16 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 17EYLÖL2000 PAZA4 20. YILINDA 12 EYLUL KAÇIŞ ÖYKÜLERÎ Serbest mesleğinriskiGÜRSEL KÖKSAL FRANKFURT-Türidye tarihinin en bü- yük öğretmen örgütü Tüm Öğretmenler Birleşme ve Dayanışma Derneği'nin (TÖB-DER) Genel Başkanı GütekinGa- zioğhL 12 Eylül darbesinden bır süre son- ra bir ışçı otobüsünde, meslek hanesinde "serbest" yazan sahte bir pasaportla Tür- kiye'yi terk ettı. 10 yıl sürgünde kalan Gazioglu, suıın geçerken babalar operas- yonunun tüm hızıyla sürdüğünû ve bu çerçevede yakalanan zanlılann pasaport- lannda genellikle "serbest" yazılı oldu- ğunu sooradan öğrenmış. Halen Istanbul ve Frankfurt'ta yaşayan Gazıoğlu, soru- lanmızı yanıtladı: -12 Eylül öncesi naal bir siyasi faaKyet içhıdeydiniz? Neden yurtdısına çıktmız? -12 Eylül'den önce Ankara Beledıye- si'nde memur olarak görev yapıyor, aynı zamanda da TÖB-DER Genel Başkanlı- ğı'nı yürütüyordum. O dönemde sıyaset- le ilgim genel olarak demokrasi güçleri- nin yanında ve ön saflannda olan mesle- ki örgütümüz TÖB-DER çerçevesındey- di. Günlük siyasetın ıçınde değildım. • 12 Eylül darbesinden önce TÖB-DER Genel Başkanı olan Gültekin Gazioglu, Türkiye'yı terk ederken kullandığı sahte pasaportun meslek hanesinde yazılı "serbest" ifadesi yüzünden karşılaştığı sorunlann o sırada sürdürülen babalar operasyonundan kaynaklandığını sonra fark etmiş. Darbe öncesı Türkıye'de büyük bır ka- os yaşanıyordu. Kahraınanmaraş katlı- amı sonrasında ülkenın büyük kısmında sıkıyönetim ilan edilmıştı Durmaksızın cinayetler ışlenıyordu. •200 üyemiz öldürüldü1 Soi demokratık güçlerin, örgütlerüı yö- neticilen, mılitanlan sık sık saldınya uğ- ruyordu Bu salcbnlardan bizinı örgütümiii. de nasıbını aldı. Üikenın çeşith yerierin- de 200 kadar üyemiz faili meçhul cinayet- lerle öldürüldü. Genel merkezimi? iki de- fabombalandı Bizyönencilerpekçokkez mahkemeiere verildık Fakat vürüttüğü- müz mücadeie tamanıen meşru zemınde olduğu ve yasallıktan aynlmadığunız iç in bizi mahkûmedemediler. Çok büyüyen ve etkınhğini arttıran örgütümüz demokra- si düşmanlanmn gözüne batıyordu. 12 Eylül'den yaklaşık bır yıl önce Ankara Sıkjyönetim Komutanlıgi'mn emnyle ör- gütün faalıyetlen durdunıldu ve hızler sı- kıyönetim mahkemelenne verildık, tu- tukiandık. Ben Mamak Cezaevi'nde 5.5 ay tutuklu kaldım Fakat bızi mahkûm edecek herhangı bır argüman bulumadı- lar. Ve beraat ettik. Ancak örgürün faalıyetı durdıırulmuş- tu. Bu suada 12 Eylül darbesi oldıı. Dar- be snasında memleketim Trabzon'da) - dım Tunıklanıp Ankara'ya götürüldüm. Dil ve t«mhbRrat Okulu'nda bir ay kadar tutuklu mılietvekiUenyle kaldım Sonra bı- rakıldmı ve ben de ÂnKara'yı terk edip, İstanbul'a geçıp olaylarııı nasıl gelişece- ğini gözlemeve başladım Bu arada b1 - zim daha önce alınmış bır örgüt karanrruz vardı. Böyle bır darbeyi beklıyor ve sağ, faşıst bır darbe olacağını bıliyorduk. Ka- rar, böyle bırgelışme karşıstnda olanak bu- lan merkez yönetıcılenrun yurtdışına çık- ması doğrultusundaydı. llk günden ıtiba- ren ben de bireysel değerlendırmelenm so- nucu sağ bir darbeyle karşı karşıya oldu- ğumuzu anlamıştım. Aylar süren hazır- lık döneminden sonra örgüt hakkında da- va açıldı Ben de yurtdışına çıkma zama- nı geldığıne karar verdım. Türklye'den çıkış -1 ürkrveden nasıl çıkbnız? - Yurtdışına. başkasınaaıt bır pasaport- la, bır işçi otobüsünde seyahat ederek çık- tım Dıvebılınm kı hayatımın. bu benım NF MUTLU TuRKuM DıYENİ 12Eylül'densonnıAlmanya'yakaçanTÖB-PKR başkam(.a/ı<>ğhı,Türkive'vedönrnesiniistejenKenan tvren emektupy«zarakbuisteğireddettiğirubeürtti ( İ E Z A K V I A M L A R I Erbakan'a bayram azizliği"Bismil lahirrabjnanırra- him... Bismillahirrahmanir- rahim... Bismillah.." Uzun boyhı, iriyan adam, hüzünlfi bir yüzle koridorda volta atı- yordu. Bayramdan Qç gün ön- ce rutukJanmasından bu yana sürekli apdes alıyor, namaz kılıyor, dua ediyordu. Kalan vakitlerinde de Dil Okulu'nun koridorlannda, bahçesinde besmele çekdyordu. Bu üzüntülü tutukJu, MSP lideri Prof. Dr. Necmettin Er- bakan'dı. CHP'lı ErtuğnJGdMv la. TtKP'li Erdoğan Yemenki, MSP Genel Başkaru'nı tesel- li etmek amacıyla yanına yak- laştılar: "Geçmiş ofcun Ho- cam. Çok üzgün görünüyor- sunuz. Bu kadar üzüntü iyi değft. Şimdieo doğnısu kafa- yı fazla yormamak ve iizâl- memek-. Çûnkü üzüntünün durumanuzu değiştinnesi mnmküa değfl~" Necmettin Erbakan. çare- siz bir yüzle tutukevi arka- daşlarına döndü ve ellerini havaya açarak ağır ağır ko- nuştu: "Nasl âzüfanezsin kar- deşün,şuhaflmizebak_. Ye- mtahiyeo»duk,bira7iıefessü- madan yenklen tutnkladılar. Savaaktan aranuşiar. Ben de haynundan önce haHedefîm dıyerek hemen grttim." Erba- kan, üzüntülü bir gülümse- yişle kafasını salladı ve tutu- kevi arkadaşlarına döndü: "Neredenbfleceksin böyle ya- pacakiannı.Onlardatamari- fe gÛBÜtutuldayj) buraya yol- bdılar.Baynımıınızızeniret- tfler. Önemli bir şey değO. da- ha önce ana davada sözedüen baadı yeniden ortaya çıkar- dtfar.Bir soruşturma daha aç- mısbır. Ama olan oldu. Ka- derde bayramı burada geçir- mekvanmş." Necmettin Erbakan"ın 12 Eylül sonrası ikinci tutukla- nışıydı. Daha önce MSP da- vasından lOay tutuklu kalmış ve bütün arkadaşlanyla birlik- te 1981 Ağustosu"nda serbest Erbakaıuildırakezfunıklandıktan sonra tansh»ım bırakılmıştı. Aradan birkaç ay geçmeden ikinci kez Dil Okulu'nun yolunu tuttu. ikinci tutukluhık Erbakan'a çok ağır geldi. Hiç yoktan. tam bayram öncesi başına ge- len bu kazaya söylenip duru- yordu. Üzüntüsünü dua ve na- mazlageçicmeye uğraşıyordu. Tansiyonu da yükselmişti. Hemen her gün sağlıkgöre\ - lisi astsubaya tansiyonunu ölçtürüyor, dikkatli bır gıda re- jimi uyguluyordu. Ekmek ye- miyor, etimek, salatalılc, do- mates ve peynirle kann doyu- ruyordu. Erbakan. ikinci tutukiarjı- şmda dipteki on kişilik bü- yük koğuşa verildi. O gün- lerde tutukevinde MHP'liler, TlKP'lüer ve CHP'h üç mil- letvekılı Tarhan,AteşveGû- aay'la İlhamiSo\sal ve birkaç yaşlı vardı. Ecevit, Erbakan'm ikinci kez tahliye olmasuKJan scn- ra Dil Okulu'na gelecekti. EcevitTe Erbakan Dil Oku- lu'nda karşılaşmadılar. MSP Genel Başkanı. daha önce ıki kişilik odada AsDrürklc bır- likte kahyordu. Havalandırma dışmda pek ortalıkta dola^- mazdı. Arada bır dığer rutuk- lulann kaldıklan odalara tö- rensel ziyaretleT yapardı. Ge- leceğini önceden bildirir, ar- kadaşlannm hazırlıklı olma- smı sağlardı. Diğer partüer- den olan tutukluların odalan- na yapacağı ziyaretı ıse bır gün önceden bildırirdı. Erbakan'ın on kışılık ko- caman odaya verilmesi, eskı resmi ve mesafeli durumun- dan farklı birpozisyon yarat- rmştı. Bazı tutuklular, yeniden iki kışilık odalardan bırisıne verilmesi ıçinDil Okulu ami- ri Yuzbaşı Yıimaz Ergene- kon'a başvurdulaû Ergenekon, prensiplerine aykın olan bu önenyı kabul etmedi. Tutuklular Dil Oku- iundakı iodemlerine göre ıkı kişilik odalara taşınabiliyor- lardı. Erbakan'm en yerü nı- tuklu olması ona böyle b» olanağı vermiyordu. Bir gün sonra Dil Oku- lu'nun adembabalanndan Adana'lı RecaiCiuler elıntie çarşaf, yastık ve battanive- siyle Eıbakan'ın kaldığı on kişilik odaya girdi. Erba- kan'ınkıni toplayıp kendisi- nınkileri serdi. MSP Genel Başkanı'nın takımını ise ken- dı ikı kişilik odasınagötürdü. Adembaba Recai. ne olu- yor diye kendısıne bakan TtKPlilere. "ŞnkrüBey.Ho- ca"yı bıraknıadı. Benim ye- rfandeo kabcak" diyerek me- raklannı gidermeye çalışti. Recai'nin Şükrü Bey dedı- ği, Urfalı Şükrü Çadırcı isim- li yaşlı. zengin bir müteah- hitti. Bir yaralama olaymdan tutuklanmıştı. Urfaspor Ku- lübü'nün başkanlığını yap- ınışti Keodisine Pamukbaba derieımiş. Ak \açlı, aklına geldıkçe aşk şiırleri söyle- mekten hoşlanan, pasakhlı- ğıylaünKi 70yaşlannda bir ih- tıyardı "Nedenyatrvnrsun r sorusu- na bır keresmde **Stad otayı, vakası hadısesinden" cevabı- ru vermiş ve gülüşmelere ne- den olmuştu. .Aukara'nın Stad OtelTnde. Urfaspor'lu bir oyuncunun genç nışanlısıyla basıldığı ve bu baskında bir kişiyiyaraladığı iddia ediliyor- du. Bu olaydan tutukluyken Mamak Askeri Cezaevi'nde ikinci bır olaya daha kanş- nıış ve ikinci kez tutuklan- mıstı. Ülkücü tsaArmağan'ın kaçışım planlayan Yüzbaşı Hasan Mesci'ye bu kaçış için 350 bm lira rüşvet verdiği soylenıyordu. Dil Okulu'nda oldukça rahat bır düzen kur- du. Hasan Hüseyin Yağmur ısımli bir yaşlı tufukluyu 250 lira haftalıkla yamnda çaltş- taıyordu. Ctaaçamaşniannı ve bulaşıkiannı yıkatıyor, sala- ta yaptınyor, meyve soydu- ruyor, hatta sakalını bile kes- tiriyordu. Recai Güler. ikı kişilik oda- da Şükrü Çadırcı ile kahyor- du. Çadırcı, yanmdaki gariban Güler'e "Haydi sen jpt, Erba- kan buraya getsm" demiş ve Güler'i yollamıştı. Erbakan böylece yeniden iki kişilik odaya geço. Ancak idare bu tür bir değişikliğe ızin ver- medigi için Erbakan sabah ve akşam tdare tarartndan yapı- lan sayunlarda mecburen on kişilik odada gözüküyor ve orada sayımlara kaühyor, son- ra ıki kişilik odaya dönüyor- du 1981 yilının ekim ayının ilk günlennde ikinci kez tu- tuklanan Erbakan, bir hafta gibi kısa bir süre içinde tah- liye edildı. Amabayramı içer- de geçirmişti. ORAL ÇALIŞLAR (iiderln- llapishanesi. Ça^- daş Yaymlan) hayatımın ilk ve son yasadışı eylemidir. Fakat buna mecburdum. Hiç unutmuyo- rum, karlı bir ocak akşamıydı. 10 Ocak 1981. tstanbul'dan bir işçi otobüsüne bi- nerek sının geçeceğiz. BUetı alan arkadaş- lar beni Topkapı'ya getirdiler. Ancak bır kanşıklık olmuş, otobüsün Aksaray'dan kalkacağını öğrendik. Aksaray 'daki yazı- hanede bıletlerde yazılı yerlenmizi de- ğiştirmeye kalktılar. Benim yerim öndey- di. 6 numara. Arkadaşlar önde gıtmem için ısrar ettıler, ancak mümkün obnadı, beni en arkaya attılar. Sınıra kadar çeşit- lı noktalardakontrol edıldık. En son Edır- ne'de kontrol oldu. Görevhlerotobüsün içı- ne girdiler, hatta bazı yolculan alıp sor- guladılar. Eğer en önde olsaydım, dikkat- lenni çekebÜeceğim için belkı ben de sor- guya alınacaktım Pasaportlan toplu hal- de aldılar. ıncelediler. Benım pasaportum- da mesleği "serbest" dıye ymlıydı. Son- ra geri dagıttılar, ancak benimki gelme- dı. Pasaporta benim fotografim yapıştınl- mıştı. Bunun anlaşıldığını, yakalandığımı düşünmeye başladım. Biraz sonra içeri giren görevlı, pasaportta yazılı ismimi okudu. Ayağa kalkıp ^Burdayna" dedim. "Senin mesleğin ne" sorusuna "Demir tüccan>Tm" cevabını verdım. Görevli so- rulara devam etti. Sonradan ögrendim, o sırada babalar operasyonu yapıhyormuş. Bulganstana girip çıkıp, karanlık işlerle uğraşan adamlara yönelik bir operasyon. Önlann da pasaportlanndaki meslek ha- nesinde genelhkle "serbest" yazıhymış. Görevli "Ama burada serbest yazryor" deyince, "Ben onu iki yd önce ahmşjnn" diye cevapladım. Sonra konuşma şöyle sürdü. "-Nereyegidiyorsun?'' "- Avusturya'ya." "- Orada ne işin var?" "-Ahııan>a'daldlaudepniznegdhicen kaza yapû. Hastanede ya&ym: Onu ziya- rete gknyorum." Görevli süzdü beni ve "Peki otur" dedi. Dışan alıp bir kontrole kalksa belkı de yakalayacaklar... Sonra sının geçtık. Bulganstan'dan tsviçre'ye uçakla geçtim. Oradan da Almanya'ya gelip iltica ettim. Almanya pünlerl - Ahnanya'da nekr >-apönız? - Avrupa'ya benden önce çıkan arka- daşlar da vardı. Onlarla buluştuk ve Al- manya'da TÖB-DER'in yurtdışı bürosu- nu oluşturduk. 12 Eylül yönetiminın uy- gulamalannı eleştiren, hapiste olan mes- lektaşlarla dayanışma gösteren bir çalış- maya girdik. TÖB-DER davasını gözle- mek üzere Avrupa'dan a\ ukatlar. sendıka- cılar gönderdik. Hapiste olan arkadaşla- nmızın ailelerine maddi yardım etkinlik- lerini sürdürdük. Yurtdışına çıkışımın he- men akabinde cunta yönetimi "Yurda dön" çagnsı yapn. Ben bu çagnya uyma- yacaguru, Kenan Evren'e bir mektup ya- zarak bildirdım. Basına da venhğım mek- tup, o dönemin koşullannda yayımlan- madı. Kendılenni gayri meşru görüyordum. Anayasayı zorla değiştirmişlerdi ve ana- yasa suçu ışlemişlerdi. Bunun üzerine yurttaşhk haklanmı kaybetnrdıler. Ve yak- laşık 10 yıl sürdü bu yurttaşuk haklann- dan yoksunluk. TÖB-DER davası Ilgınç bir durumla karşı karşıyaydık. Benim gıbı yakalanmayan 20 TÖB-DER yönetıcisi arkadaşla bırlıkte bir sivil mah- kemede (Ankara 2. Ağır Ceza Mahkeme- si) gıyabımızda yargılandık. Yakalanan arkadaşlar sıkıyönetim mahkemelerinde yargılandı. O duruşmalar, her türlü savun- ma olanaklanndan yoksun bir şekilde, emir ve komuta zincın içinde yürütüldü. Bunu ve TÖB-DER davası konusunda yu- kandan baskı geldiğinı o mahkemelerde görev yapan, TÖB-DER davalanna ba- kan yargıç ve savcılar emekli olduktan sonra basına verdıkleri açıklamalarda ıö- raf etmişlerdir. O dava kısa sürede arka- daşlanmız için ağır hapis cezalan, örgü- tün kapatılması ve mallanna el konulma- sıyla sonuçlandı. Bu arada sivil mahkeme- de yargılanan bizler beraat ettik. Orgüt kapatıldı, ama TÖB-DER'den birinci de- recede sorumlu olan ben beraat ettım. Bu cumhuriyet tarihinde görülmemiş bır hu- kuk skandahydı. Ama aynı konuda iki ay- n mahkemede, ıki ayn ceza verihnişti. Bu ikı mahkeme karan arasındaki çelişkıyı gi- derecek bır başka adlı merci yok. Bu ko- nudaki tüm girişimler sonuçsuz kaldı. Ör- gütün taşuur, taşınmaz mallannı almak ıçın bır haylı mücadeie ettik. Fakat hiçbir sonuca ulaşamadık. Diyebilirim ki 12 Ey- lül'ün Türk öğretmen hareketine yaptığı en büyük kötülük budur. Çünkü TÖB- DER'in mallan ondan önceki öğretmen kuruluşlannın, Türkiye Öğretmenler Der- nekleri Milli Federasyonu'nun, TÖS'ün ve mahalli derneklerin birikimleriyle ortaya konulmuş değerlerdi. Bu karar demokra- tik öğretmen hareketini olanaksız bırak- makla eşanlamlıydı. - Şimdi nekr yapryorsunuz? - Şimdi hem Türkiye hem de Alman- ya'da yaşamımı sürdürüyor, bu arada CHP içinde çalışıyorum. Son genel seçimler- de CHP'nın parlamento dışında kalması, beni partisel yaşama teşvik etti. Bir yurt- taşhk ödevi olarak düşündüm. Benim gi- bi emekli olan meslektaşlanmı buparti saf- lannda mücadeleye kaülmaya özendıriyo- rum, bu çalışmalann içinde oluyonım. SÜRECEK PAZAR ORHAN BURSALI Neden Arama Çabası 12 Eylül tartışmalan sürerken, tartışmamız g<? reken çok temel bir soru var Yönetim olarak, demokrasi olarak vb. baktığı mızda, bizim sıkıntımız esas olarak nerede odak lanıyor? Türkiye'nin aşması gereken ana engpl nedir? Yaygın bir görüşe göre neden şudur "Bu sıkır tının kaynağı, esas olarak ordudur. Ordunun ikidt bir siyasi hayata müdahalesi, demokrasiyi kesin tiye uğratıyor; demokrasinin olgunlaşmasını, geh şip serpilmesini önlüyor." Siyaset ve sosyoloji okumuş, ancak kitapHard*. ki kuramsal saflığı toplumsal gerçeklerle yoğurup sentezleyememiş pirüpak demokratlar veya uçuk görünüşlü liberaîler, ülkede durum ne otursa ol sun ordunun seyirci kalması gerektiğini; siyasetıı önünde sonunda çıkmazlara bir çözüm bulacağ nı söyler. Veya bulabileceğini sanır. Oysa hayatta böyle bir çözüm yoktur. Topl> • mun hemen her kesimi; ordusu, polisi, partilen, dernekleri, üniversiteleri, yargısı, barosu... üı- ke/millet/devlet'in yani toplumsal büyük organız- manın birer unsurudur. NORMAL KOŞULLARDA bütün bu kesimle yasalarca belirlenen görevlerini yapariar ve yasa lann sınırian içinde kalırtar. Hayatın bütun dünya ya öğrettiği ders, bu ilişkılerin veya görev bölüşü • münün ancak bu normal koşullarla sınırlı olduğı. dur. OLAĞANÜSTÜ KOŞULLAR ise kendi ilişkik n ni, seçeneklerini, kuvvetlerini vb. yaratır Normal koşullarda görevlerini yapamayân vey: yerine getiremeyenlerin işlerini, olaganüstu koşni larda başkalan üstlenir. Bu, ya kendi içinde sıv ! set ve insan değişikliği ile ya da başka kesimleı.ı işleri üstlenmesi ile gerçekleşir. Bu durumlarda hepimizin bildiği ve söyledıu1 şudur: BOŞLUK DOLDURULUR. Toplumsal de' geler ve ilişkiler, boşluğu kaldıramaz. Doğa'da da bu böyledir; Doğa'da denge, binb gücün arasındaki ilişkiye dayanır. Kaotik yapıları düzenidir bu. Dengeyi oluşturan ilişkilerdeki gü değişiklikleri, zayrflamalar, kuvvetlenmeler vb. nt deniyle yeni dengeler ortaya çıkar. Zayıflayan güçlerin işlerini başka güçler üstlenir, yeni bır denge oluşur vb. ••• Konumuza dönersek, bu yazının ana temasım ise bazen bölük pörçük dile getirilen, üzerınd' yeterli inceleme ve araştırma yapılması gerekei' şu tezde özetlemek gerekir: "Ordunun müdahalesine yol açan birincletken, siyasi oluşumlann, ülkeyi, a) Anayasal çerçevede, ! b) Cumhuriyetin kuruluş amaçlan ve hedeflerı doğrultusunda, c) Genel kabul görmüş çağdaş hedeflere, yanı refah toplumlannın ekonomi, bilim, teknik, dt mokrasi anlayışlanna vb. yönelik olarak yönett memiş olmasıdır". (') Buradaki görüş veya tez, ordunun, yukarıdat • a, b, c şıklannın en iyi mihenk taşı veya en iyı dt netleyicisi ya da uygulayıctsı olduğunü'savunrriı yor. Türkıye'de örnegin Anayasa Mahkemesi bı darbe yapsaydı (mesela orduyu veya polisi kullf narak veya kullanmayarak!) aynı durum «öz kc nusu olabilirdi. Burada nesnel DURUM'dan hart ket ediyoruz. özetle, demokrasimizin ve Türkiye Cumhunye ti'nin, örnegin esas olarak anayasal hedeflerın gerçekleştirmesinin önünde en büyük engel Si YASAL OLUŞUMLARIN YETERSİZLİĞİDİR. özellikle Aanayasal hedef veya amaçlan buı.n da kıstas almanın nedeni de, 12 Eylül darbecilen nin bütün değişikliklerine rağmen, bu değişiklıklt ri ayıklarsak, anayasanın Türkiye'yı mutlu, onutı insanların yaşadığı bir ülkeye dönüştürebilecei. özelliklere hâlâ sahip olmamasıdır. Siyasetçiler, anayasanın hep lafzıyla ve şeklıyi' ilgilendiler, özüyle asla... Siysetçilerin bugüne kadarki karakteristik özel llği, geçmişe ve bugüne bakarsak, ülkeyi önündı sonunda YÖNETEMEZ DURUMA getirmektir. Yönetemez duruma gelmek, düzensiziiğın saı lan yuvarlan süreci içine girmektir. Yapılması gereken nedir? Orduyu suçlamak y( rine, neden böyle oluyor diye sormak, araştırma- ve sonuçlar çıkarmayı öğrenmektir. Siyaset biliminin temelinde de böyle bir tavın yatması gerekmez mi? Siyaset sanatı veya bilımı ögrenen bir yapıya sahiptir. Yoksa, dünya bu not taya gelemezdi. • • • Yazıya başlarken amacım, 12 Eylül öncesi ıi> bugünkü siyasetin genel karakterinde bir değışik- lik olup olmadığını saptama çabasına girişmekti Yazı uzayacak; en iyisi bu açıyı, Salı yazısıııa bırakalım. f) Tabii, şöyle tezler de öne sürülebilir: 1. Tez: "Siyasi hayatı ikide bir ordunun mûoı halesine maruz bırakan ortamın yaratılmasındek> faktör, bizzat ORDU'nun içindeki güçler ve f>^ güçlerin sivil hayat içindeki uzantılandır" 2. Tez: "12 Eylül'ü yaratan nedenleri yarataniaı Türkiye'yı kendi siyasi ve ekonomik amaçiaı doğrultusunda tam bir araç gibi kullanmak ısh yen dış güçlerin (ABD, Almanya gibi) Türkiye'de ki işbiriikçileridir"... Tabii, bütün bu tezlerin somut olarak, olgularla olaylarla, yaşanılan gerçeklerle dogrulanması ge rekmektedir. [email protected] Portre / CULTEKIN CAZIOCLU 10 yıl sonra döndü rrabzon'da 1939 yı- lında doğan Gül- tekin Gazioglu, 1957'den 1976'ya kadar öğretmen ve yönetici ola- rak eğitimin çeşitli kade- melerinde görev aldı. 1976'daki TÖB-DER Genel Kurulu'nda yöne- rırne aday oldu ve genel başkan seçildi. Öğretmen- liğe devam etmek isteyen Gazioglu, Ankara'ya ta- yin edilmedi ve meslek- ten istifaya zorlandı. Be- lechye Başkanı VedatDa- ktkayın yardımıyla Anka- ra Belediyesi'ne memur olarak geçti. Ondan sonra öğreüı ıen- lik yapma olanağı bulama- yan Gazioglu, kapatılana kadar TÖB-DER Genol Başkanlığını yürüttıı 1981 başında yurtdışııi'i çıktı. 10 yıl süren sürgün lük döneminden sonra da- vanm beraatla sonuçlan- dığında ne Türk, ne de Al man vatandaşıydı. Ya^a mını sürdürdüğû Frank- furt'taki Türkiye Başkon- solosluğu'ndan üç aylık vize alarak Türkıye'yc döndü. Bu arada kaybolan yurttaşlık haklarını gcıı almak üzere Daruştay'da açtığı davayı kazandı.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle