Avrupa'dan Batı Çin'e kadar bölgede lider rol oynama" konu- muna getirdi. Haydi siviller, siz de bir şeyler yapın!.. • CENAN BIÇAKÇI'yi (1933-1995) ANARKEN KAHROLSUN EMPERYALİZM! KURTULUŞ SOSYALİZM! YAŞASIN SOSYALİZM! GÜRER BIÇAKÇI BİR BAHAR DAU DAHA KIRILDI... ,t:. c Yiğidimiz KAMER TEYHANİ'yİ (1947-....) kaybettik. Onu 6 Eylül 2000, Çarşamba (Bugün) saat 12.00'de Esenkent Rıfat llgaz Kültür Merkezi önünden alıp, Esenyurt Mezarlığı'nda toprağa vereceğiz. AİLESİ ve ARKADAŞLARI İSTANBUL 5. ASLİYE HUKUK HÂKİMLİĞl'NDEN DAVALI: MUZAFFER YILDIRIM'A DUYURU 1998 488 Davacı Murat Bahadır vekılı Av. Ali Rıfat Aykan taraftndan, davahlar Mennan Hun, Özgür Savat, Muzaffer Yıldınm aleyhlerine açılan tazminat davası sebebiyle; Yukanda taraflan yazılı dava ile ilgili olarak. davalılardan Muzaffer YUdınm'ın, Arzu Ayaktar, No: 3, D: 1 Üsküdaı/İstanbul adresinden, ya- pılan tahkıkata rağmen adresi tespıt edilemediğinden, dava dilekçesi ve dunışma gününün kendisine ga- zete marifetiyle ılanen tebliğine karar verilmiş olup, 19.9.2000 günü saat 10.30'da mahkememızdeki du- ruşmada hazır bulunmadığı, kendisini bir vekil ile temsil ettirmediği takdırde HMUK'nin 213-377. mad- deleri uyannca duruşmaya yokluğunda devam olunacağı dava dılekçesinuı özeti yerine kaim olmak ve ilan tarihinden 7 gün sonra tebligat yapılmış sayılacağı üzere ılanen tebliğ olunur. 26.7.2000. B. Tashih KÜLTÜR • SANAT O.212 293 89 78 (3 HAT) •ıt ALAIN RESNAIS m» ItlUN Fİ1M FESTİVAU ÖOÛIİ monacl BayoOhl PERA (25132 40) 12.OO-14.1S-16.3O-18.45-21.0O KadüîSyMOOA (3370128) 11.1S-13 30-16.0O-18.30-21.15 k KIZIURMAK (425 S3 93 12.15-14 30-16.45-19 00-21 15 KONAK (483 2191) 12.15-14.30-16.45-19.00-21.15 BULUNMA2 KULTUR MERKEZI ı TİYATRO,SİNEIIA,REŞİM IÜZİK,SANATTARİHİEĞİTİMİ Metıriiyat Cod. bjvondo l> fıUHıui Kaf.A No:7 GolotoıoroylSTANBUl Türkiye Sinema ve Audiovisuel Kültür Vakfı tü^ak SİNEMA SEMİNERLERİ 16 Eylül 2000 - 2 Aralık 2000 :• Cumartesi Günleri (Saat: 11.00 -15.00) Dünya Sinema Tarihi • Senaryo Yazımı • Film Yönetiminin İlkeleri • Oyunculuk • Objtkdller ve Kompozisyon • Kurgu • Aydınlatma Ükderi • Füm Kuramları ve Çözümlemesi • Sanat Yönetimi • Füm Yapım Süreci • Seslendirme - Video Kameraları • Sinema Kameralan • Füm Grameri 10212ı 251 (.7 7(1- 24-15ZJ| . 251 S 4 S 1
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle