23 Kasım 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 29 AĞUSTOS 2000 SAU 14 JVLJJ_il U l \ kultur@cumhuriyet.com.tr SAHNEDEN AYŞEGÜL YÜKSEL Onlar yıllanmış şarap gibidir• "Yardımcı oyuncu"lar ya da "karakter oyunculan", sanat dünyasına güzel ya da yakışıklı olduklan için değil, yetenekli ve tutkulu olduklan için girmişlerdir. Onlar, sıradan olanı "sıra dışı" yapmayı başaranlardır. Onlar, oynadıklan rolleri "canayakın" kılanlardır. Tiyatro ve sinemanın "yıkhz"lan ile "başrol ohnayan" rolleri oynayan -ve yıldız sıstemine dayah tiyatro ve sinema anlayışı içinde- "yardımcı oyuncu" ya da "karakter oyuncusu" olarak adlandınlan sanatçılar arasın- daki aynm pek çok açıdan dillendın- lebilir. Ancak, sanatçılık "değer"i açı- sından bir aynm söz konusu değildir. Olsaydı, tiyatro tarihine damgasını vuran büyük Shakespeareyorumcusu, geçenlerde yitirdiğımiz Sır John Gi- elgud sinemada "karakteroyuncusu" olmayı seçmezdi. Sinemada "yıkhz* daha çok "esas kız" ile "esasoğlan"ı oynayanlan çağ- nştınr. Onlann temel özelliği genç ol- malan yanında, sıradışı bir görselliğe sahip olmalandır. Çoğunlukla sırf "gû- zd" ya da "yatapkk" olduklan için baş- rollere yerleşir, yeterince yetenekli ve akıllı iseler zamanla "yıldız" düzeyi- ne erişirler. Değerlerini onuria taşırlar Yıldızlar "yıldız" kaldıklan sürece "düşlerimizin kahramanı"dır. Yaşlan- mak, kilo almak, saçlanmn dökülme- si gibi doğal bozulmalarla "söoenyü- dız"a dönüşmelen işten değildır. Yal- nız "mankenlik"ten gelenleri değil, sinema ya da televizyon dizilerinde başlattıklan oyunculuk serûveninde gelişim gösteremeyen tûm kişileri bek- leyen tehlike... Tûrkân Şoray gibi, Ta- nk Akan gibi, görsel çekicilikleriyle elde ettikleri "esas laz", "esas oğlan" geçmişlerinden zaman içinde bilinç- li oyunculuğa geçiş yapıp fıziksel ni- teliklerini de koruyarak uzun yıllar yıldız kalabilenlerin sayısı sımrlıdır. Ya da Şener Şen gibi yıllann birikiminin ardından yıldızlaşanlann... Yıldızlar -yetenek düzeyleri ne olur- sa alsun- sunulan gösterinin pazarla- yıcısıdırlar. Ama, kumaşı tek başlan- na dokuyamazlar. özellikle Türk si- nemasında ve televizyon dizilerinde, çoğunlukla tiyatro kökenli gûçlü bir kadronun desteğiyle dokunur kumaş. *Yardnnaoyuncu"lar ya da ''karak- ter oyuncuian", sanat dünyasına gü- zel ya da yakışıklı olduklan için de- ğil, yetenekli ve tutkulu olduklan için girmişlerdir. Onlar, uğraşlannda direnmişlerdir. Onlar, tiyatrodaki ve sinemadaki kom- pozisyon rollerine coşkuyla sanlırlar. Onlar, sıradan olanı "sıradışı'' yapma- yı başaranlardır. Onlar, oynadıklan rol- leri "canayakm" kılanlardır. Onlar, bi- zım düş kahramanlanmız değil, tt bfc"dirier, «Wzden"dirler. Onlar kö- tû bir diziyi ya da filmi bile onlann ha- tın için izlediklerimizdir. Onlar, en parlak yıldızlann daha çok parlaması için geceyi dolduran alçakgönüllü yıl- dızlardır. Onlar magazin basınında ya da pa- parazzi izlencelerinde yer almazlar. özel yaşamlan kendılerinindır. Han- gi fîlm ya da dizi için kaç para aldık- lan medyayı Ugilendirmez. Konuk ol- duklan tek tük cıddı izlencede ise Türk- çeyi dûzgûn konuşmalanyla, saygüı ve saygın kişilikleriyle öne çıkarlar. u Tanınmq" olmak oülan şımartma- mıştır. Değerlerini onuria taşırlar. Içlerinde bıri vardır. Yerlıleştırilmış bulvar gûldünılerinin ve müzikalle- rin vazgeçilmez yardımcı kadın oyun- cusu. Gûn gelmiş, küçük bütçeli, ni- telıği tarbşılır ama sevimli Yeşilçam fümlerinin baştacı olmuştur. Bir ikijest, mimik ve doğaçlama tümceyle, "gül- dûrû"ye "burukhık" katıp ardından burukluğu kahkahada boğan "oyun- su" oyunculuğuyla tiryakisi olduğu- muz bir sanatçı. Onun bu tür filmler- den birinde "entari" ile denize girdi- ği bir sahne vardır. Yûzlerce kez izle- nebüecek kusursuzlukta bir sahne... Gerçek yaşamda, onun canlandırdığı kışilik ve görûntü içinde denize giren yûzlerce kadını izlemiş olsanız bile, onun suya giriş arundaki çocuksu he- ves ve sevinçle iç içe yaşanan halk kadını çekingenliğini oynayışındaki zenginliğı yakalayamazsınız. Bu bü- yük "küçük kadın" genç yaşında yi- tirdiğimız AdüeNaşit'tir. Televizyon- da çocuklann "Adfle Teyzesi" olması onun sanat yaşamının değerlendirilme- sinde bir aynntıdır yalnızca... Örnek bir sanat maratoncusu Bir başkası ise yıllarcatiyatronunto- zunu yuttuktan sonra, televizyon di- zilerinde birbirinden çok farklı tiple- melerle gönlümüzü fethetmiştir. Bu sevimli adam, sahnede de kamerakar- şısında da evindeymişçesine rahat gö- rünür. Yarattığı her kompozısyona, kendısi de gerçekten o özellikleri ta- şıyan biriymişçesine kanarsınız. Gül- dürüyü "ıbartı^yı doğallaştırarak ko- taran, tadına ancak meraklılannın va- rabildiği bir aktördür o. Son yıllarda üst üste aldığı tiyatro ve sinema ödül- leriyle, babası büyük sanatçı NaşhÖz- can'dan aldığı meşaleyi, kız kardeşi Adile gibi onuria taşıyıp ailenin bir son- raki kuşağına teslim eden, on gün ön- ce yitirdigimiz Sdim Naşit Ozcan. Ör- nek bir sanat maratoncusu... Maratonu git gite güçlenerek sürdür- mekte olanlara ne demeli? Birtanesi var ki, 60'lı yıllarda Dormen Tiyatrosu'nun has oyuncusu olarak komik ya da dra- matik birbirinden güzel rollere imza atıp 80'lerde Ortaoyuncular'da Ferhan Şensoy'la aşık attıktan sonra dızılenn vazgeçilmez adamı oldu. Eski dızılenn de yinelendiği şu yaz günlerinde gözüm televızyona takıldıkça şaşıp kalıyorum. Bir bakıyorsunuz taksı durağının -ce- binde akrep olsa da- aklı başında "ağa- bey"i, birbaşka yerde kaytan bıyıklı bıç- kın, bir ötekısınde ise evlere şenlik kay- nana. Her rolde farklı bir oyunculuk. Dramdan farsa uzanan bir çeşitlilik içinde çıtayı hep yüksek tutan, yorum ustası ErolGünaydın'dan söz ettığımız belli. • tkinci ustayı tarife ne gerek! Istanbul Şehir Tiyatrolan'ndaki engin deneyi- mi içinde özellikle dramatik anlan par- latmadaki (Çehov'un "Vışne Bahçe- si"ndeki Firs yorumuyla söz gelimi) yeteneğiyle öne çıkan yıllann tiyatro- cusu, televizyon dizilerinde "sevimsiz vaşh" adam ya da kadını oynarken gül- dürünün de dramın da hasını sergiliyor. Tarumar'ın sofrasına çöreklenip beleş yemeği arsızca atıştıran paragöz Dür- dane'nin yüreği yumuşamayacağa ben- zer. Ama "Süper Baba"da da, "Baba EvPnde de öyle anlar gelirki, lsmet Ay, sevimsiz kimlığınden sıynlıverip in- san sıcaklığıyla doldunır beyazcamı. Bir de "dokunakh" üratların adamı vardır. Türk tiyatrosunun en büyükle- rinden. Tiyatroculuk yaşamı başroller- le geçmiş. Ortaoyuncular'ın bir dö- nem oyunlannda "prestij" kompozis- yonlan çizmiştir. Haldun Taner'in Sersem Kocanm Kurnaz Kans, oyu- nunda Fasulyeciyan'm kapanış tira- dındakı (çeşitli zamanlarda çekilmiş siyah-beyaz ve renkli) görüntüsü ve se- siyle belleklere kazınmıştır. O aynı zamanda TV'de her gün izlediğimiz "bir dönem" Yeşilçam fümlerinin vaz- geçilmez karakter oyuncusudur. Çin- genedir, yoksul ama onurlu ustabaşı- dır, sonunda yola gelen inatçı babadır, pek çok filmde Adile'nin kocası ya da hem çaüşıp hem de göz süzdüğü İcom- şusudur. "Hababam Suufi" filmlen- nın ise Kel Mahmut'udur. O MünirÖz- kul'dur. Serthkten sevecenliğe geçiş an- lannı duyarlılığın uç noktasına ulaşa- rak ölümsüz kılan. meraklısına, "Dik- kat, işte o an gekü, keyfine varayım," dedirten bir komedL' dram ustası... Hiç sönmeyen yıldızlar Saymakla, anlatmakla bitecek gibi değil. Yoğun birtiyatroculukdönemin- den sonra medyayla "Birimküer" dızı- sindeki "babaanne" kımlığı içinde bu- luşan Güzin Özipek, tiyatroya ve sine- maya yıllar boyu emek verdıkten son- ra "Tatfa Kaçıklar"ın ve "Çiçek Tak- a"nin vazgeçilmez tipleri arasına gıren, dızilerdeki en hızh maratonculardan Kayhan Yıkbzoglu, iyice ilerlemiş ya- şına karşın "SüperBaba"nın inatçı de- desi ve "Baba Evi"nin "bakkal ho- cam"ı olarak evlerimize konuk gelen yıllanmıştiyatrocuthsan Devrim, tiyat- rodaki nice başrolden sonra, "Süper Baba" ve "Sıcak Saaüer"de farklı ki- şiliklerdeki "sevimli aile babası" yo- rumlanyla doğal oyunculuğun duruör- neklerini sunan, üstelik de çok iyi gö- rüntü veren Aytaç Yörükaslan, tiyatro ve sinemada "yardnna qyuncuhık"la yoğrulmuş bir yaşamı televizyon dizi- lerindeki yorumlanyla taçlandırmış- ken aramızdan aynlıveren Asuman Ar- san... Daha niceleri. "Esas oğ]an"la "esas laz"ın sannacağı kumaşı göz nu- ru ve el emeğiyle dokuyanlar. "En çok parlayan" olmasalar da "hiç sönme- yen" yıldızlar. Gidenlere de kalanlara da selam olsun. Sharon Stone, Venedik Film Festivali kapsamında Clint Eastwood'a 'Yaşam Boyu Başan Ödülü'nü verecek 'Herkes dünyayı dahayaşamr hale getirmekiçin bau görevler iistlenmelı Kültür Servisi - Sharon Stooe, yann, Venedik Fihn Festivali kapsamında, CBnt Easrvvooda 'Yaşam Boyu Başan Ödü- lü'nü teslim edecek. Ertesi gece ise AIDS üzerine araştırmalan olan amFAR ku- ruluşu yaranna düzenlenen gecenın açı- lışını yapacak. Ünlü aktris, yeni evlat edindiği bebe- ği ile San Francisco'daki evinde ltalyan Corriere della Sera gazetesı muhabirinin sorulannı yanıtladı. - Clint Eastvvood'a 'Yaşam Boyu Başan Aslanı'nı teslim edecekohnaknasdbir dnygu? SHARON STONE - Clint Eastwood gibi, her zaman yeni bir şeylerin arayışı için- de olan başanlı bir insanın ödülünü verecek ohnak ger- çekten de çok gurur verici. Aynca ona ilk şansını tamyan bu sa- natla iç içe ülkeden ödül almak çok gü- zel bir şey. - Size, ovnadığunz en iyi roDerden biri olan 'Casino'daki rohlnuzü veren Scor- sese de en sevdiği İtahyan fUmfcri hakkın- da yapüğı bir belgeseK sunmak için Ve- nedik'te. Siz ltalyan sinemasryla Ugili ne- ler bissediyorsunuz? STONE - Bertohıcd'nin sinemasına hayranım. Beni şimdi çağırsın, hemen ko- şarak giderim, çünkü onun sinemasında beni derinden etkileyen bir şeyler bulu- yorum her zaman. ltalyan sinemasının bir kriz yaşadığına inanmıyorum ben, Italyanlar dünya sinemasına, yaratırken özgür ohnayı armağan ettiler bence. Si- nemanızın gelişmesi ve kendi benliğine yeniden dönebilmesi için yaşamlan ka- ertolucci'nin sinemasına hayranım. Beni şimdi çağırsın, hemen koşarak giderim, çünkü onun sinemasında beni derinden etkileyen bir şeyler buluyorum her zaman. * rarsızlıklan aşması yeterli bence. - amFAR için düzenknecek gecede, ünlü marka LouisVıntton için bir'beauty case' prototipihazniadığuuzdoğru mu? STONE - Erkekler tarafmdan arzu edilen bir insan olarak, kadınlann arzu- layacagı bir şeyler yapnğımı görünce, gü- lecek birkaç kışinin çıkacağı kesin. Ben yıllardır çiziyorumve öyküler yazıyorum. amFAR gibi bir kurumun yaranna bir şey- ler çizmek normalden çok daha keyif verici. 'Beauty case' dışında iki adet de küçük çanta tasanmım var ve onlar da amFAR yaranna satışa sunulacaklar. -Aktörlerve şarkıcılarbağış kampan- yalaniçin her zaman çokisteklfler, bu ne- den kaynaklanıyor sizce? STONE - Özel ve zengin olmak bencillikten çok, dünyada yaşanan acılara karşı daha duyarlı ol- maya itiyor beni. Herkesin, dünyayı daha yaşanır bir yer haline getirmek için bazı gö- revler üstlenmesi gerektiği- ne inanıyorum. - Son zamanlarda annetik ve stilistiik, daha ağn* bir ro- le sahh) gibi duruyoryaşamı- nızda; smemamn hayatmızda- kiyerinedir? STONE - Sinema yaşamımda doğ- ru bir yerde duruyor. Sinemayı sevi- yorum. Kısa bir süre içinde başrolü Blly ConnoIIy ile paylaştığım 'Beautiful Joe' isimli komedi fıhni Amerika'da gösterime giriyor. Daha sonra ise 'Te- mel tçgüdü-2'nin çekimleri MJchael Dougtas ve Paul Verhoeven'sız olarak başlayacak. . - «. Tatbiki Güzel Sanatlar Yüksek Okulu tekstil bölümünün Almanya'dan gelen kuruculan arasındaydı IstaııİHil\uı sevgili dostu Harald Schmidt9 e saygı SEZERDURU Tatbıkı Güzel Sanatlar Yüksek Okulu (Bugünkü Marmara Univer- sıtesı Güzel Sanatlar Fakültesi) kurulduğu zaman bu okulun çeşit- li bölümlerine Almanya ve Avus- turya'dan birçok ögretim görevli- si getırilmişti. İşte ilk gelenlerden bıri de tekstil bölümünde görev alan Harald Schmidt idi. Eşi Bar- bara üe birlıkte Beşıktaş'a yerleş- tiler, çünkü okul o zamanlar Be- şiktaş'taydı. Zaten ölümüne kadar Beşiktaş'a sadık kaldı. Genç Harald, bana anlatüğı üze- re, savaş sonrası Almanyası'ndan bunakruştı. Dahalstanbul'agelir gelmez kentin sanat çevresinden dostlar edinmiş, o zamanki Be- yoğlu'nun tadına varmıştı. Yazla- nnı Büyükada'da geçiriyordu. Kı- zı Vanda büyüyordu. Sonradan, sınemacı olan ve lstanbul'da dog- duğu içinadı CostMtin konulan oğ- lu dünyaya gelecekti. Eşi ağır bir hastalıktan sonra yitnğinde ve çocuklan büyüyüp evden aynldıklannda yaşamını tek başına sürdürdü. Ama hiçbir za- man yalnız kalmaHı, çünkü Ha- rald'm dost çevresi, öğrencileri ve onlaria olan Uışkisio kadarmükenv meldi kı, yalnızhk cekmesı ola- naksızdı. Hemen her akşam dost- lanyla buluşur, kahvelert ve mey- hanelere gıderdi. Anlatacak konulan da sonsuz- du. Onıversitedekı görevi yanın- da yıllarca Istanbul'a gelenburs- lu Beriınlı sanatçılarla ılgılendı. Bu yüzden Berün'e gittiğinde her gün bir başka yere davetlı olu- yordu. tnce, zarif, şık, asla yaşını gös- termeyen (72) bir görünümü var- dı, bu yüzden herkes ona "Nasl ohryorda böyfcgenç kahyorsun" sorusunu yönelüyordu. Sergi açı- lışlan asla Harald"sız olmazdı, aynca nyatro, opera ve konserle- rin de devamlı izleyicisiydi. 40 yddan fazla bir süre lstanbul'daya- şayan Harald, kentin güzel bir par- çası olmayı başarmıştı. Aynca Anadolu'yu da gezmişti ve ülke- mız hakkmdagenış bılgı sahibı ol- muştu. Ama ülkesi Almanya ile olan ilişkısi her hafta Spıegel der- gisini okumak ve bu dergileri yıl- larca biriktırmekle sınırlıydı. Geçen hafta geçırdiğı ağır kalp knzi, hiç umulmadık bir anda onu aramızdan alıp götürdü. Istanbul'un bu güzel dostu, ebedi uykusuna gene tstanbul'da yatacak. Dün Osmanbey'deki Protestan Mezarlığı'na gömüldü. Çok sevgılı dostu TezerOztü'yle bilinmeyen dünyada buluştu. Hoşça kal Harald, seni hiç kim- se unutmayacak. YAZIODASI SELtM tLERt Bip Zamanlar Ağva Yıllar önce, Yedikule'li Mihriban'ın çekimi için A^va'ya gitmiştik. Şile'den öte, küçük bir tatil ka- sabası. Ağva'ya ilk gidişim degildi. 6u ikinci gidişimde kasabanın değişmekte olduğunu birdenbire gör- müştüm. Denize inen yollarda yeni zamanın be- ğenisine uygun villalar, Ağva'yı kendi olmaktan çı- karmaya koyulmuştu. Bununla biriikte eski, gele- neksel mimarinin alçakgönüllü evlerine de rastla- mak olasıydı. Bir sokağa girmiştik: Ikiyanlı, Karadeniz'e özgü o yoğun yeşillik; solda bir eski ev. Ev bende şim- di bir rüya sahnesi. İki katlıydı, ahşaptı, kapısının renkli tepe camlarından bir ikisi hâlâ duruyor, ge- riye kalan her şey harap. Çoktan kağşayıp göç- müştür... Rüyaya yaraşır olan, üst katın balkonunda çiçek- lerin, bitkilerin, teneke kutularda, şu terk edilmiş- liğe karşın hâlâ yaşamalanydı. Boruçiçekleri açmış, beyaz ve çividî. Küpeçiçekleri açmış, pembe. Bir an durmuş, görünüme dalıp gitmiştik. Geç- miş günterin konut anlayışında, insanı uçsuz bu- caksız bir huzura çağırış var, etkilenmemek elde .degildi. Ama daha o zaman, Ağva'nın yaz konuklan üs- tü çablı, daracık lokantalarda piyanist şantörteri din- lemeyi, geleneksel mımarıyle ilgilenmekten çok daha mutluluk verici buluyorlardı. Yeşertili, çiçekli evin sokağı daima bomboştu da, piyanist şantöriü mekânlar hep tıka basa kalaba- lıktı. Sabahın üçüne kadar vur patlasın çal oyna- sın eğleniliyor. Erkek erkeğe karşılıklı göbek atan- lar pistte, hanımlar masalarda oturmuş. Bir iki ka- dınlı erkekli çift. Her gece aynı şarkılar çalınıp söy- leniyor, kimse bıkmıyor... Ağva'nın denize ulaşan inanılmaz güzellikteki deresi, çevre kirienmesinin ürkünç yıkımına nere- deyse yenik düşmek üzereydi. Sivrisinek fırtınası günbatımıyla birtikte dört bir yanımızda eserdi. Dere pastoraldi. Tatlı su balıklan, su yılanlan, ör- dekler ve dereyi kuşatan, dereye eğilmiş ağaç- lar... Sabahlan dereye bakarak kahvaltı ederdim. Tek- neler sessizce geçer, sulann sesi işitilirdi... Günlerimiz çalışmakla geçiyordu ama, boş za- man bulduk mu, hele geceyse, uçtaki denizfene- rine giderdik. Deniz fenerleri oldum brttim büyüler beni. Adı bile şiirden ibaret gelir. Bir akşam da bir kır gazinosunda yemek yemiş- tik. Dere kenanndaydı. Orda çektiğimiz uzunca bir sahne de olmalı. Tam bir kır gazinosu; renkli am- pulleri bile vardı. Dereye ışıklar yansıyordu. Ağva'nın yerlisi, öteki tatil kasabalannda çoğun rastlanıldığı gibi, açgözlü degildi. Konuk ettiği ki- şiyi yolunacak kaz diye görmüyordu. Çekimler sı- rasında, özellikle balıkçılann büyük yardımını gör- müştük. Dolambaçlı bir çarşısı vardı galiba. Yaz, ağus- tos olmasına karşın, dükkânlar geceyansına doğ- ru kapanır, çarşıda nayat dururdu. Zaten yalnızca piyanist şantöriü gazinolarda devam ediyordu ha- yat, geceyansından sonra. Sabaha karşı sessizlik. Bazı bazı ağustosböce- ği mırıltısı. Gün ağanrken teknelerin dereden ge- çip gidişi. Büyük kent yaşamasından sonra insa- nı sarsan güzellikler. Her defasında olduğu gibi, burada kalayım, bu- rada yaşayayım duygularından sonra, sayılı gün- lerimiz bitmiş, Ağva'da son gecemiz de geçip git- mişti. Nihayet dönüş vakti gelmişti. Dönüş yolculuk- lannın hüznü içinde Ağva'dan aynlmıştık. Eski, terk edilmiş ev orada kalmıştı. Bununla bir- likte o sokağı, o evi kimseler unutmastn isterdim. Herhalde yıkılıp gitmiştir, belki Yedikule'li Mihri- ban'ın bazı görüntülerinde... Bilmem Ağva da beni hatıriar mı? ! Takvimde tz Bırakan "Bana şiirier ver" Vladimir Mayakovski, Ne Var Ne Yok, Samih Rifat'ın Türkçe'si, Sel Yayıncılık, 2000. Adana Devlet liyatrosu'nda yeni sezon • ADANA (AA) - Adana Devlet Tiyatrosu yeni sezon hazniıklannı sürdürüyor. Tiyatronun yeni . sezonu 16 Ekim-19 Kasım tarihleri arasında düzenlenecek 3. Ulusal Tiyatro Şenliği ile açılacak. 35 gün sürecek olan tiyatro şenliği boyunca 20 bin seyirciye ulaşmayı hedefleyen tiyatro, geçen yılki şenlikte 14 bin seyirciye hitap etmişti. Şenliğe Adana, Ankara, tstanbul, Bursa, Antalya devlet tiyatrolannnı yanı sıra Ali Poyrazoğlu, Yıldız ;-4 Kenter, Aksanat prodüksiyon ve Ankara Ekin tiyatrolannın da bulunduğu 8 özel tiyatro da katılacak. Şenliğin uluslararası düzeye ulaşmasında önemli bir adım olarak da bu yıl Rusya ve Almanya'dan iki grubun oyunlan sergilenecek. DaymT ttalya'da • Kültür Servisi - Yönetmenliğini Tayfun Pirsehmoğlu'nun yaptığı 'Dayım' adlı kısa filmin Italya'da üç sinemada gösterimi gerçekleşiyor. Başrolleri Ahmet Uğurlu ve Halil Tatari'nin paylaştığı filmin daha sonra da Isviçre'de vizyona girecek. Aralannda Venedik, Bilbao, Angers, Montpellier gibi festivallenn olduğu bir çok yanşmaya katılan 'Dayım'; Capalbio ve Milano Street Film festivallerinde üç büyük ödül kazanmıştı. Fihnin aynca ltalyan Tele Piu kanalı tarafindan da satın alınmasma karar verildi. Uçmaya sevdalı çılgın bir dayının, yeğeni tarafindan anlatılan hikâyesıni Colin Mounier görüntüledi ve Capalbio Film Festivali'nde en iyi göriintü ödülünü kazandı. Capalbio'da en iyi film seçilen 'Dayım'a ödül olarak verilen olanaklarla Roma'da 'Berber' adlı kısa bir film çekecek olan Pirselimoğlu, bu fıhnde de Ahmet Uğurlu ile çalışacak. BUGÜN • DARÜŞŞAFAKA AÇIKHAVA TtYATROSU'nda, yaz etkınlıkleri kapsamında saat 21 .OO'de Dennis Dugan'ın 'Big Daddy' adlı fıhni izlenebilir. (28626 76) • BEYOĞLU StNEMASI'nda 'Genç Sinemacılardan Seçmeler' kuşağında Bryan Singer'ın 'Olağan Şüpheliler' adlı filmi görülebilir. (251 32 40)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle