Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
1 2 AĞUSTOS 2000 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA
17
Anadolu
inançlam
Anadolu Erenleri Kültür ve
Sanat Vakfı (ERVAK), 23-28
Ekim 2000 tarihleri arasında
Ürgüp'te "Uluslararası Anadolu
Inançlan Kongresi"n\
d üzenleyecek.
Kongre iki bölümden oluşacak.
llk bölümde Türkiye ve
dünyadan katılacakdin
adamları görüşlerini
açıklayacaklar. Ikinci bölümde
de yurtiçi ve dışından katılacak
bilim insanlan Anadolu
inançlarına ilişkin araştırma ve
faildirilerini sunacaklar.
Bu çerçevede Türkiye'den 68,
yurtdışından da 10 uzman, din
adamı ve bilim insanı;
Yezidilerden Alevilere,
Süryanilerden Kibele'ye, halk
inanışlannda şamanist
etkilerden Hitit geleneklerinin
Anadolu inançlanna
yansımasına, güneş duasından
Hazreti Ibrahim'e degin birçok
konu kongrede tartışılacak,
irdelenecek.
ERVAK Başkanı Yusuf Dağ,
kongrenin amacını şöyle
özetliyor:
"Göçebelikten yerieşik tanma
geçişin anayurdu, medeniyetin
beşiği, tarihin mekiği Anadolu
coğrafyası, yakın çevre ve
komşulanyla biriikte çeşitli dil
ve kültürierin ortak kaynağı,
çeşitli inanç sistemlerinin
buluştuğu, savaştığı, uzlaşıp
yüzyıllar boyunca banş içinde
yaşadığı eşsiz bir tarih ve
uygartık müzesidir. Biz bu
müzenin kapısını açıyor ve
insanlan içeh buyur ediyonjz."
kansu@cumhuriyet.com.tr.
ISIK KANSU
50 yıllık yolKöy Enstitülerinin kuruluşunun 60. yılındayız.
Bir Köy Enstitülü yazann, Mahmut Makal'ın
köy gerçeğini tüm yalınlığı ile anlattığı "Bizim
Köy" kitabının yayımlanışının üzerinden de
50 yıl geçti...
Bir başka Köy Enstitülü öğretmen Dursun
Kut'un "60 Yılda Basında Köy Enstitüleri"
adlı derlemesi de geçen günlerde kitaplaştı.
Kitaptaki seçkiler arasında yer alan Falih
Rıfkı Atay'ın 26 Şubat 1950'de Ulus
gazetesinde çıkmış "O Köy" başlıklı yazısı,
"Bizim Köy" üzerine. Şöyle diyor Falih Rıfkı:
"Politika edebiyatımıza 'Dogu'yu
kalkındırmak' diye birsöz kanştı. Bu, işte bu
köyü ve onun binlerce benzeherini
kurtarmak, ölümden, açlıktan, hastalıktan,
yoksulluktan, kara görenekler ve gülünç
masallardan kurtarmak demektir. Biz, bu
köyü düşünüyoruz. Bu köye acıyoruz. Bu
köyün bizim gönlümüzde ve kafamızda yeri
vardır. Bu köy, bizim can acımızdır. İşte
babalanmızdan ve yakın uzak dedelerimizden
farkımız! Onlara göre bu halk insandan bile
sayılırmı idi, sayılmaz mı idi, biraz
düşününce kafamızda bile buluruz. Ama
bunlar şimdi bizim vatandaşlanmız,
kardeşlerimiz, analanmız ve babalanmızdır.
Şimdi merhametimizi azim, karar ve irade
kuvvetlerimizle yoğurmak, ufak büyük en iyi
idare ve eğitim adamlanmızı, en iyi
ziraatçılanmızı ve mühendislerimizi, inkılap
neslinin bütün çiçeklerini vatanın bu parçalan
üstüne dağıtmak sırasıdır.
Eğer demokrasi, memleketin ve cemiyetin
geriliği üzerinde hakiki bir seferberlik
sağlayabilirse, onun belki de en büyük hayn
ve mucizesi bu olurdu. Şurası da hatınmızda
olsa gerektir:
Bizim Köy devletsiz kalkınamaz. Bizim Köy,
ancak devletçilik ve halkçılığımızın birleşerek
ve kaynaşarak kurtanlabileceği şartlar
içindedir."
Aradan 50 yıl geçmiş. Köy Enstitüleri
kapatılmış, bırakın Doğu'yu, ülkeyi
kalkındırmak sözü bile politik
edebiyatımızdan çıkmış, Bizim Köy'ün yazan
Mahmut Makal yıllarca baskı görmüş,
sürülmüş. Kara görenekler, mezaıiık haline
getirilen evlerin bahçelerinden çıkarılan
karabasana dönüşmüş, yoksulluk almış
yürümüş, reform adı altında tarım
çökertilmeye başlamış, sosyal devlet
küçültülmüş, halkçılık "popülizm" diye
aşağılanır olmuş.
"Küçük Amerika olacaktık" ya, 50 yılda
alabildiğimiz yol bu. Başımızdakiler de hâlâ
aynı yolun yolcusu...
Tanm desteklemeleri kaldınfıyor,
tanm satış kooperatifleri tasfiye
ediliyor ve tanma girdi sağlayan
TÜGSAŞ ve İGSAŞ işletmeleri •
özelleştirilmek isteniyor.
Açıkçası, tanm taammüden
öldürülüyor.
TÜGSAŞ'ın üretim kapasitesi
1.7 milyon ton. Bu rakam,
Türkiye toplam gübre
kapasitesinin yüzde 29'u
demek. İGSAŞ ise gübre
sektöründe en önemli
ürünlerden biri olan "üre'nin
Türkiye'deki üreticisi. Yıllık
üretim kapasitesi 561 bin ton.
İGSAŞ'ın toplam gübre
Tanm taammüden öldüpülüyor
kapasitesi içindeki payı yüzde
12, azotlu gübre kapasitesi
içindeki payı ise yüzde 21.
Petrol-lş Sendikası, TÜGSAŞ ve
İGSAŞ'ın satılmasının getireceği
sorunlan belirlemiş:
- Piyasa koşullan altında kânn
temel alınması nedeniyle reklam
ve pazahama imkânlannın yanlış
gübre kullanımını özendirmesi
sonucu verimsizlik, kaynak israft
ve çevre kihiliği artacaktır.
- Üretim-ithalat-depolama-
dağıtım ve tüketim zincirinde
özel sermayeli kuruluşlar
tekelci hâkimiyet kurarak
normal kânn ötesinde
tekelci bir kâr elde etme imkânı
bulacaklar, kaynak dağılımı
bozulacaktır.
- Tanm topraklan, en uygun ûrün
yerine, tanm tekellerinin,
ithalatçılann belihediği ürûnlere
tahsis edilecek, ideal ürün
bileşimi bozulacaktır.
- Tanmsal çevre koşullan
bozulacak, pahalı girdiler
nedeniyle üretimin
yapılamaması sonucu birçok
alan ekonomik verimini
yitirecektir.
- Sektörde, kamunun fiyat
düzenleyici işlevi sona erecektir.
* - Tanmsal kredi pahalı hale
gelecek, çiftçiler ağır borç yükü
altında ezilecek, tefecilerin
insafına terk edilecektir.
- özelleştirme sonucu,
istihdamın daralması,
sendikasızlaştırma ve ücretlerin
düşmesi tehlikesi, özel
sermayeye ait gübre
fabrikalanna da yansıyacaktır.
Petrol-lş'in sıraladığı sakıncalar
uzayıp gidiyor. Dinleyen kim?
ISSIZ ODA YAZILARI
VEDAT ÖZDEMİROĞLU
'Simon her şey, Garfunkel hiçbir şey!'
Cumhuriyet'in kultür sayfasın-
da, 6 Ağustos Pazar günü, Ömer
Ural imzalı "Çizgilerie Sergüzeşt-
i Press Bey" başlıklı bir yazı ya-
yımlandı. Yazı, Latrf Demirci'nin
Yapı Kredi Yayınlan'ndan yeni çı-
kan "Press Bey" kitabı üzeriney-
di. Okumayanlar için bu yazıdan
bazı bölümleri aktarmak iştiyo-
rum: "...LatifDemirci adı ile ilkkez
12 Eylûl'ün boğucu ortamında
Behiç Pek /Ve biriikte yarattığı,
KSırgır'ın neredeyse kendisi kadar
önemli tipi, 'Muhlis Bey' aracılı-
ğı ile tanıştım. Şimdi Latif Demir-
ci, Behiç Pek dediğime bakmayın,
o zaman kimse soyadlannı bil-
mezdi. Behiç-Latif'ti onlar ve Gır-
gı?ın dev ımzalan arasında kısa sû-
rede iıvrilip kendılerinikanrtlamış-
lardı. (...) Muhlis Bey hem okunur
hem de tartışılırdı; 'Çizgiler La-
tıf'in olduğuna göre, olağanüstü
esprileri demek Behiç buluyor'
diye. Çoğunluk Behiç7 ikilinin sü-
rükleyicisi göriırdü. Dünyadaki
tüm önemli ikililerin tartışılan yö-
nû BeNç-Latif'te de ortaya gkmış-
tı. Tıpkı Simon-Garfunkel gibi,
Metin Akpınar-Zeki AJasya gi-
bi. İkililerin ortak başanlarına rağ-
men hep beyinleh kemiren birso-
rudur 'hangisinin daha iyi' oldu-
ğu. Bunu ise ancak aypldıklann-
da anlayabiliyoruz. Verriğim ömek-
lerden Paul Simon 'un herşey, Art
Garfunkel'in hiçbirşeyolduğu or-
taya çıktı.(...) Konumuz ikiliden
Behiç Pek de karikatür çalışma-
lannı başan ile sürdürüyor, izliyo-
rum, ama LatifDemirci daha çar-
pıcı diyorum. Press Bey, böylece
20 yıl önceki sorunun cevabının
Behiç-Latif değil, Latif Behiç ol-
duğunu gösterdi.(...)"
Sayın Omer Ural, size bu yazı-
nızla ilgili birkaç sorum var
1 - Bir sanatçıyı överken (ki La-
tif Demirci o güzel çizgisiyle öv-
güye layık bir sanatçıdır), bir baş-
ka sanatçının değerini azaltır ni-
telikte tavır takınmak size de
"ham" bir mantık gelmiyor mu?
2- Behiç Pek'in de, Latif Demir-
ci'nin de "Ben daha iyiyim" gibi
bir iddiası yokken, durduk yerde,
elmayla armutu karşılaştınr gibi,
Gırgır ekolünün bu iki önemli mi-
zahçısını karşılaştırmak ne kadar
doğru? Çocukluğumuzdaki o sı-
kıntı veren "Anneni mi çok sevi-
yorsun, babanı m/"şeklindeki ge-
reksiz sorunun yarattığı elektriğe
benzemiyor mu bu tuhaf karşı-
laştıımanız?
3- Madem Behiç Pek'in çalış-
malannı izliyorsunuz, her hafta
"olağanüstü esprilehyle" Muhlis
Bey'in devam ettiğini görmüyor
musunuz, Muhlis Bey'den niçin ar-
şivlerde kalmış birtip gibi bahse-
diyorsunuz?
4- "Her şey" dediğiniz Simon,
"hiçbirşey" dediğiniz Garfunkel'le
niçin ikiliydi? Zorla mı çajıştı? 'Her
şey" olan, diğerinin "hiçbir şey"
olduğunu anında anlamaz mı?
5- Herkonuda bilgilisiniz, Beh-
zat-Süheyl Uygur çiftinin duru-
mu nedir?
Bizi Büyütenler
Neşet Ertaş
Geçen gün, iki yaşındaki
oğluma CD'lerle oynadığı için
kızarken, aklıma, çocukken
45'lik plaklannı yeıiere serip
oynadığım zaman babamın
bana kızması geldi. O plak yı-
ğınının içinde Neşet Ertaş'ın
tüm plakları bulunuyordu. Ai-
lece "Muharrem Ertaş'ınyadi-
gânnı" dinlerdik. Neşet Ertaş
ezgileri içimize işieyerek büyü-
dük. Ve ben geçen akşam
Açıkhava Tiyatrosu'nda "ef-
sane'yi gördüm. Sazın keyfi-
ne vardım. Üstadm elleri, o gü-
zeltm, vefalı alete her doku-
nuşunda çıkan sesler, bozkı-
rm tarialanna serpilen bugday
taneleri gibiydi. Onlar kadar
hayattan, sahici, onlar kadar
umut dolu. imaj nedir bilme-
yen o gönül adamının sıcacık
yorumundanAcem Kızı'nı, Tat-
lı Dillim'i, SeherVakti'ni veda-
ha birçok türküyü keyifli bir
hüzün içinde hep beraber dîn-
ledik. O ne kadar "Gonüllerh
nizin hizmatçısıyım" dese de
gönüllerimizde apayn bir yeri
var. (Aynca, yakın zamanlatda
yine Açıkhava Tiyatrosu'nda
tzlediğim "Stamp" gösterisi ile
Erkan Oğur-lsmail Demira-
oğlu" konseri seyirci olarak
çok keyif veren etkinliklerdi.
Yaz gecelerinin güzelliği bir
başka!)
Tribün Notları!
Salı akşamı, Inönü Stadyu-
mu'nun kapalı tribününden Be-
şiktaş-Lokomotif Moskova ma-
çını ızledim. 3-0'lık sonuç, tabii ki
Avrtpa'da başanya hasret biz
Beşktaşlılar'ı coştuımaya yetti.
Maçn teknik analizini yazan yaz-
dı ZEten, ben tribünden ilginç not-
lar aktaracağım. Stada maçın
başamasına az bir süre kala gir-
dim Sahada ısınan kırmızı forma-
lı tatımı, önce L. Moskova san-
dım sonra dikkatli bakınca "bi-
zjmk/er"olduğunu gördüm. Açık-
lamîgecikmedi, seyircilerden bi-
ri "Lokomotif Moskova, sadece
beyız forma ve beyaz şortla gel-
miş.oyuzden Beşiktaş'aaparto-
patrmrnızı forma bulunmuş!" de-
di. Hep hayret ederim, tribünde
bu tp "herşeyianında öğrenen"
adanlara. Ne zaman bilgi alırlar,
kimden öğrenirler bilinmez. Böy-
le aiamlar, herfutbolcunun hak-
kırxa da geniş bilgiye sahiptir.. fut-
bolî nerde başlamış, hangi semt-
te cturur, aile durumu vs... (Aynı
proile, askerde de rastladım. Da-
ha gittiğimiz gün, sivil kıyafetler
içinde "Binbaşı çok sert, albay
iyiadam" yorumlan yapanlar var-
dı! Yahu ne zaman öğrendin, be-
raber gelmedik mi? Bunlar çözül-
mesi zor adamlardır.)
Maçta bir ara, rakip takım teh-
likeli bir atak yapınca herkes he-
yecanla ayaga fırladı. Hemen önü-
müzdeki polis memurundan şu
cümle geldi: 'Meraketmeyinbey-
ler.. Beşiktaş halleder, Beşiktaş
halleder! Otunın!"
Skor 3-0 olunca, coşku tava-
na vurdu. Bu sırada açık tribün-
den "Münch!.. Münch!.." teza-
hüratı yükseldi. Münch'ü "üç"
sanan bir kapalı tribün seyircisi-
nin "Ne üçü kardeşim, 3-0olmuş
zaten, 4 diye bağırsanıza" diye
çıkışması da apaynydı. "Onlar 3
demiyolar, Münch diyolar" uya-
nsı üzerine, seyirci "Haa, tamam
o zaman" dedi ve yerine oturdu!
Her ne kadar, kötü deneyimlerimiz
olsa da, bu sefer turu geçeriz.
Çünkü aksini düşünmek bile is-
temiyorum!
KİM KİME DUM DUMA BEHİÇAK behicak@hirk.net
ÇtZGtLİK KÂMİL MASARACI
HARBİ SEMİH POROY semihporoy@yahoo.com
BULUT BEBEK MRAYçtFTçi
TARİHTE BUGÜN MÜMTAZARIKAN 12 Ağustos
THOMAS MANN
19SS'TE 8U6ÛN, ÛMLÛ ALMAN YA2ARI THOMAS
MANN, ZÛefCHTS ÖU>Ü. IfARUKU BÎK AÎLE-
PEN GELOtSîHDeN,ÇOCUKLU6UNDA /Yt ÖĞ-
RENİM GÖGMÛŞ, AMA 8AŞASIÖLÛP OUfiUMlA
13Oİ'De İUİ ÖNEMU YAPlTl *BUDOEN8MOO*ZA£I
YAZOt. BURJUVA AHiM/NA VE AUŞKANLIKLA-
RlNA KA/ZÇI OIAAIA4AH/V, BU ROA*ANDA,ç6-
/rfiV BİR BURJUVA AİLESİNİANLAT/yORDU.
HÎTLBR'l'fiJ ÎKT/PAJZA GEL/ŞİYL£ ruGTDl-
ŞINA Ç/KAR/LAN VE VAmNOAŞUKlAN ATt-
LAAl YAZAfi, İSVÎC*E'Y£, SONRA ~ * "'
YA eirrf. ÇA5W OUYLA&AM <4<
GETİRMEK AMACIYL4 ÇOK ESACİ _
AUP YBNİOEN fŞL£Of.(YUSUF VB KARDEfLERİ
GÖRÜŞ
EMİN GÜRSES
Sevr Yağması: PKK
Kalmadı, Daşnak Verelim
80 yıl önce, 10 Ağustos 1920'de Istanbul'da Da-
mat Ferit hükümeti emperyalizmin Sevr yağması da-
yatmasını imzalamıştı. Bundan bir yıl önce Mustafa
Kemal Paşa ve arkadaşları Erzurum ve Sıvas'ta Ana-
dolu'nun kurtuluşu için aldıklan kararlan uygulamaya
geçirmiş, Ankara'da Meclis'in açılışını tarnamlamış-
lardı. Mustafa Kemal, 1918 Mondros Ateşkes Antlaş-
ması ile cesaretlenen Ermeni Daşnak çetelerin Türk-
lere saldırdıklannı, 1920'de bunun dayanılmaz bir dü-
zeye ulaştığını ifade ediyordu. Bolşeviklerin iç savaş-
la meşgul olduklan, Anadolu hareketinin emperyalist
dayatmalara karşı toparlanmaya çalıştığı bir dönemi
fırsat bilen Erivan'daki Daşnak hareketi, kurulduğun-
dan bu yana, Rosa Luxemburg'un da belirttiği gibi
"insanlan militarize etmekle", Türkiye 'nin içlerine doğ-
ru askeri saldınlann hazıhanmasıyla, ülkeye silahların
getirilmesiyle, Tün\ biriiklehne karşı saldınlann yönlen-
dirilmesiyle ilgilenmiştir".
Ermenistan'da ve Batı'da Daşnak geleneği etkinli-
ğini sürdürüyor. Sevryağmasının 80. yılında Erivan'da
"Anavatan-Diaspora Komitesi", Erivan Ulusal Bilim-
ler Akademisi'nde bir toplantı düzenledi. Toplantıda
konuşan Doğu Çalışmaları Enstitüsü Direktörü Niko-
lay Hovannasyan, Sevr ile Erzurum, Van. Bitiis ve Trab-
zon'un (Karadeniz'e çıkış yolu sağlamak amacıyla)
Eımenistan'a verileceğini belirtiyordu. Bunun gerçek-
leşmesi için çaba gösteren zamanın ABD Başkanı W.
VVilson'dan öygüyle söz edilmiş, hareketin amacın-
da bir değışiklik olmadığı gösterilmıştir. A. Lalayan da
1936'da yazdığı bir makalesinde Daşnak hareketinin,
*Anadolu 'nun birkısmını da ıçine alarak Akdeniz'e ka-
daruzanan ve SovyetlerBirliği'naen bağımsızlığı amaç-
layan bir Ermenistan kurmak için organize olduğu'nu
belirtiyordu.
Erivan'daki komite Sevr'i, Ermeni diplomasisinin
kesin birzaferi olarak nitelendirdi. R. Hambartsumi-
yan, Sevr'in Ermenistan'ı ilgilendiren, Türkıye'nın do-
ğu ve güneydoğusunun önemli bir kesıminde Erme-
nistan kurulmasını öneren maddelerinin Bolşevikler-
le Türklerin gizli görüşmeleriyle geçersiz kılındığını
söyledi. Bunu ABD'de sayılan bol olan Ermeni tarih-
çilerinin en önemli isimlerinden biri kabul edilen R. H.
Hovannasyan da 1973'teki bir makalesinde iddia et-
mişti. Fakat Bolşevik tarihi konusunda en önde gelen
isimlerden biri olan E. H. Carr "Bolşevik Devrimi" ad-
lı araştırmasında bu tür iddialann sağlam bir temele
dayanmadığını yazmıştır.
A. M. Elçibekyan, Bolşeviklerie Kemalistlerin işbir-
liğinin Kafkasya'da Ingiliz planlarını bozacağını düşü-
nen Ingiltere'nin, Kemalist hareketin daha doğuşun-
da bastınlması için Daşnakların ajan olarak kullanıl-
dığını belirtmektedir. Ingiltere'nin tüm çabalan ve Daş-
naklann saldırılanna rağmen Bolşevik-Kemalist ışbir-
liği başanlı olmuş. Ingiltere'nin kuşatmasına karşı hem
Rusya'nın güneyi güvenceye alınmış hem de Anado-
lu kurtuluş hareketinin doğu kanadı rahatlamıştır.
Erivan'daki toplantıda alınan bir kararda ise Sevr'in
Kürt devleti kurulmasıyla ilgili kararının Ermenistan'ın
bölgesel etkinliğini arttıracağı ifade edıldikten sonra
Ermenistan'la ilgili maddelerinin 'Enrneni Davası' için
uluslararası toplumun gündeminde tutulması istendi.
Ingiltere'de çıkan 5 Ağustos tarihli 'The Independent'
gazetesinde Robert Fisk adeta bu çabanın başansı-
nı göstenrşekildeTürklere-Müslümanlara hakaret et-
mek için özellikle hazırianmış bir yazı yazdı. Fisk'in ya-
zısı, Türk düşmanlığını kendisine akademik görev
edinmiş ve bu çabasıyla Ermeni diasporasından ödül
de almış olan C. Walker'ı bile geride bırakacak ka-
dar kinle dolu.
Fisk, Türkiye'ye giden Ingiliz turistlere Izmir'de Er-
menilenn nasıl katledildiklerini, Ingilizlerin tatil yaptık-
lan Izmir sahillerindeki kumsallann Ermeni kanlanyla
nasıl sulandığını anlata anlata bitiremiyor. Izmir sahil-
lerinin Ermeni kanlanyla yıkandığı haberi herhalde
Fisk'e Ermeni diasporasının tarihçi akademisyenlerin-
den gelen yeni bir buluş olsa gerek.
Daşnak milliyetçileri, varlıklarını Türk düşmanlığı
üzerine inşa etmişlerdir. Batı'daki Ermeni diasporası-
nın bir kısmını da kiralanmış kalemler sayesinde düş-
manlığı körükleyerekyanlarındatutabilıyorlar. Özellik-
le dedeleri Lübnan kökenli olan, ABD'de ve Kanada'da
yaşayan üçüncü-dördüncü nesil Ermeni gençler bu
çaba için kullanılmaktadır. Ermenistan'da yoksulluk-
tan onbinlerce insanın Batı'ya ve Rusya'ya göç etme-
si bunları ilgilendirmiyor. Türk düşmanlığı tüccarları-
nın yeniden canlandırmaya çalıştıklan Sevr yağması
taleplerine Rsk gibi, Lord Gladstone'un Türk düşman-
lığının yeni kalemşorian destek vermektedirier.
Yüzbinlerce Azeri, Rus destekli Ermenistan saldı-
nlan karşısında Karabağ'dan ve Karabağ ile Ermenis-
tan arasındaki Azeri topraklanndan kaçarken Indepen-
dent gazetesi bunu birkarikatürie "1915'te TürklerEr-
menileri katletti, şimdi de Azeriler Ermenileri katledi-
yor" diye göstermişti. 'The Guardian' gazetesine al-
tematif olarak ortaya çıkanlan bu gazetenin artcasın-
da Türk düşmanlığı yapılmasına yeşil ışık yakan birileri
var. Sevr yağmacılan boş durmuyor.
E-mail: emingurses(â yahoo.com
Fax: 0212 513 85 95
BULMACA SEDAT YAŞAYAIV
1
2
3
4
5
6
7
8
9
1 2 a 4 5 6
~n ITI
|
Nnı n ı
8
I
•İ
9
1 2 3 4 5 6 7 8 9
SOLDANSAĞA:
1/ Bir dık üçgen-
de, dık açının
karşısında bulu-
nan kenar. 2/
Katma, ulama...
1967-1971 yılla-
n arasında Istan-
bul'da yayımla-
nan sosyalist der-
gi. 3/ Italya'nın
enuzunıraıağı...
Bir süs ve gölge
ağacı. 4/ Vila-
yet...Notadadu-
rak işareti. 5/ Yapraklann-
dan yeşil boya çıkanlan -|
bir bitki 6/ Bilinç... Ma- 2
li'nin başkenti. 7/ Her- „
hangi bir sanat yapıtında
işlenenkonu... Yardımis- ^
tendiğinianlatanbirsöz- 5
cûk. 8/ Asya'da bir ır- 6
mak...Erkeklığinigider- 7
me, iğdiş etme. 9/Şarkı- g
yı gûzelleştırmek ama-
cıyla yapılan sûslemele-
re ve bu süslemelen icra edebilen sese venlen ad.
YUKARIDAN AŞAĞIYA:
1/ Varsayımsal. 2/ Uluslararası Çabşma Orgütü'nün sim-
gesi... Kürkü değerli bir yaban kedisi. 3/ Panama'nın pla-
ka işareti... Kalın bükülmüş sicim... İnce ve uzun metal
çubuk. 4/ Düz ve geniş arazi... "Kimine bir — vermez
giyesi / Kiminin atına atlas çul eyler" (Yunus Emre). 5/
Özellikle Meksika'da yaygın sert bir içki... Rütbesiz as-
ker. 6/ Balık avlamakta ya da yük taşımakta kullanılan
büyük kayık. II Kuran'da bir sure... Camide namaza kalk-
makiçin okunanezan. 8/Ordu'nun bir ilçesi... '"Biz kim-
seye kin tutmayız / — âlem birdir bize" (Yunus Emre).
9/ Havacılara gerekli bilgileri vermek ve gereğınde on-
lara yardım etmek için sürekli olarak okyanusun bir nok-
tasında duran gemi.
D
1
N
L
E
Y
1
c
1
E
L
A
•K
E
S
1
M
V
E
T
O
|
L
A
M
1
ş
N
O
R
K
E
L
•T
1
c
i
s
u
M
E
L
A
R
IB
A
L
E
|
A
S
M
O
R
•A
•H
U
Y
E
L
1
F
|
P
U
R
O
K
E
ç
T
s
A
Ğ
A
N