23 Kasım 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 12 AĞUSTOS 2000 CUMARTESİ 10 DIİŞ EMAHEJM\±JMLIM\ dishab@cumhuriyet.com.tr Boşanmalarda biiyiik artış Rusya'de geçen yıl 275 bin çift evlendi, 208 bin çift ise boşandı. Bu yıl içinde evlenen çiftlerin sayısı 265 bin, boşananlannki ise 252 bin. GÜNLÜĞÜ HAKAN AKSAY Rusya IMFyi zengm ediyor Yıllarca Ulusiararası Para Fo- nu (1MF) Rusya'ya para verdi ve- receK, derken şimdi iş tersine döndü. Rusya, Ulusiararası Pa- ra Fonu'na para veriyor. Hem de durmadan. Dün Moskova, IMF'ye yaklaşık 118milyondolar- lık ödeme yaptı. Hafta başında da 60 milyon dolar ödemişti. Kom- mersant gazetesi- nin yazdığına gö- re 1998 finans kri- zindensonra Rus- ya IMF'ye olan 20 milyar dolartıkbor- cunun 8 milyarlık bölümünü ödedi. Yılbaşından bu yana Rusya, IMF'ye 2000 sonuna kadar ödemesi gereken 3.6 milyar dolardan 2.3 milyarını ödedi. Dünya petrol fıyatları- nın yüksek seyretmesi Mosko- va'yı ihya ediyor. Fondan Rusya'ya çoktan be- ri kredi gelmiyor. Uzun süre ön- ce açılan 4.8 milyarlık kredinin 640 milyonluk bölümü aylardır ödenmiyor. Resmi gerekçe, ekonomik reformlann uygulan- masındaki bazı sorunlar. Asıl neden, Çeçen sa- vaşı. Son zaman- lardailişkiteryeni- den ısınıyor. Ulus- iararası Para Fo- nu ile Rusya ara- sındaki görüşme- lersonbaharda ye- niden başlayacak. IMF'nin, borcunu geri almak yerine yeniden borç ver- meye başlayıp başlamayacağı belli değil. Ama ilişkilerin dü- zelmesinin başka bir anlamı var Rusya'nın Paris Kulübü'ne SSCB döneminden kalan 42 milyar dolariık borcunun öde- me grafiğinin yeniden düzenlen- mesi için IMF'nin yeşil ışıkyak- masının önemi büyük. Soçi eski günlere döndü Bu yıl başta Soçi olmak üzere Rusya'nın Karadeniz kıyısındaki tatil beldelerinin doluluk oranı yüzde 100'e vardı. Yurtdışında tatil yapanlarm itk tercihi ise Türkiye. Insan kaçakçılığı sürüyor Kuzey Kafkasya'da 1992'denbuyana 1843 kişi kaçınldı. Bunlann 992'si kurtanldı, 851'i ise hâlâ tutsak. Bu yılın ilk yansında kaçınlanlann sayısı 55. Aynı dönemde Çeçenistan'da kurtanlan insanlann sayısı ise 151. YASALARA GÖRE CEZASI OLÜM Fijili darbeci Speight'a vatana ihanet suçlaması Dış Haberier Servisi - Fij i 'de is- yancı lider GeorgeSpeight resmen vatana ihanetle suçlandı. Suva Mahkemesi'nde görûlen davada, Speight hakkında, vatana ihanet, meşru hûkümeti devirme- ye çalışmak ve eski Devlet Baş- kanı Ratu Sir Kamisese Mara'ya savaş açmayı planlamak suçlama- lanru içeren iddianame okundu. Duruşmada, Speight'in kardeşi Jim Speight ve güvenlik, siyasi ve basın danışmanlan da vatana ihanetle suçlandı. Fiji yasalan, va- tana ihanet suçuna ölûm cezası verilmesini öngörüyor. Ancak In- giltere'den bağımsızlığın kazanıl- dığı 1970 yıhndan bu yana Fiji 'de ölöm cezası uygulanmıyor. 56 gûnlfik rehine krizi Speight'in hderliğindeki isyan- cılar. "Fîji'nuı verH halkının adı- na" 19 Mayıs'ta parlamentoya baskın dûzenleyerek ülkenin ilk Hintkökenli Başbakanı Mahend- ra Chaudhry ile çok sayıda par- lamento üyesini rehin almış ve ûl- keyi 56 gûn süren rehine kriziyle karşı karşıya bırakmıştı. Avustralya'da, ailelerinin elinden zorla alınan iki yerlinin açtığı dava reddedildi 'Kayıp kuşak' yine kaybettiDış Haberier Servisi - Avustralya'da, 19. yüzyıl sonlanndan 1960'lara kadar süren ve ülkenin yerli halkı Aboricinlerin çocuklannın ailelerinden zorla kopanlıp asimilasyon amacıyla beyaz ailelere venlmesı politikasının kurbanlarından oluşan "kayıp kuşak" dün bir kez daha kaybetti. Kayıp kuşağın iki üyesi, hükümete karşı açmış olduklan tazminat davasını kaybettiler. 62 yaşındaki Loma Cubillo ve 53 yaşındaki Peter Gunner, ailelerinden alınmalannın büyük bir travma ve üzüntüye yol açtığı, Aboricin mhundan ve kültüründen uzak kaldıklan gerekçesiyle geçen yıl hükümete karşı tazminat davası açmışlardı. Bir yıl süren davada 60 tanık dinlendi. Davayı inceleyen Yüksek Mahkeme, yerli çocuklann yetiştirilmek üzere beyazlara • Avustralya'da, eski asimilasyon politikası uyannca beyazlara verilmiş olan yerlilerden ikisi, ailelerinden "zorla kopanldıklannı" kanıtlayamadıklan için açmış olduklan davayı kaybettiler. verilmesine yönelik politikanın anayasaya aykın olmadığını, davanın bazı hükümet yetkililerinin "hadkrini aşıp" ırkçı güdülerle hareket edip yerli çocuklan beyaz topluma asimile etmek için ailelerinden zorla kopardıklan ıddiasına dayandığını bildirdı. Yargıç Maurice O'LoughBn, Cubillo'ya, verildiği bakımevindeki misyoner tarafindan çok kötü davranıldığını ve onun çok mutsuz olduğunu kabul ettiğini, ancak Cubillo'nun ailesinden neden alındığına ilişkin kesin kanıtlar olmadığını belirtti. Yargıç, hükümetin yasalara aykın davrandığuıı kanıtlamanın Cubillo'ya düştüğünü, ancak tanıklann çoğunun ölmüş olması nedeniyle gerçeği öğrenmenin çok zor olduğunu söyledi. Yargıç, Gunner'le ilgili karannda ise Gunner'in annesinin çocuğunu kendi onayıyla vermiş olduğunu gösteren ve imza olarak kadının parmak izıni taşıyan bir izin belgesinin var olduğunu belirtti. Gunner, mahkemede vermiş olduğu ifadelerde, 1956'da 7 yaşındayken ailesinden ahndığını ve kendisini kafese kapatılmış bir hayvan gibi hissettiğıni anlattı. Gunner, bakımevinde sürekli hortumla dövüldüğünü ve cinsel tacize uğradığını söyledi. 1945'te zorla büyükannesinden alınmış olan Cubillo da bakımevindeki misyonerden yediği korkunç dayaklann ızlerinı hâlâ taşıdığını belirtti. Büvük düş kınklığı Karar, hükümete dava açmış olan 700 kişiyi ve bınlerce kayıp kuşak üyesini düş kınİdığına uğrattı. Muhalefettekı Işçi Partisi lideri Kim Beaziey, karan "trajik" olarak nitelendırdı. Yerlılerin lideri Audrey Kinnear Ngingali ise "Karar, hukukun bizim için çahşmadığıru bir kez daha gösterdi. Bu. beyaziann, Batı dünvasının hukuk sistemi" dedi. Saddam Hûseyin, Hugo Chavez'i makam arabasryb Bağdatta gezdirdi. (REUTERS) Venezüella lideri, Irak'a yaptınmlann kaldınlmasını istedi Chavez'den Bağdatta destek Dış Haberier Servisi - ABD'nin karşı çık- masına karşın Irak'a giden Venezüella Dev- let Başkanı Hugo Chavez, önceki akşam Irak lideri Saddam Hüseyin'le yaptığı görüşmede, Bağdat yönetımine destek verdi ve ABD'yi eleştirdi. 1990 Körfez Savaşı'ndan bu yana Irak'ı zi- yaret eden ilk Devlet Başkanı olan Chavez, Saddam Hüseyin'le yaptığı görüşmenin ardın- dan düzenlediği basın toplantısında, Irak'a uygulanan BM yaptınmlannın kaldınlması- nı istedi. Chavez,"Yapbnmlann kakhnbnası gerek- tiğinj pek çok kez söyledik. Irak'a yapüan bir adaletsiztiktir" dedı. Chavez, Irak'a gitmesi- ne tepki gösteren ABD'nin, ülkesinin içişle- rine kanşmasından üzgün olduğunu ve bunu kınadığını belirtti. Hugo Chavez, ABD'ye yaptığı çağnda, "Korkma ABD. Uğraşman ge- reken pek çok sorun varken bu ziyaretle uğ- raşma" dedi. Chavez, Irak lideriyle görüş- mesinde, eylül ayında Caracas'ta düzenlene- cek Petrol fhraç Eden Ülkeler Birliği (OPEC) zirvesini ve iki ülke arasında imzalanacak an- laşmalan ele aldıklannı söyledi. 'Bu geayi unutmayacağız' ABD Dışışlen Bakanlığı Sözcüsü Richard Boucher, önceki gün, Chavez'i bir kez daha kınayarak Saddam Hüseyin'in ziyareti ken- di çıkarlan ve propagandası için kullandığı- nı belirtti. Ziyaret yüzünden Venezüella'ya yaptınm uygulanması ya da bu ülkenin cezalandınl- masının düşünülmediğini belirten Boucher, " Yîne de Chavez yönetimiyle gelecekteki iliş- kilerimiz kapsamında, bu ziyareti akhnuzda tutacağız n uyansında bulundu. FİLİSTİN LÎDERİ, PUTİN'LE BİR ARAYA GELDt Arafat umduğunu bulamadı Dış Haberier Servisi - Bağımsız Filistin devletine destek toplamak amacıyla ulusiararası geziye çıkan Filistin lideri Yaser Arafat dün Rusya Devlet Başkanı VTadinıir Potin'le Moskova'da bir araya geldi. Puün, Arafat'a genel olarak destek verirken açık biçimde tek yanlı devlet ilanından yana «—•—— olduğunu dile getirmedi. Putin, düzenlenen basın toplantısında, "Rusya'nın tavnnı büiyorsunuz. Biz her zaman Filistinlüerin . ^ _ bağunsız devlet kurmak dahfl bûtün haklanna saygı duyduk" dedi. Ancak Putın, 13 Eylül'de ilan edilmesi öngörülen devletle ilgili bir yorumda bulunmadı. Ortadoğu banş Putin Arafat'a, tek yanlı davranmama mesajı verdi. ÇEÇENLERİN tDDİASI 'Helikopter düşürdük' Dış Haberier Servisi - Çeçenistan'ın birçok yerinde Rus askerleriyle Çeçenler arasındaki çatışmalar sürerken Çeçenler dün bir Rus helikopterini düşürdüklerini öne sürdüler. önceki gün Ruslann Inguş Cumhuriyeti'ndeki Çeçen mevzilerine düzenledikleri saldında en az 6 kişi öldü. Çeçenlenn Sözcüsü Movladi Udugov Vedeno Geçidi yakınlannda bir Rus helikopterinin düşürüldüğünü ve helikopterdeki elh" askerin öldüğünü söyledi. Inguş Cumhuriyeti'nin Çeçenistan sının yakınlarmdaki Nizhi Alkun köyüne yönelik helikopter ve topçu saldınsında ilk belirlemelere göre 6 Çeçen öldü, 10 Çeçen de yaralandı. sürecindekı gelışmeleri yakından ve dikkatle ızlediklerını vurgulayan Putin, bunun çok zor bir süreç olduğunu söyledi. Arafat'la görüşen Dışişlen Bakanı Igor Ivanov da Arafat'ı tek yanlı devlet ılan etmemesı konusunda uyararak, bağımsız devletın Israil'le yapılacak ——^— banş anlaşması çerçevesınde kurulması gerektığını bildirdı. Putm'in Ortadoğu Temsılcısı Vasili Sredin de, "Filistin devletine görüşmeler yoluyla 0__m_ ulaşılmah. Devletin gücü ve otoritesi, Ortadoğu'da banş ve istikrar ancak böyle sağtanır" dedı. Arafat, tsraıl'ı destekleyen ABD'ye karşı bir denge unsuru olmasını sağlamak ıçın Rusya'nın banş sürecmde Filistin lehine daha önemli bir rol oynamasını umuyordu Arafat, Moskova'dan sonra dün akşam Norveç'in başkenti Oslo'ya gitti. Arafat' 01 dün akşam, Israil'ın Oslo Büyükelçıliğı tarafindan Norveç'in ısteği üzerine Oslo'ya davet edilen eski Israil başbakanlanndan Şünon Perez ile görüştü Bugün Norveç Başbakanı Jens Stottenberg ile bir araya gelecek olan Arafat, daha sonra Finlandiya'ya geçecek. ÖRÜŞ/Prof. Dr. t. REŞAT ÖZKAN (E. Müsteşar) Türkiye ile Yunanistan arasında- ki en önemli konulardan bir tane- si de hiç kuşku yok ki Kıbnsiır. AB, Türkiye ile imzalamış olduğu OKK'den sonra bu konuya daha fazla eğilmeye başladı ve nihayet Aralık 1999'da Helsinki Zirvesi Bil- dirgesi ile bu soruna taraf oldu. AB bu yaklaşımıyla, KRY'nin ve Yuna- nistan'ın bu konudaki politikalan- nm, adeta taşeronluğunu yapmak- tadır, ama asıl amacı, hiç kuşkusuz, Türkiye'ye karşı kullanabileceği ye- ni ve güçlü bir koza sahip olabil- mektir. Sözünü ettiğimiz Helsinki Bil- dirgesi \\e de bu kozu, şimdilik ele geçirmiş gözükmektedir. Bu bağ- lamda Kıbns sorununun ulusiara- rası boyutunu, son zamanlarda Ku- zey Kıbns'tayaşanan olumsuzluk- larla birlikte ve bir etkiteşim anla- yışı içinde ele almak yarariı olacak- tır. Kıbns'ı bütünüyle "Rumlâştır- ma'ntn ya da Yunanistan ile birleş- mesini sağlamanın (Enosis) iki yo- lu var. Kıbns Rum Yönetimi (KRY) ve Yunanistan bu iki yokJan birini açabilmek için yillardtr çabalaytp du- ruyor ve Batılı dostlan da, şu veya bu biçimde, bu oyunun içinde ye- rini alıyor, bazen bir figüran bazen de bir baş oyuncu olarak. Son yıl- larda Enosis'ten pek fazla söz et- mez oldular, çünkü, şimdi o bir başkası ile değiştirildi. Bunun adı, şimdilerde pek öyle adlandınlma- sa da, bal gibi dolaylı bir Enosis; KRY'yi Kıbns Cumhuriyeti adı al- tında AB'ye üye yapma planıdır. Amaçlanna ulaşmak için de uy- guladıklan iki yöntem var. Bunlar- dan birincisi, türlü baskılar uygu- lamak yoluyla, Türkiye'nin Ada'ya olan ilgisini azaltmak, Ada ile iliş- kisini zayıflatmaktır. Neler yapma- dılar ki? Ne "Bosna Fatihi" Holb- rooke'un "me/oA-''diplomasisi kal- dı ne de pazariık amacıyla Güney Kıbrıs'a yerleştirilmeye çalışılan Rusyapısı "S-300" füzeleri. Blz, o zamanlar, bu mekiğin başına bir de "nafile" sözcüğünü eklemiştik. Öyle olduğu da çok geçmeden or- taya çıktı. Türkiye ve KKTC yöne- timi arasında bir fikir aynlığı oluş- turmayı bile amaçlayan bu ginşim, Kıbns sorunu: Iç ve dış boyut Türkiye ve Sayın Denktaş'ın karar- lı tutumlan sonucunda arada bir çatlağa yol açamadan başanstzlık- la sonuçlandı. Bu planın arkasın- da olanlar Ada'nın kuzeyinde, Tür- kiye karşıtı bir yönetimi işbaşına getirmek planından ister istemez vazgeçmek zorunda kaldılar, çün- kü böyle bir planın, Türkiye'ye rağ- men gerçekleştirilemeyecegi ger- çeğini zor da olsa kabullendiler. Ancak yine de bu amaçtan uzak- laştıklan söylenemez. Yalnızca kul- landıklan yöntemi değiştirdiler ve bu yöntemi ısrarla uygulamaya ça- lışmaktadırlar. Bu yöntem, özetle Kıbns'ta; yani kuzeyde, Türkiye karşıtı yapay bir "Kıbns milliyetçi- liği"r\\ oluştunnak yoluyla Türki- ye'ye dönüp "Ne yapalım, Kıbns halkı sizi istemiyor" demeyi, diye- bilmeyi amaçlamaktadır ve işte bu da, amaçlan doğrultusunda kul- lanmaya çalıştıklan ikinci yöntem- leridir. Baalan Kıbns Türkterinin 1974ten bu yana bir ekonomik ambargo al- tında olduğunu söylüyorlar. Bu tam olarak doğru değil. Kıbns Türkle- rinin ekonomik olanaklardan so- yutlanma ve bir fukaralık içine sü- rüklenme girişimleri bundan çok daha önceden beri, daha 196O'lı yil- lardan, bizzat Makarios yöneti- minden bu yana uygulanıyor. Ada Türkleri ve KKTC neredeyse otuz yıldır Türkiye'nin sağlamış olduğu büyük parasal destek ile ayakta duruyor. Geçenlerde, bu rakamın yirmi altı yılda toplam 30 milyar ABD Dolan'nı bulduğu açıklandı. Bu hiç de azımsanacak bir rakam de- ğildir ve bu para, Türkiye Cumhu- riyeti yurttaşlannın ödedikleri ver- gilerle karşılanmıştır. 1974'ün üze- rinden çeyrek asır geçti. O gün doğanlar bugün yirmi beş yaşını aşt. O acı günleri yaşama- dılar. Olup bitenler konusunda ise kendilerine, maalesef, yeterli bir tarih bilgisi aktanlmadığını da bili- yoruz. Bağımsızlıklannı korumanın ve güven içinde yaşamanın ne an- lama geldiğini pek iyi bilmiyorlar. Bu- nun kusuru, hiç kuşkusuz, bu ye- ni nesle yüklenemez. Ihmaller, yö- netim ve politika hatalan, bu nok- taya vanlmasında hiç kuşku yok ki çok etkili olmuştur. Bir yanda, Tür- kiye'den gelen parasal destekle ayakta kalmaya çalışan ve 2500 dolarlık bir GSMH ile üretmeyen bir ekonomi, öbür yandan da gü- neyin 13000 dolarlık GSMH'likgöz kamaştıran bir yaşam düzeyi ve ufukta göz kırpan bir AB yurttaşlı- ğı.. ve de bunu destekteyen, sürek- li olarak, Türkiye'den kopmayı tez- gâhtarnayaçalışan br kıstmAda ba- sını; dışa bağımlı -"satılmış" 6e- meye dilimiz varmıyor- sözüm ona aydınlar ve başkalannın amaçlan- na maşa olmuş politikacı bozun- tulan. Geçen haftalariçinde Kıbns'taya- şanan olumsuz olayiar bu gerçek- leri bir kez daha gözler önüne ser- di, ancak görülmesi gereken bir diğer gerçek de ortaya çıkt. Bu da Kıbns'ın siyasal ve ekonomik açı- kiye ile Kıbns arasındaki bağlann tamamıyla kopanlmasının tezgâ- hını kurmaya, Türkiye dışındaki başka merkezlerin çıkariannı sa- vunma anlamına gelecek anlatım- lara soyunuyoriar, tpkı, birçok ben- zer konuda olduğu gibi. Bunlardan baalan da, AB'nin fü- tursuzca girişmiş olduğu ve daha önce değindiğimiz hukuk dışılıga ve sinsice dayatma girişimlerine aldı- nş bile etmiyorlar, hatta, bunları destekliyoriar bile. Bunlara göre çözüm basittir "Canım; şu Kıbns da başımıza yıllardırdert oldu, ve- relim gitsin." Nasılsa kendilerin- den verecekteri bir şey yoktur. Tür- kiye'nin güvenliği ve varlığı antlaş- malarla saptanmış olan ada üze- rindeki haklan, Kıbns Türk halkının siyasal haklan ve KKTC'nin gele- ceği, bunlann umrunda bile değil. Varsa yoksa kendi küçük çıkarla- n, varsa yoksa içine hapsoldukla- n o amaçsız, ilkesiz ve duygusuz küçük dünyalan, varsa yoksa ayak- şullannı geliştirmek ve ryileştirmek başka, bunu bahane ederek Ada'nın asimile edilecek bir Türk topluluğu ile Türkiye'den kopanl- masının yoluna taşlar döşeyecek entrikalan ve entrikacılan destek- temek başka şeydir. Görüldûğü gi- bi, sistemin içinde yegâne değiş- ken olma özelliğine sahip Türki- ye'nin izleyeceği politikanın için- de bir parametre, hatta bunun da ötesinde temel bir sabit olarak ye- rini almış olan Kıbns sorununa yak- laşım biçimimizi değiştirmek için baskj uygulamanın hazırlıklannı ya- pan AB'nin yanı sıra, gerek Kıbns vegerek Türkiye'deki obilinenan- layışlann temsitcileri de maalesef boş durmamaktadır. Sonuç Tartışmamızın başında da sö- zünü ettiğimiz gibi, sorun tüm kar- maşık çağrışımlannın aksine ol- dukça basit, tek değişkeni ve tek bilinmeyeni olan bir sistemdir. Ko- bileceği birçözümün, AB'nin böl- gedeki çıkartanna bir olumsuzluk getirmeyeceği ortadadır. Aynca, bu bölgede ve buradan başlayan bir Ortadoğu açılımında ABD, za- ten tüm ağırlığıyla vardır ve bura- da ABD ile ciddi bir çıkar rekabe- ti içinde bulunabilmenin ortamı ve koşullan AB için mevcut değildir. Halbuki, yüzyılın asıl rekabeti, AB ileABD arasında, Kafkasya ve Or- ta Asya bölgelenndeki eneni kay- naklan üzerinde yaşanacak olup bu yöreye gerek karadan ve ge- rek denizden ulaşmanın yolları Türkiye'nin elindedir. Aynca, Tür- kiye'nin bölge ülkeleh ile arasın- daki tarihsel ve kültürel bağlan ve gelişmekte olan güçlü ilişkilerinin ağırlığı, AB tarafindan hiçbir şekil- de göz ardı edilemez. özeti şu: AB, Kıbns konusunda var olan politikalannı rahatlıklade- ğiştirebilir, ama Kafkasya ve Orta Asya'daki çıkarlanndan asla vaz- geçemez. * * • • Bazılan Kıbns Türklerinin 1974'ten bu yana bir ekonomik ambargo altında olduğunu söylüyorlar. Bu tam olarak doğru değil. Kıbns Türklerinin ekonomik olanaklardan soyutlanma ve bir fukaralık içine sürüklenme girişimleri bundan çok daha önceden beri, daha 1960'h yıllardan, bizzat Makarios yönetiminden bu yana uyguianıyor. dan iyi yönetilemediği, içte yaşa- nan güç ve iktidar kavgalannm üret- mek ve çalışmak kavramlannı gün- demin önem sıralamasında çok aşağılanna itmiş olduğudur. Türkiye'de bazı kalemler, geli- nen bu noktadaki kusurun suçunu Türkiye'ye yüklemeye kalkıyorlar. Kuzey Kıbns'ta yaşayanlann, asi- mile edilmeden bağımsız ve ege- men bir millet olarak yaşamalan- nı, KıbnsAdası'nın Türkiye'nin gü- venliği açısından önemini ve Tür- kiye ile Kıbnslı Türklerin ulusiara- rası antlaşmalardan kaynaklanan haklannı hiçe sayan soyut ve de ger- çeklerle asla bağdaşma şansı ol- mayan kamuflajlı bir "demokrasi" söyleminin ardına saklanarak ada- da yapılacak bir referandumla Tür- lanna prangaiar vuran o bagtmlılık- lan. Gerisi mi? Gerisi boş! KKTC'de yapılacak elbette çok iş var. Siyaseti bir hizmet yanşına dönüştürmek var; çok çalışıp üret- mek var; demokrasiyi tam anla- mıyla gerçekleştrmek ve yerteş- tirmekvar. Türkiye açısından yapılması ge- reken de, KKTC'ye verrnekte oldu- ğu tüm desteğine ek olarak, bu söyfediklerimizin gerçekleşebilme- sini sağlamak için ilave destek ver- mek, adanın kalkınması için yeni projeler geliştirmek ve bu arada da AB'nin oynamaya çalıştığı "Enosis" taşeronluğuna, çok açık bir biçim- de ve bedeli ne olursa olsun iyi bir "rest" çekmek -AB bu resti asla gö- remez- var. KKTC'yi ve onun ko- nu siyasafdır, bu nedenle, konunun taraflan açısından farklı çözümle- rinin, daha doğrusu sonuçlandı- nlmalannın olması doğaldır. önem- li olan, bu süreç içinde sonucu kendi lehine çevirebilmek, hakla- nnı ve çıkariannı koruyabilmektir. Bunun yolu da etdeki kozlann iyi kullanılmasından geçmektedir. Yu- nanistan'ın izleyeceği çizgi, bir noktadan sonra AB'ninki ile bir- leşmek zorunda. AB ise Yunanis- tan'ın Ege ve Kıbns konusundaki planlannı kendi çıkarlan doğrultu- sunda kullanıyor. Ancak, Avrupa'dan bakıldığında Kıbns'ın, Doğu Akdeniz'deki konu- mu itibanyla AB açısından fazla bir önem ifade etmediği, Türki- ye'nin ve KKTC'nin de kabul ede- Buna ek olarak, Batı Avrupa'dan Yunanistan ve Türkiye'ye eşza- manlı bir bakışta AB'nin görmez- den gelemeyeceği çok büyük bir gerçek daha var. Bu gerçek de gerek coğrafyası, gerek ekono- mik potansiyeli ve gerek askeri gücü bakımından, AB'nin nihai çı- karlan bağlamında, iki ülke ara- sındaki Türkiye lehine olan kıyas- lanamaz üstünlüktür. Bütün bunlara karşın AB, Hel- sinki'den sonra yeniden ele ge- çirdiği ve bir zamanlar Türkiye ta- rafindan askıya alınmış olan siya- sal diyalog ortamını kullanarak Türkiye'ye çeşitli baskılar uygula- maya kalkmaktan ve karşılana- maz talepler ileri sürmekten geri kalmamaktadır. Daha önce de sözünü ettiğimiz gibi, Türkiye, kendi üzerine dü- şenleri eksiksiz yerine getirmenin ötesinde, kendi cumhuriyetinin il- keleri ve temellerine, toplumsal düzenıne ve Ege ve Kıbns gibi ko- nularda kendi ulusal çıkarlarına zarar verecek hiçbir ilave talebi karşılayacak durumda değildir. Türkiye bu durumunu AB'ye çok açık ve kesin bir dille anlatmalı, bunun için gerekirse adaylık sta- tüsünü ve GB sürecınin ışleyişini ciddi bir biçimde ve yeniden de- ğerlendirmekten kaçınmayacağı- nı ve yine gerekirse her ikisinden de vazgeçmeyı göze alabileceği- ni AB'ye bildırmelidir. Görüldûğü gibi, ne kadar karma- şık bir yapı izlenimi verse de as- lında, biri hariç tüm unsurlan dı- şında birer parametre özelliğine sahip bu sistemin nasıl gelişece- ği ve bu sıstem içinde mevcut so- runlann ne şekilde çözümlenece- ği, sistemin tek değişkeni olan Türkiye'nin yaklasımına ve politi- kalarına bağlıdır. Ipin ucunu elin- de tutan Türkiye, bu oyunun ye- gâne belirteyicisi konumundadır. Türkiye bu gerçeği iyi anlamalı ve de gereğıni yapmalıdır. Türkiye bu- nu başardığında kazanan yalnız- ca Türkiye değil, ilgili tüm taraflar ve kesimlerie birlikte banş, dost- luk ve işbirliği; kazanan, ilgili tüm insanlar ve insanlık olacaktır. Kaynakça: 1) özkan, I. Reşat; 'Dış Politika; Dış Kapının Dış Mandalı', Çınar Yayınlan, Şubat 1997, 2. Ba- sım. 2) Özkan, I. Reşat; 'Küresel Çıkar Oyunlan İçinde Türftiye'nin Dış Poli- tika Sorunlan', Ümit Yayıncılık, Ma- yıs 1999 3) özkan, I. Reşat; 'Insan ve Siya- set Üzerine Denemeler', BoyutKitap- lan - Dûşün Yazılan Dizisi, Eylül 1999. 4) Özkan, I. Reşat; 'Uzun Ince Bir Düşünce', Çınar Yayınlan, Kasım 1997. 5) özkan, I. Reşat; 'İki Kıyıdan Ege'ye Bakış (1-2), Cumhuriyet, 20- 21 Temmuz 2000. İİttİ
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle