Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
31 TEMMUZ 2000 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA
J l i l V U i l U 1 V J J . / ekonomkacumhuriyetcom.tr 13
Otomotivci
hedef büyüttü
• İSTANBUL(AA)-
Yıllık 900 bin adedi aşan
dev ûretim kapasitesine
ulaşan Tûrk otomotiv
sektörü, bu yıl satış
rekoru kırmaya
hazırlanırken ihıacat
hedeflerini de büyüttü.
Otomotiv Sanayii Derneği
Yönetim Kurulu Başkanı
Ali Ihsan îlkbahar,
sektörün ihracatının 2003
yılından itibaren yılda 6
miryar dolan aşan bir
büyüklüğe ulaşacağının
tahmin edildiğini bildirdi.
Îlkbahar aynca, yıl
sonuna kadar otomobil
satışının toplam 450 bini
aşmasının beklendiğini ve
en parlak yıl olarak anılan
1993'ün aşılacağuun
tahmin edildiğini söyledi.
Tarımzirvesi
Tirkiye'de
• ANKARA (ANKA)-
"Avrasya'dan Afrika'ya
Tanm Bakanlan Zirvesi"
ile "Foodtec-2000
Uluslararası Gıda ve Gıda
Teknolojileri Fuan" bu
kez Türkiye'de
gerçekleştirilecek. Tanm
Bakanı Hüsnü Yusuf
Gökalp, bakanlık, BM
Gıda ve Tanm Teşkilatı
ve çeşitli üniversitelerin
işbirliği ile 13-16 Ekim
tarihlerinde Ankara'da
düzenlenecek fuara.
Türkiye'nin ticari
ilişkilen bulunan ve gıda
ürünleri ticaretinde
potansiyel pazar
konumundaki ülkelenn
katılacağını belirtti.
DTM: kıracat
gerüiyor
• ANKARA
(Cumhuriyet Bürosu) -
Devlet Istatistik Enstitüsü
(DlE), mayıs ayında
açıkladığı geçici verilerle,
ihracatta gerileme
yaşandığını ortaya koydu.
Ancak yıhn ilk dört ayına
ilişkin revize işleminin ve
ihracatçı birliklerine ait
mayıs-haziran verilerinin
ihracatta artışın devam
edeceğine işaret ettiği
belirtildi. Dış Ticaret
Müsteşarlığı'nın
değerlendinnesinde,
ihracattaki artışın yüzde
4.8, ithalattaki artışın
yüzde 37.6 olduğu
belirtildi.
Japonya'da mafl
skandal
• Ekonomi Servisi -
Japonya'da bankacılık
reformundan sonımlu
kuruluş olan Mali
Yeniden Yapılanma
Komisyonu'nun başkanı
Kimitaka Kuze, haksız
kazanç elde etmek
anacıyla görevini kötüye
kullandığı suçlamalan
karşısında istifa etti.
• Kuze'nin, özel
şirketlerden para aldığı
ortaya çıkanbnıştı.
Ortaya çıkanlan yeni
ilişkUer ışığında,
Başbakan Mori'nin
kendisini görevden
almaya hazırlandığınuı
anlaşıhııasıyla Kuze,
istifasını vermek
durumunda kaldı.
KaBtesiz üpün,
vizesiz yolcu1
• GAZİANTEP(AA)-
Adıyaman Ticaret ve
Sanayi Odası (ATSO)
Başkanı Zafer Ersoy,
"Kalitesiz ürün, vizesiz
yolcu gibidir. Kalite,
serbest dolaşımı
sağlayan, vize
gerektirmeyen
mühürdür" dedi. Türk
sanayicileri için kalitelı
mal ve hizmet üretiminin,
Avrupa Birliği (AB)
kapısında bir zorunluluk
haline geldiğini söyleyen
Ersoy, "AB sürecinden
kârlı çıkmak için
ürettiğimiz mal ve
hizmetin kalitesine çok
dikkat etmeliyiz" dedi.
GSM 1800 taslak sözleşme görüşmelerinin bugün sonuçlanması bekleniyor
4
Cep'ternızaheyecamANKARA (ANKA) - Ulaş-
tırma Bakanı Enis Öksüz, GSM
1800 taslak sözleşme görüşme-
leri çerçevesinde öngörülen sü-
renin bugün dolacağını belir-
terek "Yann (bugün) önemM bir
gün, inşallah müjdeli haber ve-
receğjz" diye konuştu. Ihalenin
ardından ortaya çıkan "kanşn-
ncdann" boş durmadıklannı
belirten Öksüz, "Tüm bunlara
rağmen lisansın ilk taksidi en
geç ağustos ayının sonunda Ha-
zine'ye girecek" dedi.
Bakan Öksüz, haziran ayın-
da bakanlığı ile lş Bankası-Te-
lekom Italia ortak girişim gnı-
bu arasında imzalanan "muta-
bakat metni" uyannca, GSM
1800 lisans devrine ilişkin tas-
• Lisansın ilk taksidinin en geç ağustos sonunda Hazine'ye
gireceğini söyleyen Ulaştırma Bakanı Enis Öksüz, ihalenin
ardından ortaya çıkan "kanştıncılann" bu sürede de boş
durmadıklannı ifade ederek "Tüm bunlara rağmen kuyudan
ayı çıkaracağız, bu işi sonuçlandıracağız" diye konuştu.
lak sözleşmenin en geç tem-
muz ayının sonuna kadar imza-
lanmasının öngörüldüğünü
anımsattı.
lş Bankası ve Telekom Ita-
lia'nın, ortaya çıkan sözleşme
taslağını yönetim kurullannda
tartışmak ve sonuca bağlamak
için süre aldıklarını belirten Ök-
süz, ortak girişim grubuyla bu-
gün sözleşme masasına otura-
caklannı "tahmin" ettiklerini,
ancak birkaç günlük gecikme-
nin de olabileceğini ifade etti.
Taslak sözleşmenin, imza-
lanmasının ardından Danıştay
ve Rekabet Kurulu'na gönde-
rileceğini anımsatan Öksüz, Da-
nıştay ve Rekabet Kurulu'ndan
sözleşmenin aynen geçmesi du-
rumunda ağustos ayı içinde ni-
hai imzaların atılabileceğine
dikkat çekti.
Ulaştırma Bakanı Öksüz, Da-
nıştay ve Rekabet Kurulu'nun
taslak sözleşmeye ilişkin gö-
rüşlerini, bir hafta ya da en geç
10 gün içinde oluşturabilecek-
lerini ifade etti.
'Kanşüncıları açıkJayacağurT
GSM 1800 lisans ihalesinin
ardından ortaya çıkan "kanşb-
ncılann" bu sürede de boş dur-
madıklannı ifade eden Bakan
Öksüz, "Tüm bunlara rağmen
kuyudan ayı çıkaracağız, bu işi
sonuçlandıracağız'' diye konuş-
tu. Imzalann atılmasının ardın-
dan "kanşoncılann'' kim ya
da kimler olduğunu kamuoyu-
na duyuracağını bildiren Ok-
süz. "Ülkenin çıkarianm kün-
lerin zedelediğini kamuoyunun
bilgisine sıuucağtz" dedi.
Baz istasyonlannın sağlığa
zararlı olduğu yönünde yürütü-
len u
kampanva"nın lş Banka-
sı-Telekom Italia gnıbunda "kay-
a " yarattığına da işaret eden
öksüz, grubun bu kaygısının da
giderildiğini belirtti. Baz istas-
yonlannın kurulması ve işletil-
mesiyle ilgili 35-40 gün önce
bir yönetmelik çalışması baş-
lattıklannı kaydeden Öksüz, yö-
netmeliğın yayımlanmasının ar-
dından baz kaosunun ortadan
kalkacağını sözlerine ekledi.
D Ü N Y A E K O N O M İ S İ N E B A K I Ş / ERGİN YILDIZOĞLU LONDRA ergin@ergin.demon.co.uk
ABD'nin kanarJlan atttnda yapılan Camp
David- II zirvesi, Ortadoğu banşına nihai
bir çözüm getirecekti. Böyte bir sonuç ver-
meden bittiği gibi, banş sürecini en azın-
dan bir süre için Barakın deyimiyle "bir
istikrarsızlık dönemine soktu."
'Zirve"nin 15 gün sürmüş olmasna rağ-
men başarısız olmasının güncel ve ta-
rihsel birçok nedeni var. Listenin başın-
daysa, Bill Clinton'ın kendine tarihte
bir yer bulmak (Nobel Banş Ödülü almak
gibi) kaygısıyla, Arafat'ın, "Diğer Arap
devletleri bir uzlaşmaya destek verme-
ye henüz hazır değil" uyansına rağmen
(Jarusalem Post 30/07) zirveyi zoria-
ması var. Bir taraftan, ABD tarafı, etkin
yayın organları zirvenin hemen ardın-
dan sistemli bir şekilde, Haaretz (lıbe-
ral) ve Jarusalem Post (muhafazakâr)
gibi Israil gazetelerinde bile görülmeyen
bir şidderte Arafat'ı suçlamaya başladı-
lar. Clinton "Israil'in daha önceki konu-
muna göre daha çok adım attığını" vur-
guladı. The New Republic'in baş yazı-
sına göre "Filistınliler ıkınci kez bir Filis-
tin devletini reddettıler... Barak bir Filis-
tin devletinin kurulmasını kabul etti, kar-
şılığında anlaşmazlığın bittiğine ilişkin
bir deklarasyon istedi, Arafat reddetti
"(27/07) Diğer taraftan, şöyle bir pers-
pektif de yayılıyor Zirvenin sonuç al-
maması banş sürecine zarar vermedi, ak-
sine zirve o giine kadar gündeme gel-
meyen tabu konulann (Kudüs'ün bölün-
mesi ve Filistinli göçmenlerin geri gel-
mesi gibi) konuşulmasına olanak sağla-
dığı için çok başanlı oldu.
Jarusalem Post'un bir yorumuna
göreyse durum açıkt: "Camp David
tûmüyle başansız, çünkû sonuç üretme-
di. Kimi ikincil başanlar, zirve olmadan
da gerçekteştirilebilirdi..." (Dantel Btoch,
30/07). Bloch'a göre herkes birbirini suç-
luyor ama aslında zirvenin başarısızlığı-
nın üç suçlusu var: Clinton, Barak ve
Arafat. Ama, "Arafat zirve için zamanı-
nın henüz uygun olmadığını" zaten baş-
tan söylememiş miydi?
Al Ahram VVeekty'de yayımlanan Mo-
hammed Sid-Ahmed imzalı bir başka
yorumdaysa iki ılgınç açıklama vardı:
Birincisi, zirvede Barak ve Arafat arasın-
daki uzlaşma zorluğu, aslında aralann-
daki farkın büyüklüğünden daha çok
kendi taraflanna acı ilacı içirebilmek için
daha fazla zaman kazanma kaygısın-
dan kaynaklanmış olabilir. Her ikisi de şim-
di eve döndüler ve taraftarlarını bir uz-
laşmaya hazıriıyoriar. Ikincisi ama daha
önemlisi: zirve nihai çözüm iddisına rağ-
men, bir ara süreç mantalitesiyle sürdü-
rüldü. Yalnızca ev sahibinin yaklaşımı
nihai çözüm ruh halini
yansıtıyordu. Halbuki,
objektrf koşullardan kay-
naklanan engeller tek bir
nihai zirvede çözülecek
cinsten değildi.
Camp David-n ve Barış Süreci'
• Camp David zirvesinin ardından şöyle bir
perspektif yayıldı: Zirveden sonuç
alınamaması banş sürecine zarar vermedi,
aksine zirve o güne kadar gündeme
gelmeyen tabu konulann (Kudüs'ün
bölünmesi ve Filistinli göçmenlerin geri
gelmesi gibi) konuşulmasına olanak
sağladığı için çok başanlı oldu.
dı. Chomski'nin Z dergisinde dile get-
rildiği gibi, ABD'nin sürekli olarak BM ka-
rariarını tanımamakta Israr etmesi, dip-
lomatik çözümleri engellemiş olması,
banş sürecinin ve Filistin halkının ısdı-
raplarının bu kadar uzamasında büyük
rol oynadı (27/07). Bu sırada israil işgal
edilmiş topraklan sistematik olarak Fi-
listinlılerin elinden alarak 200,000'dan
fazla yerleşimcinin mülkiyetine geçirdi.
1980'de bir İsrail meclis karan, Kudüs'ün
statüsünü asla hiçbir zaman tartışmaya
açamayacağını saptadı. Barak da bu
karan kabul ederek seçilecekti.
Oslo süreci
1990'larda Oslo süreci başladıgında,
Arafat, Batı Yakasının 3/4'ünün Israil'de
kalmasını, yerteşimcilerin ve Doğu Ku-
düs'ün Batı Duvan ve Yahudi mahallesi
gibi kesimlerinin israil hükümranlığı al-
tında kalmasını kabul etmişti. Oslo An-
laşmasına göre banş süreci sonuçlan-
masa bile Filistin 1999'da tek taraflı dev-
let ilan etme hakkına sahipti.
Camp David-ll'ye açılan bu tarihsel
koşullar, hem İsrail devletinin kurucu mi-
ti hem de Filistin milliyetçilığinin temel-
leri açısından, ideolojik düzlemde, çok
kesin uzlaşmazlık noktalannı da içeri-
yor. Yahudiler açısından, "kendi vaat
edilmiş topraklanna" nihayet döndük-
lerinde burada buldukları insanlar(Filis-
tinliler) yalnızca bir işgalci. Filistin milli-
yetçiliği açtsındanise İsrail bir işgalci: Gel-
miş Araptopraklannda birdevlet kurmuş-
tur. Bununla da kalmamış daha sonra sis-
temli olarak yayılmıştır. Bu birbirini dış-
layan iki yaklaşım bu şekilde kaldıkaç "ba-
rış süreci" tamamlanamaz!
Diğer taraftan, tarihsel koşullar bu iki
halkı ekonomik ve demografik olarak
neredeyse aynlmaz bir şekilde de iç içe
sokmuştur. Filistin topraklan, Batı Ya-
kası ve Gazze'nin, mal ticareti ve emek
ihracı açısından dış pazarlara bağlanma-
dığı sürece ekonomik bir anlamı yok-
tur. Diğer taraftan Filistin işgücünün İs-
rail ekonomisi açısından yaşamsal öne-
mi inkâr edilemez. Bu iki halk birçok nok-
tada iç içe geçmış durumda yaşryor. Ku-
düs bunun en çarpıcı örneği. Bugün ilan
edilecek bağımsız bir Filistin devleti,
birbirinden kopuk dört parçadan (kan-
tondan) oluşmak zorunda kalacak. Bu
yüzden Edward Satd, bunun Israil'in
işine gefebileceği için hemen kabul edil-
mesinden korkuyor (Al Ahram Weekly
20/07).
İsrail, Kudüs'ün bölünmesinden ke-
sinlikle yana değil. Son zirvede Doğu
Kudüs'ün kimi bölümlerinin yönetimi-
ni FHistin'e sunması, ilk kez böyte birtek-
lifi gündeme getirmiş olmakla biriücte ger-
çek bir öneri değil: Bu bökjeleri zaten
fiiten Rüstinliler yönetjyor. Ikincisi, bu öne-
ri kabul edilirse, hem Israil'in işgalci ko-
numu meşrulaşacak, hem de İsrail ken-
di hükümranlığını korumaya devam
edecek. Diğer taraftan Arafat'ın, Clin-
ton'a dediği gibi "Kudüs'ü vere-
cek Arap lider daha anasından
doğmadı" (Jordan Times 28/07)
Çözüm zaman istiyor
Tüm bu sorunlann aşılması za-
mana ve zaman içinde elde edi-
lecek kısmi ileriemelerin karşılıklı
yaratacağı güvene bağlı. Bill Clin-
ton'in zorlamasıyla bir zirvede aşıl-
malan mümkün değildi. Bu zoria-
ma şimdi süreci daha da gerdi.
Hükümeti dağılma noktasına ge-
ten Barak, bir "milli biriik hüküme-
ti'' kurmaya çalışıyor. Bu yeni hü-
kümetin daha az uzlaşmacı olaca-
ğı ise kesin. Arafat, gerçi halkı tarafın-
dan bir kahraman olarak karşılandı, po-
püler desteği yeniden yükselişe geçti
ama, Filistin toplumunda barışa karşı
akımlann güçlendiği de kesin.
Clinton'ın Arafat'ı tehdit etmesi, kons-
losluğu Kudüs'e taşımayı düşündüğü-
nü söylemesi ise belki Hillary'nin sena-
tör seçilmesine yardımcı olabilir, ama
Filistin ve Arap tarafının daha da katılaş-
masına hizmet edecektir. Bu arada Ara-
fat, Camp-David'de Arap devletlerinin
kendisini yalnız bıraktığını bir kez daha
gördügü için Mısır, Lübnan, Suriye ve Su-
udi Arabistan'la arasındaki güvensizlik
biraz daha derinleşmiştir. Br Haaretz ya-
zannın dediği gibi, tüm bu gelişmelere
bakıp bu zirve olmasa daha iyi olurdu de-
mek mümkün. Chomksky'nin hatıriattH
ğı gibi bu günlerde "banş süreci" lafı
nedense hep, banşa konu olacak halk-
ların değil, banş getirmeye kalkan güç-
lerin çıkanna hizmet ediyor.
ANKARA PAZARI
YAKUP KEPENEK
ÜniversiteSorunud)
Bu ülkenin temel özelliklerinden biri de sorun çöz-
meşi gereken kurumlann kendilerinin sorun olması-
dır. Üniversite de bunlardan biri. Ancak üniversite so-
runu, iki nedenle büyük önem taşıyor. Birincisi, üniyer-
sitenin öbür kurumlardan farklı nrteliğidir. Ikincisi de
sorunun on yıllardır bir türiü çözüme kavuşturulmama-
sıdır. Üniversite sıkıntısı süreklilik kazanmıştır.
Son günlerin rektöriük tartışması, aslında yıllardır
birikimli yanlışlannın doğrudan sonucudur. Bu ne-
denle, soruna önce bütünüyle bakmak gerekir. Yük-
seköğretim, YÖK düzeniyle yürütülüyor. YÖK, 12 Ey-
lül rejiminin ürünüdür. Yükseköğretimin, ülkenin eko-
nomik ve toplumsal gelişme ve gereksinimlerine uyum-
lu ve bu gelişmelere öncü bir üst nitelik taşıması ge-
rekir. YÖK türü bir kurumlaşma, bu amaca yönelik
olursa bir sorun yok.
Ancak, YÖK bu amaçla kurulmadı. Başlangıçta, ders
programlanndan kütüphanelere alınacak dergiiere, ter-
filerden yönetim atamalanna değin fakülte ve bölüm-
lerin günlük işleyişine kanşan bir üst birim olarak dü-
zenlendi. Aynı günlerde birtaraftan üniversitelerden öğ-
retim üyeleri atıldı; kıyım yapıldı, öbür taraftan da öğ-
refm kadrolan, olağan koşullarda öğretim üyesi ola-
mayacak nitelikte olan yüzlerce kişiyle dolduaıldu.
Üniversite, gerict kadrolaşmanın oyun alanı yapıldı.
öğretim üyesi olmak için yayın yapmak gerekiyordu.
Yurtiçinde ve dışında yayın sahtekârlıklan yapılarak,
olmayan dergiiere yazılaryazılmış gibi belgelerdüzen-
lenerek kişilere uydurma bilimsel unvanlar kazandı-
nldı. Bununla da kalınmadı, belli görüşe uygun üyeler-
den oluşan sözüm ona bilim jürileri kurularak, çoğu
kez, ilkel, tutucu ve gerici düşünce yanlılan hızla öğ-
retim üyesi yapıldı ya da üst unvanlara yüksettildi. Çün-
kü yasa ile yönetici olmak için profesör olmak koşulu
getiriliyordu. Bunların belgeleri YÖK kayrtlannda bu-
lunuyor. Buyanlışlardüzeltilemedi. Özelliklebüyükkent-
dışı üniversitelerde çok büyük oranda bağnaz, gerici
ve tutucu öğretim üyesi kadrolaşması sağlandı. Bu
nedenle YÖK'ün ilk yıllannda başanlı olduğu görüşü
tamamıyla dayanaksızdır.
Son yıllann YÖK'ü ise en azından dinci gericiliğe da-
yalı kadrolaşmalan önlemeye çalışıyor. Ancak yapı ola-
ğanüstü bozuktun onanmı çok güçtür. Bu yanlış ya-
pıyı özellikle de tepeden ve yalnızca yönetici atama-
lanyla düzeltme olanağı yoktur. Yükseköğretim yeni-
den yapılanmaJıdır.
• • •
Gelelim şimdilerde büyük demokrasi savaşımı ve-
ren öğretim üyelerine. Sorunun tekil yönüne.
Dost acı söyler.
1980'lerde, öğretim üyeleri, hiçbir gerekçe gösteril-
meden, sorgusuz-sualsiz YÖK eliyle kovulurken, kimi
öğretim üyeleri onurlu bir tutumla üniversitelerden is-
tifa etti. İstifa etmeyenlere kuşkusuz neden istifa et-
mediniz denemez. Pek çoğu iyi ki de yerierinde kaldı-
lar. Sorun bu değil. Sorun, duyarsızlıktır. Öğretim
üyeleri kendi sorurtlannın çözümünde duyarsız ka-
lırsa onlann toplumun sorunlanna katkısı olabilir
mi? Öğretim üyelerinin meslek onuru, dayanışması ve
çıkariannın korunması amacıyla çok sayıda örgüt ku-
ruldu. Önce 1980'lerde, öğretim üyesi demekleri ye-
niden açıldı ya da kuruldu, öğretim üyeleri bunu sc-
ğuk karşıladılar; demeklenne üye olmadılar. Daha şon-
ra Öğretim Elemanları Sendikası (ÖES) kuruldu. Ülke-
mizde 40 bin dolayında öğretim üyesi var; derneklere
ya da sendikaya üye olanlann sayısı yüzlerde kalryor.
Bu yüz kızartıcı bir durumdur. Daha düne kadar, rek-
törün yazılı izni olmadan Kanarya Sevenler Derneği'ne
bile üye olunamazdı. Bizım kimi özgüriük savaşçılan
neredeydi?
örgütlenme konusunda aşırı ürkek olan öğretim
üyeleri, kendi yetki alanlanna yapılan saldınlara da kar-
şı çıkmadılar, çıkmıyorlar. Yakın günlerde yeni bir öğ-
renci affı yasası çıkanldı. Af kapsamına, yalnız üniver-
site öğrenimi değil, yüksek lisans ve doktora gibi, üni-
versite sonrası öğrenim görenler de alındı. Yani öğre-
tim üyesinin, "bu öğrenci yüksek lisans ya da dokto-
ra alamaz, öğretim üyesi olamaz" dediği kimseleri Mil-
let Meclisi affedebiliyor. Öğretim üyesi için bundan da-
ha onur kıncı bir davranış olur mu? Ses çıkmadı. Bu
nokta bir yana, sınıfta kalan, doktor ya da doçent ola-
mayan aynca yargıya da gidebiliyor. Neden böyle bir
dûzettme gereksinimi doğuyor? Şunun için: Pek çok
üniversitede öğrenci hak ettiği notu alamıyor; öğretim
üyeleri yanlı davranıyor; dersle ilgili bilgiye değil, ders
dışı düşünce ve davranışa göre not verebiliyor. Birile-
ri de bunu zorunlu olarak düzeltiyor. Böyle saçmalık
olur mu? Dünyanın neresinde öğretim üyesinin öğ-
rencisine verdiği not yargı ya da yasa konusu edilebi-
lir. Bu yanlışa kaç öğretim üyesi karşı çtktı? Asıl sorun
noktası burasıdır; düzeltilmesi, daha açığı düzelmesi
gereken not değil, öğretim üyesidir. Onu düzelte-
cek olan da üniversıtenın kendi ıç yapısı ve işleyişidir;
dışandan birilerinin sopası değil.
Bu konuyu haftaya sürdüreceğiz.
e-posta: yakup@metu.edu.tr
Kısa hatırlatma
1947'deBirteşmişMil-
letler, Filistin'i Yahudiler
(yüzde 56), Araplar (yüz-
de 44) arasında böldü.
1948'de İsrail Devleti ku-
ruldu. Arap tarafı bu bö-
lünmeyi reddetti ama çı-
kan savaşı da kaybetti.
1949'da savaş bittiğin-
de toprakların yüzde
76'sı israil'in yüzde 24'ü
Arapların elinde kaldı.
1967 savaşında israil,
toprakların geri kalan
yüzde 24'ünü de ele ge-
çirdi. Batı Yakasını ilhak
ederken Doğu Kudüs'ü
de ilhak etti. 1967'de
242 Numaralı BM kara-
n, israil'in işgalini tanıma-
dı, 1967 öncesi toprak-
lara dönmesini talep et-
ti. 1973'te Mısır, Israil'e
karşı savaşa girince böl-
ge genel bir çatışmanın
eşiğine geldi. ABD, Mı-
sır5
! diğer Arap ülketeri gi-
bi es geçemeyeceğini
fark etti, taktik değiştir-
dı. Bu yaklaşım İsrail ile
Mısır arasında Camp Da-
vid anlaşmasına ulaştı.
Böytece bugün sözü edi-
len "banş süreci" baş-
lamış oldu. Israil'in Ku-
dus üzerindeki hüküm-
ranlığı hiçbir zaman ulus-
lararası alandatanınma-
île înfernef Ve
eglenceler
Funkey internet Erişim Cihazı
İnternet'e kolayca erişir, DVD filmleri oynatır,
TV izler, CD dinlersiniz.
VeezyFun DenizBank sayesinde
sudan ucuza!
VeezyFun'm aylık abonelik ücreti 14.95 $. Ödemeterinizi
DenizBank İnternet Bankacılığı sistemi aracılığıyla
yaptığınızda ise DenizBank her ay 5 S'ınızı size geri ödüyor.
Böylece aboneliğiniz ayda sadece 9.95 $' e geliyor.
Veezy İnternet Kredi Kartınız da DenizBanktan! Bu kartla
ister çarşı pazarda, ister İnternette
alıjverij yapın, indirimlerden ve
ayncalıklardan yararlanın!
VeezyFun'ı nasıl alacaksınız?
•Seçkin bilgisayar bayilerinden birine gidin,
bir Funkey kutusu alıp 10 $ ödeyin.
• Kutudaki formları doldurup Vestelnefe yollayın.
•Başvurular Banka tarafından onayiandıktan sonra,
Ağustos ayından itibaren Funke/ler ve Veezy İnternet
Kredi Kartları teslim edilmeye başlanacak.
4-6 hafta içinde Funkey'nizi almış olacaksınız.
•14.95 Ş'lık abonelik ûcretiniz 36 ay boyunca
Veezy İnternet Kredi Kartınızdan tahsil edilecek.
•Unutmaym, ödemelerinizi DenizBank İnternet
Bankacılığını kullanarak yaptığınızda bu ücretin
5 $'ı her ay size geri ödenecek. Böylece VeezyFun için
ayda sadece 9.95 $ ödemiş olacaksınız.
M A D E I N
36 ay Veezy İnternet Erişimi
(Ajda 50 saat)
Vestelnet Mufteri ilttişim Merkezi:
0 800 219 01 20 www.veezygo.com
vec: