25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 16 AĞUSTOS 2000 ÇARŞAMBA O L A Y L A R V E G O R U Ş L E R oiay.gorus@cumhuriyet.com.tr Cumhurbaşkanı ve K^hun Hükmünde Kararnamelerin İmzalanması Prof. Dr. A. Ulkü AZRAK B irsüredir Türkiye 'nin siya- sal yaşamımn gündeminde ilk sıraya yerleşen en önem- lı sorun anayasanın temel il- kelenne aykın davranışlar- da bulunan memurlann gö- revden çıkanlmalannı kolaylaştıran ka- nun hükmünde kararaamenin Cumhur- başkanı'nca hem yetki hem de içerik ba- kımından anayasaya aykın bulunarak im- zalanmamasından kaynaklanmış bulunu- yor. Basit gibi görünen bu sorun, aslında oldukça çapraşık ve daha başka sorunla- nn da tartışılarak açıklığa kavuşturulma- sıyla çözülebilecek ıuteliktedır. Bu sorun- larrn başında 1982 Anayasası'nın dayan- dığı parlamenter rejimde Cumhurbaşka- m'nın konumu, yetki ve görevleriyle ilgı- li olanı gelir. Kamu hukuku ve siyaset bilimi uzman- lannın üzerinde birleştikleri husus, parla- menterrejimde Cumhurbaşkanı 'nın bütün kararlannın Başbakan ve ilgıli bakanca imzalanmamasmın hukuksal ve siyasal nedeni, onun görevleriyle ilgili işlemler- den sorumlu olmamasıdır. Aynı kural, Cumhurbaşkanı'nın Bakanlar Kurulu ka- rarlan, tüzükler ve kanun hükmünde olan- lar da dahil kararnamelerin imzalanmasın- dadageçerlidir. Buyüzden kimileri, Cum- hurbaşkanı 'nın parlamenter rejimin gere- ği olan bu sorumlu tutuhtıama kuralının gereği olarak yürütmenin öteki kanadı olan hükümetten gelen tüm kararlan tar- tışmasız onamak zorunda olduğunu ileri sürmektedirler. Bu görüşte olanlar Cum- hurbaşkanı'na bir devlet noteri gözûyle baktıklanndan, onun Bakanlar Kurulu'nun kamu hukuku işlemleri üzerinde yaptığı denetımin, noterlerin özel hukuk işlemle- 'ri üzerinde yetki, şekil ve usul açısından yaptıklan dışsal denetime benzer bir de- 1 netim olmaktanTReye geçe»eyeceği ka- nısındadırlar. Bukanı, 1982 Anayasası'nın sistemi ve anayasa hukukunun genel ilke- leri açısından tartışmaya dlğer görülme- yecek kadar yanlışhr. Cumhurbaşkam'na bir devlet noteri gözüyle bakarak onu bir tescil ve yayın makamı olarak kabul etme- nin yanlışlığı, yerli ve yabancı anayasa hukuku ve idare hukuku öğreösınde oldu- ğu gibi (1) Anayasa Mahkemesi'nin 27 Ni- san 1993 tarihli karannda da ortaya kon- muştur. Yüksek mahkeme bu karannın gerekçe kısmında şu dikkat çekici ifade- lere yer vermiştir: "Cumhurbaşkanı'nm sorumsuziuğu, onun hukuka aykin karar- nameleri imzalamak zorunda olduğu bi- çhnmdeyorumlanaınaz.Anayasahüküm- kri yasama, yürütme ve yargı organhn- nı, idare makamlannı ve Idşfleıi bağiayan temel hukuk kuraDandır denilen anaya- sanın 11. maddesi Cumhurbaşkanı'nı da bağbr_ Budununda Cumhurbaşkanı'nın mahkeme karanna i\e dolayısryla anaya- saya) aylan duşebilecek bir Bakanlar Ku- rulu kararnamesini imzalamak zorunda oiması anayasaya bağb kalmak, anayasa- yı uygulamak. saymak ve savunmak görev- leriy le bağdaşmaz. Hatta Cumhurbaşka- nı, bunlan imzalamamakla yüknmiüdür" (2). Söz konusu bir kanun hükmünde karar- name (KHK) ise acaba durum farkh mı ola- caktır? Kuşkusuz ki hayır! Her ne kadar anayasa Cumhurbaşkanı'nın sadece uygun bulmadığı kanunlan imzalamayıp TBMM'ye iade etmesine ilişkin bir açık hükmü içermekte ise de Cumhurbaşka- nı 'nm anayasaya aykm bulduğu bir KHK'yi de hükümete geri gönderme yetkisıne sa- hıp olduğu, yazılı olmayan, fakat anaya- sanın ruhundan ve sısteminden çıkanl- ması gereken bir anayasa ilkesidir. Bugünlerde kamuoyuna yansıyan ve memurlarla ilgıli KHK'nin Cumhurbaş- kanı'nca anayasaya ve Anayasa Mahke- mesi'nin kararlanna aykın bulunduğu için imzalanmayarak hükümete gen gönderil- mesi dolayısıyla ortaya çıkan somut ola- ya gelince; geçmişte de birkaç kez ortaya çıkan bu olayın gerginük yaratacak bir ni- teliğe büründürülmesinde Başbakan 'ın ol- duğu kadar baa yayın organJannın da bü- yük pay sahibi olduğu yadsrnamaz. Millı Güvenlik Kurulu'nun 28 Şubat kararlan olarak anılan tavsiye kararlannın alınmasından yaklaşık üç yıl sonra acıl bir sorun olduğu gerekçesiyle KHK ko- nusu yapılan ve gerici ve bölücü davranış- larla anayasanın temel ilkelerini ihlal eden memurlann basit bir idari usulle meslek- ten çıkanlmalan yetkısinı ilgili bakana ta- nıyan hükümleri içermesinin Cumhurbaş- kanı'nca anayasa ve Anayasa Mahkeme- si kararlanna aykın bulunması. hukuken eleştinlebılecek bir yaklaşım değildir. Cumhurbaşkanı'nın geri gönderme kara- nnın açıkJanan gerekçeleri, bunu ortaya koymaktadır. Hukuk devleti ilkesi siyase- tin hukuJdaşbnlmasını gerektirir. Bu oby- da açıkça görûldüğü gibi siyasal zorunlu- luklar ve gerekçeier hukukun ve anayasa- nın önünegeçirflmev e calışılmaktadır. Söz konusu KHK bırçok bakımdan anayasa- ya aykmdır. Birkere anayasanın 128. mad- desine göre memur statüsüne ılışkin mes- leki garantı gibi temel esaslar sadece ka- nunla düzenlenebılır. tkıncısi, kamu hiz- metine girme hakkı anayasanın siyasi hak- larla ilgili bölümünde düzenlenmiştir. KHK, sayılan nedenlerle memurluk mes- leğinden çıkanlanlann bir daha kamu hız- metıne giremeyeceklerini öngörmüştür. Anayasanın 91. maddesine göre siyasi haklar KHK ile düzenlenemeyeceğine gö- re, söz konusu KHK bu bakımdan da ana- yasaya aykmdır. Üçüncüsü, TBMM, hü- kümete memurlarla ilgili bazı konularda KHK yapma yetkısinı verirken Yetki Ka- nunu'nda sadece memurlann sosyal ve ekonomik durumlannın düzeltilmesini öngörmüştür. Oysa KHK Yetki Kanu- nu'nda öngörülen bu amacın dışına çık- mışur ki bu da dolaylı biçimde bir anaya- saya aykınlığı oluşturmaktadır. Cumhur- başkam'nın, Anayasa Mahkemesi'nin KHK'lerin denetlenmesi yetki ve görevi- ni verdiğı anayasa sistemimizde, anayasa- ya aykın gördüğü KHK'leri ımzalayıp Anayasa Mahkemesi'ne başvurması ge- rektiğini ileri sürenler, Anayasa Mahke- mesi'ninyukanda açıkJanan karanndan ha- bersiz görünmektedırler. Gerçekten demokratik hukuk devletin- de Cumhurbaşkanı da tarafsız birgüç (po- uvoir neutre) olarak anayasanın koruyu- cusu rolünü ve görevini yüklenmiştir. Bu sadece Türkiye'de değil, anayasa yargısı- m kabul etmış olan başka hukuk sistem- lerinde de böyledir (3). Sayın Cumhurbaşkanı'nın Anayasa Mahkemesi üyelığınden gelmesinin, onun bir Anayasa Mahkemesi yargıcı gibi dav- ranmayı elden bırakmamasında etkili ol- duğu gibi yakıştırmalar karşısında, Al- manya'nın bundan önceki Cuinhurbaşka- nı olan Profesör Roman Herzog'un da Fe- deral Anayasa Mahkemesi BaskanlığYndan geldiğini ve federal hükümetin anayasa- ya aykın bulunan kararlannı imzalamadı- ğı zaman Almanya'da hiç kimsenin çıkıp da böyle anlamsız bir iddiayı ileri sürme- diğını hatırlatmak ıstenm. Aynca Fransız Cumhurbaşkanı'nın da 1986 yıunda bir KHK'yi (ordonnace) geri gönderdikteo sonra Fransız hükümetinin bu KHK'de srar ederek bunahm yarabcı bir tavır içi- ne ginnediğini işareüemekie yetiniyorum. Hükümetin KHK'nin eski içeriğinde ısrar ederek onu Cumhurbaşkanı'na tek- rarsunması karşısında Cumhurbaşkanı'nın bunu artık imzalamak zorunda olduğu ile- ri sürülüyor. Bazılannın 1982 Anayasa- sı'nın 1961 Anayasasf ndan farklı olarak KHK'leri bir yama işlemi haline getirdi- ği yolundaki görüşü bilimsel olarak tartı- şılmaya değer olmakla birlikte, KHK'le- rin Cumhurbaşkanı'nca imzalanması sü- recinin kamu hukukunda geçerliliği tarb- şılabilecek olan kıyas yöntemiyle kanun- lara benzetilerek Cumhurbaşkanı'nın bu- nu tekrar geri göndermesinin bilimsel ola- rak kuşku götürdüğu kanısındayım. Işin ye- nndelik yönüne gelince; Cumhurbaşka- nı'nın ımzaladıktan sonra Anayasa Mah- kemesi'ne başvurmasının ve anayasaya aykınlığı çok açık olan bu kararnamenin Anayasa Mahkemesi'nce iptal edılmesi üzerine ortaya çıkacak durumun da göz- den kaçınlmaması gerekir. Bilindiği gibi Anayasa Mahkemesi ka- rarlan geriye yürümemektedir. Gerçi Ana- yasaMahkemesi yürürlüğün durdurulma- sına da karar verebilmektedir. Fakat bu karar verilinceye kadar yapılacak uygula- malar bırçok haksızlığı ortaya çıkarabile- cektir. Tüm bu nedenlerle Cumhurbaşka- nı'nın bu olaydakı tutumu bızce anayasa- ya uygundur. (1) Lütft Duran, İdare Hukuku Dersle- ri, 1982, sh.101; Turgut Tan, İdare Hu- kuku, C. 1,1998, sh 152; PierrePactet, Ins- titutions politiques Droit Constitution- nel, Paris, 1996, sh 552; Ren e Chapus, Droit administratif general, C.l, Paris, 1997, sh 584: Ulrich Scheuner. DasAmt des Bundespraesidenten als Aufgabe ver- fassungsreechtlicher Gestaltung. Tûbin- gen, 1966, sh. 40 (2) Bkz. Anayasa Mahkemesi'nin E.992/37-K.993/18 sayılı karan. Resmi Gazete 12.10.1995, sayı 22431. (3) Bkz. CariSchmitt, DerHûterder Ver- faasung, Berlin 1931, sh 159; Michael Nierhaus, Entschcidung, Praesidialakt undGegenzeichnung, München, 1972, sh 70 vd. 37'ncı Ulusal, 1 l'inci Uluslararası HaaBektaş Ve- M'yi Anma ve Kültür-Sanat Etkinlikleri'ne katılmak ve izlemek için yine Hacıbektaş'a akın edecek insan- lar. 16-18 Agustos 2000 tarihleri arasında üç gün sü- recek olan etkinliklerde halk konserleri, semah göste- rileri, tiyatro gösterileri, paneller, söyleşiler, kitap ve kaset imza günlen bırbirini izleyecek. Geçenyıl 16 Ağustos'u 17'sinebağlayangeceyaşa- nan deprem felaketinın burukluğu, bu yılki etkinlikler- de fazlasıyla yaşanacak. Oysa 16 Ağustos 1999 sabahına ne güzel başlamış- tı Hacıbektaş. Sevgı ve hoşgörü duygusu bir yumak ol- muştu 16 Ağustos sabahı. Soyutluğunu yiürmisu bu duy- gu, ete kemiğe bürunmüştü Hacıbekbış sokaklannda, meydanlannda. Insanlar 'Pir'e yakın olmanın mutlu- luğu ve huzuru içindeydi. 16 Ağustos sabahı Hacıbek- taş'ta insanlann ruh zenginlıği bir güzellik olarak yan- sıyordu yüzlerine. Sadece seçimler sırasında ve laik- lik/demokrası dara düştüğünde anımsanan bu ınsanlar, yılda bir kez de olsa seslerini duyurma olanağı bula- bilmenın coşkusunu yaşıyordu. Onlann bir türlü yeri- ne getirilmeyen dilek ve istemleri en üst ağızlardan dünyanın dört bucağına birkezdaha yayılıyordu. 'PSr'in 'Gelin Canlar Bir Olalım' Hacıbektaş'ta Ulaş DİNÇER Hacıbebaş Derneği Başkan huzurunda seslerini duyurabilmenin yarattığı mutlulu- ğu, yetkili ve etkili kişilerin, onlan terörün potansiyel kaynağıymış gibi gösteren konusmalan bile yok ede- medi. Çünkü onlann böyle bir kompleksi yoktu. Çün- kü onlar kendilerini çok iyi tanıyordu. Yeticili ve etki- li kişiler de onlan çok iyi tanıyordu. Onlann laikliğin, demokrasınin, cumhuriyetın, kısaca Mustafa Kemal düşüncesinin etkin savunucusu olduklarını çok iyi bi- liyorlardı. Ancak onlann laik, demokrası anlayışının tüm kurum ve kurallanyla egemen oiması durumunda ken- dilerine yer bulunamayacağı bilindiğinden sırtlannı yılda bir kez, şöyle bir sıvazlamakla iş geçiştiriliyor- du. Yetkili ve etkililerin "boş ve boş" sözlerinin, vaat- lerinin bir sonraki 16 Ağustos'a kadar unutulduğu bi- linmesine karşın, Hacıbektaş'ta canlarla bulusmanın ver- diği mutluluğu yaşayan insanlar, onlan hoşgörüyle al- kışlamayı sürdürüyordu. 16 Ağustos 1999 çokgüzel başlamıstı Hacıbektaş'ta. Yerlı ve yabancı bilim adamlan, yazarlar, sanatçılar ta- raftndan bildiriler sunulan panel salonlan bkabasaydı. Sanatçı ve yazarlann, imza günJeri, söyleşi gibi etkin- liklerde halkla bir araya gelmesi 16 Ağustos'a ayn bir anlam katıyordu. Madımak Oteli ile ilgili dia gösten- si ve fotoğraf sergisi yürekleri yeniden burkmuş, göz- leri yaşartmıştı. Sıvas kıyımı unutulmamıştı/unutturu- lamayacaktı. Amfîtiyatro, kapalı spor salonu, meydan- lar aksam başlarken insanlarla dolmaya başlamıstı. Ozanlannı, âşıklannı, sanatçılannı, semahlannı duy- gusallıklakanşık bircoşkuyla izliyorlardı. Havai fişek- ler Hacıbektaş göklerinde çiçekler açarken, insanlar "Türkryv laiktir laik kalacak". "KahrDbun irtka" slo- ganlanyla gökyüzündekı çıçeklere su venyordu. Alçakgönüllü bu insanlar, Hacıbektaş'ta bir araya gel- menin yarattğı duygusallıkla, tüm ülkenin/dünyanın pay- lasunından, banştan, hoşgörüden ve sevgiden yana in- sanlann özlemlerinı de dile getırmiş olmanın huzuru içerisindeydi; 'Pir'in "niyazmıvenefesnu" almış olma- nın kıvancıyla 16 Ağustos gününü bitirmiş, 17 Ağus- tos'a hazırlanıyordu. 17 Ağustos sabahı Hacıbektaş acılı haberle sarsıldı. Coşkunun yerini üzüntü ve telaş almıştı. Yeni günün etkınliklerine hazırlanırken deprem haberiyle bir sis çöktü Hacıbektaş'ın üzerine. Deprem bölgesinden Hacıbektaş'a gelen insanlar sessizlik ve te- dirginlik içerisindeydi. Araçlanyla uzun konvoylarha- linde Hacıbektaş'ı terketmeye basladılar. Deyiş, semah, türkü kasetlerinden çıkan melodilerin yerini derin bir sessizlik aldı. Bu sessizliği, sadece belediye hoparlör- lerinden çıkan, otobüslerin program dışı kaikış yer ve saatini bildiren anonslar bozuyordu. Sözcükler boğaz- larda düğümlenmişti, sese dönüşemiyordu. Böyle bir acıyı bir kez daha yaşamamak dileğiyle canlar yine Hacıbektaş'ta buluşuyor 16Ağustos 2000 sabahı. Otuz yedi yıldan bu yana, yürekleri Hacı Bektaş sevgisiyle, beyinleri çağdaş düşüncelerle dolu bir grup gönüllü in- san taranndan gerçekleştirilen bu etkınlık, ülke boyu- tunda en kapsamlı ve en arüamlı tek etkinlik. tnsanlı- ğın gelişiminin önünde engel olan tüm gencLTcaranlık düşünce ve uygulamalara inat, "gefin canlarbir oiabm" Hacıbektaş'ta. PENCERE CankuptapanKöpriisii Özal döneminde pompalanan baştankara gidiş 199O'lı yıllarda öyiesine çarpıcilaştı ki Süleyman Bey bile sık sık altını çiziyordu: "- Bir ucu Hindistan'da öteki ucu Hollanda'da olan bir Türkiye'de yaşıyoruz." Artık iki Türkiye'nin varlığını yadsıyan kimse kalma- dı; terör ve irtica bu çelişkide besleniyor, insan ola- nı yerin dibine geçirecek sefalet manzaralanyla lüks sarhoşluğu, televizyonlarda tiksinti türeten görüntü- leriyle sarmaş dolaş bir arada... Dışansı böyle.. Ya içerisi?.. • Içerdekilerin yakınlan arada sırada gazetemize ge- lirler; konuşuruz. Onlann gözleri başka türlü bakar. Sanki uzak bir yıldızdan düşmüş başka dünyanın insanlan gibidirler... Cezaevlerinin duvarlan yapaydın içerdekilerle bir- likte soluk alıp veren, ağlayıp sevinen anneler, baba- lar, kardeşler üçûncü Türkiye'yi mi vurguluyorlar?.. Onlar da bizim kardeşlerimiz, çocuklanmız, yakın- lanmız, sevdiklerimiz... • Içerdekilerin yakınlan çaresiz... Ellerinde tomar tomar listeler, içerdeki hastalann adlan, ölümcül hastalıklan, nerede yattıklan, Azrail'in soluğunu ensesinde her gün duyumsayanlann ola- naksızlıklan, umutsuztuklan... Hemen bir seferberiiğe geçmek gerekiycx, hiç bek- lemeden, bir gün bile duraklamadan yapılacak ilk iş, tüm cezaevlerindeki ağır hastalan ölümü beklemek- ten kurtarmaktır. Bu yardım, bir cankurtaran araba- sının canavar düdüğünü çalarak trafîkten tıkanmtş yo- lu açmak için herkesi uyarması gibi hayata geçiril- melidir. Hükümlü olsun, tutuklu olsun, suçu ne olursa ol- sun, içerde yatana ivedi cankurtaran köprüsü sağ- lamak, cezaevi düzeninde ilk iyileştirme attlımı olma- h... Adalet Bakanlığı'nın bu yolda her kolayiığı göste- receğine inanıyoruz. Sayın Hikmet Sami Türtc bir Cumhuriyet yazan- dır... Elinden gelen her şeyi yapacaktır... Insanlığın uygarlığında hastanın ne yaşı, ne başı, ne dini, ne ulusu, ne kimliği, ne ideolojisi, ne soyu, ne sopu, ne suçu vardır... Hasta hastadır. • Hacı Erbakan'ın cezaevine girmemesi için bir mil- yon imza toplanacakmış... Hapishaneterin havasız koğuşlanndayatarken has- talıklann pençesinde kıvranarak ölümle burun buru- na yaşayan dal gibi gençlerin tedavilerinin saglanma- sı için bu toplumda kaç kişı seferber olur dersiniz?.. İnsan yaşamı her şeyden degerli değil mi?.. Cankurtaranı imdada çağınyoruz. GPRS'i Türkiye'ye Telsim sunuyor. Mobil iletişim sisteminin en son teknolojisi GPRS (General Packet Radio Service) dünyanın sayılı birkaç ülkesiyle birlikte Türkiye'de, şimdilik yalnızca Telsim'de. GPRS, cep telefonundan internete çok hızlı ve çok ucuz bağlantı teknolojisidir. GPRS'le, hiçbir iicret ödemeden sürekli internete bağlı kalabilir ve yalnızca veri alışverişi için ücret ödersiniz. GPRS'le, internetteki tüm sitelere girebilir, alışverişten bankacılık işlemlerine, e-posta'dan chat'e kadar internette her şeyi yapabilirsiniz. WAP hizmeti sağlayan tüm sitelere, şirketinizdeki bilgisayar ağına da bağlanabilirsiniz; üstelik, saniyede 25 Kb hızla, yani günümüz WAP teknolojisinden üç kat daha hızlı. Çok yakında GPRS'in hızı 170 Kb'ye kadar çıkacak. Ve gün gelecek, GPRS teknolojisi evinizdeki elektronik eşyaya uzaktan komut vermekten yurtdışındayken bulunduğunuz yeri telefonunuzun ekranında görmeye kadar birçok hizmeti verecek. GPRS'ten yararlanmak için, "paket data" abonesi olmanız ve GPRS uyumlu bir cep telefonu, yani Motorola Timeport 7389i sahibi olmanız yeterlidir. GPRS'i Türkiye'ye Telsim sunuyor. Belki yakında başkaları da GPRS uygulamasına başlar. Ne dersiniz, hoş olmaz mı? N o t : B a ş k a l a r ı da T e l s i m ' i n C e p P u a n ' ı n a b e n z e r b i r u y g u l a m a y a b a ş l a d ı . Ne d e r s i n i z , h o ş o l m a d ı m ı ?
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle