15 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
2 5 EYLÖL 2000 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA [email protected] 15 Menderes Samancılar, birbiri ardınafUmlerde rol alıyor, kitaplar hazırltyor Uretken ve sorumlu bir sanateı• 'Gönlümdeki Köşk Olmasa' filminden sonra Antonio Rondalli'nin yönettiği 'Derviş ve Ölüm' adlı çalışmada rol alacak olan . Menderes Samancılar, şiirlerinin yanı sıra film gûncelerini de bir kitapta toplayacak. MELTEMKERRAR Tûrk sinemasının önemli karakter oyunculanndan bıri olan Menderes Samancılar, çekimleri süren Danımar- kalı yönetmen Elizabeth Rygard'ın 'Gönlümdeki Köşk Olmasa' fılmınin başkarakterlennden bırini oynuyor. 1970'li yülann Avrupa'ya ışçı göçü- nü farklı bir dille ele alan fılmde, göç eden yoksul bir aılenin parasızlık ve cimnlik ıçınde yaşayan dedesıni can- landınyor. Sanatçı, bu filmin ardından yeni bir çalışmanın çekimlerine baş- İıyor. 'Derviş veÖlüm' adını taşıyan, Ital- yan-Tüık ortak yapımı fılmi Italyan yö- netmen Antonio RondalK yönetecek. Yapımcılığını Ferzan, Asaf ve Sıddık özpetek kardeşlerin sahibi olduğu ASFFflm'in ûstlendiği filmin çekim- leri ekim ayında ve tamamı Kapadok- ya'da gerçekleştirilecek. - 'Gönlûmdeki Köşk Olmasa' için 'Bu filmin arkasındayım' diyorsunuz. FOm, neden bu kadar önemffi? SAMANCILAR- Film, Türkiye'nin en önemli sorunlanndan birini anla- tıyor. Yoğun şıirsel öğeler var ama, tûm anlatılanlar bir trajediden ibaret. tnsanlar ûlkelerini bırakıp yurtdışına işçi olarak gitmeye başladılarsa ülke- de çok ciddi temel sorunlarvar demek- tir. Bu filmde olduğu gibi özellikle 68-72 yıh çok önemli acılann yaşan- dığı zamanlardı. Almanya'ya gidip gelmeyen birçok insan oldu, gelinlik kızlar evde kaldı. kadınlar dul kaldı. Insanlann yurtdışına gitme nedenleri ülkedeki açlık. Hepimizin ailesinden bu acılan yaşayanlar var. Bazılannın belki sonradan eleştireceği gibi bir yoksulluk edebiyatı değil bu! Konu- yu bu bağlamda ele aldığırruzda biz bil- diğımız doğrulan yansıtmaya çalış- bk. Samancılar 'Ben bu ülkenin sanatçısı isem, sorunlannı anlatmakla yükümlüyüm' diyor. (Fotoğraf. SENEM ÖZTÜRK) -Biryabananm böylebirkonuyaeğjl- mesi sizin için ne aıüam taşıyor? SAMANCILAR - Anlatılan şey bu ülkenin gerçeği. Gönül isterdi ki bu- nu bir Türk yönetmen çeksin.. ama bu bir 'Türk fflmi'dir, yabancı olan yönetmenidir. Anlatan Tûrk olur, Da- nimarkalı olur, Alman olur.. bu başka bir şey. Önemli olan evrensel bir ger- çegı anlatabihnek. Açlık çok temel, çok evrensel bir mesele. Neruda'yı okur- ken gözlerimin dolması, Gorki'nin 'Ana'sını okurken yüreğımin sızlama- sı gibi... Bızım meselemızı de bır Da- nimarkalı yönetmen pekâlâ anlatabı- lir. Her şey, yaşanan bütün acılar ül- kedeki açlığın getirdiği sonuçlardı. Ben bu ülkenin sanatçısı isem, sorun- lannı anlatmakla da yükümlüyüm. - Tüm yaşananları bir çocuğun gö- zünden anlatmanuı getirdiği farkhhk nedir? SAMANCILAR-Aslında tamamıy- la çocuğun gözünden anlatılmıyor. Çocuğun gözü gibi, ama yaşanan ger- çek anlatılıyor. O bir motif Dedenin gözünden de anlatılabılır. Daha masu- mıyet taşıyan, daha doğrubir motif ço- cuk. Önemli olan, yönetmenin çağ- daş boyutta bakabılmesı, bır filme şi- ır gıbı evrensellık katabılmesidir. 'Rol akiıgım için pişmanım' - Oynayacağuıız yeni filmden söz edermisiniz? SAMANCILAR - Film Yugoslav yazarMehmetSefimoviç'ın 'Derviş ve Öhlm' adlı kitabından sınemaya uyar- lanıyor. ldam edilen bir yazann mü- cadelesi ekseninde gelişen bir devrim öyküsü. Tamamı Türkiye'de çekile- cek, fakat uluslararası boyut taşıyan bir film. Filmde önce rolümü beğendim. Başrol değıl ama.. baş karakter ben- ce. -Arkaarkayagetenyabancıvapnn- lann dışında, oynayacağmız yeni bir Türk fîlmi var mı? SAMANCrLAR-Ben Türkrye'de en çok ödül alan oyunculardan biriyim.. ama her nedense uzun zamandır Türk yönetmenlerden teklif almıyorum. önümüzdeki baharda bir yerli film projesinde oynayacağım. Yapımcılı- ğını 'Güle Güle' fibnimn yapımcısı Fanık Aksoy üstlenıyor. Film doğuda çekilecek. Hepimizin her gün gördü- ğü ama aklımıza gelmediğı. şakada gjrgırda adını andığımız bır öyküyü içe- riyor film. Herkesi kahkahalarla gül- düreceğine inanıyorum. Bu sıralar TRT için ıki film çektım. Bın Erdo- ğanTokath nın çektığı 'Düber', diğe- riFeyziTuna'nın yönethğı, OrhanKe- mal'in bir yapıtı olan 'Bir Finz Var- dı'. Feyzi Tuna'nın fılmi, bugüne ka- dar oynadığım en kötü projelerden bi- ri benim için. Temposuz bir film ol- du. Ya yanlış bır proje seçildi ya da yö- netmenin duyarsızlığı yüzünden böy- le sonuçlandı. Böyle bır projede rol al- dığım için çok pişmanım. Gorûnenin arkasındaküer~. - Bu yıl da kısa film projekriniz ola- cakmı? SAMANCILAR- Ben prensıp ola- rak her yıl en az iki tane yeni sinema- cının füminde oynuyorum. Bunlar la- sa film ya da tez fılmi oluyor. Bugü- ne kadar yırmi kısa filmde oynadım. Severek oynuyorum bu filmlerde. Genç insanlann bizim sektörümüze gelme- siçok önemli. 'Çağdaş SinemaOyun- culan DernegT olarak zaten genç ye- teneklere her zaman kapımız açık. Desteğimız bu yü ve daha sonra da de- vam edecek. - Senaryo dışmda şür ve öyküler de yazryorsunu2.Su sıralar yenibirşey ya- zryor musunuz? SAMANCILAR - Bir şiir kıtabı çı- karacağım. Kitapta 1974-2000 yılla- n arasında yazdığım eski ve yeni şi- irlerim yer ahyor. Bunun dışında, yıl- lardan ben tuttuğum film gûnceleri- ni bir kitapta toplayacağım. Bir deği- şiklik olmazsa. şıır kıtabım Can, gün- celer de Afa Yayınevı'nden çıkacak. - Ffflm günceferini tutmaktaki ama- cmızneydi? SAMANCILAR - Aslında bunlan yayımlamak dûşüncesiyle tutmadım. Sinemaya başladığım yıllardan bu ya- na edındığım ahşkanlıklardan bıri bu. Geriye dönüp baktığunda nerde, ne zaman, ne yaptığıma daır; film setın- deki yaşadığırmz olaylara kadar ilgınç anekdotlar var. Bu güncelen yayımla- maktakı amacım Türk ızleyıcısıne bır filmin çekilme aşamalannın zorlu şart- lannı göstermek. Bir fılm nasıl çeki- liyor ülkemizde, insanlar nasıl emek veriyorlar, o filmin arka plarunda ne var, bunu yazıyla anlatmak istedim. Gö- rünenin arkasmda ûfcm çeyter var. Ba^ zen de hıçbir yerde, hıçbır zaman ya- şanmayacak güzel arular var. Bunlar ancak yazıyla anlatılabilirdi. Taksim-Tünel arasında '1870Beyoğlu 2000-Bir Efsanenin Monografisi' Küttir Servisi - Yapı Kredi Kültür Merkezi yeni sezona Beyoğlu'nu selamlayarak başhyor. Gecmişten bugüne Beyoğlu'nu çeşitli yönlenyle ele almayı ve yorumlamayı amaçlayan etkınlıkler arasında 4 büyük sergi, 5 ferklı yayın ve geleneksel Sah toplanalan çerçevesinde yapılacak olan Beyoğlu Konuşmalan var. Etkinliğin çekirdeğini 29 Eylül 2000 tanhınde Yapı Kredi Vedat Nedim Tor MüzesTnde açılacak olan Beyoğhı Müzesi tçin Önerfler adlı sergı oluşturuyor. Beyoğlu tarihini, kentsel gelışım, okullar, oteller, büyük mağazalar, dini yapılar, eğlence hayatı, elçilikler gibi ana başlıklar aiünda anlatan sergi, 'bir Beyoğhı Müzesi nasıl olur' somsuna da cevap anyor. Sergıde, Pera Palas'tan Tokatbyan OteM'ne, Gafarta Mevtevihanesi'nden Santa Maria Küisesi'ne, Fransız Sarayı'ndan HoBanda Elçügi'ne, Bon Marche mağazasından satın alınmış bir elbiseden Löbon'un pasta kutulanna, eski tabelalara uzanan objelere, bilgi panolan ve fotoğraflar eşlik ediyor. 1870 Beyoğlu 2000 etkınlıklennin önemli projelerinden biri Beyoğlu Beledıyesı'nın katkılanyla hazırlanan Bir Beyoğlu Fotoromam adlı açık hava sergisi. Taksim-Tünel arasında tstiklal Caddesi'ni boydan boya kat eden sergıde, bu caddenin önemli olaylan, ınsanlan, yapılan büyük panolarla anlatıhyor. Seyyahlarm Pera ızlenimlen, Türk edebıyatında Beyoğlu'nu konu alan, Beyoğlu'nda geçen metinlerden ahntılar da bu serginin parçalan. Beyoğhı'nun unutulmaz mekânı Markiz de özel bir düzenleme ile sergiye katılıyor. Yapı Kredi Sermet Çifter Kütüphanesı Salonu'ndaki Beyoğlu sergisi, Dovarlarm Arkasmda adını taşıyor. tstiklal Caddesı yapılanndan kıliselerin, lokantalann, kurkçülerin, konutlann, okullann, pasajlann görmediğimiz yüzleriyle, Murat Germen'in fotoğrafian aracıhğıyla tanışacağız. Beyoğlu sergılerinın sonuncusu olan Bugünkü Program-GdecekProgram'a 8 sanatçı 12 ayn işle katılıyor. Sarkis, Ayşe Erkmen, Serkan Ozkava, Füsun Onur. Nazh Eda Noyaa, Aydan Mnrtezaoğhı. Gübüm Karamustafa ve Sekla Asal, Beyoğlu'nun farklı mekânlannı kullanarak, Beyoğlu de ılışkilennı kendı sanat yaklaşımlan doğrultusunda ıfade ediyor. '1870 Beyoğnı 2000-Bir E&aacnh Monografisi' projesindeki her sergiye ayn bir katalog eşlik edecek. Proje çerçevesinde Yapı Kredi Yayınlan da 'TürkEdebiyatında Beyoğlu' başlıldı bır seçki hazıriadı. Şükriye Dikmen 'in sergisi Yapı Kredi Sanat Galerisi 'nde Az çizgtyleçokşeyanlattıKühürServisi-EnisBatur "Türkres- minin bem AÜanoVi, hem de Utopia'sı_" olarak tanımlıyor, geçen hafta yaşamı- nı yıtıren Türk resminm önemli ısimle- rinden Şükriye Dikmen'i. Sanatçımn ölümünden önce planlanan Şükriye Dik- men Resim Sergisi Yapı Kredi Sanat Galerisi'nde 8 Ekim'de açılıyor. Şükriye Dikmen'ın kendıne özgü ge- liştırdığı resim üslubunda, Doğu ve Ba- tı uygarlıklanrun son derece nitelikli bır biçimde yorumlanmasmın büyük bir önemi vardı. Şükriye Dikmen 26 Kasım 1907'de Istanbul'da doğdu, Ökokulu Bü- yükada'da tamamladıktan sonra Ame- rikan Kız Koleji'nde okudu. Kolej'den sonra 4-5 yıl boyunca Galata'dakı Mer- kez Bankası nda calıştı. O dönem resim çahşmalan çevresinin ilgisini çeken Şükriye Dikmen, aile dostu olan Feyha- man Duran'ın ısran üzerıne Güzel Sa- natlar Akademisi orta bölümüne 1940 yüında kayıt yaptırdı. Zeki Kocamemi Atölyesi'nde başladığı çahşmalannı Nu- nıDah Berk ile sürdüren Dikmen, Ce- mal Tollu Atöryesi' nden mezun oldu. Le- opoki Levi'nın Akademi'deki çalışma döneminde de Paris Okulu'nun düşün- celerinden etkilenen Dikmen, Akade- mi'yi bitirir bitirmez Paris'e gitti ve üç yıl Fernard Leger, iki yıl da Academie Ranson'da Gustava Singier ve Roger Chastd ile çalışü. Aynca sanat tarihı eği- timi almak için üç yıl Paris Ecole du Lo- uvre'a devam etti. Şükriye Dikmen, 1953 'te Paris'te Ga- j ^ _ lerie Jeanne Castel'de ilk sergisini açtı. Bu sergı basına şöyle yansıdı: "Sanatçnunin- sanı saran son derece sade ve anrtsal desenler veyüzey halinde kullanünuş saf renklerle mej- dana getirdiği nü'krini, portrelerini ve çiçek- lerini sunduğu, Matısse'in saf tonlan ve sade formlanndan, Leger' nin beürtilmiş formlann bütünlüğünü sancı enerjisinden etkileniyor; fakat bu iki ustanın etkisindcn de stynlarak çe- kici, kişisel bir üshıpta yaprtlar veriyor." Paris sergilerinden sonra, 1957'de Edinburg Festivali'ne, 1961 'de Sao Paulo Bienali'ne ve 1962'de ıse Brüksel, Paris ve Viyana'da açılan Türk sanatı sergilerine katıldı. Sezer Tansuğ, sanatçımn üslubunun belir- gin niteükleri balamından yer yer keskinleşen açık sözlü konturlannı, düz renk uyumlannın yüzey katmanlan halinde inşa ettiğini vurgu- luyordu:"Yapıtianndaki derinlik, renk buluş- lan ve sadeUk, bilhassa dikkatimizi çeken öz4- ^alışmalanmın özünü araştırdığınızda sanatımın etûtler, notlar, hafıza ve icat yoluyla oluştuğunu görürsünüz. Lüzumsuz gösteri ve süslü ustalık oyunlanndan uzak, çok mütevazı, içimden geldiği gibi resim yapmaktayım.' liklerdendi. Onun resimde varmak istediği he- def, kompozisyon ve renkte sadeüğe ulaşmak- ü." 1955'te Ankara'da Helıkon Galerisi'nde aç- tığı sergiyi ise VVTIliam Spencer, "Cesur renk kuUanımı, konturiann keskinliği, insanve hay- van figürierinin aşınya varan sadeliğrylebütü- nüyle orijinal" bıçımınde değerlendınyordu. Istanbul Türk-Alman Kültür Merkezi Gale- risi'nde 1962'de açtığı sergi için hocası Nurul- lah Berk ise Şüknye Dikmen'ın yapıtlannda- kı ModigHani etkisinden söz ediyor, değışme- yen üslubunu vurguluyordu: "Şükriye Dik- men'in ilk bakışta yaprtlannı tanıtan bir kişi- liği var. Değişmeden, başka yoüarasapmadan, tek bir görüş ve tekniğe bağh kalışını haün sa- yıhr bir kalite bilmemek imkânsız. Dikmen yo- hına dürüsoukle devam ediyor." Güzel Sanatlar Akademi'sinden mezun olu- şundan 20 yıl sonra, 1968'de açtığı retrospek- tif sergi için Nurullah Berk; "-.Türk resmi içindetamamıylakendinehas gö- rüş veduyuşu, deseni, rengi, çahşma tar- zı, bir baİama konulan, sevdiği ve deği- şfebiçjmlerdetekrarlanıaktankorkma- dığı motifleriyle Şükriye Dikmen, oriji- naDiğe, tek'nğe kavuşmuştur-.'' diyor- du. 1982'de Ankara'da açtığı bir sergi sı- rasında sanatmı söyle anlatıyordu Şük- riye Dikmen: "Az cizgiyle çok şey anlat- mak istiyorum. Sadelikten yanayun. Gördüğüm her şeyi yapmak istiyorum. tnsanlarbeniçok flgflendiriyor.tlgİDçbu(- duğum her insanm portresini yapmak istiyorum. Doğa için de aynı şey söz ko- nusu. Her nesneyi her cantayı kendime göre iiade ediyorum. Resim; kompozis- yon,desenverenküçlüsündenohışur. Bu üçü olmazsa konu da önemli ounuyor. Resmi iyi bifanek, çahşmaktan yüma- makgerekryor." 'Eser sanatçımn değil halkmdır' ŞükriyeDikmenyapıtlan hakkında ko- nuşmayı sevmiyordu: "Çünkü yapdan eser artik onu meydana getiren sanatçı- nın değil, halkmdır. Eser birfilmsesey- redenin, bir khapsa okuyanm, bir tab- loysa da ona bakanuKhr." Desen, sanat yaşamı boyunca resmi- nin temeli oldu. Akademi ve Paris'te özellikle desen üzerine çalıştı. Desen- lerinde ışık ve gölge zamanla ortadan kalkmış, kontur daha da belırgınleşmış, I önemkazanmıştı. Şükriye Dikmen'inya- pıtlarmı; 'nü' ve 'portre'leri içeren fi- gür çahşmalan, peyjazlar, natürmortlar ve so- yut çahşmalar olmak üzere dört ana gruba ayı- rabiüriz.Portresı yapılan kışinin belirgin fızik- sel ve ruhsal özelliklen Dikmen'm yorumuy- la, güçlü bir biçimde izleyiciye sunulur. "Port- reyaparkengeneDDdernodekbakarak.öncede- sen, sonra boyayla çahşınm. Bazen de gördü- ğüm, etkflendiğjm birini, bir şeyi modde bak- maksızm aknmda canbuKhrarak resimkrim. Tablolanmla estetik bir haz uyandırmayı, kişj- lerin gördukleri objekrin bir başka yorumunu sunmayı istiyorum." Portrelerinde realist bir anlayış içınde, ob- jekufve natüralist görüştenuzak, büyük bir sa- delik içinde kişinin karakter ve özelliklenni uy- gun form ve renk düzenı ıçınde veren Şükriye Dikmen'in resmini yeniden tanımak için bü- yük bir fırsat olacak Yapı Kredi Sanat Galeri- si'ndekı sergı. BU AŞAMADA " ŞÜKRAN KURDAKUL Ölümünün 25. Yılında Bedri Rahmi'ye Saygı Şair, ressam, düşün adamı, Karadeniz uşağı, Anadolu gezgini, genç yaşında Paris'in ünlü atölyelerinde çalışan, öğretmenlerin öğretmeni nice Bedri Rahmi var bizim kuşağın anılarında. Renklerin, sözcüklerin tutsağı. Evrenin görke- mi karşısında şaşkınlığa düşünce mistik, derviş; kafası kızınca isyankâr. Her zaman toplum ada- mı. Bedri Rahmi'nin kişiliğini bulduğu 194O'lı yıl- lann Türkiyesi'ni anımsayalım. Çağdaş insanı görenlerle göremeyenler arasindaki çatışkı sü- rüyor. Okumuş muhafazakâr, geleneksel olana düşkünlüğünden kurtulamadığı için savaş ede- biyatı çığırtkanlığına kapılmış durumda. Bu çağ- dışı, faşizm kokan edebiyat anlayışına toplum- sal olgu nrteliği kazandırmak isteyenler Çınaral- tı, Orhun, Gökbörü, Tandırağ vb. dergilerinde top- lanmışlar. Karşrtlan Insan, Ses, Yeni Edebiyat, Servet-[ Fünun, Uyanış dergilerinde çağdaş hümanii** manın ana ilkeleri koşutunda bir edebiyatı ya-' ratma uğraşı veriyor. Doğup büyüduğü yörenin dillere destan tür- külerinde çağdaş bır şıirın ipuçlannı yakalama becerisi gösteren Bedri Rahmi'yi insana dönen edebiyatın yapıcılan arasında görüyoruz. Buluşlan, söyleyişi, resimleme gücü taşıyan söz- cükleriyle özgün bir şair. Edebiyatçı kimliğinin ikin- ci evresi sayılabılecek 1943'ten sonraki yaratı- lannda Yunus Emre'den itibaren Osmanlı sa- raylarına yenık düşmemış pek çok halk ozanı, esin kaynağı oluyor bu şaire. "Ağaç bütün Işık bütün Meyve bütün Benim dünyam paramparça. Büyük bir ayna kınlmış Kınlıp yere dökülmüş Kâinatın içine düşmüş Düşmüş ama paramparça." Çağdaş Türk Edebiyatı'nda belirttiğim gibi in- sanla doğa iç içedir Bedri Rahmi'de. Belirgin özel- lıklerınden biri de betimlemeleridır. Çok değişik betimlemeier yapmayı sevdiği için renkleri ve be- lirleyen sıfatlan da fazla kullanır. Toplumsal te- malan işlerken yergi ve alay öğelerinden yarar- landığı, bildiriden çekinmediği görülür. Ne var ki, şiire çalıştığı söylenemez Bedri Rah- mi'nin. özellikle toplumsal yergi yazmaya heveslen- diği zaman dönemin beğeni ölçülerine de, Türk- çeyedetersdüşen "tahammûr", tasavvur", "kis- ve" vb. gibi sözcükler kullanmaktan rahatsızlık duymaz. Bu nedenle yer yer, etkileyici dizelerin yanı sıra, sönük, çağnşıma kapalı dizelerle kar- şılaşınz. Nâzım Hikmet, Adalet Cimcoz'a yazdığı mektuplann birinde Bedri Rahmi'nin şiirinden söz ederken "Bedri gibi çok kuvvetli bir şairde in- sanı şaşırtan teknik kusuriar var" diyerek, güzel ile güzel olmayanın yan yanalığından doğan olumsuzluğa dikkat çekmiş. Çoğu zaman ilk buluşların coşkusuna kapıl- mış olsada "Sitem", "Karadut" gibi, içtenüğiy- le şiirınin utkusu sayılabılecek ömekler verdiği unutulmamalı Bedri Rahmi'nin. "Yâr, yâr.. seni kara saplı bir bıçak gibi sîneme sapladılar. Değirmen misali döner baş/m Sevda değil bu bir hışım Gel gör beni darmadağın Tel tel çözülüp kalmışım. yâr, yâr, Canımın çekirdeğinde diken Gözümün bebeğinde sitem var." Bedri Rahmi, 21 Eylül 1975'te göçtü dünya- mızdan. 25 yıl olmuş. Bu zaman dilimi uluslann yaşamında da tarihin önemli bir parçası demek. Yaşadığı, yarattığı yıllann nice Bedri Rahmi'sin- den kültür ve sanatımıza çok şey kaldı. I . Antonio Lauro Klasik ötar Bienaii ekimde gerçekleşecek • Kültür Servisi - Sevda Cenap And Müzik Vakfı tarafından düzenlenen Antonio Lauro Klasik Gitar Bienali'nin üçüncüsü 20-25 Ekim tarihleri arasında Ankara'da gerçekleştırilecek. TC Kültür Bakanhğı, Dışışlen Bakanlığı Kültür Işleri Genel Müdürlüğü ve Venezüella Büyükelçiliği'nin katkılanyla düzenlenen bienal 6 gün sürecek. Ankara'da yapılan bienal, bu yılki konserleriyle Eskişehir, Kunkkale, Nevşehir, Niğde, tstanbul, Samsun, Van şehirlerine yayılacak. Şehir içi ve dışında 20 konserin yer alacağı bienal kapsamında aktif katılımcıların yanı sua gitar derslerinin içeriğini merak eden dinleyicilere de açık olan 3 çalışma grubu bulunuyor. Genç yetenekler Kanneci, Toros, Hopstock, Lixi gibi ünlü yorumcular ve gitann büyük üstadı A. Diaz ile tanışma ve deneyimlerinden yararlanma fırsatına sahip olacaklar. Yanşmaya otuz yaşından gün ahnamış tüm Türk gençleri katılabılecek. Bir Türk bestecisi yapıtının çalınması zorunlu olan yanşmamn son başvuru tarihi 2 Ekim 2000. Üç kıtanın temsilcilerinden oluşan jüride ıse A. Diaz, T. Tezuka, J.G. Moreno, M. Toros ve E. Bayraktar yer alıyor. Yanşmarun elemeleri 21-22 Ekim tarihlerinde yapılacak. Yomommni uçıarr yurtnşımn ikJödülaldı • Kültür Servisi - Belanıs'takı Uluslararası Tiyatro Festivali'ne katılan Istanbul Devlet Tiyatrosu'nun oyunu Refik Erduran'm yazdığı 'Yemenimin Uçlan' Türkiye'ye iki ödül getırdi. Oyundaki Zehrâ rolüyle Bilge Şen 'En tyi Oyuncu', Aleksander Kantaria da 'En İyi Yönetmen' ödülüne layık bulundu. 'Yemenimin Uçlan' ABD, Fransa ve Italya'mn da aralannda olduğu 14 ülke arasında başan sağladı.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle