21 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 12 AĞUSTOS 2000 CUMARTESİ s HABERLER Lozan Antiaşması'ndasadecegayrimüslimleredeğilMüslüman yurttaslara da haklargetirüdi Paranoyadan kurtamcak belgeBASKINORAN Işte şimdi, bu Md. 39'u incelememizin yeri ar- tık gelmiş bulunuyor. Lozan Md. 39/5: Her vatandaş mahkemede anadlllnl kullanır Lozan'da sadece gaynmüslimlere değil, tam dört farklı gruba haklar getirildiği hususundan sonra, bu dizide söylenmesi gereken ikinci önem- li husus şudur: Lozan'da pozitifhaklar vahuzca gayrimüslimleregetirilmiş değüdir; kimjMüslü- man vatandaşlara da getirilmiştir. Tersten başlayalım, önce Md. 39/5'i görelim. Fıkranın tam metni şöyledir: "Devletin resmı dili bulunmasma rağmen, Türkçe'denbaşka bir dil konuşan Türk uyruk- larına, mahkemelerde kendi dillerinisözlû ola- rak kullanabilmeleri bakımından uygun düşen kolayhklar sağlanacaktır." "fürkçe'den başka bir dil konuşan" terimiy- le, "Tûrkçe bilmeyen, konuşamayanHann kas- tedilmediği açıktır, çünkü uluslararası antlaş- malarda en fazla önem taşjyan husus, metnin açık ve seçik bıçımde kaleme alınmasıdır. Bunu sağ- lamak içın taraflar gerekırse aynı tümcede aynı sözcüğü ya da terimi defalarca kullanmaktan kaçuımazlar. Çünkü amaç edebi bir yapıt orta- ya koymak değil, kolay anlaşılacak ve yoruma mümkün olduğu kadar gerek duyurmayacak bir metin üretmektır. "Türkçe bilmeyenler" den- mek isteseydi, o şekılde söylenirdi. Burada "Türkçe'den başka dil konuşan" teri- miyle, tabii kı, "Türkçe'den başka aynca başka dfller büenler" de kastedılmemektedir. Anadili Türkçe olup da başka dil bilenlerin, mahkeme- lerde önemlı zaman ve para harcanmasına yol açacak böyle bir hakkı kullanmasına gereksizye- re izin verilmeyeceği (ve verilmemesi gerekti- ği) açıktır. Burada kastedilen, çok açık biçimde, "Ana- diliTürkçe'den başka bir dil olanlar"dır (11). Bu nedenle. Md. 39 5'ıngetırdiği hak, çoğunluğun (anadili Türkçe olanlann) sahip olmadığı bir hak, yanı bir pozitif azınlık hakkıdır. Üstelik,"Devletin resmîdiü bulunmasına rağ- men*' denmesinın de anımsattığı gibi, bu hak, resmî dairelerde resmî dilden (Türkçe'den) baş- ka bir dil kullanmama kuralının tek istisnasıdır ve bu önemlı istisna, hıç kuşkusuz, mahkeme- lerde hakkını tam savunabilmenin çok önemli olduğunun düşünülmesinden kaynaklanmıştır. Anadili bir insanın en iyi kullandığı dildir, do- layısıyla başka bir dil yerine bizzat bu dilde sa- vunma yapmak kişinin haklanıu koruması açı- sından çok önemlidir. Lozan Md. 39/4: Her vatandaş fstediği dilde yayın yapar Şimdi, döneiim Md. 39/4'e. Bu fikranın tam metni şöyledir: "Herhangi bir Türkuyruğunun, gereközel ge- rekse ricaret ilişkilennde, din, basm ya da her çeşityayın konulanyla açıktoplantılarında, di- lediği bir dili kullanmasına karşı hiçbir kısıt- lama konulmayacaktır." Bu fikra konusunda üç önemli noktaya de- ğinmek mümkün. Birincisi, fikra, bütün Türk yurttaşlanna iste- dikleri herhangi bir dili, resmi daireler dışında- ki herhangi bir yerde ve herhangi bir zaman kul- lanma hakkını vermektedir. Çünkü madde, ya- zıldığı 1922 tarihınde dil'in bilınen her türlü kullanımını sıralamış durumdadır ve resmi da- ireler dışanda tutulacak olursa bu listede bulun- mayan bir dil etkinliği düşünmek zordur. îkincısi. burada kullanılan "basuıyada her çe- şityayın konulan" teriminin her türlü yayıncıh- gı, bu arada örneğin radyo ve televizyon yayın- cılığını da içine alması gerekir. Çünkü, yukan- daki paragrafta da belirtildiği gibi, madde ola- bildiğince liberal bir espriyle düzenlenmiştir ve o tarihte düzenli radyo yayını Avrupa'da bilin- memektedir, televizyon ise kavram olarak bile meycut değildır. Üçüncüsü ve belki de en önemlisi,fikranınhak sahibi kıldığı kişiler her ne kadarbütün Türkyurt- taşlan ise de, pratikte bu hüküm esas olarak "anadili Türkçe olmayan Türk yurttaşlan"nı yararlandıracak bir hak getirmektedir. Çünkü, özellikle 1922 yılında, Türkiye'da anadili Türk- çe olanlann özel ve ticari ilişkilennde Türkçe dı- şında bir dil kullanma olasılığı çok zayıftır. Do- layısıyla, bufikra,dolaylı yoidan birpozitif azın- lık hakkı getirmektedir. Üstelik, 39/4'ün, gayrimüslimlere bu Kesim- deki en önemli pozitif azınlık hakkını (~ her tür- lü hayır kurumlanyla, dinsel ve sosyal kurum- lar, her türtü okullar ve buna benzer öğretim ve eğttim kurumlan kurmak, yönetmek ve denet- lemek ve buralarda kendi dÜIerini serbetçe kıd- lanmak-.") veren 40. maddeden bıle ılen oldu- ğu ileri sürülebılir, çünkü bu 40. maddede sözü edilen dilsel hak yalnızca maddede belirtilen azınlık kurumlanyla suıırlıdır, oysa 39/4'teki dilsel hak basın vs. yoluyla bütün ülkeyi kapsa- maktadır. (Fakat, tabii, gayrimüslim haklannm aynı zamanda bu hakkı da içerdiği unutulmama- hdır.) Burada söylediklerime itiraz eden görüşler de çıkacaktır. Örneğin, burada da imzacı taraflann amacının Türkiye'deki Kürt vb. farklı anadil ko- nuşan gruplara hak getirmek olmadığı ve bu ko- nuda da tutanaklara başvurmak gerektiği söy- lenecektir. Bir kere, eğer 1922 yılındaki Türkiye ortamı bilinirse, farklı dil konuşanlann bu özelliğine iti- raz ortamının da olmadığı anlaşılır. Lozan'daki Türk heyetinin, Imparatorluk'ta her türlü dilin konuşulmasırun (hatta, Bağdat'ta Arapça dilek- çe verilmesinin) normal sayıldığı bir devirde iki fıkrası dışında Kürtler (ve anadili Türkçe ol- mayan başka Müslüman Türk yurttaşlan) Lo- zan'da azınlık hakkı sahibi değıldirler ve aynen diğer Müslümanlar gibi onlann da sahip olduk- lan haklar uluslararası güvence altındâ bulun- mamaktadır(13). Burada anlatılanlann bugün Türkiye'deki hak- lar tartışması açısından pratik sonucu şudur: En başta da söyledim. Türkiye, gayrimüslim- lerdışındakilere uluslararası güvence altına alın- mış azınlık haklan vermekten çeşitli nedenler- den ötürü ve epey haklı olarak, çok çekinen bir ülkedir(14). Oysa, Türkiye'nin AB'ye gırme yolundaki kesin karan önünde ciddi bir tökezleme taşı ni- teliği taşıyan bu korkunun altematifi vardır ve bu da, bu dizının başında da sözü edilmiş olan Çokküftürcülükpolıtıkasidır. Gruplara değil bi- reylere kımlik tanıyan, dış zorlamayla değil iç düzenlemeyle getirilen demokrasidir. Dışişle- ri'nin Kopenhag Kriterleri raporuna getirmek is- tedıği deyimle, "Kapsayıcı Anayasal Vatandaş- hk" budur. Bu politika, başta da belirtildiği gibi, ulus- devleti ürküten uluslararası azınlık haklan po- litikasının aksine, insan haldan ve demokrasi- lük ortadan kalkar, hem Türkiye'nin Batı stan- dartlanna ulaşması açısından çok pratik ve önem- li bir adım ortaya çıkar, aynı zamanda da. belkı de hepsinden önemlisi, Türkiye'ye çağdaş bir de- mokrasi gelebilir. Bugün Türkiye'deki en acil ve önemli demok- rasi sorunlannın başında, anadilını kullanabil- mek, o dilde yayın yapabilmek, o dili öğrene- bilmek geliyor. Bu ışi halletmeye Türkiye'nin kurucu antiaşması olan Lozan'ı uygulayarak başlamamız büyük kolaylık sağlayacak. (1) Sıyasal Bılgıler Fahıltesı (Mulkı\e) Uluslararası tlişhler Profesörü (2) Pozitif haklar, genel yurttaş htlesının sahip olduğu ve "negatif haklar" adı venlen hakların (mulknet. seç- me, seçılme. vb ) dışında ve otesınde kımı haklardır (ken- dı dilınde okul açabılmek vb ) Bu hakların ven/mestmn se- bebi tabıı h azınlıklan ayncalık sahibi kılmak değildır. sırf azınlık olmamn getırdığı dezavantajı azaltmak, bu ınsan- lann gerçek eşttliğe ulaşmalannı sağlamaktır (3) Lozan dışında Türhve de azıniık haklan veren bir de J8Ehm 1925 tanhlı Türk-Bulgar Doslluk Antiaşması bulunmakla bırlıkte, Bulgar azınlığın artıkpek kalmadığı Türhye 'de bu belgenın pratikte bir önemı voktur (4) Pnncıpal Allıed and Assocıated Pov,ers ABD. In- gıltere, Fransa, ttalya, Japonya. (5) Yanı savaşı kaybedenler (Avustralya-Samt Germaın. Bulgarıstan-Neuılly, Macaristan-Trıanan. Osmanlı ~r ozan'daki / Türk A~J heyetinin, Imparatorluk'ta her türlü dilin konuşulmasının (hatta, Bağdat'ta Arapça dilekçe verilmesinin) normal sayıldığı bir devirde Müslüman etnik gruplara dilsel haklar vermekten çekinmediği anlaşılmaktadır. Müslüman etnik gruplara dilsel haklar vermek- ten çekinmediği anlaşılmaktadır. Diğer yandan, bu konuda Lozan tutanakla- nnda bir dayanak noktası aramak boşuna çaba- dır, çünkü konferansın ilgili komisyonunda bu konuda tarüşma olmamışür. Zira, Polonya Azın- lıklar Antiaşması 'nın 7/3 ve 7/4 maddelerinden aynen aktanlma olan Lozan Md. 39'un 4. ve 5. fıkrası metni, 18 Aralık 1922'de Türk heyeti ta- rafından Azınlıklar Alt- Komisyonu'na önerilen tasannın 3. maddesinin 4. ve 5. paragraflanyla kelimesi kelimesine aymdır (12). Yani Md. 39 aynı zamanda Türk heyetinin de teklifidir. Tabii, yanlış anlamalara yol açmayı önlemek için hemen söylenmelidir İd, 39. maddenin bu ye dayandığı için "gönüllü vatandaşhk'ı (ve do- layısıyla ülkenin birliğini) güçlendiren bir poli- tıkadır. Lozan, bugüne kadar hep uluslararası ga- ranti altında azınlık koruma modeli olarak yo- rumlanagelmiştir. Oysa, bu diziden de görüldü- ğü gibi, insan haklan ve çokkültürcülük de ge- tirmektedir. Lozan'ın bu niteliği Türkiye'de keşfedilir, ka- bul edilir ve sonuçta Türkiye'nin kurucu antiaş- ması sayılan Lozan'ın şimdiye kadar tam uygu- lanmamış bu önemli kesimi bu espriyle uygu- lanırsa bu ülke çok şey kazanır. Bir kere, iliğimizi sömüren paranoyadan kur- tulur. Hem Türkiye'nin yeni uluslararası sözleş- melerkabul edip uygulamasının doğuracağı güç- Imparatorluğu-Osmanlı Sevr ı. Bunlarla \apılan bu barış antlasmalanna özel bölümler eklendı). savastan sonra toprakgenışletenler (Yunanistan-f Yunan Sevr ı, Romanya- Parıs Bunlarla BMOD arasında bu özel azınlık koruma antlaşmaları ımzalandı), savastan sonra yenı kurulanlar (Polonya-Versaılles, Sırp-Hırvat-Sloven Krallığı-Samt Germaın. Çekoslovakya-Saınt Germaın, Bunlarla da bu özelantlasmalar ımzalandı) Bununla bırhkte uluslararası sorumluluk altına gırmek zorunda bırakılan bu ülkelenn tümüde ortaAvrupa veBalkan ülkelerıydı Yanı bu metınler savaşı galıp bıtırengûçlu ulkeler tarafından yalnızcafahr ve zayıf ülkelere ımzalatılmıştı, evrensel değıllerdı Örneğin Almanya, yenılen başlıca ulke olduğu ve çok sayıda azınlık içerdiği halde. kendısını uluslararası sorumlulukaltına sokan böyle bir metın ımzalamakzorunda bırahlmamıştı. (6) Polonya Azınlıklar Antiaşması Md 8. 9 2. \e 12 Bu antlaşmanmMd 7/1 degeçen "tûm Polonya yurttaşlan" tenmııleMd. 9/1 'degeçen "Lehçe'denbaşkadilkuüanun Polonyayurttaşlart"terımımnyennedevıne "gayrimüs- limler" geçmıştır Antlaşma metni ıçın bkz. Patrıck Thornberry. Intemational Law and theRights ofMinorüies, Orford Cİaredon Press, 1994, s 299-40} (appendn 1) (7) Türla\ e de hu noktada da bir yanlış anlama vardır Genellıkle sanılanlbır ara ben debu yanlışı yapanlar ara- sındaydım. bkz BashnOran. "Lozan'ınAzınlıklannKo- runması Bölümünü Yeniden Okurken ", SBFDergısı, cılt 49.no )-4. Hazıran-Aralık 1994.s 283-301). "Soyvedü azınlıklan'' terımının reddedıldığı ve azınlıklann yalnız- ca "din" ıle tanımlandığıdır Chsa Lozan da dın ölçütü de redıledılmıştır Yalnızca "gayrimüslimler"denmıştır. "Dinazınlıklan"kabuledılmışolsavdı.Dr RızaNmr'un anılannda da belırttığı gıbı (Hayatım ve HaOraUm, Cılt 111. Istanbul. Altmdag Yayıne\ı. 1967. s 1044), o zaman Alevıler de azınlık olac ak ve uluslararası garantı kapsa- mtna gıreceklerdı (8)Azınlıklar Alt-Komısvonu nda Ingılız baş delegesı Sir Horace Rumbold, Türk hey etının azınlık haklarını gayn- müslımlerle sınırlama\ olundakı ısrarlı ısteğını sonunda 23 Aralık 1922 tanhlı oturumda kabul edecektır 9 sayılı tu- tanakta şöyle \azmaktadır "Sir Horace Rumbold, Türk Temsilci Heyeti,yeni2. maddemetnin in birinciparagra- fında (burada sözü edilen hüküm, sonradan Md. 38/1 ve 2 olarak kesinleşecektir) azınlıklar'terimi yerine Tür- kiye 'de otııran herkes kelimelerinin konulmasmı kabul ederse, kendisinin de, öteki maddelerde Musluman- ol- ma\ an uzınlıklar kelimelerinin kullanılmasını kabul ede- ceğini bildirdi" (Seha L Meray (ee\ ) Lozan Banş Kon- feranst, Tutanaklar, Belgeler, takım 1 Cılt 1 Kıtap 2, An- kara. Snasal Bılgıler Fakültesı. IVO.s 206) Müttefıkier ıçın asıl önemlı olan hşılerın Türhve de tıcaretyapan Av- rupalılar olduğunıı hundan daha açıkanlatan bir metın bul- mak zor ofca gerektır. (9) Monlagna nın raporunda bu savı güçlendtrebılecek en önemlı lozler sunlardır ' 'Alt-/ Komisyon, genel kap- samlt olan bu maddeye dayanarak (ek tasannın 2. Mad- desine bakımzj, bu hükümlerin uygulama alanını Müs- lüman-ıtlmayan azınlıklara sıntrlandırabileceğinidüşün- m'ûşfür... Müslüman azınlıklan, bu öngörülen koruma- nın kapsamı içine almak istemekte direnmeyi Alt-f Ko- misyon, mümküngörmemiştir. " (Weraı,ag\, s 309-310) Monlagna nın sözunu ettığı "ek tasarı madde 2", sonra- dan Lozan ın 38 madde•« olarak kesinleşecektir (10) "...Alt-Komisyon, bu inandıncı sözler üıerine, koruma tedbirierini, yalnız, Müslüman-otmayan azınlık- lara sınırlamayı kabul etmistir.'' (Meray, agy. s 302) (11) Bir Tıırk ı urtıaşınm anadıiının ne olduğunun sap- tanması apa\ rııe burada bızı ılgılendırmeyen bir konudur (12) Bkz "Türk Temsilci Heyeti'nin Sunduğu Tasa- n ", Meray agy. Takım I. Cılt I Kıtap 2, s 167 Burada ıkı husus akıldan j ıkarılnHimahdır Bınncısı. Lozan a gıderken Turk delegasyonuna yalnız ıkı konuda (Kapıtülas\ onlar ı e Ermenı Yurdu ) 'muttaka reddtditecektir, otmazsa görüsmeler kesilecektir' bıçı- mınde kesın talımat ı enlmışlır lkmcisı, göruşmelerde Türk heyetinin durmadan ılen sürdüğu Mısah Mıllı. 5 madde- smde şö\ le demektedır ' 'İtilaf Devletleri ile düşmanlan ve onlann kimi ortakları arasında yapılan antlaşmalar- dakı ilkeler çerçevesinde, azınlıklann haklan, komşu ül- kelerdeki Müslüman halkların da aynı haklardan yarar- lanması umuduyla, bizce de benimsenip güvence altına alınacaktır". (13) Bu arada, Kürtlenn azınlık olup olmadığı konusu şu açıdan da ılgınçlır kı hem resmı ıdeolojı ve mgulama Kürtlen azınlık kabul etmemekte- dır. hem de Kıırtler ve ozellıkle Kürt mıllıyetçılen kendıle- rını azınlık kabul etmemektedır Tabıı, ikı taraf da farklı nedenlerle Türk resmi goriışunıın gerekçesı açıktır ' 'Lo- zan azınlık olarak yalnızca gayrimüslimlenkabul eder." Kürtlenn gerekçelerı de sunlar a) "Azınlık" tenmı. ne de olsa Mıllet Sıstemı tarafından koşullandınlmış olan Kürtlere gayrimüslimlen çağnşıırdığı ıçın aşağılayıcı bir anlam yükludür, b) Kürt mıllıyetçılen. kendılennı bu ül- kenın (Türklerle birlıkte) ıkı kurucu öğesınden bin saymak- tadır Bu dusünceye gore. Kunuluş Savaşı bırlıkte venlmış- tır, ama savaş bıtıp Turkler artık Kürtlenn yardımına ıh- tıyaç duynun ınca onlan ımutmuşlardır, c) En önemlisi, Kürt mıllıyetçılen Kürtlen azınlık değil. çok daha önemlı hırka- tegon addedılen "halk"sa\maktadır (14) Türkiye nın bu tutumunun nedenlen şöyle strala- nabılır a) Tanhsel ve kuramsal neden Osmanlı Imparatorlu- ğu nda 1454 ten ben mgulanmakta olan Mıllet Sıstemın- de, ' 'azınlık' 'tan soz edıldığı anda otomatık olarak ' 'gay- rimüslimler '' kastedılmıştır Bu sıstemde Müslümanlıkdı- şındah dınler ve hatta mezhepler birer "Millet" sayılıp ayn ayn örgutlenırken ttım Müslümanlar etnik ve mezhep- sel özelhklenne bakılmaksızm tekbir ' 'Islam Afilleü'" (üm- metı)sa\ılmış, hıçbırzaman "azınlık"olarakdüşünülme- mışlerdır b) Yapısalneden Osmanlı dan mıras olarak Turhye de o kadar çok sa\ıda (Gıırcııler. Abazalar. Lazlar, Osetler, Çerkezler, Boşnaklar. Arnavullar, Pomaklar, Çıngeneler, vb) Müslüman etnik grup vardır kı, bunların her binne azınlık statüsu tanımp haklan uluslararası garantı altına konulsa, Türkıy e dne bir devletten söz etmek zor olacak- tır Kaldı kı. bu etnikgnıplann bö\ le bir talebı voktur. çün- kü bunlar Anadolu nun otokton fyerli) değil. göçmen halk- larıdır Goçmenler, otoktonların aksıne, normalde bu tıir- den talepler ılen sürmezler c) Sıyasal neden Bu, en önemlı nedendir Musevilerha- nç, Türhye deh gayrimüslim azınlMann (Hıristıyanlann) Avntpa ülkelerı tarafından konımava alınması, lmparator- luğun zayıflamasn la doğnt oranttlı olarakhızlanmış ve guç- lenmıştır Oyle h. bu azınlıklann ' h>runması'' Impara- torlıığun ıçışlenne karışılmasınm başlıca nedemnı oluştu- rur hale gelerek. ımparatorluğun gerçekten "ölümferma- nı"nıtelığındeh lOAğustos 1920Sevr e kadardayanmış- tır Turhye Cumhıınvetı, bu kanşmayı en aza mdırebılmek içın Lozan dakı azınlık tammını da mümkün olduğu kadar dar tutmava. yalnızca Avrupalılann en çok ılgılendıtien gaynmushm haklarıvla smırlamaya çalışmıştır d) Ideolojık neden Çekoslovakya hanç orta ve doğu Av- rupa dayenı hırulan butun ulkelermyönetıcılengıbı mıl- liyetçı olan vezaten bu nıtelıklen Itnhat ve Terakh denge- lenyenı Turhye nın ^onetıtılen, Imparatorluktan devra- lınan etnik. dinsel ve mezhepsel mozaığın esas kalabalık bölümünü oluşturan Müslüman kanadına uluslararası azın- lık haklan vermeyı reddetmek suretıyle yenı bırparçalan- mayı önlemek ıstemıştır Bu nedenle Türhye de her za- man, yalnızca gay nmııslımlerın azınlıksayılmasına veyal- nızca bunların azınlık haklanna sahip bulunduğunun ka- bul edılmesme buy uk ozen gosterılmıştır Bu eğılım, cumhurıyetın ılanmdan yalnızca 16 ay son- rapatlayan 1925 Kıırt m aUanmasmdan sonra ozellıkleguç- lenmıştır Kurtler gıbı etnik bılmç sahibi, özerüık gelene- ğı bulunan genış bir gruba uluslararası garantı altında azın- lıkstatusu tammanın, bugrubu Türhye 'ye entegre olmak- tan uzaklaştırıp a\ rılmacı bılınce gotürmesı doğaldır Lozan Konferansına katdan ttflaf Devletleri Başmurahhaslan anlaşmanın imzalanmasındao sonra fsviçre Cumhurbaşkanı ile birlikte görülüyor. BİTTİ
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle