15 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
-23 EYLÜL 2000 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA 17 Diinden bugiine Başbakan Bülent Ecevit'in 24 Mayıs 1958 günü Ulus gazetesinde yazdığı ve "Atatürk'ün Emaneti" adlı yazısı elimize geçti. Okuyalım: "Bazı çevrelerdeki irtica kıpırdanışlannın gitgide daha saldırgan hale geldiğini görmek, bütün devrimci Türklere kaygı veriyor. Bu kıpırdanışlarda, Demokrat Parti'nin müsamaha sınıriannı aşıp gizli ve açık teşvike kadar varan tavizci ve istismarcı politikası büyük rol oynamıştır. O yüzden adalet cihazı bile, ancak bazı devrimci yurttaşlann ihbar ve ısran üzerine harekete geçebilmiştir. Fakat adli işlemin ne yönde geliştiğinden yurttaşlar habersizdirier. Çünkü, iktidar partisini güç dunıma düşürebilecek her dava konusunda olduğu gibi, bu konuda da gizlilik karan vardır. ... Acaba Ankara Cumhuriyet Savcısı, mesela Nurculuk hareketinin son tehlikeli belirtileri hakkında, bu hareketle ilgili davalar hakkında hiçbir şey duymamış, birçok gazete ve dergilerin bu konuda yayınladıklan haber ve yazılannı okumamış mıdır? Yoksa Ankara Cumhuriyet Savcısı'nın 'inkılâplara sadakat' ölçüsüne göre bütün bu kıpırdanışlar 'inkılâplara sadakatsizliğe dalâlet' etmekten uzak mıdır?" 1958'deki Ecevit, savcıları gericiliğe karşı göreve çağınyor. Ya bugün? SIK KANSU SSK Elden GidiyorSSK'yi yeniden yapılandıran kanun hükmünde kararnamede SSK Yönetim Kurulu'na verilen bir yetki şöyle tanımlanıyor: "Kurum adına gayrimenkul alınması, satılması, sahip olduğu gayrimenkullerin kullanma, değerlendirme, idare edilme, tahsis şekli, gayrimenkuller üzerinde özel veya tûzelkişiler ile yap-işlet-devret ya da işlet-devret modeli ile işlerin yaptınlması hakkında karar vermek." Gündelik deyimle SSK Yönetim Kurulu, SSK hastanelerini ve hizmetlerini özelleştirebilecek... Inanmıyor musunuz? O zaman kararnamedeki "Sağlık işletmeleri" başlıklı maddeyi açalım: "SSK'nin mevzuat gereği hizmet vermekle yükümlü olduğu kişilere sağlık hizmeti vermek ve protokolde belirtilen süre sonunda mülkiyeti, işletme ve diğer haklan ile biriikte kuruma devredilmek üzere; mülkiyeti kuruma ait olan, intikal eden ya da tahsis edilen gayrimenkuller üzerinde . özel veya tüzel kişiler eliyle sağlık işletmesi kurulup işletilmesine veya kurulu bulunan kurum sağlık tesisi ya da işletmesinin yeniden modernizasyonu ve organizasyonu yapılarak işletilmesine kurum yönetim kurulunun teklifi ve bakanlığın onayı üzerine izin verilebilir." Yani? SSK üyeleri, kararname çıktıktan sonra kendi hastanelerinden, kendi arazilerinin üzerine kurulacak tesislerden sağlık hizmeti "satın alacaklar". Bir başka hüküm: "Sağlık hizmeti veren her bir sağlık işletmesinin yönetim kurulu; sağlık tesisinin bulunduğu il veya ilçedeki mülki amir veya temsilcisi başkanlığında, belediye başkanı veya temsilcisi, işletme mûdürü, başhekim, teknik ve destek hizmetler müdûrü, işçi temsilcisi, işveren temsilcisi ve işletmede çalışan personelin temsilcisi olmak üzere toplam sekiz üyeden oluşan bir kuruldur." Bu ne demek? Işçilerin birikimleriyle gerçekleştirilmiş SSK hastanelerinin yönetimi, tesislere katkısı bulunmayan kesimlere devredilecek! Düşünün bir kere, kararname yürürlüğe girdikten sonra başkentin altını üstüne getiren Ankara Anakent Belediye Başkanı Melih Gökçek, SSK Ankara Dışkapı Hastanesi'nin yönetiminde temsil edilebilecek... SSK elden gidiyor, işçilerin haberi yok. AyhanSanhan, Ünye'de beşinci sınıfa giden bir ayakkabı boyacısı çocuk ile yaptığı röportajı Eğit- Der'in yayın organı "abe- ce"deyayımladı: - Burası Türkiye'nin han- gi coğrafi bölgesinde kalı- yor? - Coğrafi bölgesinde. - Türkiye'de kaç coğrafi bölge var? - Altı. Boyacı çocukla röportaj - Peki alb olsun. Burası onlardan hangisi? - Akdeniz Bölgesi. - Akdeniz Bölgesi olur mu? Şu denizin adı ne? - Akdeniz. - Afe Akdeniz'iyahu, bak- sana, rengi ak mı? - Ak değil. -Yane? - Yeşil. Sürüp giden röportajdan çıkan sonucu Sanhan şöy- le özetliyor "Boyacı, belediye parkın- dadolaşıyor. Nasibinianyor. Çocuk parkına sırtını dönü- yor. Çokacıkıncaekmekyi- yor. Askeriik için para birik- tiriyor. San ktz bacağını açı- yor. O, kızSara bakmıyor. Ba- bası kahvede oturuyor. Okulda öğretmenler para istiyor. Vermeyeni dövüyor. Mûdüraltına Mercedes çe- kiyor. Kaymakam 'Isteye- mezler' diyor. Onye, Sam- sun'a bağlı, ama nedense valisi Ordu 'da oturuyor. Bu para toplama işine ne de- diği bilinmiyor. BurasıAkde- niz Bölgesi. Bu deniz Akde- niz. Rengi yeşil." ISSIZ ODA YAZILARI VEDAT ÖZDEMtROĞLU Tiirk Edebiyaü Kaç KHometre Geride? Tartışılıyor; Türk edebiyatı- nın geri kalmasından Marksist- ler mi sorumlu? Son gündem bu. Türk edebiyatının geri kal- mastndan şu ya da bu kesimi sorumlu tutmak için öncelikle lığını kafadan gerekiyor. Niye? Edebiyatı kim, neye göre ölçüyor? Bir ülke edebiyatçılannın toplam kitap satış sayısına göre mi? Ulus- lararası ödüllerin toplamına gö- re mi? Medyada bahsedilme oranına göre mi? Nasıl oluyor bu? Edebiyat, bilim ya da tekno- loji değil ki rakamların diline çevrilebilsin! Tek bir roman, tek bir öykü, tek bir şiir, tüm ede- biyatı tek başına değiştirebilir. Yoksa futbolda olduğu gibi, edebiyatta da bir "Şampiyon- larLigi" var da bizim mi habe- rimiz yok? "Batılı" bizi daha çok sevip övdüğü zaman mı ilerlemiş sayılacağız? Ya da Batı'nın benimsediği edebiyat- çılarımız yanlış yolda mı? Bu arada, biz ne oluyoruz, bizim ilgi veyargılanmızın hiç mi öne- mi yok? Siyasette olduğu gi- bi, edebiyatta da hep daha uy- gar toplumlara yaranmakla mı geçecek ömrümüz? Biz, bir ki- tabı ya da yazan değerlendirir- ken onun milliyetine ve diline bakmıyoruz, yazdıklanna bakı- yoruz. Çünkü dili ne olursa ol- sun, sanat ve edebiyat ayn bir dünya. "Şu toprakta şu bitki yetişir" der gibi, edebiyatçıyı yerel kimliğiyle sınırlı tutmak, edebiyatçılara "folklor ekibi" gibi yaklaşmak doğru mu? Elbette, dünya sınırlara bö- lünmüş ve bu sistemin bütün yönleri hayatayansıyor. Biz bir Ingiliz ya da Amerikalıyla ta- nıştıöımız zaman bize ilk soru- lan, Ingilizce bilip bilmediği- miz. Bilmemiz normal, bileme- yişimiz anormal karşılanıyor. Oysa bizim de bir dilimiz var ve biz kimseye "Peki, sen Türk- çe biliyor musun" diye sormu- yoruz. Çünkü onun dili aslolan. Onun dilini konuştuğumuz öl- çüde uyganz. Niçin? Çünkü o daha zengin; bu kadar basit. Türkiye'de elini sıcak sudan soğuk suya sokmayan genç- ler, Ingiltere'ye gidip Ingilizce öğrenmek uğruna çocuk bakı- cılığı yapıyor. Gerçek hayat orada da biz sanal mıyız? Ây- nı genç Farsça ya da Arapça öğrenmek için aynı çileye kat- lanır mı? Hayatın pratiğini siyaset, si- yaseti de ekonomik altyapı be- lirliyor. Fakat yaşamsal öneme sahip bir sanat dalı olarak ede- biyatı, tüm sanatlar gibi, gün- lük yargılardan uzak tutup ko- rumamız gerekmez mi? Türk edebiyatı neye göre ge- ri kalmış? Siyasal olarak, insanoğlu- nun en büyük düşü olan sınır- sız, sınıfsız dünya hedefi beyin- lere gireli çok olmuştur. Ne ka- dar tökezlerse tökezlesin, bu amaca bağlıjjk ve bu ugurda rriücadele bitmeyecek. Sömü- rü tamamen kalkana kadar in- sanoğlunun insanlığa karşı so- rumluluğu da bitmeyecek. Ta- rihin "ilerici gündemi" böytey- ken edebiyatın daha üretildiği andan itibaren herhangi bir şehre, ülkeye, eyalete değil in- sanlığa mal olduğunu iddia et- mek yanlış mı? Edebiyatı, var olan günlük yargılardan ve eko- nomik göstergelerden olabildi- ğince uzak tutup büyülü bir dünya gerçeği olarak kutsa- mak gerekmiyor mu? Türk ede- biyatı, Türk lokumu gibi bir ol- gu mudur? Fakat, doğru, Türk edebiya- tı Marksistler yüzünden geri kalmıştır! Marksistler olmasa, bugün Türk edebiyatı doruklar- da olurdu! Zaten Türk turizmi- nin, Türk el sanatlannın veTürk Kuşu'nun geri kalmışlığı da Marksistlerin eseridir! Eğer edebiyatımızı geri bı- raktıracak sayı ve güce sahip Marksistimiz olduysa ne mut- lu bize! insanlık ve doğa için en akılcı çözümleıi üreten Mark- sizme bak; sen gel, Türk ede- biyatını geri bırak! Zaten işkencenin sebebi de Marksistler. Onlar olmasaydı kimlere işkence yapılırdı? Marksistler olmasa kimler idam edilir, kimlerin kitapları yakılır, kimlerin hayatı karartı- hrdı? Araştırılsın, satanizme bile Marksistlerin yol açtığı ortaya çıkar! Nasıl çıkar, ben bilmiyo- rum, ama uzman çok, onlar bir açıklama yapartar. Bence Marksistlere, Türk edebiyatını değil de Türk Mark- sizmini niçin geride bıraktırdık- lannı sormak gerek. Türk Mark- sizmi olur mu? O olursa bu da olur! Toplumsal bilinçlenmeden, örgütlü direnişten, bireysel çı- kışlan bırakıp tüm dünya maz- lumlan adına mücadeleden so- rumlu tutulmalı öncelikle Mark- sistler. Asıl gündem buyken edebiyatı, skorlan olan biroyun gibi görüp faturayı belli bir ke- sime çıkarmak ne fayda sağ- lar ve geleceği nasıl değişti- rir? Bu saptamayla Marksist- ler ve edebiyatımız kaç günde değişir? Sonuçsuz tartışmalar sadece reklama yarar. Ey Marksistler! Önce edebi- yat, sonra Marksizm! Ey işçiler! Atın elinizden kumanda aletlerini; kitap okuyun ve de okutun! ; Bir soru, bir yanıt! - CHP ile FB arasındaki benzeriik nedir? -Birini yönetenler "altı yabancı" kuralından habersiz, diğerini yönetenler "altı ilkeyi" hayata geçirmekten!.. (Bu arada Beşiktaş-F. Bahçe maçında, tinerci çocuğu tekme tokat döven Ahmet Ham adlı kalpsiz kişiyi kınıyorum!) Şaşkınlık Eski Din Öğretimi Genel Mü- dürü Ahmet Gül, Hikmet Uluğ- bay Milli Eğitim Bakanı olana değin yıllarca o makamda otur- muş, egitimin dinselleşmesi için çaba harcamıştı. Gül'ün sorum- luluğu altında çıkanlan "Din öğ- retimi Dergisi" buna bir örnekti. Bu derginin 1993 yılında yaytm- lanan 43. sayısında, çocuklann ilkokul 4. sınıfa gelene değin inanma alanına en duyaıiı oldu- ğu 4-10 yaşlan arasında din eği- timinden uzak kaldıkları, ilgileri- nin başıboş bırakıldığı gerekçe- siyle "Din kültürü ve ahlak bilgi- si dersleri ilkokul 1. sınıftan baş- layarak okutulmalı" önerisi dile getirilmişti. Aynı dergide, din kül- türü ve ahlak ders programlan- na "Kuranı kerimiyüzünden oku- mayı öğretme" ünitesinin konul- ması da istenmiş, bunun gerek- çesi de şöyle açıklanmıştı: "Çocuklanmızın Kuran'ı öğ- renmemeleri bir boşluktur. Bu ihtiyacın karşılanacağı yer de okullardır." Okulları tümüyle medreseye dönüştürmeyi amaçlayan bu önerilerin gelişmesine öncülük eden Ahmet Gül'ün başkanlığı- nı sürdürdüğü Türkiye Din Eği- timi Vakfı'nın 1999'da çıkardığı takvimde halifelik övülmüş. Şa- şırtıcı değil. Son görevi Özel Eğitim Hiz- metleri ve Rehberlik Genel Mü- dürlüğü olan Gül'e, yeniden "gü- zel ve tüzel"bir makama taşına- bilmesini engellememek ama- cıyla "uyarma ve kınama" ceza- sı verilmesi de şaşırtıcı değil. Yıl- lardırgericilik üreten Milli Eğitim Bakanlığı'nın tutucu kadroları birbirlerini kayırmayacaklar da ne yapacaklar? Bütün bu gelişmeleri uyum içinde izleyenlere gelince... işte asıl onlar şaşkın. HAYVANLAR ISMAIL GÜLGEÇ igulgec(a yahoo.com ^28 KİM KlME DUM DUMA BEHİÇAK [email protected] ÇtZGtLtK KÂMİL MASARACI HARBt SEMİH POROY [email protected] TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 23Eylül 136? 'OB BUSÜtJ, Ö Ü BAHRIYıEU KESSAM BOYAR. AÜ SAMİ BSSMG YAKINUĞı M£DeUİYL£ y /E 'NE (JSÜZ£L- SAAJATlAG AKAOeMİSt) OEVHM f, İTİRPiKTBM SOM&4 0A PA&S'E GirMİŞTt. RSSSAAA CO/eMOM'UM A7ELYES.I ; NO£ 4 YtLÇAU- ŞflflJ 8OYA/Z, YUIİOA DÖNÜNCe,g#H&Y£OEN EMEK UYE AY&ULItŞrt. UZU*J YILLAK Ç£ÇfTU MÛZ£LEGDE~ HlÛ&ÜR. OLABAK BULUUAAUÇ, eu ABAPA F>ÛS7A PCJL- AR1 VE A&Ğ/T PARALA&IN ÛSTÛHPEKı £E£lHALE1£j ş. YAĞUBOYA yAPrrLA&MPA YER. YER. IZLE- NİMCI (EMPRESYOMİST} ETkJLER GÖ&ÛLMESİME fCA&Ş/N, SEÜÇEHJÇİLJK AĞIR. SASMtŞTIf* GÖRÜŞ EMlN GURSES ABD'de lobi Diplomasisi Ermeni lobisinin Rum lobisi ile işbiriiği sonucu uzun'' yıllardır kabulü için yoğun çaba gösterdikleri soykı-: rım tasansı, ABD Temsilciler Meclisi alt komitesinden1 " geçti. Şimdiye kadar Yahudi lobisinin engellemeleriy-T le karşılaşan Rum ve Ermeni lobileri, Yahudi lobisinujj 'yeni ortadoğu'daki yeni hesapları nedeniyle isteksç davranması sonucu şimdilik başanlı oldular. *-N ı Bu karar Uluslararası llişkiler Komitesi'nde de ka^' bul görürse Genel Kurul'a gidecek. Kasımda yapıla^ cak seçimlerin bu gelişmeyi etkilediği, Kaliforniyah / Kongre üyelerinin buradaki Ermeni seçmenlerin oyu*o' nu almak için böyle bir tasanyı destekledikleri ifao>j ediliyor. Kaliforniya en büyük eyalet olarak Temsilcji0 ler Meclisi'ne 50 üye göndermektedir. Bu tasannjp,. sponsoriuöunu Kaliforniyalı Kongre üyesi G. Rudario-' vich yaptı. Ozellikle dincilerden ve Ermeni seçmenla^i den destek alan C. Sm'rth ise Türkiye karşrtlığını seç-^( menine hoş görünmek için yaptığını gizlemiyor. Bt^y yükelçi Gündüz Aktan'ın VVashington'un dış politika^ anlayışına uygun uyarıları Washington'u kaygılandrr-^ maya başlamıştır. VVashington böyle çıkışlara alışık de1 ^ ğildi. Bu yöntemin uygulanmasında geç bile kalındıL) ABD yönetimi, lobilerin bazı faaliyetlerine göz yuma*.. rak dış politika hedefleri için kullanmaktadır. Lobil6=) rin ABD ulusal çıkarlarına olası bir zaranna ise Peh- tagon'un izin vermeyeceği açıktır. Yöntem 'öncezU-'- ra sok.. sonra kurtancı rolüne soyun' yöntemidir •'h: Türkiye düşmanlığı ozellikle Lübnan'dan göç edö1 -1 rek Kanada ve ABD'ye yerieşen Ermenilerin torunla*«'' rı arasında son derece güçlü. Bunlann Batı'daki örO gütleri Ankara-Erivan arasında ilişkilerin yumuşamarı sını engellemek için Petrosyan'ın Ermenistan Devffev Başkanlığı görevinden istifa etmesini sağlamışlar(3j> llişkiler iyiye giderse Batı'daki Ermeni dayanışmast-^ nın da sonunun başlangıcı olacağını biliyortar. Bu daı«ı yanışmanın bazı akademisyenlere, lobicilere zenginA lik sağlaması, bunlann Türkiye düşmanlığını sürdi)f-H melerine neden oluyor. .^ Kaliforniya Ünıversitesi'nden sicilli Türkiye düşm^,- \ nı Prof. R.G. Hovannasyan Beyrut'ta 20 Temmûz^; 2000 tarihinde yaptığı bir konuşmada Ermenistan-ıff eski Devlet Başkanı Levon Ter-Petrosyan'ı Ankri-» ra'dan soykınm nedeniyle tazminat ve toprak t»«. tebinde bulunmadığı için eleştiriyor ve yeni dev-V let başkanı Koçaryan ı Türkiye'ye karşı sert bir pp 1 ^ litika ızledıği için övüyordu. Ayrıca ilginçtir, Iran'ı Ef- menistan'a verdiği destekten dolayı överken iki h â V kın birbirlerine benzerliğini, Hint-Avrupa mirasını pay- 1 laştıklannı; dil, kültür ve sosyal sistemlerinin birçok yöth den birbirleriyle ilişkisini öne çıkararak stratejik hesap^' lan ırkçı bir yöntemle öne çıkarmaya çalışmıştır. . ; l Ağustos 2000'de Erivan'da yapılan bir toplantıdâ Türkiye düşmanlığının örgütü olan, Aralık 1994 'te Pet» •. rosyan tarafından terörist gruplan banndırdığı iddiasıy-' la kapattığı ve Yunanistan vatandaşı olan liderı Hra- ir Marukyan'ı yurtdışı ettıği, Şubat 1998'de ise Ko- çaryan'ın faaliyetine tekrar izin verdiği milliyetçi DaŞ— nak hareketinin temsilcileri, Sevr'in Anadolu'nun önemli bir kesimini Ermenistan'a veren maddelerinirv gerçekleştirilmesi için uluslararası çaba gösterilmesi karannı aldırmışlardı. Bu karar uygulama aşamasıpaj getirilmeye çalışılıyor. ABD'nin soykırımı resmi olarak tanıması ve bu konuda kamu personelini eğitmeyi ye~; her yıl 24 Nisan'daki resmi açıklamada soykınm ifa-' desinin yer almasını kabul etmesi sonuçta Batı Avru^ pa ülkelerinin benzer bir tutumu takınmalarına yol' açabılecektır. Bu da Batı'daki Ermeni dıasporasına 'Eğec, . bu soykıoın$a,,Aimanj[a'nın yaptığı. gibi, Tüfâye <j/ft, tazminata mahkum edilmelidir 1 demenin kapısını açâ-• caktır. ["4 Daşnak hareketi ABD'deki Ermeni seçmenlerin önemli bir kesimini kontrol ediyor. ozellikle Kal'rför-" niya eyaletinde yaptıklan propaganda sonucu soykı-' rıma hemen hemen herkesi inandırmışlar. VVashinigf-' ton bu düşmanlık propagandasına göz yummuştuı* Ankara, lobicilik ya da yalanı en iyi satma politikas^ restini gördüğünü Gündüz Aktan'ın yaptığı gibi düş^, manlıktan beslenenlerin yüzlerine söylemelidir. ^', ABD yönetiminin bu gelişmeleri seçim sonrasına er- ; telemesi kendi yarannadır. Tasarıya karşı çıkan bazf J Kongre üyelerinin de belirttiği gibi Ankara-Washing-« ton ilişkileri 1974 sonrası döneme gerileyebilir. 19741 Kıbrıs müdahalesinden sonra Türkiye'ye karşı ABD; Kongresi'nin aldığı silah ambargosu karan sonrası; Dr. Kissinger, Kongre üyelerine 'ABD'nin ulusal ç/^( karlannı tam olarak bilmedikleri'ni söylemişti. 1978'4e, Ankara-Moskova arası yakınlaşma girişimi sonrasT ambargo kalkmıştı. •-,(. Diplomaside ayak oyunlan devam ediyor. Geçmiş- te Çarlık ve Batılı emperyalistler tarafından kullanılan. 'Doğu Ermenileri'n'm, 'Batı Ermenileri'nm oyunurra- gelmemesi dileğimiz. Ankara da bu konuda temkiflth olmalıdır. zJ Not Geçen haftaki 'Petrolde Serbest Pazar" da günlük dünya üretimi rakamlan 77 ve 75 'ton' yerine, 77 ve 75 milyon Var//' olacaktı. özür dilerim. E-mail: emingursesftyahoo.com Fax: 0212 513 85 95 BULMACA SEDAT YAŞAYAıV 1 2 3 4 5 6 7 8SOLDANSAĞA: 1/ 1910-1949 yıllan arasında hizmet veren ünlüTürkyolcu gemisi. 2/ Bir- denbire... Hint mûziğine özgû tellibirçalgı.3/ Doruk... Tok- yo'nun eski adı. 4/ "Kırmızı bir oluyor so- luğum / Yüzü- mün yanmasın- dan anhyorum'* (Cemal Süreya)... Üstü kapalı .. olarak anlatma... Vila- yet. 5/ Abdülhak Hâ- 2 mitTarhan'ınbırtiyat- 3 royapıü. 6/Kalehende- 4 ği... Işaret. 7/ Ödenti... 5 Bir cins güvercin. 8/ g Tûık halk edebiyatında çoban türküsü. 9/Istem dışı yapılan hareket... 8 Mantıkta, doğru olarak 9 kabul edilen iki yargıdan üçüncü bir yargı çıkarma temelıne dayanan uslamlama, yolu. "-"•' YUKARIDAN AŞAĞIYA: -"-ü 1/ San, turuncu, ya da beyaz çiçekler açan bir süs bfU. kisi. 2/ Bir çokluğu oluşturan varlıklann her biri... :^4. - - Başına Yürümek": B. Necatigü'in şiir kıtabı. 3/ K^ft " nağı mitolojik çağlara dayanan kirişli bir çalgı... Tafr-, lı sularda yaşayan beyaz etli bir balık. 4/ Renkli cam parçalanndan oluşan pencere süslemesi ya da resiın.' 5/ Mantık... Lezzet. 6/ Bir soru eki... Nazilerin politi- kasında Germen ırkından kimselere yakıştmlan adA,, Baryum elementinin simgesi. 7/Tanntanımaz... Briç- te, bir löveyi üstûn bir kâğıtla almayıp daha aşağı fâf kâğıtla alma. 8/ Çam türüne yakın bir orman ağacjÇj Kmıı hastalıklarla karşı bağışıklık sağlamak üzere vu- cuda verilen eriyik. 9/ Yapmacıklı davranış... Cazibe.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle