27 Kasım 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
31 TEMMUZ 2000 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA J l i l V U i l U 1 V J J . / ekonomkacumhuriyetcom.tr 13 Otomotivci hedef büyüttü • İSTANBUL(AA)- Yıllık 900 bin adedi aşan dev ûretim kapasitesine ulaşan Tûrk otomotiv sektörü, bu yıl satış rekoru kırmaya hazırlanırken ihıacat hedeflerini de büyüttü. Otomotiv Sanayii Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Ali Ihsan îlkbahar, sektörün ihracatının 2003 yılından itibaren yılda 6 miryar dolan aşan bir büyüklüğe ulaşacağının tahmin edildiğini bildirdi. Îlkbahar aynca, yıl sonuna kadar otomobil satışının toplam 450 bini aşmasının beklendiğini ve en parlak yıl olarak anılan 1993'ün aşılacağuun tahmin edildiğini söyledi. Tarımzirvesi Tirkiye'de • ANKARA (ANKA)- "Avrasya'dan Afrika'ya Tanm Bakanlan Zirvesi" ile "Foodtec-2000 Uluslararası Gıda ve Gıda Teknolojileri Fuan" bu kez Türkiye'de gerçekleştirilecek. Tanm Bakanı Hüsnü Yusuf Gökalp, bakanlık, BM Gıda ve Tanm Teşkilatı ve çeşitli üniversitelerin işbirliği ile 13-16 Ekim tarihlerinde Ankara'da düzenlenecek fuara. Türkiye'nin ticari ilişkilen bulunan ve gıda ürünleri ticaretinde potansiyel pazar konumundaki ülkelenn katılacağını belirtti. DTM: kıracat gerüiyor • ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Devlet Istatistik Enstitüsü (DlE), mayıs ayında açıkladığı geçici verilerle, ihracatta gerileme yaşandığını ortaya koydu. Ancak yıhn ilk dört ayına ilişkin revize işleminin ve ihracatçı birliklerine ait mayıs-haziran verilerinin ihracatta artışın devam edeceğine işaret ettiği belirtildi. Dış Ticaret Müsteşarlığı'nın değerlendinnesinde, ihracattaki artışın yüzde 4.8, ithalattaki artışın yüzde 37.6 olduğu belirtildi. Japonya'da mafl skandal • Ekonomi Servisi - Japonya'da bankacılık reformundan sonımlu kuruluş olan Mali Yeniden Yapılanma Komisyonu'nun başkanı Kimitaka Kuze, haksız kazanç elde etmek anacıyla görevini kötüye kullandığı suçlamalan karşısında istifa etti. • Kuze'nin, özel şirketlerden para aldığı ortaya çıkanbnıştı. Ortaya çıkanlan yeni ilişkUer ışığında, Başbakan Mori'nin kendisini görevden almaya hazırlandığınuı anlaşıhııasıyla Kuze, istifasını vermek durumunda kaldı. KaBtesiz üpün, vizesiz yolcu1 • GAZİANTEP(AA)- Adıyaman Ticaret ve Sanayi Odası (ATSO) Başkanı Zafer Ersoy, "Kalitesiz ürün, vizesiz yolcu gibidir. Kalite, serbest dolaşımı sağlayan, vize gerektirmeyen mühürdür" dedi. Türk sanayicileri için kalitelı mal ve hizmet üretiminin, Avrupa Birliği (AB) kapısında bir zorunluluk haline geldiğini söyleyen Ersoy, "AB sürecinden kârlı çıkmak için ürettiğimiz mal ve hizmetin kalitesine çok dikkat etmeliyiz" dedi. GSM 1800 taslak sözleşme görüşmelerinin bugün sonuçlanması bekleniyor 4 Cep'ternızaheyecamANKARA (ANKA) - Ulaş- tırma Bakanı Enis Öksüz, GSM 1800 taslak sözleşme görüşme- leri çerçevesinde öngörülen sü- renin bugün dolacağını belir- terek "Yann (bugün) önemM bir gün, inşallah müjdeli haber ve- receğjz" diye konuştu. Ihalenin ardından ortaya çıkan "kanşn- ncdann" boş durmadıklannı belirten Öksüz, "Tüm bunlara rağmen lisansın ilk taksidi en geç ağustos ayının sonunda Ha- zine'ye girecek" dedi. Bakan Öksüz, haziran ayın- da bakanlığı ile lş Bankası-Te- lekom Italia ortak girişim gnı- bu arasında imzalanan "muta- bakat metni" uyannca, GSM 1800 lisans devrine ilişkin tas- • Lisansın ilk taksidinin en geç ağustos sonunda Hazine'ye gireceğini söyleyen Ulaştırma Bakanı Enis Öksüz, ihalenin ardından ortaya çıkan "kanştıncılann" bu sürede de boş durmadıklannı ifade ederek "Tüm bunlara rağmen kuyudan ayı çıkaracağız, bu işi sonuçlandıracağız" diye konuştu. lak sözleşmenin en geç tem- muz ayının sonuna kadar imza- lanmasının öngörüldüğünü anımsattı. lş Bankası ve Telekom Ita- lia'nın, ortaya çıkan sözleşme taslağını yönetim kurullannda tartışmak ve sonuca bağlamak için süre aldıklarını belirten Ök- süz, ortak girişim grubuyla bu- gün sözleşme masasına otura- caklannı "tahmin" ettiklerini, ancak birkaç günlük gecikme- nin de olabileceğini ifade etti. Taslak sözleşmenin, imza- lanmasının ardından Danıştay ve Rekabet Kurulu'na gönde- rileceğini anımsatan Öksüz, Da- nıştay ve Rekabet Kurulu'ndan sözleşmenin aynen geçmesi du- rumunda ağustos ayı içinde ni- hai imzaların atılabileceğine dikkat çekti. Ulaştırma Bakanı Öksüz, Da- nıştay ve Rekabet Kurulu'nun taslak sözleşmeye ilişkin gö- rüşlerini, bir hafta ya da en geç 10 gün içinde oluşturabilecek- lerini ifade etti. 'Kanşüncıları açıkJayacağurT GSM 1800 lisans ihalesinin ardından ortaya çıkan "kanşb- ncılann" bu sürede de boş dur- madıklannı ifade eden Bakan Öksüz, "Tüm bunlara rağmen kuyudan ayı çıkaracağız, bu işi sonuçlandıracağız'' diye konuş- tu. Imzalann atılmasının ardın- dan "kanşoncılann'' kim ya da kimler olduğunu kamuoyu- na duyuracağını bildiren Ok- süz. "Ülkenin çıkarianm kün- lerin zedelediğini kamuoyunun bilgisine sıuucağtz" dedi. Baz istasyonlannın sağlığa zararlı olduğu yönünde yürütü- len u kampanva"nın lş Banka- sı-Telekom Italia gnıbunda "kay- a " yarattığına da işaret eden öksüz, grubun bu kaygısının da giderildiğini belirtti. Baz istas- yonlannın kurulması ve işletil- mesiyle ilgili 35-40 gün önce bir yönetmelik çalışması baş- lattıklannı kaydeden Öksüz, yö- netmeliğın yayımlanmasının ar- dından baz kaosunun ortadan kalkacağını sözlerine ekledi. D Ü N Y A E K O N O M İ S İ N E B A K I Ş / ERGİN YILDIZOĞLU LONDRA ergin@ergin.demon.co.uk ABD'nin kanarJlan atttnda yapılan Camp David- II zirvesi, Ortadoğu banşına nihai bir çözüm getirecekti. Böyte bir sonuç ver- meden bittiği gibi, banş sürecini en azın- dan bir süre için Barakın deyimiyle "bir istikrarsızlık dönemine soktu." 'Zirve"nin 15 gün sürmüş olmasna rağ- men başarısız olmasının güncel ve ta- rihsel birçok nedeni var. Listenin başın- daysa, Bill Clinton'ın kendine tarihte bir yer bulmak (Nobel Banş Ödülü almak gibi) kaygısıyla, Arafat'ın, "Diğer Arap devletleri bir uzlaşmaya destek verme- ye henüz hazır değil" uyansına rağmen (Jarusalem Post 30/07) zirveyi zoria- ması var. Bir taraftan, ABD tarafı, etkin yayın organları zirvenin hemen ardın- dan sistemli bir şekilde, Haaretz (lıbe- ral) ve Jarusalem Post (muhafazakâr) gibi Israil gazetelerinde bile görülmeyen bir şidderte Arafat'ı suçlamaya başladı- lar. Clinton "Israil'in daha önceki konu- muna göre daha çok adım attığını" vur- guladı. The New Republic'in baş yazı- sına göre "Filistınliler ıkınci kez bir Filis- tin devletini reddettıler... Barak bir Filis- tin devletinin kurulmasını kabul etti, kar- şılığında anlaşmazlığın bittiğine ilişkin bir deklarasyon istedi, Arafat reddetti "(27/07) Diğer taraftan, şöyle bir pers- pektif de yayılıyor Zirvenin sonuç al- maması banş sürecine zarar vermedi, ak- sine zirve o giine kadar gündeme gel- meyen tabu konulann (Kudüs'ün bölün- mesi ve Filistinli göçmenlerin geri gel- mesi gibi) konuşulmasına olanak sağla- dığı için çok başanlı oldu. Jarusalem Post'un bir yorumuna göreyse durum açıkt: "Camp David tûmüyle başansız, çünkû sonuç üretme- di. Kimi ikincil başanlar, zirve olmadan da gerçekteştirilebilirdi..." (Dantel Btoch, 30/07). Bloch'a göre herkes birbirini suç- luyor ama aslında zirvenin başarısızlığı- nın üç suçlusu var: Clinton, Barak ve Arafat. Ama, "Arafat zirve için zamanı- nın henüz uygun olmadığını" zaten baş- tan söylememiş miydi? Al Ahram VVeekty'de yayımlanan Mo- hammed Sid-Ahmed imzalı bir başka yorumdaysa iki ılgınç açıklama vardı: Birincisi, zirvede Barak ve Arafat arasın- daki uzlaşma zorluğu, aslında aralann- daki farkın büyüklüğünden daha çok kendi taraflanna acı ilacı içirebilmek için daha fazla zaman kazanma kaygısın- dan kaynaklanmış olabilir. Her ikisi de şim- di eve döndüler ve taraftarlarını bir uz- laşmaya hazıriıyoriar. Ikincisi ama daha önemlisi: zirve nihai çözüm iddisına rağ- men, bir ara süreç mantalitesiyle sürdü- rüldü. Yalnızca ev sahibinin yaklaşımı nihai çözüm ruh halini yansıtıyordu. Halbuki, objektrf koşullardan kay- naklanan engeller tek bir nihai zirvede çözülecek cinsten değildi. Camp David-n ve Barış Süreci' • Camp David zirvesinin ardından şöyle bir perspektif yayıldı: Zirveden sonuç alınamaması banş sürecine zarar vermedi, aksine zirve o güne kadar gündeme gelmeyen tabu konulann (Kudüs'ün bölünmesi ve Filistinli göçmenlerin geri gelmesi gibi) konuşulmasına olanak sağladığı için çok başanlı oldu. dı. Chomski'nin Z dergisinde dile get- rildiği gibi, ABD'nin sürekli olarak BM ka- rariarını tanımamakta Israr etmesi, dip- lomatik çözümleri engellemiş olması, banş sürecinin ve Filistin halkının ısdı- raplarının bu kadar uzamasında büyük rol oynadı (27/07). Bu sırada israil işgal edilmiş topraklan sistematik olarak Fi- listinlılerin elinden alarak 200,000'dan fazla yerleşimcinin mülkiyetine geçirdi. 1980'de bir İsrail meclis karan, Kudüs'ün statüsünü asla hiçbir zaman tartışmaya açamayacağını saptadı. Barak da bu karan kabul ederek seçilecekti. Oslo süreci 1990'larda Oslo süreci başladıgında, Arafat, Batı Yakasının 3/4'ünün Israil'de kalmasını, yerteşimcilerin ve Doğu Ku- düs'ün Batı Duvan ve Yahudi mahallesi gibi kesimlerinin israil hükümranlığı al- tında kalmasını kabul etmişti. Oslo An- laşmasına göre banş süreci sonuçlan- masa bile Filistin 1999'da tek taraflı dev- let ilan etme hakkına sahipti. Camp David-ll'ye açılan bu tarihsel koşullar, hem İsrail devletinin kurucu mi- ti hem de Filistin milliyetçilığinin temel- leri açısından, ideolojik düzlemde, çok kesin uzlaşmazlık noktalannı da içeri- yor. Yahudiler açısından, "kendi vaat edilmiş topraklanna" nihayet döndük- lerinde burada buldukları insanlar(Filis- tinliler) yalnızca bir işgalci. Filistin milli- yetçiliği açtsındanise İsrail bir işgalci: Gel- miş Araptopraklannda birdevlet kurmuş- tur. Bununla da kalmamış daha sonra sis- temli olarak yayılmıştır. Bu birbirini dış- layan iki yaklaşım bu şekilde kaldıkaç "ba- rış süreci" tamamlanamaz! Diğer taraftan, tarihsel koşullar bu iki halkı ekonomik ve demografik olarak neredeyse aynlmaz bir şekilde de iç içe sokmuştur. Filistin topraklan, Batı Ya- kası ve Gazze'nin, mal ticareti ve emek ihracı açısından dış pazarlara bağlanma- dığı sürece ekonomik bir anlamı yok- tur. Diğer taraftan Filistin işgücünün İs- rail ekonomisi açısından yaşamsal öne- mi inkâr edilemez. Bu iki halk birçok nok- tada iç içe geçmış durumda yaşryor. Ku- düs bunun en çarpıcı örneği. Bugün ilan edilecek bağımsız bir Filistin devleti, birbirinden kopuk dört parçadan (kan- tondan) oluşmak zorunda kalacak. Bu yüzden Edward Satd, bunun Israil'in işine gefebileceği için hemen kabul edil- mesinden korkuyor (Al Ahram Weekly 20/07). İsrail, Kudüs'ün bölünmesinden ke- sinlikle yana değil. Son zirvede Doğu Kudüs'ün kimi bölümlerinin yönetimi- ni FHistin'e sunması, ilk kez böyte birtek- lifi gündeme getirmiş olmakla biriücte ger- çek bir öneri değil: Bu bökjeleri zaten fiiten Rüstinliler yönetjyor. Ikincisi, bu öne- ri kabul edilirse, hem Israil'in işgalci ko- numu meşrulaşacak, hem de İsrail ken- di hükümranlığını korumaya devam edecek. Diğer taraftan Arafat'ın, Clin- ton'a dediği gibi "Kudüs'ü vere- cek Arap lider daha anasından doğmadı" (Jordan Times 28/07) Çözüm zaman istiyor Tüm bu sorunlann aşılması za- mana ve zaman içinde elde edi- lecek kısmi ileriemelerin karşılıklı yaratacağı güvene bağlı. Bill Clin- ton'in zorlamasıyla bir zirvede aşıl- malan mümkün değildi. Bu zoria- ma şimdi süreci daha da gerdi. Hükümeti dağılma noktasına ge- ten Barak, bir "milli biriik hüküme- ti'' kurmaya çalışıyor. Bu yeni hü- kümetin daha az uzlaşmacı olaca- ğı ise kesin. Arafat, gerçi halkı tarafın- dan bir kahraman olarak karşılandı, po- püler desteği yeniden yükselişe geçti ama, Filistin toplumunda barışa karşı akımlann güçlendiği de kesin. Clinton'ın Arafat'ı tehdit etmesi, kons- losluğu Kudüs'e taşımayı düşündüğü- nü söylemesi ise belki Hillary'nin sena- tör seçilmesine yardımcı olabilir, ama Filistin ve Arap tarafının daha da katılaş- masına hizmet edecektir. Bu arada Ara- fat, Camp-David'de Arap devletlerinin kendisini yalnız bıraktığını bir kez daha gördügü için Mısır, Lübnan, Suriye ve Su- udi Arabistan'la arasındaki güvensizlik biraz daha derinleşmiştir. Br Haaretz ya- zannın dediği gibi, tüm bu gelişmelere bakıp bu zirve olmasa daha iyi olurdu de- mek mümkün. Chomksky'nin hatıriattH ğı gibi bu günlerde "banş süreci" lafı nedense hep, banşa konu olacak halk- ların değil, banş getirmeye kalkan güç- lerin çıkanna hizmet ediyor. ANKARA PAZARI YAKUP KEPENEK ÜniversiteSorunud) Bu ülkenin temel özelliklerinden biri de sorun çöz- meşi gereken kurumlann kendilerinin sorun olması- dır. Üniversite de bunlardan biri. Ancak üniversite so- runu, iki nedenle büyük önem taşıyor. Birincisi, üniyer- sitenin öbür kurumlardan farklı nrteliğidir. Ikincisi de sorunun on yıllardır bir türiü çözüme kavuşturulmama- sıdır. Üniversite sıkıntısı süreklilik kazanmıştır. Son günlerin rektöriük tartışması, aslında yıllardır birikimli yanlışlannın doğrudan sonucudur. Bu ne- denle, soruna önce bütünüyle bakmak gerekir. Yük- seköğretim, YÖK düzeniyle yürütülüyor. YÖK, 12 Ey- lül rejiminin ürünüdür. Yükseköğretimin, ülkenin eko- nomik ve toplumsal gelişme ve gereksinimlerine uyum- lu ve bu gelişmelere öncü bir üst nitelik taşıması ge- rekir. YÖK türü bir kurumlaşma, bu amaca yönelik olursa bir sorun yok. Ancak, YÖK bu amaçla kurulmadı. Başlangıçta, ders programlanndan kütüphanelere alınacak dergiiere, ter- filerden yönetim atamalanna değin fakülte ve bölüm- lerin günlük işleyişine kanşan bir üst birim olarak dü- zenlendi. Aynı günlerde birtaraftan üniversitelerden öğ- retim üyeleri atıldı; kıyım yapıldı, öbür taraftan da öğ- refm kadrolan, olağan koşullarda öğretim üyesi ola- mayacak nitelikte olan yüzlerce kişiyle dolduaıldu. Üniversite, gerict kadrolaşmanın oyun alanı yapıldı. öğretim üyesi olmak için yayın yapmak gerekiyordu. Yurtiçinde ve dışında yayın sahtekârlıklan yapılarak, olmayan dergiiere yazılaryazılmış gibi belgelerdüzen- lenerek kişilere uydurma bilimsel unvanlar kazandı- nldı. Bununla da kalınmadı, belli görüşe uygun üyeler- den oluşan sözüm ona bilim jürileri kurularak, çoğu kez, ilkel, tutucu ve gerici düşünce yanlılan hızla öğ- retim üyesi yapıldı ya da üst unvanlara yüksettildi. Çün- kü yasa ile yönetici olmak için profesör olmak koşulu getiriliyordu. Bunların belgeleri YÖK kayrtlannda bu- lunuyor. Buyanlışlardüzeltilemedi. Özelliklebüyükkent- dışı üniversitelerde çok büyük oranda bağnaz, gerici ve tutucu öğretim üyesi kadrolaşması sağlandı. Bu nedenle YÖK'ün ilk yıllannda başanlı olduğu görüşü tamamıyla dayanaksızdır. Son yıllann YÖK'ü ise en azından dinci gericiliğe da- yalı kadrolaşmalan önlemeye çalışıyor. Ancak yapı ola- ğanüstü bozuktun onanmı çok güçtür. Bu yanlış ya- pıyı özellikle de tepeden ve yalnızca yönetici atama- lanyla düzeltme olanağı yoktur. Yükseköğretim yeni- den yapılanmaJıdır. • • • Gelelim şimdilerde büyük demokrasi savaşımı ve- ren öğretim üyelerine. Sorunun tekil yönüne. Dost acı söyler. 1980'lerde, öğretim üyeleri, hiçbir gerekçe gösteril- meden, sorgusuz-sualsiz YÖK eliyle kovulurken, kimi öğretim üyeleri onurlu bir tutumla üniversitelerden is- tifa etti. İstifa etmeyenlere kuşkusuz neden istifa et- mediniz denemez. Pek çoğu iyi ki de yerierinde kaldı- lar. Sorun bu değil. Sorun, duyarsızlıktır. Öğretim üyeleri kendi sorurtlannın çözümünde duyarsız ka- lırsa onlann toplumun sorunlanna katkısı olabilir mi? Öğretim üyelerinin meslek onuru, dayanışması ve çıkariannın korunması amacıyla çok sayıda örgüt ku- ruldu. Önce 1980'lerde, öğretim üyesi demekleri ye- niden açıldı ya da kuruldu, öğretim üyeleri bunu sc- ğuk karşıladılar; demeklenne üye olmadılar. Daha şon- ra Öğretim Elemanları Sendikası (ÖES) kuruldu. Ülke- mizde 40 bin dolayında öğretim üyesi var; derneklere ya da sendikaya üye olanlann sayısı yüzlerde kalryor. Bu yüz kızartıcı bir durumdur. Daha düne kadar, rek- törün yazılı izni olmadan Kanarya Sevenler Derneği'ne bile üye olunamazdı. Bizım kimi özgüriük savaşçılan neredeydi? örgütlenme konusunda aşırı ürkek olan öğretim üyeleri, kendi yetki alanlanna yapılan saldınlara da kar- şı çıkmadılar, çıkmıyorlar. Yakın günlerde yeni bir öğ- renci affı yasası çıkanldı. Af kapsamına, yalnız üniver- site öğrenimi değil, yüksek lisans ve doktora gibi, üni- versite sonrası öğrenim görenler de alındı. Yani öğre- tim üyesinin, "bu öğrenci yüksek lisans ya da dokto- ra alamaz, öğretim üyesi olamaz" dediği kimseleri Mil- let Meclisi affedebiliyor. Öğretim üyesi için bundan da- ha onur kıncı bir davranış olur mu? Ses çıkmadı. Bu nokta bir yana, sınıfta kalan, doktor ya da doçent ola- mayan aynca yargıya da gidebiliyor. Neden böyle bir dûzettme gereksinimi doğuyor? Şunun için: Pek çok üniversitede öğrenci hak ettiği notu alamıyor; öğretim üyeleri yanlı davranıyor; dersle ilgili bilgiye değil, ders dışı düşünce ve davranışa göre not verebiliyor. Birile- ri de bunu zorunlu olarak düzeltiyor. Böyle saçmalık olur mu? Dünyanın neresinde öğretim üyesinin öğ- rencisine verdiği not yargı ya da yasa konusu edilebi- lir. Bu yanlışa kaç öğretim üyesi karşı çtktı? Asıl sorun noktası burasıdır; düzeltilmesi, daha açığı düzelmesi gereken not değil, öğretim üyesidir. Onu düzelte- cek olan da üniversıtenın kendi ıç yapısı ve işleyişidir; dışandan birilerinin sopası değil. Bu konuyu haftaya sürdüreceğiz. e-posta: yakup@metu.edu.tr Kısa hatırlatma 1947'deBirteşmişMil- letler, Filistin'i Yahudiler (yüzde 56), Araplar (yüz- de 44) arasında böldü. 1948'de İsrail Devleti ku- ruldu. Arap tarafı bu bö- lünmeyi reddetti ama çı- kan savaşı da kaybetti. 1949'da savaş bittiğin- de toprakların yüzde 76'sı israil'in yüzde 24'ü Arapların elinde kaldı. 1967 savaşında israil, toprakların geri kalan yüzde 24'ünü de ele ge- çirdi. Batı Yakasını ilhak ederken Doğu Kudüs'ü de ilhak etti. 1967'de 242 Numaralı BM kara- n, israil'in işgalini tanıma- dı, 1967 öncesi toprak- lara dönmesini talep et- ti. 1973'te Mısır, Israil'e karşı savaşa girince böl- ge genel bir çatışmanın eşiğine geldi. ABD, Mı- sır5 ! diğer Arap ülketeri gi- bi es geçemeyeceğini fark etti, taktik değiştir- dı. Bu yaklaşım İsrail ile Mısır arasında Camp Da- vid anlaşmasına ulaştı. Böytece bugün sözü edi- len "banş süreci" baş- lamış oldu. Israil'in Ku- dus üzerindeki hüküm- ranlığı hiçbir zaman ulus- lararası alandatanınma- île înfernef Ve eglenceler Funkey internet Erişim Cihazı İnternet'e kolayca erişir, DVD filmleri oynatır, TV izler, CD dinlersiniz. VeezyFun DenizBank sayesinde sudan ucuza! VeezyFun'm aylık abonelik ücreti 14.95 $. Ödemeterinizi DenizBank İnternet Bankacılığı sistemi aracılığıyla yaptığınızda ise DenizBank her ay 5 S'ınızı size geri ödüyor. Böylece aboneliğiniz ayda sadece 9.95 $' e geliyor. Veezy İnternet Kredi Kartınız da DenizBanktan! Bu kartla ister çarşı pazarda, ister İnternette alıjverij yapın, indirimlerden ve ayncalıklardan yararlanın! VeezyFun'ı nasıl alacaksınız? •Seçkin bilgisayar bayilerinden birine gidin, bir Funkey kutusu alıp 10 $ ödeyin. • Kutudaki formları doldurup Vestelnefe yollayın. •Başvurular Banka tarafından onayiandıktan sonra, Ağustos ayından itibaren Funke/ler ve Veezy İnternet Kredi Kartları teslim edilmeye başlanacak. 4-6 hafta içinde Funkey'nizi almış olacaksınız. •14.95 Ş'lık abonelik ûcretiniz 36 ay boyunca Veezy İnternet Kredi Kartınızdan tahsil edilecek. •Unutmaym, ödemelerinizi DenizBank İnternet Bankacılığını kullanarak yaptığınızda bu ücretin 5 $'ı her ay size geri ödenecek. Böylece VeezyFun için ayda sadece 9.95 $ ödemiş olacaksınız. M A D E I N 36 ay Veezy İnternet Erişimi (Ajda 50 saat) Vestelnet Mufteri ilttişim Merkezi: 0 800 219 01 20 www.veezygo.com vec:
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle