Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 12 AĞUSTOS 2000 CUMARTESİ
10 DIİŞ EMAHEJM\±JMLIM\ dishab@cumhuriyet.com.tr
Boşanmalarda biiyiik artış
Rusya'de geçen yıl
275 bin çift evlendi,
208 bin çift ise boşandı.
Bu yıl içinde evlenen
çiftlerin sayısı 265 bin,
boşananlannki ise
252 bin.
GÜNLÜĞÜ
HAKAN AKSAY
Rusya IMFyi zengm ediyor
Yıllarca Ulusiararası Para Fo-
nu (1MF) Rusya'ya para verdi ve-
receK, derken şimdi iş tersine
döndü. Rusya, Ulusiararası Pa-
ra Fonu'na para veriyor. Hem
de durmadan. Dün Moskova,
IMF'ye yaklaşık
118milyondolar-
lık ödeme yaptı.
Hafta başında da
60 milyon dolar
ödemişti. Kom-
mersant gazetesi-
nin yazdığına gö-
re 1998 finans kri-
zindensonra Rus-
ya IMF'ye olan 20
milyar dolartıkbor-
cunun 8 milyarlık bölümünü
ödedi. Yılbaşından bu yana
Rusya, IMF'ye 2000 sonuna
kadar ödemesi gereken 3.6
milyar dolardan 2.3 milyarını
ödedi. Dünya petrol fıyatları-
nın yüksek seyretmesi Mosko-
va'yı ihya ediyor.
Fondan Rusya'ya çoktan be-
ri kredi gelmiyor. Uzun süre ön-
ce açılan 4.8 milyarlık kredinin
640 milyonluk bölümü aylardır
ödenmiyor. Resmi gerekçe,
ekonomik reformlann uygulan-
masındaki bazı sorunlar. Asıl
neden, Çeçen sa-
vaşı. Son zaman-
lardailişkiteryeni-
den ısınıyor. Ulus-
iararası Para Fo-
nu ile Rusya ara-
sındaki görüşme-
lersonbaharda ye-
niden başlayacak.
IMF'nin, borcunu
geri almak yerine
yeniden borç ver-
meye başlayıp başlamayacağı
belli değil. Ama ilişkilerin dü-
zelmesinin başka bir anlamı
var Rusya'nın Paris Kulübü'ne
SSCB döneminden kalan 42
milyar dolariık borcunun öde-
me grafiğinin yeniden düzenlen-
mesi için IMF'nin yeşil ışıkyak-
masının önemi büyük.
Soçi eski günlere döndü
Bu yıl başta Soçi olmak üzere Rusya'nın Karadeniz
kıyısındaki tatil beldelerinin doluluk oranı yüzde 100'e
vardı. Yurtdışında tatil yapanlarm itk tercihi ise Türkiye.
Insan kaçakçılığı sürüyor
Kuzey Kafkasya'da
1992'denbuyana
1843 kişi kaçınldı. Bunlann
992'si kurtanldı, 851'i ise
hâlâ tutsak. Bu yılın ilk
yansında kaçınlanlann
sayısı 55. Aynı dönemde
Çeçenistan'da
kurtanlan insanlann
sayısı ise 151.
YASALARA GÖRE CEZASI OLÜM
Fijili darbeci Speight'a
vatana ihanet suçlaması
Dış Haberier Servisi - Fij i 'de is-
yancı lider GeorgeSpeight resmen
vatana ihanetle suçlandı.
Suva Mahkemesi'nde görûlen
davada, Speight hakkında, vatana
ihanet, meşru hûkümeti devirme-
ye çalışmak ve eski Devlet Baş-
kanı Ratu Sir Kamisese Mara'ya
savaş açmayı planlamak suçlama-
lanru içeren iddianame okundu.
Duruşmada, Speight'in kardeşi
Jim Speight ve güvenlik, siyasi
ve basın danışmanlan da vatana
ihanetle suçlandı. Fiji yasalan, va-
tana ihanet suçuna ölûm cezası
verilmesini öngörüyor. Ancak In-
giltere'den bağımsızlığın kazanıl-
dığı 1970 yıhndan bu yana Fiji 'de
ölöm cezası uygulanmıyor.
56 gûnlfik rehine krizi
Speight'in hderliğindeki isyan-
cılar. "Fîji'nuı verH halkının adı-
na" 19 Mayıs'ta parlamentoya
baskın dûzenleyerek ülkenin ilk
Hintkökenli Başbakanı Mahend-
ra Chaudhry ile çok sayıda par-
lamento üyesini rehin almış ve ûl-
keyi 56 gûn süren rehine kriziyle
karşı karşıya bırakmıştı.
Avustralya'da, ailelerinin elinden zorla alınan iki yerlinin açtığı dava reddedildi
'Kayıp kuşak' yine kaybettiDış Haberier Servisi - Avustralya'da, 19.
yüzyıl sonlanndan 1960'lara kadar süren
ve ülkenin yerli halkı Aboricinlerin
çocuklannın ailelerinden zorla kopanlıp
asimilasyon amacıyla beyaz ailelere
venlmesı politikasının kurbanlarından
oluşan "kayıp kuşak" dün bir kez daha
kaybetti. Kayıp kuşağın iki üyesi,
hükümete karşı açmış olduklan tazminat
davasını kaybettiler. 62 yaşındaki Loma
Cubillo ve 53 yaşındaki Peter Gunner,
ailelerinden alınmalannın büyük bir
travma ve üzüntüye yol açtığı, Aboricin
mhundan ve kültüründen uzak kaldıklan
gerekçesiyle geçen yıl hükümete karşı
tazminat davası açmışlardı. Bir yıl süren
davada 60 tanık dinlendi.
Davayı inceleyen Yüksek Mahkeme, yerli
çocuklann yetiştirilmek üzere beyazlara
• Avustralya'da, eski asimilasyon politikası uyannca
beyazlara verilmiş olan yerlilerden ikisi, ailelerinden "zorla
kopanldıklannı" kanıtlayamadıklan için açmış olduklan
davayı kaybettiler.
verilmesine yönelik politikanın anayasaya
aykın olmadığını, davanın bazı hükümet
yetkililerinin "hadkrini aşıp" ırkçı
güdülerle hareket edip yerli çocuklan
beyaz topluma asimile etmek için
ailelerinden zorla kopardıklan ıddiasına
dayandığını bildirdı. Yargıç Maurice
O'LoughBn, Cubillo'ya, verildiği
bakımevindeki misyoner tarafindan çok
kötü davranıldığını ve onun çok mutsuz
olduğunu kabul ettiğini, ancak
Cubillo'nun ailesinden neden alındığına
ilişkin kesin kanıtlar olmadığını belirtti.
Yargıç, hükümetin yasalara aykın
davrandığuıı kanıtlamanın Cubillo'ya
düştüğünü, ancak tanıklann çoğunun
ölmüş olması nedeniyle gerçeği
öğrenmenin çok zor olduğunu söyledi.
Yargıç, Gunner'le ilgili karannda ise
Gunner'in annesinin çocuğunu kendi
onayıyla vermiş olduğunu gösteren ve
imza olarak kadının parmak izıni taşıyan
bir izin belgesinin var olduğunu belirtti.
Gunner, mahkemede vermiş olduğu
ifadelerde, 1956'da 7 yaşındayken
ailesinden ahndığını ve kendisini kafese
kapatılmış bir hayvan gibi hissettiğıni
anlattı. Gunner, bakımevinde sürekli
hortumla dövüldüğünü ve cinsel tacize
uğradığını söyledi. 1945'te zorla
büyükannesinden alınmış olan Cubillo da
bakımevindeki misyonerden yediği
korkunç dayaklann ızlerinı hâlâ taşıdığını
belirtti.
Büvük düş kınklığı
Karar, hükümete dava açmış olan 700
kişiyi ve bınlerce kayıp kuşak üyesini düş
kınİdığına uğrattı. Muhalefettekı Işçi
Partisi lideri Kim Beaziey, karan "trajik"
olarak nitelendırdı. Yerlılerin lideri
Audrey Kinnear Ngingali ise "Karar,
hukukun bizim için çahşmadığıru bir kez
daha gösterdi. Bu. beyaziann, Batı
dünvasının hukuk sistemi" dedi.
Saddam Hûseyin, Hugo Chavez'i makam arabasryb Bağdatta gezdirdi. (REUTERS)
Venezüella lideri, Irak'a yaptınmlann kaldınlmasını istedi
Chavez'den Bağdatta destek
Dış Haberier Servisi - ABD'nin karşı çık-
masına karşın Irak'a giden Venezüella Dev-
let Başkanı Hugo Chavez, önceki akşam Irak
lideri Saddam Hüseyin'le yaptığı görüşmede,
Bağdat yönetımine destek verdi ve ABD'yi
eleştirdi.
1990 Körfez Savaşı'ndan bu yana Irak'ı zi-
yaret eden ilk Devlet Başkanı olan Chavez,
Saddam Hüseyin'le yaptığı görüşmenin ardın-
dan düzenlediği basın toplantısında, Irak'a
uygulanan BM yaptınmlannın kaldınlması-
nı istedi.
Chavez,"Yapbnmlann kakhnbnası gerek-
tiğinj pek çok kez söyledik. Irak'a yapüan bir
adaletsiztiktir" dedı. Chavez, Irak'a gitmesi-
ne tepki gösteren ABD'nin, ülkesinin içişle-
rine kanşmasından üzgün olduğunu ve bunu
kınadığını belirtti. Hugo Chavez, ABD'ye
yaptığı çağnda, "Korkma ABD. Uğraşman ge-
reken pek çok sorun varken bu ziyaretle uğ-
raşma" dedi. Chavez, Irak lideriyle görüş-
mesinde, eylül ayında Caracas'ta düzenlene-
cek Petrol fhraç Eden Ülkeler Birliği (OPEC)
zirvesini ve iki ülke arasında imzalanacak an-
laşmalan ele aldıklannı söyledi.
'Bu geayi unutmayacağız'
ABD Dışışlen Bakanlığı Sözcüsü Richard
Boucher, önceki gün, Chavez'i bir kez daha
kınayarak Saddam Hüseyin'in ziyareti ken-
di çıkarlan ve propagandası için kullandığı-
nı belirtti.
Ziyaret yüzünden Venezüella'ya yaptınm
uygulanması ya da bu ülkenin cezalandınl-
masının düşünülmediğini belirten Boucher,
" Yîne de Chavez yönetimiyle gelecekteki iliş-
kilerimiz kapsamında, bu ziyareti akhnuzda
tutacağız
n
uyansında bulundu.
FİLİSTİN LÎDERİ, PUTİN'LE BİR ARAYA GELDt
Arafat umduğunu bulamadı
Dış Haberier Servisi - Bağımsız
Filistin devletine destek toplamak
amacıyla ulusiararası geziye çıkan
Filistin lideri Yaser Arafat dün
Rusya Devlet Başkanı VTadinıir
Potin'le Moskova'da bir araya geldi.
Puün, Arafat'a genel olarak destek
verirken açık biçimde tek yanlı
devlet ilanından yana «—•——
olduğunu dile
getirmedi. Putin,
düzenlenen basın
toplantısında,
"Rusya'nın tavnnı
büiyorsunuz. Biz her
zaman Filistinlüerin . ^ _
bağunsız devlet
kurmak dahfl bûtün haklanna saygı
duyduk" dedi. Ancak Putın, 13
Eylül'de ilan edilmesi öngörülen
devletle ilgili bir yorumda
bulunmadı. Ortadoğu banş
Putin Arafat'a,
tek yanlı
davranmama
mesajı verdi.
ÇEÇENLERİN tDDİASI
'Helikopter düşürdük'
Dış Haberier Servisi - Çeçenistan'ın birçok
yerinde Rus askerleriyle Çeçenler arasındaki
çatışmalar sürerken Çeçenler dün bir Rus
helikopterini düşürdüklerini öne sürdüler.
önceki gün Ruslann Inguş Cumhuriyeti'ndeki
Çeçen mevzilerine düzenledikleri saldında
en az 6 kişi öldü. Çeçenlenn Sözcüsü Movladi
Udugov Vedeno Geçidi yakınlannda bir Rus
helikopterinin düşürüldüğünü ve helikopterdeki
elh" askerin öldüğünü söyledi.
Inguş Cumhuriyeti'nin Çeçenistan sının
yakınlarmdaki Nizhi Alkun köyüne
yönelik helikopter ve topçu saldınsında ilk
belirlemelere göre 6 Çeçen öldü,
10 Çeçen de yaralandı.
sürecindekı gelışmeleri yakından ve
dikkatle ızlediklerını vurgulayan
Putin, bunun çok zor bir süreç
olduğunu söyledi. Arafat'la görüşen
Dışişlen Bakanı Igor Ivanov da
Arafat'ı tek yanlı devlet ılan
etmemesı konusunda uyararak,
bağımsız devletın Israil'le yapılacak
——^— banş anlaşması
çerçevesınde kurulması
gerektığını bildirdı.
Putm'in Ortadoğu
Temsılcısı Vasili Sredin de,
"Filistin devletine
görüşmeler yoluyla
0__m_ ulaşılmah. Devletin gücü
ve otoritesi, Ortadoğu'da
banş ve istikrar ancak böyle
sağtanır" dedı.
Arafat, tsraıl'ı destekleyen ABD'ye
karşı bir denge unsuru olmasını
sağlamak ıçın Rusya'nın banş
sürecmde Filistin
lehine daha önemli bir
rol oynamasını
umuyordu
Arafat, Moskova'dan
sonra dün akşam
Norveç'in başkenti
Oslo'ya gitti. Arafat'
01
dün akşam, Israil'ın
Oslo Büyükelçıliğı
tarafindan
Norveç'in ısteği
üzerine Oslo'ya davet
edilen eski Israil
başbakanlanndan
Şünon Perez ile
görüştü Bugün Norveç
Başbakanı Jens
Stottenberg ile bir
araya gelecek olan
Arafat, daha sonra
Finlandiya'ya geçecek.
ÖRÜŞ/Prof. Dr. t. REŞAT ÖZKAN (E. Müsteşar)
Türkiye ile Yunanistan arasında-
ki en önemli konulardan bir tane-
si de hiç kuşku yok ki Kıbnsiır. AB,
Türkiye ile imzalamış olduğu
OKK'den sonra bu konuya daha
fazla eğilmeye başladı ve nihayet
Aralık 1999'da Helsinki Zirvesi Bil-
dirgesi ile bu soruna taraf oldu. AB
bu yaklaşımıyla, KRY'nin ve Yuna-
nistan'ın bu konudaki politikalan-
nm, adeta taşeronluğunu yapmak-
tadır, ama asıl amacı, hiç kuşkusuz,
Türkiye'ye karşı kullanabileceği ye-
ni ve güçlü bir koza sahip olabil-
mektir. Sözünü ettiğimiz Helsinki Bil-
dirgesi \\e de bu kozu, şimdilik ele
geçirmiş gözükmektedir. Bu bağ-
lamda Kıbns sorununun ulusiara-
rası boyutunu, son zamanlarda Ku-
zey Kıbns'tayaşanan olumsuzluk-
larla birlikte ve bir etkiteşim anla-
yışı içinde ele almak yarariı olacak-
tır.
Kıbns'ı bütünüyle "Rumlâştır-
ma'ntn ya da Yunanistan ile birleş-
mesini sağlamanın (Enosis) iki yo-
lu var. Kıbns Rum Yönetimi (KRY)
ve Yunanistan bu iki yokJan birini
açabilmek için yillardtr çabalaytp du-
ruyor ve Batılı dostlan da, şu veya
bu biçimde, bu oyunun içinde ye-
rini alıyor, bazen bir figüran bazen
de bir baş oyuncu olarak. Son yıl-
larda Enosis'ten pek fazla söz et-
mez oldular, çünkü, şimdi o bir
başkası ile değiştirildi. Bunun adı,
şimdilerde pek öyle adlandınlma-
sa da, bal gibi dolaylı bir Enosis;
KRY'yi Kıbns Cumhuriyeti adı al-
tında AB'ye üye yapma planıdır.
Amaçlanna ulaşmak için de uy-
guladıklan iki yöntem var. Bunlar-
dan birincisi, türlü baskılar uygu-
lamak yoluyla, Türkiye'nin Ada'ya
olan ilgisini azaltmak, Ada ile iliş-
kisini zayıflatmaktır. Neler yapma-
dılar ki? Ne "Bosna Fatihi" Holb-
rooke'un "me/oA-''diplomasisi kal-
dı ne de pazariık amacıyla Güney
Kıbrıs'a yerleştirilmeye çalışılan
Rusyapısı "S-300" füzeleri. Blz, o
zamanlar, bu mekiğin başına bir
de "nafile" sözcüğünü eklemiştik.
Öyle olduğu da çok geçmeden or-
taya çıktı. Türkiye ve KKTC yöne-
timi arasında bir fikir aynlığı oluş-
turmayı bile amaçlayan bu ginşim,
Kıbns sorunu: Iç ve dış boyut
Türkiye ve Sayın Denktaş'ın karar-
lı tutumlan sonucunda arada bir
çatlağa yol açamadan başanstzlık-
la sonuçlandı. Bu planın arkasın-
da olanlar Ada'nın kuzeyinde, Tür-
kiye karşıtı bir yönetimi işbaşına
getirmek planından ister istemez
vazgeçmek zorunda kaldılar, çün-
kü böyle bir planın, Türkiye'ye rağ-
men gerçekleştirilemeyecegi ger-
çeğini zor da olsa kabullendiler.
Ancak yine de bu amaçtan uzak-
laştıklan söylenemez. Yalnızca kul-
landıklan yöntemi değiştirdiler ve
bu yöntemi ısrarla uygulamaya ça-
lışmaktadırlar. Bu yöntem, özetle
Kıbns'ta; yani kuzeyde, Türkiye
karşıtı yapay bir "Kıbns milliyetçi-
liği"r\\ oluştunnak yoluyla Türki-
ye'ye dönüp "Ne yapalım, Kıbns
halkı sizi istemiyor" demeyi, diye-
bilmeyi amaçlamaktadır ve işte bu
da, amaçlan doğrultusunda kul-
lanmaya çalıştıklan ikinci yöntem-
leridir.
Baalan Kıbns Türkterinin 1974ten
bu yana bir ekonomik ambargo al-
tında olduğunu söylüyorlar. Bu tam
olarak doğru değil. Kıbns Türkle-
rinin ekonomik olanaklardan so-
yutlanma ve bir fukaralık içine sü-
rüklenme girişimleri bundan çok
daha önceden beri, daha 196O'lı yil-
lardan, bizzat Makarios yöneti-
minden bu yana uygulanıyor. Ada
Türkleri ve KKTC neredeyse otuz
yıldır Türkiye'nin sağlamış olduğu
büyük parasal destek ile ayakta
duruyor. Geçenlerde, bu rakamın
yirmi altı yılda toplam 30 milyar
ABD Dolan'nı bulduğu açıklandı. Bu
hiç de azımsanacak bir rakam de-
ğildir ve bu para, Türkiye Cumhu-
riyeti yurttaşlannın ödedikleri ver-
gilerle karşılanmıştır. 1974'ün üze-
rinden çeyrek asır geçti.
O gün doğanlar bugün yirmi beş
yaşını aşt. O acı günleri yaşama-
dılar. Olup bitenler konusunda ise
kendilerine, maalesef, yeterli bir
tarih bilgisi aktanlmadığını da bili-
yoruz. Bağımsızlıklannı korumanın
ve güven içinde yaşamanın ne an-
lama geldiğini pek iyi bilmiyorlar. Bu-
nun kusuru, hiç kuşkusuz, bu ye-
ni nesle yüklenemez. Ihmaller, yö-
netim ve politika hatalan, bu nok-
taya vanlmasında hiç kuşku yok ki
çok etkili olmuştur. Bir yanda, Tür-
kiye'den gelen parasal destekle
ayakta kalmaya çalışan ve 2500
dolarlık bir GSMH ile üretmeyen
bir ekonomi, öbür yandan da gü-
neyin 13000 dolarlık GSMH'likgöz
kamaştıran bir yaşam düzeyi ve
ufukta göz kırpan bir AB yurttaşlı-
ğı.. ve de bunu destekteyen, sürek-
li olarak, Türkiye'den kopmayı tez-
gâhtarnayaçalışan br kıstmAda ba-
sını; dışa bağımlı -"satılmış" 6e-
meye dilimiz varmıyor- sözüm ona
aydınlar ve başkalannın amaçlan-
na maşa olmuş politikacı bozun-
tulan.
Geçen haftalariçinde Kıbns'taya-
şanan olumsuz olayiar bu gerçek-
leri bir kez daha gözler önüne ser-
di, ancak görülmesi gereken bir
diğer gerçek de ortaya çıkt. Bu da
Kıbns'ın siyasal ve ekonomik açı-
kiye ile Kıbns arasındaki bağlann
tamamıyla kopanlmasının tezgâ-
hını kurmaya, Türkiye dışındaki
başka merkezlerin çıkariannı sa-
vunma anlamına gelecek anlatım-
lara soyunuyoriar, tpkı, birçok ben-
zer konuda olduğu gibi.
Bunlardan baalan da, AB'nin fü-
tursuzca girişmiş olduğu ve daha
önce değindiğimiz hukuk dışılıga ve
sinsice dayatma girişimlerine aldı-
nş bile etmiyorlar, hatta, bunları
destekliyoriar bile. Bunlara göre
çözüm basittir "Canım; şu Kıbns
da başımıza yıllardırdert oldu, ve-
relim gitsin." Nasılsa kendilerin-
den verecekteri bir şey yoktur. Tür-
kiye'nin güvenliği ve varlığı antlaş-
malarla saptanmış olan ada üze-
rindeki haklan, Kıbns Türk halkının
siyasal haklan ve KKTC'nin gele-
ceği, bunlann umrunda bile değil.
Varsa yoksa kendi küçük çıkarla-
n, varsa yoksa içine hapsoldukla-
n o amaçsız, ilkesiz ve duygusuz
küçük dünyalan, varsa yoksa ayak-
şullannı geliştirmek ve ryileştirmek
başka, bunu bahane ederek
Ada'nın asimile edilecek bir Türk
topluluğu ile Türkiye'den kopanl-
masının yoluna taşlar döşeyecek
entrikalan ve entrikacılan destek-
temek başka şeydir. Görüldûğü gi-
bi, sistemin içinde yegâne değiş-
ken olma özelliğine sahip Türki-
ye'nin izleyeceği politikanın için-
de bir parametre, hatta bunun da
ötesinde temel bir sabit olarak ye-
rini almış olan Kıbns sorununa yak-
laşım biçimimizi değiştirmek için
baskj uygulamanın hazırlıklannı ya-
pan AB'nin yanı sıra, gerek Kıbns
vegerek Türkiye'deki obilinenan-
layışlann temsitcileri de maalesef
boş durmamaktadır.
Sonuç
Tartışmamızın başında da sö-
zünü ettiğimiz gibi, sorun tüm kar-
maşık çağrışımlannın aksine ol-
dukça basit, tek değişkeni ve tek
bilinmeyeni olan bir sistemdir. Ko-
bileceği birçözümün, AB'nin böl-
gedeki çıkartanna bir olumsuzluk
getirmeyeceği ortadadır. Aynca,
bu bölgede ve buradan başlayan
bir Ortadoğu açılımında ABD, za-
ten tüm ağırlığıyla vardır ve bura-
da ABD ile ciddi bir çıkar rekabe-
ti içinde bulunabilmenin ortamı ve
koşullan AB için mevcut değildir.
Halbuki, yüzyılın asıl rekabeti, AB
ileABD arasında, Kafkasya ve Or-
ta Asya bölgelenndeki eneni kay-
naklan üzerinde yaşanacak olup
bu yöreye gerek karadan ve ge-
rek denizden ulaşmanın yolları
Türkiye'nin elindedir. Aynca, Tür-
kiye'nin bölge ülkeleh ile arasın-
daki tarihsel ve kültürel bağlan ve
gelişmekte olan güçlü ilişkilerinin
ağırlığı, AB tarafindan hiçbir şekil-
de göz ardı edilemez.
özeti şu: AB, Kıbns konusunda
var olan politikalannı rahatlıklade-
ğiştirebilir, ama Kafkasya ve Orta
Asya'daki çıkarlanndan asla vaz-
geçemez.
* * • • Bazılan Kıbns Türklerinin 1974'ten bu yana bir ekonomik ambargo altında olduğunu
söylüyorlar. Bu tam olarak doğru değil. Kıbns Türklerinin ekonomik olanaklardan
soyutlanma ve bir fukaralık içine sürüklenme girişimleri bundan çok daha önceden beri,
daha 1960'h yıllardan, bizzat Makarios yönetiminden bu yana uyguianıyor.
dan iyi yönetilemediği, içte yaşa-
nan güç ve iktidar kavgalannm üret-
mek ve çalışmak kavramlannı gün-
demin önem sıralamasında çok
aşağılanna itmiş olduğudur.
Türkiye'de bazı kalemler, geli-
nen bu noktadaki kusurun suçunu
Türkiye'ye yüklemeye kalkıyorlar.
Kuzey Kıbns'ta yaşayanlann, asi-
mile edilmeden bağımsız ve ege-
men bir millet olarak yaşamalan-
nı, KıbnsAdası'nın Türkiye'nin gü-
venliği açısından önemini ve Tür-
kiye ile Kıbnslı Türklerin ulusiara-
rası antlaşmalardan kaynaklanan
haklannı hiçe sayan soyut ve de ger-
çeklerle asla bağdaşma şansı ol-
mayan kamuflajlı bir "demokrasi"
söyleminin ardına saklanarak ada-
da yapılacak bir referandumla Tür-
lanna prangaiar vuran o bagtmlılık-
lan. Gerisi mi? Gerisi boş!
KKTC'de yapılacak elbette çok
iş var. Siyaseti bir hizmet yanşına
dönüştürmek var; çok çalışıp üret-
mek var; demokrasiyi tam anla-
mıyla gerçekleştrmek ve yerteş-
tirmekvar.
Türkiye açısından yapılması ge-
reken de, KKTC'ye verrnekte oldu-
ğu tüm desteğine ek olarak, bu
söyfediklerimizin gerçekleşebilme-
sini sağlamak için ilave destek ver-
mek, adanın kalkınması için yeni
projeler geliştirmek ve bu arada da
AB'nin oynamaya çalıştığı "Enosis"
taşeronluğuna, çok açık bir biçim-
de ve bedeli ne olursa olsun iyi bir
"rest" çekmek -AB bu resti asla gö-
remez- var. KKTC'yi ve onun ko-
nu siyasafdır, bu nedenle, konunun
taraflan açısından farklı çözümle-
rinin, daha doğrusu sonuçlandı-
nlmalannın olması doğaldır. önem-
li olan, bu süreç içinde sonucu
kendi lehine çevirebilmek, hakla-
nnı ve çıkariannı koruyabilmektir.
Bunun yolu da etdeki kozlann iyi
kullanılmasından geçmektedir. Yu-
nanistan'ın izleyeceği çizgi, bir
noktadan sonra AB'ninki ile bir-
leşmek zorunda. AB ise Yunanis-
tan'ın Ege ve Kıbns konusundaki
planlannı kendi çıkarlan doğrultu-
sunda kullanıyor.
Ancak, Avrupa'dan bakıldığında
Kıbns'ın, Doğu Akdeniz'deki konu-
mu itibanyla AB açısından fazla
bir önem ifade etmediği, Türki-
ye'nin ve KKTC'nin de kabul ede-
Buna ek olarak, Batı Avrupa'dan
Yunanistan ve Türkiye'ye eşza-
manlı bir bakışta AB'nin görmez-
den gelemeyeceği çok büyük bir
gerçek daha var. Bu gerçek de
gerek coğrafyası, gerek ekono-
mik potansiyeli ve gerek askeri
gücü bakımından, AB'nin nihai çı-
karlan bağlamında, iki ülke ara-
sındaki Türkiye lehine olan kıyas-
lanamaz üstünlüktür.
Bütün bunlara karşın AB, Hel-
sinki'den sonra yeniden ele ge-
çirdiği ve bir zamanlar Türkiye ta-
rafindan askıya alınmış olan siya-
sal diyalog ortamını kullanarak
Türkiye'ye çeşitli baskılar uygula-
maya kalkmaktan ve karşılana-
maz talepler ileri sürmekten geri
kalmamaktadır.
Daha önce de sözünü ettiğimiz
gibi, Türkiye, kendi üzerine dü-
şenleri eksiksiz yerine getirmenin
ötesinde, kendi cumhuriyetinin il-
keleri ve temellerine, toplumsal
düzenıne ve Ege ve Kıbns gibi ko-
nularda kendi ulusal çıkarlarına
zarar verecek hiçbir ilave talebi
karşılayacak durumda değildir.
Türkiye bu durumunu AB'ye çok
açık ve kesin bir dille anlatmalı,
bunun için gerekirse adaylık sta-
tüsünü ve GB sürecınin ışleyişini
ciddi bir biçimde ve yeniden de-
ğerlendirmekten kaçınmayacağı-
nı ve yine gerekirse her ikisinden
de vazgeçmeyı göze alabileceği-
ni AB'ye bildırmelidir.
Görüldûğü gibi, ne kadar karma-
şık bir yapı izlenimi verse de as-
lında, biri hariç tüm unsurlan dı-
şında birer parametre özelliğine
sahip bu sistemin nasıl gelişece-
ği ve bu sıstem içinde mevcut so-
runlann ne şekilde çözümlenece-
ği, sistemin tek değişkeni olan
Türkiye'nin yaklasımına ve politi-
kalarına bağlıdır. Ipin ucunu elin-
de tutan Türkiye, bu oyunun ye-
gâne belirteyicisi konumundadır.
Türkiye bu gerçeği iyi anlamalı ve
de gereğıni yapmalıdır. Türkiye bu-
nu başardığında kazanan yalnız-
ca Türkiye değil, ilgili tüm taraflar
ve kesimlerie birlikte banş, dost-
luk ve işbirliği; kazanan, ilgili tüm
insanlar ve insanlık olacaktır.
Kaynakça: 1) özkan, I. Reşat; 'Dış
Politika; Dış Kapının Dış Mandalı',
Çınar Yayınlan, Şubat 1997, 2. Ba-
sım.
2) Özkan, I. Reşat; 'Küresel Çıkar
Oyunlan İçinde Türftiye'nin Dış Poli-
tika Sorunlan', Ümit Yayıncılık, Ma-
yıs 1999
3) özkan, I. Reşat; 'Insan ve Siya-
set Üzerine Denemeler', BoyutKitap-
lan - Dûşün Yazılan Dizisi, Eylül 1999.
4) Özkan, I. Reşat; 'Uzun Ince Bir
Düşünce', Çınar Yayınlan, Kasım
1997.
5) özkan, I. Reşat; 'İki Kıyıdan
Ege'ye Bakış (1-2), Cumhuriyet, 20-
21 Temmuz 2000.
İİttİ