20 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
t tf SAYFA CUMHURİYET 31 TEMMUZ 2000 PAZARTESİ O L A Y L A R V E G O R U Ş L E R [email protected] i Kalkınma Planfrun Arka Bahçesi: İstikrar ve 'Reform'lar -1 <?• cÂ\Tn«r<rT •• * tur. Alınan önlemlerin Türkiyeekono- nı bu çözüme sürüklemiş, savunucu- kara paranın besledigi devasa boyı . Dr. Sİnan SONMEZAÜ Siyasal BilgilerFaHBIesi S ekizinci Beş Yıllık Kal- kınma Planı değerlendi- rilirken öncelikle sorgu- lanması gereken, Türki- ye 'de iktisat politikalan- na yön veren güçlerin bir kalkınma sorunsalına sahip bulunup bulunmadıklan ve "plan" kavramı- nın da Türkiye'nin oturtulduğu küre- selci "serbest" piyasa ekonomisi ek- seni ile uyumudur. Ihtisas komisyon- lannda oluşturulan görüşler Türkiye ekonomisinin piyasacı ekseni ile uyumlu olmadığı sürece geçerliliği- ni yitirmektedir. Bu durumda geriye kalan yalnızca piyasacı çözümlerin planlanması olabilir. Bu açıdan 1999 sonbaharında YA- SED'in Istanbul'dadüzenlediği "Tür- Jdye'nİD Yeniden Yapılandınlması ve Yabana Yannm Konferansn nda Dün- ya Bankası Başkan Yardımcısı J. linn'in değerlendinnesi Türkiye'ye göstenJen yolu çizmesi açısından önem taşıyor. Linn'in saptaması şöyle: "Yir- ml yıl önce başladığınız yolculuğun ikinci aşamasına geldiniz. Bu ikinci aşamada Türldye'nin gerçekieştirme- si gereken şunlar: Makro-ekonomik istikrar, shasi istikrar, sosyal sistemin refonnu. ikinci safhada işiniz zor, an- cak bükfimetin yapıSfl *e kurumsal değişfldikkrvspmakonusundakarar- h olduğunu görüyoruz ve buna inanı- yoruz.'' Bu görüş dışanda IMF, Dün- ya Bankası, uluslararası fon yönetici- leri, çokuluslu şirketler; içeride ise hükümet, büyük sermaye çevreleri, yazılı ve görsel medyanın büyük bö- lümü, bazı akademisyenler tarafindan paylaşılmaktadır. Yelpazeyi genişlet- mek olanaklı. Kısaca geçmişteki ve mevcut uygulamalardan şu ya da bu şekilde çıkar sağlayanlar. Meclis'teki muhalefeti de unutmamak gerekiyor. Gerek iktidarda bulunduklan dönem- deki uygulamalan, gerekse parti prog- ramlan ve mevcut konjonktürdeki ta- vırlan, farklı bir tepki beklenemeye- ceğini işaret ediyor. Bu durumda şu meşhur yirmi yıllık serüveni ve deva- mını sorgulayalım. Yirmi yılhk serûven Seksenlerin başında ve dönem bo- yunca alınan kararlan "büyükrefonn- lar" hatta "devrim"(!) olarak nitelen- diren, Türldye'nin 21. yüzyılın başla- nnda ileri sanayi toplumlannın arasın- da yer alacağûıı belirten zihniyetin, Nisan 1994 kararlan bir yana son ar- mağanı yeni bir istikrar paketı olmuş- r. Alınan önlemlerin Türkiye ekono- misi için son şans olduğu sürekli vur- gulanırken, aynı zamanda Türkiye'nin "parlakgeleceğr ve "önlenemezyûk- selişi"nın bu önlemler ve "refonn- lar"dan geçtiği, üstelik kısa sürede el- de edilen olumlu sonuçlann "mudze" olduğu söylemi de çeliskileriyle bir- likte karamizahın ötesine gecmemek- tedir. Neden mi kara mizah? Gerek IMF ile flört süreci, gerekse ekonomik göstergeler nedeni açıklıyor. 1994 krizini, stand-by anlaşmasını, REFAHYOL'un hayali iktisat politika- lannı geçelim... Anımsayahm, Ara- lık 1999 tarihinde IMF'ye "sumılan" (!) Niyet Mektubu ve hemen ardından imzalanan stand-by anlaşmasının ön- cesinde, Haziran 1998'de, dönemin hükümetinin hazırlayıp, açıkladığı "Ekonomik PoHtikalar Bfldirgesrne dayalı"Yakın İzleme AnlaşmasT IMF ile imzalanmıştı. Bu anlaşmayla hükümet IMF'den mali destek ıstemeksızın bu kuruluş tarafindan izlenip denetlenecek bir is- tikrar ve yaptsal dönûşüm programı- m, bu bağlamda "refonnlan" yürür- lüğe koymayı taahhüt etmiştir. Seksen- li yıllarda uygulamaya konulan dışa açık, "serbest" piyasa ekonomisi ek- senli "devrimd" modelin "başans" modelin mimarlan ve uygulayıcılan- nı bu çözüme sürüklemiş, savunucu- lar ise bu çözümün ne kadar gerekli olduğunu televizyon kanallannda, ga- zete-dergi köşelerinde hararetle sa- vunmuşlardı. Ekonomik tabloya göz atalım: Giderek büyüyen bütçe/kamu açıklan, giderek sınırlan genişletilen vergiden kaçınma ve büyük boyutla- ra ulaşan vergi kaçağı, yüksek düzey- de seyreden enilasyon, inişli çıkışlı kof bir büyüme, ihracatta değil itha- latta patlama, dış ticaret ve cari işlem- lerde açıklar, gelir bölüşümündeki eşitsizlikte uç noktalara ulaşılması, artan işsizlik, bilimde ve teknolojik gelişmede dünyada büyük atılımlann yaşandığı bir dönemde tekno-ekono- mik politikalann tasarlanması ve uy- gulanmasındaki ufuksuzluk, devlet borçlanmasına sırtlannı dayadıklan ölçüde yüksek kâr elde eden ve ger- çek bankacılık işlemlerinden uzakla- şan, bir bölümü batakçı olan özel ban- ka sayısında hızlı artış, imalat sanayi- inde üretımde değil, kârımn yüzde 87'sini kamuya verdiği borcun faizin- den ve repodan sağlayan büyük şirket- ler, özelleştirme ile belirli gruplara aktanlan rantta patlama. Tabloyu ta- mamlamak için rantın, ekonomik-ma- li-hukuksal denetım eksikliğinin, bu bağlamda giderek palazlanan her tür yasadışı faaliyetlerden kaynaklanan kara paranın beslediği devasa boyut- lara ulaşmış kayıt dışı ekonomiyi de dikkate almak gerekiyor. Tüm bu ol- gulan rakamsal olarak kanıtlamak için yayunlanmış araştırmalara ve bizzat devletin resmi kurumlarının (DPT, DÎE, Hazine Müsteşarlığı, Hazine Ba- kanlığı, Merkez Bankası) verilerine göz atmak yeterlidir. Bir ömek vere- lim; bağımsız araştırmacılann farklı yöntemler ve değişik yıllara ilişkin hesaplamalannda kayıt dışı ekonomi- ninüstsınınGSMH'nin yüzde 138'ine, DPT'ye göre de yüzde 40'ına (1998) ulaşmakta, bunun yansını da illegal fa- aliyetlerden elde edilen kara para oluş- turmaktadır! tlginç olduğu kadar şa- şırncı olmasına karşın tarnşılmayan bir olgu da, Merkez Bankası'nın ihracat resmi istatistiklerine "farari" bavul ticareti gelirlerini de katması ve say- damlık kavramının uluslararası eko- nomik-mali gündemin ön sıralanna çekildiği bir ortamda resmi otoritele- rin hiçbir sıkuıtı duymamalandır! Hu- kuksal platformdan eğitsel, kamusal, mali-ekonomik, sosyal ve siyasal plat- forma uzanan yelpazede anormalin "nonnallestirilnıesi" yeni yüzyıl ba- şmda Türk toplumunun en belirgin özelliği durumuna getirilmistir. Konu- yu "SerûveneYeni Halka"yla gelecek yazımda sonuçlandıracağım. ARADA BtR BEKÎ BARDAVÎD Doğu Yahudilerinin Dili ve Yazınları Kudüs Ibrani Üniversrtesi dört gün Konulara gelince, Osmanlı Impara- süre ile, 11-15 Haziran arası, dört yılda torluğu'nda konuşulan Yahudicelerdi bir gelenekselleşen büyük kuruttayı bir çoğunlukta. Türkiye'de azalarak konu- kez daha bu yıl da örgütledi. Kurultayın şulan Ispanyol Yahudicesi, Katalunya konusu '6. Uluslararası Sefarad ve Do- Ispanyolcası, Islam ve Yahudi dillerin- ğu Yahudilerinin Dili ve Yazınlan.' deki ortak sözcükler, Cervantes'in dev Dünyanın dört bir yanından gelen bi- yapıtındaki dil çeşitliliği, Ibrani Yahudi- lim adamlan, araştırmacılar, üniversite cesi, Karaylann dili, Selanik Yahudice- öğretim üyeleri, Kudüs Üniversitesi'nin si, Arap Yahudicesi veya Haketiya, Iran değerii üyeleri, bu buluşmada yerlerini ve Tacikistan Yahudiceleri, Latin Ame- aldılar ve Ibranice, Ingilizce, Fransızca rika'da Sefaradlann yerieşim odaklan, ve Yahudice olmak üzere kabul edilen Kürt Yahudileri ve kullandıklan dil, Ma- dört dilde bildiriler sundular. layalam veya Hint Yahudilerinin şarkı ve Bildirilerin çeşitliliği başdöndürücüy- müzik gelenekleri.. gerçekten usa ge- dü. Usa gelmeyen konular, hiç duyulma- len ve gelmeyen konular. dık araştırmalar dile gelmiş, kırk dokuz Bu arada bazı dinsel konular da ele konuşmacıya, dört gün süre ile önce- alındı. Ancak genelde dilbılimdi söz ko- den bilinen bir çizelge çerçevesinde her nusu ve tanhçilerden çok, dilbılimciler- biri yirmi dakıka konuşma zamanı ve on di çoğunlukta, Ibrani Üniversitesi'nin ba- dakikasorusormazamanıverilerekkür- samaklı mekânlannda. Bir süre, Os- süde kalmışlardır. manlı'da Ibrani, Latin ve Raşi abecesi Konular hep Osmanlı Imparatorlu- ile yayımlanan gazetelerden de söz ğu'nunyakınındanveyabirazuzağından edildi. geçiyordu. 11 Haziran açılış günü, Ku- Kudüs o hafta, çoğu yaz haftalan gi- düs Ibrani Üniversitesi'nin bir bölüm öğ- bi 38 dereceydi. Aslında üniversite çok retim üyeleri, rektör ve dekanlar açılışı iyi soğutulmuştu, ama sıcak yine de biz- onurlandırmışlardır. Bu insanlann yak- leri yerieştirdikleri otelden üniversiteye laşıktümüTürkbilimcileri,tarihçiler,Os- olan yolda güçlü bir biçimde hissedili- manlı ve Yahudi tarihi uzmanlandır. Ken- yordu. Ancak kongre çok ilginçti ve sı- di ülkemin geçmişini, mutlu, mutsuz, il- cağa kimse aldırmıyordu. ginç olaylan, kendim dinleyince hem Kırk dokuz kişi bu bilim odağında ha- bilmediklerime hayıflandım hem de çok zırladığı bildirisini ezbere yakın bir btçim- hoşlandım. de okudu, sonra da sorular soruldu, ba- Istanbul'un eski adıyla "Konstanti- zen ateşli tartışmalar oldu. Izleyenler nop/e" veya Ibranca "Kuşta" olarak anıl- çok değişik kesimlerden geliyordu ve her ması, "Smyrna" olarak söylenen Izmir, yaştan, öğrencilerden emeklilere vara- Selanik'in "Salonik" olarak çağnlması, na değin. Hafta bitiminde de bizler kırk Rodos, Kıbns, "Asiatic Turkey", Erme- dokuz konuşmacı, ülkemize kutlu ve nistan, Osmanlılann elinde olan Arap dopdolu olarak döndük, elbette bu dört ülkeleri, Yunanistan, vb... Bu adlar ben- yılda bir olagelen ve bu konulan içeren de çok heyecan uyandırdı, özellikle ül- kurultayın en ilginçlerinden birini sizler- kemden bu denli uzak olduğum için. le paylaşmak üzere. 21. Yüzyılda Kıbns Gerçeği DOÇ. Dr. HÜner T U N C E R Auhm Ümversitesi Uluslararası îlişkiler Bölümü Başkam ^ ^ ^ 1. yüzyılda Kıbns'ınöne- Rumlar tarafindan kasten ortadan dıklan belirli yetkileri ve görevle- ^ 1 mi, 20. yüzyıla kıyasla kaldınlmış ve eşitlik ilkesi bozul- ri ortaklaşa yürütmeyi onaylarlar. F Türkiye açısından daha muştu. Işte, o zaman diğer ortak Kıbrıslı Türklerin polıtıkası, ^ r mı azalmış olacaktır? olanKıbnshTürklerdekendihak- Kıbns'ta siyasal açıdân iki eşit ^m^ Türkiye, özellikle jeost- lannı korumak ve kendi rejimleri- halkın yaşadığı ve bunlann ken- ratejik konumu itibanyla, Kıbns'ın ni kunnak zorunda kaknıştı. di demokratik devletlerine sahip başka hiçbir ülkenin eline geçme- Kıbnslı Rumlann, galiba şu ger- olduğu yönündedir. Konfederas- sine kesinlikle göz yumamaz. çeği vakit fazla geçmeden görme- yonlar, devletleri, egemenlik hak- Yüce Atatûrk, genç subaylara leri gerekir: Onlar, Kıbns sorunu- lan ve yetkilerinden yoksun bırak- yaptığı bir konuşmasında söyle nu dünyayla değil, Kıbnslı Türk- mayarak birleştirirler. Federas- demişti: "Eğer Kıbns düşmanın lerle çözmek zorundadır. yonla yönetılen ülkelerde tek ulus eflerinegeçecekotursa,tümyolla- Dünya devletlerinin, Kıbns'ta söz konusuyken konfederasyon nmızın önü kesilmiş olur." Kıb- iki ayn devletin varlığını ve bu iki yönetiminde farklı ulusal devlet- ns, önıeğin, Yunanistan ın eline ayn devletin varüğını temel alan bir ler söz konusudur. Federasyon- geçecek olursa, Türkiye denizle- çözüm yolunu kabul etmeleri ge- larda tek bir egemenlik, merkezi reaçılamayacakve dünya devlet- rekmektedir. Başka bir deyişle, ve bölgesel otoriteler arasında leriyle iletişimi büyük ölçüde ke- dünya devletleri, Kıbns'ta iki ayn paylaştınlırken konfederasyonda, silecektir. Işte, özellikle Kıbns'ın halkı ve iki ayn devleti tanımalı- konfederasyonuoluşturanherdev- bu açıdan önemi, 21. yüzyılda da dır, eğer Kıbns sorununa kalıcı bir let kendi egemenliğini korur. sürecektir. çözüm bulmak ıstıyorlarsa. Görüşümüze göre konfederas- Kıbns, bir ulus-devleti değil- Kıbns Türkleri ve Türkiye açı- yon tezi, Kıbns'taki ortaklık ol- dir. Kıbns, uluslararası sözleşme- sından Kıbns sorununa çözüm gusunu yaşama geçirecek olan lerle kurulan bir devlettir. 1960 yolu, ancak iki egemen devlet te- başlıca çözüm yoludur. yılmda, Kıbnslı Türklerle Kıbns- melinedayananbirkonfederasyo- Kıbnsh Rumlar, bir çözüme ula- lı Rumlar arasında bir uzlaşma nun kurulrnasıyla bulunabilecek- şıbnadanönce AvrupaBirliği'ne sağlanmış ve adadaki iki halkın or- tir. Her iki devlet de, ne birbirini girmek istemektedir. Kıbns Rum taklığını temel alan bir devlet ku- temsil edebilecek ne de birbirini başvurusu ise AB tarafindan, Kıb- rulmustu. Ancak, Kıbnslı Rum- yönetebilecektir. ns hükümetinin başvurusu ola- lar ve Yunanistan bu çözüm yo- Kıbns Rum tarafinuı sürekli rak değerlendırilmektedir. Oysa lunu benimseyememiş ve adada iki olarak Kıbnslı Türkleri egemen- eşitlik sağlanmadan hıçbir çözüm toplum arasında çatışmalardöne- liği altına almak istemesi, ayn yolu yoktur Kıbns için. Önce bir mi başlamıştı. Kıbnslı Rumlann egemenlik kavramına dayanan çözüme ulaşılacak, ancak ondan tutumunedeniyle, Kıbns sorunu- konfederasyon tezini, Kıbnslı sonra AB'yeüyelik konusu tartı- nu çözme çabalan başansızlıkla Türklerin güvenliği açısından ka- şılacaktır. sonuçlanmıştı. çuıılmaz ve zorunlu bir seçenek Kıbns'taki her iki devlet de Kıbns sorununun çözümü iste- haline getirmiştir. AB'ye üye olmak istemektedir. niyorsa, öncelikle Türklerve Rum- Konfederasyonlan oluşturan Bizce, öncelikle bu iki devletin lar arasında bir denge kurulmah halklar, ayn ulusal benlikleriniko- bir konfederasyon çatısı altında ve ortaklık rejimi yeniden yaşama rurlar. Konfederasyonlan oluşturan birleşmesive ondan sonra AB'ye geçirilmelidir. Oysa ortaklık reji- halklar, birbirlerinin varlığını ve üyelik için başvurması, en doğru mi, Kıbnsh Türklerle ortaklık hak- siyasal egemenliğini kabul etmek- ve kalıcı çözüm getiren bir yol lannı tanımak istemeyen Kıbnslı le birUkte, aralannda kararlaşür- olacaktır. ayırma rma Hesabında 1 lirası olana da, 1 milyarı olana da aynı kaliteli hizmet. Tek bir imzayla, isteyen herkese aynı kaliteli hizmet, herkese Açık ürün paketi: Faiz veren vadesiz hesap. Borç veren, fatura ödeyen, kefil istemeyen kredi kartı. Küçük tasarrufa fon, repo, bono, vadeli hesap... Başka bir arzunuz? açık* bankacılıkAlo Açık: 444 0 330 Açık internet Şubesi: www.acik.com.tr Açık Bankacılık bir Garanti hizmetidir Türkiye Gazeteciter Cemiyeti'nin yayınladığı günlük Bizim Gazete Ülke sorunlanna ilişkin raporfarıyla, araştırmalanyta, köşe yazılanyla, tarafsız habefleriyle sivil toplumlann gazetesi. Düzenli okumak için abone olun. Tel: 0.212. 51108 75 CUMIURİYET'TEN ÖKÜBLARA ORHANERİNÇ Haddhıi Bildiren BHdirene Istikrann bu kadanna da pes doğrusu. Sayın Başbakan'ın "haddini bildirme" konu- sundaki duyariığmı, koalisyonun kimi bakanlan da parti aynmı yapmadan yaşama geçirme yanşında ön sırayı alıyorlar. Kısa süre içinde yaşadıklanmızı anımsayahm. Sağlık Bakanı Osman Durmuş (MHP), kendi- sini kapıda karşılamayan bir hastane başhekimi- ni "haddini bildirmek" için kapının önüne koyma- ya kalkıştı. Çalışma Bakanı Yaşar Okuyan (ANAP), Ekono- mik ve Sosyal Konsey'e katılmayan DİSK'e bağlı sekiz sendikanın toplu iş sözleşmesi yapma yet- kisini düşürüverdi. Oysa sendikalann üye sayıla- nnı belirleme çalışmalan yaklaşık beş yıl önce ya- pılmış ve bir türiü uygulamaya geçirilememişti. DlSK'in hükümete eleştirel yaklaşımıyla Konsey'e katılmamış olmasına Sayın Başbakan'ın tepkisi- ni, sendika yöneticilerini kabulüne ilişkin TV haber- lerinde izledik. Ve anladık.. haddini bildirme sıra- sı DİSK'e gelmişti. MHP ve ANAP'lı bakanlann tutumu ortaydayken DSP'li bakanlann suskun kalması doğrusu ayıp ola- caktı. DSP'den de "haddini bildirme"görevini Kül- tür Bakanı Istemihan Talay üstlendi. Bu kez sıra Istanbul Kültür ve Sanat Vakfı'na gelmişti. Muhtemeldir ki Vakıf Başkanı Şakir Eczaaba- şı'nın basına yaptığı açıklamada, "Başbakan'ın kendisine birbuçuk yıldır randevu vennediğini" söylemesinden rahatsız olmuş ve vakıfla imzala- nan protokolü iptal ettiğini söylemekzorunluluğu- nu duymuştu. Yapımı yıllardır sürüncemede kalan Ankara'daki Atatürk Kültür Merkezi'ni bitireme- mişlerdi ama, Ayazağa'daki Istanbul Kültür Mer- kezi'ni başanyla tamamlayabilir, üstelik uluslara- rası boyutta işletebilirierdi. 1998'in Nisan ayındaki ikinci aşama törenine de katılmış olan Talay'ın kimi iddialan var. İKSV yö- netimi de elinden geldiğince iddialan yanrtlamaya çalışıyor. Vakıf Başkanı Şakir Eczacıbaşı'nın iste- ği üzerine Sayın Cumhurbaşkanı'nın Devlet Denet- leme Kurulu'nu görevlendirecek olması, iddialann doğruluk derecesıni ortaya koyacak. 5700 kişiye aynı anda küftür ve sanat hizmeti ve- recek olan Merkez'de otopark, müzik kitaplığı, unlu yiyecekler, restoran, kokteyl salonu, sergi sa- lonlan olmasını nedense kültür bakanı yadırgıyor. Kültür Merkezi dağ başında değil ama, neredey- se dağın eteğinde, yani şehirden uzak bir bölge- de. Gidenlerin gereksinimlerini karşılamak da mer- kezi yaptıranlara düşüyor. Inşaatın metrekare maliyeti konusunda da Kül- tür Bakanı'nın eleştirileri var. Bayındıriık Bakanlı- ğı'nın birim fiyatlannı anımsatarak inşaatın maliye- tini yüksek buluyor. Oysa görüldüğü kadanyla İKSV "topal eşekle uluslararası kervana katılma" geleneğini yıkma çabasında. Sahne, ses, iç mimari, çevre düzenlemesi, kül- tür merkezi işletmesi ve proje yönetimi dallannda uluslararası uzmanlığını kanıtlamış altı yabancı ku- ruluş danışman olarak görev yapıyor. 1960'h yıllarda Istinye sırtlannda yapılması dü- şünülen "Istanbul Kültür ve Kongre Sarayı" ko- nusunda haber yazmış eski bir vilayet-belediye muhabiri kimliğimle ve sadece gazeteci olarak de- ğil bir Istanbullu olarak da hayallerimizin gerçek- leşmeyeceğinden korkuyorum. ••• F tipi cezaevlerini de sonunda körün filine dön- dürmeyi başardık. Tutsak saydıklan hükümlü ve tu- tuklular adına açıklama yapanlaria bir bölüm ay- dınlar bir yanda, diğerieri öbür yanda, kendi de- ğeriendirmelerini yetkililere ve kamuoyuna anlat- maya çalışıyorlar. Sonunda Nasrettin Hoca'ya döndük. Neredey- se kimi dinlesek "Sen de haklısın" demek duru- munda kaldık. Adalet Bakanlığı'nın bu işle görevli bir birimi var ama, bildiğimız kadanyla o birimin yetkilisi, uğra- şacak başka bir sorun bulmuş. Hoşlanmadığı ya- zarlan Basın llan Kurumu'na ihbar edip gazetele- rinin resmi ilan ve reklamlannın kesilmesi için ola- ğanüstü çaba harcıyor. Yurttaş olarak başvursa bir diyeceğimiz olamaz.. ama kendisini Adalet Baka- nı'nın yerine koyup, ihbarianna resmi göreviyle im- za atmasını anlamak kolay değil. • • • Basın, reklamcılık, halkla ilişkiter alanlanndaki du- ayenlerimizden birini daha yrtirdik. Dış politika ko- nusunda uzmanlaşmış ağabeylerimizden Ibrahim Çamlı, cumartesi günü aramızdan aynldı. Cum- huriyet'e de emek vermiş olan Çamlı'yı saygıyla anıyoruz. • önümüzdeki pazartesiye kadar gönlünüzce bir hafta geçirmeniz dileği ve saygılanmızla. [email protected]. İLAN TC DİKİLİ ASLİYE HUKUK HÂKtMLİĞt'NDEN EsasNo: 1994/63 Davacı Dikili Mal Müdürlüğû'nûn davah SS Demırkent Sahil Arsa Yapı Kooperati- fı aleyhine açüğı mal davasında Dikıh Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 3.7.1997 tarih, 1994/63 esas. 1997/176 sayıb davacının davasının reddine karan davacı vekili tarafin- dan temyiz edilmekle Yargıtay 1. Hukuk Dairesi'nin 9.2.2000 gün, 2000/885-1242 sa- yılı karan ile bozulmasına karar verilmiştir. Davah SS Demirkent Sahil Arsa Kooperatifî yetkilileri tüm aramalara rağmen bulu- namadığından Yargıtay bozma karannın gazete ilanı ile tebliğine karar verilmiştir. llanın gazetede yayımlandığı tarihten itibaren 7 gûn sonra Yargıtay bozma karannın tebliğ edilmiş sayüacağı ve tebliğ tarihinden itibaren 15 gûn içinde karar düzeltme ta- lep hakkının bulunduğu tebbğ yerine kaim olmak üzere ilan olunur 21 6 2000 Basın: 42934 -• ÎLAN TC ANKARA 22. ASIİYE HUKUK HÂKİMLİĞl'NDEN EsasNo: 1999/695 Davacı Nafı Şener tarafindan Ahmet Koç ve Mustafa Koç aleyhine 6 kilo 400 gram, yetmiş beş santım has altının aynen veya ödeme gûnündeki TL karşılığını oluşturan be- delden şımdılik 500.000.000.-TL'nin tahsilini istemış, davalılar Ahmet Koç ve Musta- fa Koç'un adreslen yapılan araştmnaya rağmen meçhul kaldığından, dava dilekçesinin ilanen tebliğine, duruşmanm 19.9.2000 günü saat 10.20'ye bırakılmasına karar veril- miş, beürtilen gün ve saatte bizzat dumşmaya gelmeleri veya kendılerini bir vekille temsil ettirmeleri, dava dilekçesi ve duruşma günû yerine kaim olmak üzere ilan olu- nur. Basın: 42882
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle