Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 20 EYLÜL 2000 ÇARŞAMBA
20. YHJNDA 12 EYLUL
Cemal Kıral, 12 Eylül döneminde TKP 'nin toplumda yeteri derecede etkili olamadığını söylüyor
6
Yurtdışma parti karanyla çıkük'
ranıyor afişleri 1981Mayısı'ndatutuklamalarbaşlayınca, ükaşamada
merkezkomiteüyelerininyurühşınaçıhnasıgündemegeldi. Ben karşıydun,
amapartimerkezitıihaklıçıkaran birşey, afişlerimizin ortayaçıkmastydu
Arantyor afişleri garlara, otobüs duraklanna yapışunlmışn. Yine de
yaşanabilirdi ülkede belki ama parti kararına uyduk, yurtdışma kaçtık.
Ünya Banş KonseylDünyaBanş Konseyiüyesiydinu Banş Konseyi'nin
Helsinki'de bir toplantısı vardu Oraya davetliydim. Orada, konseyin
üyesiolarakkonuştum. Benim kafamda,yurtdışında 'AnayasayaHayır'
kampanyası açma düşüncesi vardu Banş Konseyi ise böylepolitik bir
şeyin içinegirmek istemedl Yalnız imkânlanyla da çok destek oldu.
SERDARKIZIK-2-
TKP'nm merkez komite üyesi ve Ege yöre komitesi sekre-
teri, Maden-tş'ın de merkez temsilcisi Cemal Kml'la söyle-
şimize devam ediyoruz.
- Getemn yurtdışma çtkma öykünüze. tzmir'den aynimak
btememistiniz. herhalde yurtdışına da çıkmaya karşıydmız.
KIRAL - En zoru yurtcüşına çıkmaktı Çunkü karşıydım.
Öte yandan partının ısrannda da haklılık payı vardı. O gün-
lerde önertılı merkez komitesi üyeleri lstanbul'daydı. Toplan-
nlar yaptık. Ilk zamanlarda darbecılerden doğrudan TKP'ye
yönelik girişimler yoktu. Yine de önlemleri ön planda tuttuk.
- Tuttunuz, ama ûst düzey bir yönetki Ankara'da yakalan-
(k, Ankara üyeJerinin KsteJerinin de gectiği haberieri yayıldk.
KIRAL- Evet bazı lıstelere ulaştılar. Ama bu, arkadaşlar-
la ilgılı kişisel suçlamalardan çok parti çahşmalanndaki laç-
kalığa işaret ediyor.
- Oysa o günlerde, TKP'nin örgütlü yapısıyla. ciddi haar-
kldar yapöğı söylenirdi. Oyk ki başlangıçta diğer sol örgüüer-
de görülen parcalanmanın yaşanmamaa buna bağtamrdL Siz
şimdi laçkahktan söz edrvorsunuz.
KRAL - Mesela darbeden önce parti ûyelen arasında an-
ket yapmıştık. Amaç, kadrolan gözden geçirmekti. Anlamlı
bir şeydi, ama yazılı hale getirmek yanlıştı. Anketlerin bazı-
lan ele geçti. O tarihleTde parti hem 12 Eylül'ün geldığımn
farkındaydı hem de böyle işler yapıhyordu. Gerekli önlemler
eksıktı. Sonuç olarak toplumda yeteri kadar etkili olmadığı-
mız ortaya çıktı.
TKP'nin gücü
- Yani TKP'nin gücü abarülnuşû.
KIRAL - O tarihlerde partının toplumsal etkisi, gücünün
üstündeydi. O yüzden bizim yandaşımız gibi gözüken örgüt-
lerdeki sempatizanlanmız, doğrudan parti polıtıkası uygula-
maya başladılar ve biraz da abarttılar. Evet, 12 Eylül'e karşı
direnişi örgütleyebileceğimiz savunuluyordu. Oysa ben işin
içindeki insanlardan biri olarak, direnişi örgütleyecek gücü-
müzün olmadığını görüyordum. Nitekim 12 EylüJ gelip bas-
hnnca, hatırlıyorum, sendikacılar Selimiye Kışlası'nın önün-
de içeri girmek için sıra oldular. Böyle bir atmosferde direni-
şi örgütlemeye kalkışmak, yanlış olurdu. Direniş varsa, ön-
derlik yapılabilirdi. ama o başka bir şey. Direnişi partinin ken-
disi örgütlemeye kalkarsa o zanıan elbette ki orada sorumlu-
luk çok fazla oluyor. Buna örnek olarak TARİŞ olaylannı ve-
rebiliriz. Mesela TARİŞ 'teki direnişin iktidar değişikliğine
yol açmayacağını biliyorduk, ama işçilerin, sendikacılann kı-
yunmı önlemek ıçin de öne çıkmıştık .
- bk büyük TKP operasyonu Ankara'da başlathğında neter
yaptmız?
KIRAL- 81 Mayısı'nda tutuklamalar başlayınca, ilk asa-
mada merkez komite üyelerinin yurtdışma çıkması gündeme
geldi. Ben karşıydım. ama parti merkezini hakü çıkaran bir
şey, afişlerimizin ortaya çıkmasıydı. Aranıyor afişleri garia-
ra, otobüs duraklanna yapıştınlrruştı. Üstelik afışteki fotoğ-
rafbana oldukça benziyordu. Yine de yaşanabilirdi ülkede bel-
ki, ama parti karanna uyduk.
-Yolculuk başnyor «niaylan. Yalnız mıydmız, Yunanistan'a
doğrumu?
KIRAL - Hayır. Önce Sofya.
- Smırdan mı?
KIRAL- Otobüsle ve sahte pasaportla. tstanbuTdan otobü-
se bindim. Arabada 5-6 kişi vardı. Yani kuşkulu bir durum.
Sonuç olarak kazasız belasız oraya vardım. Bulgar yoldaşlar
geleceğimibiliyorlardı.Hiçbirzorlukçıkmadı. Ancakbazıar-
kadaşlar haber verilmediği içın güçlükle karşılaştılar.
-Çıkarken nezamangeri dönebüeceğinizi düşünüyorduııuz.
KIRAL- Uzun bir dönem olacağı belliydi...
- Gektim Sofya günlerine_
KIRAL - Gayet ıyı davranıyorlardı. Ama orada da kalma-
mamız gerektiğıni bıliyorduk.
- Neden o günlerde başta Bulgaristan otanak özere sosyalist
üikekr sessiz kalmışlardı sizce? Hatta Bulgaristan, Evren'i da-
vetetnüşve büyük ilgjgöstermisti kendisine. Bundanötürü mü
Sofya'da kafanamanız?
KTRAL - Hayır... Sovyetler sessizdi. Gerçi komşu olarak
•devletler politikası anlammda hassas davranmalıydılar, ama
cunta sıfatlamasını, faşist nitelemesiyle yapmakta acele etme-
diler. Bulgaristan'a gelince, evet, cuntarun başı Evren'i çağır-
dılar, üstelik çok sıcak davrandılar. Hatta gazetelerde "Şahin
bakışfa generaT denildi ve kendisine nışan verildi. Oysa o dö-
nem aynı Evren, "Asmayahm da besleyeiim mi" demişti. Böy-
le bir insanı, sosyalist bir ülkenin meşrulaştırması, gerçekten
olacak şey değildi. O tarihte doğru bulmadım, şimdi de doğ-
ru bulmuyorum. Sonradan da çok yanlış yaptılar.
Berlln günlerl
- Sonuç olarak Sofya'dan aynkbnız-.
KIRAL- Bir hafta sonra Demokratik Almanya'ya, Ber-
lin'e gittim. Merkez komite toplantısı yapılması gerekiyordu
orada. Önemliydi, çünkü ılk kez resmi olarak darbenin değer-
lendirmesi yapılacaktı. Eğer bu cunta faşistse ona göre mü-
cadele, askeri diktatörlükse ona göre farklar olacaktı. Faşist
nitelemesi yapdırsa, bu dünya komünist hareketini de etkiler-
di. Çünkü bir devletin yapısını faşist olarak nitelediğiniz za-
man, onunla dıplomatık olarak ırtıbat kuramazsınız. Toplan-
tıda. "askersddiktatörhık" denildi. Bu arada "faşjst" nitelen-
dirmesi yapanlar da vardı. Daha sonra Türkiye'de seçımler de
yapılınca mesafe alındı ve bizler artık, faşist demeye başla-
dık. Tabii biraz geç kalınmış olarak.
- Diğer tespraer ve karariar nasd okta?
KIRAL- Oncelikle partinin savunulması sorunu ortaya çık-
tı. Yedek üyeler de çalışamıyorlardı çünkü. Politik yapı yara
almıştı. Bununüzerine parti "Nerede bir komünist varsaTKP
oradadn*" diye, bence yanlış bir karar aldı. Bu, kişıye kendi-
sini parti yerine koyma yetkısi veriyordu. Kişisel yaklaşımlar
hâkim olmaya başladı. Ote yandan bunun hiç yarannm olma-
dığını da söylemek mümkün değil. Pek çok yerde insanlar ini-
siyatifkullandılar.
-Almanya'yagefince-
KIRAL - Demokratik Abnanya'daki yoldaşlar ûzerimize
titriyorlardı. Bizi kollamak zorundaydılar.
- Sdaa bir süreç miydi?
KIRAL- Sokağa çıkıyor, dolaşıyorduk insanlarla çok iliş-
kiye girmeden. Çünkü yoldaşlan zor duruma düşürmemek du-
rumundaydık. Burada çeşitli örgütlerde olmuş ve çeşitli böl-
gelerde yaşamış insanlann bir arada olması çok iyi bir şeydi,
ama sabahtan başlayıp gece yanlanna dek süren toplantılar-
da aynı konulan tekrar ediyoTduk 20 kişüik merkez komitesi
üyesi olarak. Türkiye'den haber almak da zordu. Gazete gel-
miyordu, evlerle de irtibat kurmuyorduk. Sıkıntılı günlerdi.
-Maddiaçıdan?
KIRAL - Kolaydı. Daha sonra partinin yeni değerlendir-
meleri oldu. Artık merkez komitesi bütünüyle yurtdışına çık-
mıştı. Mücadeleyi sÜFdünnenin sosyalist ülkelerden mümkün
olmadığını gördük ve bunu Türkiye'yle ilişkinin daha kola>
olacağı Bah ülkelerine taşunanın gerekliliğine karar verdik.
Bütün merkez komitesi üyeleri değil, ama beüı alanlaıda ış
yapacak olanlar Batı'ya çıktılar. r .
- Ne kadar kalduuz Demokratik Almanya'da?
KIRAL- Bir yüdı galiba. Benve birkaç arkadaş Paris'e gön-
derildik. Paris'e ulaşınca, çalışma alanım doğrudan doğnıya
legale çıkmaktı TKP adına. Kendi kimliğimle. Fransa'da si-
yasi partilerle ilişki kurmaktı görevim. Türkiye'deki durumu
anlatmak için sadece komünist değil, bütünpartilerle ilişki ku-
racaktun TKP adına.
- Paris'e geçmek sorun okhı mu?
KIRAL - Hayır, elimizde zaten pasaportlanmız vardı. Sen-
dikal alanda tanınıyordum. Önce Prag'a gittim, sonra Paris'e.
Fransa'ya girdiğımiz zaman 6 aylık oturma izni verildi.Ük za-
manlar turisttik. Sonradan iltica ettik. Çok kolay oldu, legal
lamliklenmizle iltica ettık. MehmetKaraca,KemalBeysal,Ab-
met Sökficü ve Enis Coşkun'la birlikte. Sonra Paris'te legal
birgrup kurduk "Tûrkiye'yte Da>amşma" diye. Partileri, mes-
lek örgütlerini, sendikalan bu gruba taraftar yapmaya uğraş-
tık. Çok başanlı olduğınnuzu söyleyemem. Çünkü, bir sorun-
la karşılaştık. Legal olan dayanışma komitemiz, partili kim-
liklerimizden ayn oluşmuştu. Gerçek kimlikleriniizle, partili
olmadan. gençlik örgütü temsilcisi gibi şeylerle insanlann
karşısına çıkıyorduk. Dil bilmiyorduk. Dil bilmeden, çok zor-
du iş yapmamız. Hatta istasyonlardan bilet alamıyorduk. Çok
partili vardı, ama komite içinde olmadıklarmdan kendi işimizi
kendimiz hallediyorduk.
1URTDIŞINDAKİ ÇALIŞMALAR
'Aiuıycıscıyii
haytr*
kampanyası-Sizin anayasaya hayır kam-
panyanızvank,oParisdönemi-
nemidenkdâştü?
KIRAL - Aynı zamanda
Dünya Banş Konseyi üyesiy-
dim. Banş Konseyi'nin Helsin-
ki'de bir toplantısı vardı. Oraya
da davetliydim. Orada yeni bir
ufuk acıldı. Türkiye'de anaya-
sa tartışmalan başlamıştı. Ben
orada, bu konseyin üyesi olarak
konuştum. Bize, konseyin Tür-
kiye'yle ilgili bir şeyler yapıp
yapamayacağını sordular. Be-
nım kafamda o tarihte mesela
yurtdışmda "Anayasaya Hayjr"
kampanyası açma düşüncesi
vardı. Türkiye'de açılmıştı za-
ten; fakat buna uluslararası des-
tek sağlamak ıstıyordum. Des-
teği de Banş Konseyi eliyle, da-
ha kolay sağlayacağımız bel-
liydi. Banş Konseyi ise böyfepo-
litik bir şeyin içine girmek is-
temedi. Çok doğaldı. Yalnız im-
kânlanyla da çok destek oldu.
- Parti inşkfleriniz nasddı?
KIRAL - Partinin inisiyati-
fı dışında gelişmeler oldu. Me-
sela Dünya Banş Konseyi üye-
siyim, parti biliyor. Ama parti-
nin "Anayasaya Hayır" konfe-
ransıyla ilgili bilgısı yoktu. Ön-
ce tereddüt ettüer ama altmdan
kalktüc.
-Türkiye'yk iKşküerinE,ör-
neğin aflenizden haber alabiti-
yor muydunuz?
KIRAL - Evet, ben sonun-
da teknik konularda fazla bilgi
sahibi olmamakla beraber, so-
kaklardan telefon etmeye baş-
ladım.
Eşimln seslni Iki yıl
sonra duydum'
12 Eylül, birçok insam etkiledL Kimi yurtdışına kaçü, kimi cezaevine düstü.
-Eşinizin sesini kaç yıl sonra
duydunuz?
KIRAL - Herhalde iki yıl.
Benimnerede olduğumudabil-
miyorlardı. Onlardan da haber
gehniyordu. Tabii bunlar, bi-
zim eksOdiklerimiz. 3 çocuğum
vardı. En ufağı 13 yaşındaydı o
zaman... 'Anayasaya Hayır
Kampanyas'nın birparçası ola-
rak bu Köln konferansınm üze-
rinde biraz durmak istiyonnn.
Bulunduğumuz ülkelerdeki ko-
münist, sosyalist, demokratik
partilere bunu anlattık önce.
Hollanda'daki "Lahe> Adalet
DKanı'na götürenm" dedik. Fa-
kat sonra. Alman partisinin ika-
zı oldu. "Siz buradayapm,çün-
kü burada çok Türk vatandaşı
var" diye. Doğru bulundu ve
sonuç olarak Köln'ü kabul et-
tik. Uluslararası olan bu konfe-
ransa, bütün Batılı ülkeler ka-
tüdı. Yunanıstan'dan sağcı par-
tiler bile katıldı. Meslek örgüt-
leri, sendikalargeldiler... Bizim
dışan çıktığımızdan beri bir po-
litıkamız vardı; önemli olan bi-
zim görüşlerimız değil. o işin
oturması ve hayata geçmesiy-
di. Ve orada bunu tanhsel kısi-
liği bakımından da önemli ol-
duğu ıçin Behke Hanım'la ko-
nuştuk. Ve Behice Hanım kabul
etti. Geldiğimiz aşamayı anlat-
tık kendisine, Behice Hanım'ı
başa çıkanp partiyi biraz geri-
de tutarak başanlı olduk. Ulus-
lararası bır konferansı örgütle-
mek kolay değildi. ama böyle
haklı birgerekçe varsa, korkma-
mak gerekiyordu. O aşamada
Yunanistan'a gittim.
- Yunanistan'daki uzun bir
süreç, bu aşamada başladu.
KIRAL- Bizim Paris'e çıkış
amacımız, partiye legal destek
sağlamaktı. Bazı şeyleri başar-
dık, ancak bana göre, artık Pa-
ris'te yapacak bir şey kalma-
mıştı. Tıkanmıştık. Sonuçta bir
gün partıden, "Sen Yunanis-
tan'agkJeceksm" dediler Mem-
nunıyetle kabul ettim Çünkü
Türkiye'ye daha yakın olacak-
tım. Yunanistan'a giderken, Yu-
goslaNya'da pasaportum mül-
teci olduğundan durduruldum.
Onlar mültecı anlaşmasını im-
zalamadıklanndan ötürü Ital-
ya'yagönderildik. Buna,boyun
eğmekten başka çare yoktu.
Çünkü yedekteki sahte pasa-
portum bulunabilirdi. Sonuçta
Italya'da birkaç gün kaldım ve
Yunanistan'a geçtim. Cebimde
parabıtmıştı. Türkiye'den gelen
arkadaşlar karşıladılar, yemek
yiyelim dediler. Çorbayı çok
özlemiştim, çorba içeuın dedim;
çünkü kuru gıdalar yemekten
gma gehnişti.
SÜRECEK
C E Z A E V I A N I L A R I
Ecevit, Süleyman DemirePden yakınıyor
Bülent Ecevit, ruruklanmasındaıı sonra Denıirerin
kendisini arayıp "Geçmis olsun" dediğini söylüyor.
rutukevine geldiğinin ikinci günüy-
dü. Kafasında fötr şapkası, üze-
rinde siyah paltosu, ayağında sü-
et ayakkabısıyla Ecevit, Dil Okulu'nun
merdivenlerinden havalandırmaya doğru
yürüdü. Kravatını datakmıştı. Tutuklular-
la karşüaşınca fötr şapkasını çıkanp eli-
ne alıyor ve diğer elmi uzatıyordu. Uzak-
ta olanlan da şapkasını çıkararak ve ba-
şını eğerek selamhyordu.
Ecevit ıçerdekı günleri uzadıkça, bu
resmi kıyafetten vazgeçti. Spor giyinme-
ye başladı ve tutuklularla daha samimi
ve yakın bir hava içine girdi. Haşjm Ka-
nar, Çamkran, Gütekin ve Okuyan'la bir-
likte dolaşırken, Ecevit'e bir gece önce tu-
tuklanmasıyla ilgili BBC haberini anlat-
tım: TRT, sizin tutuklanmamzdan tek
keümeyte söz eünedL Bu yüzden insanlar
başka radyoian anyorlar. Hiç unutmam
27 Mayıs öncesi, Menderes'in \atan Cep-
hesi haberlerinden bıkan vatandaşlar Bi-
zim Radyo'yu dinlerierdi"
TKP davasından yargılanan HaşimKa-
nar, benim bu sözlerim üzerine araya gir-
di: "Şimdi de bütün gecekondularda
TKP'nin Sesi ve Bizim Radyo dinleniyor."
Haşim Kanar'm bu söyledıkleri bizim
de Ecevit'in de pek hoşuna gitmedi. Ece-
vit: "lyi mi şimdi BBCyi de haber vere-
mez hale getiruierse, ülkemize en zararh
radyolardan başka haber verecek yaym
merkezikahnayacak.Enbüyük kötühlğü
bu yoOa yapıyorlar."
Ecevit, o günlerde BBC Türkiye mu-
habiri Metin Münir'e yapılan bazı baskı-
lan kastediyordu. Aslen Kıbnslı olan Mü-
nir BBC'ye yolladığı haberler yüzünden
sınırdışı edüme tehlikesiyle yüz yüze gel-
mişti. Ecevit, henüz yeni geldiğ) ıçin ai-
lelerle görüşmenin nasıl yapıldığını sor-
da Haşim Kanar anlatmayabaşladı: "Efan-
dim çocuğunuzu bile yanınıza alıp görü-
şebfliyorsunuz. Ben torunumu kucağıma
ahp sevdim bile_" Ecevit bu açıklamayı
susarak karşüadı. Çünkü onun kucağına
alacağı çocuğu ve torunu yoktu. Ecevit,
cezaevinde bizim MHP'lilerle yalnız ba-
şımıza kalışımızı ilgınç bir kader olarak
yorumluyordu: "BoradaMHP'lflerleiyi-
cebaşbaşa kahntşsınız,arükyany«nasa-
vunmalannız] da hazırlarsmız.''
"Evet, evet" deyip gülüştük.
Okuyan, Eceviti eslr almtştı
Yaşar Okuyan, Ecevit'e en çok ilgj gös-
terenlerdendi. Içerdekilerin ifadesiyle
Ecevit'i uzunkonuşrnalanyla'esir'almış-
tı. CHP ile ilgili suç duyurusunda kendi-
lerinin birkasu olmadığmı anlatmaya ça-
hşıyor, yumuşama ve uzlaşma yanlısı ol-
duklannı belırtiyordu. MHP'lıler bir gün
önce CHP hakkında suç duyurusunda bu-
lunduklan için ifade vermişlerdi. Şimdi
bu gelişmeyi düzeltmeye çahşıyordu. Be-
nim merakım da Ecevit'in DemireTle 12
Eylül sonrası üişküerindeydi: u
Efendim,
Demireliehiç görüsmedinizmr diye sor-
dum.
Ecevit, "Ük tutuklanmamdan sonra
tahüye olduğumda tdefonla araym, geç-
miş olsun demişti."
"Bunun dışında bir temasmız obnadı
mı?"
Ecevit önüne baktı düşündü, anlatıp
anlatmamaktatereddütlüydü: "Ökhıtuk-
lanmamdan önceydi Kendisine birlikte
harekrtetme\iöoerdim.Ortakhareketiçin
düşündüğüm bir platformu da yoDadun.
Bu platformu isteği üzerine değiştirebile-
ceğimi de betirttim. Nazik şekilde reddet-
ti. 12 Eylül öncesi, haürlarsımz. bu türden
öoerilerimi hep geri çevirmiştL''
Ecevit, bu sözleri söyledikten sonra
çevresine bakındı ve konuşmasmı şöyle
sürdürdü: "Bu dönemden ancak uzlaşma
ile çıkabitiriz. Demokrasi zaten bir odaş-
malar rejimidir. Özettüde bugünlerde geç-
mişin zraıklannı yeniden gündeme getir-
menin bir yarar yok. MHP'üler neden
böyleyapjyorhu-r (Ecevitburada MHPTi-
lerin suç duyurusundan söz ediyordu).
Ertesi günkü havalandırmada Ecevit'in
Demirerie ilgili anlatılannı birlikte dolaş-
tığrmız Türkeş'e aktardım. Türkeş,birden
durdu, üzgün bir sesle şunlan söyledi:
"Böyle olmaz, Demirel çok hata yapıyor.
Böyîe dönemlerde birlikte hareket edü-
mefi. Demirel'in sanınmyönetimlebazı te-
maslanvar."
Türkeş'in ne demek istediğini tam an-
lamanuştnn, sordum: "İçindeki bir ka-
narJamı?"
Türkeş kendinden emin cevapladı: "Vbk,
yok_ Yönethnin bütünüyle-."
AP-CHP koallsyonu
Ecevit'in Demirel'in uzlaşmazlığma
ilişkin çok anısı vardı. AP-CHP koalisyo-
nu üzerine yapılan bir sohbette sordum:
"Bülent Bey.birara, daha doğrusu 12 Ey-
lül'den öoceteröre bulaşmamış bütün par-
oTerin birlikte hareketetmesini önermişve
bir milli bûük hukümeti kunüması çağ-
nsmda bulunmuşmk. Bu önerimizesolda-
ki bazı çevreler 'CIA formülü' aduıı ver-
diler. CHP içinde de böyle düşünenler
epeyce çoktu. Ertuğnıl Bey'le geçenler-
de bu konmu konuştuk, hak verdi. O za-
man böyle bir uzlaşmayı biz reddediyor-
duk, ama doğrusu buymus dedL"
Ecevit, "Doğru, hatta hâkim sınıflar
son dönemde böyle bir koaüsyon istemi-
yordu. Demirel kabul etse, ben. partklen
kopmalan göze alıp, gruba böyle bir ko-
alisyonu kabul ettirebffirdim. Çünkü Tür-
kiye'de ordu muhbra verecek ve bu muh-
üranmüzerineyatdacak.Bumümkünde-
ğfldi Nitekim böyleohnayacağı belfioklu.
Bir uzlasnıa gerekiyordu ne yazık ki ger-
çeldeştirilemedL''
Yaşar Okuyan, Ecevit'in bu sözlen üze-
rine, "Efendnn, Evren daha önce bir ko-
nnşmasında Demirel'le Udnizin yabana
heyetlere verdiğiniz saader yüzünden çe-
idştiğinizisöylemistL"
Ecevit, "Birbirimizedosdukgöstersek
ohnuyor, göstermesek ohnuyor. Demirel,
ben cezaevine girmeden önce arayıp geç-
mişobun demişti. Duyduğuma görebu ko-
nuda da yönetim tarafindan uyanlnnş.
Sözünü ettiğiniz olay ise hiç aktanknğı gi-
bi değfl."
Demtrel'in ısrarı
Avrupa Konseyi heyeti, gehneden ön-
ce beni aradı. Heyette sosyalistler olma-
dığı için,jest olsun diye özellikle benim-
le görüşmeye özel bir önem verdikleri an-
laşılıyordu. Onlann benden randevu sa-
ati konusundakı isteklerini, 'Ne zaman
olsa fark etmez, sürekli Ankara'dayım'
diyerek cevapladım. Yine randevu konu-
sunda ısrar edince, saat 10 dedım. Fakat
Demirel daha sonra, saat 10'da ben görü-
şeceğim diye inat etmiş.Bizim dış ilışki-
lerimizi eskiden beri yürüten arkadaş, gö-
rüşmelerime aracılık ediyordu. Heyette-
kiler ona Demirel'in tutumunu aktarmış-
lar. O da 'Efendim, arük Ecevit'e bir da-
ha söyleyemem ayıp olur' diyerek reddet-
miş. Olay bu. Ortada Demirerın gerek-
siz bir ısran var, ama benim bir günahım
ORAL ÇALIŞLAR
IiderlerHapishanesi-Çağdaşyaymlan