15 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
X7 EYLÜL2000PAZAR CUMHURİYET SAYFA 17 Yojsuzlukla mücadele ederken! Zraat Bankası'ndaki bazı yolsuzJuk iddialanyla ilgili olarak Devlet Güvenlik Mahkemesi'nde tanık olarak ifade veren banka çalışanian -ki aynı zamanda Devlet 'Denetim Elemanlan ^ Derneği üyeleri- oradan oraya sürülûyor... Devlet Denetim Elemanlan Derneği Genel Sekreteri Atılay Ergüven, bir basın toplantısı düzenleyip denetim elemanlan üzerindeki siyasi baskılardan yakınıyor; Ziraat Bankası'nın bağlı olduğu OSP'li Devlet Bakanı Recep Önal'ı yolsuzluklaria mücadele konusunda duyariı olmaya çağınyor. Ergüven çağnsında, Ziraat Bankası'nın 34 milyon dolariık kredisini yeterii teminat istemediği için uçuran Şube Müdürü'nün Bölge Müdürlüğüne, Genel Müdür'ün de Hazine Müsteşarlığına terfi ettiğini hatıriatınca ortada bir "mücadele" varsa bunun yolsuzluklaria değfll köşeleri kapmak için yapıldığı daha iyi anlaşılıyor! Elektronik posta: somQposta.cumhwiyeLcom.tr Tel: 0.212.512 05 05 Faks: 0.212.512 44 97 - Bedelli askeriiğin taksitleri uzatılryormuş... "Bedeli uzatmalı askeriik!" ashington Entrikalan kitabından sonraye- ni bir kitap daha yazdı Yrimaz Polat... Ümrt Yayıncılık'tan yayımlanan Washington-An- kara Hattı'nda Türkiye'den Amerika'ya si- yaset ya da ticaret amacıyla yapılan özel veya resmi ziyaretlerin aynntılarını anlatıyor Polat... Bir bölüm: "ANAP Genel Başkanı Mesut Yılmaz, bir işada- mının uçağıyla sessizce Amerika'ya girmişti. Yanın- da kardeşi Turgut Yılmaz da vardı. Türkiye'de biı- yük bir depremin olduğu, her kafadan bir sesin çık- tığı bir dönemde, Yılmaz gıztice petrol boru hatla- nyla ilgili temaslar yapmak üzere Massachusetts eyaletine geliyordu. Eyalet çok büyüktü. Yılmaz'ın hangi şehirde kaldığını kimse bilmiyordu. Belki bi- len birileri vardı ama hükumet ortağı olmasına rağ- men Türk Büyükelçilık yetkililerıne bile bıldirilmemiş- ti. Amerikan makamlan Yılmaz'ın Amerika'ya girişi- ni tespit edip, VVashington Büyükelçiliğine kibar bir biçimde, biraz da alay ederek iletmişti. Amerikan Dı- Boru şışleri Bakanlığı yetkilileri 'Sayın Yılmaz acaba Was- hington'da yetkililerle görüşmek ister mi?' diye so- ruyordu. Başta Büyükelçi Baki llkin olmak üzere Türk dip- lomatlar şaşınp ne diyeceklerini bilemiyordu. Yıl- maz, Massachusetts eyaletinde üç gün kalıyorama ne yaptığı, kiminle görüştüğü bilinmiyordu. Yılmaz, daha sonra VVashington'a geçiyordu. Mesut ve Tur- gut Yılmaz kardeşlerle Cavit Kavak, 16. Cadde'de- ki Capitol Hilton Oteli'neyerieşiyordu. Mesut Yılmaz seyahatinin gerekçesini meşru zeminlere oturtma- ya çalışıyordu. Yılmaz'a göre, seyahatinin amacı yıl- lık sağlık kontrolü yaptırmak ve VVashington'da üni- versitede okuyan oğlu Yavuz'un okul durumuyla il- gilenmekti. Yılmaz, sağlık durumundan otumlu sonuç almış- tı. Kolestrolü biraz yüksekti ama önemli değildi. Bi- raz da kilo vermesi gerekiyordu. Yılmaz, hazır gelmişken, Kafkas petrol boru hat- lanyla ilgili temaslar da yapacağını söylüyordu. ANAP lideri, iki kez Başbakan olarak geldiği Was- hington'da Mavi Akım Projesiyle ilgili lobi yapıyor- du. VVashington'da petrol boru hatlarıyla ilgilenen- lerin sayısı oldukça fazlaydt. Kimı Amaco'yla. kimi- leri de Socar'la temas halindeydi. VVashington'da boru hatlarıyla ilgilenenler arasında Zeyno Baran adında genç bir kadın da dikkati çekmeye başlamış- tı. Stajını yaptığı CSIS adlı fikir kuruluşunda, boru hatlan konusundaki bilgisini epey ilertetrnişti. Yılmaz, Zeyno Baran'la buluşup son durumu gözden geçi- riyordu. ANAP Bakanı, sessizce geldiği VVashington'dan sessizce aynlıyor, bir hafta sonra da Enerji Bakanı Cumhur Ersûmer'le Moskova'ya uçuyordu." SESSİZSEDASIZO) NURÎKURTCEBE Yüksek Yerilim Hatb Erdinç UTKU Demırel konuşmadan duramıyor: Konuşmakla dıller aşınmaz! Içinde ombudsman olmayan bir fıkra Mantsa'dan emekli ziraat yüksek mühendisi Fahrettin Kabukçu'dan bir fıkra: Hasta yataöındaki adam oğlunu ya- nına çağınp "Tki küp altın saklamıştım, birini sana bırakıyorum, birini ülkenin en büyük eşkıyasına vereceksin" dh- ye vasiyet etmiş. Oğlan, babası ölünce vasiyetini(& 0) altına satıyorum. yerine getirmek için hemen dağa çık- mış, eşkıya aramaya başlamış. Birini bulmuş ama eşkıya kendin- den büyükler olduğunu söylemiş... - En büyük eşkıya kim peki? - Onu ben bilmem, gidip kadı efen- diye soracaksın. Kadıya gitmiş: - En büyük eşkıyayı ahyorum, sizin tanıdığınızı söylediler... - N'apacaksın? - Babamın vasiyeti van iki küp al- tın bıraktı birini ona vereceğim... - Hımm... Kara kaplı deftere bakmak lazım ama karşılıkstz helal olmayan bir malı da asla kabul edemem. Şu üze- ri karia kaplı tariayı görüyor musun? O taria benim. Üzerindeki kan bir küp Oğlan bir küp altını kadıya ver- dikten birkaç gün geçtikten sonra zaptiyeler evin kapısına dayanmış: - Çabuk, kadı efendi seni istiyor! Yaka paça huzura çıkarmışlar: - Bre zındık! Tarlamın uzerindeki kan satın aldın, hala kaldırmadın! Kara kaplı deftere bakıp: - Ver bakalım tariayı işgaliye ceza- sı olarak bir küp altın! ÇED KOŞESİ OKTAY EKtNCl Birgi'den 'Buruk' Ayrıldılar... Cumhuriyet'te daha önce de bırkaç kez duyurmuştuk . Mimar Sinan Üniversilesi (MSÜ) iki yıldır Ege'nın tarihı ve şinn beldesi Birgfde başan- lı bir "yaz dkulu" programı uy- gulûybr... Ivhmârhk, şehırcilik, restoras- yon, heykel, resım, grafik ve de- koratif sanatlarda kış aylan bo- yunca akademik öğrenım gören öğrencıler, yaz tatıllennm bırbö- lümünü de "Anadolu'nun kül- tür ve uygarlık birikimini ku- caklamaya" ayırarak, ülke de- ğerlerinı yakından tanımaya ve onlara "sahip çıkmaya" dönük. duyariı bir eğıtim örneğı sergı- lıyorlar. . Öncekı Beledıye Başkanı Mehmet Hıfzı Aslankaraoğlu dönemınde yerel yönetımın de sıcak ve samımı ev sahipliğıyle başlayan bu güzel çalışmada, hem Bırgı tanhi kent dokusunu ve özgünyerel mımansıtu koru- ma ve yaşatma konusunda zen- gin bir " akademik desteğe" ka- vuşuyor hem de yaz okuluna ka- tılanlar eşı bulunmaz kûltür ve sa- nat degerlennı belgelerken ken- dı yaratıcılıklan ıçın de "esin kaynağı" yapıyorlar... Çünkü Bırgı, gerek anıtsal ve aynı şekılde daha önce bir baş- ka tarihı eve sahıp çıkan Alev Coşkun'la bırlıkte kûltür mıra- sının korunmasına "bireysel ça- balanvla" da öncü ve ömek ol- dular... Işte böylesı bır coşkuyu bu yıl da hem kendılenne hem de Bir- gi'ye yaşatmak için kolları sıva- yan MSÜ grubu, önceden plan- landığı şekılde Ağustos (2000) ayında tarihı kente yenıden ka- vuşup kâğıda, kaleme, cetvele ve tuvale sanldıklannda, geçen yılki "sıcakkarşılamanın" ye- rini bu kez ''soğuk ve çekin- gen" bir havanın aldığını göriip önce bir anlam veremediler. Derken, Bırgi'nın "yeni" Be- lediye Başkanı Ahmet Konuş'un onca yaz gününu bekledıkten sonra, tam da MSÜ'nünyaz oku- lu çalışmalan başlayınca "sene- lik iznini" alarak "kentten ay- rüdığı"öğrenilince coşkulu ça- lışmalar üzerınde "buruk" bır rüzgâresiverdi.. Hele bır yandan öğrenciler tû- mü yeme-ıçme ve konaklama üc- retlenni bıle "kendileri" karşı- larken, öbür yandan onlara bır "teşekkür" bıle etmeden orta- dan kaybolan Beledıye Başkanı Öğrenciler Birgi için çabşıyor, başkan "kaçıvor"... sivıl yapüanndakı tanhten ge- len sanat ve ustalık ürünü özel- liklen, gerek bu yapılarla doğal çevrenin ve kent topoğrafyası- nın olağanüstü uyumu, gerekse aynı değerleri geçmışten bu ya- na yaratan ve yaşatan "Birgili- lerin" zengın ve ınsancıl "yaşa- ma kültürleriyle" ülkemızuı, kentlerimizın ve toplumun gele- ceğini de "kimlildi" ve "onur- lu" kılmak için çaba gösterenle- re belkı de en güçlü ve etkılı bır "öğretmenlik" yapabılecek he- men tüm değerleri banndınyor.. Nitekım bu nedenle yıne As- lankaraoğlu dönemınde aynı yaz okulu çahşmalannı "sürekli" kılmak üzere genış bır arazı MSÜ'ye uzun vadeh olarak tah- sis edildı Aynı nedenle Bır- gi'nın Cumhunyet'in kuruluşu- na "kanat gerdiği" yıllarda ka- sabadakı devrımcı kadroların "halk eğitimi ve okuma odası" olarak laıllandıkları bına ÇE- KÜLtarafindan "çevre ve kül- tflr evi" işleviyle restore edil- meyebaslandı.. Dahası,MSÜ'de Bırgi çalışmalannı başlatan ve sürdüren Prof. Dr. Cengiz Eru- zun da sonunda dayanamayıp es- ki bir geleneksel ev satın alarak ıçın bölge basınında "yaz oku- luna destek veriyor" şeklinde gerçekdışı haberlerın çıkanlma- sı. buburukluğu "şaşkmbğa" çe- vırdi... Başkan'ın "görevli" bıraktı- ğı belediye yetkılısının de MSL grubunun hemen tüm ısteklen- ne "olanağımız yok" şeklinde yanıtlar vermesi, hatta çalışma- lan halka göstermek için düzen- lenen sergıye yer bulma konusun- da bıle "zorluklar" çıkarması, Birgi'de artık "farklı bir yerel yönetim anlayışının" varlığını kanıtlıyordu... Galıba bu anlayı- şın temelınde de Ahmet Ko- nuş'un beledıye seçimlerinden öncekı "halktan o> isteme" söy- lemlerinde yer alan: "SİT bas- kısını kaldıracağım, imar ve inşaat serbest olacak" şeklın dekı sözlen yatıyordu ••• Yaz okulu bıtince, bölgenin et- kin yerel gazetelennden Küçük Menderes. habennı şu başhkla verdi "Buruk Ayrıldılar.." Kımbılir, belki Birgı'nın kültür- lü evleri ve ınsanlan da buruk el sallamışlardır.. Başkanlannın "vefasızlığına" utanarak ve sıkılarak... HAYVANLAR ÎSMAÎL GÜLGEÇ [email protected] KIM KİME DUM DU3VIA BEHIÇAK A.- [email protected] ÇtZGlLÎK KÂMtL MASARACI H A R B İ SEMtH POROY •* çfK fiâ (V m A 1 f 1 j f J f 1 ' ı 1 1 / 1 1 [email protected] TARÎHTE BUGÜN MÜMTAZARIKAN UEylül ! & ! & • Alfred ROMANTIK OZAN VIGNY 1863 f T£ 8U6UM,U*JLU FgANSrz OZAMI VtSNY(yıUY<), 66 YAftMDA UıDE oü. NAPOLYOH BotJAPAer ZAK^ GÖR£V YAPAU V/6NY, DAHA SONBA EDEBIYATA ME- RAKJ NEPEHIYLE SIVL VAŞANT/YI ZEÇMlÇTf. İL.K Şl- İRİ "LE8*L*'I (BAUO) fg2C'O£ >AZA*J OZAM, SAllfE BBUVE'UN ÜNLÛ Şi'tü "F*U>/ÇI KJUl£"P£/O Gİ8İ mUJIZ &AÇ/NA ÇAUÇMlÇT/. 8U ABAPA fSOMAAl- TİK AKJKAIN OZAULARlNPAN ALPHONSE O£ IA- /uneriNB şiıfzıse/fJi S£&BNMI<:,ONUN VCTO^ HUGO ve CHABVES sAiure-&eu\ıE'LS OOSTLUK KuRMAS/H* Z^MtN HA2IRLAMIŞTI. yALNIZCA Çllü YAZMAYAU VtGNV'KIİN, f£OMA.ULABI, TrYfiT- RO OYUNLAKI VE £P£Bİ MeKTUPLA.Gl DA SÜ~ PANO DENtZ KAVUKÇUOGLU Tutuklamak, Asmak ve CottareJH üzerine.. . Bülent Önal dostum anlatmıştı... Anadolu'da bir yerde, memleketin birinde âdetmiş. Buraya gelen şarkıcılar gösterilerinden sonra eşraf tarafından ağırlanır, onurlarına bir de açık artttrma düzenle- nirmiş. Bir seferinde yine bir gazino konserinin bi- timinde yenilip içildikten sonra sıra açık artbrma- ya gelmiş. Güzel mi güzel, ünlü mü ünlü, sanşın mt sanşın şarkıcı karşılarında, ağalar başlamışlar art- tırmaya... Üç, beş, on, yüz derken ortalık kızışma- ya, hava gerginleşmeye başlamış... Bu iş, ağa işi, kolay değil! Derken aralanndan birinin sabn taşmış, "Başlanm, arttırdığımın üstüne artt/ran/n..." deyip belindeki tabancasına sanlmış... Dan, dan, dan!.. Tavan delik deşik... Miliet birbirine girmiş... Ney- se, polisler yetişmişler, korkusundan bir masantn altına saklanmış şarkıcıyı alıp götürmüşler... Kadın- cağız karakolda hâlâ tir tir titriyor... "Hemen gtde- ceksin buradan" demiş komiser, "kimsenin hakkı yok bu huzurumuzu bozmaya!.." Apar topar gön- dermişler kadını. Memleket de yeniden huzura ka- vuşmuş... ••• Geçenlerdetelevizyon ekranında boyun damar- tan şişmiş o öfkelı sendika başkanını gördüğüm- de anımsadım bu fıkrayı... "Cottarelli tutuklansın!" diye bağırıyordu başkan... Çevresindeki işçilerde bağırıyoriardı, "IMF kahrolsun! Cottarelli tutuklan- sın!.." Bir an gözlerimi kapattım, Uluslararası Pa- ra Fonu'nun Türkiye masası şefini, o Itajyan asılh, uzun boylu, yakışıklı Amerikalı'yı süngülü iki jan- darma erinin arasında, elleri kelepçeli olarak dü- şündüm... Muazzam bir şey olurdu. Bütün dünya bu haberie çalkalanır, Türkiye aylarca gündemin- den düşmezdi dünya kamuoyunun... İyi de hangi gerekçeyle tutuklayacaktık bu Amerikairyı? Aslın- da o ağası bol memleketteki sanşın şarkıcı kadm- dan pek farkı yoktu Cottarelli'nin? Çağırmışlardı, gelmişti. Şimdi miliet birbirine giriyorsa, onun ne günahı vardı? Ama kimileri, o sendika başkanın- dan da ileri gidiyorlar, "Asalım!" diyoriardı. "Cot- tarelli asılsın!" Bu da somut bir talepti tabii, ama Cottarelli'nin Suitanahmet Meydanı'nda sallandi- nlması neyi değiştirecekti bizim hayatımızda? • • • Bir zamanlar onurlu, başı dik, saygın; egemen- liğinin, bağımsızlığının üzerine tttreyen birülkeyken Cottarelli mi zoriamıştı bizi "KüçûkAmerika"olma- ya? Onun yüzünden mi Kore'ye asker göndermiş, NATO'ya girmiş, devler çatışmasında "taraf" olmuş- tuk? O mu önermişti, Amerikan askerieri geldtgin- de Beyoğlu kerhanelennı arap sabunuyla aklayıp, paklamamızı? Daha 1950'lerde, "Her mana/fede bir milyoner yaratacaksınız!" diye dayatan o muydu? Cottarelli' miydi? O söytediği için mi parti genel baş- kanlarımız seçim propagandalarında Amerikan başkanlarıyla çektirdikleri fotoğraflarını dagrtıyor- lardı halka? Dilimizi, yaşam biçimimizi Amerikan- (laştırrnak onun fikri miydi? Onun yüzünden mi pa- '' ramız pulâ dö'nmuş, enîlasyon tavana vurmuştu? " Askeri darbeler, kıyımlar; 24 Ocak'lar, 5 Nısan'lar; teşvikler, hayali ihracatlar, batık bankalar; yagma- lar, soygunlar, talanlar, düştüğümüz borç batagı.. her şey, hepsi Cottarelli'nin tezgâhı mıydı? Onu din- lediği için mi halkımızın yüzde 92'si Evren Anaya- sası'na "Evet" demişti? O söylediği, o istediği için mi Anayasa'yla; Siyasi Partiter, Dernekler, Toplan- tı ve Yürüyüş yasalanyla; Terörle Mücadele Yasa- sı'nın, Türk Ceza Yasası'nın o bilinen maddeteriy- le muhalefetin kolu kanadı kınlmış, sesı solugu ke- silmiş, sendıkalan cılıziaştınlmış, toplumsal dıreniş yollan kesilmişti? içlerine Cottarelli ajanlar soktu- ğu için mi Demokratik Sol Parti "saö"a yuvartan- mış, Cumhuriyet Halk Partisi barajı aşamamış, sos- yal demokratlar bir türlü toparianamamıştı? Sos- yalistler, en birieşebilecekleri noktalarda Cottarel- li yüzünden mi ayrışmışlardı? • • • Bugünkü Türkiye, parası, pulu, enflasyonu, bor- cu, mafyası, çetecisi, işkencecisi, işçisi, işvereni, üretımi, tüketimi, medyası, mürtecisı, milliyetçisi, solcusu.. kısacası her şeyi ve her haliyte bizim ese- rimiz değil miydi? Yanm yüzyıldır bizim, bizi yönet- sinler diye seçtiklerimizin, bir daha, bir daha da seç- meye bir türlü doyamadıklanmızın eseri değil miy- di? "Tutuklamak", "asmak" bır çözümse eğer, ki- mi tutuklayacak, kimi asacaktık o zaman? Kime tu- tuklatacak, kime astıracaktık kendimizi öyleyse?.. Faks:0212-723 84 97 (e-posta: dkavukcuoglu(ö tuyap.com) BULMACA SEDAT YAŞAYAIV SOLDANSAĞA: 1/ Tıp dilinde "felçli" anla- mında kullam- 2 lan sözcük. 2/ 3 Gereğindençok . yemek yiyen... Dar, uzun ve ha- 5 fifbırkayık. 3/ g Asya'dabirbaş- kent... Büyük bakraç. 4/Öğü- 8 tülmüş tahıl . 9 Uç bölümü ge- nişbırtürkılıç. 5/(jze- nne raylann yerleştjj-j. -| diğı demir ya da ağac 2 parçaların her bın Mezopotamya'< muş eski bir krallık... ,. Bir organımız. 7/ ç a . _ maşırcı ayı da denj]en ve Amerika'da yaşiyau kürkü değerli hayvm Kaz Dağı'mn antikj^. nemlerdekı adı. .... " — Biret": Piyanistimiz. 9/ Hıle.tuzak a i | a m ı n d a a r i 0 ö ^ YUKARIDAN ' ' B 1/ Kenarları saçals!! bır tür başörtüsü.. Üzerine yazı yazılan tabaklanmı, ceyian derisj 2/ Yurdumuzda tu- nsrık bırgöl... Ingıtere'de ç o k sevılenbircins bira. 3/ Muslüman ulkeler^ o t u r a n Y u nan asdlı kimse... Na- maz ıbadetının bınm 4 / « M u j d e — " . sinema oyun- c u m u z B ı r ÇC5rt telte 5/ Pamuk ipliginden yapılan kalınca kılım 6/ Iı^anl jst enmeyen seçeneklerden bı- n m , e ^ n y e Z °- 4 a n s o r u n - B ^ n üzerine un bıle şenlır. 7/Postasunc ü s û ...D u 5 Ö l l c e . 8/Kayınbiıader... u u ™ ^ f ğa . C1 ' " B i r ^ e y> n aynldıgı bölûmlerdcn her bın, dal... - Oraloğlu": Tiyatro oyuncumuz.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle