Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 17EYLÖL2000 PAZA4
20. YILINDA 12 EYLUL
KAÇIŞ ÖYKÜLERÎ
Serbest mesleğinriskiGÜRSEL KÖKSAL
FRANKFURT-Türidye tarihinin en bü-
yük öğretmen örgütü Tüm Öğretmenler
Birleşme ve Dayanışma Derneği'nin
(TÖB-DER) Genel Başkanı GütekinGa-
zioğhL 12 Eylül darbesinden bır süre son-
ra bir ışçı otobüsünde, meslek hanesinde
"serbest" yazan sahte bir pasaportla Tür-
kiye'yi terk ettı. 10 yıl sürgünde kalan
Gazioglu, suıın geçerken babalar operas-
yonunun tüm hızıyla sürdüğünû ve bu
çerçevede yakalanan zanlılann pasaport-
lannda genellikle "serbest" yazılı oldu-
ğunu sooradan öğrenmış. Halen Istanbul
ve Frankfurt'ta yaşayan Gazıoğlu, soru-
lanmızı yanıtladı:
-12 Eylül öncesi naal bir siyasi faaKyet
içhıdeydiniz? Neden yurtdısına çıktmız?
-12 Eylül'den önce Ankara Beledıye-
si'nde memur olarak görev yapıyor, aynı
zamanda da TÖB-DER Genel Başkanlı-
ğı'nı yürütüyordum. O dönemde sıyaset-
le ilgim genel olarak demokrasi güçleri-
nin yanında ve ön saflannda olan mesle-
ki örgütümüz TÖB-DER çerçevesındey-
di. Günlük siyasetın ıçınde değildım.
• 12 Eylül darbesinden önce TÖB-DER Genel Başkanı olan
Gültekin Gazioglu, Türkiye'yı terk ederken kullandığı sahte
pasaportun meslek hanesinde yazılı "serbest" ifadesi
yüzünden karşılaştığı sorunlann o sırada sürdürülen babalar
operasyonundan kaynaklandığını sonra fark etmiş.
Darbe öncesı Türkıye'de büyük bır ka-
os yaşanıyordu. Kahraınanmaraş katlı-
amı sonrasında ülkenın büyük kısmında
sıkıyönetim ilan edilmıştı Durmaksızın
cinayetler ışlenıyordu.
•200 üyemiz öldürüldü1
Soi demokratık güçlerin, örgütlerüı yö-
neticilen, mılitanlan sık sık saldınya uğ-
ruyordu Bu salcbnlardan bizinı örgütümiii.
de nasıbını aldı. Üikenın çeşith yerierin-
de 200 kadar üyemiz faili meçhul cinayet-
lerle öldürüldü. Genel merkezimi? iki de-
fabombalandı Bizyönencilerpekçokkez
mahkemeiere verildık Fakat vürüttüğü-
müz mücadeie tamanıen meşru zemınde
olduğu ve yasallıktan aynlmadığunız iç in
bizi mahkûmedemediler. Çok büyüyen ve
etkınhğini arttıran örgütümüz demokra-
si düşmanlanmn gözüne batıyordu. 12
Eylül'den yaklaşık bır yıl önce Ankara
Sıkjyönetim Komutanlıgi'mn emnyle ör-
gütün faalıyetlen durdunıldu ve hızler sı-
kıyönetim mahkemelenne verildık, tu-
tukiandık. Ben Mamak Cezaevi'nde 5.5
ay tutuklu kaldım Fakat bızi mahkûm
edecek herhangı bır argüman bulumadı-
lar. Ve beraat ettik.
Ancak örgürün faalıyetı durdıırulmuş-
tu. Bu suada 12 Eylül darbesi oldıı. Dar-
be snasında memleketim Trabzon'da) -
dım Tunıklanıp Ankara'ya götürüldüm.
Dil ve t«mhbRrat Okulu'nda bir ay kadar
tutuklu mılietvekiUenyle kaldım Sonra bı-
rakıldmı ve ben de ÂnKara'yı terk edip,
İstanbul'a geçıp olaylarııı nasıl gelişece-
ğini gözlemeve başladım Bu arada b1
-
zim daha önce alınmış bır örgüt karanrruz
vardı. Böyle bır darbeyi beklıyor ve sağ,
faşıst bır darbe olacağını bıliyorduk. Ka-
rar, böyle bırgelışme karşıstnda olanak bu-
lan merkez yönetıcılenrun yurtdışına çık-
ması doğrultusundaydı. llk günden ıtiba-
ren ben de bireysel değerlendırmelenm so-
nucu sağ bir darbeyle karşı karşıya oldu-
ğumuzu anlamıştım. Aylar süren hazır-
lık döneminden sonra örgüt hakkında da-
va açıldı Ben de yurtdışına çıkma zama-
nı geldığıne karar verdım.
Türklye'den çıkış
-1 ürkrveden nasıl çıkbnız?
- Yurtdışına. başkasınaaıt bır pasaport-
la, bır işçi otobüsünde seyahat ederek çık-
tım Dıvebılınm kı hayatımın. bu benım
NF MUTLU TuRKuM DıYENİ
12Eylül'densonnıAlmanya'yakaçanTÖB-PKR başkam(.a/ı<>ğhı,Türkive'vedönrnesiniistejenKenan tvren emektupy«zarakbuisteğireddettiğirubeürtti
( İ E Z A K V I A M L A R I
Erbakan'a bayram azizliği"Bismil lahirrabjnanırra-
him... Bismillahirrahmanir-
rahim... Bismillah.." Uzun
boyhı, iriyan adam, hüzünlfi
bir yüzle koridorda volta atı-
yordu. Bayramdan Qç gün ön-
ce rutukJanmasından bu yana
sürekli apdes alıyor, namaz
kılıyor, dua ediyordu. Kalan
vakitlerinde de Dil Okulu'nun
koridorlannda, bahçesinde
besmele çekdyordu.
Bu üzüntülü tutukJu, MSP
lideri Prof. Dr. Necmettin Er-
bakan'dı.
CHP'lı ErtuğnJGdMv la.
TtKP'li Erdoğan Yemenki,
MSP Genel Başkaru'nı tesel-
li etmek amacıyla yanına yak-
laştılar: "Geçmiş ofcun Ho-
cam. Çok üzgün görünüyor-
sunuz. Bu kadar üzüntü iyi
değft. Şimdieo doğnısu kafa-
yı fazla yormamak ve iizâl-
memek-. Çûnkü üzüntünün
durumanuzu değiştinnesi
mnmküa değfl~"
Necmettin Erbakan. çare-
siz bir yüzle tutukevi arka-
daşlarına döndü ve ellerini
havaya açarak ağır ağır ko-
nuştu: "Nasl âzüfanezsin kar-
deşün,şuhaflmizebak_. Ye-
mtahiyeo»duk,bira7iıefessü-
madan yenklen tutnkladılar.
Savaaktan aranuşiar. Ben de
haynundan önce haHedefîm
dıyerek hemen grttim." Erba-
kan, üzüntülü bir gülümse-
yişle kafasını salladı ve tutu-
kevi arkadaşlarına döndü:
"Neredenbfleceksin böyle ya-
pacakiannı.Onlardatamari-
fe gÛBÜtutuldayj) buraya yol-
bdılar.Baynımıınızızeniret-
tfler. Önemli bir şey değO. da-
ha önce ana davada sözedüen
baadı yeniden ortaya çıkar-
dtfar.Bir soruşturma daha aç-
mısbır. Ama olan oldu. Ka-
derde bayramı burada geçir-
mekvanmş."
Necmettin Erbakan"ın 12
Eylül sonrası ikinci tutukla-
nışıydı. Daha önce MSP da-
vasından lOay tutuklu kalmış
ve bütün arkadaşlanyla birlik-
te 1981 Ağustosu"nda serbest
Erbakaıuildırakezfunıklandıktan sonra tansh»ım
bırakılmıştı. Aradan birkaç
ay geçmeden ikinci kez Dil
Okulu'nun yolunu tuttu.
ikinci tutukluhık Erbakan'a
çok ağır geldi. Hiç yoktan.
tam bayram öncesi başına ge-
len bu kazaya söylenip duru-
yordu. Üzüntüsünü dua ve na-
mazlageçicmeye uğraşıyordu.
Tansiyonu da yükselmişti.
Hemen her gün sağlıkgöre\ -
lisi astsubaya tansiyonunu
ölçtürüyor, dikkatli bır gıda re-
jimi uyguluyordu. Ekmek ye-
miyor, etimek, salatalılc, do-
mates ve peynirle kann doyu-
ruyordu.
Erbakan. ikinci tutukiarjı-
şmda dipteki on kişilik bü-
yük koğuşa verildi. O gün-
lerde tutukevinde MHP'liler,
TlKP'lüer ve CHP'h üç mil-
letvekılı Tarhan,AteşveGû-
aay'la İlhamiSo\sal ve birkaç
yaşlı vardı.
Ecevit, Erbakan'm ikinci
kez tahliye olmasuKJan scn-
ra Dil Okulu'na gelecekti.
EcevitTe Erbakan Dil Oku-
lu'nda karşılaşmadılar. MSP
Genel Başkanı. daha önce ıki
kişilik odada AsDrürklc bır-
likte kahyordu. Havalandırma
dışmda pek ortalıkta dola^-
mazdı. Arada bır dığer rutuk-
lulann kaldıklan odalara tö-
rensel ziyaretleT yapardı. Ge-
leceğini önceden bildirir, ar-
kadaşlannm hazırlıklı olma-
smı sağlardı. Diğer partüer-
den olan tutukluların odalan-
na yapacağı ziyaretı ıse bır
gün önceden bildırirdı.
Erbakan'ın on kışılık ko-
caman odaya verilmesi, eskı
resmi ve mesafeli durumun-
dan farklı birpozisyon yarat-
rmştı. Bazı tutuklular, yeniden
iki kışilık odalardan bırisıne
verilmesi ıçinDil Okulu ami-
ri Yuzbaşı Yıimaz Ergene-
kon'a başvurdulaû
Ergenekon, prensiplerine
aykın olan bu önenyı kabul
etmedi. Tutuklular Dil Oku-
iundakı iodemlerine göre ıkı
kişilik odalara taşınabiliyor-
lardı. Erbakan'm en yerü nı-
tuklu olması ona böyle b»
olanağı vermiyordu.
Bir gün sonra Dil Oku-
lu'nun adembabalanndan
Adana'lı RecaiCiuler elıntie
çarşaf, yastık ve battanive-
siyle Eıbakan'ın kaldığı on
kişilik odaya girdi. Erba-
kan'ınkıni toplayıp kendisi-
nınkileri serdi. MSP Genel
Başkanı'nın takımını ise ken-
dı ikı kişilik odasınagötürdü.
Adembaba Recai. ne olu-
yor diye kendısıne bakan
TtKPlilere. "ŞnkrüBey.Ho-
ca"yı bıraknıadı. Benim ye-
rfandeo kabcak" diyerek me-
raklannı gidermeye çalışti.
Recai'nin Şükrü Bey dedı-
ği, Urfalı Şükrü Çadırcı isim-
li yaşlı. zengin bir müteah-
hitti. Bir yaralama olaymdan
tutuklanmıştı. Urfaspor Ku-
lübü'nün başkanlığını yap-
ınışti Keodisine Pamukbaba
derieımiş. Ak \açlı, aklına
geldıkçe aşk şiırleri söyle-
mekten hoşlanan, pasakhlı-
ğıylaünKi 70yaşlannda bir ih-
tıyardı
"Nedenyatrvnrsun
r
sorusu-
na bır keresmde **Stad otayı,
vakası hadısesinden" cevabı-
ru vermiş ve gülüşmelere ne-
den olmuştu. .Aukara'nın Stad
OtelTnde. Urfaspor'lu bir
oyuncunun genç nışanlısıyla
basıldığı ve bu baskında bir
kişiyiyaraladığı iddia ediliyor-
du.
Bu olaydan tutukluyken
Mamak Askeri Cezaevi'nde
ikinci bır olaya daha kanş-
nıış ve ikinci kez tutuklan-
mıstı. Ülkücü tsaArmağan'ın
kaçışım planlayan Yüzbaşı
Hasan Mesci'ye bu kaçış için
350 bm lira rüşvet verdiği
soylenıyordu. Dil Okulu'nda
oldukça rahat bır düzen kur-
du. Hasan Hüseyin Yağmur
ısımli bir yaşlı tufukluyu 250
lira haftalıkla yamnda çaltş-
taıyordu. Ctaaçamaşniannı ve
bulaşıkiannı yıkatıyor, sala-
ta yaptınyor, meyve soydu-
ruyor, hatta sakalını bile kes-
tiriyordu.
Recai Güler. ikı kişilik oda-
da Şükrü Çadırcı ile kahyor-
du. Çadırcı, yanmdaki gariban
Güler'e "Haydi sen jpt, Erba-
kan buraya getsm" demiş ve
Güler'i yollamıştı. Erbakan
böylece yeniden iki kişilik
odaya geço. Ancak idare bu
tür bir değişikliğe ızin ver-
medigi için Erbakan sabah ve
akşam tdare tarartndan yapı-
lan sayunlarda mecburen on
kişilik odada gözüküyor ve
orada sayımlara kaühyor, son-
ra ıki kişilik odaya dönüyor-
du 1981 yilının ekim ayının
ilk günlennde ikinci kez tu-
tuklanan Erbakan, bir hafta
gibi kısa bir süre içinde tah-
liye edildı. Amabayramı içer-
de geçirmişti.
ORAL ÇALIŞLAR
(iiderln- llapishanesi. Ça^-
daş Yaymlan)
hayatımın ilk ve son yasadışı eylemidir.
Fakat buna mecburdum. Hiç unutmuyo-
rum, karlı bir ocak akşamıydı. 10 Ocak
1981. tstanbul'dan bir işçi otobüsüne bi-
nerek sının geçeceğiz. BUetı alan arkadaş-
lar beni Topkapı'ya getirdiler. Ancak bır
kanşıklık olmuş, otobüsün Aksaray'dan
kalkacağını öğrendik. Aksaray 'daki yazı-
hanede bıletlerde yazılı yerlenmizi de-
ğiştirmeye kalktılar. Benim yerim öndey-
di. 6 numara. Arkadaşlar önde gıtmem
için ısrar ettıler, ancak mümkün obnadı,
beni en arkaya attılar. Sınıra kadar çeşit-
lı noktalardakontrol edıldık. En son Edır-
ne'de kontrol oldu. Görevhlerotobüsün içı-
ne girdiler, hatta bazı yolculan alıp sor-
guladılar. Eğer en önde olsaydım, dikkat-
lenni çekebÜeceğim için belkı ben de sor-
guya alınacaktım Pasaportlan toplu hal-
de aldılar. ıncelediler. Benım pasaportum-
da mesleği "serbest" dıye ymlıydı. Son-
ra geri dagıttılar, ancak benimki gelme-
dı. Pasaporta benim fotografim yapıştınl-
mıştı. Bunun anlaşıldığını, yakalandığımı
düşünmeye başladım. Biraz sonra içeri
giren görevlı, pasaportta yazılı ismimi
okudu. Ayağa kalkıp ^Burdayna" dedim.
"Senin mesleğin ne" sorusuna "Demir
tüccan>Tm" cevabını verdım. Görevli so-
rulara devam etti. Sonradan ögrendim, o
sırada babalar operasyonu yapıhyormuş.
Bulganstana girip çıkıp, karanlık işlerle
uğraşan adamlara yönelik bir operasyon.
Önlann da pasaportlanndaki meslek ha-
nesinde genelhkle "serbest" yazıhymış.
Görevli "Ama burada serbest yazryor"
deyince, "Ben onu iki yd önce ahmşjnn"
diye cevapladım. Sonra konuşma şöyle
sürdü. "-Nereyegidiyorsun?''
"- Avusturya'ya."
"- Orada ne işin var?"
"-Ahııan>a'daldlaudepniznegdhicen
kaza yapû. Hastanede ya&ym: Onu ziya-
rete gknyorum." Görevli süzdü beni ve
"Peki otur" dedi. Dışan alıp bir kontrole
kalksa belkı de yakalayacaklar... Sonra
sının geçtık. Bulganstan'dan tsviçre'ye
uçakla geçtim. Oradan da Almanya'ya
gelip iltica ettim.
Almanya pünlerl
- Ahnanya'da nekr >-apönız?
- Avrupa'ya benden önce çıkan arka-
daşlar da vardı. Onlarla buluştuk ve Al-
manya'da TÖB-DER'in yurtdışı bürosu-
nu oluşturduk. 12 Eylül yönetiminın uy-
gulamalannı eleştiren, hapiste olan mes-
lektaşlarla dayanışma gösteren bir çalış-
maya girdik. TÖB-DER davasını gözle-
mek üzere Avrupa'dan a\ ukatlar. sendıka-
cılar gönderdik. Hapiste olan arkadaşla-
nmızın ailelerine maddi yardım etkinlik-
lerini sürdürdük. Yurtdışına çıkışımın he-
men akabinde cunta yönetimi "Yurda
dön" çagnsı yapn. Ben bu çagnya uyma-
yacaguru, Kenan Evren'e bir mektup ya-
zarak bildirdım. Basına da venhğım mek-
tup, o dönemin koşullannda yayımlan-
madı. Kendılenni gayri meşru görüyordum.
Anayasayı zorla değiştirmişlerdi ve ana-
yasa suçu ışlemişlerdi. Bunun üzerine
yurttaşhk haklanmı kaybetnrdıler. Ve yak-
laşık 10 yıl sürdü bu yurttaşuk haklann-
dan yoksunluk.
TÖB-DER davası
Ilgınç bir durumla karşı karşıyaydık.
Benim gıbı yakalanmayan 20 TÖB-DER
yönetıcisi arkadaşla bırlıkte bir sivil mah-
kemede (Ankara 2. Ağır Ceza Mahkeme-
si) gıyabımızda yargılandık. Yakalanan
arkadaşlar sıkıyönetim mahkemelerinde
yargılandı. O duruşmalar, her türlü savun-
ma olanaklanndan yoksun bir şekilde,
emir ve komuta zincın içinde yürütüldü.
Bunu ve TÖB-DER davası konusunda yu-
kandan baskı geldiğinı o mahkemelerde
görev yapan, TÖB-DER davalanna ba-
kan yargıç ve savcılar emekli olduktan
sonra basına verdıkleri açıklamalarda ıö-
raf etmişlerdir. O dava kısa sürede arka-
daşlanmız için ağır hapis cezalan, örgü-
tün kapatılması ve mallanna el konulma-
sıyla sonuçlandı. Bu arada sivil mahkeme-
de yargılanan bizler beraat ettik. Orgüt
kapatıldı, ama TÖB-DER'den birinci de-
recede sorumlu olan ben beraat ettım. Bu
cumhuriyet tarihinde görülmemiş bır hu-
kuk skandahydı. Ama aynı konuda iki ay-
n mahkemede, ıki ayn ceza verihnişti. Bu
ikı mahkeme karan arasındaki çelişkıyı gi-
derecek bır başka adlı merci yok. Bu ko-
nudaki tüm girişimler sonuçsuz kaldı. Ör-
gütün taşuur, taşınmaz mallannı almak
ıçın bır haylı mücadeie ettik. Fakat hiçbir
sonuca ulaşamadık. Diyebilirim ki 12 Ey-
lül'ün Türk öğretmen hareketine yaptığı
en büyük kötülük budur. Çünkü TÖB-
DER'in mallan ondan önceki öğretmen
kuruluşlannın, Türkiye Öğretmenler Der-
nekleri Milli Federasyonu'nun, TÖS'ün ve
mahalli derneklerin birikimleriyle ortaya
konulmuş değerlerdi. Bu karar demokra-
tik öğretmen hareketini olanaksız bırak-
makla eşanlamlıydı.
- Şimdi nekr yapryorsunuz?
- Şimdi hem Türkiye hem de Alman-
ya'da yaşamımı sürdürüyor, bu arada CHP
içinde çalışıyorum. Son genel seçimler-
de CHP'nın parlamento dışında kalması,
beni partisel yaşama teşvik etti. Bir yurt-
taşhk ödevi olarak düşündüm. Benim gi-
bi emekli olan meslektaşlanmı buparti saf-
lannda mücadeleye kaülmaya özendıriyo-
rum, bu çalışmalann içinde oluyonım.
SÜRECEK
PAZAR
ORHAN BURSALI
Neden Arama Çabası
12 Eylül tartışmalan sürerken, tartışmamız g<?
reken çok temel bir soru var
Yönetim olarak, demokrasi olarak vb. baktığı
mızda, bizim sıkıntımız esas olarak nerede odak
lanıyor? Türkiye'nin aşması gereken ana engpl
nedir?
Yaygın bir görüşe göre neden şudur "Bu sıkır
tının kaynağı, esas olarak ordudur. Ordunun ikidt
bir siyasi hayata müdahalesi, demokrasiyi kesin
tiye uğratıyor; demokrasinin olgunlaşmasını, geh
şip serpilmesini önlüyor."
Siyaset ve sosyoloji okumuş, ancak kitapHard*.
ki kuramsal saflığı toplumsal gerçeklerle yoğurup
sentezleyememiş pirüpak demokratlar veya uçuk
görünüşlü liberaîler, ülkede durum ne otursa ol
sun ordunun seyirci kalması gerektiğini; siyasetıı
önünde sonunda çıkmazlara bir çözüm bulacağ
nı söyler. Veya bulabileceğini sanır.
Oysa hayatta böyle bir çözüm yoktur. Topl> •
mun hemen her kesimi; ordusu, polisi, partilen,
dernekleri, üniversiteleri, yargısı, barosu... üı-
ke/millet/devlet'in yani toplumsal büyük organız-
manın birer unsurudur.
NORMAL KOŞULLARDA bütün bu kesimle
yasalarca belirlenen görevlerini yapariar ve yasa
lann sınırian içinde kalırtar. Hayatın bütun dünya
ya öğrettiği ders, bu ilişkılerin veya görev bölüşü •
münün ancak bu normal koşullarla sınırlı olduğı.
dur.
OLAĞANÜSTÜ KOŞULLAR ise kendi ilişkik n
ni, seçeneklerini, kuvvetlerini vb. yaratır
Normal koşullarda görevlerini yapamayân vey:
yerine getiremeyenlerin işlerini, olaganüstu koşni
larda başkalan üstlenir. Bu, ya kendi içinde sıv !
set ve insan değişikliği ile ya da başka kesimleı.ı
işleri üstlenmesi ile gerçekleşir.
Bu durumlarda hepimizin bildiği ve söyledıu1
şudur: BOŞLUK DOLDURULUR. Toplumsal de'
geler ve ilişkiler, boşluğu kaldıramaz.
Doğa'da da bu böyledir; Doğa'da denge, binb
gücün arasındaki ilişkiye dayanır. Kaotik yapıları
düzenidir bu. Dengeyi oluşturan ilişkilerdeki gü
değişiklikleri, zayrflamalar, kuvvetlenmeler vb. nt
deniyle yeni dengeler ortaya çıkar. Zayıflayan
güçlerin işlerini başka güçler üstlenir, yeni bır
denge oluşur vb.
•••
Konumuza dönersek, bu yazının ana temasım
ise bazen bölük pörçük dile getirilen, üzerınd'
yeterli inceleme ve araştırma yapılması gerekei'
şu tezde özetlemek gerekir:
"Ordunun müdahalesine yol açan birincletken,
siyasi oluşumlann, ülkeyi,
a) Anayasal çerçevede,
!
b) Cumhuriyetin kuruluş amaçlan ve hedeflerı
doğrultusunda,
c) Genel kabul görmüş çağdaş hedeflere, yanı
refah toplumlannın ekonomi, bilim, teknik, dt
mokrasi anlayışlanna vb. yönelik olarak yönett
memiş olmasıdır". (')
Buradaki görüş veya tez, ordunun, yukarıdat •
a, b, c şıklannın en iyi mihenk taşı veya en iyı dt
netleyicisi ya da uygulayıctsı olduğunü'savunrriı
yor. Türkıye'de örnegin Anayasa Mahkemesi bı
darbe yapsaydı (mesela orduyu veya polisi kullf
narak veya kullanmayarak!) aynı durum «öz kc
nusu olabilirdi. Burada nesnel DURUM'dan hart
ket ediyoruz.
özetle, demokrasimizin ve Türkiye Cumhunye
ti'nin, örnegin esas olarak anayasal hedeflerın
gerçekleştirmesinin önünde en büyük engel Si
YASAL OLUŞUMLARIN YETERSİZLİĞİDİR.
özellikle Aanayasal hedef veya amaçlan buı.n
da kıstas almanın nedeni de, 12 Eylül darbecilen
nin bütün değişikliklerine rağmen, bu değişiklıklt
ri ayıklarsak, anayasanın Türkiye'yı mutlu, onutı
insanların yaşadığı bir ülkeye dönüştürebilecei.
özelliklere hâlâ sahip olmamasıdır.
Siyasetçiler, anayasanın hep lafzıyla ve şeklıyi'
ilgilendiler, özüyle asla...
Siysetçilerin bugüne kadarki karakteristik özel
llği, geçmişe ve bugüne bakarsak, ülkeyi önündı
sonunda YÖNETEMEZ DURUMA getirmektir.
Yönetemez duruma gelmek, düzensiziiğın saı
lan yuvarlan süreci içine girmektir.
Yapılması gereken nedir? Orduyu suçlamak y(
rine, neden böyle oluyor diye sormak, araştırma-
ve sonuçlar çıkarmayı öğrenmektir.
Siyaset biliminin temelinde de böyle bir tavın
yatması gerekmez mi? Siyaset sanatı veya bilımı
ögrenen bir yapıya sahiptir. Yoksa, dünya bu not
taya gelemezdi.
• • •
Yazıya başlarken amacım, 12 Eylül öncesi ıi>
bugünkü siyasetin genel karakterinde bir değışik-
lik olup olmadığını saptama çabasına girişmekti
Yazı uzayacak; en iyisi bu açıyı, Salı yazısıııa
bırakalım.
f) Tabii, şöyle tezler de öne sürülebilir:
1. Tez: "Siyasi hayatı ikide bir ordunun mûoı
halesine maruz bırakan ortamın yaratılmasındek>
faktör, bizzat ORDU'nun içindeki güçler ve f>^
güçlerin sivil hayat içindeki uzantılandır"
2. Tez: "12 Eylül'ü yaratan nedenleri yarataniaı
Türkiye'yı kendi siyasi ve ekonomik amaçiaı
doğrultusunda tam bir araç gibi kullanmak ısh
yen dış güçlerin (ABD, Almanya gibi) Türkiye'de
ki işbiriikçileridir"...
Tabii, bütün bu tezlerin somut olarak, olgularla
olaylarla, yaşanılan gerçeklerle dogrulanması ge
rekmektedir.
obursali@bilimmerkezi.org.tr
Portre / CULTEKIN CAZIOCLU
10 yıl sonra döndü
rrabzon'da 1939 yı-
lında doğan Gül-
tekin Gazioglu,
1957'den 1976'ya kadar
öğretmen ve yönetici ola-
rak eğitimin çeşitli kade-
melerinde görev aldı.
1976'daki TÖB-DER
Genel Kurulu'nda yöne-
rırne aday oldu ve genel
başkan seçildi. Öğretmen-
liğe devam etmek isteyen
Gazioglu, Ankara'ya ta-
yin edilmedi ve meslek-
ten istifaya zorlandı. Be-
lechye Başkanı VedatDa-
ktkayın yardımıyla Anka-
ra Belediyesi'ne memur
olarak geçti.
Ondan sonra öğreüı ıen-
lik yapma olanağı bulama-
yan Gazioglu, kapatılana
kadar TÖB-DER Genol
Başkanlığını yürüttıı
1981 başında yurtdışııi'i
çıktı. 10 yıl süren sürgün
lük döneminden sonra da-
vanm beraatla sonuçlan-
dığında ne Türk, ne de Al
man vatandaşıydı. Ya^a
mını sürdürdüğû Frank-
furt'taki Türkiye Başkon-
solosluğu'ndan üç aylık
vize alarak Türkıye'yc
döndü. Bu arada kaybolan
yurttaşlık haklarını gcıı
almak üzere Daruştay'da
açtığı davayı kazandı.