Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
27 TEMMUZ 2000 PERŞEMBE CUMHURİYET
SAYFA
LJ1\ kultur@cumhuriyet.com.tr 15
Scftirn Kunsthalle'de genlş boyuttu Man Ray Retrospektifı yer alıyor
Tutkununfotoğrafı
ülükve sınırsız özgürlük
NECMtSÖNMEZ
. FRANKFUKT-1921yılında,genç
Amerikalı fotoğrafçı Man Ray, Fran-
sız gümrüğünde bavulundaki eşyala-
n teker teker göstermek zorunda kal-
dığında memurlar ne olduğu anlaşıl-
mayan yûzlerce fotoğrafin yanı sıra ga-
rip nesneleri görünce, tek kelime bi-
le Fransızca konuşamayan genç ada-
ma sorarlar. "Nedir bunlar" Aldıkla-
n yanıt, Ingilizce "Benim en iyi dada-
ist objeJerim" olur. O yıllarda ne 'da-
daist' ne de 'obje' nitelendırmelerinin
bir anlamı vardır zavallı memurlann
kafalannda. Oysa genç Amerikalının
gönneye can attıgı Paris'te büyûye
benzer bir etkisi vardır bu sözcükle-
rin. Çünkü 'dadaizm',20. yûzyılın he-
men hemen tüm yaratıcı sanat etkin-
liklerine damgasuu vuran en verimli
akımlardan birini; 'obje' nitelendir-
mesi de klasik resim ve heykel olgu-
sunun temeline dinamit yerleştiren
kavramı kısaca özetlemektedir.
1915'tenberi Marcel Duchamp'ınya-
kın arkadaşı olan bu genç Amerikalı
kısabirsüredeParis'in'ceniesfennfe'
sanat ortamına gjrmeyi başararak 'Ste-
kmin'peşindeki sanatçılardan biri olur.
Arka planında 1920'lerin çılgın ya-
şam ritminin duyumsandığı Schirn
Kunsthalle'deki dev boyutlu Man Ray
Retrospektifi, tamamı Milano'daki
Marcooi koleksiyonundan derlenen
900 çalışmasını içeriyor.
1930'lann bohem dünyası
Man Ray, uzun sûren yaşamı (1890-
1976) boyunca farklı yaratı teknikle-
rinde deneylere girerek aldığı olum-
suz ya da sıradan sonuçlardan yılma-
yarak 'gerçeküstücü' dünya bakışını,
'ogaripekktrikakırrunı'. elini değdir-
diği her nesneye aktarmayt başarmış
bir sanatçt. 20. yûzyılda sanatın aktö-
resini bozan birçok yaratıcı gibi, Man
Ray de bir otodidakt. Marcel Duc-
harsp'la, N,ew York'ta tanıştıktan son-
ra onun çekim alanına girerek dada-
izmin etkisinde desenler çizmeye baş-
layan sanatçı, neredeyse tesadûf sonu-
cunda fotoğrafla ilgilenmeye yönelir.
Bu tekniği kendisini, yakın çevresini
'deneysd olaraktanınılary^bümek' için
kullanır. Frankfurt Retrospektifı, sa-
natçıyı 'çokyönlü eğUimleri' çerçeve-
sinde büyûteç altına almayı denese de
Man Ray'i sadece fotoğrafçı, büyük
bir fotoğrafçı olarak tanımlamak yan-
lış olmayacak. Sergideki birçoğu son-
radan edısyon haline getırilmiş olan ob-
jeler ve heykellerden çok, fotograflar
izleyicilere sanatçının özgün eğilim-
leri hakkında derinlemesine bilgi ve-
ren bir özelliğe sahip.
Man Ray'in özel bir sunum tarzıy-
la gösterilen fotoğraflannda kadın for-
munun hem tema hem de gizemi çö-
zûlemeyen bir mistik varbk olarak yo-
rumlandığı görülüyor. Bu saptamayı
doğrulayacak en önemli nedenlerden
Fnrankflırt
Retrospektifi,
sanatçıyı
4
çok
yönlü eğilimleri'
çerçevesinde
büyüteç altına
almayı denese de,
sergideki birçoğu
sonradan edisyon
haline getirilmiş
olan objeler ve
heykellerden çok.
fotograflar
izleyicilere
sanatçının özgün
eğilimleri
hakkında
derinlemesine
bilgi veren bir
özelliğe sahip.
'Ingres'in Kemanı Kiki', 1924.
biri de, sanatçının yaşamtnda birbi-
rinden ilginç kadınlann üstlendığı 'yol
açıcı' rollerdir. Paris'e yerleşmek için
gelen her yabancı sanatçı gibi yan aç
yan tok sürünürken Man Ray yüksek
Fransız burjuvalannın portrelerini çe-
kerek hayatını kazanmaya çalışır. Mar-
quise Casan'nın portresini çektikten
sonra fılmleri tabederken elinin titre-
mesi yûzûnden modelin gözlerinin
dört tane olarak çıktığını görür. Ama
Marquise ısrarla fotoğraflan görmek
ister ve bozuk resimler karşısında çığ-
lığı basar: "Siz benim ruhumun res-
mini çekmişsiniz!" Bir yanda Marqu-
ise'in, öte yanda ise altı yıl beraber ya-
şadığı ünlü model Kiki'nin çabalany-
la Man Ray kısa bir sürede 'sûrreaKst'
çevrenin vazgeçilmez figürlennden
biri konumuna gelir. Bu yıllarda ünlü
ya da zengin olup da Paris'te Man
Ray'in kamerası karşısında poz ver-
meyen isim bulmak hemen hemen ım-
kânsız gibidir. Sergide de önemli bir
yer aynlmış olan bu portrelere bakar-
ken, kendisini 1930'larda özgürlüğün
peşindeki entelektüellerin, yazar ve
ressamlann 'bohem dümaana' yakın
hissediyor izleyicı.
Yeni baskılar önerrüi bir sorun
1922'de, 'rayografi' ismini verdiği
deneysel bir teknıkle fotoğraflannı ta-
betmeye başlayan sanatçı, bu yıllarda
gerçekleştirdiği deneylerinde siyah
beyaz fotoğrafı erotik tutkunun kol
gezdiği ayn, aykın bir dünyanın söy-
lem aracı konuma yükselterek birbi-
rinden ilginç çalışmalar gerçekleştirir.
1930'lara dekgerçekleştirdiği kompo-
zisyonlannda birbiri ardına çağdaş fo-
toğraf sanatınm en etkileyici örnekle-
rini ortaya koyan bu çalışmalannda
Man Ray'in esinperisi Kiki olmuştur.
'VıoJondingres' (1924), 'NoireeBlan-
ce' (1926), 'Anatomies' (1930) ve bir-
birinden ilginç MeretOppenhamPort-
reteri( 1926-30), sanatçının oldukça ve-
rimli geçen bu dönemini belgelemek-
tedir. Frankfurt sergisinin en önemli
sorunlanndan biri de, Man Ray'in ne-
gatiflerindengenellikle 1980'lerdeah-
nan yeni baskılan içermesiydi. Azın-
hkta da olsa küçük bir bölümde sanat-
çının 1920-30 arasında kendisınin bas-
nğı özgün fotograflar ve kontaklaraba-
kıldığında onun fotoğraf tekniğini ke-
sin olarak kavramadığı için deneyle-
re girdiği ve bunlar üzerine ustaca ça-
Kendi çektiği fotoğran (1936) veLütfiÖzkök'ûnçahşması (1963) küçûkkare.
çaresizlik, desen çizememesi, kompo-
zisyon duygusuna, renk duyarlılığına
sahip olmaması sanatçının en büyük aç-
mazı durumunda. EJuanfdan Breton'a,
Tzara'dan Aragon'a yüzydın önemli şa-
irlerinin, eleştirmenlerinin yazdığı bü-
yük birbölümünün, Man Ray'in resim-
İeri değil ustaca sadece fotoğraflannı
dadaist esprinın hâkim olduğu objele-
rini önplana çıkardıklan görülüyor.
Frankfurt sergisi, sanatçının 'basit esp-
rBerinin' obje ya da heykele dönüştü-
ğünde ilginç, resme aktanldığında ise
'smdanbçtığmm' altıru çiziyor. Hiç
kuşkusuz Man Ray de bunun farkın-
daydı. Bu yüzden tıpkı Marcel Duc-
harnp gibi o da dadaist objelerini 19601ı
yıllarda çoğaltarak edisyon haline ge-
tirdi. Ancak hiç kuşkusuz Man Ray'in
başyapıtlanndan biri olan 'The Enig-
ma of Iadore Ducasse' (1920) çalış-
masında da açıkça görüldüğü gibi, son-
radan edisyonu yapılmış olan işlerin ta-
mamının heyecanı kaybolmuştu. Ser-
ginin önemli bir bölümünü oluşturan
buobjeler, izleyicUerde, Rönesans hey-
kelinin kopyalanna bakarken hissedi-
len 'boşhık' hissini uyandınyordu.
Önemi gün geçtikçe daha da artan
çağdaş fotoğraf sanannın önde gelen
temsilcilerinden biri olan Man Ray ret-
rospektif sergisi, gezüdikten sonrayap-
ükları hakkındahayranlıktan çok 'şûp-
he' uyandıran birçok 20. yüzyıl sanat-
çısı gibi çelişkili bir kimliğe sahip, an-
cak tutku yüklü fotoğraflannda yaka-
ladığı anlatım, özgürlük arayışı, gü-
nümüz sanatı üzerindeki deniz feneri
etkisini koruyor.
Sergi, Schirn Kunsthalle'de 31 Tem-
muz'a dek izlenebilır.
Noiree Bl*ncbeM926,
lışarak ilginç sonuçlara vardığı göz-
lemleniyordu.
Ressam olarak tanınmak isterdi
Avrupa ve Amerika'da 'gerçekûstü-
cû' akımın önemli sergılenne katılan
Man Ray'in tüm sanat yaşamı boyun-
ca fotoğrafçı olarak değil ressam ola-
rak tanınmak istediği, kendisinin ka-
leme aldığı biyografide son derece açık
olarak kavranmaktadır. Sergide yer
alan desen ve yağlıboyalar, onun ken-
disiyle olan mücadelesinde garip birpa-
radoks içinde olduğunu ortaya çıkan-
yor. Paradoks, çünkü Man Ray'in il-
ginç fikirleri, esprisi ve karamizahı sa-
dece fotoğraflannda ve objelerinde
kendisini belli ediyor. Resimlerindeki
AIDS VAKFI BİR ARAYA GETİRDİ
ÜnlüyazaHardan
'ÇocuJduk Öyküleri'Kültör Servisi-1999 yılında
Fransa'da etkinliklerini
sürdüren ve dünyadakı
AIDS'li çocuklar yaranna
çahşan Sol en si (Solidarite
enfants Sida) vakfi,
günümüzün tanınmış ve
yaşayan 16 Fransız yazan ve
Breilyalı yazar P»nk>
Codho'yu bir araya getirdi.
Bu bırleşmenin
amacı vakfın
çalışmalanna
uluslararası
düzeyde katkı
sağlamaktı. Bu
amaçla
oluşturulan
btaba "Çocuktak
Öykûteri" adı
verildi. Bukitapta
Paulo Coelho
basta olmak üzere
tam 16 ünlü
Fransız yazann
çocukluk günlerine,
serüvenlenne, büyüsüne ve
duyarhlıgına daİT çağnşımlar
ve ızler taşıyan öyküleT yeT
ahyor.Çoğu ülkemizde de
aruk iyıden iyıye tanınan bu
yazarlar sırasıyla şöyle:
Mısır fıravunlannın
romanlanyla dünyada olduğu
kadar ülkemizde de çok iyı
bilinen Christian Jacq,
çağdaş Fransız edebıyatının
devıJMGLeCkzk),
Ispanyol asıllı ve özelükle
lstanbullu okurlann kıtap
fuarlanndan tanıdıgı Mkhel
dd CastOo, henüz bır-ıkı
kitabıyla tanıdığımız PascaJ
Brackner, Dan Franck.
NancyHnston, Aleıandre
Jardm, Yum Oueffekc, Jean
Rooand, Pascak Roze...
Ülkemizde henüz lataplan
olmayan yazarlar ise şunlar:
Mare Lambron,
MBovanoff,
MaıGaDo,
Claude
Mkbetet
Kitabın son
iki yazan olan
Jean
d'Ormesson
veDanki
Picouly ise,
Güncel
Yayvncılık'ın
yakında
kıtaplannı yayunlayacağı ıkı
Fransız yazar... 'Çocukluk
Öyküleri' hem bir sosyal
gırişim hem de edebi bir
hareketin aynı sahnede bir
araya gelmesi bakımından
dünyada geTçekleştınlmış bir
iik örnek. Türkçeye Nüket
tpekçi'nın duyarlı çevınsiyle
kazandrnhnış bu çocukluk
öykülerinde okurlar, kendi
çocukluklannın ızını,
nostaljısini ve güçlü sesini
yeniden duyacaklar.
Macar Devlet Balesi, 'Zorba'yı İstanbul'da sahneleyecek
'Sirtaki, yaşamın ta kendisidir
9
Kültür Servisi - Ma-
car Devlet Balesi. Genç
Pamukbank Sanat Et-
kinlikleri çerçevesinde
'Zort»'balesini5-9Ey-
lül tarihleri arasında İs-
tanbul'da sahneleyecek.
Dünyada ilk kez Macar
Devlet Balesi tarafın-
dan geçen kasım aym-
da Budapeşte'de sergi-
lenenbalede 55 dansçı
yer alıyor. Cemil To-
puzlu Açıkhava Sahne-
si'nde sunulacak bale-
ye, mezzo soprano Ber-
nadett Wiedemann ile
birlikte 45 kişilik Ma-
car De\let Korosu ve 6
kişilik Sirtos BuzukiOr-
kestrası eşlik edecek.
Kazancakis'in ünlü
romanı 'Zorba', fılme
çekilmiş ve özellikle
konusu, Anthony Qu-
inn'in inanılmaz per-
formansı, Theodora-
kis'ın mükemmel müziği ile
dünya çapında ün kazanmıştı.
'Zorba'nın bale versiyonu da,
her an türlü olumsuzluk ve fe-
laketlerle karşı karşıya kalabi-
lecek insanoğluna, sirtaki mü-
ziği ve dansı aracığılıyla ev-
rensel bir mesaj verecek.
Birtakım değerlerin gitgide
unutuhnaya başladığı, gerçek
sevgi ve hümanizmin günden
güne yok olduğu dünyamıza,
Zorba' 5-9 Eylûl'de Açıkhava rrjatrosu'nda.
Girit'te taze bir soluk getire-
cekolan Zorbabalesi: çok fark-
h kişüiklere sahip olan iki ada-
mın, yaşamın doğal akışı için-
de her türlü olumsuzluğun üs-
tesinden gelmelerini ve "her
şeye rağmen" yaşamın mutlu
bir biçimde sürmesi gerektiği
temasını işliyor.
Kazancakıs'in yüreğinde iz
bırakan Zorba, yazara göre, eh-
nin sağlamhğı, yüreğinin taze-
liği, çevresinde her gün
gördüğü nesneleri algı-
layışmdaki yahnlık ile,
insanoğlunun kendisini
kurtarması için gereksi-
nim duyduğu tüm özel-
likleri taşıyor. Zorba, Ka-
zancakis'in yaşamı bo-
yunca tanıdıgı en rahat
ruh, en sağlam vücut, en
özgürhaykınş...
Theodorakis'i besteci
olarak biçimlendiren Av-
rupa- Yunan ve Girit mü-
ziğinin bir bileşimi olan
'Zorba' bale müziği, bes-
tecisi tarafindan, kendi-
sini en iyi simgeleyen ya-
pıt olarak nitelendirili-
yor.
Uyarlama ve koreog-
rafisini aynı zamanda
uluslararası pek çok ödü-
le sahip ünlü bir balet
olan Macar koreograf
Gabor Kevehazi'nin ger-
çekleştirdiği bale, The-
odorakis'in başyapıtı olan mü-
ziği ve danslanyla sirtakinin
büyülü dünyasında yolculuk
sunacak. Romanın dönüm nok-
talannı hedef alarak dramatik
sahnelerle bezenen bir bale ya-
ratan Gabor Kevehazi, 'Zor-
ba'nınyaşam felsefesini, ya-
şamkarşısında duyduğu haz-
zı sirtakı eşliğinde izleyici-
lere aktaracak. Çünkü ki-
milerine göre acıyı dındi-
ren ve yaşama yeni baştan baş-
lama gücü veren sirtaki, haya-
tm takendisidir...
Gyula Harangozo'nun direk-
törlüğünü üstlendiği Macar
Devlet Balesi'nin sunacagı, Ni-
kos Kazancakis'nin romamn-
dan Gabor Kevehazi'nin uyar-
ladığı ve koreografısini yaptı-
ğı iki perdelik balenin sahne
tasanmı Miklos Borsa'ya
kostüm tasanmı ise An-
a» Borda ve Kalman
Varga'ya ait.
ODAK NOKTASI
AHMF.T TEMAL
• ••
Sanat Eğitiminde
Yeni Dünyalar Apatmak
Zamanımızın önde gelen avangard sanatçılann-
dan Yunan asıllı italyan ressamı lannıs Kounellıs,
başka bazı sanatçılana birlikte, modern çağda sa-
natın ve sanatçılann sorunlan üzerine yaptığı soy-
leşinin bir yerinde şöyle diyor: "B,r Japonefsane-
sinde gûzel bir kıH yalnızca arkasından gören bir
prens, saatlerce onun peşinden koştuktan sonra,
kızın ansızın dönmesiyle birlikte onun aslında çir-
kin olduğunu görür ve dehşete kapılır. Güzel olan-
larinsana hep çekıci gelir, ama onlarherzaman (sa-
nat anlamında) güzel değildir, bizim yapmak zorun-
da olduğumuz şey yeni örnekler, başka sanatçılar,
yeni dünyalar keşfetmek. Bizler yalnızca eser üre-
tenler, 'sanatçılar' olmakla kalmamalıyız; yaptığımız
her iş bağlamında hakiki sanatçılar olmalıyız. Bız,
gerçekte varolmayan, uzaktan yönetılenbır sınıt
olan kitleyi değil, haikı keşfetmeli, hakiki köken oğ-
renmeliyiz.Ancakbuyollabiryenerevarabılınz,ak-
si takdirde her şey bir ayna oyununa dönuşur.
Çeşitli bakımlardan "yüklü" bir alıntı.
Bu sözleriyle Kounellis, her şeyden önce goru-
nüşteki güzel'in peşinden koşmanın ve "göze gü-
zel görünecek" şeyler üretmenin sanat sayılamaya-
cağını dile getiriyor. Gerçi Hegel'ın doğadaki güzeJ-
sanattaki güzel aynmından bu yana epey zaman geç-
ti. ama yirminci yüzyıl, sanata, tekniğin o zamana
değin hiç düşünülmemiş zenginlikteki olanaklannı
sunarfcen "salt dekoratif olan" i\e "gerçekanlamda
sanat ürünü olan" arasındaki sınır çizgilerinin silin-
mesi tehlikesini de beraberinde getirdi. Rönesans
düşüncesiyle birlikte kuramsal bağlamda temelle-
rine kavuşan renk, çizgi, uzam, denge ve uyum gi-
bi öğeler, nasıl bir gerçekliğin yorumu olduklan so-
aısundan, kimi yerde çok sakıncalı bir biçimde, ba-
ğımsızlaşarak salt süslemeye de dönüşebildi ve bu
tarz, kendini sanat diye benimsetmenin yollannı arar
oldu.
Bu, "sanattakigüzel" kavramını, başka deyişle sa-
natta ancak bir yaşam gerçekliğinin -estetik ölçüt-
ler dogrultusundaki- yoaımu olabildiği ölçüde "gü-
zel" olabileni ve "sanat eseri" niteliğini kazanabile-
ni, salt "göze seslenen " bir yüzeysellikle kanştıımak-
tan başka bir sonuç vermedi ve Kounellis'in yuka-
ndaki alıntının sonunda belirttiği gibi, "birayna oyu-
nuna" dönüştü.
Kounellis: "Bizler yalnızca eser üretenler, 'sanat-
çılar' olmakla kalmamalıyız; yaptığımız her iş bağ-
lamında hakikisanatçılar olmalıyız..." derken, aslın-
da anlaşılması kolay gibi gözüken bir noktaya, tır-
nak içerisindeki sanatçılar iie "hakiki sanatçılar" ay-
nmına dikkati çekiyor ve "hakiki" sanatçılığın salt üret-
mekle, üretılenlere de "eser" adını yakıştırmakla
gerçekteşemeyecegini vurguluyor.
Aynı söyleşinin bir başka yerinde, Kounellis'in
"hakiki sanatçı" bağlamında en önemli saydığı ni-
tetiklerden tmöeinandıncılık. Kounellis, özellikle 20.
yüzyıl sanattnın ve sanatçılannın inandıncılık öğesi-
nin eksikliğinden ötürü içine düştükleri bunalımdan
dasöz ediyor. Bu, Kounellis'e göre sanatçının olan'ı
yansıtmakla/süslemekle yetinrnediğine, otan dün-
ya'yı aradığı ve buldugu 'yeni bir dünya' aracıltgıy-
la yorumladığına ilişkin olan bir inandıncılık.
'Bizim yapmakzorunda olduğumuzşey... yeni dün-
yalar keşfetmek" buradakı "yeni dünyalar^, elbette
"hiç olmayan" anlamını taşımıyor. Vurgulanan zo-
runluluğun içeriği, olan'a, gerçeklige, besinini için-
de yaşanılan zamandan alan yeni görme biçimle-
riyle bakabilmek ve bu görme biçimlerini eserde
somutlaştırmak.
O halde sanatçı, her şeyden önce kendine ait bir
görme biçiminin bulunduğuna inandırmak zorunda.
Veya şöyle de denilebilir: Kendina ait görme biçimi,
"hakiki" sanatçının variık koşulu. Ve bu, yalnızca iş-
çilikle, teknikle gerçekleştirilebilecek bir koşul de-
ğil. Sanatçı hiç kuşkusuz alanmın dilinı/işçiliğini bil-
diği ölçüde yeni ufuklara yelken açabilecektir. Ama
bu, tekneyle denize açılan birintn o zamana kadar
vanlanlardan başka yerlere ulaşma yönetiminde olup
olmadığını irdelemek gibi bir şeydir. Bu yolda niye-
ti/yeterliliği olmayanı en üstün teknikle yapılmış tek-
rveler bile ancak bilinen yerierden birine götürecek-
tir. "Yeni dünya/ara" ulaşabilmek ise, yalnızca tek-
nenin yeteriiltğineya da niteliğine bağımlı bir konum
değildir.
O zaman sormamız gerekiyor: Bugünkü sanat
eğitimimizde bu bağlamda bir "yeni dünyalar" ara-
yışının hakiki sanatçının variık koşulu olduğunu sa-
natın öğrencilerine ne ölçüde söyleyebıliyoruz? Ki-
mi zaman denize açılacak teknenin nitelikleri üze-
rinde, çıkılacak yolculuğun olması gereken hedefi-
nin aleyhine olacak kadar fazla mı durmaktayız?
Olası yanıtlan haftaya tartışacağız.
e-posta:ahmetcemal(a superonline.com
acem20fo hotmail.com
Kaan Arslanoğlu'nun Kişilikler i
I Kültür Servisi - Kaan Arslanoğlu'nun Adam
Yayınevi'nden çıkan 'Kişilikler' adlı romanı,
Ahnancaya çevrildi. Temmuz ayı içinde Unrast
Verlag Yayınevi'nden çıkan romanı, Almancaya
çevirmen Sabine Adatepe kazandırdı.
'Charaktere' ismiyle yayımlanan romanın
kapağında yazann. 'Türkiye gerçeğinin yaşayan
bir mozaiği' oldugundan, gerçekle edebıyatı akıcı
biçimde kaynaştırdığmdan söz edılıyor. Aynca
Fethi Naci ve Semıh Gümüş'ün yazar hakkındaki
değerlendirmelerine de yer veriliyor.
Dougkas İngifa dotamhncı roMimte
• Kültür Servisi - Michael Douglas, on yıldır
Ulusal Sanat Teşkilatı'nı dolandıran bir profesörü
canlandıracağı rolü için bir öğretmenden tngiltere
tngilizcesinin inceliklerini öğreniyor. 1987'de
'Wall Street' fıhnındeki hilekâr borsacı rolüyle
Oscar ödülü kazanan Michael Douglas, kibar ve
entelektüel bir hırsızı oynamaya oldukça hevesli
görünüyor.
BUGUN
• DARPHANE-l AMtRE'de yaz etkinlikleri
çerçevesinde saat 12.00 ve 14.00'te Gül
Büyükbeşe Muyan'ın 'Anadoiu Düskri' adlı
belgeseli izlenebilir. (S13 50 82)
• ENKA VAKFI'nda kültür programı 2000
çerçevesinde saat 21.15'te Ankara Sanat
Tiyatrosu'nun 'Yobaz' adlı oyunu sergüeniyor.
(276 2214)