17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
^29 AĞUSTOS 2000 SALI CUMHURİYET SAYFA HABERLER Küçük yaşta ev işleri yapmaya başlayan Türkân Şoray'ın, çocukluğunda oyuncağı da yokmuş 'Siyah gözler'intanıldığı• Dedem, bir fabrikada ustabaşıydı. Annemle dedeme giderdik. Bir film sahnesi gibi gözümün önündedir. Eyüp'te bir tekstil fabrikası. İçeri giriyoruz. Makineler şakır şakır çalışıyor, makaralar dönüyor. Uzaktan, üzerindeki tuluma pamuklar yapışmış dedem görünüyor. Koşarak ona giderdim. Fabrikanın o görünümünü unutamıyorum. Birkaç yıl öncesine kadar duruyordu, sonra yıktılar.. izınle uzun bir yolculuğa çıkacağız. Bu, bıraz iç coğrafyanıza, biraz kişisel tari- hınizedönükolacak.Amabuyoluğrak- larında asıl durup konuşacaklarunız Türk sinemasındaki kırk yıllık serüveniniz, sa- natsal uğraşınızın dönemeçleri olacaktır. Elbet- te ki 'kadm sanatçf kımlığinızın oluşumuna da döneceğız sık sık Söyleşimizi kronolojik bir düzlemde düşünmem bıraz da bundan. Bu tanh- çe de sizin düşeceğiniz notlarda, bu kişisel tarih- te ülkemizin değişim süreçlerine de tanık olaca- ğız belki! 'Türkân Şoray olgusu'nu salt sinema- nın, yani deyim yerindeyse. 'Yeşilçam'ın kendi gerçeğiyle açıklayabılmek yeterli değil kanım- ca! Eksik. yanm bir bakış olur bu. Ne yanıyla bakarsak bakalım, bir varoluş öy- küsüdür bu. Cumhuriyet Türkiyesı"nin aydın- lanma hareketının 1960'lardaki görünümünün yansıdığı/yansıtıldığı bir alanda, sınemada var oluşunuzun öyküsü... Cumhuriyet'in çağdaşlaş- ma düşüncesıne denk düşen, o eksende oluşan bir gelışmenın de öyküsüdür aynı zamanda. Ko- lektıf bılinci var eden bir uğraşın kırk yıllık se- rüveninde sıze yansıyanlar, sızden topluma ula- şanlar. Giderek de aıt olma duygusunu öne çı- karan, bunu her dem hıssettiren bir idol oluşu- nuzun öyküsü.. Kuşkusuz zahmetli bir yoldu sizin için. Kadın olma bilincinin, kadınlık durumunun/ konumu- nun toplumun genış kesimlennde yeterince yer edemediği bir süreçte siz sinemaya adım attınız. 1960'lar, 'artist' söyleminin sinemada etkin olmaya başladığı bir süreç. Giderek de 1970'ler- deki 'star', 1980'lerdekı 'süper star' sısteminin başlangıç noktası olabilecek bir dönem.. rastlan- tılar sizi sinemanın kıyısına getirdi. Yaşadığınız koşullann güçlüğü ılk adımı attırdı. Ve sonrası geldı. Kısa sürede tamndınız! Deyim yenndey- se 'zirve'ye çıktıruz. Zirveler hep bulutludur, ne- tamelidir oraya ulaşmak. Zırvede olanlaryalnız- dlriar da.. bunun sızın içm de pek kolay olmadı- ğını sanıyorum Kabul görmenın. bir yerlere ulaşmarun hiç de kolay olmadığı bir alanda; erkek egemenliğinde- kı 'Yeşilçam'da, lısedekı öğrenıminı yanm bıra- karak çıkıp gelmış bir genç kız. Orta hallı bir me- mur aılesinin çocuğu.. Hıç tanımadığı, bılmedi- ğı sinemada adım adım yer etmeye çalışıyor Bir süre sonra da toplumun idolü haline gelecek; gi- derek de 'yüdız', 'suftan' nitelemeleriyle taçlan- dınlacaktır. Elbettekı her şey birdenbire oluşma- dı. Bu kırk yıllık serüveninizde sinematografı- nizde 186 fılm var. yanılmıyorsam! Bu serüve- ninızı şu dönemlere ayınyorum, bilmem katılır mısmız? I. 1960-1963....Yıldız olma yolunda. II. 1963-1970. ..Oyunculukla yüz yüze geliş. III 1970-1980. ..Dönüşüm yıllan. IV 1980-2000.. .Değişim dönemı. Bu dönemlenn ıcınden sizin sinemadaki uğ- raşmıza bakarken; toplumsal yapıdaki değişim süreçlerinin yansıma boyutlannı; genelde Türk sinemasındaki değişımi. özelde de sizin değişi- minizi gözlüyoruz. Etkilediniz, etkilendıniz. Si- zin deyıminızle; sinemada yaşaduuz, yaşattuıız. Orası bir okul oldu sizin için; bu sanatı öğrenme de, yurdunuzu ve insanım tanıma da.. Evet, bunca girizgâhtan sonra, söyleşimize bir başlama noktası yapabılinz. Yam tüm bunlann öncesine dönerek.. sizin o günlerdekı yaşama/ai- le ortammıza uzanalım önce diyorum.. Söz söze rürkân Şoray: Bu değerlendirmeleriniz için çok teşekkür ediyorum. Hele şu ayırdığınız dönemler.. bunlara tümüy- le katılıyorum. O gelişmeyi çok güzel ortaya koyuyor. Sız bunlan anlatırken bır anda annemı düşündüm, nedense. Biliyor musunuz. annemı kaybettikten sonra (1984), onun hayatı- nı çok merak etmeye başladım. Feridun Andaç: 1944- AnnenizMelıha Hanım ile babanız Halit Şoray evleniyortar. Sanınm fark- Iı bir buluşma/tanışma. Bunun öykûsünü siz on- lardandinledinizmi? - Nasıl tanışıp evlendiler annemden dinleme- dım. Ama akrabalanmdan. kız kardeşimden din- ledim. Bırbirlerini görüp âşık oluyorlar. Babam Kafkasya kökenli, Çerkes; annem Trakya Hav- sa kökenli. Birçok kez altıru çizmişsinizdir. Babanızla ara- nızda bir soğukluk olduğunun. Peki. o dönemle ilgili belleğinizde aik ortamıvla Ugili neler var? - Babam. hatırladığım kadanyla, ailesine çok bağlı biriydı. Aılede herkes okumuş. Halam öğ- retmen, babam polis memuru. Benim de yüksek tahsil yapmamı ısteyen bir aile. Eyüp'te Tok- maktepe diye bir yer vardı, tüm aile orada beyaz bir konakta otururdu. Annemle babam evlendik- lerinde ayn evde oturuyorlarmış. Sonra, neden- se, biz de aynı konağa taşındık. Oradaki bir dö- nemde çok hoş bır çocukluk geçirdim. Sonra, ge- ne, neden bilmiyorum, hep halamdır bende iz bı- rakan. Hâlâ sağdır. çok görmek ıstıyorum onu. Halam; "Benim kızım SiyasaTda okuyacak." gibisinden sözlerederdı. Benım hep okumamı ıs- tiyordu, yönlendiriyorlardı. Bunu hep hatırlanm. Sonra oradan aynldık. Babam, sanınm, ayn otur- mak istedi. Orada oturmaya devam etseydik, bel- ki de hayatım çok başka yöne gidecekti. Sinema oyuncusu olmayacaktım. Tesadüflere fılan çok inamnm. Baba tarafım çok enteresan. 'Ckian- nem' 99 yaşına kadar yaşamış. Saray'dan . ha- TÜRKÂN ŞORAY •• •• •• OYKUSUF E R İ D U N ANDAÇ • Çok yalnız büyüdüm. Annem de çalışıyordu. Bütün ev işlerini yapmak bana kalıyordu. Çünkü annem de babamla birlikte sabah gidiyordu. Akşam gelecekleri saate kadar oyalanırdım, evcilik oynardım. Oyuncağım yoktu. O kadar değişik şeylerden oyuncaklar yapmaya kalkardım ki, şaşarsınız. Oyuncak alınmadı bana hiç. Çocuklar için ne kadar önemli olduğunu bilmiyorlardı belki! orayhBefdeyişAn h"Beni düşlerine yaz* dedi. Yokluklann bannağında yol .. , alıyordun gene de. Gelip durduğun yer, çocukluk dûşlerinin sevincinde seni buluşturan bir gülüştü. 'Siyah gözler'in gülüşüydü... Ve o gözlerin büyüsünde geçen bir çocukluk ömrü.. Şimdi karşında olacak brrazdan. Içindeki ipiltilerin tanımı yok. Sus kalbim. Sus ve bekle. Dinle, içindekı sessızlıgı! "Gözleri ömre bedd, taze söğüt dahsm.J" Nereden çıktı şimdi bu ezgi.. Onu getiriyor her bir ses, her bir iz.. Çocukluğuna doludizgin koşturuyor. Yaşadığınız duygu selinin önünü açan gözlerin büyüsüyle bakıyorsunuz hayata. Sokâklar, caddeler, bahçeler, kapı önleri, söz aralan. gece muhabbetlen, annelerinizin günleri. kadınlarmatınesi.. Hep, ama hep onunla süreduruyor hayatmız. Bir ömür böyle sürüp gıdecekmiş gıbı bir mutluluk çayınnda yuvarlanıyorsunuz.. El ele, gün güne oyunlanmza katıhyor sizin o 'siyah gözier'.. _Bir evcilik oyununda birbirinize verdiğiniz adlarda o hep var. Her yerde bızimle.. Yüzünün aylasında yaşamı öğrenmeye, öğretmeye; duygulanmızın önünü açmaya çalışan bir eda var. Kim ne derse desin günümüze, gecemize ağan bir sevgi seli olup katılıyordu aramıza. Sus kalbim. Sus ve içindeki ipiltinin seslerini dinle. Yeşile, maviye bürünen şu renk alaşınunın içinde sus ve dinle çocukluğunun sesini. O sevinç anlannın ayazdaki yüreğine ışık tut. Onun ısıttığı günün, ışıtnğı gecenin düşlerrnı anımsa bir bir... GüUıatmilerin bahçeyi ördüğü bir yaz ikindısi. Zaman hep duygulanna ayarh. Şimdi yollara düşürdüğün kalbinin sesini dinle. Birazdan, ömrünün bûyülü yollannı bezeyen gülüşlerle karşılaşacak; o 'sryah gözler'in içli, tutkulu, duygu dolu bakışlanna erişeceksin. Sus kalbim. Sus ve dinle o ayak seslerini.. lam, amcalanm.. Amcam daha geçen yıl öldü Geniş bir aile.. Şenlikle, yaşama tutkunu. O aOe armosferini. çocukluk dümantn yaşa- mıssınız. O kopuşun nedenini çö/ebildiniz mi? Yatak toplamak orun. annemle babamın arasındaki geçim- sizlıkten kaynaklanıyordu, sanınm. Anne- min ailesi de çok farklıydı. Onlar da Fa- tih'te oturuyordu. O bilinen eski Türk mahalle- lerinden bırinde Oturduklan yer halen durur, bozulmamıştır; Mehmet Dede Sokağı. Evler cumbah.. Anneannemi hatırlıyorum orada. Cumbadan sokağa bakardı. Genç kızlığa ılk adım attığım yıllarda oradan sokağı gözledığımı ha- tırlanm. Dedem, bır fabnkada ustabaşıydı. An- nemle dedeme giderdik. Bır fılm sahnesi gıbı gözümün önündedir. Eyüp'te bir tekstil fabrika- sı. İçeri ginyoruz. Makineler şakır şakır çalışı- yor, makaralar dönüyor. Uzaktan. üzerindeki tu- luma pamuklaryapışmış dedemgörünüyor. Ko- şarak ona gıderdim. Yakışıklı biriydi, babasına çok benzermiş. Fabrikanın o görünümünü unu- tamıyorum. Bırkaç yıl öncesine kadar duruyor- du. sonra yıktılar.. Aılece başka yere geçmemiz, annemle babamın yalnız başlanna yaşam mücadelesi vermeleri.. Ortaya çıkan geçimsizlikler.. bunlar benim ilko- kul dönemime rasthyor. Babampolis memuru ol- duğu için çeşıtli karakollara görevli gidince, biz de sürekli ev değiştiriyoruz. Eyüp'te görevliydi her halde! Ilkokula orada başladım. Sonra başka okullarda sürdürdüm. Kurtuluş'a geldik. Benim- le hiç ilgilenilmedi. Çok yalnız büyüdüm. Çün- kü. yanımızda yöremizde de akrabalanmızdan hıç kimse yoktu. .\nnem de çalışıyordu. Bütün ev işlerini yapmak bana kalıyordu. Çünkü annem de babamla birlikte sabah gidiyordu. Yataklan ben îopluyordum. Düzeltemıyordumda. Yatak büyük, üzerine çıkıyordum. Küçük olduğum ıçın bır ya- nını düzeltınce. öteki yanı bozuluyordu. Bir saat yatakla uğraşırdım. Akşam geleceklen saate ka- dar oyalanırdım, evcilik oynardım. Oyuncağım yoktu. O kadar değışık şeylerden oyuncaklaryap- maya kalkardım ki, şaşarsınız. Oyuncak alınma- dı bana hiç. Çocuklar ıçın ne kadar önemli oldu- ğunu bitaüyoriardı belki' Onlann da bir suçu yok, belki de ben talep etmiyordum! Çevremde de yok- tu aslında. Görsem belki de isteyeceğim, rüyala- nma girecek.. Ama rüyada da görmüyorum. Sa- dece kırmızı bir oda takımı hatırlıyorum, iskem- leleri olan.. Oyuncak dıye o var. Ya alınmış ya da birileri getinniş. Bebeğim filan olmadı. Onun için benim yukanda birçok bebeğim var. tnanınm bu- na ben. Sonra ilkokul, ortaokul dönemlerim baş- ladı. Dedigim gibi hep yalnızdım. Derslerım, oku- lum.. bu ara hep hanrladıkJanmsa; korkunç bir ge- çimsizlik. Sevgısiz bir ev, birbirinı sevmeyen ikı msan. Sonra aynlmalan.. Bütün bunlan çok iyi hıssediyordum. Evde kıyametler kopuyordu. SÜRECEK DUZYAZI ORHAN BlRGİT Fdakettep BHe Uyaramazsa? Sayıştay binasında çıkan yangının alevleri, acaba ülkenin üç köklü soaınuna dikkatleri çekebilecek mi? Sorunlardan birisi, ayranı olmayan devletin kendi- sine herhangi bir çalışma binaa yapması gerektiği za- man tahtırevan beğenemeyişini ortaya koyuyor. Gör- memiş yeni zenginlerin iştihası içindeki 6ürokratlar- la politikacılar kol kola girerek. ABD nin tüm dünya ordularını yönetmek amacıyla kurdukları Pentagon binasını aratmayacak tesisleri el kesesinden yaşama geçirmeye kalkışıyoriar. Bunu yaparken, bizim bürokrasimizin ahesteliğı içinde, öyte bir binanın oturulabilir hale gelmesi için en az on yıl geçmesi gerektiği nedense her zaman unutuluyor. Unutulunca da hem "sayın bakan" için hem "sayın genel müdür" ya da "başkan" için görev süresinin ömrü, öyle bir binanın keyfini sürmeye yet- miyor. Bu tür yapılann projelennden başlayarak, ihale iş- lemlerine kadar sayısız belgetere "uygundur" vizesı veren Sayıştayımız da kimbılir hangi "sayınbaşkan" zamanında projelendirilıp yaşama geçirilmeye çalı- şılan yenı sarayının resmi açılışını yapamadan arşı- vinin yanışı ile gündeme geldi. Yanan hangi belgelerdi? Balina operasyonundakı evraklar mı, yoksa başka hayali ihracat belgelen mı biraz kül, biraz su içinde okunmaz hale geldi? Yok- sa, şom ağızlılann gerçek olmasa da iz bırakması içip ortaya attığı şekilde 17 Ağustos depremındeki bağış- larla ilgili gıder belgeleri mı yok edilmıştı? Bu tür so- rulan daha fazla irdelemeden, öncelıkle devletımız- den bu büyük binalarda iş görme lüksünden ne za- man vaz geçecegını öğrenme hakkımızı ışletmelıyız. Sayın Bülent Ecevit'ın, başbakan olmadan bü hastalığımızı ırdeleyen demeçlerı. hatta gazetecı kım- liği ile yazdığı yazıları olduğunu bılıyorum. Bılmedi- ğim, Başbakan olduktan sonra hıç değılse bundan böyle yapılacak devlet kâsanelerinın belırlı ölçülenn üzerinde projetendirilmesinin yasaklandığını kayrt al- tına alan bir bağlayıcı genelgesı olup olmadığıdır. Bence genelge ile de yetinılmemeli; bir başka baş- bakanın salt görgüsüzlüğü nedenıyle, o genelgeyı yürürlükten kaldırmasını önlemek için, sonjnu Dev- let Planlama Müsteşarlığı'nın bağlayıcı kararı ile ka- lıcı hale getırmeliyız. Ama, galiba hem de bu ıktidar döneminde yasa- laşan yeni Kalkınma Planı'nda, kalkınma denilınce akıllara devlet konutlarının geldiğinı belgeleyen sa- vurganlıklann sürdüğünü, dün üstelik kendisi de bir iktidar milletvekili olan Ahmet Tan, gazetesindeki köşesinde şikâyet konusu yapıyordu. Ne kolay değil mi? Bir pariamenterın Meclis kür- süsünde yapması gereken görevi es geçip, sorunij güncel bir konu olduğu zaman gazetesindeki köşe- sinde ele alarak, bir taşla birkaç kuş vurmaya kalkış- ması? Sonra da vicdan huzuru ile görevini tamarn- ladığını sanması? Oysa bu kadar gereksiz görkemli binalaria parala- n çarçur etmenin, o binalarda devletin yaşı ile birlik- te büyüyen arşivleri saklamaya bile yetmediğini son Sayıştay yangınının henüz tam kesinleşmeyen blan- çosu da ortaya koyuyor. Sayıştay ki, asıl işlevı kamu- nun harcadığı her kuruşu halk adına denetlemek ıçın oluşturulmuş bir anayasal kurumun arşivinın en az yüzde ellısinin yandığı, gerı kalanların ıse soğutma çalışmaları nedeniyle ele alınamaz hale geldiğinı dün gelen haberler kanıtlıyordu. { Demek ki yerin altına üç değil, beş kat inerek de- po amacı ile yapılanlar, kasıtlı ya da ihmal nedenıyte çıkan bir yangından sonra ıçındekilen işe yaramaz hale getirebiliyor. Oysa elalem, en az kırk yıldır o tür belgeleri mikro fılm olarak birden çok kopya ile ayn yerterde saklama olanağına kavuştuğu için, böyfe kat kat depolama yerine onbinlerce mikro filmı mu- hafaza edebilecek çelık ve yanmaz sandıklarla ama- cına ulaşmış. Birkaç yıldan beri de, bılgisayarlardaki bu baş dön- dürücü gelişmenin doğal sonucu, belgeler asıllarına tıpa tıp uygun olarak scanner sıstemıyle yangının, seylabın, depremin etkilerine aldınş etmeyecek bı- çimde kasetlere aktanlabilıyor. O görkemli beton yığınlanna harcanacak paranın onda biriyle, öyle bir sistemi kurup, gelecek kuşak- lann hayır duasını bile almak olası. Bu ikinci dersten sonra, Ankara itfaıyesinin ve kuş- kusuz başka olaylarda tüm ötekı itfaiye personelinin dört gün dört gece boyunca verdikleri savaşımın al- tını çizmeliyiz. Özverili itfaıyecılerin alevlerden, onla- nn ücret düzenini tanzım ederek her birısine sadece ayda 170 milyon lirayı yeterli görenlerin ise, utançla- nndan yüzlerinin kızardığını unutmazsak, son Sayış- tay yangını, sadece Sayıştay'ın yöneticilerine değil, hepimize kalıcı bir ders olabilir. Bakalım, son yangın musibeti, bin nasihat yerine geçebilecek mi? Faks:0212-677 07 62 . * E-mail: obirgrte-kolay net. ' DLH'ye teslim edildi Boğaz tüp geçişi için 3 teldif ' Türk sinemasının sultanı olarak bilinen Türkân Şora> 'ın kırk yıldır devam eden beyazperde serüveninde 186fîlmibulunuyor. ANKARA (AA)-As- ya- Avrupa demiryolu bağlantısını sağlayacak Boğaz tüp geçidinin ya- pımı için başvuran 3 konsorsiyum, nihai tek- nik tekliflerini Demir- yollan Limanlar ve Ha- va Meydanlan Inşaatı (DLH) Genel Müdürlü- ğü'ne teslim etti. Teknik tekliflerin iha- le komisyonunca değer- lendirilmesinin ardından en uygun teklifi getiren konsorsiyumla mali pa- zarlık yapılacak. Malı pazarlıktan sonra da in- şaat ıhalesı hazırlanacak. İhale komisyonu, 11 'i DLH yetkilisi, 1'iMali- ye Bakanlığf ndan göz- lemci olmak üzere 12 ki- şiden oluşuyor. Projenin toplam mali- yeti 1 milyar 600 milyon dolar olarak belirlendi. Hat güzergâhı, Gebze- Söğütlüçeşme, Csküdar- Sırkecı-Yenikapı-Halka- lı arasında tüp geçişle bırlikte yaklaşık 80 kılo- metrelik bir metro ağıöı içerecek. Sirkeci ve Üi- küdar'da iki ara istasyon yer alacak Boğaz, tabı kotuna kadar uygun dol- gu malzemesı \ e kaya ile doldurulacak. Gebze-Söptlüçeşme- Üsküdar-Sirkecı- Yeni- kapı-Halkah arasında trenler, 2 dakika aralık- larla çalışarak saatte tek yönde 75 bin kişıye hiz- met verecek. Talebin art- ması durumunda trenler, 1.5 dakika aralıklarla ça- lıştınlarak kapasite 100 bin kişiye çıkanlacak Geçıt. depreme karşı her 2 uca yerleştirilecek dep- rem mafsallan ile koru- nacak. Geçıdın yapıml- na 2001 yılının Mayıs ayında başlanacak.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle