Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
25 EYLÜL 2000 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA
EKONOMI / ekonomiCocumhuriyet.com.tr 13
Aııtalya'da deniz
daşımı projesi
• ANTALYA (AA)-
Deniz Ticaret Odası
(DTO) Antalya Şubesi,
turizm bölgesinde daha
güvenli ulaşımın
sağlanması amacıyla Vali
Ertuğnıl Dokuzoğlu'na
Antalya Körfez tçi Hızlı
Deniz Ulaşımı Projesi'yle
ilgili rapor verdi. Raporda,
"Bölgeye gelen turistlerin
konaklama bölgelerine
ulaştınlması ve tunstık
bölgeler arasında
ulaşımlannın
sağlanmasının
amaçlandığı" belirtildi.
Dünya ekonomisi
büyüyop
• ANKARA (AA)-
Dünya ekonomısinın 2000
yıhnda yüzde 4.2,2001
yıhnda yüzde 3.9, dünya
mal ticaretinin de yüzde
6.5 oranında büyüyeceği
bildırildi. DTM'nin
calışmasına göre ABD,
B.Avrupa ve Japonya'nın
ekonomik büyümesinin
hızlanması ve böylece
2000 yıhnda sanayileşmiş
ülkelerin büyüme oranının
1999'agöreartması
bekleniyor.
tSCdan
hükümete rapor
• İSTANBUL(AA)-
tstanbul Sanayi Odası
(İSO) üretım, istihdam ve
ihracat konulanndaki
sorunlar ve çözüm
önerilerini içeren raporunu
hükümete sunacak.
Hüsamettin Kavi
başkanlığındakı tSO
heyeti, Başbakan Bülent
Ecevit, Devlet Bakanı ve
Başbakan Yardımcısı
Devlet Bahçeli ile Devlet
Bakanı ve Başbakan
Yardımcısı Mesut Yılnaaz
tarafından kabul edilecek.
FetMye'de
kaybı
• FETHtYE(AA)-
Fethiye'de domates üretilen
seralarda 2 yıldır görülen
virüsün ürün kaybına
neden olduğu bildınldi
Fethıye Ilçe Tanm
Müdürlüğü yetkılileri,
yaptıklan açıklamada,
tanm ilacı kullanmanın
virüsün yok edilmesini
sağlamadığını, üretıcılenn
gelışigüzel tanm ilacı
kullanmamalannı istediler.
Yumurtada
kriz'raporu
• KONYA(AA)-
Yumurta üretiminde dünya
14'üncüsüolan
Türkiye'nin, tüketimde
88'inci sıraya gerilediği
bıldirildi. Konya Ticaret
Borsası (KTB) ile yumurta
üretıcilen tarafından
hazırlananraporda,son 15
yılda yahnm teşvikleri ile
Ziraat Bankası'nın ucuz
ışletme kredisi sayesinde
büyük gelışme gösteren
sektörün, "arz fazlası"
nedeniyle ciddı bir krizin
içine düştüğü belirtildi.
Ozelleştıiııe
kurbanına ödeme
• ANKARA (AA)-
Çeşitli kuruluşlann
özelleştirilmesiyle işini
yitiren 11 bin 984 kişiye
4046 sayılı özelleştiraıe
yasası uyannca, 1995
yılından bu yana toplam 6
trilyon 398 milyar 904
milyar lira "tş Kaybı
Tazminatı" ödendı. Yasa
uyannca, kesintisiz 550
gün çahşanlara 3 ay, 1100
gün çahşanlara 4 ay, 1650
gün çahşanlara 6 ay, 2 bin
200 gün ve üstü çahşanlara
ise 8 ay süre ile çahşırken
aldıklan ücret tutan iş
kaybı tazminatı olarak
ödeniyor.
Küreselleşmenin pekiştirdiği gelir uçurumu, pek çok ülkede tehlikeli boyutlarda
İsyan ettiren tafoloANKARA (AA)- Dünya ekonomik sis-
teminin yönlendirilmesi ve düzenli işle-
mesinden sonrmlu iki kurumun (IMF-
Dünya Bankası) yıllık toplantılan
Çek Cumhuriyeti'nin başkenti
Prag'da devam ededursun, hem ül-
keler arasındaki hem de ülke
içinde gelir dağıhmındaki uçu-
nım tehlikeli boyutlara ulaştı.
Bazı ülkelerde gelir dağıhmı oldukça
adilken, bazılannda uçunımlaryaşanıyor.
Gelişmiş ülkelerin milli gelirleri 30 bin do-
lan aşarken, geri kalmış bazı ülkelerin
100 dolarlarda kalması bir yana, ülke için-
• En düşük gelirli yüzde 10 ile en yüksek gelirli
yüzde 10 arasındaki gelir farkı Sierra Leone'de 87
katı buluyor. Türkiye'de en yüksek gelirli yüzde
10 ile en düşük gelirli yüzde 10 arasındaki gelir
farkı ise 14 katı buluyor. Türkiye sıralamada
bazı Afrika ülkelerinin gerisinde.
deki geür dağıhmlannın da gittikçe bo-
zulması, milü geliri 30 bin dolan aşan ül-
kelerde bile yardıma muhtaç insanlannbu-
lunması dünyadaki adaletsiz gelir dağılı-
mını apaçık ortaya koyuyor.
Gelir dağılımının adaletli olup olma-
dığını saptayan gösterge olan Gini en-
deksi, bazı ülkelerde 20'lerde kalırken
(dağılımın iyi olduğu ülkeler), bazılann-
da 60'ıaşıyor. Dünya Bankası'nın "Dün-
ya Kalkınma Göstergekri 2000" rapo-
runda yer alan ve çeşitli yıllan kapsayan
'Artık borçlan silin'
• Prag'da yoğun protestolar arasında
toplanan IMF Karar Komitesi petrol
fiyatlan ve Euro'nun durumunu görüştü.
EkonomiServisi- IMF ve
Dünya Bankası'nın Prag top-
lantılan yoğun protestolar
arasında sürüyor. Binlerce
eylemci dün düzenledıkleri
"temsil" cenaze töreni ile
borç batağındakı ülkelerde
her yıl 7 milyon çocugun aç-
lık ve bakımsızlıktan ölme-
sini protesto ettiler.
tt
Jubike2000"adınıver-
dikleri bu gösteri ile hepsi
baştan aşağı siyahlara bü-
rünmüş olan protestocular
"yoksul ülkelerin borçlan-
nın acflolaraksffinmestnT is-
tediklerini tekrarladılar. Bu
arada Avusturya sınınnda
500 kadar Italyan gösterici-
yi taşıyan bir tren ülkeye so-
kulmadığı için Çek Içişleri
Bakanlığı önünde protesto-
lar düzenlendi.
Çek Cumhuriyeti'nin baş-
kentinde süregelen toplanh-
larçerçevesinde dün IMF'nin
24 üyeh karar komitesi bir
araya gelerek petrol fîyatla-
n ve Euro'nun istikrarsızlı-
ğı konulannı görüştü.
Dünya Bankası Başkanı
James YVotfensohn, ulusla-
rarası piyasada yüksek sey-
reden petrol fıyatlannın kont-
rol altına alınması içinortak
hareket edilmesi gerektiğini
söyledi. VVblfehnsohn yapü-
ğı açıklamada, yüksek pet-
rol fiyatlan ekonomileri pet-
role bağlı üretici ülkelere
olumlu etki etmekle bırlik-
te bundan birçok yoksul ül-
kenin otumsuz yöride etküen-
diğinı belırttı.
'lîretim arttmlaıT
Aynı konuyu görüşen G-
7 Maliye Bakanlan ve Mer-
kez Bankası Başkanlan da
toplantının sonuç bildirge-
sinde, uluslararası piyasa-
larda yaşanan istikrârsızlı-
ğın önlenmesi için petrol
üreticisi ülkelerin üretim-
lerirü arttırmalan gerektiği-
ni belirttiler. Borç batağmdaki ülkelerde çocukburn ölmesi protesto edfldi
verilere göre araştırmaya dahil 104
ülke arasında en adaletli gelir da-
ğılımı Slovakya, Belarus, Avus-
turya, Japonya ve Iskandinav ül-
kelerinde görülürken, Latin Ame-
rika ve bazı Afrika ülkeleri son sı-
ralarda kaldı. Türkiye, ABD'ye
benzer bir gelir dağıhmı ile 70'in-
ci sırada yer aldı.
Gelir dağılımının en iyi olduğu Slo-
vakya'da Gini endeksi 19.5, en düşük ge-
lirli yüzde 10 gelirin yüzde 5.1 'ini; en yük-
sek gelirli yüzde 10 gelirin yüzde 18.2 'si-
ni alıyor. Slovakya'da yüzde 20'şerlik di-
limler olarak da gelirin sırasıyla yüzde 11.9,
yüzde 15.8, yüzde 18.8, yüzde 22.2, yüz-
de 31.4'ü almıyor. Oysa, 62. 9'luk Gini
endeksiyle en kötü gelir dağılımına sahip
olan Siena Leone'de en düşük gelirli yüz-
de 10 toplam gelirin yüzde 0.5'ini, en
yüksek gelırlı yüzde 10 ise yüzde 43.6'sı-
ru elde ediyor.
87 katlık uçurum
Gelir dağıhmı iyi olan ülkelerde en dü-
şük gelirli yüzde 10 ile en yüksek gelir-
li yüzde 10 arasındaki gelir farkı 4 katta
kalırken, Brezilya'da 53, Orta Afrika
Cumhuriyeti'nde 68, Sierra Leone'de 87
katı buluyor.
Türkiye'de toplam gelirin yüzde 2.3'ü
en düşük gelirli yüzde 10'a, yüzde 32.
3'ü ise en yüksek gelirli yüzde 10'a gidi-
yor. Toplam gelirin, yüzde 20'lik dilim-
ler halinde dağılımı ise sırasıyla yüzde
5.8, yüzde 10.2, yüzde 14.8, yüzde 21.6,
yüzde 47.7 şeklinde. ABD de benzer bir
gelir dağıltmına sahip. Türkiye'nin Gini
endeksi 41.5, ABD'ninkı ise 40.8 düze-
yinde. Türkiye'de en yüksek gelirli yüz-
de 10 ile en düşük gelirli yüzde 10 ara-
sındaki gelir farkı ise 14 kaü buluyor.
Türkiye Afrika'nın gerisinde
Adaletli gehr dağılımında Türkiye'yi ge-
ride bırakan ülkeler içinde gelişmiş ülke-
ler dışında Cezayir, Bangladeş, Bulgaris-
tan, Burundi, Kamboçya, Çin, Fildişi Sa-
hilleri, Mısır, Etiyopya, Gana, Gine, Hin-
distan, Endonezya, Jamaıka, Ürdün, Ka-
zakistan, Kırgızistan, Laos, Moğolistan,
Fas, Mozambik, Nepal, Pakıstan, Roman-
ya, Ruanda, Tanzanya, Vietnam gibi çok
sayıda düşük gelirli ülke de var.
DLTNYA E K O N O M Î S t N E B A K I Ş / ERGİN YILDIZOĞLU LONDRA.rgin@ergin.demon.co.uk
Kasım 1999'dan bu yana, Seattte, Da-
vos, Washington, Bankok. Eylül başın-
da Avustralya, Melboum. Kısacası, ne-
rede bir uluslararası toplantı yapılsa ora-
da, kitleler sokaklarda. öfke ve isyan ru-
hu güçleniyor. Hava değişti! Giderek da-
ha geniş kitleler, önce küreselleşmeye
karşı seslerini yükselttiler, sonra bu ses
htzla antikapitalist bir renk kazanmaya baş-
ladı. Bu öfke ve isyan yarın Prag sokak-
larını dolduracak.
Eyiemler korkutuyor
1980'lerde ve 90'iarda dünya halklan-
nın üzerinden buldozer gibi ve hiç gözle-
rini kırpmadan geçen güçlerin öz güve-
niyse hızia dağıltyor. Kapitalist toplumun
en temel özelliklerinden bırini, sınrf sava-
şımını, arttiemperyalıst direnışı tekraranım-
sayan, küreselleşmenin öznesi dev şirket-
lerie, küreselleşmenin düzenleyıcısi ulus-
lararası kuruluşlann yönetim kurullan, "in-
san haklannı, çevreyi ve işçi haklan-
nı" korumak üzere inisiyatifler açıklama-
ya başladılar. Dün burunlanndan kıl aldır-
mayanlar ("Alternatif yok!"), bugün dert
anlatmak için sivil toplum örgütleriyle,
sendikalarla ortaktoplantılar düzenleme-
ye çalışıyorlar (The Economist. 23/09).
Birteşmiş Milletler, dev şırketlerle ışbir-
liği içinde, insan haklannı ve çevreyi ko-
rumak için bir Global Compact'ı açıkla-
dı. BM'nin hiçbir yaptınm gücü olmadığı
için, uluslararası şirketlere şirin gözük-
mek için seve seve bu belgeyi imzalıyor-
lar. IMF ve Dünya Bankası, yönelimle-
nni salt büyüme hedeflerini aşacak bir
şekilde yeniden gözden geçirmeye baş-
ladıklarını açıklıyor (Drift at the Worid
Bank: VVashington Post, 24/09).
OECD1970'lerden kalma Çokuiusiu Şir-
ketier Davranış Kılavuzunu raftan indir-
di, herturlü kuralı ve denetim olanağını nef-
retle karşılayan şirketlerin moralini bozdu.
Nike, işçileri arasında bir anket yaptı ve
şu hayret verici gerçeği keşfetti: "Işçiler
daha iyi sağlık hizmeti ve eğitim isti-
yoriar." Bu tarbşmalar, bu yıl Amerikan Mer-
kez Bankası'nın saygın ekonomistlerie
yaptığı yaz toplantısının gündeminde de
ön sıralardaymış (The Nation, 2/10/00).
Meribourn'da da aynı sahne
Eylülde, Prag yaklaşırken bu korku gi-
derek yoğunlaştı. 11-13 Eylül'de Melbo-
um'da Dünya Ekonomik Fonımu var-
dı. IMF, Dünya Bankası gibi uluslarara-
sı kuruluşlar, çokuiusiu şirketlerin temsil-
cileri, küreselleşmeyi tartışmak için top-
landılar. Son aylarda gelenek haline gel-
diği gibi, dışarıda 15-20.000 kişilik bir pro-
testocu grubu polisle çatışırken içerde,
Goldman Sachs'ın Başkan Yardımcısı
Yarın Prag...
Pragyald3ştıkça,ey1eminanti<aprtaistiçeriğte
Kenneth Curtis. küreselleşme sürecine
ilışkın şöyle dıyordu: "Bugün yaşanan
devrim 1890-1920 dönemindeki dev-
rim kadar büyüktür... 1990'larda çö-
züm piyasadır demek işi basrte indir-
gemekti. Gündeme alınması gereken
sorunlar çok daha geniş kapsamlıdır."
Avustralya Başbakanı da toplantıda
yaptğı konuşmada, IMF "reformlan" üze-
rine "Ekonomik reformlann amacı in-
san içerikltdir, insarun mırbuluğu ve ge-
Hşmesiyte ilgilidir. Reformlar halka bun-
lan sağlamıyorsa uygulamaya değ-
mez" dedi ve ekledi: "Uyum sağlamayı
koiaylaştıracaktedbirter alınmazsa kü-
reselleşmenin geleceği tehlikeye gi-
rer." Uluslararası danışmanlık şirketi Art-
hur Andersonun yönetim kurulu başka-
nı Vemon Ellis ise daha kötümserdi:
"KüreseHeşmeye karşı tepkilerin için-
den derin sorunlar çıkabilir, hatta sa-
vaşlar patJak verebilir..." "Kimi gerek-
li düzeltmeler yapılmazsa muazzam
bir karşı tepki oluşacaktr. Çünkü libe-
ral piyasa ekonomistnin güçleri gelir da-
ğılımında, sağlık ve eğitim hizmetleri-
nin kullanımında eşrtsizlikteri derinleş-
tiriyor..." "Ülketer arasındaki farklar de-
rinleştikçe derin sorunlarta, belki de
savaşlaria karşılaşacağız." (Aktaran
WSWS, 16/09)
Aynı günlerde Financial Tımes bir yo-
rumda (11/09), kapitalizmin popülarite-
sini kaybetmekteolduğuna dikkati çeki-
yordu; "Bat'nın siyasi gündeminde
şirketteri eieştiımek yakın zamana
kadar maninal bir konuydu. Ama ar-
tk hava değişti'' dedikten birkaç parag-
raf sonra ABD ekonomisryle ilgili olarak,
"Eğer, piyasa karşrtı duygular, eko-
nomik büyüme sırasında bu kadar
güçlüyse, gidişat tersine döndüğün-
de, küreselleşme aksadığında, işsiz-
lik artbğında ne olacak" diye soruyor-
du. FT'nin aktardığına göre, serbest pi-
yasa vaat ettiklerini verememiş ve "yük-
selen refah dalgası tüm kayıklan de-
ğil yalnızca yatlan kaldınmıştT.
Antikapitalist tepki ürküttü
Prag yaklaştıkça küreselleşmeye kar-
şrt tepkilere, özellikle de bunlann antika-
pitalist içenğıne ilişkın endişeler yoğun-
laştı. Antikapitalizm konusunda en de-
neyimli dergi şüphesiz, 1850'lerden beri
yayımlanan The Economist. Bu hafta
The Economist antikapitalist tepkilere bir
başyazı, üç sayfalık da geniş bir özel bö-
lüm ayırdı. Kapak da bu konu üzeriney-
di. Dergi, küreselleşmeye karşı tepkilerin
antikapitalist özelliğini hemen saptıyor,
buradan hareketle, protestoculann en az
iki konuda haklı olduğunu kabul ediyor-
du: "Bimcisi, günümüzün en önemfi so-
runu üçüncü dünyadaki yoksulluktur.
Ikincisi: Küreselleşme geri çevrilebi-
lir. Küreselleşme karşrtı hareketi ve
onu destekleyen kamuoyunun duygu-
lannı bu kadar tehlikeli yapan işte bu
iki konuda haklı olmalandır." Artan yok-
sulluğu salt III. Dünya'ya ait bir sorun-
muş gibi sunmak ise yine derginin sık sık
başvurduğu saptırmalardan biriydi.
Bir ironi üzerine
Son yıllarda, sıkça rastladığım ironi yük-
lü bir ifade bir kez daha karşıma çıktı bu
hafta: "Bugün sosyalizmden yalnızca
kapitalistler korkuyor. Sosyalistlerin
büyük bir kısmı ise kapitalizmin ebe-
di olduğuna ikna olmuş durumdalar"
(Monthly Revievv, Eylül 2000). Gerçek-
ten de sol (sosyal demokratlar da dahil)
açısından, bir süredir, tarihin rüzgân ke-
silmiş gibiydi. özgürlük gemisi, erimiş
katran yapışkanlığındaki ideolojik bir ka-
ra parçasının açıklannda öylesine salla-
nıyordu. Buradan, "Nediberalizmin si-
ren şarkılan geliyordu: Küreselleşme,
geri çevrilemez, engellenemez, her-
kes için en iyi ve mümkün gelecek bu-
dur"; "Kapitalizm aşılıyor, bilgi çağı
başladı..." Bu şarkılann tılsımına kapı-
lanlar, kısa sürede gidip bu katrana sap-
landılar. Orada, önce, daha hakça, demok-
ratık (eşıtlikçı, özgür, sömürüsüz) bir dün-
yanın kurulabileceğine ilişkin umutlannı,
sonra da hızla hafızalannı yitirdıler.
Tam sol, kapitalizmin doğasına ve
tarihine ilişkin hafızasını kaybederken, var
olarnn değiştrilemezliğine inanmaya baş-
larken bizzat kapitalizmin içinden kimi
sesler yükseliyor. Milyarder yatırımcı
Sorostan başlayarak I. Clinton yönetiminin
çalışma bakanı Robert Reich, Dünya
Bankası'nın eski baş ekonomıstı Stil-
gizt, Morgan Stanley Dean Wrtter'ın
baş ekonomisti Stephen Roach, That-
cer'in eski danışmanlanndan, London
School Economics'ten Prof. John Gray
gibi birçok "saygın " ekonomist, küresel-
leşmenin demokrasiyi, hatta kapitalizmi
tehdit eden yıkıcı süreçlerine dikkati
çekiyorlar, serbest piyasa dogmatizmine,
IMF pdrtikalannın kronik başansızJığtna kar-
şı uyanyorlardı.
19. yüzyılın sonunda yaşanan bir ön-
ceki küreselleşme sürecinin sonuçlannı da
hatırtatan kapitalizmin bu "organik ay-
dınlan", adeta sosyalizmin tekrar geri
gelmesinden korkmaya başlamışlardı.
Şimdi, onlann korkuyla bekledikleri hava
değişikliğı gerçekleşti, korktuklan kitlesel
hareketler başladı. Peki ya sol? O da bu
yeni dönemin özelliklerini, artan sayıda sen-
dikanın küreselleşme karşıtı eylemleri
desteklemeye başlamasının anlamını kav-
rayabilecek, getirdiği olanaklan değer-
lendirebilecek mi?
www.
ANKARA PAZARI
YAKUP KEPENEK
Küresel Yurttaş, Ulus
, Türkiye küreselleşiyor. Hem de tam anlamıyla. Ba-
kınız nasıl? Bizde "dilekçe" önemlidir. Dilekçe hak-
kı, belki de öbür haklardan önce tüm anayasalanmı-
za girmiştir. Eskiden dilekçelere damga pulu yapış-
tınlırdı; sonralan kaldınldı; dilekçe vennek kolaylaş-
tınldı. Diğer özgüıiükler kısılırken dilekçe özgürlüğü
genişletildi, yaygınlaştnldı. Verilen dilekçelerin pek ço-
ğundan hiçbir sonuç alınmasa da dilekçe hakkına halk
sıkı sıkıya sanldı. O kadar ki Uğur Mumcu'nun de-
yimiyle bir pulsuz dilekçe, özgürluklenmizin tek da-
yanağı oldu.
Geçen günlerde bir kamu görevlisi, IMF Türkiye Ma-
sası Şefi Cottarelli'ye bir şikâyet dilekçesi verdi. Cot-
tarelli'ye bir çalışanın dilekçe vermesi kayda alınma-
lıdır; tarihsel öneme sahiptir. Neden mi?
Bu dilekçe, Türkiye'nin küreselleştiğinin gerçek bir
kanıtıdır. Bundan daha büyük kanrt bulunamaz. Dü-
şünün ki, bir yurttaşımız, yöneticisine ya da yöneti-
cilerine başvumnuyor. Onlan bir yana bırakryor. Son-
ra, Millet Meclisi'nin anlı şanlı bir Dilekçe Komisyo-
nu var, oraya da başvurmuyor. Sonra, hükümetine
de. Bu ülkede onun dileğine yanıt verecek yönetici-
ler bulunamıyor; daha doğrusu bulamayacağını bili-
yor. Ya diğer başvuru noktalan? Yurttaşın sorunlan-
na çözüm arayacak ve başvuracağı bir meslek ör-
gütü yok. Sendikası yok; varsa bile, ondan da umu-
dunu kesmiş. Başvuracağı siyasal partisi de yok;
partisi duyarsızlaşmış. Yurttaşın sığınacağı yer kal-
mamış; imama da gitmiyor, doktora da. Cottarelli'ye
başvuruyor. Türkiye küreselleşiyor.
• • •
Bu işin yan-gülmece tarafı. Gelelim konunun özü-
ne. Önce bir alıntı yapalım. Geçenlerde Taha Akyol
Milliyet'teki yazısında (Yeni Milliyetçilik, 8 Eylül Cu-
ma) "Gerçekten, hiçbir ideolojinin 'dünkü metinle-
ri'nde bugünkü 'küreselleşme' öngörülmemiştir" di-
yor. Bu tümcenin hemen önünde bir MHP bildirisin-
den alıntı var. Şöyle: "Ziya Gökalp 'halka doğru' de-
mişti. Buna birkavram daha ekliyoruz. 'Halkyukan-
ya dogru' diyoruz. Bunun yolu demokrasidir, dışa açık
ekonomik gelişmedir."
Önce, küreselleşmenin eski metınlerde öngörulme-
diği görüşünün dogruluk derecesı tartışma götürür.
Kapitalizmin dünyaya yayılmasının, bu üretim biçi-
minin niteliği gereği kaçınılmazlığı; kapitalizmin bir dün-
ya küreselleşme tartışmalanndan çok önce sosya-
list düşüncede oldukça yaygın olarak vardır. Sol dü-
şünce ile ilgili olmamakla birlikte küreselleşme konu-
sunda yorum yapan pek çok iktisatçı, ana başvuru
kaynağı olarak K. Marks ve F. Engels'in kaieme al-
dığı 1848 tarihli Komünist Parti Manifestosu'nu alı-
yor. Manifesto'nun, feodalizmden kapitalizme geçiş
ve kapitalizmin dünya pazan yaratması, nedenleri
ve sonuçlanyla ele almıyor. Ozellikle, Manifesto'da yer
alan "Burjuvazi, üretim araçlannda ve onunla üretim
ilişkilerinde ve bunlarla bütün sosyal ilişkilerde sü-
rekliolarakdevrimyapmazsa varolamaz"tümcesi bu-
nun kanrtı olarak almıyor. Üretim araçlannı yenileme
teknolojiyie olur, değişimin itici gücü yeni üretim
teknolojisidir. Manifesto devam ediyor "Burjuvazi, üre-
tim arçlannın hızla geliştirilmesi ve iletişim araçlan-
nın kullanımında sağlanan çok büyük kolaylıklaria, en
barbarolanlar da dahil, tüm uluslan uygahığa katar".
Bu ve benzeri tümcelerle, Manifesto'dan çok daha
geniş alıntılar yaparak küreselleşmeyi yorumlayan-
lar hiç de katıksız bir Marksistler değıldir; ömeğın ABD
Stanford Üniversitesi'nden Nathan Rosenberg'dir
(Exploring the Black Box, Cambridge University
Press, 1994, s. 89-90).
Sonra, bu bağlamda halkçılık yorumuna da de-
ğinilmelidir. Halkçılığın Gökalp çizgisinde yorumlan-
ması doğrudur. Ancak halkı yukan çekmenin iki ara-
cı, demokrasi ve ekonomide dışa açılma, yeterii de-
ğildir. Burada çok önemli bir öge eksiktir Bireyin ya-
ratıcı yeteneklennı gelıştırmek ve bunu toplumsal
olarak yapmak. Aslında Gökalp'ın halkçılık anlayışı
tarihsel kökeniyle sosyalizmin bir kolu ya da uzantı-
sıdır; türevidir. Şimdilerin sağcı, çoğu kez yan faşist,
Avrupa halk partileriyle bir ilgisi yoktur.
Gelgelelim, Gökalp'ın halka doğru görüşünün uy-
gulamaya konülduğu dönem, eğitimin biıiiği ilkesi-
nin yaşama geçirildiği ve buna bağlı olarak parasız
yatılı ögrenim uygulamasıyla, halk çocuklannın top-
lumsal, ekonomik ve kültürel yapı içinde dikey yük-
selmesinin yollannın açıldığı dönemdir. Ancak bu
yöntemle, çocuklann ve gençlerin yaratıcı yetenek-
leri geliştirilebilirdi. Laiklik bunun temelidir. Cumhu-
riyet ile ekonomik ve toplumsal gelişmenin ana itici
gücü yapılan, daha sonra Köy Enstttüleri ve Halkev-
leri ile genişletilen bu anlayış, üzülerek belirtilmeli ki,
1950'lerden başlayarak, adım adım terk edildi. Gü-
nümüzde de iyice yok edildi. Türkiye eğitim düzeni,
çocuk sahibi ailenin parasal durumuna göre sınıflan-
dı, kesitlere aynldr, bir bölümüyle çöktü; bağnazlaş-
tı ve de kastlaşt. Böylelikle sınrfsal geçişler sınırlan-
dı. Bu olgunun uzun dönemde ekonomik toplumsal
değişimi olumsuz yönde etkilemesi kaçınılmazdır.
E^ger küreselleşme gerçekten isteniyorsa bunun ön-
koşulu, beyin gücüyie üretimi olabildiğince yaygın-
laştırmak ve toplumsallaştırmaktır. Bu da ulusal bir
yenilik programıyla olur. Bunu yapamazsanız, yurt-
taşlannız, beyne dayalı üretimlerryte degil, dilekçe-
leriyle küreselleşir.
e-posta: yakup@metu.edu.tr
Tihk^MikiigikAmerika
ANKARA (AA)-Ya-
şam tarzı, tüketim alış-
kanlıklan, televizyon ve
sinema sektöründeki tar-
tışılmaz hâkimiyeti bir
yana, ABD'nin, Türki-
ye'deki ekonomik yatı-
nmlan da oldukça önem-
lı düzeyde bulunuyor.
Hazine ve Dış Ticaret
Müsteşarhğı verilerin-
den yapılan derlemeye
göre Türkiye yabancı
sermaye toplamı 151.6
trilyon lira olan 318 ABD
firması faaliyet gösteri-
yor.
Ithalatın yüzde 7.8'i
ABD'den yapıhrken ih-
racatın yüzde 11.2'si bu
ülkeye gerçekleştirih'yor.
Türkiye'de bu yıl hazıran
sonu itibanyla giriş izni
verilen toplam 26 milyar
754.7 milyon dolarlık
yabancı sermayenin 3
milyar 41.2 milyon do-
larını ABD sermayesi
oluşturuyor. ABD, Tür-
kiye'ye giriş izni veri-
len yabancı sermaye için-
de, 5.3 milyar dolarlık
pay alan Fransa, 3.5 mil-
yar dolarlık pay alan Al-
manya'dan sonra üçün-
cü sırada bulunuyor.
.com.tr