Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
17EYLÜL2000PAZAR CUMHURİYET SAYFA
20. YILINDA 12 EYLUL
12 Eylül darbesi Bonn Büyükelçisi olan VahitHalefoğlu, Almanya 'nın tutumunu değerlendirdi
'Almanyabizeyardımcı oldu'
12 Eytûl darbesi sırasmda Bonn Büyükelçisi olarak görev yapan Vahit Halefoğhı, Hetannt Schmidt başbakanbğındaki Federal Ahnanya hükümetinin Tûrkiye'deki müdahaleyi anfayışbı karşıbdığını benrtti.
en 11 Eylül'de Türkiye'deydim,
darbe haberini 12 Eylül'de
uçaktan indiğimde Almanya 'da
aldım. Türkiye îdeki olan bitenler
o kadar çığırından çıkmıştı ki
Almanya 'daki insanlar dahi
bunun bir müdahale ile
halledilmesinin doğru olacağına
inanıyorlardı o zaman.
OSMANÇUTSAY -3-
•* ^ Eylül askeri darbesinde,
/ J Bonn Büyükelçisi Vahit
A. jLt Hakfoğhı'ydu Darbeden
yıllar sonra yapılan bır mülakatta eski
Büyükelçi ve Dışjşlen Bakanı, Fede-
ral Almanya'nın ıstekli ruh halinı an-
latrnışü. Halefoğlu, 27 Ekırn 1994'te,
bir dizi konferans içın bulunduğu Al-
manya'da, Bonn Büyükelçiliği'nde
sorulanmızı yanıtlamış ve sosyal de-
mokrat ağırlüdı Alman hükümetinin
12 Eylül'e bir sorun çıkarmadığını
söylemışti.
- Son araş&rmalar, 12 Eylül askeri
müdahalesinin siyasi sonuçlannın Al-
manya tarafından anlayışla karşılandı-
ğuu gösteriyor. Bu sizce doğru mu? Sa-
yın Halefoğlu. çok somut olarak: Siz 12
Eylül'ü ne zaman haber aldınız?
VAHfT HALEFOĞLU-12 Eylül sa-
bahı. Ben 11 Eylül'de Türkiye'deydim,
haberi de 12 Eylül'de uçaktan indiğim-
de burada aldım.
- Uçaktan indiniz ve darbeyi burada
haber aldınız. Peki Alman Dışişleri Ba-
kanhğı ve Başbakanhk, bunlar size han-
gi sorularla geldiler?
HALEFOĞLU - Somut olarak "şu-
dur" diyebilecek dunımda değilim. Ta-
bii çok eskide kaldı bunlar. 12 Ey-
lül'den önce Türkiye'dekı hadıseleri
gören tanıdıklanmız, arkadaşlanmız,
"Bu anarşiye neden asker müdahale
edip de son vermKor? Bu böyle devam
edemez" diye birtakım fıkirler ortaya
sürüyorlardı. Tûrkiye'deki olan biten-
ler o kadar çığınndan çıknuştı kı, Al-
manya'daki insanlar dahi bunun bir
müdahale ile halledilmesinin doğru
olacağına inanıyorlardı o zaman. Nite-
kim 12 Eylül'den sonra da Alman ba-
kanlar, Ahnan halkı, belki medyası kıs-
men, bu olup bitenlere karşı başka re-
aksiyon göstermedi ve anlayışla karşı-
lamaya çalıştı. Ve Türkiye'nin tekrar
demokrasiye dönmesini kolaylaştır-
mak içın yardımcı olmaya çalıştı
- Bu konuda sosyal demokranann,
yani Hehnut Schmidt hükümetinin de
ayn bir tavn olmadı. Yani Tûrkiye'de-
ki bu müdahaleyianlayışla karşuadüar.
TflrMye'ye yardım
HALEFOĞLU- Tabu onlannnamı-
na bunu söylemek mümkün değil, ama
verdikleri izlenım buydu.
- Bu kolaylaşüncı destek, sizin yoru-
munuza göre Turkrye'de demokrasive
dönüşü, yani "üç sene içinde demokra-
siye dÖnüşü" kolav laşürdı._
HALEFOĞLU - Bır kolaylık sağla-
dı. Çünkü Türkiye çok tehlikeli bir ye-
re doğru hızlı adımlarla gidiyordu.
7O'ler biterken bu düşünce hâkimdi.
Afganistan'a Rus müdahalesı olmuştu,
tran'da durum son derece kntikti, Şah
gitti gidecek... Sırada Tûrkıye vardı.
"Acaba Türkiye aynıduruma düşebiKr
mi, yoksa Türîdye'yi kurtarmak lazun
mı, değil mi?" dıye konuşuluyordu.
Tûrkiye'yi o badıreden kurtarmanın
Baülılann lehine bır hareket olacağına
kararverdiler ve OECD içinde bır kon-
sorsiyum kurarak Türkıye'ye her sene
1 miryar dolardan fazla bir yardım et-
me karan aldılar Bunu. yardım ışinı
12 Eylül sûrecinde Federal Almanya'nın Türkiye ile ilişkilerini dönemin dışişleri bakanı Genscher yürüttü.
yürütmek üzere de Almanya'yı görev-
îendırdıler. Ve Almanya, gene hatırla-
yacaksınız o zaman, Leisler Kiep gibi
CDLJ'lu (Hıristıyan Demokrat Birlik)
bir mahye uzmanını bu ışı yürütmeye
memur ettı, Leisler Kıep de elinde şap-
ka dünyayı dolaşıp Türkıye'ye para
topladı. Japonya'ya, Amerika"ya, Su-
udi Arabıstan'a, her yere gıtti... Bır sü-
re sonra Leisler Kiep'in bu yaphklann-
dan kendı partısıne avantaj sağladığı
ortaya çıkar gıbı olunca, SPD o zaman
Leisler Kiep"ı bır kenara bıraktı, yeri-
ne Matthöfer'ı koydu. Matthöfer o za-
man Mahye Bakanı idı. Ama tabıı Tür-
kiye'ye geldı, başka yerlere gittı. Bize
büyük yardım etmeye çalıştı. O sırada,
1980'den sonra, Turgut Bey (Özal) bu-
raya sık sık geldi, Alman bakanlanyla
gerek garantisiz ticari borçlar gerekse
kredilerin ertelenmesi, yeni bir plana
bağlanması ve yeni ödeme kuraüarı
tespit edihnesi için müzakereler yaptık.
O zaman bize karşı da büyük anlayış
gösterdiler.
Zlya Müezzinoğlu
- Sizin bildiğiniz bir detayı hanrlata-
yım. Ziya Müezzinoğlu geliyor buraya,
1979'un Temmuz ayında ve diyor ki:
"Bu LMF'nin bize y öneük yapnnmla-
nnı bir kenara bırakın. biz sizinle kar-
şılıkh anlaşalım. siz bize doğrudan des-
tek verin." O zaman da pek oJumlu ce-
vap alamadış bUmiyor.
HALEFOĞLU -Ziya Müezzinoğlu
benim sınıf arkadaşımdır Buraya gel-
diğınde bız bırlıkte gıttık. Şımdı deta-
yı hatırlamıyorum ama. görüşmelenn
pek olumlu bir sonuç verdiğini de ha-
tırlamıyorum.
- Peki şöyle bir sonı sorulabflir mi?
Eğer Almaırya, 12 Eylül müdahalesini
baştan reddedip de "Derhal eski kn-
rumlar ihdas edilmeMir" diye ısrarlı
bir tepki göstermiş olsaydı, 12 Eylül'ün
başan şansı olabilir miy di? Varsayalım.
yine burada kurgusal bir modelden ha-
reket ediyoruz, VVashington bu konuda
Türkiyeye daha anlayışh davTanmış ol-
sun, ama Almaırya ters bir tepki göster-
miş bulunsun... Böyle kabul edetim.
Çünkü sosyaldemokraüann egementi-
ğinde bir koaüsyon hükümetisöz konu-
suydu veböyle bir tepki mümkündü. O
zaman, 12 Eylül'ünbir başan şansıohır
muydu?
Schmidt ve Gensctier
HALEFOĞLU- Gerek Schmidt ge-
rekse Genscher yıllardır tanıdığım Al-
man devlet adamlanydı. Bunlann ikı-
sinin de, benim tespit eftiğım en kuv-
vetli taraflan gerçekçi olmalanydı,
pragmatik olmalanydı. Hatırlarsanız
Schmidt için "CDU'ya mükemmel bir
başbakanolur" denirdi. Genscher aya-
ğı yerde, hadiseleri çok iyi tahlil ve ne-
ler yapılabıleceğıni çok iyı tespit eden,
ona göre bir politika izleyen bir dışiş-
leri bakamydı. Ve Türkiye'yle ihşkile-
ri de zaten hep Genscher yürüttû. On-
larla Genscher görüştû, Evren Paşa ile
Genscher görüştü, onlarla temas etti ve
Türkiye'nin o geçiş döneminde, de-
mokratik sürece en kısa zamanda tek-
rar dönebilmesi için yardımcı olmaya
çalıştı. Hatta Evren Paşa'nın hatırala-
nnda da vardır, orada Evren Paşa
Genscher'e bir program venyor, "Şu
tarihte şunlanyapacağa, butarihtebu-
nu yapacağız" dıye... Hepsı de aynı ta-
rıhlerde gerçekleşiyor. Bu Genscher'ı
çok etkıliyor ve onun için 12 Eylül'e
daima anlayışla yaklaşıyor. Benim
Genscher'le anlaşamadığım bir tek ko-
nu var. Serbest dolaşım. Orada Gensc-
her'in bir saplantısı vardı. O saplantı
da: "Evren Paşa bana Türkiye'nin ser-
best dolaşundan vazgeçeceği vaadini
yapta,sizbu vaadiyerinegetiremryorsu-
nuz." Halbukı yıne Evren Paşa'nın ha-
tırahnı okuyacak olursanız, Evren Pa-
şa böyle bir şey söylememiş. Orada bir
yanlış anlama veyahut da bir yanlış yo-
rum söz konusu. Ve ilişkılenmizi ol-
dukça hırpaladı bu anlayış. Evren Pa-
şa böyle bir şey söylememiş. Evren Pa-
şa ile konuşuyonız, "Ben böyle bir şey
söylemedim. Benim söytediğim ortada"
diyor. Evren Paşa'nın yanında yaban-
cılarla yaptığı bütün görûşmelerin za-
bıtlannın bir kopyası vardır. Ve zaten o
hatıralannı yazarken o zabıtlan çıkar-
tıp yazıyordu. Tabii bu, çok makul bir
sistem. Hep soruyorsunuz; "Niye yaz-
mıyorsunuz" diye, işte bende böyle bir
vesika yok. Hiçbir zaman tutmadım.
Aklıma da gelmedi. Yani bir gûn yaza-
cağımı, bir gûn bakan olacağımı düşü-
nemedim ki ben.
Evren'ln anıları
- Evet ama, 12 EyraTden önce Türld-
ye'nm siyaset üreten muhteuf kurmay-
bn, her anlamda >% her yerde, Ahnan-
ya'dan herhangi bir tepki görmeyecek-
leritespitininetolarakyaprmslardLBen
söyiediklerinizden bu sonucu çıkardım.
1980yihnda 11 Eylül'de sizTürkiye'dey-
ken ve 12 Eylül sabahı uçakla buraya ge-
Grken olayİann geüsimi içinde, Tûrki-
ye'deki bu yeni ohışumun Almanya'dan
bir tepki atanayacağmı bfliyordunıız-.
HALEFOĞLU - Onu ben söyleye-
cek durumda değilim.
- Ama böyle bir izlenim çıkmıyor mu
ortaya? Birebir anlaşma yok tabii ara-
da,ama._
Eylül'den sonra da,
Alman bakanlar, Alman
halkı, bu olup bitenleri
anlayışla karşılamaya
ve Türkiye 'nin tekrar
demokrasiye dönmesini
kolaylaştırmak için
yardımcı olmaya
çalıştılar.
HALEFOĞLU- Anladım, anladım.
Şımdı bazı asken yardımı, ekonomik
yardımı ve bunlann, Türkiye'de olup
bitenler ne olursa olsun devam ettiğını
görmememiz belki bizi, bu sizin söz et-
tiğiniz sonuca vardınyor. Ama evvela
bunlan görüyoruz, sonra geri gıdip hü-
küm veriyoruz. Bunu söyleyebümek...
Ben Evren Paşa'nın hatıratında da oku-
madım böyle bir şeyi. Çûnkû o her şe-
yiyazdı.
Almanya'nın tutumu
- Ama olaylara hep beraber bakm-
ca_ Bir soruma yine net bir cevap ver-
mediniz, Şöyle sormuşnun: Şöyle bir
kurumsal yapı içinde, yani Washing-
ton'm "Evet" dediği,Bonn'unda "Ola-
bflir, bir süre bakahm, bekle gör poBti-
kası izfeyenm" dediği 12 Eylül tûrü bir
mûdahalenin, Amerika "Hayır" bile
deseydi, Almanya "Evet" dediği için, en
a7in<1an tepki göstermediği için, devam
etme şansı yok muydu? Ahnanya izte-
diğir»lirikayiabuyeniohışumu,1983'e
kadar olan dönemi acıkça destekledi.
HALEFOĞLU - Tabii bu sadece bir
varsayım. Varsayımdan hareket ederek
birtakım teoriler geliştirmek mumkün-
dûr. Çûnkü o zaman yanlış bir şey yap-
mış oluruz. Korkanm o zaman yanlış
birtakım yerlere yönlenmiş oluruz.
Şimdı ben herhangi bir şey söylemek
istemiyorum.
Belki bir gûn tarihte, eğer daha ge-
nişo 12 Eylül'ühazırlayan insanlar, 12
Eylül'ün felsefesini, polıtıkasını, alt-
yapısını hazırlayan kişiler görüşlerini,
deneyimlerini, bilgilerini yayımlarlar-
sa, o zaman bir şeyler söyleyebiliriz.
Ama benim bugün sahip olduğum
bilgilerle bu varsayıma bir karşılık
vermem mümkün değil. Yalnız şu
var: Bu müdahale yapıldıktan sonra
Almanya bize karşı ters bir tutuma
girmedi. Ama ters bir tutuma girsey-
di ne olurdu? Onu şimdiden söyleye-
bilmek çok zor. Ne olurdu, onu büe-
mem...
- Peki ama siz, 1972'de Bonn'da gö-
revi aldığuuz anda büe, "Baü dünyası
içinde Türkiye'nin,Ahnanya'nmuhde-
sine düştüğü" vurgusunuyapıyorsunuz
zaman zaman»
Kurumsal defllşHtlHder
HALEFOĞLU - Ama Avrupa için-
de. Bana sorarsanız, tamamıyla şahsi
fıkrim olarak söylüyorum, Almanya
"Hayn-" deseydi bile, o iş (12 Eylül ik-
tidan-OÇ) vürürdü...
-12 Eyiül'k öngörûlen Tûrkiye'deki
kurumsal deöşmeler_
HALEFOĞLU- Evet efendim. Bel-
ki iş biraz daha zor giderdi, ama gene
giderdi. Çünkü obnuş bir şeyi geri çe-
viremezsiniz. Beş tane asker gelmiş, el
koymuş, kapatmış, Hamzaköy var...
Şimdi fılmi geri çevirip eski yerine ge-
tırmek olmazdı...
Biraz belki daha zor, biraz daha bas-
kıh olarak devam edecekti. Benim tah-
minim budur, eğer varsayımdan bir şey
çıkarmamız mümkün olursa.
SÜRECEK
Almanya'cla durum
Bonn y
un
çıkarUmA lmanya'da 1974'ten ben sendikalarla hü-
/ I kümet arasındaki çekişme. 70'lerin so-
^JL nunda işçı temsılcilennin geri adım at-
masıyia sonuçlandı. Kamuoyundan ve Schmidt
hükümetinden gelen baskılar sonuç vermişti.
Yeni teknolojilerin üretime girmesiyle yapısal
bir işsizlik doğmuştu. Sendikalann etkisi gide-
rek eridi. Bir karşı güç oluşturamadüar. Çok sa-
tışlı gazeteler de Brandt hükûmetine karşı bir
yayın politikası ızliyordu.
Ama özellikle iş dünyasında bir dönüşüm ya-
şandı. önde gelen işveren örgütleri Keynesyan-
lısı iktısat poüükalanndan yûz çevirmeye, mo-
netarist politikalara yönelmeye başladı. Karau-
nun ekonomidekı ağırhğı hafifletilecek, para
polıtıkalan ve özeüeştirmelerle krizin önüne
geçilecekti. Yığınlann satm alma gûcüyle do-
ğan talep ve devletın talebi, sıkı para politika-
sıyla dengeleniyor, devlet kûçültûlerek yerini
serbest piyasa mekanızmalanna bırakıyordu.
özellikle 70'lerin ikinci yansında, Federal
Almanya ekonomisi, beklentı ve politik arayış-
lanyla da dünya ekonomisinin aynlmaz bir par-
çası halıni aldı. Dolayısıyla her hareketin etki-
sine de iyice açılmış oldu. Alman Merkez Ban-
kası, 1965'ten sonra ilk kez açık veren cari iş-
lemler dengesim, 1979 yıluıda faizleri yüksel-
terek karşıladı. Böylece dışardan da sermaye it-
hali kolaylaşönlmaya çalışılıyordu. 1979 dan
m'baren Almanya'nın iktısat politikası tûmüy-
le dış ticaretin hedeflerine bağımlı bir tanıma
kavuşmuştu. Bu, Almanya'nın dünya ekonomi-
sinin tamamlayıcı birparçası olma süreciyle ya-
kından ilintüiydi. Dünya ekonomisındeki her
kriz, azgelişmiş veya sanayileşmiş ûlkeler kay-
naklı olsun, aynm yapmadan her bölgeyi etki-
sine alıyor, ancak sonuçlar farklı oluyordu.
Almmya ve Tûrklye
i
Krizin sonuçlan ve etkısine iki örnek, FeoV
ral Almanya ile Türkiye'ydi.
Ülkeler arasındaki bağımlılık ve uluslarara»
sılaşma eğilimı, globalleşme zorunluluğu, Al-
manya'yı dünya ekonomisinin iç dalgalanma-
larına daha da açık bir hale getirdı. thracat ve
ithalat sayesinde ticari sermaye, çok ülkeye da-
ğılnuş işletmeler sayesinde üretken sermaye,
para ve kredilerin uluslararasılaşması sayesin-
de de mali sermaye, tüm suurlan aşıyordu. Al-
man iktısat yazınının soldakı çahşkan ismi Prof.
EfanarAttvater için sorun çok açıktı: Ekonomik
bağımlılık ve iç içelikler, bu uluslararasılaşma
sûrecinde uluslararası ticaretin düzenlenmesine
yönelik sonuçlar veriyordu. Politik kurumlarm
kannaşık bir sistemiydı sahnedeki. Federal Al-
manya, iç içe geçmış dünya pazannın tüm ge-
üşmelerinden etkilenen, ancak önemi giderek
büyüyen bir unsuruydu.
Kriz, sanayileşmiş metropolleri ve çevreyi et-
kilecü. Federal Almanya, Iran, Arap dünyası ve-
ya Türkiye'nin önemi de bir sonuç olarak orta-
ya çıktı. Federal Almanya, iç istikran için, dış
istikran da göz önünde tutmak zorunda olduğu-
na inanıyordu. Bu, diğer sanayileşmiş ülkeler
için de söz konusuydu. Etküeme çabalan, Fe-
deral Almanya içinde ve dışında, 1980'e dek
sürdû. 1973 'ten sonra, reel gayri safı yurtiçi ha-
sılanın yühk ortalama büyüme hızı dûştü. tşsiz-
lik ve enflasyon artıyordu. Ekonomik durgun-
luk sadece Almanya değil, diğer tüm gelişmiş
ülkelerde gözlenebiliyordu.
Slyasl sonuçlar
Federal Almanya'nın ihracata bağımlılığı
70'li yıllar krizini dengeleyici bir etkide bulun-
du. Alman Markı, Avrupa çapında ve hegemon-
yal bir para olarak siyasi sonuçlar da doğurdu.
Bu konum, bir neden olarak, sadece para ve ser-
maye piyasalanyla da sınırh kalmadı. Siyasal
iktidan da güçîendirdi. Federal Almanya'nın
dünya ticareti içindeki payı 196O'ta yüzde 10 ci-
vannda iken 1979'da yüzde 12 idi. Ama aynı dö-
nemde ABD payı yüzde 18'den yüzde 12.3'e
düşüyordu. \ 2 Eylül eşiğinde dünya pazarlann-
daki yannm mallan sektöründe söz sabibi ülke
Federal Almanya'ydı. 1979 yıluıda sanayi mal-
lan ticaretinde ve dünya çapındaki ağırhğı yüz-
de 16.7 olmuştu. Onu 1980'de yüzde 13.6 ile
ABD izliyordu. Bu rakamlar, dünyadaki yatınm
mallan ticaretinde Almanya'nın karşılaştırma-
h üstünlüğüne bir örnek olarak göstenliyordu.
Almanya diğer ülkelerin ekonomik yapılanma-
smı bu thracat rengiyle edcileyebiliyordu. îhra-
cata bağımlı yapısı, kriz sırasmda ve sonrasm-
da Alman ekonomisinin yeni koşullara uyma-
sını zorlaştırmadı. ABD'nin hegemonyal rolü-
ne soyunmasıyla bağlantüı bır süreç işliyordu.
Ancak 701er, Almanya'daki güvensizlik or-
tamını derinleştirdi. Sendıkalar bölünmüştü. Bu
da 70'lerin ortasından itibaren ekonomik krizin
sonuçlan gözle görülür bir hal aldıktan sonra,
Alman kamuoyunu etkiledi. Çekingenliğı artan
ûrkek kitleler, sorunlann çözûmüne, alıştıklan.
geleneksel değer yarguan çerçevesinde eğilme-
ye başladılar. Egemen muhafazakâr hava, bu
güvensizlik ortamının hem nedenı oldu hem de
ortamı daha bir olgunlaştırdı.
Bonn, "dışâkmdekisürprizleri'' kend; çıkar-
lan için kullanabilecek bir güce kavuşmuştu.