25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
2 EYLÜL 2000 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA 17 Temelsiz düzenleme Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Yaşar Okuyan açıkladı. SSK'nin yeniden yapılanmasıyla birlikte özel emeklilik ile ilgili yasa tasanlan kanun hükmünde kararnameye (KHK) dönüştürülerek bir an önce çıkarılacakmış. Sosyal güvenlik gibi bir temel hakka ilişkin düzenlemeleri KHK ile belirlemenin anayasaya aykırılığı bir yana, özel emeklilik tasarısının nasıl KHK haline getirileceği de tartışma götürmez. KHK çıkarmak için bir yetki yasasına dayanmak gerek. Son çıkan yetki yasası, hükümete kamu kurum ve kuruluşlan ile ilgili kanun hükmünde kararname çıkarma yetkisi veriyor. Oysa, özel emeklilik tasarısının kamu kurum ve kuruluşlan ile yakından uzaktan bir ilgisi yok. Yani, özel emeklilik tasansını KHK halinde çıkarmanın hukuksal temeli bulunmuyor. Okuyan'ın ısrarla çıkarmak istediği ve sosyal güvenlik alanını tümüyle piyasalaştıracak bu düzenlemelere yasa taslağı aşamasında bile karşı çıkan DSP'li bakanlann varlığı biliniyordu. Yasa tasansına kuşku ile bakanlar KHK'ye imza atar mı? Göreceğiz... ISIK KANSl Adalet Bakanlığı, "Kamu Denetçiliği Kanunu" taslağı üzerinde epeydir çalışıyordu. Bugüne değin taslak üzerinde sık sık değişiklik yapıldı. Örneğin, bir taslakta, kamu denetçisinde aranacak nitelikler sıralanırken koşullar şöyle saptanmış: "Hukuk fakültelerinden veya bunlara denkliği YÖK tarafından kabul edilmiş yabancı hukuk fakültelerinden mezun olmak." Bir başka taslakta, aynı hüküm farklı yazılmış: "Hukuk ve hukuk bilgisine programlannda yeterince yer veren siyasal bilimler, idari bilimler, iktisat ve maliye alanlannda en az4 yıllık yükseköğrenim yapmış veya bunlara denkliği YÖK tarafından kabul edilmiş yabancı öğretim Kişiye özel yasakurumlanndan mezun olmak ve meslekleri ile ilgili olarak kamu veya özel sektörde en az on yıl çalışmak." Eh, "kamu denetçiliği" için eski Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel uygun görüldü ya, Demirel de hukukçu değil ya, taslak değişti: "4 yıllık yükseköğrenim yapmış olmak." Deneyimli hukukçulara danıştık. Batı'da kamu denetçisi ya da ombudsmanın, devlet ile ilişkilerinde haksızlığa uğradıklanna inanan yurttaşlann sorunlannı çözme işlevi bulunduğunu anımsatıp aşağı yukan 40 yıldır devleti yöneten Demirel'e bu işlevi yüklemek için özel yasa çıkarmanın anlamı ya da anlamsızlığı üzerinde durdular. Dikkat çektikleri bir başka nokta da şuydu: "TBMM Dilekçe Komisyonu, Başbakanlık Teftiş Kurulu, Başbakanlık Yüksek Denetieme Kurulu, Cumhurbaşkanlığı'na bağlı Devlet Denetieme Kurulu, her bakanlığın, hatta kamu kuruluşlannın teftiş kurullan, bölge idare mahkemeleri, Danıştay, cumhuriyet savcılığı... Bunlann herbiri iyi çalıştınlsa, etkin hale getirilse, özen\ ve bağtmsız kılınsa, yurttaşlann sonjnlannı çözme konusunda işlevset hale getirilebilir." Son bir saptama: "Ombudsman kurumu, Tûrk hukuk sistemine aykındır. Ulusal hukuku, idari yargıyı ve denetim mekanizmalannı daraltan, güçsüz kılan sonuçlar doğunır." Kişiye özel yasa çıkarmanın bedeii iyi ölçülmeli! Kanun hükmünde karar- name çıkararak gerici kad- roları devlet dairelerinden temizleyeceğini ileri süren iktidar, 27 Ağustos'ta ya- yımlanan bir yönetmelik ile yaz aylannda 5. sınrfı biti- ren çocuklann Kuran kurs- lanna gitme süresini hafta- da 3 günden 5 güne çıkar- dı. Eğit-Der Genel Başkanı Mustafa Gazaka, yönetme- lik değişikliğinin anayasada öngörülen laikliğe, laik ve 8 yıldaki delik çağdaş eğitim anlayışına, Oğretim Birliği Yasası'na, Milli Eğitim Temel Yasası'nda öngörülen "hür ve bilimsel eğitim" anlayışına ve 1997'de çıkanlan 8 yıllık ke- sintisiz zorunlu eğitim ya- sasına aykırı olduğu kanı- sında: "llköğretim, yani te- mel eğitim, program ve uy- gulama açtsından birbûtün- dür, bölûnemez. Kışın ayn, yazın ayn eğitim olmaz." Gazalcı, buna benzer bir yönetmelik değişikliği için Danıştay'a başvurmuş ve Danıştay 8. Dairesi geçen şubat ayında verdiği karar- la yönetmelik değişikliğini yasalara aykırı bulmuştu. Gazalcı, haklı olarak yönet- melik degişikliğinin kahra- manı olan Başbakan Bütent Ecevit'in gölgesi Devlet Ba- kanı Hûsamettin özkan'a sesteniyor "Yıllarca 8 yıllık kesintisiz eğitim tartışmalan yapılma- mış, Danıştay'ın bu konuda bozma karan yokmuş gibi inatlaşarakyönetmelik deği- şikliğine gidilmesi, kimiçev- relere ödündür, 8 yılın kesin- tisizliğine inanmamaktır." Gazaicı, bu yönetmetiğin de değişmesi için Danış- tay'a verecegi başvuru ditek- çesini hazırlamaya başladı bile. ISSIZ ODA YAZILARI VEDAT ÖZDEMİROĞLU Can sıkaıt özenti! 18 Ağustos tarihli Sabah'ın manşeti: "Can sıkan fark." Sa- bah, deprem bölgesine giden Cumhurbaşkanı Sezer'i, Clin- ton'la karşılaştırmış ve onun gibi kucağına bebek almadığı için eleştirmiş. "Sezer, ilkkezgit- tiği deprem bölgesinde, proto- kolü sonuna kadar uyguladı. Hemen yanındaki küçük Kum- sal ne olduğunu bile anlayama- dığı olaylan şaşkınlıkla izledi. ABD Bmfkam BİUGUnton ise depremzedelerin arasına gir- meyi tercih etmiş, kucağına al- dığı Erkan bebek ile çekilen fotoğrafı bütün dünyada ya- yımlanmıştı" deniyor. Bu yak- laşım sadece Sabah'a özgü değil, büyük medya, özgün ki- şilikli liderler değil, örnek al- dıkları Amerikan kültürünün imftasyonu inşanlar istiyor. Clin- ton, doğal olaVak Amerikalı bir lider gibi davranır, dışa dönük ve imaja önem veren bir görün- tü izler. Sonuç olarak, öyle ya da böyle, depremzede bir be- beği kucağına alıp sevmesi hoş bir durumdu. Bu, Clinton'ın tar- zıdır. Fakat Sezer'in de tıpkı Clinton gibi davranmasını bek- lemek, onun orijinalitesine ağır bir hakaret değil mi? Kucağı- na çocuk almadığı için bir in- sanı adeta sevgisiz gibi yansıt- mak doğru mu? Bazı müşteriler, taksiden iner- ken şoföre "Hayırlı işler" der. Ba- zılan da demez. Bu, demeyen- lerin şoförün işlerinin hayırlı git- mesıni istemedıği anlamına ge- lebilir mi? Niçin Sezer, ille ds Clinton gibi davranmak zorun- da? Clinton daha güçlü ve zerv gin bir ülkenin liden olduğu için mi? Bir insanın kişiliğine yargı- sız infaz yapmak bu kadar ucuz mu? Bu bakış açısının altında gü- ce tapma refleksi, ABD hay- ranlığı ve dünyanın bir numa- • raiı adamtotan Büyük Efendi'yi örnek alma ezıkliği var. Yoksa, -gazetecilik açısından yıne de basanlı bir karşılaştırma olan- bu durum, Sezer'i durduk yer- de rencide edecek şekilde manşete çıkarılır mıydı? Ama o anlayışa göre ABD Başkanı bi- zim de asıl şefimizdir ve biz Cumhurbaşkanı'ndan sokak- ta oynayan çocuğa kadar, o Başkan'ın temsil ettiği kültüre uyum sağladığımız ölçüde mo- derniz, doğruyuz! Sahibine âşık köle hissiyatı! Aynca, Sezer istedikleri gibi davransa yine yaranamayacak ve "taklitçilikle" suçlanacaktı. Çünkü aynı haberde "Clinton herkesin gönlünü fethederken, birçok siyasi de aynı puanı top- layabilmek için kucağına be- bekalma yanşına girdi" yazan- lar da kendileri! Hadi Sayın Sezer, üzmeyin bunlan ve Clinton gibi olun. Köşk'e bir "Oyal Ofis" yaptıra- rak başlayın işe örneğin! • Mürteci me- murları, devlet kurumlanndan atmak için yoğun çaba gös- teren Başbakan Ecevit, "mürteci" olduğu gün gibi ortada bulunan Fethullah Gülen'i savunmaya hâlâ ni- ye devam eder? (rtica tehli- keyse, bu tehiikeyi finanse edenleri korumak nasıl içe sindirilir? • Minik Leyla, McDo- nald's'ta kâğıt mendil sattı- ğı için derin dondurucuya kapattldı. Bu halk, canına kasteden "derin "tehlikeden ne zaman kurtulacak? • Nokta'nın "Doruktakiler" Bipkaçsoru ödüllerinde "Milenyum Li- deri" seçilen Mustafa Kemal Atatürk'un ödülü Meclis Başkant Ak- bulut'a verildi. Bu nereden nereye geldiğimizi göster- miyor mu? Atatürk yasasa, yeşil seımaye holdingi YİM- PAŞ'ın Almanya'daki mağa- za açılışına gider miydi? • Düşünceye ve hayalle- re yasaklar getiren devletin, yıllarca "hayali ihracat" ya- pan dolandıncıları palazlan- dırması nasıl açıklanır? Söz konusu sadece "sahtekâr- lık" olunca mı hayal gücüne saygı gösterilir? Bizi Büyütenler TnnurSelçuk Attilâ llhan'ın o güzelim dizelerini, ondan dinlemek apayn bir zevk: "karanlığa dağılan o çocuk ben miyim beni mi kovalıyor tabancalı adamlar ıssız saraylann güngönvez prensiyim yalnızlığımı belki bir aşk tamamlar ' , . . • • fa/zan zor durymda yetişmeliyim ne yapsam içimde eski sinemalar (...)" - Üstatlar üstadı babası Münir Nurettin'i izlerken, müziğini ve yorumunu sürekli yenileyen, ken- di sesini ve söylemini bulan, "Müzik ahlaktır" diyen bir örnek sanatçı. Şarkıları günler, gece- ler boyu bize dostluk etti. Ne Is- panyol Meyhanesi'ni dinlemeye doyacağız, ne Aynlanlar Için'i. Caddeden sokaklara doğru sis- ler elenecek, pencereler kapa- nıp kapılar sürgülenecek, bir kö- mür dumantyla tûtsülenecek ak- şamlar! Bembeyaz saçlanmızla "o ilahiyarjr \r\ büsbütün terk edil- diği günü bekleyeceğiz! Duyar- lı, namuslu, ilerici müzik adamı- nı hiç bırakmayacağız. Belki Ayten'i Markiz'de vura- caklar! Timur Selçuk hep yani başı- mızda. Aklını, gönlünü, sanatı- nı hayata açarak yeni kuşaklan da büyütecek. Önceki hafta, rahmetli Selim Naşit için yazdığım yazıda Omer Vargı'nın imzasını taşıyan "Herşey Çok Güzel Olacak" filminden bahsetmiştim. ömer Vargı, "ömür Vakfı" olarak yayımlanınca ortaya bambaşka bir anlam çıkmış! Hata bana ait, çünkü yazıları elle yazıp gönderiyorum. Düzeltir, özür dilerim. (Bu arada sevgili Ömer Ağabey'le birlikte bütün Beşiktaşlılan kutlanm!) Ecevlfin çekileceği söylentisi Ankara'da yoğunlaşan dedikodu: .. . "Ecevit yakında çekilecek..." Söylentiyi dillendirenler, Ecevit'in yorgun düştüğünü, artık hızlı tempoya ayak uyduramadığını, samimiyetle köşesine çekilmek istediğini ileri sürüyorlar. Hatta daha da ileri giderek, Ecevit sonrası DSP'de yeniden yapılanma için önlemler alındığını, kimi DSP'lilerin ANAP'a geçmek için hazıriık yaptığını ileri sürenlere de rastlanıyor. Söylenenlere kulak asmayanlar çoğunlukta: "Ecevit çekilmez. Söylentiler, bile bile çıkanlıyordur, gündemi değiştirmeye yöneliktir." Gerekçe de belli: 'Ecevit, eşinin gündeme getirdiği affı çıkaramadı. Demirel için 5 artı 5 formülünü geliştirdi; tutmadı. Üstünde durduğu, memuriann görevden alınmasına ilişkin kanun hükmünde kararname Cumhurtoaşkanı 'ndan döndü. En son Fethullah Gülen'e yine arka çıktı, ama bu kez Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hüseyin Kıvnkoğlu 'ndan çok sert bir yanıt aldı. Bu koşullarda Ecevit açısından mutlaka gündem bir şekilde değişmeli..." HAYVANLAR İSMAIL GÜLGEÇ lgulgec@yahoo.com KİM KİME DUM DUMA BEHÎÇAK S - •-' behkak@turk.net ÇtZGİLİK KÂMİL MASARACI HARBf SEMtH POROY semihporoy@yahoo.com TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 2Eylül ANTUAN'INACTIUM YENİLGISİL A*. Ö. 31 'oe BUeİMJ, ACT7UMSAVAŞt YAPU-MIÇTt. RO - M4 DCnSTİ'NİN İKİ 6ÜÇU/AOAM/ OCmrtANUS K AHTUAM, ÜL/teri BATT VE OO&U OtAKA/i İKİYE AYI- RtP YÖMETİ&K£H ANLAÇMA2UĞA DÜŞMÛÇTÜ.HEK İKİSI oe YÖUETİMİ PAYLAŞMAK İSTTEM/yOKDU. OOSUOAKİ MAKKANTUAN, SEiASİÜS* MlStR «•* LİÇESİ KlBOfvnKA'YCA 8İRÜK. tÇMPEyOİ- SO- uuçm, ocmvtANus 'UN YE ANruAN'tN 400'e* 6&AttJK SAVAÇ FİLOLAdl ACTtU\4*kçjKLAK DA KARŞt KARŞfYA GBiM/fTT. MAUEVKA • YETENEĞİ DAHA FAZLA OLAÜ TEKNE- LER/YLE, ANTltfN'IN OONAUMASlNI Ç£*4_ eeee AUP ATE$£ VES£N OOAVIAUUS, KAZAHMtÇTT.. GÖRÜS EMlN GURSES ABD ve Afrika Yeraltı kaynaklan bakımından dünyanın en zen- gin coğrafyası olan Afrika'nın, 1995 rakamlarına göre nüfusu 720 milyon civanndadır. Afrika nüfu- sunun yaklaşık yarısı yoksulluk sının altında yaşa- makta, yüzde 4O'ı ise günde 1 dolardan az gelir elde edebilmektedir. Tüm Afrika'nın ihracat geli- rinin yüzde 80'i ise dış borç ödemelerine gitmek- tedir. Bugünkü ekonomik sorunlann kronikleşme- sinde, sömürgeyönetimlerinin uygulamalan önem- li bir rol oynamıştır. Bu dönemde, sanayi ve altya- pı alanında kayda değer bir gelişme sağlanama- mış, bu coğrafyanın tanm ürünleri, doğal kaynak- lan, madenleri özellikle Avrupa'ya taşınmıştır. Gelişmiş zengin Batılı ülkelerin dünya ekonomi- sindeki fiyat oynamalanna karşı son derece koru- masız olan Afrika ülkeleri, 1986-1990 arası üret- tikleri malların (pamuk, altın, fıstık, kakao, kahve, şeker, volfram vs.) fiyatlarındaki düşüş sonucu ih- racatta yaklaşık 50 milyar dolar zarar etmişlerdir. Bu dönemde aldıkları dış yardım ise 25 milyar do- lardan azdı. Afrika'nın dünya ticaretindeki payı 1980'de yüzde 5 iken, bu rakam 1995'te yüzde 2.2'ye düşmüştür. Soğuk Savaş döneminde ABD ve Avrupalı müt- tefıkleriyle Sovyetler Birliği arasında Afrika coğraf- yasında etkinlik yarışı sürmüş, Angola'da olduğu gibi CIA'nın UNITA'yı (Angola'nın Tam Bağımsızlı- ğı İçin Ulusal Birtik) desteklemesine karşı Mosko- va MPLA'ya (Angola'nın Kurtuluşu İçin Halk Ha- reketi) destek vermiş ve iç çatışmalann sürmesi- ne ve yoksulluğun artmasına katkıda bulunmuş- lardır. General Alexander Haig 1979'da, sanayi-'. leşmiş ülkelerin sanayideki hammadde gereksinim- lerinin arttığını, bunun karşılanmasının ekonomik refahları için önemli olduğunu, bu nedenle ham- madde açısından zengin olan Afrika'nın jeopolitik olarak öneminin arttığını ifade etmiştir. Eski Belçika sömürgesi olan Orta Afrika ülkesi Kongo'da, uçak yapımında kullanılan dünya ko- balt yataklarının yüzde 60'ı bulunmaktadır. Dün- ya bakır rezervlerinin yüzde 8-10'u da bu ülkede bulunmaktadır. Afrika'nın ekonomik güç merkezi olarak da adlandırılan yaklaşık 100 milyon nüfus- - lu Nijerya'da ise kanıtlanmış 18 milyar varil petrcd' rezervi bulunmaktadır. ABD Başkanı Clinton'ın bu' ülkeyi ziyareti, bu ülkede 1993 seçimleri ve takip. eden darbelerle başlayan kargaşanın Mayıs 1999 seçimleriyle yeni bir döneme girmesi sonrası iliş- kileri geliştirmeyi amaçlamıştır. Cunta yönetimle- rinin Washington tarafından ekonomik ve askeri ambargo ile tehdit edilmesine karşın, bu ülkede- ki ABD şirketlerinin (Mobil, Chevron, Ashland, Te-< xaco) yatırımları nedeniyle uygulamaya konula- mamıştır. Dünya petrol üretiminde 9. sırada yer alan Ni- jerya'nın Atlantik kıyılarındaki yeni petrol yatakla- n, gelişmiş zengin ülke petrol şirketlerinin iştahını kabartmaktadır. İhracat gelirinin yaklaşık yüzde 90'ını petrolden elde eden Nijerya'nın petrol ihra- catının yüzde 44'ü ABD'ye, yüzde 5'i Kanada'ya, yaklaşık yüzde 50'si ise Avrupa'ya gitmektedir. ABD toplam petrol ithalatının yüzde 8'ini (günde 500 bin varil) Nijerya'dan yapmaktadır. Clinton yönetiminin bu ülkedeki askeri yöne- timlere yönelttiği yoğun tehdit ve eleştirilere rağ- men özellikle petrol üretimi alanında ABD ve di- ğer bazı Avrupalı şirketlerin yatırımlan devam et- ' miştir. 1992'de 4 milyar dolar olan yatırımlan, 1997'ye kadar olan 5 yıllık dönemde 7 milyar do- lara yükselmiştir. Ikili ticaret ise 1994'te 4.9 milyar dolarken, 1996'da 6.7 milyar dolara ulaşmıştır. Ül- kede etnik gruplar arasındaki mücadele (Batıda Hı- ristiyan Yoruba'lar, doğuda Hıristiyan Ibo'lar, ku- zeyde Müslüman Hausa-Fulani'ler ye diğer onlar- ca etnik grup) birçok darbe girişimine yol açmış, Kasım 1993'te darbeyle iktidara gelen Abacha sonrası Temmuz 1996'da Londra'nın desteğiyle Ibo'lann bir darbe girişimi olmuş, fakat iç karga- şa sonrası yönetimi uzun süre devam ettirememiş- lerdir. Abacha'nın Haziran 1998'de ölümü sonra- sı yapılan Mayıs 1999 seçimlerinde Obasanjo'nun devlet başkanı seçilmesiyle Clinton, siyasi ilişki- leri yeniden düzene sokmak ve yeni yönetime des- teğini göstermek için Nijerya'ya ziyarette bulun- du. ABD Savunma Bakanlığı'nın 1963'teki bir rapo- runda, Afrika'nın ABD açısından stratejik olarak ön- celikli olmadığı belirtiliyordu. ABD Ulusal Güven- lik Konseyi'nin 1957'deki raporunda da Avrupalı güçlerie (fngiltere, Fransa) Afrika'da işbiriiğine ön- celik verilmesi öneriliyordu. Bugün ABD açısın- dan artık hegemonyanın devam ettirilebilmesi için Fransa gibi Avrupalı güçlerie işbirliği dönemi so- na ermiş, bunların bölge kaynaklarından uzaktu- tulması önem kazanmıştır. Afrika'da özellikle Fransa ve ABD merkezli bir etkinlik yarışı sürmektedir. Bölgede özellikle tica- ri etkinliği yüksek olan Güney Afrika Cumhuriyeti de bu rekabetin içinde yer almaktadır. Afrika'nın henüz dokunulmamış zengin yeraltı kaynaklan, merkezi zengin ülkelerin yağma yanşını seyrediyor. E-mail: emingurses(n yahoo.com Faks:0212 513 85 95 BULMACA SEDAT YAŞAYAN 1 2 3 4 5 6 7 8SOLDANSAĞA: 1/ Pankreastan salgılanan ve kandaki serbest şekerin sindiri- mınde görev alanhormon. 2/ Bir soru eki... Karahindibanrn sebze olarak ye- 6 nen yapraklan. 3/ Ressamlann ' boyalan üzeri- 8 ne dizerek fırça ile kanştırdık- ° lan levha... Şarap mah- zeni. 4/ Tann... Taş dı- bek. 5/ Eksiği olma- yan... Ağn'nınbirilçe- 2 si. 6/ Boğa güreşi ya- 3 pılanalan... Vilayet. II 4 lnleme, inilti... Ayakdi- ,- reme. 8/ Yazı ile bıl- dkme...tlgieki. 9/"Eb- 6 nâ-yı dehr her hünere aferin verir/Ya Râb bu 8 — ne tükenmez hazi- 9 nedir" (Nabi). YUKARTOAN AŞAĞIYA: 1/ Cüısel iktidarsızlık. 2/ Başrolünü Marilyn Mon- roe'nun oynadığı bir fılm. 3/ Dolambaçlı, eğri büğrü, çapraşık. 4/ "Eşref—": Ressamımız... Dışavuranse- vinç. 5/ îslamlıktan önce Kâbe'de duran üç puttan bi-' ri... Uzaklık işareti... Utanç duyma. 6/ Ilkel benlik... "Başını taştan taşa \urup gezer avare — " (Fuzuli)... Oylumlu. 7/ Tütün yapraklanndan çıkanlan çok ze- hirlı alkaloıt. 8/ Hamamböceği. 9/ "Adam, kişi" an-: lamında bir argo sözcük... lstem dışı yapılan hareket.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle