Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
20 EYLÜL 2000 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA
^;
17
Beygir
At yanşları
kazandınyor...
Çevrenize bir bakın;
daha sabahın köründe
birçok kişinin elinde at
yanşı büttenleri,
kaçıncı ayakta hangi
ata/atlara
oynayacağının ince
hesabını yapıyor. Fakat
zenginlik hayalleri
herhangi bir ayakta
sönüp gidiyor. Kazanan
olmuyor değit ama at
yanşlannda birkaç
"talihli vatandaş"
dışında at sahipleri
mutlaka kazanıyor! At
sahiplerine dağıtılan
para yılda yaklaşık 80
trityon lirayı buluyor!
Buna karşılık at
sahipleri Tanm
,,>^-^ Bakanlığı'ndan
*>&\ aldıklan "çiftçi'
1
belgesi ile
kazançlannın
yüzde 2'si kadar
vergi ödüyor! Jokeyler
ise "götürü" usülden
çalıştığı için ödedikleri
vergi birkaç 100 milyon
lirayla sınırlı kalıyorl
Büyük paralann
döndügü ve devletin
yeterli vergi almayıp
desteklediği at
yanşlannda sanırsınız
ki Türkiye dünya
atçılığında önemli bir
yere sahip... Ne gezer!
Geçenlerde Türkiye
Jokey Kulübü
Istanbul'da uluslararası
bir yanş düzenlendi;
Avrupa'dan gelen ikinci
sınıf atlann arkasından
bizim trilyonlarla
"enternasyonal-nal"
topladık!
Elektronik posta: somdposta.cumhuriyetcom.tr Tel: 0.212.512 05 05 Faks: 0.212.512 44 97
- Avrupa Birliği'nde
enflasyon yükseliyormuş...
"Türkiye'ye uvum
saölamava calısıvoriari"
dalet Bakanlığı, Içişleri Bakanlığı ve Sağlık
Bakanlığı arasında bu yılın başında imza-
lanan bir protokol var... Cezaevine girişte
bir tutuklu gibi aranmalan nedeniyle avu-
katların tepkisini çeken protokol, ceza ve tutukev-
lerinde yönetim, dış koruma ve sağlık hizmetlerine
işlerlik kazandırmak amacıyla üç bakanlık arasında
işbirliği öngörüyor.
Protokolün altında üç bakanın; profesör olduğu
halde akademik sıfatını kullanmayan Hikmet Sami
Türk'ün, Sadettin Tantan'ın ve "Doç. Dr." sıfatını
kullanan Osman Durmuş'un imzası bulunuyor...
Protokolün 10. maddesi aynen şöyle:
"Bu protokolün 5, 6, 7 ve 8. maddelerinde aran-
ması öngörülen personelden bayan olanlan, bayan
infaz ve koruma memurlannca bunlann bulunma-
maları halinde cumhuriyet başsavcısının talebi üze-
rine, mülki amirlerce görevlendirilen bayan polisler,
bulunmadığı takdirde de görevlendirilecek bayan
Gardiyan
memurlarca elle aranacaktır."
Madde açık; cezaevine ziyaretçi olarak ya da baş-
ka bir nedenle girecek bayanlann öncelikli olarak ba-
yan infaz ve koruma memurlannca aranması, bayan
infaz ve koruma memuru yoksa bayan polisterce aran-
ması, bayan polis de yoksa bayan memurlarca aran-
ması gerekiyor...
Hangi kurumlardaki "bayan memurlar" sorusunun
yanıtı ise protokolün "amaç" ve "kapsam" başlıklı
maddelerinde ve dahi protokolün tepesindeki baş-
lıkta veriliyor:
Adalet, Içişleri ve Sağlık Bakanlıklanna bağlı ku-
rumlarda çalışan bayan memurlar!
Bu protokola imza atmamış bir bakanlığa örne-
ğin Dışişleri Bakanlığı'na, Turizm Bakanlığı'na veya
Ulaştırma Bakanlığı'na bağlı kurumlarda çalışan bir
bayanı alıp o yöredeki cezaevinde "gardiyan" ola-
rak görevlendirebilir misiniz?
Tabii ki görevlendiremezsiniz... Fakat Kütahya'nın
Emet ilçesinde, gözünüze kestirdiğiniz memureyi
alıp gardiyan yapabiliyorsunuz... Vergi dairesinde
çalışanlann zorla gardiyan yapıldığını yazmıştık. Ada-
let Bakanlığı'ndan hiç ses çıkmadı... Emet'te sade-
ce vergi dairesinden değil mal müdürlüğünden, ka-
dastro müdürlüğünden, kütüphane müdürlüğünden
de memureleri toplayıp cezaevine gardiyan diye gön-
deriyorlar. Askerdeki kaymakamın yerine vekâlet
eden yazıişleri müdürünün görevlendirmesi ve cum-
huriyet savcısının hazırladığı nöbet çizelgesi ile...
Adalet Bakanı'na sorduk yanrt alamadık; zoraki gar-
diyanlığa itiraz edenler hakkında dava açılacakmış,
hangi yasanın hangi maddesine göre...
Sorumuzu genişletelim:
Böyle hukuk devleti olur mu?
SESSÎZSEDASIZ(!) NURÎKURTCEBE Kütlü sigaralar için TEKELe plaket!
Aradan epey zaman geçmtş ama ko-
kusu yeni çıktı...
Kokusu çıkmakla kalmadı, belgele-
ri ilk günkü gibi taze taze geldi!
Kamuoyuna duyuralım ki, hiç ol-
mazsa bundan sonrasındaTEKEL'den
"bağış" alanlar ve hatta karşılığında
plaket vermeye niyetlenenler biraz
daha dikkatli olur!
TEKEL'in 1991 yılında piyasa araş-
tırması yapmadan yurtdışında üretti-
rip ithal ettiği Senatör, Samsun Gold,
Samsun üghts, Lüks Harman ve Lüks
Bitlis sigaraları, piyasada yeterli ilgi-
yi görmeyince depolarda küflenme-
ye başlıyor...
1993 yılında düzenlenen bir rapor-
la sigaralann küflendiği saptanıyor ve
küflü sigaralann imha edilmesi ge-
rektiği belirtiliyor.
1994 yılında TEKEL Genel Müdür-
lüğü küflü sigaraları imha etmek ye-
rine başka bir "formül" buluyor. JL
Çünkü, sigaralar imha edilse
belki hesap soran olacak...
Yönetim Kurulu karanyla bulunan
"formürie bin ton küflü sigara Darü-
laceze'ye, 3 bin 550 ton küflü sigara
Kızılay'a, 2 bin 100 ton küflü sigara
da o sıra Türkiye'ye gelen Ahıska
Türklerine verilmek üzere Iğdır Valili-
ği'ne bağışlanıyoıi
TEKEL, bağışladığı sigaralann de-
ğerini de hesaplıyor; o günün para-
sıyla yaklaşık 3 milyar lira...
O sıra dolar yaklaşık 15 bin lira ol-
duğuna göre 3 milyar lira, 200 bin do-
lar ediyon 200 bin dolar bugünün pa-
rasıyla 134 milyar lira!
Sonra, Kızılay ve Darülaceze yap-
tığı bağış nedeniyle TEKEL'e birerte-
şekkür plaketi veriyor; yaşlı ve darda
kalan vatandaşlara da küflü sigarala-
rı tüttürmek kalıyor...
Su Gibi Ruhi OL.
SONMEZ TARGAN
Yıllar su gibi akıp gidiyor.
Ruhi Su'nun fiziksel variığı-
nı yitirmemizin üstünden on
beş yıl geçmiş. Dile kolay,
koskoca on beş yıl... Ama
sanki dün gibi. Her şey o den-
li taze ve canlı ki... 12 Ey-
lül'ün silindir gibi ezip geçti-
ği hiçbir şeyi unutamıyor in-
san...
Bir bakıma, 12 Eylül'ün ne-
den olduğu yıkımlara caolı bir
ömek de Ruhi Su'dur. Sazı-
nın, sözünün gün ışığına, top-
lum içine çıkmasına dolaylı
dolaysız engeller konması
yetmiyormuş gibi yurtdışına
çıkması da yasaklanmışt. Oy-
sa seksenli yılların başında
hastaydı. Tedavısi için yurtdı-
şına çıkması en azından bir
umuttu. Bu umudun yeşer-
mesine olanak sağlanmadı,
yurtdışına çıkmak için bekle-
diği pasaport bir türlü veril-
medi.
Hasta bedenine fazla daya-
namayan Ruhi Su'nun fizik-
sel varhğı 20 Eylül 1985'te
aramızdan ayrıldı. Hasta bir
insana pasaport vermeyecek
denli gözleri dönenler, onun
gür sesinin yurtdışında da su
gibi akacağından, sel olup
kendilerini boğacağından mı
korkmuşiardı acaba?...
Su deyince Anadolu'dan
bir resim karesi takılıp kalır
hep usuma. Anadolu'nun
özellikle kırsal kesimlerinde
su, nimetten sayılan önemli
bir doğa ürünüdür.
Yaşamın önemli bir öğesi,
günlük düzenimizin aynlmaz
bir parçası olan suyu içerken
bu insanlar, bir saygı belirti-
si olsa gerek önce dizüstü
çökerler, ardından birelini al-
nına koyup öbür eliyle tut-
tukları kaptan suyu yudum
yudum içerler. Suyu eğer bi-
rinin elinden almışlarsa te-
şekkür yerine, "Su gibi aziz ol"
derier.
Geçmişte dağcılık yapmış
biri olmam nedeniyle Anado-
lu'nun en ücra köşelerini gör-
me fırsatım oldu.
Hakkâri bölgesinde bulu-
nan Cilo Dağlan'nın zonla-
nndan (yayla) tutun da Ağrı
Dağı'nın eteklerindeki mezra-
lara, Ağrı Dağı'nın eteklerin-
den Hasan Dağı'nın gölgesi
vurmuş Konya Ovası köyle-
rine varana değin orta yerde
su içen köylülerde hep bu
görüntüye rastladım. Yöre-
lere göre anlatım ayrıntılarını
bir yana bırakırsak deyiş de
hemen hemen aynı: "Sugibi
aziz o/."
Anadolu insanının yaşama
gizemi, dünyayı yorumlama
idesi hep bu deyişlerde sak-
lıdır. Ve bunlar saza söze dö-
külüp türkü, ezgi, şiir olunca
adeta ete kemiğe bürünür-
ler. Anadolu'nun içinden gel-
miş olmakla birlikte çoğu kim-
se bu gerçeği bugün bile bil-
mez. Oysa hırçın doğaya kar-
şı korunmada, egemenin sö-
mürüsüne karşı direnmede,
eğlencede, ağıtta Anadolu
insanı türkülerle seslenmiş,
türkülerie beslenmiştir.
<Anadolu-4nsaoırHn <yaşa-
mından türküleri çekip atar-
sanız, elinizde kalan sadece
kuru ve çorak bir topraktır.
Işte Ruhi Su bu toprağı ve
içinden çıktığı toplumu çok iyi
tanıyan bir sanatçı olarak sa-
zıyla, sözüyle, siyasetiyle bu
gerçeği yeniden yorumlama-
ya çalışmıştır. Onu feodal kül-
türün yerelliğinden alıp, çağ-
cıl ve devrimci bir yaklaşım-
la evrenselliğe taşımıştır.
Özellikle şu dizelerindeki
yorum buna en çarpıcı ör-
nektir:
"Benim Kâbem insandır.
Hele nenni, dost nenni
Kuran da kurtaran da
Hele nenni nenni, dost nen-
ni
Insanoğlu insandır
Hele nenninenni dost nen-
ni. "
1912 yılında Van'da doğan
Ruhi Su savaşın acılannı da-
haçocukken tattı. Birinci Dün-
ya Savaşı nedeniyle anne ve
babasını yitiren Ruhi Su, ta-
nmda olduğu denli aydın ve
sanatçı yetiştirmekte de be-
reketli olan Çukurova toprak-
larında, Adana'da çocuklu-
ğunu yaşadı.
Ruhi Su'nun ünü sınırtanmı-
zı aşan sanat yaşamını, du-
varlara kanla, gözyaşı ve tır-
nakla kazınmış siyasal yaşa-
mını burada anlatacak deği-
lim. Ayrıca bu benden çok
başkalarına düşen bir görev
olmalıdır. Ama teslim etmek
gerekirse, altmtşlı yıllann dev-
rimci gençliği Ruhi Su'nun
sesiyle coşmuş, onun türkü-
leri, ezgileriyle Anadolu top-
raklarının gerçeğini sezmiş-
tir.
Anadolu insanının suyun
önemini vurgulamak için söy-
lediği "Su gibi azizol" betim-
lemesi ne denli anlamlıysa,
yine Anadolu ezgilerine ve
türkülerine buna benzer bir ta-
dı ve anlamı yükleyerek biz-
lerle buluşturan Ruhi Su için
de "Su gibi Ruhi ol" demek
daha uygun düşer kanısın-
dayım.
Olümünün on beşinci yılın-
da andığımız bu yüce insanın
kendi seslenişiyle anısına ve
tüm dostlanna merhaba.
KİM KİME DUM DUMA BEHÎÇAK behlcak@turk.net
ÇIZGILİK KÂMİL MASARACI -
X
•
r J •• . *•
HARBİ
a;
SEMtHPORGY
9rVÇ
b> r
Ot}7
semihporoy@yahoo.com
1 ^
TARtHTE BUGÜN MÜMTAZARIKAM 20 Eylül
YOKSULLUKTAN OORUĞA..
1934-' T£ BU6ÜN, ÜNLÜ t7»L K4/V SİfjeAAA OYUN-
CuSU SOPHIA LOREN OOĞDU. NAPOLI WW
£N YOKSUL toAHALLESİNPEN StNEMANM
OCH&JK NOtOTV-AgtNAjUZLIH S*? YOL AŞA/V
LO&EU, BUfJPA, SOHRAOAN EVLEUPtĞİ YA-
PlMCl CARLO PQNTİ'NİN BÜYÜK YA&PIMI-
•ERİÇLİ VÜCur YAP/SI NEPENİYLE S£KS
ÇEHASOLLE&İ ASACfA/PA SAYtLM/Ş,AMA
8U ARADA OYOM SÜCûrj-E PE Pr&C4r-
LERi ÇEKMEYİ BİLMffU. L.ORE.N, f36tV
"JA/OA, "fOZIKi VE SEN" F-lLıÜİYLE £N
lYi fcAPlN OYÜNCU OSCAR'lNt ALMfŞr/.
'iğdetj Pe.fer O Tço/e. ye. J*mes Coco il«.
İZMİR 6. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ'NDEN
1997/698 E/2000/493 K
Davacı Tetaş Pazarlama ve Tic. Ltd. Şti. vekili Av. Zehra Şahin tarafından davalı Metin Temoçin ve Altan Gök ile diğer
da\ alılar ale>hine açmış olduğu tasarrufun iptali davasının yapılan dunışması sonunda mahkeraemizden verilen 6/6/2000 tarihli
kararı davacı Tedaş pazarlama vekili Av. Zehra Şahin tarafından temyiz etmiş ve Yargıtay'ca bozuhnasuıı talep etmiş tenıyiz
dilekçesinde belirttiği sebeplere binaen yasa usul ve Yargıtay içtihatlanna aykın olarak verilen mahkememiz karan yerinde
bulmadığından bozulmasına ve icraıun durdurulmasuıa karar verilmesini, davanın reddedilmesi bozmayı geTektirmemekte
olduğundan bozulmasını talep etmiş bulunduğundan işbu temyiz dilekçesinin özeti davalılardan Altay Gök'e temyiz dilekçesinın
tebliği yerüıe kaim olmak üzere ilan olunur. 13/9/2000 Basın: 52030
ANKARA 17. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ'NDEN
Esas No: 1999/420 Karar No: 2000/241
Davacı Güneş Sigorta AŞ tarafından davalılar Ahmet Altuntaş ve Murat
Banhan aleyhlerine açılan tazminat davasının yapılan açık yargılaması
sırasında: Mahkememizin 1999/420 E. sayılı dosyası 30.5.2000 tarihinde
kısmen kabulüne çıkmış olup karar ilamı tarafa tebliğ edildikten sonra
süresinde davacı vekıli tarafından 12.9.2000 tarihinde temyiz edilmiş olduğu
hususu davalılar Ahmet Altuntaş ile Murat Banhan'a temyiz dilekçesi yerine
kaim olmak üzere ilanen tebliğ olunur. Basın: 51931
PANO
DENÎZ KAVUKÇUOGLU
Sorular...
Bilgisayanmın başına geçıp, tam size, geçen cu-
ma akşamı Alexandrapolis'in (Dedeağaç) bir sahil
lokantasında yediğim ahtapot ızgarasını anlatmayı
düşündüğüm bir sırada şeytantn dürtüsüne uyup te-
levizyonun düğmesıne basmamın büyük bir hata ol-
duğunu fark ettiğımde artık yapabileceğim hiçbir şey
yoktu...
Önce Kars dolaylarında işlenen yirmı iki caniık bir
trafik cinayetinin görüntüleri gelmişti ekrana...Gö-
revliler, çarpışan araçlardan yol kenarındaki taria-
ya savrulan ölüleri topluyorlardı... Petrol, asfalt. mo-
tor, teneke, lastik kurbanlarıydı onlar... Daha fazla
petrol, daha fazla asfalt, daha fazla motor, daha faz-
la teneke, daha fazla lastik tüketimine dayanan bir
ekonomik-siyasal yaklaşıma, insan taşımacılığını
karayollarına yığan çağdışı bir anlayışa verdiğimız
ölülerdi... Yıl sonuna doğru sayıları beş binı, aftı bi-
ni aşacaktı büyük olasılıkla... Burada, bizım ülke-
mizde her yıl binlerce insan telef oluyordu yollarda.
Avrupa'da nüfus başına en az motorlu taşıtın, ama
motoriu taşıt başına da en çok kazanın düştüğü bir
ülkeydi Türkiye! Otoyollarımızda hız sınırı saatte
120 kilometreydi. Ama insanlanmız nedense saat-
te 190,200,210 kilometre yapan otomobillere rağ-
bet ediyorlardı en çok... Yollarımızdaki "hız"6&n
yakınıyor, ama televizyonlarda günde kim bilir kaç
kez izlediğimiz, "hız"\ özendiren otomobil reklam-
lanndan hiç şikâyetçi olmuyorduk... llginç çelişki-
lerdi bunlar ve bu çelişkilenn sürmesinden çıkarı olan
birileri de vardı mutlaka! Ama biz. yalnızca ölüleri-
mize ağlamakla, arkalarından ağıt yakıp dövün-
mekle yetiniyor, ne bu çelişkilerden doğan çıkarla-
n ne de bu çıkariarın üzerinden yaşayanları getir-
mek istiyorduk akhmıza... Ölümü. ölümleri kabulle-
nişin sorgulanmaya, tartışılmaya değer bir bıçimiy-
di bizimkisi... Niçin sorgulamıyor, niçin tartışmıyor-
duk o zaman?..
izmir'in Gaziemir ilçesinde, bir sitenin sokakların-
da bağınp çağırarak top oynayan çocukları kom-
şulann şikâyetı üzerine bir arabaya doldurup kara-
kola götürmüştü polis... En küçüğü 9, en büyüğü
ise 13 yaşındaydı çocukların... Sonra da "cezaieh-
liyetlerinin tespiti" için adli tıbba götürülmüşlerdi
çocuklar!.. Anası babası, yeri yurdu bellı bir çocu-
ğun yaşı, kimliğine bakılarak "tespit" edilemiyor
muydu? Bacak kadar çocukların "cezai ehliyetle-
ri'nin olup otmayacağı adli tıbba götürulmeden an-
laşılamıyor muydu? Hiç kuşkusuz tüm bu "tuhaf-
lıklar'i öngören bir "mevzuat" vardı ortada... Ve her
şey bu "mevzuat"a göre işliyordu... Sokakta dans
edip, para toplayan; "öğretmen istiyoruz" diye so-
kaklara dökülen çocuklar da aynı "mevzuat"a gö-
re mahkeme kapılannda süründürülmemişler miy-
di?.. öyleyse neden değiştirilmiyordu bu tuhaf "mev-
zuat"! Türkiye, Avrupa'nın en genç nüfusuna sa-
hip, nüfusu en hızlı artan ülkesiydi. Her yer cıvıl cı-
vıl çocuk kaynıyordu. Hepimız çocukları çok sev-
diğimizi söylüyorduk. Çocuklarırrızla övünüyorduk.
O zaman nasıl oluyordu da. el kadar çocukların ka-
rakollarda, adli tıplarda, mahkeme kapılarında sü-
ründürülmesine cevap veren bu "mevzuat"ı içimi-
ze sindirebiliyorduk? Niçin kaldırmak, değiştirmek
için harekete geçmıyorduk?.. Tembel, uvuşuk, yok-
sa beceriksiz miydik? Bir yanımız "eksik" olmaiıy-
dı... Eğer öyleyse, bir yanımız gerçekten eksikse,
niçin sorgulamıyorduk bu yanımızı?
Cumhuriyet'in ilan edildiği Türkiye Büyük Millet
Meclisi binasının toplantı salonunu 37 yıl boyunca
aydınlatan bir ton ağırlığındaki kristal avize kaybol-
muştu. Konuşma kürsüsünün yanındakı aplikler ve
Mustafa Kemal Atatürk e hizmet veren kabul sa-
lonundaki yazı masası, kenarları altın varaklı büyük
duvar aynaları da ortada yoktu! Televızyonun */er-
diği habere göre, kristal avizenin, apliklerin, yazı
masasının ve altın varaklı aynalann nereye gittiği-
ni, ne olduğunu kimse bilmıyordu!.. Kinıleı soymuş-
tu Türkiye Büyük Millet Meclisi'ni? Kimler çalmıştı
tarihimizi? Nasıl cüret edebilmişlerdi bu soyguna?
Neye güvenmişlerdi? Bıze mı? Bizler sahiden bu ka-
dar andavallı mıydık? Bız bu kadar andavallı oldu-
ğumuz için mi durmadan soyuyorlardı bızı?
Kaç gündür, Beşıktaş-Fenerbahçe futbol karşı-
laşmasında Fenerbahçeteknik heyetinin, "nasılolup
da sahaya altıncıyabancı sürdüğünu" tartışıyorduk.
önemli bir "sorun "du bu! Ama futbol dışı hayatla-
nmızdakı o gözle görülür, o tuhaf kabullenişlerin, ek-
sikliklerin, andavallıkların da en azından bir futbol
maçında yapılan kural hataları kadar üzerinde dur-
maya, düşünmeye değer yanları yok muydu? Or-
tada yanıtı açık bunca soru dururken Alexandrapo-
lis'teki o kıyı lokantasında yediğim nefis ızgara ah-
tapota eşlik eden beyaz şarabın markası yine de me-
rakınızı uyandırır mıydı sizin? ,.n
Faks:0212-723 84 97
(e-posta: dkavukcuoglu(« tuyap.com)
BULMACA SEDAT YAŞAYAN
1 2 3 4SOLDANSAĞA:
1/Mevlevılıkte,
Mevlana'nın
öliim yıldönü- 2
mü gecesinde o
(17Aralık)ya-
pılan anma tö- 4
reni. 2/Açıölç-
meye ya da çiz-
meye yarayan
araç... Uzaİdık
işarerı. 3/ Kısık g
sesli kûçük ke-
man Halı ya 9
da kilim doku-
nan tezgâh. 4/ Takım..
Gövde heykeli. 5/ Bir
çeşit Leh dansı. 6/ Tel- 2
lûr elementinin simge- 3
si... Bir tarikatın ya da 4
sanatın ilk kurucusu. II 5
Kadına göre kocanm,
kocaya göre kadının an-
nesi. 8/ El ele tutuşarak
oynanan bir halk oyu-
nu... Devlet Güverllik
9
Mahkemesi'nin kısa yazılışı. 9/ Bir evi kruşatan üstü
kapalı teras.
YUKARIDAN AŞAĞIYA:
1/ Arap harfleriyle yazüan bir yazı rürii. 2/ Dağkeçi-
si... Asaf Halet Çelebi'nin bir şiir kitabı 3/ Tas\ ir..
lyice yanarak ateş durumuna gelnuş kömür ya da odun
parçası. 4/ Terbiyesiz kimse... Ekmek, peynir ve süt
ya da et suyuyla yapılan bır tür yemek. 5/ Herhangı
birkuvvet alanından geçtiğı varsayılan güç çızgılen...
Zarar. 6/Tüketimkooperatıflennde yıl sonunda ortak-
lara dağıtılan fazlalık. II Antık Yunan mımarlığının
üç biçemınden bin... Süre>ya Duru'nun bır fılnu. 8/
Kırmızı renkli bir elma cinsi. 9/ Üzerine yap: vapıl-
mak için aynlmış yer... Gözleri görmeyen.